Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmak(!)
Abdullatif
İnsan hiç ölmeyecek gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibide ahiret için çalışmalıdır derler, çok yerde de zikrederler..Oysa insan dünyada kalacak kadar dünyaya, ahirette kalacak kadar da ahiret için çalışsa, ve dillere bu peselenk olsa daha iyi değil mi?
Sonsuzluk kavramı, insan dimağının alamayacağı kadar geniş bir mefhum.Sınırlı düşünce kabiliyetimizle çözebileceğimiz bir durum değil.Tıpkı yokluk gibi..Bu noktada sonsuzun yanında dünya yaşantısının süresini kıyaslamak, -algıladığımız hiç bir şeye eş tutamayacağımız için- haybeye yapılmaya çalışılacak bir oranlama çabasından başka bir şey değildir.
Sonsuz hayat ile dünya hayatının kıyaslanması/kıyaslanamaması durumunda insanın yatıp kalkıp, hatta yatmayıp devamlı ibadet-i taat ta bulunması gerekli diye düşünebiliriz..Oysa insan doğar, büyür ve ürer, dolayısı ile yaşamını ve iaşesi ile yükümlü olduklarının yaşamlarını idame ettirebilmesi için çalışma zorunluluğu içindedir.İşte bu noktada dikkat edilmesi gereken, sadece dikkatle yetinilmeyip düstur edilmesi, akıllardan biran dahi çıkarılmaması gereken uyarı geliyor,
Yeryüzünde rızkı Allah’a ait olmayan hiçbir canlı yoktur…(hud/6)
Çalışmalı kazanmalı ve bunu zikir, fikir ve şükür ekseninde yapmalı.Nitekim Sevgili Peygamberimiz(sav);
Kişinin geçimi üzerine farz olan kimseleri ihmal etmesi, günah olarak kendine yeter. (Müslim, Zekat, 40) buyurmaktadırlar.
O zaman insan çalışmalı ve asıl gayesinin ne olduğunu asla unutmamalı nitekim Yüce Rabbimiz, Hud sûresi 15. ayette şöyle buyuruyor,
"Her kim dünya hayatını ve güzelliklerini isterse biz onlara amellerinin karşılığını dünyada tamamen öderiz.Bu hususta kendilerine bir eksiklik yapılmaz."
Ayeti kerimeyi merhum Elmalılı Hamdi Yazır şöyle tefsir ediyor,
"Her kim dünya hayatını ve ziynetini isterse, yani muradı ve niyeti dünya nimetleri olur vehep buna çalışırsa dünyada amellerinin karşılığını kendilerine öderiz, ne kadar çalışmış, neyi hak etmişlerse eksiksiz veririz. Ve onlar bu dünyada hiç mağdur edilmezler. Yani hakları yenmez, emek ve çalışmalarının bedelinden hiç bir şey eksik verilmez, bekletilmez ve ertel enmez. Hepsi emeklerinin karşılığını bu dünyada muhakkak alır. Hasılı uluhiyetin şanı, kullarının istediklerini çalıştıklarından daha aşağı olmamak üzere vermeyi gerektirir. Ameller deniyetlere göredir. Onun için muradı sırf dünya olanların çalışma ve gayretlerinin karşılığı bütün değeriyle, hatta fazlasıyla bu dünyada kendilerine verilir, alacak verecek kalmaz, hesap kesilir ve iş bitirilir. Bundan "Onların hepsinin eşit olarak bütün dünya muratları hasıl olur." gibi mânâ çıkarılmamalı ve böyle bir vehme kapılmamalıdır. Zira onlara ödenen muratları ve emelleri değil, amelleridir."
Bu nokta da Adil-i Mutlak olan Yüce Rabbimiz, dünyada her isteyene olmasada her hakedene karşılığını veriyor ve bu durum şuan dünya üzerindeki gayri müslimlerin hükümranlığının sebebini gayet net bir şekilde açıklaıyor.
Amma sonraki ayette ise sonuçlarından bahsedilmekte;
"Fakat onların ahirette kendilerine ateşten başka bir şey yoktur.İşledikleri şeyler orada boşuna gitmiştir.Zaten bütün yaptıklarıda batıldır"(hûD/16)
İnsan çalışmalı, ama hiç ölmeyecekmiş gibi değil, insan kazanmalı ama tükenmek bilmeyen bir hırsla değil..İnsan önce ahireti, ahireti kazanacak gereklilikleri ve İslamiyeti yaşam tarzı olarak benimseyerek dünya maişeti için çalışmalı.Ve asla çalışması, derdi maişet, ibadetlerini değil engellemek, zayıflatmamalı bile, nitekim bediüzzaman hazretleri bu hususta şöyle diyor,
«Beni namazdan ve ibâdetten alıkoyan ve fütur veren öyle lüzumsuz şeyler değil, belki derd-i maişetin zarurî işleridir.» Öyle ise ben de sana derim ki: Eğer yüz kuruş bir gündelik ile çalışsan; sonra biri gelse, dese ki: «Gel on dakika kadar şurayı kaz, yüz lira kıymetinde bir pırlanta ve bir zümrüt bulacaksın.» Sen ona: «Yok, gelmem. Çünki on kuruş gündeliğimden kesilecek, nafakam azalacak » desen; ne kadar divanece bir bahane olduğunu elbette bilirsin. (sözler-21.söz)
Yine Bediüzzaman hazaretleri 21. sözde ibadetini eksiksiz yapan, namazlarını aksatmayan kişilerin çalışmalarının getirisini de şu şekilde belirtiyor,
"Bütün bağındaki yetiştirdiğin -çiçekli olsun, meyveli olsun- her nebâtın, her ağacın tesbihatından, güzel bir niyyet ile, bir hisse alıyorsun.
İkinci maden: Hem bu bağdan çıkan mahsulattan kim yese
-hayvan olsun, insan olsun; inek olsun, sinek olsun; müşteri olsun, hırsız olsun- sana bir sadaka hükmüne geçer. Fakat o şart ile ki: Sen, Rezzak-ı Hakikî nâmına ve izni dairesinde tasarruf etsen ve Onun malını, Onun mahlûkatına veren bir tevziat memuru nazarıyla kendine baksan…"
Çalışmalı, amma tamahkarlık ile, bitmek tükenmek bilmeyen bir hırs ile değil.Öncelikle ahiret için çalışmalı dünyanın her önceliğinden daha ehemmiyetli bir öncelik var ise oda Rabbimize şükür önceliğimizdir.Dolayısı ile hiç ölmeyecekmiş gibi çalışmamalı, yaşayacak kadar, çalışmalı nitekim hiç ölmeyeceğimiz yer bu köhne dünya değil, ahirettir.Hiç ölmeyecekmiş gibi çalışılacak bir yer var ise o da orasıdır.Aksatılmayacak bir sorumluluk var ise o da ibadetlerin edasıdır.
Rabbim dünyaya, dünyada kalacak kadar, ahiret e ise ahirette kalacak kadar(ebediyen) bağlananlardan, ve bu noktada sorumluluklarını yerine getirenlerden eylesin(amin)
Cevap: Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmak(!)
Ecrinim
çok doğru,her şey önce Allah c.c. için.
hayatımızı idame ettirmeliyiz şüphesiz,en güzeli ise hem dünymız hem de ahiretimiz için güzel ameller işlememizdir.
Yanıt: Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmak(!)
Ehfiya
< insan dünyada kalacak kadar dünyaya, ahirette kalacak kadar da ahiret için çalışmalı >
Bu Sözün Hadis-i Şerif Olduğu Söyleniyor acaba Doğru mu…
yarın ölecekmiş gibi yaşa, bugün ölecekmiş gibi yaşa, yarın ölecek gibi yaşa