Nisa Süresini Okumanın Fazileti/Sevabı (Nisa süresi ile ilgili hadisler)
mumsema
NİSA SÛRESİ
6869– Aişe radiyAllahu anhâ’dan: Ona Urve, Cenâb-ı Hakk’ın: "Yetimler hakkında adaleti yerine getirmekten korkar-sanız…" "Mâlik olduğunuz cariye ile yetinin" mealindeki âyet (Nisa, 3) hakkında sordu. Şu cevabı verdi: "Ey kız kardeşimin oğlu! Bu, şunu anlatır: Velisinin himayesinde yetim bir kız olur. Onun güzelliği ve malı velisinin hoşuna gider ve onunla evlenmek ister. Ancak öte yandan onun mehrini eksik verir. İşte bu ayette mehirlerini tam vermeden onlarla evlenmek yasaklanmış, onlarla değil de başkalarıyla evlenmeleri salık verilmiştir."
Aişe dedi ki: "Bu âyet indikten sonra insanlar Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sel-lem’den bu hususta fetva istediler. Bunun üzerine: "Kadınlar hakkında sana soruyorlar…" "Ve nikahlamalarını da istediğiniz…" mealindeki âyet (Nisa, 127) nazil oldu. Böylece Allah bu âyette onlara şunu açıkladı: Himayelerinde olan yetim kız, mal ve güzellik sahibi olduğu zaman, onunla evlenmek isterler fakat mehrini tam olarak vermek istemezler. Malı ve güzelliği bakımından istenmeyecek biriyse onunla evlenmek istemezler ve ondan başka kadınları tercih ederler. Onlar nasıl ki, onu istemedikleri zaman, onunla evlenmiyorlarsa, onu istediklerinde de ona adil davranıp mehrini tam vermedikçe onunla ev-lenmemelidirler."
6870– Diğer rivayet:
"Ey kız kardeşimin oğlu! O kadından mu-rad şudur: Velisinin himayesinde olan yelim kız ona malında ortak olur; hem malı ve hem de güzelliği velisinin hoşuna gider ve onunla az mehİr vermek suretiyle (adaletsiz) evlenmek ister. Ona ancak başkalarının verdiği kadar mehir vermeye kalkışır. Bu sebeple onlar hakkında adalet gösterip mehirlerinin âdet olan en yüksek derecesine yükseltilmesi dışında velilerin onları nikahlamaları yasak edildi."
Hadiste ayrıca şöyle geçer:
Âişe dedi ki: "Allah Teâlâ’nın size Ki-tâb’da okunan diye sözettiği ilk âyettir ki, bu âyette Allah şöyle buyurmuştur: "Şayet yetimler hakkında adalet göstermemekten kor-karsanız, size helâl olan kadınlardan nikâh ediverin.’
Aişe dedi ki: "Allah Teâlâ’nın diğer âyette ‘Onlarla evlenmek isterseniz’ buyurması, sizden birinizin himayesi altında bulunan yetim kızın malı ve güzelliği az olduğu zaman, ona rağbet göstermemesiyle ilgilidir. Böylece veliler bunlara rağbet göstermedikleri için, adaletli olmaları dışında malına ve güzelliğine rağbet ettikleri yetim kadınlarla evlenmekten nehy olundular."
[Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
6871– Âişe radiyAllahu anhâ’dan:
"Zengin olan (yetimin malından) çekinsin, fakir olan da usûlü dairesince (ihtiyaç ve emeğine uygun olarak) yesin!" mealindeki âyet (Nisa, 6), yetimin velisi hakkında inmiştir. Bu veli, (eğer zengin ise yetimin malına ve parasına dokunamaz) fakirse, aşırıya kaçmadan uygun bir şekilde yer.’ (Buhârîve Müslim.]
6872– İbıı Abbâs radiyAllahu anh’dan: "Akrabalar, yetimler ve yoksullar taksimatta hazır bulunurlarsa (onlara da verin)" mealindeki âyetin (Nisa, 8) neshedildiğini iddia edenler vardır. Hayır vAllahi neshedilme-miştir. Ne var ki insanlar buna pek aldırmazlar. (Miras taksimatında) İki veli vardır: Birisi mala vâris olur -ki bu taksimde hazır bulunan ihtiyaç sahiplerini de rıziklandırır- Bir de yetim velîsi gibi vâris olmayan veli vardır.
İşte bu ikincisi (inaldan başkalarına bağışla bulunamayacağı için taksimde hazır bulunan ihtiyaç sahiplerine): "Sana vermeye yetişim yoktur" diyerek bu durumu açıklar. [Buharî]
6873– Câbir radiyAllahu anh’dan: "Hastalandım, yanımda yedi İane kız kardeşim vardı. Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem yanıma girdi, yüzüme okuyup üfledi, hemen kendime geldim ve dedim ki: ‘Ey Allah’ın Resulü! Kız kardeşlerime üçte ikisini vasiyet edeyim mi?’
‘(Kız kardeşlerine) iyi davran!’ buyurdu.
‘Öyleyse yarısını?’ diye sordum. Yine: ‘(Kız kardeşlerine) iyi davran!’ buyurdu. Sonra beni bıraktı ve çıktı. Çıkarken şöyle buyurdu: ‘Ey Câbir! Bu sancından öleceğini sanmıyorum. Allah âyet indirdi ve kardeşlerinin mirastan olan üçte ikilik haklarını da açıkladı.’ Câbir derdi ki: ‘Benim hakkımda şu âyet nazil olmuştur:
‘Senden fetva isterler, de ki: Allah size babası ve çocuğu olmayan kimsenin (kelâlenin) mirası hakkındaki hükmünü şöyle açıklıyor’ (Nisa, 176)
6874– Diğer rivayette onun dokuz kız kardeşi olduğu rivayet edilmektedir.
6875– Diğer rivayet:
Dedim ki; "Bana kelâleden başkası varis olmuyor. O halde miras nasıl olacak?"
"Allah, çocuklarınız hakkında size (erkeğe iki kızın hissesi kadar) tavsiye eder" mealindeki âyet ve devamı (Nisa, 11) nazil oldu.
6876– Diğer rivayet:
Miras âyeti ininceye dek bana bir cevap vermedi. (Nihayet şu âyet nazil oldu:) "Senden fetva isterler, de ki: Allah size kelâlenin mirası hakkındaki hükmünü şöyle açıklıyor." (Nisa, 176)
6877– Diğer rivayet:
"Dedim ki: Ey Allah’ın Nebisi! Malımı çocuklarım arasında nasıl paylaştırayım?" Bana cevap vermedi. Nihayet: "Allah, size tavsiye eder…" diye başlayan miras âyetleri (Nisa 11) nazil oldu. |Buhârî, Müslim, Ebû Dâvııcl veTirmİzî]
6878– Câbir radiyAllahu anh’dan:
"Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem ile birlikte çıkmıştık, Medine’nin hareminde En-sâr’dan bir kadının yanma geldik. İki kızını getirip şöyle dedi:
‘Ey Allah’ın Resulü! Bunlar, Uhud günü senin yanında savaşırken şehid edilen Sabit bin Kays’ın kızlarıdır. Amcaları mallarının ve miraslarının tümüne el koydu. Babaları onlara mal namına ne bıraklıysa amcası hepsini aldı."
Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem şu cevabı verdi: ‘Allah bu hususta hüküm verir.’
Bu konuda Nisa süresindeki ‘Allah, çocuklarınız hakkında… tavsiye eder’ ile başlayan miras âyetleri (Nisa 11) nazil oldu. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu: ‘Haydi bana o kadını ve çocukların amcasını çağırın!’ Kadın ve amcaları geldi. Hz. Peygamber amcaya şöyle dedi:
‘Haydi kızlara malın üçte ikisini, annelerine de sekizde birini ver, gerisi de senindir.’
6879– Diğer rivayet:
"Sa’d bin er-Rebî’nin karısı dedi ki: Sa’d öldü ve geride iki kız bıraktı." Benzeri rivayet.
Ebû Dâvud. Dedi ki: Doğrusu budur (yani Sabit yerine Sa’d).
Tirmizî’de:
"Sa’d bin cr-Rebî’in karısı, Sa’d’dan olan iki kızı ile Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem’e geldi." Benzen rivayet.
6880– İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan:
O, "Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlar" mealindeki âyetin (Nisa, 15) tefsirinde şöyle demiştir: "Bunu yapan kadınlar, ölünceye kadar evlerde hapis edilirlerdi. Nûr sûresi nazil olup da şer’î cezalar tayin ve tesbît edilince bu âyet nesholundu." [Bezzâr.]
6881– Müslim, Ubâde bin es-Sâmit radiyAllahu anh’dan:
"Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem’e vahiy nazil olduğu zaman, sıkıntıya düşer, yüzü bambaşka bir şekil alırdı. Bir gün yine böyle oldu, kendinden o hal geçince, şöyle buyurdu: ‘(Onlar hakkındaki hükmü) benden alın! Allah onlar için bir yol ihsan eıti: Bekârın bekârla zina yapmasının cezası yüz kamçı ve bir sene sürgündür; evli kimsenin evli kimse ile zina yapmasının cezası yüz kamçı ve recm (taşlanmaktır).
6882– İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan:
O, "Ey iman edenler! Kadınlara zorbalıkla vâris olmanız sizin İçin helâl olmaz. Onlara verdiklerinizin bir kısmını alıp götürmeniz için onlara baskı yapmayın!" mealindeki âyetin (Nisa 19) tefsirinde şöyle dedi:
"(Cahiliyette) kişi öldüğü zaman (erkeğin) velileri o kadın hakkında hak sahibi olurlardı; isterlerse onunla evlenirlerdi, isterlerse evlcndirirlerdi, isterlerse evlendirmezlerdi. Onlar, o kadın hakkında kadının ailesinden daha hak sahibiydiler.
İşte bu âyet bunun hakkında indi (ve konuya bir açıklama getirdi)."
[Buhârî ve Ebû Dâvud.]
6883– Onun (Ebû Davud’un) diğer rivayeti: "Kişi akrabasının karısına vâris olurdu.
Ölünceye kadar onu evlenmekten alıkor ve onun malına vâris olurdu ya da ona (erkeğe) o kadının mehri verilirdi.
Allah, bu hususta hükmedip konuya bir açıklık getirdi."
6884– İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan:
O, "Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı haksız ve haram yollar ile yemeyin." (Nisa, 29) âyetinin tefsirinde şöyle dedi: "Kişi, bu âyetin inişinden sonra, bir başkasının ya-nında yemek yemekten çekinirdi. Sonra bu, Nûr suresinde inen başka bir âyetle neshedil-di ki, o âyet şudur:
‘Evlerinizde yemek yemenizde herhangi bir sakınca yoktur…’ ‘ayrı ayrı’ya kadar (Nûr, 61). Bundan önce zengin adam ailesinden bir adamı yemeğe çağırırdı. Davet olunan şöyle derdi:
‘Ben bundan çekinirim, bu yemeği yemekte yoksul benden daha hak sahibidir’ derdi.
Mezkûr âyetle Allah’ın adının anıldığı şeylerden ve Kitâb ehlinin yemeklerinden de yenilmesi helâl kılınmıştır." [Ebû Dâvud]
6885– (M.) el-Kebîr’ĞG, İbn Mes’ûd radiyAllahu anh’dan:
Dedi ki: "O âyet (Nisa, 29) muhkemdir, neshedilmemiştir."
6886– Ümmü Seleme radiyAllahu an-hâ’dan:
Dedim ki: "Ey Allah’ın Resulü! Erkekler harp yapıyor, kadınlar ise harp yapmıyor. Biz mirastan da (erkeklere göre) yarım (pay) alıyoruz."
Bunun üzerine Allah şu âyeti indirdi: "Allah’ın, kiminizi kiminizden üstün kıldığı şeyleri temenni etmeyin!" (Nisa 32) Mücâhid dedi ki: Onun (Ümmü Seleme) hakkında: "Doğrusu erkek ve kadın müslümanlar…" (Ahzâb, 35) âyetini de inzal buyurmuştur.
Ümmü Seleme, Medine’ye hicret eden ilk kadm İdi. [Tirmizî. Ayrıca bu rivayetin mürsel olduğunu söyledi.]
6887– İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan:
O, "(Ana babanın ve yakınların bıraktıklarından) her birileri için (hisselerini alacak olan) mevâliler kıldık" (Nisa, 33) âyetini şöyle tefsîr etti: Buradaki mevâlîden murad vârislerdir. (Devamında gelen) "Yeminlerinizin bağladığı kimseler"’e gelince, muhacirler Medine’ye geldiklerinde akraba olmaksızın, Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem’İn aralarında tesis ettiği İslâm kardeşliği nedeniyle Ensâr’a vâris oluyorlardı. "Her birilerine mevâlî (vârisler) kıldık" âyeti nazil olunca, bu usûl neshedildi. Sonra "Yeminlerinizin bağladığı kimselere hisselerini veriniz" yardım, rifâde (hacılara verilen yardım) ve nasihat gibi şeyler verildi; hukukî miras kalktı, fakat onlar için ihtiyarî vasiyet kaldı’ dedi. |Buhârî ve Ebû Dâvud.]
6888– Dâvud bin el-Husayn’dan: Ebû Bekr’in himayesinde bir yetim olarak yetişen Ümmü Saîd bint’ir-Rubeyyia’ya Kur’ân’dan: "(Vellezîne akadat eymânukum =) Sonra "yeminlerinizin bağladığı kimselere" ise âyetini (Nisa 33) okuyordum. Bana: "Böyle okuma!" dedi. "Çünkü bu (âyet), Ebû Bekr ile o zaman İslâm’ı kabul etmeyen oğlu Abdurrah-man hakkında nazil olmuştur. Ebû Bekr (İslâm’ı kabul etmediği için) ona miras bırakmayacağına yemin etmişti. Abdurrahman bilâhare müslümanhğı kabul edince Allah bu âyetle, Ebû Bekr’e onu vâris kılmasını emretti."
Bir rivayette şu ek yer almaktadır: "(Oğlu) Abdurrahman’ın İslâm’a girişi müslümanla-rın kılıçla galip gelmesine kadar gecikti."
[Ebû Dâvud]
6889– İmâm Mâlik:
Bana ulaştığına göre Hz. Ali Allah’ın: "Karıkocanın aralarının açılmasından kor-karsamz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden de bir hakem gönderin. Eğer bunlar ıslah etmek isterlerse, Allah da onların aralarını buldurur. Çünkü Allah, Alîm’dır, Habîr’dir" kavlinde (Nisa, 35) geçen iki hakem hakkında şöyle dedi: "Allah, bu iki hakeme hem ayırmak ve hem de birleştirmek yetkisi vermiştir."
6890– Enes radiyAllahu anh’dan: "Allah şüphesiz zerre kadar zulmetmez.
Eğer bir iyilik olursa, onun karşılığını kat kat verir." (Nisa 40) Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem bu âyeti şöyle tefsir etmiştir: "Allah mü’minin yaptığı iyilik babında (karşılığını vermemek hususunda) ona zulmetmez. Eğer bir iyilik yapmışsa mutlaka dünyada da ahirette de onun karşılığını verir.
Kâfire gelince, dünyada yapmış olduğu iyiliğin karşılığını verir, ama o iyiliğine karşılık ahirette hiçbir şey alamaz." [Müslim]
6891– Ali radiyAllahu anh’dan: "(Abdurrahman) İbn Avf, bize bir yemek
hazırladı, gittik yedik. Haram edilmezden Önce orada içki de içtik. Sarhoş olmuştuk, namaz vakti geldi, beni imam yaptılar. Namazda Kul yâ eyyühel-kâfirûne’yi okudum. Fakat okurken karıştırdım, ‘ibadet ettiklerinize ibadet etmem’ yerine yanlış olarak: İbadet ettiklerinize ibadet ederiz’ şeklinde okudum. Bunun üzerine: ‘Sarhoşken ne söylediğinizi bi-linceye dek, namaza yaklaşmayın!’ mealindeki âyet (Nisa, 43) nazil oldu.’
[Ebû Dâvud ve aynı lafızla Tİrmizî]
6892– Ali radiyAllahu anh’dan:
"Kur’ân’da: ‘Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar’ âyetinden (Nisa, 48) daha çok hoşuma giden bir âyet yoktur." ITirmizî]
6893– İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan: "Allah’a itaat edin, Peygamber’e ve sizden olan idarecilere de itaat edin!" âyeti (Nisa, 59) Abdullah bin Huzâfe es-Sehmî hakkında Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem onu bir müfrezenin başında gönderdiği zaman nazil oldu. [Mâlik hariç, allı hadis İmamı.)
6894– İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan:
"Size ne oldu da Allah yolunda … diyen (çocuk, erkek ve kadın) güçsüzler uğrunda savaşmıyorsunuz" mealindeki âyette (Nisa, 75) zikredilen mustaz’af (güçsüz)lere gelince, ben ve annem de bu güçsüzler arasındaydık.’ [Buhârî]
6895– İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan: "Mekke’de iken Abdurrahman bin Avf arkadaşlarıyla birlikte Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem’e geldi.
(Müşriklerle çarpışmak için izin istemek amacıyla) Dediler ki: ‘Ey Allah’ın Resulü! Biz müşrikken daha güçlü ve mevki sahibi idik. İman ettikten sonra zelil olduk.’
Cevap verdi: ‘Ben ancak affetmekle emro-lundum, onlarla (şimdilik) savaşmayın!’
Allah onları Medine’ye hicret ettirince, onlara (müşriklerle) savaşmayı emretti. Fakat bu defa bu zevat savaşmaktan kaçındılar. Bunun üzerine: ‘Kendilerine elinizi (savaşmaktan) çekin, namazı dosdoğru kılın!..’ ‘Size zerre kadar zulmedilmez”e kadar mealindeki âyet (Nisa 77) nazil oldu (ki bu âyetin devamında savaşmak farz olduğunda, azı müstesna hepsi savaştan yüz çevirdiler, denilmektedir.) " [Nesai]
6896– İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan: "Ebû Berze el-Eslemî bir kâhin idi; baş vurdukları zaman yahudiler arasında hüküm verirdi. Müslümanlardan birtakım insanlar da ona baş vurunca, ‘Sana indirelene, senden önce indirilene iman ettiklerini iddia edenleri görmedin mi?’ mealindeki âyet (Nisa, 68) nazil oldu." [Taberânî, Mu’ cemu’ l-Kebîr’de.]
6897– Âişe radiyAllahu anhâ’dan:
"Bir adam Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem’e gelerek şöyle dedi:
‘Ey Allah’ın Resulü! Ben seni kendimden ve çocuğumdan daha çok seviyorum, evde otururken seni hatırlıyorum, sabredemeyip gelip seni görüyorum. Sonra senin ölümünle ve benim Ölümümü hatırlıyorum; ikimiz de cennete girdiğimiz halde, Sen kaldırılıp Peygamberlerin yanına gittiğin zaman ben yalnız ve sensiz cennette ne yaparım? Seni görememek adetâ beni helak eder.’
Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem, ona hiçbir cevap vermedi. Çok geçmeden: ‘Allah’a ve Peygamber’e itaat edenler, işte onlar (âhirette) peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerden Allah’ın kendilerine lü-luflarda bulunduğu kimselerle beraber olacaklardır, ne güzel arkadaşlıktır bu!’ mealindeki âyet (Nisa, 69) nazil oldu.
[Taberânî, Mu’cemu’l-Evsat ves-Sagir’de]
6898– el-Hasan radiyAllahu anh’dan: "Size selâm verildiği zaman verilen selâmdan daha iyisiyle selâm alın!" (Nisa, 86) Bu, mü ‘min-ler için sözkonusudur. "Ve yahut aynısıyla karşılık verin!" Bu ise müşrikler içindir. [Ebû Ya’ll]
6899– Hârice bin Zeyd radiyAllahu anh’dan: "Zeyd bin Sâbit’in bu mekanda şöyle dediğini duydum:
‘Kİm bir mü" mini taammüden öldürürse, onun cezası ebedî kalmak üzere cehennemdir’mealindeki âyet (Nisa, 93), Furkân süresindeki ‘O kimseler ki Allah’la birlikte başka bîr ilaha dua etmezler, haksız yere insan öldürmezler’ mealindeki âyetten (Furkân, 68) allı ay sonra nazil oldu." |Ebû Dâvud ve NesâîJ
6900– Onun diğer rivayetinde "Sekiz ay" olarak geçmektedir.
6901– Onun diğer rivayeti:
"O âyet (Nisa, 93) inince, korktuk ve en-
dişeye kapıldık. Ondan sonra, (tevbe etliği zaman affedileceğini lebşîr eden) Furkâiı süresindeki âyet nazil oldu."
6902– Saîd bin Ciibeyr radiyAllahu anh’dan: İbn Abbâs’a dedim ki: "Taammüden bir mü’mini öldüren kimsenin levbcsi var mıdır?"
"Hayır."
Ondan sonra ona Furkân süresindeki âyeti okununca, şöyle dedi:
"Bu Mekke’de inen âyettir, onu Medine’de İnen: Kim bir mü’mini taammüden öldürürse…’ ayeti neshetmiştir." (Nisa, 93)
6903– Diğer rivayet: İbn Abbâs dedi ki: "Onlar Allah’ın yanında başka bir tanrı
edinip ona yalvarmazlar" ayeti (Furkân, 68-9) Mekke’de nazil olunca, müşrikler dediler ki: "İslâm’ın bize ne faydası olacak, biz Allah’ın yasakladığı cinayeti işledik, bir sürü büyük günahlar irtikâp ettik. Ha müslüman olmuşuz, ha olmamışız artık ne fark eder?"
Bunun üzerine Allah: "Ancak tevbe edip iman eden ve salih amel işleyenler müstesna" mealindeki âyeti (Furkân, 70) İnzal buyurdu.
Diğer rivayette şu ek bulunmaktadır: "Ancak İslâm’a girip onu iyice idrak ettikten sonra insan öldürürse, o zaman levbesi kabul olmaz." j Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî.]
6904– İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan: Ona, bir mü’mini kasten öldürdükten sonra tevbe edip salih amel işleyen kimse hakkında soruldu. Şu cevabı verdi: "Onun için tevbe nasıl olur ki? Ben Peygamberiniz sallAllahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duydum:
"Maktul katilin yakasına yapışmış boyun damarlarından kan fışkırarak gelir ve der ki: "Ey Rabbim, sor bakalım bu adam beni neden Öldürmüş?’
Sonra dedi ki: "VAllahi Allah, o âyeti inzal etti ve onu bir daha da neshetmedi."
[Tirmizî ve aynı lafızla Nesâî.]
6905– Ebû Miclez radiyAllahu anh’dan: "Onun (katilin) cezası cehennemdir" âyeti (Nisa, 93) hakkında şöyle dedi. "Evet, o suçun cezası budur. Ancak Allah kulundan bu cezayı affedebilir." |Ebû Dâvud]
6906– İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan: "Müslümanlardan birtakım insanlar (bir savaş esnasında), bir adamı koyunlarının arasında gördüler.
Adam ‘Esselâmü aleyküm’ dedi. Onlar ise buna aldırmadan adamı yakalayıp öldürdüler ve o koyunları da aldılar. Bunun üzerine Allah: ‘Size selâm verene ‘Sen mü’min değilsin’ Jemeym/’meâlindeki âyeti (Nisa, 94) inzal buyurdu."
[Tirmizî, Ebû Dâvud ve aynı lafızlarla ile Buhârî ve Müslim.]
6907– İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan:
"Mü’minlerden (özürsüz olarak) oturanlar ile (Allah yolunda savaşan) mücahidler bir olmaz" mealindeki âyet (Nisa, 95) Bedir savaşına çıkanlarla, çıkmadan oturanlar hakkında nazil olmuştur. [Buhârî]
6908– Tirmizî şunu ekledi:
"Bedir savaşı ile ilgili "özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler birbirlerine eşit değildir" ayeti inince, Abdullah bin Cahş ile İbn Ümmi Mektûm şöyle dediler: ‘Ey Allah’ın Resulü! Biz kör insanlarız, bizim için bir ruhsat var mıdır?’ Bunun üzerine hemen şu âyet nazil oldu:
‘insanlardan özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler birbirlerine eşit değildir. Allah, mal ve canlarıyla cihad edenleri, derece olarak oturanlardan üstün kılınmıştır. Allah hepsine de cenneti vâdetmişür, ancak Allah, ci-hâd edenleri özürsüz olarak yerlerinde oturanlara, büyük ecirler, dereceler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır. Allah bağışlar ve merhamet eder.’ (Nisa, 95-6)
6909- Muhammed bin Abdirrahman radi-yAllahu anh’dan:
"(İbnü’z-Zübeyr zamanında) Medine halkından (Şamlılarla harbetmek için) bir müfreze gönderilmek üzere karar alındı, ben de onların içinde gönüllü gitmek üzere bu müfrezeye yazıldım. Sonra İbri~AbbJâş!ırL-azatlısı İkri-me’ye rastladım ve durumu ona bildirdim. O beni bundan şiddetle menederek dedi ki:
"İbn Abbâs bana şunu bildirdi: Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem’in zamanında (Mekke’de kalıp hicret etmeyen) birtakım müslümanlar onlarla beraber olmak suretiyle müşriklerin sayısını artırmış oldular. (Bedir harbinde) Müşriklere atılan okun, bazen gelip onlardan birine isabet edip Öldürdüğü veya kılıçla vurulup Öldürüldüğü oluyordu. İşte Allah onlar hakkında: ‘Kendilerine yazık edenlere, melekler ruhlarını alırken…’ mealindeki âyet (Nisa, 97) nazil oldu. (O âyetin devamında onlara neden hicret etmedikleri sorulacağı beyan edilmektedir).’" |Buhârî]
6910– İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan: "Damre bin Cündeb muhacir olarak yola çıktı ve ailesine dedi ki: ‘Beni müşriklerin topraklarından alıp Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem’e iletin!’ Sonra giderken yolda öldü. Bunun üzerine: ‘Kim evinden Allah
ve Resulüne muhacir olarak çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse artık onun mükafatı Allah’a düşer…’ ‘Rahîm’dir’e kadar mealindeki âyet (Nisa, 100) nazil oldu." [Ebû Ya’lâ]
6911– Ya’lâ bin Ümeyye radiyAllahu anh’dan:
Hz. Ömer’e: "Kâfirlerin size fenalık yapmasından korkarsanız, namazı kısa kılmanızda sizin üzerinize bir sakınca yoktur" mealindeki âyet (Nisa, 101) hakkında sordum ve dedim ki "Artık insanlar emniyet içindedir, korku da yoktur. Öyleyse seferde namazı kısa kılmanın bir anlamı kalmadı."
Şu cevabı verdi: "Aynı şeyi ben de merak edip Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem’e sorduğumda şöyle buyurdu: ‘Bu, Allah’ın size lütfettiği bir sadakadır, lütfen onun bu sadakasını kabul edin!’ [Müslim ve sünen ashâbıj
6912– Katâde bin en-Nu’mân radiyAllahu anlı’dan:
"İçimizde kendilerine Benû Ubeyrik denilen ve fertleri Bişr, Büşeyr ve Mübeşşir olan bir aile vardı. Büşeyr, şiirler söyliyerek Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem’in ashabını hicveden bir münafık idi. Sonra da bu şiiri bir Arab’a nisbet ederek ‘Falan adam böyle böyle dedi. Filan da şöyle şöyle dedi’ derdi.
Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem’in ashabı da bu şiirleri duydukları zaman şöyle demekten kendilerini alamazlardı: ‘VAllahi bu şiiri o habis söylemiştir’. Nihayet ‘Bunu Ubeyrik’in oğlu söylemiştir’ derlerdi.
(Râvi) Dedi ki: ‘Bu aile cahiliyet devrinde de, İslâm devrinde de fakir ve ihtiyaç sahibi insanlardı. O zamanlar halkın da Medine’deki yiyecekleri hurma İle arpadan ibaretti. Kişi imkânı olduğunda, has un tüccarı geldiği zaman, gider ondan satın alırdı ve bunu sadece kendisine tahsis ederek kimseye vermezdi. Yalnız kendisi yerdi, çocuklarına ise yine hurma ile arpa yedirirdi. Bir defasında yine Şam’dan has un getiren bir tüccar geldi. Am-
cam Rifâa bin Zeyd, bir sırt yükü has un alıp ambarına koydu. Ambarda aynı zamanda silah, zırh ve kılıç da vardı. Gecenin karanlığında (toprağın) altından ambar delindi. Buğday ve silah alındı.
Sabah olunca amcam bana gelip dedi ki: "yeğenim! Bu gece bize saldırıda bulunuldu, ambarımız delindi. Buğdayımız ve silahımız gitti. Evi ve mahalleyi araştırdık, bize denildi ki: Ubeyrikoğulları bu gece ateş yaktılar, buğdayınızı da onların yanında gördük."
Ubeyrikoğulları ise şöyle dediler: ‘Siz avluda bizi sorguya çekerken, VAllahi aradığınız arkadaşınız Lebîd bin Sehl’den başkası değildir.’ Oysa Lebîd içimizde müslümanlığı ve doğruluğuyla tanınan bir zattı.
Lebîd bunu duyunca, kılıcını çekti ve şöyle dedi: ‘Demek ben çalıyorum ha! VAllahi ya bu hırsızlığı isbat edersiniz, ya da bu kılıcı beyninize yersiniz!’ Bunun üzerine ‘Ey adam, bizden uzak dur! Onun faili sen değilsin’dediler. Mahallede soruşturduk ve hırsızların onlar olduğunda şüphemiz kalmadı.
Amcam bana dedi ki: "Yeğenim! Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem’e gitsen de ona bunu anlatsan" diye teklif etti?
Hemen ona vardım ve şöyle dedim: "Bizden bir hane çok kötü zulüm yaptı. Rifâa bin Zeyd’e gidip ambarını deldiler, yiyeceğini, silah ve teçhizatını çaldılar. Hiç olmazsa bizim silahlan geri versinler, yiyeceği istemiyoruz, kendilerinin olsun.’ Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ‘Merak etme ben işinizi hallederim, onlara silahlarınızı geri vermelerini söylerim.’ Benû Ubeyrik bunu duyunca onların Esîr bin Urve adındaki bir adamına gelip konuştular. Bu hususta mahalle halkından birtakım insanlar toplanıp dediler ki:
‘Ey Allah’ın Resulü! Katâde ve amcası bizi hırsızlıkla suçladılar. Ellerinde hiçbir delil ve şahitleri olmadığı halde namuslu adamlarımıza iftira ettiler.’
Katâde der ki: Bunun üzerine Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem’e gelip konuştum.
Bana dedi ki: ‘Sen nasıl olur da namuslu insanları elinde hiç bir delil olmadığı halde hırsızlıkla itham eder, onlara iftira atarsın?’
Utanarak döndüm, İçimden şöyle geçirdim: ‘Malımın hepsi gitseydi de bu hususta Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem’e muhatab olmasaydım.! Amcam bana gelip:
‘Yeğenim ne yaptın? Ne oldu iş?’ diye sordu.
‘Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sel-lem’in bana söylediklerini kendisine anlattım.’ Amcam şöyle dedi: ‘Kendisinden yardım islenecek tek varlık Allah’tır."
Çok geçmeden: ‘Ey Muhammedi Doğrusu insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği gibi hükmedesin diye Kitâb’ı sana hak olarak indirdik; hakkı gözet, hainlerden yana olma!’ âyeti (Nisa 105) nazil oldu. Hainlerden murad Ubeyrikoğullarıdır. ‘Allah’tan mağfiret dile!’ Yani Katâde’ye dediklerin için ‘Allah’tan bağışlanma dile! Çünkü Allah hem bağışlayandır, hem de esirgeyen.’
‘Kendilerine hainlik edenlerden yana uğraşmaya kalkma. Allah hainlikte direnen suçluyu sevmez.’
‘İnsanlardan gizliyorlar…’ ‘Merhamet sahibi olarak bulacaktır’a. kadar (Nisa ,105-110).
Yani eğer Allah’tan günahlarının bağışlanmasını dileseydiler elbetteki Allah onları bağışlardı.
‘Kim bir günah kazanırsa kendi nefsinin aleyhine kazanır…’ ‘Apaçık günah1 & kadar (Nisa, 111).
Lebîd’e söylediği sözleri.
‘Eğer Allah’ in sana olan ihsanı ve rahmeti olmasaydı…’ ‘Bunları yapana büyük ecir vereceğiz’^ kadar (Nisa, 113-14)
Bu husustaki âyetler inince, Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem’e silahlar getirildi. O da onları bize geri verdi. (Katâde dedi ki:) Amcama silahı ben getirince, o zamana kadar amcamın hakikî olarak müslüman olduğunu bilmiyordum. Çünkü o cahiliyette yaşamış veya gözleri çok zayıflamıştı. Evet ona silahı getirip vermek istediğimde şöyle dedi: ‘Ey yeğenim! Onu ben Allah yolunda vakfediyorum.’ Bunun üzerine onun gerçek müslüman olduğunu anladım. Büşeyr ise müşriklere katıldı. Doğru Sülâ-fe bint Sa’d bin Sümeyye’ye katıldı. Bunun üzerine Allah şu âyeti inzal buyurdu: ‘Doğru yol kendisine apaçık belli olduktan sonra Peygamber’den ayrılıp İnananların yolundan baş-
kasına uyan kimseyi döndüğü yöne döndürür ve onu cehenneme sokarız.’ (Nisa, 115-6)
O, Sülâfe’nin yanına gidince, Hassan bin Sabit de birkaç şiirle o kadını hicvetti.
(Bunun üzerine Sülâfe, Büşeyr’in) Pılı pırtısını toplayıp başına koydu. Çıkardı ve sel yatağına attı. Sonra şöyle dedi: ‘Defol! Bana Hassan’m şiirinden başka bir hayır hediye etmedin.’ |Tirmizî|
6913– Ebû Hureyre radiyAllahu anh’dan: "Kim bir kötülük yaparsa onun cezasını
görür" âyeti (Nisa, 123) nazil olunca, müslü-manlar bundan çok etkilendiler. Bunun üzerine Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Amellerinizde orta yolu bulun ve doğruyu bulmaya çalışın! Müslümanın başına gelen her şey, hatta bir kere tökezlemesi ya da ayağına batan bir diken bile; onun günahına keffâret olur." |Müslim ve Tirmizî]
6914– Ebû Bekr es-Sıddîk radiyAllahu anh’dan:
Peygamber sallAllahu aleyhi ve sellem’in yanındaydım; "Kim bir kötülük yaparsa karşılığını görür" mealindeki âyet (Nisa, 123) nazil oldu.
Buyurdu ki: "Bana şu anda inen âyeti sana okuyayım mı?"
"Evet, ey Allah’ın Resulü, oku!" dedim. Okuyunca, sanki belim kınlacakmış gibi oldum, o yüzden eğildim. Buyurdu ki: "Ne oldu .sana ey Ebû Bekr?"
Şöyle dedim: "Ey Allah’ın Resulü! Babam ve annem sana feda olsun, hangimiz kötülük yapmıyoruz ki? Demek ki biz yaptıkla-
rımızın cezasını mutlaka göreceğiz." Şöyle buyurdu:
"Ey Ebû Bekr! Sen ve mu minler yaptıklarının karşılığını bu dünyada görmektesiniz. Nihayet Allah’a günahsız olarak kavuşacaksınız. Diğerlerine gelince, yaptıkları bir araya getirilecek ve âhirette karşılığı toptan mutlaka verilecektir." [Tirmizî]
6915– Ali bin Zeyd annesinden
O, Aişe radiyAllahu anhâ’ya: "Siz içinizde-kini açıklasanız da, gizleseniz de Allah onunla sizi hesaba çeker" âyeti (Bakara, 284) ile "Kim bir kötülük yaparsa mutlaka karşılığını görür" âyeti (Nisa, 123) hakkında bir soru sordu; Âişe şu cevabı verdi: "Ben bunu Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem’e sorduğum günden beri hiç kimse bunu bana sonnadı.
O şöyle buyunnuştu: ‘Bu, kulun, hastalık, tökezleme, hatta cebine koyduğu malın düşüp kaybolmasından duyduğu üzüntü gibi şeylerden dolayı karşılaştığı sıkıntı hakkında Allah’ın ona uyguladığı bir cezalandırmadır. Kul, saf altın tozunun körükten saf ve kızıl çıktığı gibi günahlardan çıkıp arınmasına kadar (dünyada) bu gibi şeylerle karşılaşır.’ |Tirmizî]
6916– İbn Abbâs radiyAllahu anh’dan: "Şevde, Peygamber sallAllahu aleyhi ve
sellem’in kendisini boşamasından korktu ve şöyle dedi:
‘Beni boşama, yanında tut! Günümü Âi-şe’ye ver!’O da bunu yaptı ve bunun üzerine şu âyet nazil oldu: ‘Aralarında anlaşmalarında herhangi bir sakınca yoktur. Anlaşmak daha iyidir.’ (Nisa, 128) Onun için karı kocanın (herhangi) bir hususta anlaşması caizdir."
[İkisi de Tirmizî’ye aittir.]
Cevap: Nisa Süresini Okumanın Fazileti/Sevabı (Nisa süresi ile ilgili hadisler)
Abide
Nisa Süresini Okumanın Fazileti/Sevabı (Nisa süresi ile ilgili hadisler)
Cevap: Nisa Süresini Okumanın Fazileti/Sevabı (Nisa süresi ile ilgili hadisler)
MaxiMilyan
Nisa Süresini Okumanın Fazileti/Sevabı (Nisa süresi ile ilgili hadisler) ile ilgili kou için Allah razı olsun.
Nisa suresi ile ilgili kıssalar, nisa suresi 23. ayet fazileti, nisa suresi 99. âyeti fazileti