Hz. Musa (a.s) hakkında ayetler

Hz. Musa (a.s) hakkında ayetler

İnşirah
hz musanın ayetleri
hz musa ile ilgili ayetler
Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Ama sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edinmiş ve (böylece) zalimler olmuştunuz. (2/51)

Ve hidayete eresiniz diye Musa’ya Kitab’ı ve Furkan’ı verdik. (2/53)

Hani Musa kavmine: "Ey kavmim gerçekten siz buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen kusursuzca yaratan (gerçek ilah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu yaratıcınız katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir esirgeyendir. (2/54)

Ve demiştiniz ki: "Ey Musa biz Allah’ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz. (2/55)

(Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı o zaman biz ona: "Asanı taşa vur" demiştik de ondan oniki pınar fışkırmıştı böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah’ın verdiği rızıktan yiyin için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın. (2/60)

Siz (ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız Rabbine yalvar da bize yerin bitirdiklerinden bakla acur sarmısak mercimek ve soğan çıkarsın." (O zaman Musa:) "Hayırlı olanı şu değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır’a inin çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah’tan bir gazaba uğradılar. Bu kuşkusuz Allah’ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi. (2/61)

Hani Musa kavmine: "Allah muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım" dedi. (2/67)

"Rabbine adımıza yalvar da bize niteliklerini açıklasın" dediler. (Musa Rabbine yalvardıktan sonra) "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin ne de pek genç ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı)dır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi. (2/68)

(Bunun üzerine Musa "Rabbim) diyor ki: O yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. (O zaman): "Şimdi gerçeği getirdin" dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı. (2/71)

Andolsun biz Musa’ya kitabı verdik ve ardından peşpeşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs’le teyid ettik. Demek size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak bir kısmınız da onu öldürecek misiniz? (2/87)

Andolsun Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz. (2/92)

Yoksa daha önce Musa’nın sorguya çekildiği gibi siz de Resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imanı inkâr ile değişirse artık o dümdüz yoldan sapmış olur. (2/108)

Deyin ki: "Biz Allah’a; bize indirilene İbrahim İsmail İshak Yakub ve torunlarına indirilene Musa ve İsa’ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırdetmeyiz ve biz O’na teslim olmuşlarız." (2/136)

Musa’dan sonra İsrailoğullarının önde gelenlerini görmedin mi? Hani peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir. (2/246)

Kitap Ehli senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa’dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah’ı açıkça göster." Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı. Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa’ya apaçık olan ispatlayıcı bir delil verdik. (4/153)

Ve gerçekten sana daha önceden hikayelerini anlattığımız elçilere anlatmadığımız elçilere (vahyettik). Allah Musa ile de konuştu. (4/164)

Hani Musa kavmine (şöyle) demişti: "Ey kavmim Allah’ın üzerinizdeki nimetini anın; içinizden peygamberler çıkardı sizden yöneticiler kıldı ve alemlerden hiç kimseye vermediğini size verdi." (5/20)

Dediler ki: "Ey Musa orda zorba bir kavim vardır onlar çıkmadıkları sürece biz oraya kesinlikle girmeyiz. Şayet ordan çıkarlarsa biz de muhakkak gireriz. (5/22)

Dediler ki: "Ey Musa biz onlar durduğu sürece hiçbir zaman oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin git ikiniz savaşın. Biz burda duracağız." (5/24)

(Musa "Rabbim gerçekten kendimden ve kardeşimden başkasına malik olamıyorum. Öyleyse bizimle fasıklar topluluğunun arasını Sen ayır." dedi. (5/25)

Ve ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik hepsini hidayete eriştirdik; bundan önce de Nuh’u ve onun soyundan Davud’u Süleyman’ı Eyyub’u Yusuf’u Musa’yı ve Harun’u hidayete ulaştırdık. Biz iyilik yapanları işte böyle ödüllendiririz. (6/ 84)

Onlar: "Allah, beşere hiçbir şey indirmemiştir" demekle Allah’ı kadrinin hakkını vererek takdir edemediler. De ki: "Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği ve sizin de (parça parça) kâğıtlar üzerinde yazılı kılıp (bir kısmını) açıkladığınız ve çoğunu gözardı ettiğiniz kitabı kim indirdi? Sizin ve atalarınızın bilmediği şeyler size öğretilmiştir." De ki: "Allah." Sonra Onları bırak içine ‘daldıkları saçma uğraşılarında’ oyalanıp-dursunlar. (6/91)

Sonra biz Musa’ya iyilik yapanların üzerinde (nimetimizi) tamamlamak herşeyi ayrı ayrı açıklamak ve bir hidayet ve rahmet olarak Kitabı verdik. Umulur ki, Rablerine kavuşacaklarına inanırlar. (6/154)

Sonra bunların (peygamberlerin) ardından Musa’yı ayetlerimizle Firavun’a ve önde gelen çevresine gönderdik; onlar ona (ayetlerimize) haksızlık ettiler. İşte bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak. (7/103)

Musa dedi ki: "Ey Firavun gerçekten ben alemlerin Rabbinden (gönderilme) bir elçiyim." (7/104)

Böylelikle (Musa) asasını fırlatınca anında apaçık bir ejderha oluverdi. (7/107)

Dediler ki: "Ey Musa (ilkin) sen mi atmak istersin yoksa biz mi atalım?" (7/115)

(Musa:) "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince insanların gözlerini büyüleyiverdiler onları dehşete düşürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmiş oldular. (7/116)

Biz de Musa’ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir de baktılar ki o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor. (7/117)

"Musa’nın ve Harun’un Rabbine…" (7/122)

Firavun kavminin önde gelenleri dediler ki: "Musa ve kavmini bu toprakta (Mısır’da) bozgunculuk çıkarmaları seni ve ilahlarını terketmeleri için mi (serbest) bırakacaksın?" (Firavun) Dedi ki: "Erkek çocuklarını öldüreceğiz ve kadınlarını sağ bırakacağız. Hiç şüphesiz biz onlara karşı kahir bir üstünlüğe sahibiz." (7/127)

Musa kavmine: "Allah’tan yardım dileyin ve sabredin. Gerçek şu ki arz Allah’ındır; ona kullarından dilediğini mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir." dedi. (7/128)

Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de geldikten sonra da eziyete uğratıldık." (Musa:) "Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizleri yeryüzünde halifeler (egemenler) kılacak böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek" dedi. (7/129)

Onlara bir iyilik geldiği zaman "Bu bizim için" dediler; onlara bir kötülük isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun Allah katında asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler. (7/131)

Bunun üzerine biz de ayrı ayrı mucizeler (ayetler) olarak üzerlerine tufan çekirge buğday güvesi kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim oldular. (7/133)

Başlarına iğrenç bir azab çökünce dediler ki: "Ey Musa, Rabbine -sana verdiği ahid adına- bizim için dua et. Eğer bu iğrenç azabı üzerimizden çekip-giderirsen andolsun sana iman edeceğiz ve İsrailoğullarını seninle göndereceğiz." (7/134)

İsrailoğullarını denizden geçirdik. Putları önünde bel büküp eğilmekte olan bir topluluğa rastladılar. Musa’ya dediler ki: "Ey Musa, onların ilahları (var; onların ki) gibi sen de bize bir ilah yap." O: "siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsiniz" dedi. (7/138)

Musa ile otuz gece için sözleştik ve ona bir on daha ekledik. Böylece Rabbinin belirlediği süre kırk geceye tamamlandı. Musa kardeşi Harun’a "Kavmimde benim yerime geç ıslah et ve bozguncuların yolunu tutma" dedi. (7/142)

Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi O’nunla konuşunca: "Rabbim bana göster Seni göreyim" dedi. (Allah:) "Beni asla göremezsin ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse sen de beni göreceksin." Rabbi dağa tecelli edince onu param parça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: "Sen ne yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim" dedi. (7/143)

(Allah:) "Ey Musa" dedi. "Sana verdiğim risaletimle ve seninle konuşmamla seni insanlar üzerinde seçkin kıldım. Sana verdiklerimi al ve şükredenlerden ol." (7/144)

(Tura gitmesinin) Ardından Musa’nın kavmi süs eşyalarından böğürmesi olan bir buzağı heykelini (tapılacak ilah) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onları bir yola da yöneltip-iletmediğini (hidayete erdirmediğini) görmediler mi? Onu (tanrı) edindiler de zulmedenler oldular. (7/148)

Musa, kavmine oldukça kızgın üzgün olarak döndüğünde onlara: "Beni arkamdan ne kötü temsil ettiniz? Rabbinizin emrini çabuklaştırdınız öyle mi?" dedi. Levhaları bıraktı ve kardeşini başından tutup kendisine doğru çekiyordu (ki Harun ona:) "Annem oğlu bu topluluk beni zayıflattı (hırpalayıp güçsüzleştirdi) ve neredeyse beni öldürmeye giriştiler. Bari sen düşmanları sevindirecek bir şey yapma ve beni bu zalimler topluluğuyla birlikte kılma (sayma)" dedi. (7/150)

(Musa yalvarıp) Dedi ki: "Rabbim beni ve kardeşimi bağışla bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın." (7/151)

Musa kabaran öfkesi (gazabı) yatışınca Levhalar’ı aldı. (Onlardan bir) Nüshasında "Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve bir rahmet vardır" (yazılıydı.) (7/154)

Musa belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip-ayırdı. Bunları da ‘dayanılmaz bir sarsıntı’ tutuverince dedi ki: "Rabbim eğer dileseydin onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla sen dilediğini saptırır dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın." (7/155)

Musa’nın kavminden hakka ileten ve onunla adalet yapan bir topluluk vardır. (7/159)

Biz onları (İsrailoğullarını) ayrı ayrı oymaklar olarak on iki topluluk (ümmet) olarak ayırdık. Kavmi kendisinden su istediğinde Musa’ya: "Asan’la taşa vur" diye vahyettik. Ondan on iki pınar sızıp-fışkırdı; böylece her bir insan- topluluğu su içeceği yeri öğrenmiş oldu. Üzerlerine bulutla gölge çektik ve onlara kudret helvası ile bıldırcın indirdik. (Sonra da şöyle dedik:) "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin." Onlar bize zulmetmedi ancak kendi nefislerine zulmediyorlardı. (7/160)

Sonra bunların ardından Firavun’a ve onun önde gelen çevresine Musa’yı ve Harun’u ayetlerimizle gönderdik. Fakat onlar büyüklendiler. Onlar suçlu-günahkar bir kavimdi. (10/75)

Musa: "Size hak geldiğinde (böyle) mi söylersiniz? Bu bir büyü müdür? Oysa büyücüler kurtuluşa ermezler" dedi. (10/77)

Büyücüler geldiğinde Musa: "Atacağınız şeyleri atın" dedi. (Yunus, 80)

Onlar atınca Musa dedi ki: "Sizlerin (ortaya) getirdiğiniz büyüdür. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır. Şüphesiz Allah bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez." (10/81)

Sonunda Musa’ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı. (10/83)

Musa dedi ki: "Ey kavmim eğer siz Allah’a iman edip Müslüman olmuşsanız artık yalnızca O’na tevekkül edin." (10/84)

Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettik: "Mısır’da kavminiz için evler hazırlayın evlerinizi namaz kılınan (ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü’minleri de müjdele." (10/87)

Musa dedi ki: "Rabbimiz şüphesiz Sen Firavun’a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz mallarını yerin dibine geçir ve onların kalblerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler." (10/88)

Andolsun Musa’yı ayetlerimizle ve apaçık olan bir delille gönderdik. (11/96)

Andolsun Musa’ya kitabı verdik onda anlaşmazlığa düşüldü. Eğer Rabbinden bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı mutlaka aralarında hüküm verilmiş olacaktı. Gerçekten onlar bundan (Kur’an’dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler. (11/110)

Andolsun Musa’yı: "Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah’ın günlerini hatırlat" diye ayetlerimizle göndermiştik. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır. (14/5)

Hani Musa kavmine şöyle demişti: "Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani O sizi Firavun ailesinden kurtarmıştı onlar sizi en dayanılmaz işkencelere uğratıyor kadınlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir sınav vardır." (14/6)

Musa demişti ki: "Eğer siz ve yeryüzündekilerin tümü inkâr edecek olsanız bile şüphesiz Allah hiçbir şeye muhtaç değildir övülmüştür." (14/8)

Musa’ya kitap verdik ve "Benden başka vekil edinmeyin" diye onu İsrailoğullarına kılavuz kıldık. (17/2)

Andolsun biz Musa’ya apaçık dokuz ayet (mucize) vermiştik; işte İsrailoğullarına sor; onlara geldiği zaman Firavun ona: "Gerçekten ben seni büyülenmiş sanıyorum" demişti. (17/101)

Hani Musa genç yardımcısına demişti: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim." (18/60)

(Varmaları gereken yere gelip) Geçtiklerinde (Musa) genç-yardımcısına dedi ki: "Yemeğimizi getir bize andolsun bu yaptığımız-yolculuktan gerçekten yorulduk." (18/62)

(Musa) Dedi ki: "Bizim de aradığımız buydu." Böylelikle ikisi izleri üzerinde geriye doğru gittiler. (18/64)

Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?" (18/66)

Musa:) "İnşaAllah beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi. (18/69)

Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince o bunu (gemiyi) deliverdi. (Musa) Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun sen şaşırtıcı bir iş yaptın." (18/71)

Dedi ki: "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?" (18/72)

(Musa:) "Beni unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" dedi. (18/73)

Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar o hemen tutup onu öldürüverdi. (Musa) Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun sen kötü bir iş yaptın." (18/74)

(Musa:) "Bundan sonra sana bir şey soracak olursam artık benimle arkadaşlık etme. Benden yana bir özre ulaşmış olursun" dedi. (18/76)

(Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin." (18/77)

Kitap’ta Musa’yı da zikret. Çünkü o ihlasa erdirilmiş ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi. (19/51)

Sana Musa’nın haberi geldi mi? (20/9)

Nitekim ona gidince kendisine seslenildi: "Ey Musa." (20/11)

"Sağ elindeki nedir ey Musa?" (20/17)

Dedi ki: "Onu at ey Musa." (20/19)

(Allah)Dedi ki:"Ey Musa istediğin sana verilmiştir." (20/36)

"Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Böylece seni annene geri çevirmiş olduk ki gözü aydın olsun ve hüzne kapılmasın. Sen bir insan öldürmüştün de biz seni tasadan kurtarmış ve seni ‘esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.’ Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa." (20/40)

(Ona gidip aynı şeyleri tekrarladıklarında Firavun onlara) Dedi ki: "Sizin Rabbiniz kim ey Musa?" (20/49)

Dedi ki: "Ey Musa sen bizi sihrinle yurdumuzdan sürüp çıkarmaya mı gelmiş bulunuyorsun?" (20/57)

(Musa) Dedi ki: "Buluşma zamanımız (ülkenin ulusal) bayram günü ve insanların toplanacağı kuşluk vakti (olsun)." (20/59)

Musa onlara dedi ki: "Size yazıklar olsun Allah’a karşı yalan düzüp uydurmayın sonra bir azab ile kökünüzü kurutur. Yalan düzüp uyduran gerçekten yok olup gitmiştir." (20/61)

"Ey Musa" dediler. "Ya sen (asanı) at veya önce biz atalım." (20/65)

Musa bu yüzden kendi içinde bir tür korku duymaya başladı. (20/67)

Bunun üzerine büyücüler secdeye kapandılar: "Harun’un ve Musa’nın Rabbine iman ettik" dediler. (20/70)

Andolsun biz Musa’ya vahyetmiştik: "Kullarımı geceleyin yürüyüşe geçir onlara denizde kuru bir yol aç yetişilmekten korkmadan ve endişeye kapılmadan." (20/77)

"Seni kavminden ‘çarçabuk ayrılmaya iten’ nedir ey Musa?" (20/83)

Bunun üzerine Musa, kavmine oldukça kızgın üzgün olarak döndü. Dedi ki: "Ey kavmim Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Size (verilen) söz (ya da süre) pek uzun mu geldi? Yoksa Rabbinizden üzerinize kaçınılmaz bir gazabın inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız?" (20/86)

Böylece onlara böğüren bir buzağı heykeli döküp çıkardı "İşte sizin ve ilahınız Musa’nın ilahı budur; fakat (Musa) unuttu" dediler. (20/88)

Demişlerdi ki: "Musa bize geri gelinceye kadar ona (buzağıya) karşı bel büküp önünde eğilmekten kesinlikle ayrılmayacağız." (20/91)

(Musa da gelince:) "Ey Harun" demişti. "Onların saptıklarını gördüğün zaman seni (Onlara müdahale etmekten) alıkoyan neydi?" (20/92)

(Musa) Dedi ki: "Ya senin amacın nedir ey Samiri?" (20/95)

Andolsun biz Musa’ya ve Harun’a takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt (zikir) olarak hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan)ı verdik. (21/48)

Sonra Musa ve kardeşi Harun’u ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik. (23/45)

Andolsun biz Musa’ya kitabı verdik belki onlar hidayete erer diye. (23/49)

Hani senin Rabbin Musa’ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan kavme git;" (26/10)

(Musa) Dedi ki: "Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım." (26/20)

(Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz geçmişteki atalarınızın da Rabbidir." (26/26)

"Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız O doğunun da batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi (Musa). (26/28)

(Musa) Dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?" (26/30)

Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın." (26/43)

Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi bir de (ne görsünler) o uydurmakta olduklarını yutuveriyor. (26/45)

"Musa’nın ve Harun’un Rabbine." (26/48)

Musa’ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik. (26/52)

İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa’nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler. (26/61)

(Musa:) "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim benimle beraberdir; bana yol gösterecektir." (26/62)

Bunun üzerine Musa’ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. (26/63)

Musa’yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. (26/65)

Hani Musa ailesine: "Şüphesiz ben bir ateş gördüm" demişti. "Size ondan ya bir haber veya ısınmanız için bir kor ateş getireceğim." (27/7)

"Ey Musa gerçekten Ben güçlü ve üstün hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ım." (27/9)

"Asanı bırak;" (Bıraktı ve) onun çevik bir yılan gibi hareket etttiğini görünce geriye doğru kaçtı ve arkasına bakmadı. "Ey Musa korkma; şüphesiz Ben(im); Benim yanımda gönderilen (elçiler) korkmaz." (27/10)

Mü’min olan bir kavim için hak olmak üzere Musa ve Firavun’un haberinden (bir bölümünü) sana okuyacağız. (28/3)

Musa’nın annesine: "Onu emzir şayet onun için korkacak olursan onu suya bırak korkma ve üzülme; çünkü onu biz sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen (elçilerden) kılacağız" diye vahyettik (bildirdik). (28/7)

Musa’nın annesi ise yüreği boşluk içinde sabahladı. Eğer mü’minlerden olması için kalbi üzerinde (sabrı ve dayanıklılığı) pekiştirmemiş olsaydık neredeyse onu(n durumunu) açığa vuracaktı. (28/10)

(Musa) Halkının haberi olmadığı bir zamanda şehre girdi orda kavga etmekte olan iki adam buldu; bu kendi taraftarlarından şu da düşmanlarından. Derken taraftarlarından olan düşmanlarından olana karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine ona bir yumruk attı ve işini bitiriverdi. (Sonra da "Bu şeytanın işindendir; o gerçekten açıkca saptırıcı bir düşmandır" dedi. (28/15)

Böylece şehirde korku içinde (çevreyi) gözetleyerek sabahladı. Derken bir de baktı ki dün kendisinden yardım isteyen (kişi bugün de) kendisine yardım için bağırıyor. Musa ona dedi ki: "Sen açıkca bir azgınsın." (28/18)

Sonunda ikisinin de düşmanı olan (adam)ı yakalamak isterken (adam ona) dedi ki: "Ey Musa dün birini öldürdüğün gibi bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde yalnızca bir zorba olmak istiyorsun ıslah edicilerden olmak istemiyorsun." (28/19)

Şehrin öbür yakasından bir adam koşarak gelip dedi ki: "Ey Musa önde gelenler seni öldürmek konusunda aralarında görüşmektedirler artık sen çık git; gerçekten ben sana öğüt verenlerdenim." (28/20)


Cevap: Hz. Musa (a.s) hakkında ayetler

Fetva Meclisi
Hz Musa hakkında

Kur’an-ı Kerim’de adından 196 yerde bahsedilen Hz. Mûsâ;
gerek Kitâb-ı Mukaddes’te gerekse Kur’an-ı Kerîm’de kendisine en geniş yer ayrılmış bulunan Peygamberdir.
Tevrat’ın beş kitabından dördü (Çıkış, Levililer, Sayılar, Tesniye) onu ve başından geçenleri anlatır. Tevrat’a göre Hz. Mûsâ, Ya’kub’un oğullarından Levi’nin soyundandır. Babası; Levi’nin oğlu Kohat’ın oğlu Amran (İmrân), annesi ise Kohat’ın kız kardeşi Yokebed’dir (Çıkış, 6/18-20).
Kur’an-ı Kerîm’de yer alan ve ana hatlarıyla Kitâb-ı Mukaddes’in verdikleriyle uyuşan bilgilere göre Hz. Mûsâ’nın doğduğu yıl Mısır Firavunu, yüzyıllardır bu ülkede yaşayan ve sosyoekonomik durumları gittikçe kötüleşen İsrâiloğulları arasından çıkacak birinin kendi saltanatını elinden alacağına işaret eden bir rüya görmüş; bunun üzerine onların erkek çocukları hakkında ölüm fermanı çıkarmıştı. Sıkı bir şekilde uygulanan bu katliamdan Mûsâ’yı kurtarmak isteyen annesi, Allah’ın emri uyarınca onu (üç aylıkken), harç ve ziftle sıvadığı bir sepete koyarak; (Çıkış, 2/2-3) Nil nehrine bırakmış, ablasına da gelişmeleri uzaktan takip etmesini söylemişti. Nihayet Firavun’un ailesi bebeği bularak Firavun’un eşi Âsiye’ye getirirler. Çocuğun hayatına kıyılmaması ve kendisinde kalması hususunda kocasını da razı eden Âsiye, onun için bir süt annesi arar; fakat çocuk hiçbir kadının memesini emmez. Durumu öğrenen ablası onlara annesini tavsiye eder (Tevrat’a göre Mûsâ’yı nehirde bulan ve onu emzirmesi için annesine veren, Firavun’un kızıdır; bkz. Çıkış, 2/5). Böylece evinde annesi tarafından emzirilen Mûsâ tekrar Firavun ailesine teslim edilir; okuma yazma da dahil olmak üzere çok iyi bir eğitim görür. Olgunluk çağına ulaşınca Allah tarafından kendisine hüküm ve ilim verilir (geniş bilgi için bkz. Kasas 28/7 vd. ; krş. Çıkış, 2/2-10). İsrâiloğulları’ından birinin Mısırlı biriyle dövüştüğünü gören Mûsâ, İsrailli’nin yardım istemesi üzerine Mısırlı’ya bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu. Beklemediği bu durum karşısında Allah’tan af diledi; Allah da onu bağışladı (Kasas, 28/15-16). Ertesi gün olayın duyulması üzerine yetkililer Mûsâ’nın öldürülmesine karar verdiler. Durumu öğrenen Mûsâ Medyen’e kaçtı. Burada tanıştığı bir kızla evlendi ve sekiz (veya on) yıl boyunca kayınpederinin koyun sürüsünü güttü. Daha sonra Mısır’a dönmek üzere ailesiyle birlikte yola çıktı. Yolda, Tûr dağının yanında gördüğü bir ateşe yaklaştığında yakındaki bir ağaçtan Ey Mûsâ! Muhakkak âlemlerin rabbi olan Allah benim! şeklinde bir ses geldi ve bu sözle başlayan ilk vahye muhatap oldu (bu ve daha başka vesilelerle Allah kendisine aracısız hitap ettiği için Hz. Mûsâ kelîmullah diye anılır). Bu arada Allah tarafından kendisine, asâsının yılana dönüşebilmesi ve elinin kar gibi beyazlaşması şeklinde iki mûcize verildi ve Firavun’a gidip kavmini onun zulmünden kurtarmakla görevlendirildi; isteği üzerine kendisinden daha güzel konuşan büyük kardeşi Hz. Hârûn’u da yanına alması uygun görüldü. Hz. Mûsâ, ailesini Medyen’e geri göndererek Mısır’a gitti ve Hz. Hârûn’u da yanına alıp Firavun’un huzuruna çıktı. Ona Allah’ın elçisi olduğunu bildirdi ve İsrâiloğulları’nın kendisiyle birlikte Mısır’dan ayrılmalarına izin vermesini istedi. Ancak, mûcizeler göstermesine rağmen Firavun’u ikna edemedi; bu arada Firavun ve Mısır halkının başına gelen şiddetli felâketler de Firavun’un ikna olmasına yetmedi. Firavun, her felâket gelmesinde Hz. Mûsâ’ya, eğer Allah’a dua edip kendilerini musibetten kurtarırsa isteğini yerine getireceğine dair söz veriyor, fakat sıkıntı geçince sözünden dönüyordu (ayrıntılı bilgi için bkz. A’râf 7/103-138). Nihayet Allah’ın buyruğu uyarınca Hz. Mûsâ, bir gece İsrâiloğulları’nı yanına alarak, Sînâ’ya geçmek üzere gizlice Kızıldeniz’e doğru yola çıktı; sabahleyin durumu öğrenen Firavun da kuvvet toplayarak peşlerine düştü. Bir mûcize sonucu denizin yol vermesiyle Hz. Mûsâ ve kavmi karşıya geçerken, aynı yoldan geçmeye kalkışan Firavun ve beraberindekiler boğulup gittiler. Kavmiyle birlikte Sînâ’ya ulaşan Hz. Mûsâ, onların başına Hz. Hârûn’u bırakarak ilâhî vahyi almak üzere Tûr dağına gitti ve kırk gece orada kaldı. Bu arada kavmi, Hârûn’un ikazlarına rağmen, Sâmirî isimli bir kuyumcunun yaptığı altın buzağı heykeline tapmaya başladı. Döndüğünde durumu öğrenince son derece üzülen ve öfkelenen Mûsâ, kavminden seçtiği yetmiş kişiyle birlikte, işledikleri günahlardan dolayı tövbe etmek üzere tekrar Tûrisînâ’ya gitti. Hz. Mûsâ İsrâiloğulları’nı, Allah’ın kendileri için takdir ettiği kutsal topraklara götürmek istedi. Fakat kavmi onun bu isteğini reddettiği için arz-ı mev’ûd kendilerine kırk yıl haram kılındı ve bu süre içinde, Hz. Mûsâ da yanlarında olmak üzere, çölde dolaşıp durdular (Mâide 5/21-26). Tevrat’taki bilgilere göre kırk yıllık çöl hayatının sonuna doğru Hz. Hârûn 123 yaşında Hor dağında öldü; daha sonra arz-ı mev’ûda yaklaştıklarında da Hz. Mûsâ 120 yaşında vefat etti; Moab diyarında Beyt-peor karşısındaki dereye defnedildi (Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, c. 1, s. 123; Tesniye, 32/50; 34/6-7).



Cevap: Hz. Musa (a.s) hakkında ayetler

Hoca
Kuranda Hz. Musa ismi geçen ayetler

69. Sure (Hâkka Suresi), 7. Ayet
Allah onu kesintisiz olarak yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.

79. Sure (Naziât Suresi), 15. Ayet
(Ey Muhammed!) Mûsâ’nın haberi sana geldi mi?

79. Sure (Naziât Suresi), 20. Ayet
Derken Mûsâ O’na en büyük mucizeyi gösterdi.

79. Sure (Naziât Suresi), 21. Ayet
Fakat o, Mûsâ’yı yalanladı ve isyan etti.

87. Sure (A’lâ Suresi), 18. Ayet
Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır.


hz musa ayetleri, hz musa ile ilgili ayetler, hz musanın ayetleri

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();