Şafii fıkhında (ilmihalinde) Namazın Sünnetleri

Şafii fıkhında (ilmihalinde) Namazın Sünnetleri

mumsema
NAMAZIN SÜNNETLERİ

Fıkıh’ta sünnet, Hz. Peygamber’in vacib olmayarak yapmış olduğu şeyleri ifade eder. Namazın sahih olması için birtakım şart ve rükûnların olduğunu söylemiştik. Bir de namaz kılan kişiden istenen, namazın birtakım sünnetleri vardır. Fakat bunlar farz gibi zorunlu olarak istenmez. Bu sünnetlere riayet eden sevap alır, riayet etmeyen ise günahkâr olmaz. Bu sünnetler namazdan öncej namaz içinde ve namazdan sonra olmak-üzere üç kışıma ayrılır:

A, Namazdan Önceki Sünnetler

Namazdan önceki sünnetler üç tanedir:
1. Ezan.
Ezanın tarifi, delilleri, şartlarının beyanı ve bununla ilgili meseleler daha önce geçmişti.
2. İkâmet (Kamet)
Kâmet’in tarifi, şartlarının beyanı, ezan ile kamet arasındaki farklar daha önce zikredilmişti.
3. Sütre
Kişinin namaz kılarken önüne -duvar, direk, baston gibi- bir sütre alarak önünden geçenlerle kendi arasında bir perde yapması, hiçbir şey yoksa önüne bir çizgi çekmesi sünnettir.
Abdullah b. Ömer şöyle rivayet ediyor: "Hz. Peygamber bayram günü (namaza) çıktığında (hizmetçisine) bir harbe taşımasını emrederdi. (O harbe namazda) karşısına dikilir, kendisi de ona doğru namaz kılar, halk da arkasında namaza dururdu. Bunu seferde de yapardı".[1]
En efdal olanı, sütrenin secde yerine yakın olmasıdır; zira Sehl b. Sa’d şöyle rivayet ediyor: ‘Hz. Peygamber’in musallası (namaz kıldığı yer) ile (kıble cihetindeki) duvar arasında bir davar geçebilecek kadar yer vardı1.[2]

B. Namaz İçindeki Sünnetler

Namaz içindeki sünnetler ikiye ayrılır:
1. Eb’az
2. Heyet
Eb’az, namazda terkedildiği takdirde sehiv secdesiyle telafi edilmesinin sünnet olduğu şeylerdir.
Heyet, terkedildiği takdirde sehiv secdesiyle telafi edilmesinin sünnet olmadığı şeylerdir.
Sehiv secdesini ve onunla ilgili hususları namazın amelleri bahsinde açıklayacağız. Namazdaki eb’âzlar ise şunlardır:

Eb’âz

a. Birinci Teşehhüd
Birinci teşehhüd, arkasından selâm gelmeyen teşehhüd’dür. Bu da öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarında ikinci rekattaki oturuştur. Bu oturuşta teşehhüd okumak sünnettir. Çünkü namazını güzel kılmayan bir kişiye Hz. Peygamber şöyle demiştir:
Namazın ortasında oturduğun zaman önce istikrar bul, sonra sol ayağını yay, sonra teşehhüd oku.[3]
Bu teşehhüd’ün sünnet olduğunun delili, Abdullah b. Buhayne’nin rivayet ettiği şu hadîstir: ‘Hz. Peygamber bir namazda bize iki rekât kıldırdı. Sonra (birinci teşehhüd için) oturmadan kalktı. Cemaat (ona uyarak) ayağa kalktı. Namazını tamaladığı zaman biz selâm vermesini beklerken selâm vermeden önce tekbir aldı ve oturduğu halde (yanılmaktan dolayı) iki secde yaptı, sonra selâm verdi’.[4]
Eğer bu teşehhüd rükün olsaydı, Hz. Peygamber onu yerine getirir, sehiv secdesiyle telafi etmezdi.
b. Teşehhüd’den sonra Hz. Peygamber’e salâvat getirmek. Salâvat terkedildiği zaman sehiv secdesi yapmak onu telafi eder.
c. Birinci teşehhüd için oturmak.
Böylece birinci teşehhüd’de-, oturmak, teşehhüd okumak ve Hz. Peygamber’e salât etmek olmak üzere üç tane sünnet olduğu anlaşılmaktadır.
4. Rükün olan son teşehhüd’den sonra Hz. Peyğamber’in âline salât etmek.
Son oturuşta rükün olan teşehhüd’ü okuduktan ve Hz. Peygamber’e salâvat getirdikten sonra Hz. Peyğamber’in âline de salât etmek sünnet’tir. Çünkü salât’ın lafzında âl kelimesi de geçmektedir.
5. Sabah namazında ikinci rekâtın itidaline kalkıldığında, Ramazan’ın ikinci yarısında, vitir’in son rekâtında ve hangi namazda olursa olsun son rekâttaki itidâl’de felaketler için kunut okumak sünnettir.
Enes b. Mâlik şöyle rivayet ediyor: ‘Hz. Peygamber dünyadan ayrılıncaya kadar sabah namazında kunut yaptı[5]
Enes b. Mâlik’e, Hz. Peyğamber’in sabah namazında kunut yapıp yapmadığı sorulduğunda, şöyle demiştir:
– Evet, kunut yaptı.
– Rükû’dan önce mi sonra mı?
– Rükû’dan sonra az bir müddet[6]
Namaz kılan kişi hangi lafızla olursa olsun Allah’a övgü ve duada bulunursa kunut sünnetini yerine getirmiş olur. Meselâ Aüahummağfirli yâ gafuru dese yeterlidir. Kunut’un en mükemmel şekli ise, Hz. Peygamber’den rivayet edilen kunut duasını okumakla yerine getirilmiş olur.
Hasan b. Ali şöyle demiştir: Hz. Peygamber bana birkaç kelime öğretti, vitir’de onları okuyordum:
Ey Allahim! Verdiğin hidayetinde beni daim kıl! Verdiğin afiyetlerle beni afiyette kıl. Emanına aldığın yerde beni de emanına al! Bana verdiğini mübarek kıl! Kaza ettiğin şeyin şerrinden beni koru! Sen hükmedersin, fakat kimse sana hükmedemez. Senin dost edindiğin zelil kılınamaz. Senin düşman olduğun aziz olamaz. Sen yücesin, ey Allahım sen büyüksün.[7]
İmam’ın bu lafızları cermsigası olarak; ihdini yerine ihdim, afini yerine afim, tevelhnî yerine tevellena şeklinde okuması gerekir.
Hişam’ın, Muhammed b. Sirin’in ashabından rivayet ettiğine göre Ubey b. Ka’b (Ramazan’da) onlara imamlık yapıp Ramazan’ın son yansında kunut yapmıştır.[8]
Ebu Hüreyre şöyle rivayet ediyor: ‘Hz. Peygamber sabah namazının ikinci rekâtında başını rükû’dan kaldırdığı zaman ellerini kaldırıp kunut duası okurdu’.[9]
Âlimler şu ibarenin eklenmesinin de müstehab olduğunu söylemişlerdir.
Namazın Sünnetleri
Hükmettiğine karşılık hamd sana mahsustur. Ey Rabb’imiz! Senden mağfiretini diler ve sana yöneliriz. Peygamber Efendimiz (en-Nebiyyü’l-timmî olan) Hz. Muhammed’e, âline ve ashabına salât u selâm eyle! Nitekim bu hususta dua ve zikirden sonra Hz. Peygamber’e getirilen
sa/âvat hakkında sahih hadîsler vardır.[10]
Kunut okurken elleri kaldırmak sünnettir. Ellerin iç kısımları göğe doğru olmalıdır.
• Heyetler
Biz daha önce heyetlerin, namazın sünnetlerinden olduğunu, terke-. dilmesi halinde sehiv secdesiyle telafi edilmesinin sünnet olmadığını, Eb’azlann ise sehiv secdesiyle telafi edileceğini söylemiştik. Namazdaki heyetleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Tahrim tekbiri alırken, rükû’ya giderken ve rükû’dan kalkarken ellerin kaldırılması sünnettir.
.Bu sünneti yerine getirmenin keyfiyeti şöyledir: Ellerin ayaları kible’ye doğru açılıp parmaklar yayılmalıdır. Baş parmaklar kulak memeleri hizasında olup ellerin ayaları açık olmalıdır.
İbn Ömer şöyle rivayet ediyor: ‘Hz. Peygamber namaza durduğu zaman ellerini omuzları hizasına kadar kaldırır, sonra tekbir alırdı. Rükû’a gitmek istediği zaman da, rükû’dan kalktığı zaman da böyle yapardı. Fakat secdeye gittiğinde ve secdeden kalktığında böyle yapmazdı’.[11]
2. Vakfe’de sağ eli sol elin üzerine koymak.
Bunun şekli şöyledir: Sağ eli sol elin üzerine koyup sağ elin parmaklarıyla sol elin bileğini tutmalı, elleri göbeğin üstüne göğsün de altına koymalıdır.
Vail b. Hucr şöyle rivayet ediyor: ‘Hz. Peygamber namaza başladığı zaman ellerini kaldırıp tekbir alır, sonra sağ elini sol bileği üzerine koyardı’.[12]
3. Kıyamdayken secde yerine bakmak.
Namaz kılan kişinin bakışlarını sağa sola çevirmesi mekruhtur Yukarıya veya önündeki birşeye -Kabe bile olsa- bakması mekruhtur’ Sünnet olan, devamlı secde yerine bakmaktır. Kişi teşehhüd okurken işaret ettiği parmağına bakabilir. Böyle yapılmasının delili Hz Peygamber’in fiilidir. ,
Teveccüh
4. Tekbir’den sonra namaza teveccüh okuyarak başlamak. Teveccühün lafzı, Hz. Ali’nin rivayet ettiği şu lafızlarla okunmalıdır.
Şüphesiz ki ben, yüzümü bir muvahhid olarak o gökleri ve yerleri yaratmış olan Allah’a yönelttim. Ben müşriklerden değilim. Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm hiçbir ortağı olmayan âlemlerin rabbi Allah’ındır. Ben ancak bununla emrolundum ve ben müslümanlardanım.[13]

Teveccüh’ün Müstehab Olduğu Yerler

Teveccüh duasını, farz ve nafile namazların başında Fatiha okumadan önce -tek başına kılan için de imam için de- cemaat içinde okumak müstehab’dır.
Eğer besmele çekilmiş veya Fatiha okunmuş veya euzübillahi min’eş-şeytan’ir-racim denmişse, başa dönüp yeniden teveccüh duasını okumak uygun değildir. Unutarak böyle yapmak da hükmü değiştirmez.
Cenaze namazında teveccüh duası okumak müstehab değildir. Vakit dar olduğu zaman farz namazda da okumak müstehab değildir. Teveccüh duası okunduğunda vaktin çıkma ihtimali varsa okunmamalıdır.
5. Teveccüh’ten sonra eûzu billahi min’eş-şeytan’irracim demek.
Bunu takiben Fatiha okunmalıdır. Fatiha okunduktan sonra eûzu çekilmez. Tekrar başa dönüp eûzu çekmek mekruh’tur.
Kur’an okuduğun (okumak istediğin) zaman kovulmuş şeytandan
Allah’a sığın!
(Nahl/98)
6. Kur’an’ı, sesli okunması gereken yerde sesli, sessiz okunması gereken yerde sessiz okumak.
Kur’an’ı sabah namazında, akşam ve yatsı namazının ilk iki rekâtında, Cuma, Bayram, Ay Tutulma, Yağmur, Teravih ve Ramazan’da kılınan Vitir namazında tek başına kılan için de, imam için de, cemaat için de açıktan okumak sünnettir. Bunların dışındaki namazlarda işe gizli okumak sünnettir. Bunun böyle olduğuna bir çok hadîs delâlet eder. Onlardan bazılarını aşağıda zikrediyoruz:
Cübeyr b. Mut’im babasından şöyle rivayet etmektedir: ‘Ben Hz. Peygamber’in akşam namazında Tur sûresini okuduğunu işittim’.[14]
Berâ b. Âzib şöyle rivayet etmiştir: ‘Hz. Peygamber’in yatsı namazında Tin sûresini okuduğunu işittim. Ondan daha güzel sesli bir kimseyi dinlemiş değilim’. [15]
İbn Abbas şöyle rivayet ediyor: ‘Hz. Peygamber, ashabına namaz kıldırıyordu. Onlar namazda okuduğu Kur’an’ı işitince kulak verdiler’.[16]
Ebu Katade şöyle demiştir: ‘Hz. Peygamber bize namaz kıldırdı. Öğle ve ikindi namazlarındaki ilk iki rekâtta Fatihatu’l-Kitab ile birer sûre okurdu’.[17]
Hz. Peygamber’in aşikâr okuduğunu bildiren hadîsler daha önce geçmişti.
Ubade b. Samit şöyle rivayet ediyor: Biz Hz. Peygamber’in arkasında sabah namazını kılıyorduk. Hz. Peygamber okurken cemaatin okuması ona ağır geldi. Namazı kılınca ‘Siz imamınızın arkasında okuyor musunuz?’ dedi. Biz ‘Evet, okuyoruz1 dedik. Hz. Peygamber ‘Fatiha’dan
başkasını okumayın. Hakikat şu ki Fatiha okumayanın namazı olmaz’ buyurdu.[18]
İmam işitmediği zaman gizli okunmuş sayılır. İşte bu hadîsler Hz Peygamber’in, hazır olanlara işittirecek kadar yüksek sesle okuduğuna delâlet eder. Sözü geçen yerlerin dışında gizli okumanın delili de şu hadîstir:
Bir kişi Habbab’a şöyle sordu:
– Hz. Peygamber öğle ve ikindi namazlarında okuyor muydu?
– Evet.
– Peki, okuduğunu nasıl anlıyordunuz?
– Sakalının hareketinden anlıyorduk.[19]
Ebu Hüreyre şöyle demiştir: ‘Hz. Peygamber her namazda okurdu. Hz. Peygamber’in bize açıktan okuduğu yerde biz de size açıktan okuyoruz. Gizli okuduğu yerde biz de size gizli okuyoruz’.[20]
Sahabîler, Hz. Peygamber’in sözü geçen yerlerin hariçinde sesli okuduğunu nakletmemişlerdir. Özel namazların delilleri ise yerlerinde belirtilecektir.
Gece kılınan mutlak nafile namazlarda ne gizli ne de aşikâre olmadan, kıraat normal şekilde yapılmalıdır.
Namazında açıktan okuma, sesini fazla da kısma, ikisi arasında bir yol tut.
(İsra/110)
7. Fatiha’dan sonra âmin demek.
Veleddâllîn’den hemen sonra âmin denilmelidir. Namaz kılan kişinin her namazda Fatiha’dan sonra âmin demesi sünnettir. Sesli kılınan namazlarda sesli olarak, sessiz kılınan namazlarda sessiz olarak âmin denmelidir. Cemaat de imam’a tâbi olarak yüksek sesle âmin demelidir. Âmiriin anlamı ‘Yâ rabbî! Duamızı kabul et!’ demektir. Hz. Peygamber şöyle demiştir:
Sizler (namazda) âmin dediğiniz zaman melekler de semada âmin derler. Kimin âmin demesi, meleklerin âmin demesine tevafuk ederse o kişiye geçmiş günahları bağışlanır.[21]
İmam âmin dediği zaman arkasından siz de âmin deyin. Çünkü kimin âmin demesi, meleklerin âmin demesine tevafuk ederse o kişiye geçmiş günahları bağışlanır.[22] Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir: ‘Hz. Peygamber ğayri’l-mağdûbi aleyhim veleddâllîn dediği zaman, birinci saftakilerin işitebileceği şekilde (açıktan) âmin derdi’.[23]
Hz. Peygamber âmin dediği zaman mescid âdeta sallanıyordu.
[24] 8. Fatiha’dan sonra Kur’an’dan bir şey okumak.
Ne kadar kısa olursa olsun Kur’an’dan herhangibir sûre okumak veya peşpeşe gelen üç ayet okumakla sünnet yerine getirilmiş olur.
Farz namazların birinci ve ikinci rekâtlarında zammı sûre okumak da sünnettir. Bu tek başına kılan için de imam için de böyledir. İmarn’a uyan kişinin gizli okunan namazlarda ve imam’ın okumasını işitmediği durumlarda okuması sünnettir.
Sabah ve öğle namazlarında Hucurât ve Rahman sûreleri gibi Tıva-İ’ul-Mufassal denilen sûreleri okumak sünnettir. İkindi ve yatsı namazlarında Şems sûresi gibi Avasıt’uî-Mufassal denilen sûreleri okumak sünnettir. Akşam namazında ise îhias sûresi gibi kısa sûreleri okumak sünnettir.
Ebu Hüreyre şöyle demiştir: ‘Namazı, falan adamın namazından daha fazla Hz. Peygamber’in namazına benzeyen bir kimsenin arkasında namaz kılmadım. Onun arkasında namaz kıldığımda öğle namazının birinci ve ikinci rekâtlarını uzatıyor, üçüncü ve dördüncü rekâtlarını hafif tutuyordu. İkindi namazında hafif, akşam namazında ise Kusar’ul-Mufassai denilen sûrelerden okuyordu. Yatsı namazında Şems ve benzeri sûreleri, sabah namazında da iki uzun sûre okuyordu.[25]
Cuma sabahında birinci rekâtta Secde, ikinci rekâtta Hel Eta sûresini okumak sünnettir.
Ebu Hüreyre şöyle rivayet ediyor: ‘Hz. Peygamber Cuma günü sabah namazının birinci rekâtında Secde, ikinci rekâtında ise Hel Eta sûresini okuyordu’.[26]
Bütün namazların birinci rekâtını, ikinci rekâtından daha uzun tutmak sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber birinci rekâtta uzun, ikinci rekâtta kısa okuyordu.[27]
9. İntikal tekbirlerini almak.
Daha önce namazda tahrim tekbiri’nin rükün olduğunu ve onsuz namazın sahih olmadığını belirtmiştik. Tahrim tekbirini alıp namaza durulduktan sonra her intikal’de (kıyam’dan rükû’ya, itidal’den secde’ye gittiğinde), tahrim tekbiri gibi tekbir almak sünnettir. Ancak rükû’dan kalkarken tekbir yerine semiAllahu lknen hamideh, Rabbena ve leke’1-hamd (Allah, hamdini yapan kimsenin duasını kabul eder. Rabbimiz! Hamd sana mahsustur) denmelidir.
Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber namaz kıldığında ayakta iken (ihram) tekbiri alırdı. Sonra rükû’ya giderken tekbir alırdı. Sonra rükû’dan belini doğrulturken semiAllahu limen hamideh, sonra ayakta iken rabbena ve leke’1-hamd derdi. Sonra secdeye giderken tekbir alırdı. Sonra başını secdeden kaldırırken tekbir alırdı. Sonra ikinci secdeye giderken tekbir alır, sonra başını ikinci kez kaldırırken tekbir alırdı. Sonra tamamlayıncaya kadar bütün namazda böyle yapardı. İkinci rekâtı bitirip oturduktan sonra ayağa kalkarken de tekbir alırdı".[28].
10. Rükû ve secde’de tekbir getirmek.
Rükû ve secde’de tekbir getirme şöyledir: Rükû’ya varıp da itminana kavuştuktan sonra üç defa subhane rabbiye’1-azim ve bir hamdihi denir. Secde’ye gidip istikrar bulunca da üç defa subhane rabbiye’1-a’lâ ve bir hamdihi denir. Bu en az derecesidir. Eğer beş, yedi ve daha fazla söylenirse sevabı daha çok olur.
11. Teşehhüd için oturulduğunda elleri dizlerin üzerine koymak. Bu şöyle yapılır: Sol el açılıp parmakların bir kısmı diğerlerine yapıştırılır. Parmak uçları diz kapaklarına kadar uzatılır. İşaret parmağı hariç sağ el kapatılır. Bu parmağa sebbabe parmağı denir. Bu parmak bükülerek diz üzerine konur. İllAllah kelimesi söylenirken bu parmakla tevhid’e işaret edilir; birliğin sembolü olarak kaldırılır. İşaret yapılmadığı takdirde namazın sonuna kadar parmağı kalkık tutmak sünnettir.
İbn Ömer şöyle rivayet ediyor: ‘Hz. Peygamber namazda oturunca ellerini dizleri üzerine koyardı. Sağ elinin işaret parmağını kaldırır, onunla Allah’ın birliğine işaret ederdi. Sol elini de -parmaklarını uzatarak-sol dizi üzerine koyardı’.[29]
12. İlk celse’de iftiraş, son celse’de de teverruk yapmak. Teverruk, namaz kılan kişinin sol kalçası üzerine oturup sağ ayağını dikmesi, sol ayağını da sağ ayağı altından çıkararak oturmasıdır. Teverruk un kökü olan verk, bacak demektir.
İftiraş ise namaz kılan kişinin sağ ayağını dikip sol ayağı üzerine oturmasıdır.
Ebu Humeydî es-Saidî şöyle rivayet ediyor: ‘Ben Hz. Peygamber’in namaz kılışını hepinizden daha iyi hatırlıyorum’ dedikten sonra şöyle devam etti: ‘Hz. Peygamber ikinci rekâtın sonunda sağ ayağını dikip sol ayağı üzerine otururdu. Son oturuşta ise sol ayağını sağ ayağının altından çıkarıp sağ ayağını da dikerek makatı üzerine otururdu1.[30]
13. İbrahimî salâvatlan getirmek ve teşehhüd’den sonra dua etmek. Son teşehhüd’de Hz. Peygamber’e salâvat getirmenin farz (rükün) olduğu daha önce söylenmişti. Bu salât hangi lafızla söylenirse söylensin yeterlidir. İster Alhhumme saîli ala Muhammed densin, ister Allahumme salli alâ âl-i Muhammed densin, farketmez. Fakat İbrahimî salâvatları okumak sünnettir. Bu salâvatların lafızları daha önce geçmişti. Bu salâvatlardan sonra kabir azabından, ateş azabından Allah’a sığınmak veya kişinin dilediği şekilde kendisi için dua etmesi sünnettir. Ancak bu dua ve istiazeler, teşehhüd ve salâvatın toplamından fazla olmamalıdır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Sizden biri teşehhüd yaptığı zaman şu dört şeyden Allah’a sığınarak şöyle desin: ‘Ey Allahım! Cehennem azabından, kabir azabından, hayat ve ölüm fitnelerinden ve Mesih Deccal fitnesinin şerrinden Allah’a sığınıyorum!’.[31]
14. Namazda ikinci selâmı vermek.
Daha önce sağ tarafa verilen birinci selâmın rükün olduğunu söylemiştik. Birinci selâm verildikten sonra rükün ve vacibler tamamlanmış olur. Sol tarafa ikinci selâmı vermek ise sünnettir.
Sa’d şöyle rivayet ediyor: ‘Ben Hz. Peygamber’i sağ ve sol tarafına selâm verirken gördüm. Hatta (bu sırada arkadan) yanağının beyazlığını da görürdüm’.[32]
Abdullah b. Mes’ud şöyle rivayet etmiştir: ‘Hz. Peygamber -yanağının beyazının (arkadan) görüneceği şekilde- sağ ve soluna es-seîâmu aleykum ve rahmetullahi, es-selâmu aleykum ye rahmetullahi diye selâm verirdi’.[33]
15- Namazda huşu içinde olmak.
Huşu dilin okuduğu Kur’an, zikir ve dualara kalbin uyanık olarak dikkat etmesi, okunanların anlamını düşünüp onlarla hemhal olup rabbi ile münacaat ettiğinin bilincinde olması demektir. Bu huşu, en azından namazın bir bölümünde bulunmalıdır. Zira gaflet, namazın tümünde devam ederse namaz fasid olur. Namazın tümünde huşu içerisinde olunduğu takdirde sünnete en mükemmel şekilde uyulmuş olur. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Bir namaz (vakti) geldiğinde abdestini, huşû’unu ve rükû’unu güzel yapan her müslümana -büyük günah işlemediği müddetçe- o namazı önceki günahlarına kefaret olur. Namazın kefaret olması her zaman sözkonusudur.[34]
İşte bütün bunlara namazın heyetleri denir. Namaz kılan kişi bunlardan birini terkederse, onun için sehiv secdesi yapması sünnet değildir. Ama namazın Eb’az’Ianndan biri terkedilirse, onu telafi etmek için namazın sonunda sehiv secdesi yapmak sünnettir.

C. Namazdan Sonraki Sünnetler

1. Namazın akabinde zikir ve dua etmek sünnettir.
Sevban şöyle rivayet ediyor: Hz.- Peygamber selâm verip namazı bitirdiği zaman üç defa istiğfar eder ve şöyle derdi:
Ey Allahım! Selâm sensin, selâmet ancak senden olur. Çok ulusun, ey celâl ve ikram sahibi![35]
Cemaatin öğrenmesi için imam’m bunları sesli okumasında bir mahzur yoktur. Fakat cemaat öğrendikten sonra imam sessiz okumalıdır.
İbn Abbas şöyle diyor: ‘Hz. Peygamber zamanında cemaat namazı bittikten sonra sesli olarak zikredilirdi’.[36]
Hz, Peygamber şöyle buyurmuştur:
Birtakım muakkibat (namazdan sonra söylenecek güzel kelimeler) vardır ki onları söyleyen kimse hiçbir vakit ziyanda olmaz: Her farz namazın arkasından 33 kere teşbih, 33 kere tahmid ve 33 kere de tekbir.[37]
Her namazdan sonra kim 33 kere Allah’ı tekbir ederse (33 kere Allah’a hamdeder ve 33 kere de Allah’ı teşbih eder) -ki bunlar böylelikle 99 eder- ve akabinde de Lâ ilahe illAllahu vahdehu lâ şerike leh lehu’l-mülkü ve lehu’î-hamdu ve huve alâ külli şey’in kadîr diyerek bunu 100’e tamamlarsa, o kulun günahları deniz köpükleri kadar çok olsa bile bağışlanır.[38]
Kim sabah namazından sonra ayağı kıvrık olduğu halde konuşmadan önce on defa Lâ ilahe illAllahu vahdehü lâ şerike îehu, lehu’l-mülkü ve lehu’î-hamdu yuhyt ve yumîtu ve huve aîâ külli şey’in kadîr derse ona on hasene yazılır, on seyyiesi silinir ve on derece de yükseltilir. Ayrıca o gün akşama kadar her türlü kötülükten ve şeytanın şerrinden korunur.[39]
Muaz b. Cebel şöyle rivayet ediyor: Hz. Peygamber elimden tuttu ve şöyle dedi: "Ey Muaz! Allah’a yemin ederim ki ben seni seviyorum. Ey Muaz! Sana her namazın arkasından (Ey Allahım! Sana zikretmek, şükretmek ve ibadet etmek hususunda bana yardım et!’ diye dua etmeni tavsiye ederim".[40]
Namazdan sonra okunması gereken birçok zikir ve dua varid olmuştur. Bunlar Hadîs ve Ezkar kitaplarından öğrenilebilir.
2. Secde yerlerinin çoğalması için farz namazı kıldıktan sonra, nafile namaz için biraz kaymazdır.
Çünkü o yerler kıyamet günü namaz kılan kişi lehinde şehadet ederler. Fakat farz namazı mescidde kıldıktan sonra, nafile namazları evde kılmak daha efdaldir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
(Nafile) namazları evinizde kılın. Çünkü farz namaz hariç insanın hayırlı namazı, evinde kıldığı namazdır.[41]
Herhangibiriniz farz namazını gittiği mescidde kılacak olursa, kendi evini de namazdan nasibdâr etsin. Çünkü Allah Teâlâ namaz sebebiyle onun evinde bir hayır yaratır.[42]
3- Mescidde kadınlar varsa erkeklerin -kadınlar çıkıncaya kadar- namaz kıldıkları yerde durmaları sünnettir.
Çünkü erkeklerle kadınların aynı anda çıkmaları; birbirlerine karışmaları fesada yol açabilir.
Ümmü Seleme şöyle rivayet ediyor: Hz. Peygamber zamanında farz namaz bittikten sonra kadınlar kalkarlardı. Hz. Peygamber ve ashabı Allah’ın dilediği kadar yerlerinde kalır, sonra Hz. Peygamber kalkar, sa-habîler de onunla birlikte kalkarlardı’.[43]
Yine Ümmü Seleme şöyle rivayet etmektedir: (Hz. Peygamber selâm verdiği zaman kadınlar selâmlarını verip kalkarlardı. Hz. Peygamber ise yerinde biraz durduktan sonra kalkardı’.[44]
Ravilerden İbn Şihab ez-Zührî şöyle demiştir: ‘Allah daha iyisini bilir. Hz. Peygamber’in böyle yapması, kadınlarla erkeklerin birbirlerine karışmamaları içindir1.

[1] Buharî/472-, Müslim/501

[2] Buhari/474; Müslim/508

[3] Ebu Dâvud/860

[4] Buharî/1173; Müslim/570

[5] İmam Ahmed ve başka muhaddisler

[6] Buharî/956; Müslim/677

[7] Ebu Dâvud/1425. Tirmizî ‘Bu hadîs hasen’dir ve Hz. Peygamber’den vitir ve kunut hakkında başka ahsen bir rivayetin varid olduğunu bilmiyoruz’ demiştir. (Tirmizî/424).

[8] Ebu Dâvud/1428

[9] Hâkim

[10] Mağnî, I/166-167

[11] Buharî/705; Müslim/390

[12] Müslim/401. Neseî’nin rivayetinde ‘Sağ elini, sol elin üstüne, bileğine ve kolunun bir kısmına koydu1 şeklindedir. (Neseî, 11/126)

[13] MüsIim/771

[14] Buharî/735; Müslim/463

[15] Buharî/733; Müslim/464

[16] Buharî/739; Müslim/449

[17] Buharî/745; Müslim/451

[18] Ebu Dâvud/823, 824; Neseî, 11/141 ve başka muhaddisler. Diğer bir rivayette ‘Ben açıktan okuduğum zaman arkamda Fatiha’dan başka bir şey okumayın’ şeklindedir.

[19] Buharî/713

[20] Buharî/738; Müslim/396

[21] Buharî/748; Müslim/410, (Ebu Hüreyre’den)

[22] Buharî/747; Müslim/410, (Ebu Hüreyre’den)

[23] Ebu Dâvud/934, (Ebu Hüreyre’den)

[24] İbn Mâce, 853

[25] Neseî, 11/167

[26] Buharî/851; Müslim/880

[27] Buharî/725; Müslim/451

[28] Buharî/756; Müslim/392

[29] Müslim/580

[30] Buharı/794 ‘Hz Peygamber namazda oturduğunda sol ayağını baldın ile uyluğu arasına koyar, sağ ayağını da yayardı’ şeklindedir. (Müslim/579, ibn Zübeyr’den)

[31] Müslim/558, (Ebu Hüreyre’den)

[32] Müslim/582

[33] Ebu Dâvud/996 ve başka muhaddisler. (Tirmizî ‘İbn Mes’ud’un hadîsi hasen-sahih’tir’. demiştir).

[34] Müslim/228, (Hz. Osman’dan)

[35] Müslim/591

[36] Buharî/805; Müslim/583

[37] Müslim/596, (Ebu Hüreyre’den)

[38] Müslim/597, (Ebu Hüreyre’den)

[39] Tirmizî/3470

[40] Ebu Dâvud/1522

[41] Buharî/698; Müslim/781

[42] Müslim/778

[43] Buharî/828

[44] Buharî/832


Cevap: Şafii fıkhında (ilmihalinde) Namazin Sünnetleri

Şema
Şafii mezhebinde sünnetler iki türlüdür
Sehiv secdesi gerektiren sünnetlere Eb’az sünnetler
Gerektirmeyen sünnetlere Hey’et sünnetler denir

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();