Muska Ne Demektir?
Fetva Meclisi
MUSKA NEDİR?
Halk arasında hastalığa, nazara, cinlerin saldırısına, canavarların tehlikesine, hasedin etkilerine ve benzeri musibetlere karşı korunmak amacıyla bir kağıda yazılıp muşambaya sarılan bir takım dua ve sözler muska adı ile anılır. Muskacılık İslâm öncesi toplumlarda yaygındı. Özellikle çok erken tarihlerde Mısır’da dilek, şans, çare ve kurtulma sembolü olarak yaygın bir biçimde kullanıldığı sanılmaktadır. Müslüman toplumlara da muhtemelen, cahiliyye döneminde yaygın olan sihir, şans ve fal okları gibi batıl örf ve adetlerin bir uzantısı olarak girmiştir. Aslında İslâm dinî hastalık, korku, musibet gibi durumlardan korunmak için aklî tedbir ve çareler önermiştir. O’nun meşru kıldığı bazı yollar ve yöntemler de vardır. Bunlar, usulune uygun tedavi olmak, ilaç kullanmak, muhtemel olaylara karşı önceden tedbir almak gibi hususlardır. Nitekim sevgili Peygamberimiz de hastalıklara karşı tedavi olmayı ve ilaç kullanmayı emretmiştir. Bazı çevreler veya kişilerce dinî duyguları sömürerek kazanç elde etme aracı olarak kullanılan muska, bilgisiz kişilerin mesleği, çıkarı ve inancı haline gelmiştir. Naklin yanında akıl ve tecrübeye de büyük değer veren yüce İslâm dinî bilimsel değeri olmayan bu tür davranışları yasaklamıştır. (F.K.)
Yanıt: Muska Ne Demektir?
imam
Muska hakkında bilgi için teşekkürler melle
Yanıt: Muska Ne Demektir?
@mir
"nüsha"ya "muska" diyen bir milletin
Kur’an ayetlerini okuyup anlayıp yaşamak yerine
kolye gibi boynuna asmasına artık şamıyorum
Cevap: Muska Ne Demektir?
Muhammed
muska nedir kısaca sözlük anlamı
- İçinde dinî ve büyüleyici bir gücün saklı olduğu sanılan, taşıyanı, takanı veya sahip olanı zararlı etkilerden koruyup iyilik getirdiğine inanılan bir nesne, yazılı kâğıt vb., hamaylı
Örnek: İnsan, üstünde tercihen boynunda mutlaka bir muska taşımalıydı. A. Ş. Hisar - Üçgen biçiminde katlanmış olan şey.
- Taşıyanı, takanı ya da sahip olanı zararlı etkilerden koruyup iyilik getirdiğine inanılan; içinde dinsel ve büyüsel bir gücün saklı olduğu sanılan doğal ya da yapay nesne. a. bk. uğurluk.
@hmet
Kısaca ne demek kısaca?
İslamda muska takmanın yapmanın ve yaptırmanın yeri
Muska, bazı hastalık ve afetlerden koruduğuna ya da bunları giderdiğine inanılarak üstte taşınan, suda eritilerek içilen veya yakılıp tütsülenen yazılı kâğıdı ifade eder. Muskacılıkta muska yazan hocanın, muskaya malzeme teşkil eden yazı ve nesnelerin veya kendisi için muska hazırlanan kişinin etkinliği söz konusudur. Ocakçılık diye bilinen yöntem birincisine, muska için yazılan âyetler ve esmâ-i hüsnâ, muskanın yazıldığı kâğıt, mürekkep, mahfaza, tarih ve saati ikincisine, hakkında muska yazılan kişiyle ilgili astrolojik veriler üçüncüsüne örnektir. Muska değişik yöntemlerle hazırlanmakta olup ilki kâğıt vb. nesneler üzerine âyet ve dualarla ilâhî isimlerin, melek veya efsanevî kişi adlarının, tılsımlı sözlerin, İbrânîce, Süryânîce ve Keldânîce yazıların yazılması, insan veya hayvan figürleri ve yıldız işaretlerinin çizilmesi suretiyle hazırlanan muskalardır. İkincisi yapılış amacına uygun düşen âyet, dua, isim vb.nde geçen harflerin ifade ettiği rakam değerlerinin (ebced hesabı) belli bir usulle karelere yerleştirilerek şekiller (vefk) oluşturulması biçimindedir. Kadîm kültürlerdeki inanca göre ebced harfleriyle sayılar arasında gizli bir ilişki bulunmaktadır ve her harf tanrıya veya semavî güçlerden birine tekabül etmektedir. Dolayısıyla harflere yüklenen sayı değerleri kullanılarak elde edilen ebced hesabı sırrî varlıklar dünyasıyla (meselâ cinler) ilişki kurmanın bir yolu olarak düşünülmüştür. Ebcedde yer alan yirmi sekiz harfin ilk dokuzuna 1’den başlamak üzere tek hâneli, ondan sonra gelen onuna 10’arlı, daha sonra gelen onuna 100’erli değerler yüklenir, böylece son harfe 1000 değeri verilir. Meselâ insanları bir araya getirmek için yâ câmi’ , vesvese ve evhama kapılanları iyileştirmek için es-selâm , işlerin açılması ve iyi gitmesi için yâ fettâh , rızkın çoğalması için yâ rezzâk isminden; insanları kötülüklerden korumak için Âyetü’l-kürsî, Muavvizeteyn gibi sûrelerle çeşitli şifa âyetlerinden, bir şahsı celbetmek için onun ve annesinin adıyla bir araya getirilmesi istenen kişinin ve annesinin adlarından bir vefk oluşturulur. Bu amaçla misk ve za’ferandan yapılmış güzel kokulu mürekkep kullanılır. Muska hazırlanmasındaki üçüncü yöntem, Ca’fer es-Sâdık’a nisbet edilen risâlede görüldüğü gibi yıldıznâme veya falnâme usulüdür. Bu yöntemde önce Arap alfabesinin işaret ettiği sembolik anlamlardan oluşan falnâmeler ve her birinin yazılışının etkili sayıldığı vakit ve saat cetvelleri düzenlenir, daha sonra bunlar bir torbaya konularak çekilir. Çıkan her harfin sembolize ettiği anlama göre hüküm çıkarılır.
Muskalar üçgen, dörtgen, kalp ve silindir biçiminde katlanarak en az üç kat olmak üzere muşambaya sarılıp dikildikten sonra boyuna veya koltuk altına asılır ya da belden yukarı ve ön tarafta elbisenin görünmeyen bir yerinde taşınır. Bazı yörelerde üçgen şeklindekilere muska, dikdörtgen ve silindir biçiminde olanlara mutlak denilir. Üçgen iki muskanın birbirine geçmesinden altıgen şeklinde muskalar elde edilir. Aynı zamanda yahudilerin de sembolü olan altı köşeli yıldızın Hz. Süleyman’ın mührü olduğu ve muskacılıkta özel bir etkisinin bulunduğu kabul edilir. Muskanın özellikle Bektaşîler’de Hz. Fâtıma’nın eli kabul edilen pençe-i âl-i abâ şeklinde de düzenlendiği görülür. Üzerinde Âyetü’l-kürsî, Fâtiha, İsrâ ve Kalem sûreleriyle karınca duası yazılı olan muskalara boylama , Allah’ın bin bir ismini kapsayan ve kötülüklerden korunmada mânevî bir zırh kabul edilene cevşen , omuzdan bele doğru çapraz olarak asılana hamayil (hamâil, hamaylı), yazıları küçültülmüş dualardan oluşan kitapçık şeklindekine en’âm adı verilir. Muska karşılığında Kuzey Afrika’da hırz , Doğu Arabistan’da hamâye, hâfız, ûze gibi kelimeler kullanılır. Muskalar taşıyanın durumuna göre farklı mahfazalar içinde saklanır ve güçlü kuvvetli, yakışıklı, güzel insanlarla saralı, inmeli, cinler tarafından çarpılmış hastalara, ayrıca gösterişli at, koç, inek gibi hayvanlara takılır.
Muskalar genellikle büyünün bozulması, iki kişi arasında muhabbet sağlanması, eşleri birbirine ısındırma veya soğutma, kısmetin açılması; sebebi belirsiz korku, baş ve karın ağrısı, sara gibi hastalıkların tedavisi; kıymetli şeylerin çalınmaktan korunması, yitiklerin bulunması; zararlı hayvanlardan, eşkıya ve zorbalardan korunma, ziraat ve ticaretin hareketlendirilmesi gibi amaçlarla yapılır. Muskanın nazara karşı korunmak için takılması da söz konusudur.
Kültürel bir miras olan muska ve muskacılık, ilâhî dinlerde önemli bir yere sahip bulunan duanın yozlaşmış şekli yahut hastalık ve kötülüklerle sebepleri arasında doğru ilişki kuramayan ilkel toplulukların bir yanılgısıdır. Câhiliye Arapları gizli güçlerin etkisini gidermek ve nazardan korunmak için boyunlarında tebgîz, nüfre, tencîs, temîme, nüşre, azâim, ta’vîz (ûze), tevele, hasûme gibi adlar verilen muskalar taşıyor, hastaların başını veya ağrıyan organını tutarak okuyup üfleyen kâhin ve büyücülerin onlara sıhhat vereceğine inanıyorlardı. Câhiz, cinleri istihdam ederek (azâim) büyü yapan veya yapılan büyüleri bozan kişilerden söz eder (Kitâbü’l-Ĥayevân, II, 186). Cevâd Ali ise Araplar’ın en çok tevele (muhabbet) ve nüfre (nefret) muskaları yaptırdıklarını bildirir (el-Mufaśśal, VI, 739-756).
Anadolu ve Balkanlar’da uygulanagelen muskacılığı besleyen bir kaynak da eski Türk âdet ve inançlarıdır. İslâm’dan önce ~Uygurlar’ın, yanında taşıyana saadet getireceğine, baş ağrısına iyi geleceğine, hayvanların toplu ölümlerine mani olacağına inanılan tılsım çeşitlerini kullandıkları (Anadol, s. 189-190); Türkmenler’in ve Baraklar’ın yaşadıkları yerlerde tılsım izlerine rastlandığı; muskalarda eski Uygur ve Göktürk alfabelerindeki harflere benzer harflerin kullanıldığı görülmekte, bu geleneğin Doğu Türk lehçelerinde arvıç, arbıç, arbav şeklinde adlandırıldığı; arbavcı adı verilen kişilerin yılan sokmuşlara okuduğu, şamanların yada adı verilen yağmur taşı ile yağmur yağdırdıklarına inanıldığı bilinmekte ve arkeolojik kazılarda elde edilen malzemelerde nazarlık, muska, tılsım gibi inançların izlerine rastlanmaktadır (İnan, s. 145-150; Barlas, s. 146; Araz, s. 162-166; Anadol, s. 97-104).
İslâm kültüründe muskacılık, fetihler sonucu yeni müslüman olan kitlelerin farklı inanç ve geleneklerinin tesiriyle yeni şekiller kazanarak yaygınlaşmıştır. Başlangıçta Ca’fer es-Sâdık ve Câbir b. Hayyân gibi âlimlere nisbet edilen uygulamalar sebebiyle sadece Şiî ve Batınîler arasında görülürken ilk Mu’tezile ulemâsının muhalif görüşlerine rağmen zamanla Sünnîler’e de geçmiş, müneccimler ve cinci hocalar İslâm âleminin her tarafında ortaya çıkmaya başlamıştır. Tabiatta görülen garip olayları bazı insanların psikolojik yapılarının (nefis) özel bir fıtrata sahip olması, unsurî cisimlerin özellikleri (havâssü’l-eşyâ) ve gök kuvvetleriyle yer cisimlerinin mizaçları arasındaki etkileşim olmak üzere üç sebebe bağlayan İbn Sînâ sihri birincisine, mûcize ve kerameti ikincisine, tılsımı üçüncüsüne örnek gösterir (el-İşârât ve’t-tenbîhât, s. 203). Havâtîm, azâim, rukye ve duhân gibi yöntemlerden söz eden İbnü’n-Nedîm, bazı filozof ve medyumların yıldızlara bakarak tılsımlar yaptığını kaydetmekte, tılsımı ak sihir (et-tarîkatü’l-mahmûde) ve kara sihir (et-tarîkatü’l-mezmûme) diye ikiye ayırmaktadır (el-Fihrist, s. 370-371). Fahreddin er-Râzî sihri sekiz çeşide ayırmakta, sihirbazlar içinde güçlü nefislere sahip olanlardan, ayrıca nesnelerin havassından ve yer ruhlarının (cinler) kullanılması suretiyle yapılanlarından söz etmekte (Mefâtîĥu’l-ġayb, III, 206-213), İbn Haldûn ise yıldızlardan yardım alarak yapılana tılsım, doğrudan nefsânî yeteneklerle yapılana da sihir dendiğini yazmaktadır (Muķaddime, III, 1147-1158). Bazı Batı’lı araştırmacılar Gazzâlî’nin de bir tür muska çeşidi olan bedûh tan söz ettiğini ve onun denenmiş etkisini benimsediğini kaydetmekte ise de bu iddia tamamen yersizdir (DİA, V, 336).
Muskacılık konusunda eser verenlerin başında Keldânî ilim ve kültürünü yaşatmayı amaç edinmiş bulunan, eserlerinde ağırlıklı olarak sihir, tılsım ve simya gibi konuları işleyen, fakat gerçek veya hayalî bir şahsiyet olduğu konusu tartışılan İbn Vahşiyye gelmektedir. İkinci isim Ahmed b. Hilâl’dir. Bu konuda her ikisinin de Kitâbü’r-Ruķā ve’t-teǾâvîź adlı eserinin bulunduğu kaydedilmektedir (İbnü’n-Nedîm, s. 379). Daha sonra Ġāyetü’l-ĥakîm ve eĥaķķu’n-netîceteyn bi’t-taǾžîm adlı eseriyle (Nuruosmaniye Ktp., nr. 2794; TSMK, Revan Köşkü, nr. 1748) Mesleme b. Ahmed el-Mecrîtî, Şemsü’l-maǾârifi’l-kübrâ isimli kitabıyla (Beyrut, ts.) Ahmed b. Ali el-Bûnî, Şümûsü’l-envâr ve künûzü’l-esrâri’l-kübrâ’sıyla (Beyrut, ts.) İbnü’l-Hac et-Tilimsânî zikredilebilir. Şemsü’l-maǾârifi’l-kübrâ ile Şümûsü’l-envâr ilâhî isim ve sıfatlarla çeşitli zikir ve duaların esrar ve havassı üzerine kurulmuştur. Ayrıca Süleyman el-Hüseynî’nin Kenzü’l-havâs ve Keyfiyyet-i Celb ve Teshîr adlı Türkçe eseri (İstanbul 1341) bulunmaktadır. Bu kitap büyük oranda Bûnî’nin eserinin Türkçe’ye tercümesinden oluşmaktadır.
Muska İslâm tarihi boyunca sadece avamı etkilemekle kalmamış, bazı din âlimleriyle devlet adamları da söz konusu yöntemlerden medet ummuştur. Bu telkinlerin etkisinde kalan kumandan ve padişahlar savaşa çıkarken kurşun işlememesi, kılıcın kesmemesi, ayrıca düşman tarafından görülmemeleri, suikast ve hastalık gibi tehlikelerden uzak kalmaları için tılsımlı gömlekler giymeye ve muskalar taşımaya başlamışlardır (Anadol, s. 116-125). Topkapı Sarayı Müzesi’nde bu tür eşyaların muhafaza edildiği Sihir ve Tılsımlar Dolabı adıyla bir dolap bulunmaktadır.
Din âlimlerinin bir kısmı Allah’ın kelâmı veya O’nun isim ve sıfatlarından biriyle yapılması, anlamlı cümlelerin yazılması ve şirke sebep teşkil etmemesi, ayrıca bir vesile olduğuna inanılması durumunda muskaya karşı çıkmamışlardır (Nevevî, XIV, 169; İbn Hacer, X, 195). Bu âlimlere örnek olarak kadını kocasına sevdirmek için yapılan muskayı bir bakıma ziynet kabul ederek câiz gören Şevkânî ile İbn Raslân gösterilebilir (Neylü’l-evŧâr, VIII, 239-244). Bazı âlimlerse İslâm dışı kültürlerin ürünü ve devamı olan muskayı câiz görmemişlerdir. Tuz ve demirle rukye yapmayı, düğüm atmak ve Süleyman mührü çizmek suretiyle muska düzenlemeyi tasvip etmeyen İmam Mâlik bunlar arasında sayılabilir (Nevevî, XIV, 182). Ukbe b. Âmir el-Cühenî’nin Hz. Peygamber’den rivayet ettiği, Üzerinde temîme ve vedîa (muska) taşıyanı Allah muradına erdirmesin ve muhafaza etmesin meâlindeki hadisle (Müsned, IV, 154) Resûl-i Ekrem’in bir seferde develerin boynuna asılmış muskaların (kılâde) ve kirişlerin koparılıp atılmasını istediğine dair rivayet de (Buhârî, Cihâd , 139; Müslim, Libâs , 105) bu görüşü teyit etmektedir. İlgili hadisleri değerlendiren Tahâvî, bu tür takıların belâ gelmeden önce takılması durumunda şirk olacağı için yasak edildiğini, belâ geldikten sonra takılmasında ise herhangi bir sakıncanın bulunmadığını kaydetmektedir (Şerĥu MeǾâni’l-âŝâr, IV, 325).
Câhiliye dönemi ulûhiyyet inancına bakıldığında en yukarıda Tanrı’nın, yeryüzünde cinlerin, bunların heykelleri olan putların, bunlarla temas halindeki kâhin, büyücü ve falcıların olduğu, bu kişilerin cinlerden aldıkları güçle tabiat üzerinde tasarrufta bulunduklarını iddia ettikleri görülür. Ayrıca muskalar üzerindeki insan ve hayvan figürleri, gizemli şekiller, garip harfler ilkel dinlerin inançlarının veya Hurûfîlik, Bâtınîlik gibi felsefî görünümlü sistemlerin ifadesi durumundadır. Şüphe yok ki bu tarz inanç sistemlerinin devamı niteliğindeki muskacılık İslâm dininin tasvip etmeyeceği bir uygulamadır. Muskacılığın bir fantezi olarak icra edilmesi yahut insanların sömürülmesine vasıta kılınması halinde bâtıl inanç, hurafe ve ahlâkî yozlaşma problemleriyle karşı karşıya gelinir. Bunların dışında, meselâ kutsala saygı gibi mâsum bir amaçla Kur’an âyetlerinin yazılıp taşınmasında sakınca görülmemektedir.
muska ne demektir, beduh, Muska okuma