Faizle ilgili Ayetin iniş Sebebi
Kayıtsız Üye
Kur An 1400 Yıl önce Gönderilmişti..ozamanda Ki Faiz Olayı Nasıldı Yorumluyamıyoruz.günümüzde Borç Alacak Komşu,dost Sıkıntısı Olduğundan Insanlar Bankalara Yöneliyor Bankalarda Vade Ile Borç Veriyor Ama , Sonuna şu Kadar Da Faizi Var Diye Ekliyor. şimdi Bu Zamanda Nakit Para Sıkıntısı Giderecek Başka Kapı Varmı?birde Katılımcı Bankalar Var Onlar Nakit Para Vermiyor Ama Senin Adına Mal Alıp Kendilerine Borçlandırıyorlar. Yani Bu Faizi Art Niyet Taşımadan Sadece Faiz Kelimesine Bulaşmak Harama Bulaşmakmıdır.
Yorum: Faizle ilgili Ayetin iniş Sebebi
arifselim
Faiz bir sömürü ve haksız kazanç elde etme yöntemidir. Temel olarak 1400 sene nasılsa günümüzde de faiz sisteminin temeli aynıdır. Allah’u teala kullarına faizi kesin bir şekilde haram kılmıştır. Çeşitli yöntemler veya isimler altında faizin meşrulaştırılmaya çalışılması bunu asla değiştirmez.
Faiz ile ilgili ayetler:
Kur’ân-ı Kerim’de, Allah ve Resûlü’nün faizle meşgul olanlara harb ilan ettiği bildirilmiştir. (Bakara, 278-279). Diğer bir âyet-i kerimede şöyle buyrulur:
Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimse gibi kalkarlar. (Bakara, 275)
Faiz ile ilgili hadisler:
1- Câbir (r.a) şöyle der:
Resûlullah faiz yiyene, yedirene, bu muameleyi yazan kâtibe ve şahitlerine lânet etti ve:
«Onlar müsâvîdir…» buyurdu. (Müslim, Müsâkât, 105-106. Ayrıca bkz. Buhârî, Büyû’, 24, 25, 113; Ebû Dâvûd, Büyû, 4/3333; Tirmizî, Büyû’, 2/1206; İbn-i Mâce, Ticârât, 58)
2- Abdullah bin Mesut Hazretlerinden rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem şöyle buyurmuştur:
Faiz yoluyla malını artıran herkesin âkıbeti, malının azalarak fakirliğe dûçâr olmasıdır. (İbn-i Mâce, Ticârât, 58; Hâkim, IV, 353/7892; Beyhakî, Şuab, IV, 392/5512; Taberânî, Kebîr, X, 223/10539)
3- Ebû Hüreyre’den (r.a) rivâyet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:
İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki faiz yemeyen hiç kimse kalmayacak! Kişi doğrudan yemese bile ona tozundan[1] bulaşacak. (Ebû Dâvûd, Büyû, 3/3331. Ayrıca bkz. Nesâî, Büyû’, 2/4452; İbn-i Mâce Ticârât, 58)