Cennete sadece müslümanlar mı girecektir?

Cennete sadece müslümanlar mı girecektir?

Cann
Selamun aleykum…bir sorum olacak gecen gün arkadaşla bayagı bir konustuk da kesin bir sonuca varamadık. arkadaşım sadece müslümanlar cennete girecektir diyor ama ben müslüman olmayanlar da(tabi Allah’ın varlığını kabul etmeyenler hariç) girebilir diye düşünüyorum çünkü Allah adaletlidir diye düşünüyorum yanlış mı düşünüyorum bu konuda bilgilerinizden yararlanmak isterim hepinizden Allah razı olsun…


Cevap: Cennete sadece müslümanlar mı girecektir?

@mir
Aleyna ve aleykumusselam
sizin zannınıza göre cehennem boşuna yaratılmış
zira size göre herkes cennete gidecek
yine zira
dünyada doğru ya da yanlış
bir tür Allah’a inanmayan hiçkimse yok

şeytanın bile Allah’a, O’nun varlığına birliğine resuller göndereceğine
cennet ve cehhennemine kıyamete ve iman edilmesi gereken diğer şeylere iman ettiğini düşünürsek
sizin zannınıza göre onun da cennete gitmesi gerekmektedir

dünya hayatı kimin daha güzel iman edeceğini değil
kimin daha güzel amel edeceğini imtihan içindir
amelleri ve onlarla mükellef olduklarını bilenlerin onları yapmadan cennete gitmesi ihtimali çok zordur
hele bir de emredilen amellere düşman olanların
Allah’a imanları kuru bir iddiadan ibarettir

Allahu Alem


Yanıt: Cennete sadece müslümanlar mı girecektir?

metzer
İmanın şartları altıdır. Kim bunlardan bir tanesine dahi Allah’ın istediği şekilde iman etmezse mü’min olamaz.Allah (c.c) şöyle buyuruyor:"Ey inananlar! Allah’a, rasulüne, rasulüne indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba inanmakta sebat gösterin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitablarını, rasullerini ve ahiret gününü inkar ederse şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır.” [Nisa: 136] Allah’a (c.c) imanın geçerli olabilmesi için de şu altı şarta eksiksiz olarak iman edilmesi gereklidir. Bu şartlar ise: 1 – Allah’a İman: Allah vardır ve kemal sıfatlara sahiptir. Yarattıklarının hiçbirine benzemez. Hiçbir şey O’nun dengi ve benzeri değildir. Alemlerde, yerde ve gökte yalnız O yasama (kanun koyma) hakkına sahiptir. Bütün ibadetler yalnızca O’na yapılır. 2 – Meleklere İman: Meleklere Allah’ın (c.c) Kur’an’da, Rasulullah’ın (s.a.s) sahih hadislerinde onları vasfettiği şekilde iman etmek lazımdır ve bu iman şöyle olmalıdır: Melekler Allah’ın kullarıdır. Onlarda dişilik ve erkeklik yoktur. Nurdan yaratılmışlardır. Bir an bile Allah’a karşı isyan etmez, günah işlemezler. Devamlı Allah’a ibadet ederler. Kur’an-ı Kerim’de ve sahih hadislerde isimleri zikredilenlere isimleriyle; (Cebrail, Mikail, İsrafil, Malik, Rıdvan gibi) isimleri zikredilmeyenlerin de hepsine birden iman edilmesi gerekir. 3 – Kitaplara İman: Allah katından gelen kitaplara Kur’an-ı Kerim’de ve sahih hadislerde ismi zikredilenlere ismiyle; (Kur’an, Tevrat, İncil, Zebur) zikredilmeyenlere ise genel olarak iman etmek gerekir. Kur’an’ın dışındaki diğer kitaplar tahrif edilmiş olduğu için onlara Allah (c.c) katından geldiği şekliyle iman edilmesi gerekir. Kur’an ise Allah tarafından korunmak suretiyle kıyamete kadar baki kalacak ve yalnızca O’na bağlananlar kıyamet gününde kurtuluşa ereceklerdir. 4 – Nebi ve Rasullere İman: Kur’an-ı Kerim ve sahih hadislerde ismi zikredilenlere ismiyle, ismi zikredilmeyenlerin ise hepsine birden iman edilmesi gerekir.5 – Ahiret gününe İman: Ölüm, berzah (ölümden kıyamete kadar olan olaylar), hesap, mizan, cennet, cehennem, kabirde azab veya mükafat göreceklerin acı ve lezzeti beden ve ruhlarıyla duyacaklarına ve en önemlisi öldükten sonra dirilmeye iman edilmesi gerekir. 6 – Kaderin Hayır ve Şerrin Allah’tan olduğuna İman:Kadere imanın geçerli olabilmesi için şu dört şeye mutlaka inanılması gerekir:Birincisi: Allah’ın ezeli ve kadim ilmine iman etmek. Allah (c.c) ezeli ve kadim olan ilmiyle ne olacağını bildi ve bu ezeli ilmiyle bildiği şeyleri yazdı.İkincisi: Allah’ın olmasını dilediği şeyin mutlaka olacağına, olmamasını dilediği şeyin mutlaka olmayacağına gökte ve yerde meydana gelen bütün hareketlerin ve sessizliklerin Allah’ın izniyle olduğuna iman etmek.Üçüncüsü: Allah’ın bütün mahlukatı yarattığına ve kainatın içindeki herşeyin Allah’ın yaratmasıyla ve takdiriyle meydana geldiğine iman etmek.Dördüncüsü: Hayır ve şer ancak Allah’ın takdiri iledir. Dolayısıyle kendisine isabet eden şerrin başkasına isabet edebileceği halde kendisine isabet ettiğini zannetmemek, kendisine isabet eden hayrın bir tesadüf sonucu kendisine isabet ettiğine inanmamak.Allah (c.c) kader hakkında şöyle buyuruyor:"Şüphesiz ki Biz, herşeyi (önceden tesbit edilmiş) bir kaderle yarattık.” [Kamer: 49] Herşey Allah’ın takdiri iledir. İnsanların yaptığı işleri de Allah yaratır. Yalnız insanlar yaptıkları işleri kendileri yapmış olmaları sebebiyle yaptıklarından sorumlu tutulurlar. Çünkü Allah her insana iyiyi kötüden ayırabilme kabiliyeti vermiş ve hayrı emredip şerri yasaklamıştır.Allah (c.c) kıyamete kadar olacak herşeyi ve bütün insanların yapacakları şeyleri Levhi’l mahfuzda yazdı. Allah için zaman kavramı olmadığı için bütün bunları ilmiyle yazdı. İnsanları yaptıkları amellerde zorlamadı. Allah’ın (c.c) bütün bunları yazması ezeli ilminden dolayıdırİman edip İslam dininin emir ve yasaklarını yerine getirmek şarttır.


Soru: Cennete sadece müslümanlar mı girecektir?

Cann
Şimdi şöyle düşünürsek atıyorum ki afrikada bir kabilede dünyadan büyük ölçüde habersizce yaşayan insanlar var ise bu insanlar müslüman olmadıkları için direkman cehenneme mi girecekler yani?tabi ki de ben sizin söylediğiniz gibi düşünmüyorum tabi ki de bu kadar kolay değil cenneti kazanmak biraz da ben de hata sanırsam çünkü tam anlatamadım sanıyorum ki ne sormak istediğimi…


YaZaROW
Haberi olmayanlar toprak olacak. Haberleri yok çünkü. Ama haberleri olup da inkar edenler kafirlerdir. Onlar cehennemde ebedi kalacaklardır.


@mir
< Şimdi şöyle düşünürsek atıyorum ki afrikada bir kabilede dünyadan büyük ölçüde habersizce yaşayan insanlar var ise bu insanlar müslüman olmadıkları için direkman cehenneme mi girecekler yani?tabi ki de ben sizin söylediğiniz gibi düşünmüyorum tabi ki de bu kadar kolay değil cenneti kazanmak biraz da ben de hata sanırsam çünkü tam anlatamadım sanıyorum ki ne sormak istediğimi… >
onlar da akıllarıyla bir yaratıcının varlığını ve birliğini bulmak zorundadırlar
tıpkı İbrahi (as) gibi kavimlerinin putlarının eksikliklerini
dolayısıyla da ialah olamıyacaklarını anlamalıdırlar

< Haberi olmayanlar toprak olacak. >
bunun delili nedir öğrenebilir miyim?


YaZaROW
Cübbeli Ahmet Hoca’nın zihni desem açıklayıcı olmayacağı için şöyle anlatmaya çalışayım.
İslamdan haberi olmayanlar toprak olacaklardır. Bunu kesin olarak öğrendim ve biliyorum. Cahiliye devrindekilerin toprak olacakları gibi islamın nurunun aydınlatmadığı ve hiçbir haber alınmayanlar da ne yapsınlar ? Cahiliye devriyle aynı derecede. İslam bilinmiyor hiç söylenmemiş bu adam hiçbir dini bilmiyor ne yapsın ? Allah çok merhametlidir. Kendi aralarında haklarını birbirlerine verdikten sonra onlar toprak olacaklarmış.


ferro
SeLamün ALeyküm.Çok yanLış konuşmaLar cereyan ediLiyor.Dikkat edeLim! insanLarı farkLı düşünceLere sevk etmeyeLim.
Haberi oLmayanLarın hükmü nedir?peki. Dünya işLeri yüzünden ceza görecek sonra toprak oLacak..ALLah bu kadar zülumkâr mı? sözün nereye gittiğine dikkat edeLim..


YaZaROW
Araştırmanızı tavsiye ediyorum. Haberi olmayanlar cennete gidecek diye mi düşünüyorsunuz siz de ? Haberleri yok ki. Allah onları cehenneme mi yollayacak? E cennete mi yollayacak ? Ama Kur’anda da geçtiği gibi 100’lerce yerde cennet mü’min ve müslümanların yeridir yazıyor. Neyse araştırıp belirli bir sonuca varmadan bu konuya ara vermemiz gerektiğini ve şuana kadar yazılanları dikkate almamamızı düşünüyorum. Öğrenip kaynaklı bir şekilde bir kişi söylerse onun dediğine itimat ederiz. 😉 En hayırlısı böyle. Çünkü ben illa benim dediğim doğru demem hayatta 🙂 Öğrenmeye ve bilgi edinmeye çalıştığım için kendi yanlışlarımın doğrularıyla karşılaşırsam asileşmek yerine hemen yenileri eklerim.

Selametle


ferro
Bu tip soruLar karmaşık soruLardır ki bir takım cemaat LiderLerin sözLerini beLirtipte bu böyLeymiş demek de doğru değiLdir.BöyLe söyLendiğinde biLmeyen kişiLerin kafası buLanacağı aşikardır.Kimin cennete kimin cehenneme gideceğini kimse tayin edemez.BununLa iLgiLi cemaatte bir ittifak ta yoktur.(kasd ettiğim bugün ki cemaat değiLdir.)


ehli-sunnet
Muhakkak ki, yolunu Allah ve kitabıyla bulanlar, cennetlerde ve ırmak başlarındadırlar. Esenlik ve güvenlik içerisinde girin oraya! diyerek karşılanacaklar orada. Gönüllerindeki kini, hasedi kökünden söküp attık onların; Onlar mutluluk divanları üzerinde, karşı karşıya oturmuş kardeştirler. O cennetlerde onlara, hiçbir yorgunluk ve bitkinlik erişmez ve oradan çıkarılacak da değillerdir.” (Hıcr: 15/45-48)
"O gün Allah onlara: "Ey benim kullarım bugün ne korkacaksınız, ne de üzüleceksiniz!” diyecek. O kullarım ki, ayetlerime inanmışlar ve müslüman olmuşlardır. Ey kullarım! Siz ve mü’min eşleriniz girin cennete, orada ağırlanıp sevindirileceksiniz. Orada altın tepsiler ve kadehlerle onların etrafında dolaşılır. Orada canlarının çektiği, gözlerinin hoşlandığı herşey var. Ve sizler orada ebedi kalacaksınız. Dünyada yaptığınız doğru dürüst işler sayesinde, elde edeceğiniz cennet işte böyledir. Size orada pekçok meyveler de var, onlardan yersiniz.” (Zuhruf: 43/68-73)

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İman edip, salih amel işleyenler Cennete girer.) [Kehf 107]

İman doğru olmazsa, ibadetlerin, hizmetlerin hiç kıymeti olmaz. Bunun için Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek, ibadetleri yapıp haramlardan sakınmak lazımdır. Kalbde doğru imanın bulunmasına alamet, dinin emirlerini seve seve yapmak ve kâfirleri düşman bilmektir.

Cennete yalnız Müslüman olanlar girer. Hud suresi 16. ve Tevbe suresi 17. âyet-i kerimelerinde, gayrimüslimlerin iyi amellerinin hiç fayda vermeyeceği, Muhammed aleyhisselama tâbi olmadıkları için Cehennemde sonsuz kalacakları bildirilmektedir. İyi işlere, ibadetlere sevap verilebilmesi için düzgün iman sahibi bir Müslüman olmak şarttır. (Kitab-üt-tevhid)

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Eğer Ehl-i kitap [Kur’ana ve Muhammed aleyhisselama] iman edip [kötülükten] sakınsaydı, günahlarını örter, nimetleri bol Cennetlere koyardık.) [Maide 65]

(İman edenlere en şiddetli düşmanlık edenler Yahudi ve müşriklerdir.) [Maide 82]

([Ehl-i kitap] "Yahudi ve Hıristiyanlar hariç hiç kimse Cennete girmeyecek" dediler. O iddia, onların kuruntusudur. Onlara de ki "Doğru söylüyorsanız delilinizi getirin.") [Bekara 111]

(Kendi dinlerine uymadıkça, Yahudilerle Hıristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar.) [Bekara 120]

(İbrahim, ne Yahudi, ne de Hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan hanif, doğru bir Müslüman idi; müşriklerden de değildi.) [Al-i İmran 67]

Hazret-i İbrahim, Hazret-i Musa, Hazret-i İsa da her Peygamber gibi Müslüman idi. Hazret-i Musa’ya ve Hazret-i İsa’ya o zaman inanan kimseler de Müslüman idi. Şimdiki Yahudi ve Hıristiyanlar, Muhammed aleyhisselama inanmadıkça, yani Müslüman olmadıkça ebedi Cehennemliktir.

(Allah ile birlikte başka ilah edinen Cehenneme atılır. Rabbiniz oğulları size ayırdı da kendisi için kız olarak melekleri mi edindi? Elbette vebali çok büyük söz ediyorsunuz.) [İsra 39, 40]

(Kâfirlerin cami yapmaları ve diğer bütün [iyi] işleri, boşa gidecek, Cehennemde sonsuz kalacaklar.) [Tevbe 17]

(Bunlara ahirette yalnız Cehennem vardır. Emekleri ahirette boşa gider.) [Hud 15, 16]

(Kâfirlerin dünyada yaptıkları iyi işler, çölde görünen seraba benzer.) [Nur 39]

Doğru iman [Ehl-i sünnet itikadı] şöyledir: Allah’ın azabından emin olmamak, rahmetinden de ümit kesmemek. Dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmak… Hazret-i Zekeriyya şöyle övülüyor:
(Korku ile ümit arasında dua ederdi.) [Enbiya 90]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Müslüman havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunursa, Allahü teâlâ, ona umduğunu verir ve korktuğundan onu emin kılar.) [Tirmizi]

(İmanın temeli Müslümanı sevmek ve kâfiri sevmemektir.) [İ. Ahmed]

(İmanın efdali Allah için sevgi, Allah için buğzdur.) [Taberani]

Cenab-ı Hak, Hazret-i İsa’ya buyurdu ki:
(Yer ve göklerdekilerin ibadetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikçe ve kâfirlere düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.) [K.Saadet]

Hıristiyanlar ehl-i kitabdır. Ehl-i kitab kâfirdir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Elbette, ehl-i kitaptan [Yahudi ve Hıristiyan] olsun, müşriklerden olsun bütün kâfirler Cehennem ateşindedir, orada ebedi kalırlar. Onlar yaratıkların en kötüsüdür.) [Beyyine 6]


YaZaROW
Haberi olmayanlar hakkında bilgi içeren bir ayet varsa paylaşırsanız sevinirim. Bu ayetlerde sadece imanı olanların gireceği yazıyor. Fakat müslümanlığı bilmeyenler hakkındaki hüküm nedir?


ehli-sunnet
Fetret ehlinin, yani İslam’dan haberi olmayanların sorumluluğu var mıdır?
forumduasi.com/diger-soru-ve-cevaplar-kategorilerin-disinda-kalanlari-bu-bolume-acalim/89736-fetret-ehlinin-yani-islamdan-haberi-olmayanlarin-sorumlulugu-var-midir.htmlFetret ehlinin, yani İslam’dan haberi olmayanların sorumluluğu var mıdır?
Fetret, kesinti, aralık, fasıla mânâlarında kullanılmaktadır. Dinî bir tabir olarak da, iki peygamber arasında geçen zaman için kullanılır.

Buharı’ de geçen bir hadis-i şerifte fetret için Hz. İsa (a.s.) ile Hz. Peygamber (a.s.m.) arasında geçen zaman kastedilir.1

Bazı âyet-i kerimelerden anlaşılıyor ki, İslâmiyet’ten önce Arapların peygamberlerin gönderilmesi ile ilgili bilgileri oldukça zayıftı. Kur’ân’da, Arap müşriklerinin "Rabbimiz, peygamber göndermek dileseydi, şüphesiz ki, melek bir peygamber gönderirdi" dediklerini belirtmekte, 2 böylece onların peygamberlik hakkındaki, dolayısıyla hak dinlerle ilgili görüşlerinin ne derece zayıf olduğu ifade edilmektedir.

Araplar her ne kadar Hz. İbrahim’i (a.s.) peygamber olarak bilmiş olsalar da, onun peygamberliğini yalnızca kendi zamanıyla sınırlı olduğunu kabul ediyorlardı. Hz. İbrahim ile Hz. Peygamber (a.s.m.) arasında geçen üç bin senelik uzun bir süreden dolayı, İbrahim Aleyhisselâmın tebliğ etmiş olduğu Hanif dininin hükümlerini bilen pek yoktu.

İslâm âlimleri fetret ehlini üç kısımda inceler:

1. Cenab-ı Hakkın varlık ve birliğini kendi aklı ve zekâsının yardımıyla düşünüp bulan ve bilen kimseler: Kus bin Sâide ve Cennetle müjdelenen Sahabilerden Said bin Zeyd’in babası Zeyd bin Amr gibi.

2. Tevhid inancını bozup değiştirerek putperestliği kabul eden ve kendilerine göre din uydurup insanları kendi çevresinde toplayanlar: Araplar arasında putperestliği çıkaran Amr bin Luhay ve diğer müşrikler gibi.

3. Ne mü’min, ne de müşrik herhangi müsbet veya batıl bir inanca sahip olmayıp bütün ömrünü gaflet içinde geçiren; akıl ve zihnini bu nevi meselelerle meşgul etmeyen kimseler. Cahiliye devrinde bu sınıfa giren insanlar da vardı.

Bu üç sınıftan ikinciler putperest olduklarından Cehennemliktir. Üçüncü sınıfa girenler ise gerçek mânâda fetret ehli olduklarından bunlar Cehennem ehli olmayacaklardır. Çünkü, kendilerine hak ve hakikati tebliğ edecek bir peygamber gelmediği, küfrü gerektirecek bir halleri de olmadığından ehl-i necattırlar. Bu hususta bütün Ehl-i Sünnnet ittifak etmişlerdir.3

Birinci sınıfta bahsedilen Kus bin Sâide ile Zeyd bin Amr ise binlerce insanın arasında Allah’ın varlık ve birliğine inananlar olduklarından, o zamanlar bir peygamber gelmediğinden herhangi bir peygamberin de ümmeti olmadıklarından ve ayrıca Peygamber Efendimize de yetişemediklerinden Cenab-ı Hak onları tek başlarına ayrı bir ümmet olarak haşredecektir. Yine ehl-i necattırlar, îmanları sayesinde ebedi hayatlarını kurtarmışlardır. Haşrolurken sadece "tek bir ümmet" olarak mahşer yerinde bulunacaklardır. Bunlar "müstesna" insanlardır Allah’ın lütuf ve ihsanına mazhar olacaklardır.

Kus bin Sâide, Arapların çok tesirli konuşan bir hatibi, belagat dolu şiirler okuyan meşhur bir şairi idi. Cahiliye devrinde kurulan Sûk-ı Ukaz panayırına katılır, hitabetiy-le herkeste hayranlık bırakırdı.

Kus bin Sâide’nin o devir Araplarmdan farklı olan en önemli yönü, Cenab-ı Hakkın varlık ve birliğine, âhirete inanmış olması ve çeşitli vesilelerle İslâm dininin geleceğini ve Peygamber Efendimizin peygamber olarak gönderileceğini haber vermesiydi.

Yine Peygamberimize peygamberlik vazifesi verilmesinden birkaç sene önceydi. Adı geçen panayırda bir hitabette bulunmuş, Allah’ın varlık ve birliğinden, dünyanın fâniliğinden, ölümün hak olup ona hazırlıklı bulunmanın lüzumundan bahsetmiş, bir yerinde de şunları söylemişti:

"Yemin ederim ki, Allah katında bir din vardır. Şimdi bulunduğumuz dinden daha sevgilidir. Allah’ın göndereceği bir peygamberi vardır ki, gelmesi pek yakındır. Gölgesi başımızın üstüne geldi.

"Ne mutlu o kimseye ki, ona îman eder, o da kendisine hidayet eyler. Yazıklar olsun ona isyan ve muhalefet edecek bedbahta!.."4

Gariptir ki, Kus bin Sâide, geleceğini haber verdiği zâtın kendisini dinleyenler arasında bulunduğunun farkında değildi. Aradan çok bir zaman geçmeden Resul-i Ekrem Efendimize peygamberlik vazifesi verildi. Fakat Kus bin Sâide’ye, gelip Peygamberimizle görüşmek nasip olmadı. Çünkü, bu sırada hayata gözlerini yummuştu. Vefat ettiğinde de yaşı bir hayli ilerlemişti.

Bir müddet sonra Kus bin Sâide’nin kabilesinden Cârud ismindeki zâtın başkanlığında bir heyet Peygamberimize geldiler, îman ettiler. Peygamberimiz onlardan Kus bin Sâide’yi tanıyıp tanımadıklarını sordu. Carud, kendisinin onun yolunda gidenlerden olduğunu ve çok iyi tanıdığını söyledi. Bu arada Peygamberimiz, Kus bin Sâide’nin Sük-ı Ukaz’daki hitabesinden bahsederek o sözlerin hâlâ hatırından çıkmadığını ifade etti. Heyetten bir zat da kalkarak Kus bin Sâde’nin bir şiirini okudu. Bu şiirde Kus bin Sâide, Harem-i Şerifte Haşimoğullarından "Muhammed" isimli bir zâtın peygamber olarak gönderileceğini açıkça söylüyordu.

Onun istikametini takdir eden, muvahhid bir mü’min olduğunu beyan eden Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyurdu:

"Ümit ederim ki, Cenab-ı Hak Kus bin Sâide’yi ayrı bir ümmet olarak diriltip hasreder."5

Bu zâtın "ayrı bir ümmet olarak hasredilmesi" meselesine gelince; bu husus hadis ve kelâm kitaplarındaki "fetret" bahislerinde izah edilmektedir. Hz. İsa’dan Peygamberimize kadar geçen altı yüz sene içinde yaşayan insanlar fetret ehli sayılmaktadır. Çünkü, bu zaman zarfında hiçbir peygamber gelmediğinden, bu insanların îmânî durumları da farklı mütalâa edilmektedir.

Fetret ehlinin ibadet ve dinî hükümlerle mükellef olmadığı muhakkaktır. Ancak Allah’a iman etmekle mükellef olup olmadığı hakkında Ehl-i Sünnetin itikadı birer mezhebi olan Mâturidî ve Eş’arî mezhepleri arasında ihtilaf vardır. İmanı Maturîdî’ye göre, bu insanlar Cenab-ı Hakkın kendilerine verdiği aklı kullanıp, yer, gök ve içindekilere ibret nazarıyla bakıp Allah’ın varlığını idrak etmelidirler. Eş’arî’ye göre ise, fetret ehli Allah’a inanmakla mükellef değildir. Zira kendilerine bir peygamber gelmemiştir. Cenab-ı Hak "Biz bir peygamber göndermedikçe hiçbir kimseye azap etmiş değiliz"6 buyurmaktadır.

Dolayısıyla, bunlara bir peygamber gelmediği için azaba müstahak değillerdir.


ehli-sunnet
Bediüzzaman da zikrettiğimiz âyet-i kerimeyi delil getirerek şöyle der: "Ehl-i fetret ehl-i necattırlar. Bil-ittifak teferruattaki hatîatlarından (hatalarından) muahazeleri yoktur. İmamı Şafiî ve İmam Eş’arîce küfre de girse, usûl-u imânîde bulunmazsa, yine ehl-i necattır. Çünkü teklif-i İlâhî irsal (peygamber göndermek) ile olur ve irsal dahi, ıttıla (bilmek) ile teklif (mesuliyet) tekarrur eder. Madem gaflet ve mürûr-u zaman (geçen zaman) enbiya-i sâlifenin (geçmiş peygamberlerin) dinlerini setretmiş (örtmüş); o ehl-i fetret zamanına hüccet olamaz. İtaat etse sevap görür, etmezse azap görmez. Çünkü mahfi (gizli) kaldığı için hüccet (delil) olamaz"7

Peygamberimizin (a.s.m.) gönderilmesinden sonra, davetini duymayanlarla ilgili olarak İmam Gazalî’nin insanları üç sınıfta incelediğini görmekteyiz:

1. Peygamberin (a.s.m.) davetini duymamış, kendisinden haberdar da olmamıştır. Bu sınıfa giren insanlar kesin olarak ehl-i necat olup Cennetliktir.

2. Peygamberin (a.s.m.) davetini, gösterdiği mucizeleri ve güzel ahlâkını duymuş olmakla beraber îman etmemiştir. Bu sınıf kesin olarak azaba uğratılacaktır.

3. Peygamberin (a.s.m.) ismini duydukları halde, aleyhinde yapılan menfî propagandalardan başka bir şey duymadıklarından, kimse onlara doğruyu söyleyip onları teşvik etmediğinden alâka duymamaktadırlar. Bunların da ehl-i necat olacaklarını, yani Cennete gireceklerini umarım.

Âhir zamanda bir çeşit fetret devrinin yaşandığını belirten Bediüzzaman umumî harplerde ölen böyle birtakım masumların da ehl-i necat olacaklarına dikkati çekmektedir. Bediüzzaman’ın ifadesi aynen şöyledir:

"Âhir zamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammediyeye (a.s.m.) bir lâkaydlık perdesi gelmiş ve madem âhirzamanda Hz. İsa’nın din-i hakikisi hükmedecek ve İslâmiyet ile omuz omuza gelecek. Elbette şimdi fetret gibi karanlıkta kalan Hz. İsa’ya mensub Hıristiyanların çektikleri felâketler, onlar hakkında bir nevi şehadettir."8

1. Buharı, Menakıbü’l-Ensar: 53.

2. Fussilet Sûresi, 14.

3. Tecrid-i Şarih Tercemesi, 4:544.

4.Kısas-ı Enbiya, 1:61-62.

5. Tecrid-i Sarih Tercemesi, 4:544-545.

6. İsrâ Sûresi, 15.

7. Mektubat, 360-361.

8. Kastamonu Lahikası, s. 77.
Mehmet Paksu


@mir
Resullerin tebliğini duymamış
ya da duysa bile duyduğu zaman anlama kaabiliyetinde olmayan
yaşlı bunak sağır vs kişiler için mahşerde bir ateş yaratılıp
onların bunlarla imtihan edileceği
imtihanı geçenin cennetlik geçemeyenin ise cehennemlik olacağı ile ilgili bir hadis var

ayrıca benim yukarda yazdığım söz ebu Hanife’ye ait olup
ehli fetretin ehli necat olduğu yolunda alimler arasında ittifak olduğu sözünü de boşa çıkarmaktadır
zira en azından ebu Hanife’ye göre onlar da Allah’ın varlığı ve birliğini akılları ile bulmak zorundadırlar

hatta bazı alimlere göre onlar husn ve kubhdan da mesuldürler
yani kendilerine zina hırsızlık katl vb suçların haram olduğu yolunda tebliğ ulaşmamış dahi olsa
akıllarıyla bunların çirkin olduğunu bilip uzaklaşmak zorundadırlar
aksi halde yaptıkları zina hırsızlık yalan iftira cinayet vb amellerinden de hesaba çekileceklerdir.

Allahu Alem


YaZaROW
Tamamdır, işte cevap böyledir 🙂 Allah razı olsun.


@mir
amin ecmain

Buyrun ayrıntılı sayılabilecek bir bilgi

Bu konuda alimler ihtilaf etmişlerdir.

1) Bazı alimlere göre aklen caiz olmasına rağmen şer’an tevhidin kendisine dünyada ulaşmadığı kimseler yoktur.

Delilleri ise; Kuran’ı kerimde dünyada her şahsa rasul gönderildiğini ve ona huccet ikame edildiğini bildiren ayetlerdir. Ayrıca bu alimlere göre dünya imtihan ve sorumluluk yeridir. Ondan sonra sorumluluk ve imtihan yoktur.

Bu görüş sahibleri aşağıdaki ayetlerin genel manasını delil olarak gösterdiler:

"Muhakkak biz, seni müjdeleyici ve korkutucu olarak hakla gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki onların arasında bir uyarıcı bulunmamış olsun.” (Fatır: 24)

"İnsanların Allah’a karşı bir delili olmaması için cennetle müjdeleyici cehennemle korkutucu rasuller gönderdik. Allah Aziz’ dir, Hakim’dir.” (Nisa: 165)

"Biz senden önce hiçbir rasul göndermiş olmayalım ki ona: "Benden başka ibadete layık ilah yoktur, yalnız bana kulluk edin” diye vahyetmiş olmayalım.” (Enbiya: 25)

"İnkar eden o kimseler derler ki: "Rabbinden ona bir ayet indirilseydi ya.” Muhakkak ki sen, bir (korkutucu ve) uyarıcısın. Ayrıca her kavim için bir hidayet edici vardır.” (Ra’d: 7)

"Andolsun ki her ümmete: "Allah’a ibadet edin ve tağuttan kaçının” diye (söylemeleri için) bir rasul gönderdik. Böylelikle onlardan kimine Allah hidayet etti ve onlardan kiminin üzerine de sapıklık hak oldu. Öyleyse yeryüzünde gezin de yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.” (Nahl: 36)

"Öfkeden neredeyse parçalanacak! Oraya bir grup her ne zaman atılsa onun bekçileri onlara: "Size bir (korkutucu ve) uyarıcı gelmedi mi?” diye sorarlar.” Derler ki: "Evet, gerçekten bize bir (korkutucu ve) uyarıcı geldi. Fakat biz (onu) yalanladık ve dedik ki: "Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz.” (Mülk: 89)

"Ey cin ve insan topluluğu! Sizin içinizden ayetlerimi size anlatan ve karşılaşılan şu gününüzle sizi uyaran rasuller size gelmedi mi? Derler ki: "Nefislerimiz üzerine şahitlik ederiz.” Dünya hayatı onları aldatmış ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefisleri üzerine şahitlik etmişlerdir.” (En’am: 130)

Ayrıca Beni Müntefak’ın hadisini delil gösterdiler.

Müntefak’ın oğlu Rasulullah’a:

"Ey Allah’ın rasulü! Cahiliyede ölmüş olanlara geçmişte işlediği hayırlardan dolayı bir mükafat var mı?” diye sordu. Bunun üzerine Kureyş’ten bir müslüman:

"VAllahi senin baban olan Müntefak ateştedir” diyerek cevab verdi. Bu sözü duyunca sanki yüzümün cildi ile eti arasında çok şiddetli bir sıcaklık hissettim. Çünkü bunu bana insanların arasında söyledi. Bundan dolayı Rasulullah’a:

"Ey Allah’ın rasulü! Senin baban böyle midir?” diye soracaktım fakat daha güzel bir üslup kullanarak Rasulullah’a: "Ey Allah’ın rasulü senin cahiliyede ölmüş ehlinin durumu nedir?” diye sordum. Rasulullah bana şöyle cevap verdi:

"Benim cahiliyede ölmüş ehlim de aynı şekilde ateştedir. Mezarlığa git, yanından geçtiğin Amir, Kureyş ya da Devs kabilelerinden olan herhangi bir ölüye: "Muhammed beni sana, seni üzecek bir haberle gönderdi. Ateşte yüzüstü ve karın üstü sürüneceksiniz” de.” Bunun üzerine Rasulullah’a şöyle dedim:

"Onlara niçin böyle yapılacaktır? Halbuki onlar ancak yapabileceklerini yapıyorlar, yaptıkları konusunda ıslahçı olduklarını zannediyorlar ve bundan başka bir şey yapamıyorlardı.” Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) şöyle dedi:

"Çünkü Allah (c.c) her yedi ümmet sonunda bir nebi gönderdi. Kim bu nebiye karşı gelirse sapıklardan, kim bu nebiye itaat ederse hidayete kavuşanlardan olur.” (Ahmed)

Şer’an "dünyada tevhidin kendisine herhangi bir sebeple ulaşamadığı kişiler yoktur” diyen alimler fetret ehli diye bir şey kabul etmediler ve kıyamet gününde imtihan edilecek dört kişinin hadisini (bu hadis ilerde yazılacak) sahih görmediler. (Kurtubi tefsiri İsra 15 ayetinin tefsirine , İbni Kesir C: 5 S. 54 , Alusi tefsiri c: 15 s: 37 ve İbni Rüşd’ün El Mukaddimat C: 1 S:266’ya bakabilirsin .)

2) Bazı alimlere göre hem aklen, hem şer’an dünyada fetret ehli diye isimlendirilen ve tevhid daveti kendisine ulaşmayan kişiler vardır.

Delilleri ise; Allah’ın kıyamet gününde imtihan edeceği dört kişinin hadisidir. Bu hadisi sahih gördüler ve görüşlerine delil gösterdiler. İbni Kesir, Kurtubi, İbni Teymiye, İbni Kayyım, İbni Hazm ve Şankıtiy bu alimlerdendir. (Tefsir İbni Kesir c: 5 s: 55 İbni Kayyım Tariku’lHicreteyn s: 414 İbni Hazm Elİhkam c: 5 s: 686 Şankitiy Edvau’lBeyan c: 3 s: 348 440 Bak)

Ahirette imtihan edilecek dört kişiyle ilgili olarak delil aldıkları hadis şöyledir:

El Esved b. Seri’ (r.a)’den Rasulullah (s.a.v)’in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Kıyamet gününde dört çeşit insan konuşacaktır. Hiç duymayan sağır, deli, çok yaşlı olan ve fetret döneminde ölenler.

Sağıra gelince… Şöyle diyecek: "Rabbim! İslam geldiği zaman ben, hiç bir şey duymuyordum.”

Deliye gelince… Şöyle diyecek: "Rabbim! İslam geldiği zaman çocuklar bana hayvan pislikleri atıyorlardı.”

Yaşlıya gelince… Şöyle diyecek: "Rabbim! İslam geldiği zaman ben, hiç bir şey anlamıyordum.”

Fetret (Rasulsüz geçen zaman) döneminde ölmüş olan kişiye gelince… Şöyle diyecek: "Rabbim! Senin tarafından bana herhangi bir rasul gelmedi.”

Bunun üzerine Allah (c.c) onlardan kendisine itaat edeceğine dair söz alır. Sonra onlara: "Ateşe girin!” diye haber gönderir. Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yemin ederim ki ateşe girerlerse ateş onlar için soğuk ve zararsız olur.” (Ahmed rivayet etti. Bu hadis için bir çok alim sahih dedi. İbni Kesir, Tefsirinde c: 5 s: 51’de bu hadisin değişik rivayetlerini nakletti.)

Fetret ehlini kabul eden alimler fetret ehlini başlıca iki kısma ayırdılar. Bunlar:

a) Şirk ehline tabi olan, şirk ehlinin yaptığı şirklerden rahatsız olmayan, yaşadığı zamanda ister bulunsun ister bulunmasın şirk ehlinin dininden başka bir din aramayan kimselerdir. Bu kimseler cehaletleri sebebiyle mazeretli değillerdir. İsra: 15 ayetinin hükmüne veya kıyamet gününde imtihan edilecek dört kişi hadisinin kapsamına girmezler.

b) Yaşadığı zamandaki mevcut şirkleri bilen, bunları kabul etmeyip reddeden, fakat Allah’a ibadet etmek için Allah’ın rasul gönderdiği zamanda yaşamadığından dolayı Allah’ın dinini bulamayan kimselerdir. Bu kimseler:

Ya Allah’a yaklaşacağı bir şeriat bulamayan birer muvahhittir. Bu özellikleri sebebiyle kıyamet gününde Allah’ın azabından kurtulacaklardır. Rasulullah gelmeden önce yaşamış ve kendilerine "hanifler” (Hanifler dedelerinin ve babalarının şirk dinini terkedip sadece Allah’a yönelen muvahhidlerdir. Bunlar Rasulullah rasul olmadan önce mevcut idiler. Fakat Allah’a ibadet etmek için yaşadıkları dönemde Allah’ın şeriatini bulamadılar. Zeyd b. Amr b. Nufeyl onlardandır.) denilen kimseler bunlardandır.

Ya da kavimlerinin işlediği şirki terkeden fakat bu şirk hakkında hüküm veremeyen, bütün gücünü kullandığı halde sahih dine ulaşamayan kimsedir. İşte ancak bu kısma dahil olan kimseler İsra: 15 ayetinin ve imtihan edilecek dört kişi hadisinin hükmü dahilindedirler. (Şatibi El İ’tisam c:1 s: 161 İbni Kayyım Tariku’l Hicreteyn s: 413 bak)

Alıntıdır.

Allahu Alem.


Cann
çok teşekkürler verdiğiniz bilgiler için gerçek cevaba geldik sanıyorum ki Allah hepinizden razı olsun…


@mir
Ben teşekkür ederim

her ne kadar konu hakkında
kendi içinde dallara ayrılan iki ana fikir olsa da
delil ile konuşulunca ve delile tabi olununca
sorun kalmıyor

ben isterim ki herkes cennete girsin
zira o zaman benim de cennete girme ihtimalim %100 olacaktır
ama Allah ve Rasulüne her konuda olduğu gibi
bu konuda da teslim olmak zorundayız
birilerine İslam’ı "hoş" (!!??) göstereceğiz diye
kendi ahiretimizi tehlikeye atmamalıyız


DrLeyla
Sağa-sola ‘kafirsin’ damğası yapıştırarak mı kurtulacağız?
Her söz dile getirilmez, sadece o riski almamak için. Sana ne başkasının imanından, sen kendinikini kurtarmaya bak.
Mümin olan, kafire bile kafirsin demez dili ile. Hele kaldı ki ‘kafirsin’ dediğinin kafir olup olmadığı konusunda asla emin olunmaz. O damğayı yapıştırdığın kişi bu gün küfür içinde olabilir, yarın Allah onu hidayete erdirir, taktığın takılar da kendine döner…
Efendimiz de buyurmuş zaten, 2 kişiden birisi diğerine kafir dedi ise, o ikisinden birisi kafirdir.
Madem öyle, hangi eminlikle o riski alıp da başkasına ‘kafir’ dersin?
O kadar ihtiyaç mı başkasının imanını eleştirmek?
O kadar ihtiyaç mı birisine ‘kafir’ demek?


Hiss1
Yahudiler ve hristiyanlardan da iman edenlerin cennete gireceğine dair bir ayet vardı. Çünkü her dinin temelinde İslam vardır. Ancak o ayette bahsedilen geçmişteki hristiyanlar ve yahudilerdi. Sonradan dinler değişikliğe uğradı. Örnek olarak Hristiyanlardaki üçte birlik kuramını gösterebiliriz.


islamyolu
kısaca söyleyeyim Müslüman olmayan kimse cennet yüzünü göremez. ne yahudisi ne hıristiyanı ne Ateisti ne zerdüştü vs. hiç biride cennet yüzünü göremez… ancak İman edip Müslüman olacak ve eski dinindeki her şeyi bırakacak. Hz Muhammed (SAV) iman edecek. ve uyacak.. ancak öyle birisi cennet yüzünü görür. günahlarıda coksa cehennemde cezasını çektikten sonra tekrar cennete gider.. Ehli sünnet budur.

orada bir tartışma yapılmış Toprak olur diye. evet İMAM RABBANİ hazretleri nin beyanına göre. fetret devrine kalmış kimseler yani din imandan haberi olmayan kimseler , bir uyarıcı gelmemiş kimseler ölünce TOPRAK olurlar. bu zamanda böylesi varmı bilemem ama durum böyle..


kaser
Çünkü ALLAH adaletlidir diye düşünüorum demişsin can bey.lütfen tabirlerinize dikkatle seçiniz yanlış anlamlara gider.ALLAH cc Rahman ve Rahimdir..!!!!


mfcanbaz
Karmaşık bir konu… Allah razı olsun


Hiss1
”Şüphesiz iman edenler; yani Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve sâbiîlerden Allah’a ve ahiret gününe hakkıyla inanıp sâlih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur. Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir. (2/62)”
Dediğim gibi burada bahsi geçen geçmişteki dinlerdir. Daha sonra dinler değişikliğe uğramıştır.


Kayıtsız Üye
Araf suresi 172 .173 oku kardeşim

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();