İnşirah Süresi Tefsiri
mumsema
İNŞİRAH SURESİ
Mekke’de inmiştir, 8 âyettir.
Takdim
İnşirah sûresi Mekke’de inmiştir. Bu sûre, Hz, Peygamber (a.s)’in, Allah katındaki yüce makam ve mevkiinden bahseder. Allah’ın, kulu ve rasulü Muhammed (s.a.v)’e verdiği birçok nimeti anlatır. Bunlar, kalbini iman ile rahatlatması, hikmet ve bilgi ile aydınlatması ve günahlardan temiz tutması ile olmuştur. Bütün bunlar, kâfirlerden görmüş olduğu eziyetlere karşı Peygamber (s.a.v)’i teselli etmek ve Allah’ın lütfettiği nurlarla mübarek gönlünü hoş tutmak maksadıyla yapılmıştır: "Senin göğsünü açmadık mı? Belini büken yükünü senden alıp atmadık mı?"
Bundan sonra sûre, Peygamber (a.s)’in dünya ve âhiretteki mevkinin yükseltildiğinden, makamının yüceltildiğinden ve isminin, Allah’ın ismiyle beraber zikredildiğinden bahseder: "Senin şanını yüceltmedik mi?"
Sûre, Mekke’de mü’minlerle birlikte, yalanlayıcı kâfirlerden gelen sıkıntı ve zorluklara katlanan Hz Peygamber (a.s.)’in yaptığı daveti anlatır. Huzurun ve düşmana karşı zaferin yakın olduğunu bildirerek Peygamberi rahatlatır: "Kuşkusuz zorluğun ardından bir kolaylık vardır. Kuşkusuz zorluğun ardından bir kolaylık vardır." buyrulmaktadır.
Sûre Hz. Peygamber (s.a.v)’e, peygamberlik görevini tebliğ edip bitirdikten sonra, kendisini Allah’a ibadete verme görevini hatırlatarak sona erer. Kendisini Allah için ibadete vermesi, Allah’ın ona lütfettiği o yüce nimetlere karşılık şükretmesi içindir: "Tebliğ işini bitirince, kendini Alah’a ibadete ver. Rabbini iste." [1]
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. Biz senin için göğsünü (kalbini) açmadık mı?
2, 3. Belini büken yükünü senden alıp atmadık mı?
4. Senin şanını ve ününü yüceltmedik mi?
5, 6. İşte: Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır. (Evet) zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
7, 8. İşlerinden boşaldığın vakit, tekrar çalış ve yorul, yalnız Rabbine rağbet et (O’na yönel)
Âyetlerin Tefsiri
1. Bu, istifhâm-ı takrîrîdir. Yani, Ey Peygamber! Hidayet, iman ve Kur’ân nuruyla, biz senin kalbini rahatlattık. Nitekim Yüce Allah, meâlen "Allah kimi doğru yola iletmek isterse, onun kalbini İslama açar"[2] buyurmuştur. İbn Kesîr şöyle der: Yani, kalbini nurlandırdık ve onu geniş ve rahat kıldık. Allah, peygamberin kalbini açıp rahatlattığı gibi, aynı şekilde, şeriatını da geniş, hoşgörülü ve kolay kıldı. Onda ne bir zorluk, ne bir ağırlık, ne de bir darlık vardır.[3] Ebû Hayyân şöyle der: Göğsü açmak demek, kendisine vahyedileni alabilmesi için onu hikmetle aydınlatmak ve rahatlatmak demektir. Bu, çoğunluğun görüşüdür. Bazılarına göre, bundan maksat, Hz. Peygamber (a.s) küçük iken, Cebrail (a.s)’in onun göğsünü yarmasıdır. Bu da İbn Abbâs’tan rivayet edilmiştir.[4]
2. Ağır yükünü senden kaldırdık. [5]
3. Sırtına ağır gelip çökerten o yükü. Tefsirciler şöyle der: Âyetteki "yükün"den maksat, Rasulullah (s.a.vj’ın, işlemiş olduğu hatalardır. Onların, Rasulullah (s.a.v)tan kaldırılmasından maksat ise, bağışlanmalarıdır. Nitekim Yüce Allah meâlen, "Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar"[6] buyurmuştur. Burdaki günahlardan maksat, isyanlar ve büyük günahlar değildir. Çünkü peygamberler suç işlemekten korunmuşlardır. Fakat bunlar, Hz. Peygamber (a.s)’in kendi içtihadı ile yapıp ta kınandığı şeylerdir: Mazeret ileri sürdükleri zaman münafıklara cihattan geri kalma izni vermesi, Bedir esirlerinden fidye alması, A’ma İbn Ümmü Mektûm’a karşı yüzünü ekşitmesi ve benzeri şeyler. İbn Cüzeyy şöyle der: Peygamberlerin günahları küçük ve bağışlanmış olduğu halde, onlar bu günahlardan dolayı çok üzüldükleri ve pişmanlık duydukları için, onların günahları ağırlık sıfatı ile nitelenmiştir. Allah’tan çok korktukları İçin, bu küçük günahlar onlara çok ağır gelir. Nitekim hadiste şöyle gelmiştir: "Şüphesiz mü’min, günahını, üzerine düşmekte olan bir dağ gibi mişti: görür. Münafık ise günahını, burnu üzerinde uçan sinek gibi görür."[7] Devenin sırtındaki yükün ağırlığından dolayı, devenin üstündeki tahteravandan duyulan sestir. [8]
4. Senin şanım yücelttik. Dünya ve âhirette makamını yükselttik. İsmini kendi ismimizle beraber kıldık. Mücâhid der ki: Bunun mânâsı "Ben ne zaman anılırsam, sen de benimle beraber anılırsın." demektir. Katâde de şöyle der: Allah onun zikrini dünya ve âhirette yüceltti. Hiçbir hatip, hiçbir teşehhüd eden ve namaz kılan yoktur ki, şöyle seslenmesin: "Eşhedü en lâ ilahe illAllah ve enne Muhammeden Rasulullah" Hadiste şöyle buyrulmuştur: Cebrail (a.s) gelip bana dedi ki: Ey Muhammed! Rabbin diyor ki: "Biliyor musun, senin zikrini nasıl yücelttim?" Ben de: "Allah daha iyi bilir" dedim. Allah buyurdu ki: "Ben anıldığımda sen de be-nilme beraber anılırsın"[9] Ebû Hayyân şöyle der: Yüce Allah, Peygamber (a.s)’in adını kelime-i şehadette, ezanda, kamette, teşehhüdde, hutbelerde ve Kur’ân’da birçok yerde kendi adıyla birlikte zikretti. Peygamberler ve ümmetlerinden ona iman etmelerini istedi.[10] Nitekim Şâir Hassan b. Sabit şöyle der:
Müezzin, beş vakit ezanda, "eşhedü" dediği zaman, Allah, Peygamberin ismini kendi ismine kattı. Onu yüceltmek için kendi isminden ona isim türetti. Nitekim Arş’ın sahibi Allah Mahmûd, o da Muhammed’dir.[11]
5. Kuşkusuz darlıktan sonra rahatlık, sıkıntıdan sonra ondan bir çıkış yolu bulunur. Tefsirciler der ki: Hz. Peygamber (a.s) ve ashabı, müşriklerin eziyetleri sebebiyle Mekke’de sıkıntı ve darlık içinde idiler. Yüce Allah onu teselli etmek ve rahatlatmak için, sûrenin başındaki nimetleri ona saydığı gibi, burada kolaylık da vadetti ki, gönlü hoş olsun ve ümidi artsın. Sanki Yüce Allah şöyle diyor: Bu yüce nimetleri sana veren, hiç şüphesiz müşriklere karşı sana yardım edecek, dinini üstün kılacak, bu güçlüğü senin için yakında bir kolaylığa çevirecektir. Dolayısıyle bu vaadi vurgulamak için tekrarladı: [12]
6. Kuşkusuz darlıktan sonra bir ferahlık güçlükten sonra kolaylık gelecek. Öyleyse üzülme ve dadanma. Hadiste şöyle buyrulmuştur: "Bir güçlük iki kolaylığa asla galip gelemez."[13]
7. Ey Peygamber! İnsanları davet görevini bitirdikten sonra, yaratıcıya ibadet etmeye çalış; dünya işlerini bitirdiğinde, kendini âhireti kazanma hususunda yor. [14]
8. İstek ve arzunu geçici dünyaya değil Allah katında olan şeylere yönelt. İbn Kesîr şöyle der: Yani, Dünya işleri ve meşgalelerini bitirip onlarla ilgiyi kestiğinde ibadete yönel ve gönlünü dünya işlerinden boşaltmış olarak şevkle ibadete kalk, sadece Rabbin için niyet et ve ihlasla O’ nu iste.[15]
Edebî Sanatlar
Bu mübarek sûre birçok edebî sanatı kapsamaktadır. Bunları aşağıda özetliyoruz:
1. Âyetinde istifhâm-i takriri vardır. Bu, Allah’ın nimetlerini saymak ve hatırlatmak içindir.
2. Âyetinde istiâre-i temsîlîyye vardır. Yüce Allah, günahları, istiâre-i temsîlîyye yoluyla, insanın sırtına yüklenen ve onu taşımaktan âciz bırakan ağır yüke benzetti.
3. Âyetinde, kelimesinin nekre getirilmesi onun büyüklüğünü ifade etmek içindir. Yüce Allah, sanki kolaylığın büyüklüğünü göstermek için onu nekre getirir. Sanki "büyük bir kolaylık vardır"
demiştir.
4. kelimeleri arasında cinâs-ı nakıs vardır.
5. Âyetlerinde cümlenin tekrar edilmesi, mânâsını ruhlara Ve kalplere yerleştirmek içindir. Buna "itnâb" denir.
6. şeklindeki âyet sonlarıyla, ve gibi ayet sonlarında, uygunluğa riayet için sec’i murassa vardır. Bu da güzelleştirici edebî sanatlardandır.
Yüce Allah’ın yardımı ile "İnşirah Sûresi"nin tefsiri bitti. [16]
[1] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/347.
[2] En’am sûresi, 6/125
[3] Muhtasar-i İbn Kesîr, 3/652
[4] Bahr, 8/487. Ebû Hayyân’ın işaret ettiği rivayet, Müslim’in Sahih’inde anlatılmıştır. Enes (r.a.)’ten rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (a.s.) çocuklarla oynarken Cebrail (a.s.) ona geldi, onu tutup yıktı. Kalbini yardı. Kalbini dışarı alarak ondan bir et çıkardı, ve dedi ki: Bu, şeytan’ın sendeki payıdır. Sonra kalbini, altın bir tas içinde Zemzem suyuyla yıkadı. Sonra onu düzeltip kapayarak yerine koydu. Çocuklar koşarak süt anasına geldiler. "Munammed öldürüldü" dediler. Sonra onu, rengi uçmuş bir halde karşıladılar. (Müslim, K. İman, 261). Enes: "Ben Rasululah (s.a.v)’in göğsünde, dikiş izini aörürdüm" der.
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/348.
[5] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/349.
[6] Fetih sûresi, 48/2
[7] Teshil, 4/206
[8] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/349.
[9] Muhtasar-i İbn Kesîr, 3/652
[10] Muhtasar-i İbn Kesîr, 3/652
[11] Muhtasar-ı İbn Kesîr, 3/652
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/349-350.
[12] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/350.
[13] Hakim, Beyhakî
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/350.
[14] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/350.
[15] Muhtasar-ı îbn Kesîr, 3/653
Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/350.
[16] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/350-351.
inşirah suresi tefsiri, rahatlatıcı sureler, inşirah suresinin tefsiri