Muhammed Bin Abdulvahab Hazretleri

Muhammed Bin Abdulvahab Hazretleri

akıncızlfkr
…Muhammed Bin Abdulvahab Rahmetullahialeyh…

Vahhabilik denen Ehli Sünnet-Selefi Uyanış Hareketi,
Ve Tahrifçi Hariciler ve Hain Suudilerce Sömürülmesi
Ve Rafızilerce ve Bazı Sofilerce Çarpıtılması

Vahhabilik denilen Selefi uyanış hareketi, Muhammed Bin Abdulvahab isimli Ehli Sünnet Alimimiz’in ismine nisbetle Vahhabi diye anılagelmiştir. Bu isim Şeyh hazretlerinin vefatından 20 sene kadar sonra yani isyanlar başladığında onlar hakkında muhalifler tarafından kullanılmaya başlanmıştır, gerek Osmanlı gerek başkaları bu sıfatla anmışlardır. Şeyh hazretleri 1703’de nerdeyse Anadolu kadar bir büyüklükte olan Orta Arabistan çöllerinde yani Nect’de, Riyad yakınlarındaki Uyeyne karyesinde doğmuş ve hep Arabistan’da yaşamış, kısa bir süre Medine ve Basra’da da bulunmuş, ve 1791’de de vefat etmiştir.. Şeyh hazretlerine dönemindeki ve sonraki asırdaki Ehli Sünnet Alimleri de, Muasır Ehli Sünnet Harb Emirleri ve Alimleri hörmet etmektedirler, yer yer O’ndan alıntılar yapmakta veya kitaplarını tavsiye etmektedirler, çok konuda kendisinden faydalanmaktayız..

Vahabilik de denilen, Selefi uyanış hareketini, ve de sömürülmesini üç devrede ele almak mümkündür, zaten tarihçiler hep üç aşamada ele alırlar bu meseleyi, Şeyh hazretlerinin vefatından 10 küsur sene kadar sonra başlayan ilk isyanlara birinci devre, o asır boyunca devam eden irili ufaklı hareketlenmelere ikinci devre, 1. dünya savaşı sırasındakine de üçüncü devre diyerek tasnif ederler. Biz de biraz kronolojide kayma yaparak da olsa aynı şekilde üçe ayırıyoruz:

1. Devre Vahabilik dediğimiz şey yani Şeyh hz ve onun hayatı dönemindekiler, bunlar bizimdir. Nect civarındaki bidatçilerle ve eşkiyalarla mücadele etmişlerdir..

2. Devre Vahabi dedikleri el Turki kıyamı ve 19. asır boyunca yer yer devam eden bazı diğer isyanlar. Bunların durumu bizce biraz karışıktır, eleştirilerimiz elbette var, bazı aşırılıklar olmuş.. Nitekim İmam Şevkani de İmam İbni Abidin de tekfirde aşırılık ve haricilik olarak görürler bu İkinci devredekilerin tarzını..

3. Devre Vahabiliği dediğimiz, yani Cihan Harbi sırasında, hususan 1917 ve sonrasında, İngiliz General Allenby’in ve Yüzbaşı Lavrens’in, evet Haçlıların ve Yahudi Siyonist Nili örgütlerinin ve Yahudi Dönme Sulubilerin köpekliğini yapan mürted hain Suudi Aşiret büyükleri ve Mekke Emiri münafık mürted hain -şrfsiz Şerif Hüseyin ve bunların yandaşları ise elbette mürted ve hainlerdir. İşte biz özellikle bunlara, üçüncü devre Vahabiler denen mürtedlere düşmanız! Hala daha Arab topraklarında bu hainler hakimdir bu gün..

Muhammed Bin Abdulvahab hazretleri Uyeyne’de yaşar bir süre sonra Medine ve Basra’da ve değişik beldelerde daha bulunur, gerek geleneksel Mezhebci 4 mezheb alimleri gerek Sofi şeyhleri gerek Şiiler O’ndan nefret etti ve herkesi kışkırttılar. Bu sebeble çokça hicret etmek zorunda kaldı. Şeyhülislam İmam İbni Teymiyye hazretlerinden sonra Muhammed Bin Abdulvahab hazretleri de Selefi akideyi yeniden meşhur etmiş, davette bulunmuş ve uyumakta olan bir ruhu uyandırmıştır. Tek farkla ki, Şeyhülislam İmam İbni Teymiyye hz gibi Müçtehid değildir lakin çok kıymetli muhterem bir alimimizdir. O, ömrü hayatını bidatlerle ve zulümle mücadeleyle geçirmiştir. Yaşadığı yer yani Ceziretül Arab’ın içleri Nect çölleri ve yaylaları gerek akidevi açıdan gerek siyasi açıdan tam bir anarşi içinde idi kaos durumunda idi. Zira çok kardeş kanı dökülen aşiret savaşları yapılmakta, ve güçlü güçsüzü ezmekte, ve bedevi cahil halk nerdeyse bildik kadim cahiliyyeye irtica etmekte idi; bir İslami Devlet veya Birlik hüküm sürmemekte idi. Şeyh hz bunlara kalemiyle büyük bir muhalefette bulundu ve sürekli yer değiştirdi bir zaman, nihayetinde orta yaşlarına geldiğinde Deriyye Emiri Muhammed Bin Suud tarafından himaye gördü, onun kılıcı ile birleşen kalemi daha da çok hizmetlerde bulunmaya başladı ve yaklaşık kırk sene bu sürdü. Bu koca kırk sene zarfında sürekli Arabistan’daki bahsettiğim siyasi ve akidevi kargaşa ve zulümlere karşı çıktı.. O’nun Osmanlı’yı tekfir ettiği veya isyan ettiği masalı tamm bir iftiradır uydurmadır. Yine, O’nun döneminde Osmanlı’ya karşı asla silahlı isyanlar olmamıştır, daha çok ilimle irşadla ve münazaralarla vs meşgul olmuştur. Nect beldelerindeki iç çatışmalar olmuş, Şeyh hazretlerini himaye eden o günkü Suudiler ile diğer aşiretler arasında, amma Osmanlı Hilafeti ile bir sürtüşme olmamış ne silahlı ne de sözlü..

Sonradan yani onun 1791’de vefatından epey zaman sonra, en az 11 sene kadar sonra yani 1802 Kerbela -1805 Mekke vs ve sonrakiler, yani İkinci devre Vahabiler dediğimiz sonraki Suudi grup işi ranta siyasiye döküp silahlı isyanlar çıkartmışlardır. Ve maalesef ki Şeyh hazretlerinin bir kısım nesli de sürekli bunlara alet olmuş bunlarca kandırılmış, Suud aşireti ikiyüz senedir Şeyh hz ve torunlarının nüfuzunu kullanmışlardır hala daha O’nu ve davasını sömürmeye bundan nemalanmaya devam etmektedirler..

Evet, İkinci Devre Vahabilerde ilk silahlı isyanlar var Osmanlı’ya karşı. Daha doğrusu yine de ilk olarak Rafızilere saldırmışlar, sonra da o bölgedeki Osmanlı’ya bağlı aşiretler yani yerel Arab yönetim ile ve Mısır’daki müstakil paşalarla savaşmıştırlar. Yani, Osmanlı’ya çok da kasıtları yoktur. Osmanlı da bunlara vurmada uzun zaman isteksiz davranmış ve Rafıziler veya Haçlılar gibi olmadıkları, Müslüman ve Sünni oldukları için olsa gerek ki bunlara göz yummuş, daha fazla kan olmasın diye yüz yıla yakın Arabistan’ın bazı yerlerdeki kontrolünü kısmen onlara bırakmış amma asla da aç ve sahipsiz bırakmamış hatta Surre alayları dahi muntazam devam ettirilmeye çalışılmıştır, 1. cihan harbinde kaybedene dek Surre alayları devam etmiştir Hicaz’a gitmeye. Hatta Halife Sultan Abdulhamid hazretleri meşhur İstanbul-Hicaz tren yolunu inşa ettirmiştir..

Vahhabilerin, Arabistandaki aşiret savaşlarından sonra, Osmanlı hakimiyetinin veya nüfuzunun olduğu yerlerde İlk kılıca başvurmaları da şii Rafızi şehirlerine ve imamlar türbeleri çevresine saldırmakla olmuştur, esasen Rafızilerde daha fazla olan hurafelere bir tepki olarak doğmuş veya en şiddetli tepkilerini Şiilere vermiş bir harekettir bu, Osmanlı ve Geleneksel Sünnilerden ziyade; İmamlar türbeleri çevresinde tapınan Rafıziler ve Nect’deki Totemlere tapınan hatta nerdeyse kadim cahiliyyeye dönen bazı Bedevilere ve de gulatı Sofiyye öncelikli hedefleri olmuştur.. Asıl tepkileri Şiilerin kutsal saydıkları Ehlibeyt türbeleri, buralarda hala bu gün dahi yapılan ve günümüzde artık yüzbin şiinin iştirak ettiği sözde Hac ve buralardaki benzer çok aşırı tazimleri, hatta açıkça oralara tapınmalarınadır. Ve ilk tepkiler Rafızilere olmuştur, daha sonra Sünnilikle alakası olmayan Kabirci, Vahdetivücutçu vs Gulat Sofiyyeye olmuştur.

Özellikle belirttik, Şeyhin vefatından 15 sene kadar sonra başlamıştır devletle ciddi çatışılan Hicaz merkezli silahlı eylemler. Hicaz bazı dönemlerde bunlarda kalmıştır. Amma dediğimiz gibi, bu hareket ilk hedefi Şiiler ve Sofiyye olan bir hareketti.. Ve bir süre sonra da siyasi manada isyanlar düzenlenerek oklar ibreler namlular Osmanlı’yı göstermeye başlamıştır. Yani asıl dertleri kavgaları Osmanlı Hilafeti ile değil rafıza ve bazı gulat sofiye ile idi.

1802’de Irak’daki Şii türbeleri ve şehirleri yağmalanır. Osmanlı pek ilgilenmez. Ama ne zaman ki Hicaz’ı ele geçirirler, yani 1805, o andan itibaren Osmanlı ile direk çatışmalar başlar.. Yoksa, ilk tepkiler Putlara tapan Cahiliyyeye dönmekte olan Bedevilere ve de Şiilere ve Vahdetivücutçu Sofileredir. Düşünün ki, bizdeki bu günkü Eyup Sultan türbesi veya Yuşa türbeleri gibi de değil, direk olarak ne üdüğü belirsiz veya tağut olan yani totemlerin dikili taşları ve kabirleri olan Şemsan ve Yusuf adlı mekanlara gelip tapınıyorlar cahil bedeviler, namaz ve orucun dahi terk edildiğini de okudum konuyla alakalı araştırma yaparken, o halde gelmiş bazı kabileler. Nerdeyse bildik kadim cahiliyyeye dönmüşler 14 asır önceki! Şeyh hazretleri ve o günkü Suud emirleri de haklı olarak bunlara düşmanlık yapmıştırlar..

Fakat dediğimiz gibi, Şeyhin vefatından bir süre sonra Şeyh hazretlerinin adını ve akidesini sömürmeye başlayan Suud aşireti işi siyasi kavgaya çevirmiş, kendi sözde halifeliğini kurmak adına şeyhi ve fikirlerini istismar etmiştir.. Ayrıca şunu tüm vahabi ulema ittifakla söyler ve tarihçilerimiz de onaylar ki; Nect ve iç Arabistan zaten Osmanlı toprağı olmamış yerlerdir, çöl olması hasebiyle, dağınık ve göçer aşiretlerin bedevilerin adeta yaylası olması vs sebeblerle olsa gerek, gerek duyulmamış devlete katmaya. Biraz da bu sebeblerden dolayı kontrolü zor ve vakit kaybettirecek yerlerdi buralar belki.. Bazı coğrafi ve sosyal sıkıntılar sebebiyle hiç resmi sınırlar içine alınmamış bir yerde Arabistan içlerinde Necd’de başlatır bu muhalefet hareketi şeyh. Kendisi oralıdır çünkü. Ve kendisini himaye eden yegane idare olarak Emir Muhammed Bin Suud da oradadır…

Ve İbni Useymin, Bin Baz, Dr.Salih el-Abbud, Abdulaziz bin Abdullatif gibi günümüzdeki Suudilerin önemli alimlerine göre bu sebeble zaten asla Osmanlı’ya isyan etmedi O. Ve yine bu ulema söylüyor, 88 yıllık ömrü hayatında dört padişah değişti Osmanlı’da, Şeyh hazretleri bir tanesini yıpratacak bir söz ve fiil sarfetmedi, asla biatını da bozmadı..

Ayrıca, Şeyh hazretleri Halife Sultan 3. Selim hazretlerine nasihatlari olan bir de Mektub yollar. O sırada İstanbul’daki siyasi bazı kargaşa ve gerilimlerden dolayı olsa gerek ciddi bir makes bulmamış olabilir sarayda. Amma aynı 3. Selim; Yeniçeriliğe de altarnatif olarak Nizam-ı Cedid adlı bir askeri birimi kurduğunda bakın ordu imamları için ne şartlar getirmiş:
III. Selim’in kurduğu Nizâm-ı Cedîd ordusunda uygulanmak üzere hazırlanan Levent Çiftliği Kanunnâmesi’nde her bölüğe birer İmam tayin edilmesi, askerlerin Cemaatle namaz kılmaları ve İmam Birgivî Risâlesi ni okumaları hükme bağlanmıştı. Yeniçeri Ocağı’nın II. Mahmud tarafından 1826 yılında kaldırılmasından sonra onun yerine kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye adlı teşkilâta getirilen dinî eğitim tedbirleri ise şunlardı: Her saf (bölük) için bir mektep açılacak, buralarda her gün Kur’ân-ı Kerîm ve ilmihal dersleri verilecektir. Neferlerin beş vakit namazı cemaatle kılmaları için her safa birer imam tayin edilecektir. ..

Osmanlı böyle bir devletti. Ehli Sünnet bir Şeriat Devleti idi. Ne Tarikat Sofi devleti idi ne de Şii ne Harici ne Mürci ne Mutezili! Bu gün ecdada saldıranların bir kısmı Batılı asli kafirler ve laikçiler, bir kısmı da bu tarihi kuyruk acıları olan sapık fırkalardır, ve hain mürted Suud tağutu ve Rafızi İran tağutlarıdır; gerçek bir Ehli Sünnet Müslüman bunu yapmaz, 1300 senelik İslam İktidarlarına asla dil uzatmaz!

Genelde 3 devre derken M Bin Abdulvehhab’ın vefatından sonraki üç siyasi hareketli devre kastedilir, yani 1805 isyanları, ve aynı asrın sonlarına yeniden alevlenen bazı kıpraşmalar ve de cihad harbindeki üçüncü dönem; amma ben şahsen birinci devre derken hazretin hayatta olduğu ilim irşad dönemini, ikinci devre derken de sonraki asır yani 1805’de başlayan ve bundan sonra ve yüz sene boyunca parçalı bulutlu devam eden tüm o çatışmaları, o iki büyük isyan ve ayrılma dönemlerini; üçüncü devre derken de Allenby’in Lavrens’in köpekliğini yapanları yani 1.Cihan harbi dönemini kastediyorum, Mekke Emiri Şerif Hüseyin kafiri ve o günkü Suud kafirini kastediyorum ve hala devam eden Suudi tağut devletini!

Evet ilk iki devre vahabiler dedikleri Müslümanlar bizimdir, bu dönemdeki iç savaş veya kargaşaları icabında sahabe arasındaki iç niza ve savaşlara benzetebiliriz, neticede iki taraf da kardeştir müslimdir. Amma 3. devre Vahabiler denen hain mürtedler yani 1917’de Halife-Sultanı, İslam devleti ve ümmetini arkadan vuran, İngiliz’in Yahudi’nin köpekliğini yapan, Kut el Amara’da, Kanal’da, Gazze’de, Şam’da, Bağdat’da vs imkansızlıklara ragmen destan yazarak gaza eden Şerefli yiğit İslam Ordusu’na karşı İngilizlerle bir olup savaşan ve İngiliz Generalinin bu hainlerin yardımıyla Hicaz ve Filistin’i, Şam’ı, Bağdat’ı işgal ettiği ve Şam alındığında, hazreti Sultan Salahaddin Eyyubi’nin kabri başına gelip pis ayağını lahde basıp işte döndük Salahaddin! dediği zaman o piç Komutanın yanında av köpekliğini yapan satılmış mürted kafirlerin, yani son doksan senelik ve hala devam etmekte olan şu andaki Suudi hanedanı’nın; ne bizimle Cihadi Selefilerle ne de M Bin A.Vahap hz ile alakası yoktur düşmanımızdır tağutturlar, bunların o Hazret ile alakaları sadece İsevilerin Hz İsa Aleyhisselam ile veya Rafızilerin Hz Ali RadıyAllahuanh ile olan alakası gibidir…Tamamen sömürü ve ihanettir.. İşte bu üçüncülere düşmanız biz.. Hazret yaşasaydı bunları ancak lanetlerdi! Ben çok yerde hazret hakkındaki suizanları ve iftiraları cevaplamışımdır, en çok söylenen şey de, onun Lavrens’le işbirliği yaptığıdır(?). Oysa o öldüğünde Lavrens’in babası hatta dedesi bile doğmamıştır arada en az yüz küsur sene var.. Bilhassa bu bazı rabıtacı sofi kafirlerin ve laik tağutun komedi uydurmalarıdır bunlar! Elbette 3. devre Suudi mürtedler veya 2. devredeki bağiler olmasaydı şeyh hazretlerini bu gün bu millet belki de bir İmam Birgivi’yi bildiği gibi bilecek ve ismine antipati duymayacaktı. Çok da aleyhinde propaganda yapıldı, değil Vahhabiler, artık Muhammed Bin AbdulVahab kelimesi bile geçince insanlar rahatsız oluyor. Bunun asıl vebali Suudi hain mürtedleredir!

Kitabımızda 3 devrede Ashab-Tabiin arasındaki savaşlar ve 3 devrede Vahabilik bahsi diye, bazı benzerliklere de dikkat çekerek açıkladık burada girmeyeyim fazla; daha doğrusu her birinin bir sonrakine zincirleme gidip kartopu gibi büyüyen fitneye dönüşmesi ve bir sonraki musibete gebe olması veya sonrakilerce sömürülmüş olması sebebiyle benzetmiştik bu üç aşamaları; Kerbela ve Harre denen üçüncü devre olaylar ile ikinci devre olaylar yani Sıffın bir değildir, hele hele birinci devre yani tamamen bir yanlış anlaşılma ve gece ok atma provakasyonu kargaşası veya kısa küçük bir iç savaşımız olan Cemel , hiç de bir değildir. Üç dönem arasında da dağlar kadar fark vardır ve üçüncü devredeki zalimler iki tarafın da ‘bizim’ oldugu ilk ikiyi sadece sömürmüş ve onların davasına ihanet etmiştir, biz muhalifiz ve nefret duyuyoruz onlara, hele de olayları el altından kışkırtan derindeki meçhul failler olan o birilerine .. Aslında biz öncelikle görünmeyen münafıklara , mesela Cemel’de karanlıkta ilk oku atan gizli ellere, Sıffında hz Ammar RadıyAllahuanh’ı şehid eden ve belki hz Muaviye RadıyAllahuanh’ı bu yönde kışkırtan, ayartan derindeki birilerine, Kerbela ve Harre’de de Ehli Beytin Ashabın kanına el bulayan asıl ele başları her kimlerse onlara özellikle düşmanız…Bazen her şey kontrollü olmaz, liderlerin de kul olup her şeye müdahale edemediklerini düşünmek lazım. Neyse, Mekke’den Kufe’ye darbe amaçlı gidişi ne kadar hatalı bulsalar bile Hazreti Peygamber Aleyhisselatuvesselam’ın torunu ve ailesini alçakça hayvanca katletme hiçbir hatalı içtihadla vs açıklanamaz! Ve aynı şekilde; Hilafete karşı İngiliz Kraliyeti ile ve Yahudi Siyoniyye ile, Siyonist Nili örgütüyle, Sulubilerle vs birlik olup Ümmete o gün de ve tam doksan sene boyunca ve bu gün de hala arkadan -açıktan- vurmak hiçbir şekilde hata ile açıklanamaz bu irtidattır veya zındıklıktır tağutluktur..

Yezid’in Haccac’ın kafirliği ihtilaflıdır da Suudi’lerinkisi çok nettir kesindir.. Neyse..
Tarihi iyi okumalı, yoksa tarih değil tahrif olur..

(İstismar kavramına dikkat: Bazen bir hakikati en şiddetle savunan hatta tekelinde görme derecesinde kraldan kralcı dedikleri türden bir kendine endeksleme içindekiler aslında o hakikatin en mahrumu, en nasipsizi hatta haini, sömürücüsü olabiliyor. İsevilerle İsa Aleyhisselam, Rafızilerle Ali RadıyAllahuanh, Suudilerle Muhammed Bin Abdulvahab Rahmetullahialeyh, Faşistlerle Osmanlı Türk Halife ve Sultanları, veya da mesela; Sofilerle Kurandaki İhlas kavramı, Mealci Modernistlerle Kurandaki Akletmek kavramı, Haricilerle Tekfirle veya Azabla ilgili ayetler, Mürcielerle Rahmetle alakalı ayetler arasındaki alaka bu türden bir alakadır…Tamamen sömürü ve tahriftir, tek yönlü ve yanlı, adeta tek gözlü deccallik ve de çarpıtmadır..)

Şeyh hazretlerine bakışta çarpık gözlükleri olan fırkalar çoktur; Günümüzde kendilerini Selefi sanan Tekfirciler ve Hariciler kendilerini O’na nisbet ederler, oysa O mutlak ifadelerde çok net ve keskin olsa da muayyen tekfirde gayet mutedil idi.. Ve Suudcu Mürcieler de kendilerini O’na nisbet ederler, oysa bu günkü Batı işbirlikçisi Tağut Suudi Devleti’ni görse Şeyh ne derdi acaba?.. Bu çağdaş haricilerin ve de mürted suud yanlısı zavallıların bu zat ile alakaları sadece bir sömürüdür o kadar! Cihad Cemaati’nin Harb emir ve alimlerinin bakışı Ehli Sünnet bir bakıştır sadece.. Şeyh hazretlerine tabi olduklarını iddia eden Harici Telefiler ve Suudcu Mürcie Telefiler bir yana; bir de düşman olanlar ve hep ön yargıyla bakan hatta çamur atanlar vardır; Şiiler ve Sofiler.. Kuyruklarına çok bastığı için O’na düşmanlıkta en başta gelirler. Çokça da iftiralarda bulundular. En barizler iftira ve çarpıtmalardan biri İngilizlerle veya Lavrens ile işbirliği yaptığıdır(!) Oysa şeyh hazretleri öldüğünde Lavrens’in dedesi bile doğmamıştı (!) Bu ihaneti yapanlar 3. devre Vahabiler dediğimiz Şerif Hüseyin ve o günkü Suud’dur.. Bir diğer iftira da Osmanlı Hilafetine isyan eden bir baği olduğudur..

Bir İngilzi Casusunun İtirafları adlı sözde kitap ise Türkiye’de Rabıtacı Halidi Nakşiler tarafından yaygınlaştırılan bir masal kitabıdır sadece. Çeşitli dillere çevrilmişse de asıl ilk hali Farsça(?)dır.. Tahmin etmişsinizdir.. Arkasında Rafızi İran Tağutu var vesselam..

Hey muhterem! Bir taraftan Mürted Suudiler bir taraftan Rafızi İran sana en büyük düşmanlık ve ihaneti yapıyor! Biri iftira ve düşmanlıkta öbürü de sömürü ve tahrifatta ihanette yarışıyorlar!!!

Muhammed Bin Abdulvahab hazretleri Osmanlı’ya asla ve asla İsyan etmedi! Tekfir de etmedi. Evet, dönelim tekrar işin aslına; Bu günkü Arabistan uleması en başta da o ismini verdiklerim olmak üzere hep ittifakla o günkü Necd’in Osmanlı resmi hudutları içinde olmadığını ve buralarda bağımsız çokça emirliğin ve şeflerin olduğunu ve bu emirlerin şeflerin ara ara birbirleri ile savaştıklarını, ve bidatin hurafenin de alıp yürüdüğü yayıldığını ve şeyhin isyanının bu akidevi ve siyasi kaos-anarşi ortamına olduğunu söylüyorlar. Ve o günkü Nect çöllerinin devletin resmi sınırları içinde olmadığı bilgisi bilinen tarihin de Osmanlı resmi harita ve kayıtlarının da söylediği ile aynıdır ve doğrudur. Hatta şeyh hazretlerinin 88 yıllık ömrü hayatı boyunca 4 padişah gelip geçtiği, ve hiç birisine de olumsuz bir söz veya tavrının olmadığı, ve imama itaat gibi genel bir Ehli Sünnet kaidesine bağlı olduğunu söyler aynı ulema. Aşağıdaki bilgiler Selefi bir Arab siteden tercüme edilmiştir halen internette de [URL]http://selef.blogcu.com/seyhulislam-muhammed-bin-abdulvehhab-in-hayati-daveti-eserle/4363824 adresinde mevcuttur.. Aynı yazıda Şeyh hazretleri ve akidesi hakkında bir çok güzel bilgi daha vardır tavsiye ederim..


Muhammed Bin Abdulvahab Hazretleri

akıncızlfkr
"”Necid (Seyhin hareketinin baslangic noktasi) Osmanli devleti yönetiminde miydi veya Osmanli topraklari içinde miydi? Dr.Salih el-Abbud bu soruya söyle cevablandirir: „Necid hiç bir zaman Osmanli yönetiminde degildi, zira Osmanli devleti bu noktaya hiç ulasmadi, hiç bir vakit bir Osmanli valisi tarafindan yönetilmedi" Buna ilaveten Seyhin davetine basladigi dönemde Osmanli aslerleri hiç bir zaman bu bölgeye girmediler. Bu delil, kücük vilayetlere ayrildigi gercegi göz önünde bulunduruldugunda daha da kuvvet bulur. Bu, Cemiin Ali Effendi tarafindan yazilan hicri 1018/miladi 1609 tarihli „Kavanin al-i Osman Mudaamin defter el-divan" isimli bir Osmanli dökümaniyla da ispatlanmistir. Bu evrak Osmanli Devletinin hicri 11. yüzyilin baslarinda 23 vilayeti ayrildigi, bunlardan 14ünün arap vilayetleri oldugunu ve Necid bölgesinin bu vilayetlerin bir parcasi olmadigini te’yid eder. ( Akide’t-us Seyh Muhammed bin AbdulVehhab ve eserehu fil alem el-islam 1/27)

Dr.Abdullah el-Useymin der ki:"Muhammed bin AbdulVehhab davetinden önce Necid hiç bir zaman Osmanli devleti hakimiyetine girmedi ve Osmanli devletinin Necid bölgesinin içindeki yasama hiç bir tesiri ve nüfuzu yoktu. Aslinda hiç bir kimsenin nüfuzu yoktu zira beni Cabir’in veya beni Halid’in bazi bölgelerde ve beni Esref’in civarlarda ki nüfuzlari oldukca sinirliydi. Bunlardan hiç kimse bu bölgeye siyasi istikrar getiremiyordu, bundan dolayi Necid’in degisik bölgeleri arasinda sık sı savaslar oluyordu. Burada yasayan asiretler aralarinda siddetli catisiyorlardi." (bknz.Muhammed bin AbdulVehhab, hacetehu ve fikrehu, 11.s)

Biz de bu bahsi Seyh bin Baz’in bu yanlis ithamlara karsi söyledikleriyle kapatalim: Seyh Muhammed bin AbdulVehhab Osmanli hilafetine karsi isyan etmedi, cünkü Necid’in içindekin bölgeler Osmanli hakimiyetinde degildi. Necid daha ziyade aralarinda catismalarin, savaslarin ve kavgalarin oldugu kücük emirlikler ve birbirleriyle irtibati olmayan köylerden ibaretti. Ve her sehir veya köy ne kadar kücük veya büyük olursa olsun bir emir tarafindan yönetiliyordu. Dolayisiyla Seyh Muhammed bin AbdulVehhab Osmanli devletine karsi isyan etmemis, dogdugu bölgedeki karmakarisik/anarsik duruma karsi isyan etmistir." (Seyh bin Baz’in kaydedilmis bir bantindan)

Dr.Salih el-Abbud der ki: „Seyhin yasadigi dönemde (ki Seyh Muhammed bin AbdulVehhab 88 küsür sene yasamistir) dört padisah degistigi halde hilafet hiç bir mudahalede bulunmamis veya tepki vermemis veya hosnutsuzluk göstermemistir." (bknz. Mucellet el-Muctema, 510. mesele)

..Bu gülünc iddia hakkinda Mahmud Mehdi el-Istanbuli der ki:" Kalem sahibleri/yazarlar iddialarini ispatlamali ve delil bulmalidirlar. Eskiden yasamis bir sair demistir ki: ‘Sayet iddialar destekleyici delillerle ispatlanmazsa sadece ahmaklar için delil olurlar’."

Yukarida zikrettigimiz ifadelerde görüldügü gibi seyhe karsi yapilan suclamalar tutarsizdir. Buna ilaveten seyhin risale ve kitaplarinda ki belirgin akademik deliller onun yüksek ilmi seviyesine sahittir. Suclamalarin yalandan ibaret oldugu bir çok adil kisi tarafindan kayit altina alinan tarihsel dökümanlarla da ispatlanabilmektedir." (Abdulaziz bin Muhammed Ali Abdullatif "Daava’l-Munaviin li Daveti eş-Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab” 239.-240. s.) (Abdullatif bin Abdurrahman Alu’ş-şeyh "Misbahu’z-Zalam fi’r-Reddi ala Men Kezebe ala’ş-Şeyhi’l-İmam”, "Minhacu’t-Tesis ve’t-Takdis fi keşfi Şubuhati Davud bin Cercis”)””

Kısacası şeyhin namını sömüren birileri var piyasada ve bizim de bu konuda muhalif olduklarımız bunlardır, Suudi Tağutu ve bir kısım sözde selefi aslında telefi bir kısım Muasır Haricilerdir! Bu ve benzeri istismarcı, tahrifatçı veya hain taifelerledir bizim sorunumuz, Şeyh hz ile değil, bilakis çoğu zaman şeyhin eserlerinden istifade eder ve ona Rahmet dileriz. Bu meselenin de aslı faslı budur! Şeyh hazretlerini ve Selefiliği sömüren istismarcı bir kısım Harici ahmaklara ve Muasır Suudi hainlere ve de Rafızi ve bazı Sofi müfterilere duyrulur..

Sonuç:

1) Şeyh Muhammed Bin Abdulvahab hazretleri büyük bir İslam-Ehli Sünnet Vel Cemaat-Selefi Alimimizdir.

2) Şeyh hazretleri haşa bidatçi, fitneci veya ajan değildir ve asla da Osmanlı Hilafetini tekfir etmedi, isyan da etmedi, biatını da bozmadı.. Bu tür iddialar bazı O’nu "Sömürücü” Suudcuların ve Muasır Haricilerin, ve O’na çamur atmak isteyen "Müfteri” Şii ve Sofilerin iftira ve tahrifleridir..

3) Şeyh hazretlerinin adından esinlenilerek Vahhabiler denen Selefi Uyanış Hareketi ve de Sömürücüleri toplam üç devredir. İlk devredekiler yani Şeyh hazretleri ve o günkü Suud ve tabileri sevenleri bizimdir, İkinci devrenin durumu şüphelidir, Üçüncü devre Vahabiler dedikleri ve 1917 de Siyonist Nili örgütü ile, Yahudi Sulubilerle, ve Haçlı İngilizlerle Tapınakçı Masonlarla bir olup Osmanlı Hilafetine ihanet eden Şerif Hüseyin ve Suudlar ise açıkça mürtetdir tağuttur..

Bu bahsi geçen baş tağut ve münafıklar;

Sulubilere ve Suudilere Arabistan’ı,

Sabatayist Yahudilere Kemalistlere de Türkiyye’yi

Anlaştıkları üzere hediye ettiler; biri güneyden biri kuzeyden merkezden,
birlikte Hilafetin başını yemelerinin ödülü olarak!..

Bu konuda bizim "Kitabul Akıncı” adlı eserimizde ve bunun şerhi mahiyetindeki sesli
"İslam ve Dünya Tarihi Sohbetleri”mizde ve "Filistin’den Yahudi’yi Hicaz’dan Suudi’yi” başlıklı ve de

"Sulubi Kemal Atam ve Sabatayist Kemal Ataturk” başlıklı vs Reddiyelerimizde daha fazla analizler deşifreler ve lazım gelen isbat ve izahat yapılmıştır..

Akıncı Zülfikar

resimleri yapıştıramıyorum, engellenmiş sanırım.. neyse önemli değil. bir iki bildik harita aslında.

osmanlı haritalarında nect dışarda gözükür dikkat ederseniz..


Yanıt: Muhammed Bin Abdulvahab Hazretleri

ehli-sunnet
Ehl-i Sünnet alimimiz pehhh Tanımasak tamam dicez 🙂


Yanıt: Muhammed Bin Abdulvahab Hazretleri

akıncızlfkr
maşAllah kardeş..
ben yapıştırdım aynı dakika içinde cevap attın,
belli ki çok süratli okuyorsun…

Bu ne acele! haşa bir kafirden tağuttan bahsetmedik burada!
sana muhalif selefi bir alim olabilir, amma okuyup sonra yorum yazsaydın daha samimice olurdu..

daha ne yazdığını bile okumadan hazır cevaplara, yüklenmiş paket programlara hiç vaktim yok laf dalaşına, ben ancak ilmi delillerle münazara yaparım.. selametle..


ehli-sunnet
Hangi ilmi Delillere Teymiyyenin delilleri ilemi ?

İLİM

Önceki Meşayıı Alimleri kötülemeklemi ilim ?Benim şeyhlerimden hiç kimse, La ilahe illAllah’ın manasını bilemedi. (Muhammed bin Abdülvehhab’ın Riyad halkına gönderdiği risale, 2/137-138)

Müslümanları Tekfir Etmekmi İlim ? (Essuhubul Vabile s.39, Acaibul Asar 7/146)

Cehennemin Sonsuz Olduğunu iinkar etmekmidir ilim? (El-kavlul-Muhtar Lifenai el-Nar, Ateşin Faniliği İçin Seçkin Söz, Abdulkerim Elhamid. S.7 Riyad)

Ebu Cehili ve Ebu Lehebi Müslümanlardan üstün tutmakmı ilim? Ebu Leheb ve Ebu Cehil bile, la ilahe illAllah Muhammedün Resulullah dediği halde, evliya ile tevessül eden Müslümanlardan daha çok muvahhid ve imanları daha ihlâslıdır. (Tevhidi nasıl anlarız? Muhammed Başemil s.16, Riyad)

Peygambere Salawat Getirmek Şirk mi ilim ?Allahümme salli ala Muhammed tıbbil-kulubi ve devaiha ve afiyetil ebdani ve şifaiha ve nuril-absari ve diyaiha sözü şirktir. (Tevhide Nasıl Hidayet Oldum, Muahmmed Cemil Zeno, s. 83, 89 Darul-Feth Al-Şarika)

La İlahe İlalah Demek Bidat ve şirkmi ?La ilahe illAllah diye zikretmek bid’at ve şirktir. (Yasak Halkalar, Husam el-Akkad.s .25 Dar el-Sahaba, Tanta)

TASAVVUF Düşmanlığımı ilim ?Yahudilerden önce tasavvufla savaşın; çünkü onlarda Mecusi ruhu vardır. (El-Mecmua el-Mufid min akidet el-tevhid, s.102 Mektab Darül-fikr, Riyad)

Peygamberi ve Evliyaları Vesile ederek dua etmek Şirkmi ? Peygamberin hürmetine demek caiz değildir. (Et-Tevhid, s.70, Riyad)
Mısır’ın en büyük tanrıları Ahmed El Bedevidir. Şam ehli de, İbni Arabî’ye taparlar. Hicaz ve Yemen halkı arasında puta ve kabirlere tapmak küfrü yayılmıştır. (Feth-ul Mecid, s.216–217)

Mübarek gecelere Bid’at demekmi ilim ?
Şaban ayının 15’ini namaz ve oruçla geçirmek haramdır. (Et-Tevhid, s.101, Riyad)
Peygamberin mevlidini kutlayarak Yahudiliğe benziyorlar. (Et-Tevhid, s.115-116; Et-Tehziru min el bid’a, s.5, Riyad)
Dini geceleri kutlamak haramdır. (Et-Tevhid, s.120, Riyad

Peygamber efendimizin kabrini ziyaret etmek ile ilgili hadisleri inkarmı ilim?
Peygamber kabrinin ziyaretiyle ilgili rivayet edilen hadisler yalandır. (Et-Tahkik vel İzah li-Kesir min Mesail el-Hac vel-Umre vez-Ziyare, s.89)

Resulullahın kabrini ziyarete gitmek Haramdır demekmi ilim ?Hacı olsa da uzaktan Medine’ye Peygamberin kabrini ziyaret için gelmek haramdır. (Et-Tahkik vel İzah li-Kesir min Mesail el-Hac vel-Umre vez-Ziyare, s.88, 89, 90)

D.İslam

Ana kurallarınız bunlar bunlar ilimmi ?


altinkalp
ßen ilim Sahibiyim demiyorum ama ßu yazıları daha önce 2 3 defa okudum. ki ßen okuduysam ehli-sünnet kardeşim ezberlemiştir.

Çevremdeki insanlardan gördüğüm kadarıyla sizler…

Camideki imama kafir diyorlar.
Şahı Nakşibend Sonuna (k.s.) ekledim diye bana şirke düştün dediler.
teravih namazını 20 rekat kıldım diye bidat dediler.
Atatürk heykelinin önünden geçdim diye taguta tapanlardanmısın dediler (sümme haşa)
Cuma namazına gidiyorum diyorum. Olmaz Bu cuma namazlarını kılmak uygun değildir dediler.

Rabbim Bizleri affetsin.


akıncızlfkr
ehli sünnet rumuzlu kardeş; sadece şeyh M Bin Abdulvahab hz ne direk Ona ait olan eserlerden delil getirelim, sonradan yapılan bazı şerhlerden değil. Ayrıca, gerel Ona ait eserlerde gerek sonraki Nect ulemasından olsun verdiğin örnekleri tek tek masaya yatırmak lazım; nerden nasıl makasladın, cımbızladın veya çarpıttın. bakmak lazım. zaman alacak.. Bunlar delil değildir şeyh hz ni ve selefi akideyi çürütmen için..

İddialarından Bir kaçını kısaca cevaplayacağım vaktim de az face book da yayındaki hesabımdan başka hiç bir siteye yazmıyorum, yazışmıyorum artık, sayfama gel varsa facen, ekle beni ve sayfamdaki notlar ımda gerekli reddiyeler vardır.. mesela "Cüppeli Ehmet, Yoga ve Kamasutra" başlıklı olandan veya "Tevbe veren Şeyhler" adlı yazılarımızdan başla okumaya.. bazen bir iki siteye buraya da oldugu gibi, yapıştırdığım yazılarım dışında nette sadece face deyim şu anda, mümkünse ordaki çalışmalara göz atmanı öneririm..

Verdiğin misallere gelince; mesela hemen şu Cehennemin ebediği bahsine değineyim, bu konuda bir Hz Ömer adıyAllahuanh hadisi vardır, elbette hadis problemlidir biraz, biz de onunla amel etmeyiz zaten, yani elbette cehennem ebedidir; amma neticede kaynaklarımızda böyle bir hadis yer bulmuş. İmam İbni Teymiyye hz de bu konuda farklı farklı şeyler söylemiş, imam hz nin bu konuda dediklerine dair mesele ihtilaflı hatırladığım kadarıyla; yani imam hz cehennem ebedi değildir demiyor. amma bir derdin var ise, evvela bu hadisin ravilerinin selef ve ashabın haşa yakasına yapışman gerekir..

Bidat Tahrifat ehli, gulat derece sapanlar elbette Ehli Kitabdan dahi aşağıdır, ve ehli kitab ın kestiği yenir kızı ile evlenilir, lakin zındıklarınkisi ile asla. Burada herhangi küçük bidatleri olan sözüm ona mesela cehri zikir yapan sofiler, veya başka küçük bidatleri olanlar asla kastedilmez. Ehli Sünnetin dışında hatta Tevhidden çıkmış gulat sapıklar kastedilir vahdetivücutçu veya hurufi sofiyye, veya rafızi şiiler, modernist gulat mutezili de denebilecek bazı felsefeci reformcular, laik tağutlara ululemir diyen gulat mürcie, ashabı bile tekfir edecek kadar tekfirde sınır tanımaz hariciler vs.. Bunlar elbette ehli kitab değil, ehli şirk veya ilhad yani "ilkel din" veya "kitabsız din" statüsündeki mecusi-dürzi-haşhaşi-batıni-hurufi-karmati-kalenderi-hürremi-cehmi-dehri-nuseyri-yezdi-komünist-faşist-demokrat vs gibi muzırlardır.

Kabircilik de bidattir. Biz "üç mescid" hadisinden dolayı üç mescid için sefer ederiz. orda namaz kılmak efdal diye. Orda namaz Mescidden dolayıdır, kabirden dolayı değil. Elbette kabir ziyareti dinde yasaklı değil amma bazı şartları var. Ulema da buna dikkati çekmiş. En güzel eser de bu konuda, İmam Birgivi hz nin Kabir Risalesidir.. mutlaka okumalısınız..

Kelimei Tevhid zikri için veya bildiğimiz Slavat için şirk veya haram diyen bir tane nect alimi göster bana?

Sen salavatın içine kalplere şifa veren ya da imdat eden gibi sıfatlar sokup Allah Tealaya ait olan sıfatları Peygamber Aleyhisselam a verirsen elbette bu şirk olur, istersen sen buna salavat de netice değişmez..

Yüzüsuyu hörmetine vs söylemler deyimler bidattir. Ebu Hanife hazretleri Hazreti Peygamber Aleyhisslam hörmetine demeyi bile mekruh olarak görmüştür, tahrimen.. Diğer zatları sen düşün. Duada tevessül ancak üç şekilde olur, geri her tevessül bidattir.. Allah Teala nın "isimleriyle esmaul husna ile" tevessül; "kendi" salih amellerimizle tevessül ve salih bir kulun -zatı ile değil- "duasını alarak dua ettirerek" tevessül..

Bak kardeş, Evliya, Keramet, Şefaat, Zikir, Taklid-İttiba, bunların hepsinin dinde yeri vardır hakdır, amma Hakkın bir kısmını gizler veya batılla karıştırırsan o zaman senin şefaat ya da keramet tarifin şirk dolmuş olur vesselam.. Biz de bunu söylüyoruz selefi ulema da.. çarpıtmayalım..


ehli-sunnet
Şimdi biz bid’atçi OLduk demi eğer Ehl-i Sünnet Bid’at ise Vehhabiler Bid’atın dibine kadar batmıştır Allahu Alem

İngiliz Casusunun İtirafları Kitabını okumanızı tavsiye ederim..


Kayıtsız Üye
hımmm düşündürücü İ N G İ L İ Z casusu :DD


Kayıtsız Üye
Abdulvehhab sapık bir kişidir, alim olan kardeşi süleyman ibni abdulvehhab onun için" hadiste zikredilen necidden doğacak şeytanın boynuzu kardeşimdir"demiştir, yine kendi zamanının mekke müftüsü 4-5 eser telif etmiştir abdulvehhabın sapıklıkları hakkında, mesela el fitnetül vehhabiye yada er reddü alel vehhabiye diye bunların çağırdığı din islam değil kendi icat ettikleri din demiştir, lanetullahi aleyh denilir böyleleri hakkında


Kayıtsız Üye
yahudilerle bir olup mezhep kurmuşsunuz bide hz deyip duruyor münafıa muta nikahını kıyıp kıyıp karılarla yatan bir adam veee hz ömerden daha iyi bir alimim diyen nefsine uyan bir insan ınsanların beynini yıkamayı bırakın


Kayıtsız Üye
Peygamberimiz sallAllahu aleyhi vesselam bu adamdan hadisinde bahsediyor. Akinciya inanmayın .


Kayıtsız Üye
abdulvehhab bir sapik insan.amannnnn onun fikirlerine uymayin.ehli sünnet dışı fikirleri var.


Kayıtsız Üye
akıncı kardeşim Allah razı olsun şeyh başımızın tacıdır elhamdulillah biz seleflerimiz olan sahabe tabiin in yolundayız insaAllah


abdulvahap, abdulvahap kimdir, abdulvahap hazretleri kimdir

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();