Peygamberimizin rumlara karşı düzenlediği seferler nelerdir?
Kayıtsız Üye
peygamberimizin rumlara karşı düzenlediği seferler nelerdir?
Cevap: Peygamberimizin rumlara karşı düzenlediği seferler nelerdir?
Desert Rose
futuvvet.com/sonpeygamber/hzibrahim.htmlTEBÜK SEFERİ
Hicretin 9. yılında, Hristiyan Araplar, Rum hükümdarı Heraklius’a,
– Peygamberlik iddiasında bulunan adam öldü. Müslümanlar da kıtlık ve yokluk yılları geçiriyorlar. Eğer onları senin dinine katmak istiyorsan, şimdi tam sırası.
diye mektup yazdılar. Bunun üzerine 40.000 kişilik bir ordu Bizans tarafından silahlandırılarak yola çıktı. Ordunun yola çıktığı haberi Hz.Peygambere (s.a.s) de ulaşmıştı.
Hz.Ömer (r.a), durumu şöyle anlatıyor:
Müslümanların gözünde Rumlardan daha korkunç düşman yoktu. Çünkü onların sayıları, savaş atları ve askeri hazırlıkları hakkında bilgileri, gelip giden tüccarlardan öğrenmiş bulunuyorduk. Resulullah (s.a.s), Rumlarla savaşmak üzere hazırlanılmasını emretti. Daha önceleri, bir gazaya çıkarken maksadını açıklamaz, başka bir yere gitmek istediği de sandıracak bir dil kullanırdı. Tebük seferinde ise böyle yapmadı. Halkın tam olarak hazırlanabilmesi için, gidilecek yerin uzaklığını, kıtlık ve zorluk zamanı olduğunu, düşmanın çokluğunu açıkça bildirdi. Savaşa hazırlanmaları için Mekke’ye ve diğer Müslüman kabilelere de haber gönderildi.
Savaş hazırlıkları başladığı sırada kıtlık hüküm sürüyordu. Sıcakların en şiddetli olduğu, hurmaların olgunlaşmaya başlayacağı zamanlardı. İnsanlar meyve ağaçlarının gölgesinde oturacağına, sıcak ve zorluklara katlanarak sefere çıkmak zorunda kalıyorlardı. Bu yüzden seferberlik davetine karşı ağır davranılıyordu. Bunun üzerine şu ayetler indirildi:
Ey îman edenler! Size ne oldu da: "Allah yolunda hep birden savaşa çıkın" denildiği zaman yere çakılıp kaldınız? Âhiretten (vazgeçip, yalnız) dünya hayatına mı râzı oldunuz? Ama dünya hayatının faydası (ve refahı) âhiretin yanında pek azdır.
9/38
Eğer hep birden (emredilen savaşa) çıkmazsanız, (Allah) size acıklı bir azapla azâbeder ve yerinize başka (itaat eden) bir topluluk getirir. O’na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Allah her şeye kâdirdir.2
9/39
Hicretin dokuzuncu yılı idi. Bizans İmparatorluğu, müslümanları imhâ etmek için yaklaşık 40 bin kişilik bir ordu toplayıp Şam tarafından yola çıkmıştı. Bunu haber alan Rasûlullah (s.a.v.) de derhal onlara karşı savaşılacağını açıktan ilan etti ve ordu toplamaya başladı. Fakat münâfıklar gitmemek için, "Yol uzun, mevsim sıcak, mahsullerimiz ortada" diye müslümanları caydırmaya çalışıyorlar, hatta "Onlarla savaşmak bir çılgınlık" diyorlardı. Çünkü münâfıklar îmanlarına göre değil menfaatleri doğrultusunda hareket ederler. Hatta bazı yeni müslümanlar da bunlara kanarak gitmek istemiyorlardı. Fakat Rasûlullah (s.a.v.), ashâbın gayret ve yardımıyla yaklaşık 30 bin kişilik bir ordu toplayıp yola çıktı ve Tebük’e kadar gittiler, on gün orada kaldılar, fakat karşı taraf gelmeyince iki ordu karşı karşıya gelmedi. Fakat Eyle, Ezru gibi bazı Bizans kasabaları, kendiliklerinden İslâm devletinin hâkimiyetine girdiler. Böylece hükmen de olsa, bir gâlibiyet elde edildi. Bu iki âyet, müslüman ve münâfıkların davranışları hakkında inmiştir. Bu türlü davranışlar, her devirde görülmüştür (Bûtî, s. 416-418; Gazzalî, s. 435-442).
Eğer siz, o (Allah Rasûlü’)ne yardım etmezseniz (mühim değil), muhakkak ki Allah, ona yardım etmiştir: Hani vaktiyle kâfirler onu iki kişinin biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları (hicretine sebep oldukları) zaman, (Ebû Bekir’le) ikisi (Sevr dağında) mağarada iken, arkadaşına. "Üzülme, Allah mutlaka bizimle beraberdir" diyordu. (İşte o zaman) Allah, o(na yardım etti ve arkadaşının kalbi)ne huzur ve güveni indirdi. O’nu, görmediğiniz askerlerle kuvvetlendirdi. Böylece inkâr edenlerin sözünü (dâvâsını) en aşağı kıldı. Allah’ın (tevhid) kelimesi ise, o çok yücedir. Allah mutlak gâliptir, eşsiz hüküm ve hikmet sâhibidir.
9/40
(Bu âyet-i kerîmedeki genel çağrıdan, 91’inci âyetle ciddî hasta, güçsüz ve fakirler muaf tutulmuştur.)
(Ey mü’minler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak (kolay-zor; silahlı-silahsız; binekli-yaya; genç-yaşlı, hangi halde olursanız olun)1 hep birlikte seferber olun, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, sizin için bu daha hayırlıdır.
9/41
Hz.Peygamber (s.a.s), Müslümanların savaşa hazırlanması için onları gayretlendiriyor, durumu müsait olanların orduya yiyecek ve binek yardımında bulunmasını istiyordu. Bunun üzerine hali vakti yerinde olan Müslümanlar, karşılığını Allah’tan bekleyerek mallarından getirmeye başladılar. Bu hususta tatlı bir yarış da başlamıştı.
Hz.Ömer (r.a), bunu şöyle anlatıyor:
Ebu Bekir (r.a), beni daha önce geçmişse, ben de onu bugün geçerim” diye içimden geçirerek bağışlayacağım malımı getirip teslim ettim. Hz.Peygamber (s.a.s),
– Ey Ömer! Ev halkına ne bıraktın?
– Sana getirdiğimin yarısını!
Sonra EbuBekir (r.a) de gelip bağışını yaptı. Sanki onu herkesten gizler gibiydi. ResulAllah’a (s.a.s) usulca verdi. Getirdiği 4.000 dirhem gümüştü. Hz.Peygamber (s.a.s), ona da sordu:
– Ey Ebubekir! Sen ev halkına ne bıraktın?
– Onlara Allah (c.c) ve Resulünü bıraktım.
Hz.Ömer (r.a) ağlayarak:
– Anam, babam sana feda olsun Ey EbuBekir! Hayır yolunda hiçbir yarış yapmadık ki, sen beni geçmiş olmayasın. Artık anladım ki, hiçbir şeyde seni geçemeyeceğim!
Hz.Osman,(r.a) o günlerde bağışın en büyüğünü yaptı. Hiç kimse onun kadar yardımda bulunmadı. O sırada Şam’a bir ticaret kervanı düzenlemiş bulunuyordu. Hz.Peygamber (s.a.s), mescidte halka hitap edip ordu için yardım isteyince, Hz.Osman ayağa kalkıp,
– Ya Resulullah (s.a.s)! Allah yolunda, sırt çullarıyla birlikte 100 deve vermeyi üzerime alıyorum.
Hz.Peygamber (s.a.s), konuşmasına devam etti. Hz.Osman (r.a) tekrar ayağa kalktı:
– Ya Resulullah (s.a.s)! Ben, Allah yolunda, sırt çullarıyla birlikte 100 deve daha vermeyi üzerime alıyorum.
Hz.Peygamber (s.a.s), konuştuğu yerden indi. Hayretten elini sallıyordu. Daha sonra da elbisesine doldurup getirdiği bin altını Hz.Peygamberin (s.a.s) kucağına döktü. Hz.Peygamber (s.a.s), altınları eliyle evirip çevirirken,
– Ey Allah’ım! Ben Osman’dan razıyım. Sen de razı ol!
diye dua ediyordu.
Kadınlar da ellerinden gelen yardımı yapmaktan geri durmuyorlardı.
Ümmü Sinan El-Eslemi der ki:
– Aişe’nin evinde Resulullah’ın (s.a.s) önüne serilmiş bir örtü gördüm ki, üzerinde fildişinden bilezikler, halhallar, yüzükler, küpeler ile Müslümanların savaşa hazırlanması için kadınların gönderdiği bir takım eşyalar vardı.
Bu arada Müslüman olmuş görünen, ama eski inançlarını terk etmemiş olan münafıklar, sefere çıkmayı engellemek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Onlar için de Kur’an ayetleri indi:
Allah’ın Rasûlü(nün emri)ne muhâlefet ederek (Tebük seferine gitmeyip) geri kalan (münâfık)lar, (Medîne’de kalıp) oturmalarıyla sevindiler. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşmayı çirkin gördüler de: "Sıcakta sefere çıkmayın" dediler. (Onlara) de ki: "Cehennem ateşi sıcaklık bakımından daha şiddetlidir. Keşke iyice bilmiş olsalardı!"
9/81
Artık kazandıkları (günahları)nın cezâsı olarak az gülsünler, çok ağlasınlar.
9/82
Tebük, Vadîlkura ile Şam arasında Hıcr ile Şam’ın başlangıcı arasındadır. Tebük ile Medine arası 12-14, Şam’a da 11 merhaledir. (Bir merhale, askerî birliğin yaya olarak bir günde alacağı yoldur.) Tebük seferi 30.000 mevcutla hicretin 9. yılında recep ayında olmuştur. Bu sefer, son derece sıcak ayda yapıldığı için buna ‘Güçlük zamanı’ denmiştir (9/117).
Sonunda ordu hareket etti. Toplanan Müslümanların sayısı 30.000’i buluyordu. Orduda on bin at, On iki bin deve bulunuyordu.
alıntı…
peygamberimizin rumlara karşı düzenlediği sefer, peygamberimizin rumlara karşı düzenlediği seferin adı, peygamber efendimizin rumlara karşı düzenlediği sefer