Levlake levlak lemma Halaktul Eflak – M.İslamoğlunun ”uydurma” itirazına cevap
ogamest
Biz Bunun manasının doğru olduğunu söyleyerek ”Resulullaha iftira ediyormuşuz.”
Sen olmasaydınSual: Allahü teâlâ, Peygamber efendimiz için, (Eğer sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım) buyuruyor. Bu kudsi hadis hakkında bilgi verir misiniz? (Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım) kudsi hadisine, kim niye karşı çıkıyor?
CEVAP
Resulullahın üstünlüğünü anlamayan veya ona düşman olan yahut hadis-i şeriflere rast gele uydurma diyenler, karşı çıkar.
Âdem aleyhisselam, Arşta gördüğü nurun mahiyetini sual etti. Hak teâlâ buyurdu ki:
(Bu nur, gökte Ahmed, yerde Muhammed denilen, zürriyetinden bir peygamberin nurudur. O olmasaydı, seni de, yer ve gökleri de yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye]
Allahü teâlâ yine buyuruyor ki:
(Ya Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismi ile her ne isteseydin, kabul ederdim. O olmasaydı, seni yaratmazdım.) [Hakim]
(Ey Resulüm, İbrahim’i halil [dost], seni de habib [sevgili] edindim. Senden daha sevgili hiç bir şey yaratmadım. Senin, benim indimdeki yüksek derecenin bilinmesi için dünyayı ve dünya ehlini yarattım. Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye]
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Âdem aleyhisselam Cennetten çıkarılınca, ya Rabbi, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet diye dua etti. Allahü teâlâ ise, [ne cevap vereceğini bildiği halde, cevabını da diğer insanların duyması için] Ya Âdem, onu henüz yaratmadım. Nereden bildin? buyurdu. Âdem aleyhisselam da, Arşta “La ilahe illAllah Muhammedün Resulullah” yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki: Ya Âdem doğru söyledin. O bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed aleyhisselam olmasaydı, seni yaratmazdım ) [Taberani]
(Allahü teâlâ, İbrahim’i halil edindiği gibi beni de halil edindi.) [Mevahib-i ledünniyye]
Şu halde Peygamber efendimiz hem habibdir, hem halildir.
(Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım) kudsi hadisi, Marifetname’nin ön sözünde, Yusuf-i Nebhani hazretlerinin Envar-ı Muhammediyye kitabının 13. sayfasında ve imam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat’ının 122. mektubunda vardır.
Mektubatın farisi haşiyesinde, bu hadisin Deylemi’nin Firdevsinde bulunduğu bildirilmektedir. Deylemi de, Buhari ve diğer muhaddisler gibi, meşhur ve muteber bir hadis âlimidir.
Mektubat-ı Rabbaninin 3.cildinde, (Sen olmasaydın Cenneti yaratmazdım), (O olmasaydı kâinatı yaratmaz, rububiyetimi izhar etmezdim) kudsi hadisleri de bildirilmektedir.
Miracda Allahü teâlâ, Peygamber efendimize, (Senden başka her şeyi senin için yarattım) buyurunca, Resulullah sallAllahü aleyhi ve sellem de, (Ben de senden başka her şeyi senin için terk ettim) dedi. (Mirat-i kâinat)
Sen olmasaydınSual: Allahü teâlâ, Peygamber efendimiz için, (Eğer sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım) buyuruyor. Bu kudsi hadis hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Âdem aleyhisselam, Arşta gördüğü nurun mahiyetini sual etti. Hak teâlâ buyurdu ki:
(Bu nur, gökte Ahmed, yerde Muhammed denilen, zürriyetinden bir peygamberin nurudur. O olmasaydı, seni de, yer ve gökleri de yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye]
Allahü teâlâ yine buyuruyor ki:
(Ya Âdem, Muhammed aleyhisselamın ismi ile her ne isteseydin, kabul ederdim. O olmasaydı, seni yaratmazdım.) [Hakim]
(Ey Resulüm, İbrahim’i halil [dost], seni de habib [sevgili] edindim. Senden daha sevgili hiç bir şey yaratmadım. Senin, benim indimdeki yüksek derecenin bilinmesi için dünyayı ve dünya ehlini yarattım. Sen olmasaydın, kâinatı yaratmazdım.) [Mevahib-i ledünniyye]
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Âdem aleyhisselam Cennetten çıkarılınca, ya Rabbi, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet diye dua etti. Allahü teâlâ ise, [ne cevap vereceğini bildiği halde, cevabını da diğer insanların duyması için] Ya Âdem, onu henüz yaratmadım. Nereden bildin? buyurdu. Âdem aleyhisselam da, Arşta “La ilahe illAllah Muhammedün Resulullah” yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki: Ya Âdem doğru söyledin. O bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed aleyhisselam olmasaydı, seni yaratmazdım ) [Taberani]
(Allahü teâlâ, İbrahim’i halil edindiği gibi beni de halil edindi.) [Mevahib-i ledünniyye]
Şu halde Peygamber efendimiz hem habibdir, hem halildir.
(Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım) kudsi hadisi, Marifetname’nin ön sözünde, Yusuf-i Nebhani hazretlerinin Envar-ı Muhammediyye kitabının 13. sayfasında ve imam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat’ının 122. mektubunda vardır.
Mektubatın farisi haşiyesinde, bu hadisin Deylemi’nin Firdevsinde bulunduğu bildirilmektedir. Deylemi de, Buhari ve diğer muhaddisler gibi, meşhur ve muteber bir hadis âlimidir.
Mektubat-ı Rabbaninin 3.cildinde, (Sen olmasaydın Cenneti yaratmazdım), (O olmasaydı kâinatı yaratmaz, rububiyetimi izhar etmezdim) kudsi hadisleri de bildirilmektedir.
Miracda Allahü teâlâ, Peygamber efendimize, (Senden başka her şeyi senin için yarattım) buyurunca, Resulullah sallAllahü aleyhi ve sellem de, (Ben de senden başka her şeyi senin için terk ettim) dedi. (Mirat-i kâinat)..
Cevap: Levlake levlak lemma Halaktul Eflak – M.İslamoğlunun ”uydurma” itirazına cevap
@mir
< Biz Bunun manasının doğru olduğunu söyleyerek >
hadis olduğu iddia edilen bir metne “manen doğru” demek
“bu metnin senedi bırakın sahih olmayı, zayıf bile değildir. senedinin tutunacak bir kulpu yoktur” demektir
yani hadisin uydurma olduğunu peşinen kabul etmektir
ha buna rağmen uydurma bir metne “manen doğrudur” demek
muhaddsilerin
bir hadisin senedini
ve o seneddeki ravilerin hallerini araştırmalarının sebebini anlamamaktır
“isnad dindir. dininizi kimden aldığınıza dikkat ediniz” sözünü anlamamaktır
hadis olduğunu iddia ettiğiniz metnin
varsa sahih bir senedi
verirsiniz biz de bakarız
Cevap: Levlake levlak lemma Halaktul Eflak – M.İslamoğlunun ”uydurma” itirazına cevap
ogamest
Yukarıdaki yazıda zaten hadisler var.
Sahihayna ilave olan (Buhari Müslime) Hakim den bir hadisi şerif var. ”O olmasaydı seni yaratmazdım” diye.
Taberani bunu nakletmiş.
Ayrıca Mektubat-ı Rabbani sahibi İmam-ı Rabbani elf-i sani(1000 asrın müceddidi) de mektubatın 3.cildinde yazmıştır.
Risale-i Nurlarda da bu hadis-i şerif geçmektedir.
Şualar | On Beşinci Şuâ | 537
bastığı gibi, her zamanda üç yüz elli milyon ehl-i imanın sırrınca, hergün işledikleri bütün hasenatlar ve hayırların bir misli Muhammed aleyhissalatü vesselamın defter-i hasenatına gitmesi ve o tek şahsiyet-i Muhammediye (a.s.m.), yüzer … tefekkürle baktığım yirmiden ziyade şehadetlere işaret eden: 1 sen olmasaydın [ya Muhammed], sen olmasaydın kainatı yaratmazdım. (hadis-i kudsi: keşfül- hafa, 2:164; hadis no: 2123. ) 2 bir şeye
Mesnevi-i Nuriye | Reşhalar | 24
kendisine yaptıran ancak bir kuvve-i kudsiyedir. evet, bilhassa ceziretü’l-arabda yaptığı inkılap ve icraata bak: sen olmasaydın (ya Muhammed), sen olmasaydın kainatı yaratmazdım. (ali el-kari, şerhü’ş-şifa, 1:6; acluni, keşfü’l-hafa, 2:164.)
Mektubatın farisi haşiyesinde, bu hadisin Deylemi’nin Firdevsinde bulunduğu bildirilmektedir Deylemi de, Buhari ve diğer muhaddisler gibi, meşhur ve muteber bir hadis âlimidir.
Not:”Ben yalnız ‘Buhari ve Müslim’i tanırım” diyorsanız, orası sizin bileceğiniz iş.
Cevap: Levlake levlak lemma Halaktul Eflak – M.İslamoğlunun ”uydurma” itirazına cevap
@mir
< Yukarıdaki yazıda zaten hadisler var.
Sahihayna ilave olan (Buhari Müslime) Hakim den bir hadisi şerif var. ”O olmasaydı seni yaratmazdım” diye.
Taberani bunu nakletmiş. >
bu şekilde bir hadis var mı varsa sahih mi? bilmiyorum
varsa ve sahihse bile bu yukardaki metni uydurma olmaktan kurtarmaz
zira Resulullah’ın ağzından çıkmadığı halde
onun söylediği iddia edilen her söz uydurma hadistir.
< Ayrıca Mektubat-ı Rabbani sahibi İmam-ı Rabbani elf-i sani(1000 asrın müceddidi) de mektubatın 3.cildinde yazmıştır.
Risale-i Nurlarda da bu hadis-i şerif geçmektedir. >
hadisler ancak muhaddislerin eserlerinden alınmalıdır
zira onlar Resulullah’a aid olduğu iddia edilen tüm metinleri
metin, sened ve ravi süzgecinden geçirmiş
ve ancak ondan sonra eserlerine almışlardır
bahsettiğiniz şahıslar ise hadis ehli değildir
bir kişinin salih bir zat olması onun rivayet ettiği her hadisin doğru olduğu anlamına gelmez
bakın Müslim Sahih’inin mukaddimesinde bu konuda neler söylemiş
alıntı yaparak yazıyorum
< tabiin veya tebei tabiinden İbni Ebi’z-Zinâd’dan , o da babasından naklen rivayet etti. Babası şöyle demiş:
Medine’de hepsi güvenilir yüz kişiye yetiştim ki, onlardan hadîs kabul edilmez; haklarında: «Hadîs ehli değildir.» denilirdi.[yani bir insanın güvenilir bir Müslüman olması ayrı bir şey kendisinden hadis nakledilecek kadar işin ehli olması apayrı bir şey]
Yahya b. Saîd el-Kattân’dan o da babasından naklen rivâyet etti. Babası şöyle demiş:
— «Salih kimselerin, hadiste olduğu kadar hiç bir şeyde yanıldıklarını görmedik.» ibni Ebi Attâb dedi ki:
— «Bunun üzerine bizzat ben Muhammed b. Yahya b. Saîd el-Kattan’la görüştüm; ve kendisine bunu sordum. Babasından naklen şunları söyledi:
«Hayır ehlini, hadiste olduğu kadar hiç bir şeyde yanılmış görmezsin.» demiş.
[Prof. Dr. İsmail L. Çakan, Anahatlarıyla Hadis, Ensar Neşriyat, shf. 203’te bu ifadeyi şöyle vermiş: Salih kişileri hiçbir şeyde hadiste olduğu kadar yalancı görmedik.]
Bize Hammâd b. Zeyd rivayet etti. Dedi ki:
Eyyub:
Benim bir komşum var, dedi. Sonra onun faziletlerinden bahsetti. Ama benim yanımda iki hurma danesine şâhidlik etse ben onun şehâdetini câîz görmem.» dedi >
Bahsettiğiniz zatlar Acluni ve Aliyü’l-Kari’yi bu metnin hadis olduğuna dair şahid göstermişler ama her iki kişi de kitaplarında “Sağani buna ‘uydurmadır’ dedi. Her ne kadar hadis değilse de mana bakımından sahihtir” demişlerdir.
< Mektubatın farisi haşiyesinde, bu hadisin Deylemi’nin Firdevsinde bulunduğu bildirilmektedir Deylemi de, Buhari ve diğer muhaddisler gibi, meşhur ve muteber bir hadis âlimidir. >
Elbani hadis olduğu iddia edilen bu uydurmanın tetkikinde
Deylemi’nin Firdevs’inden
levlake uydurmasının manen sahihliğine delil olarak bazı hadisler verildiğini
ama bu hadislerin levlake uydurmasını uydurmalıktan kurtaramıyacağını
zira Deylemi’nin Firdevs’inde rivayet ettiği bu hadisin
hem senedsiz olduğunu
hem de başka hiç kimsenin kitabında da bulunmadığını zikrederek
demiş ki: “Deylemi’nin tek olarak senedsiz rivayet ettiği bu hadis zayıftır.”
senedsiz bir hadisin uydurma bir metni uydurma olmaktan kurtaramıyacağı aşikardır.
< Not:”Ben yalnız ‘Buhari ve Müslim’i tanırım” diyorsanız, orası sizin bileceğiniz iş. >
bazı forum üyeleri hadis olduğunu iddia ettikleri bazı metinleri
sürekli gündeme getirmekte ve bunları inkar eden bizleri
o hadisleri aldıkları alimleri hor görmekle itham etmektedirler
ama biz biliyoruz ki Allah hariç herkes hata yapar
muhaddisler de hata yaparlar ve kitaplarına istemeden ve farkında olmadan
sahih olmayan bazı hadisler alabilirler
onlar bu konudaki hatalarından da İnşaAllah sevablarını almaktadırlar
bunu muhatablarımızın da en azından bir kısmının bildiğini
ama işlerine gelmediği için sakladıklarını da tahmin ediyorum
şimdi demem o ki
eğer muhatablarımız
İslam akidesine apaçık aykırı metinleri
hadis diye dayatmaktan vaz geçmezlerse
günah benden gider
böyle giderse
bilgisiz bazı kardeşlerimiz hadis hakkında ifrata düşmesinler diye
yazmadığım bazı şeyleri yazmak zorunda kalacağım
-zira onlar hem hadiste hem de akide de tefrite düşürülüyorlar-
alimlere saygımız vardır
ama Allah’a olan saygımız daha da büyüktür
şu da şimdilik bu konudaki son sözüm olsun
Rudani 335-Ebû Katâde radiyAllahu anh’dan:
(Allah Resulü sallAllahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
“Ümmetimin helaki şu üçünde olacaktır: Kaderiyye (kaderi inkarcılık), asabiyye (soy sopla övünme, ırkçılık) ve iyice tedkik ve tesbit etmeden rivayet.”
[Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat’ta zayıf bir isnâdla.]
Kayıtsız Üye
Allah rizasi için insanlari yanlis yonledirmeyin mubarekler….incilde pavlusun mektubu bolumunde aynisini hz isaya yapiyor adam..
Molla_Efdal
@mir kardeşe şu konuda katılıyorum: Evet bu rivayet hadis değildir.
Fakat @mir kardeşin bu konuda ifrat’a gittiğinide söylemeden edemeyeceğim. Şöyle ki kendisi bu rivayetin uydurma bir rivayet olduğu için kabul edilemeyeceğini söylüyor. Bu doğru değildir. Tamam bu rivayeti hadis olarak kabul etmiyoruz. Fakat bu rivayet bir bakıma sahih hadislerin içindeki hükmü özetlemiş diyebiliriz. Şöyle ki:
… Rivayet edildiğine göre Allah Teala O’nun (Efendimizin) ismini Arş’ın üzerine ve Cennet’in kapılarının, kubbelerinin, (ağaçların) yapraklarının üzerine yazmıştır. O zaman (Hz. Âdem yaratılış sürecinde ruh ve beden arasındayken, E.S) O’nun şanının yükseltildiğini, zikrinin yüceltildiğini anlatan ve bu konudaki sahih hadislere uygun düşen pek çok hadis rivayet edilmiştir.
el-Müsned’de yer alan şu Meysere el-Fecr hadisi daha önce geçmişti: O’na, ‘Ne zaman peygamber oldun?’ diye sorulduğunda, ‘Âdem ruh ile beden arasındayken’ buyurmuştur.
Bunu Ebu’l-Hüseyin b. Bişrân, Şeyh Ebu’l-Ferec İbnu’l-Cevzî yoluyla onun el-Vefâ bir Fedâili’l-Mustafâ’sından naklen (…) Abdullah b. Savfân-Meysere tarikiyle Meysere (R.A.)’ın, ‘Ya ResullAllah! Ne zaman peygamber oldun?’ diye sordum, şöyle buyurdu: ‘Allah Teala arzı yarattığında, göğe yönelip, göğü yedi kat olarak tesviye ettiğinde ve Arş’ı yarattığında, Arş’ın kaidesine ‘Muhammed Allah’ın resulüdür; enbiyanın sonuncusudur’ diye yazdı. Allah, Âdem ve Havva’yı iskân ettiği Cennet’i yarattı ve ismimi kapılara, yapraklara, kubbelere, köşklere yazdı. O vakit Âdem ruh ile beden arasındaydı. Allah ona can verip dirilttiği zaman Arş’a baktı ve ismimi gördü. Allah ona, ‘O senin çocuklarının/neslinin seyyididir’ diye haber verdi. Şeytan onları aldatınca tevbe ettiler ve benim ismimle istişfa’da bulundular (benim vasıtamla bağışlanma talep ettiler).’Hafız Ebu Nu’aym da Delâilu’n-Nübüvve isimli eserinde yine Şeyh Ebu’l-Ferec yoluyla (…) Ömer b. el-Hattâb’dan şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurdu: ‘Âdem o hatayı işleyince başını kaldırdı ve Ya Rabbi! Muhammed hakkı için beni bağışla dedi. Kendisine, Muhammed nedir? Muhammed kimdir? diye vahyedildi. Şöyle cevap verdi: Ya Rabbi! Sen benim hilkatimi tamam edince başımı Arş’ına doğru kaldırdım ve orada, Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed O’nun resulüdür cümlesinin yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki O, senin yarattıklarının içinde senin katında en değerli olanıdır. Zira O’nun ismini kendi isminle birlikte yazmıştın. Allah Teala şöyle buyurdu: Evet. Seni bağışladım. O, senin soyundandır ve peygamberlerin sonuncusudur. O olmasaydı, seni yaratmazdım.’
Bu hadis, bir önceki rivayeti teyit eder ve bu iki rivayet, konuyla ilgili sahih hadislerin tefsiri gibidir.
… Âdem’in bedeninin yaratılmasıyla kendisine ruh üflenmesi arasında Allah Teala O’nun zikrini yüceltmiş ve kendisini mele-i a’lada ilan etmiştir. Nitekim Meysere el-Fecr (…) ve el-Irbâd b. Sâriye (…) hadislerinde de bu husus nakledilmiştir…
… Hz. Muhammed (S.A.V.), Âdemoğullarının seyyidi ve Allah Teala nezdinde mahlûkatın en efdali, değerlisidir. Allah Teala’nın âlemi O’nun için/O’nun hürmetine yarattığını veya O olmasaydı Arş’ın da Kürsi’nin de semanın da arzın da güneşin de ayın da yaratılmayacak olduğunu söyleyenler de bu sebeple söylemişlerdir. Bu söz (Allah Teala âlemi Hz. Peygamberin hürmetine/O’nun için yarattığını söylemek, E.S), ‘Göklerde ve yerde olanları sizin emrinize musahhar kılmıştır.’ ‘Emriyle denizde yürümesi için size gemileri musahhar kıldı ve nehirleri de sizin hizmetinize verdi.’ ‘Adetleri üzere hareket eden güneşi ve ayı size musahhar kıldı ve geceyi ve gündüzü sizin emrinize verdi. Ve istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi; öyle ki, Allah’ın nimetini saysanız, bitiremezsiniz’ gibi mahlûkatın Âdemoğulları için yaratıldığını ifade eden ayetlerde anlatılan durum gibi açıklanabilir. Malumdur ki, bunlarda, zikredilen hikmetlerden/sebeplerden başka, büyük, hatta onlardan daha büyük hikmetler de vardır. Bu ayetlerde ise, Âdemoğlunun zikredilen mahlûkattaki menfaati ve ona nimet olarak veriliş veçhi dikkate sunulmuştur.
Herhangi bir şey hakkında ‘şunun için yaptı’ denildiğinde, bu, o işte başka bir hikmet bulunmamasını gerektirmez. Aynı şekilde, ‘Şu olmasaydı, bu yaratılmazdı’ şeklindeki söz de, o konuda başka büyük hikmetler bulunmamasını icap ettirmez. Aksine bu söz şunu söylemeyi gerektirir: Hz. Muhammed (S.A.V.) Âdemoğullarının salihlerinin en efdali olduğuna ve O’nun yaratılışı arzu edilen bir gaye, son derece büyük bir hikmet ve diğerlerinden daha büyük bir maksat olduğuna göre, hilkatin tamamlığı ve kemalin nihayeti de Hz. Muhammed (S.A.V.) ile olacaktır. (…) O (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: ‘Âdem (yaratılış sürecinde) balçığı içinde (balçık halinde) yeryüzüne atıldığı zaman (balcık halindeyken ve kendisine henüz ruh üflenmemişken) ben Allah Teala katında peygamberlerin sonuncusu olarak yazılmıştım.’ Yani benim peygamberliğim, Âdem (A.S.) yaratıldığında kendisine ruh üflenmeden önce yazıldı ve izhar edildi. Bu, tıpkı Allah Teala’nın, cenin anne karnındayken onun rızkını, ecelini, amelini, bedbaht mı olacağını bahtiyar mı olacağını henüz kendisine ruh üflenmeden yazması gibidir. İnsan mahlûkatın hatemi ve sonuncusu olduğuna ve mahlûkatın özelliklerine bünyesinde toplayan varlık olduğuna göre, insanın üstünü, mutlak anlamda mahlûkatın da üstünüdür. (İnsanın diğer mahlûkatın özü ve en üstünü olması gibi) Hz. Muhammed (S.A.V.) de bu varlığın (insanın) en üstünü, bu değirmen taşının mili ve varlıklar toplamının aksamı olduğuna göre, mahlûkatta gayelerin gayesi mesabesindedir. Bu itibarla, ‘Bütün mevcudat O’nun için/hürmetine yaratılmıştır; O olmasaydı kâinat yaratılmazdı’ dense inkâr olunmaz…
Bir önceki yazıdan devam eden bu sözlerin kime ait olduğunu sizin tahminlerinize bırakacağım.
Bir sonraki yazıda konuyla ilgili muhtemel itirazlara değinerek bu seriyi de noktalamış olacağız inşAllah.
Hadisin buradakine yakın lafızlarla rivayeti için bkz. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV, 127-8.
Denebilir ki: Kur’an’da Efendimizin (S.A.V.), kendisine vahiy gelmeden önce, ‘Kitap nedir, iman nedir bilmediği’ , ‘yolunu şaşırmış bir halde olduğu’ haber verilmektedir. Bu ve benzeri nasslar, Efendimizin (S.A.V.) ‘peygamberlik’ vasfını ancak 40 yaşında haiz olabildiğini açık biçimde göstermektedir. Eğer Efendimiz (S.A.V.), Hz. Âdem’e (A.S.) henüz ruh üfürülmeden önce peygamber olmuş olsaydı, Kur’an tarafından bu şekilde zikredilmesi söz konusu olmazdı. Bu durumda O’nun Hz. Âdem (A.S.) yaratılış sürecini tamamlamadan önce peygamber olduğunu söylemek mümkün değildir.
Bu itiraza şöyle mukabele ederiz: Nur-u Muhammedî meselesini kabul edenler, Efendimizin (S.A.V.) kâinat yaratılmadan önce bildiğimiz anlamda peygamberliğin bütün vasıflarını üzerinde taşıyacak şekilde peygamber olduğunu ileri sürmüyor. O aşamada Efendimizin (S.A.V.) hakikati nin var olduğunu söylüyor. Esasen yaratılışın o aşamasında henüz kendisine peygamber gönderilecek muhatap mevcut olmadığı için bildiğimiz anlamda peygamberlik de söz konusu olmayacaktır tabii olarak.
Bu itibarla o aşamada vahiy alan ve bu vahyi muhataplarına tebliğ eden Muhammed b. Abdillah’dan (S.A.V.) değil, O’nun hakikatinden söz edilmektedir. Efendimizin (S.A.V.) ruh ve beden olarak, Muhammed b. Abdillah olarak peygamberlik misyonu ancak dünyayı teşrifinin üzerinden 40 yıl geçtikten sonra söz konusu olacaktır.
Meseleyi bir başka açıdan şöyle izah edebiliriz: Hiç birimiz Elestü bir Rabbikum? sorusuna muhatap olduğumuzu ve bu soruya belâ/evet cevabı verdiğimizi hatırlamıyoruz. Oysa Kur’an’da bu meselenin zikrediliş tarzı son derece enteresandır: Hani Rabbin: Âdemoğullarının bellerinden zürriyyetlerini almış, onları nefislerine karşı şahit tutarak, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim’ diye işhad etmiş, onlar da ‘evet’ demişlerdi, ‘şâhidiz’. Kıyamet günü, ‘Bizim bundan haberimiz yoktu’ demeyesiniz!
Burada soy-sop sahibi her insandan alınan misak tan söz edilmektedir. Bu misak, biz, ruh ve bedenden müteşekkil insan lar olduğumuz halde mi bizden alındı? Buna evet demek mümkün değil. Zira her birimiz bu dünyaya birer ana-baba vesilesiyle geldik. Dünyaya ilk geldiğimizde mükellef bile değildik. Bebeklik ve çocukluk çağlarından geçerek mükellef olduğumuz yaşlara geldik. O halde soralım: Elest bezmi nde Ben sizin Rabbiniz değil miyim? sorusunun muhataplarının ontolojik varlıkları hakkında ne söyleyebiliriz? Üstelik orada verdiğimiz ve dahi hiç birimizin hatırlamadığı o ahit, bu dünyada inkâr üzere yaşayanlar için kıyamet günü aleyhde bir hüccet olacak. Hakikat-ı Muhammediye meselesini peşinen reddedenler öncelikle Elest bezminde, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ sorusuna, ‘Belâ/evet’ cevabını verenler kimlerdi? sorusunun tatminkâr bir cevabını vermek durumundadırlar. Özellikle de ruhların bedenlerden sonra yaratıldığını söyleyen İbnu’l-Kayyım’ı ve hocası İbn Teymiyye’yi takliden Hakikat-ı Muhammediyye meselesinde peşinci red tavrı takınanlar için bu ilmî bir mecburiyettir.
Sonuç olarak deriz ki: Meseleye önyargıyla reddetmek üzere değil, anlamak için bakıldığında Levlâke rivayetinin de Nur-u Muhammedî meselesinin de makul izahı mümkündür; hatta böyle izah etmek nassların gereği olarak görülmelidir.
Tafsilatlı bilgi için Doç. Dr. Ebubekir Sifil’in 2013 Milli Gazete’de ki ilgili yazısına bakılabilir.
Kayıtsız Üye
Ümmet şirk e girmeyi ne kadarda seviyor . Arkadaşlar Allah aşkı için peygamberimizi biraz olsun seviyorsanız Rivayetlerden öğrenmeyin Dinimizi . Lütfen kandirilmayalim bu kuranı kerime Allahü teâlânın sıfatlarına taban tabana zıt bir yaklaşım . Mesihiyattan gelen bilgilerdir . Allah rızası için ahirette Peygamberimize mahçup olmak istemiyorsanız böyle büyük iddialara kuran i bir referans olmadan inanmayın dostlarım . Benden size gelen şeyi Allah’ın Kitabına arzedin. O’na uygunsa ben söylemişimdir. Şayet ona uygun değilse ben söylememişimdir. (hadis)
levlake levlak, levlake levlak lema halaktül eflak, levlake levlak hadisi