Necip Fazılın Mevdudi (Merdudi) Hakkındaki Sözleri

Necip Fazıl’ın Mevdudi (Merdudi) Hakkındaki Sözleri

GÖKHÜKÜMDAR
Necip Fazıl’ın Mevdudi hakkındaki şu sözleri gerçekten vaziyeti tam çerçevesiyle ortaya koyuyor: Sapıklık misallerini bir laboratuar katiyetiyle göz önüne serdiğimiz Hamidullah isimli Baidullah denilmeyi lâyık mütefekkir taslağından sonra, ondan biraz daha hafif fakat dalalette yine çok ağır Mevdûdî geliyor. İslâm da İhya Hareketleri adlı eserinde bu adam dar ve kuru aklı biricik metot olarak kullanıyor, bu metodun baş temsilcisi İbni Teymiyye’yi göklere çıkarıyor, İmâm-ı Rabbânî Hazretleri gibi beyninin her zerresi güneş bir iç ve dış kahramanını yalnız dış cephesiyle ele alıp içini görmemezlikten geliyor. İmâmı Gazâlî Hazretlerinin güya müceddid-yenileyici tanıdıktan sonra onda bir takım zaaflar buluyor ve bu zaafları üç noktada topluyor. Hadis ilmînde eksikliği (rasyonel-aklî) ilim tesirinde kalışı ve tasavvufa kapılışı…

Böylece tasavvufu, yani Kâinatın Efendisi’nin bâtın nurunu inkar etmiş ve hakikatte kendi metodu olan kara aklı İmâm-ı Gazalî’ye mal etmek ve yermekle tezatların en gülüncüne düşmüş bulunuyor. Hadis’te zaif demesi de akılla aklı yenen büyük kahramanın iç kanal mevzuunda gösterdiği hadislere muhalefetinden doğuyor. (S: 64, 65, 67, 70-77). Tasavvufu karikatürlerinden ayıramıyarak tam inkâr ve kendisini zımmen mehdi kabul edişi de eserinin sonunda. (S:123, 124, 125, 126, 127, 128).Seyyid Kutup ise, Mısır’da önce sosyalist fikirlerini yaydı, sonra din adamı şekline girerek ,eski Kahire müftüsü ve mason locası başkanı olan Abduh’un dinde reformist yolunu tuttu. Bütün kitaplarında olduğu gibi, tefsirinin birinci cildinde cihâdın bir kısmını kabul,esas kısmını ise reddeder. Kutub hakkında fikirkleri sağlam değildir, net bir şekilde belirtilebilir.
«Bir de Seyyid Kutup var… Kendisinden af dilemesini isteyen yakışıklı orangotan maymunu Nâsır’a «Bir müminin bir münafıktan af dilemez.» cevabını veren ve kahramanca ölmeyi bilen bu zatı SAHTE KAHRAMANLAR konferansımda gerçek kahraman olarak göstermiştim. Fakat sonradan gördüm ki Seyyid Kutup bir İbni Teymiyye meddahıdır. Ve kellesini kaptırdığı. sosyalizma yularının zoruyla Hazret-i Osman’a adaletsizlik isnat eden ve dil uzatan bir bedbahttır. İdam edilmeden önce bu sapıklıklardan istiğfar ettiğini söyleyenler oldu. Eğer öyle ise tam kahraman ve şehit… Değilse mücadelesi kâfire karşı bir sanığın davranışından ileri geçmeyen bir zavallı.» (Necip Fazıl Kısakürek- ki Üstad’ın son görüşü budur, 21.10.1977 tarihli Tercüman Gazetesinden)
Mehmed Şevket Eygi, S. Kutup hakkında şöyle söylemektedir: Seyyid Kutup selefî ve mezhepsiz bir zihniyete sahiptir. (Büyük Gazete Sayı: 93)


Cevap: Necip Fazıl’ın Mevdudi (Merdudi) Hakkındaki Sözleri

ksmcnr
Her insan hata yapar, Üstad Necip Fazıl nasıl üstad dememizi hakediyorsa ne o ne de başkası başka üstadlarımız hakkında bu şekilde hakaret edemez, etmemeli, ettiyse de bunu günümüze taşıyıp her biri ölmüş insanların ahiretteki hesaplarına ortak olmamalı ya da bu hesaplarını zorlaştırmamalıyız. Aşağıda kısaca bu zatları tanıtan alıntılar ekledim. Unutmayın ki Üstad Erbakan Hocayı da hiç sevmezdi 🙂

Mevdudi

Mevdudi, Haydarabat – Hindistan’da 1903 yılında doğmuş olup, babası tarafından İngiliz eğitiminin hakim olduğu resmi okullara gönderilmeksizin özel öğretmenler aracılığı ile yetiştirildi.

Arapça, Farsça, Urduca ve İngilizce bilmekte idi. Çeşitli gazete ve dergilerde yazdı. İslam birliğini tesis etmek için Hilafet’in tekrar ihyası için çalıştı. "İslam’da Cihad’, "İslam Hukuku ve Anayasası” ve "Dört Terim” adlı eserlerini kaleme aldı.

"Cemaat el-İslam” adlı teşkilatın kurucusudur. "Sünnet’in Hukuki Önemi” adlı eseri ile sünnet aleyhtarı görüşlere cevaplar vermiştir. Mısır’da el-Ezher üniversitesinin ıslahı için de bir ara çalışmıştır.

Mevdudi kendi çapında ve şartlarında İslam’a gönül vermiş ve hizmet etmiştir. Bir kısım kişiler tarafından sürekli tenkit edilmiştir. Bunlar ise adeta İslam’da bir değişiklik yapacağı şeklindeki tezlerle ortaya çıkmışlardır. Ancak İslam’ı asrın idrakı içinde temele dokunmaksızın anlatmak ve farklı metotlar kullanmak İslam’ı aslından uzaklaştırmak değildir.

Bütün bunlarla beraber Mevdudi de bir insandır ve küçük bazı hataları olabilir. Bu ise kendisinden istifade etmeyi engellemez.

Ehl-i sünnete uymayan görüşlerini almadan diğer fikir ve düşüncelerinden istifade edilebilir.

Ayrıca sitesine ve yayınlarına fikirlerini alanların daha dikkatli olmaları gerekir. Eğer ehl-i sünnete aykırı düşünceleri varsa, onları da ayıklamaları veya o fikirlere dikkat çekmeleri en uygun yoldur.

Ancak bazı hatalarının olması onlardan istifade etmemize engel değildir.

Seyyid Kutub

Hacı ibrahim Kutub’un oğlu olan Seyid Kutup, 1906’da Asyut kasabasına bağlı Kalıa köyünde dünyaya geldi. Babası köyde, sayılan bir kişi ve Vatan Partisinin bir üyesi olarak bilinmekteydi. O zaman bu partinin başkanlığında Mustafa Kamil vardı. Hacı İbrahim Kutup ziraatla uğraşır, elde ettiği mahsulün bir kısmını satar bir kısmını da fakirlere infak ederdi. Annesi ise çok mütedeyyin ve asil bir aileye mensup birisiydi. Seyyid Ku tub’a terbiyesiyle, sevgi ve şefkatiyle çok tesir et mişti.

Seyyid Kutup’un Hamide ve Emine adlı iki kız kardeşiyle Muhammed adında küçük bir de erkek kardeşi vardı. Daha Kahire’de okurken babasını kaybedince, annesinin ve kardeşlerinin bütün mesuliyetleri onun üzerine yıkılmış oluyordu. O da bu durumdan oldukça sıkılmıştı. Bu sıkıntıdan biraz olsun kurtulmak için, annesini Kahire’ye taşınmaya razı etti ve Kahire`ye taşındılar. 1940’da annesinin ani vefatı Seyid Kutup’u oldukça etkilemişti. Kendisini hayatta yalnız hissetmeye başladı. Bu konudaki duygularını bizzat kendisi bazı kitaplarında anlatmaktadır.

1949 yılında ABD’ye gitmiştir. Bu dönem boyunca Amerikan yaşam tarzını ve toplumunu, tanık olduğu ırkçılığı eleştirmiş ve Amerikan medeniyetini primitif olarak görmüş ve reddetmiştir. Ayrıca, 1949 yılında, o yurtdışındayken, İslam’da Sosyal Adalet isimli eseri yayımlanmıştır. Bu eserinde gerçek sosyal adaletin İslam’da olduğunu öne sürmüştür. Ayrıca yine ABD’deki yıllarında, daha önce kaleme almış olduğu edebi makale ve eserleri eleştiriyor, o dönemlerde sahip olduğu daha seküler olarak tanımlanabilecek edebiyat anlayışından ziyade edebiyatın da kaynak olarak en başta İslam’ı alması gerektiğini savunuyordu.

Mısır’a döndüğünde, kamu hizmetinden ayrılıp İhvan-ı Müslimin yani Müslüman Kardeşler teşkilatına katılmıştır. Teşkilatın gazete ve dergilerinden devamlı olarak düşüncelerini aktarmaya çalışırken, teşkilatın genel düşüncesiyle kendi fikirleri arasındaki bazı farklılıklar ortaya çıksa da, bunlar ufak detaylardı. Cemal Abdül Nasır’a düzenlenen 1954 tarihli suikast girişimi nedeniyle birçok Müslüman Kardeşler üyesi gibi o da tutuklandı. Yargılama sonunda Seyyid Kutub’a on yıl ağır hapis cezası verilmiştir. Hapiste ileride büyük bir önem ve üne kavuşacak iki eseri olan, Kur’an tefsiri Fi zilâl-il-Kur’an ve Kutub’un siyasi ve düşünsel görüşlerinin en son ve bütününü ifade eden Yoldaki İşaretler`i kaleme almıştır. 1964’te serbest bırakıldıktan sonra, 1965’te tekrar tutuklandı. Bu kez de birçok Müslüman Kardeşler üyesi ile birlikte tutuklanmıştı ve tutuklanma nedeni devlete karşı bir darbe girişimi idi. 22 Ağustos 1966’d hakkında idam cezası verildi. Kararı Pakistan, İngiltere, Lübnan, Ürdün, Sudan ve Irak gibi ülkelerdeki birçok dini otorite ve grup tepkiyle karşılasa ve Nasır’ı kararından döndürmeye çalışsalar da, Seyyid Kutub 29 Ağustos 1966’da idam edilmiştir.

Seyyid Kutub dönemi siyasi çalkantılar içerisinde geçmiştir. Eserlerinde bunun etkileri görülmektedir. Bu bakımdan bazı noktalarda hataları olsa bile kendisinden istifade edilebilir.

İbn Teymiye

Hicri yedinci yüzyıl sonunda Selef akidesini ihya için faaliyet gösteren İbn Teymiye (v. 728/1328)’ ilim ve düsünce adamlarından en fazla tenkit edilenlerden biridir. Selefiyye mezhebini savunmak, inanç sistemini sahabe ve tabiin zamanındaki şekle çevirmek isteğiyle yola çıkan İbn Teymiye, zaruri olarak nakli tercih etmiştir. Ona göre Kur’ân ve sünnetten başka kurtuluş yolu yoktur. Bu sebeple akıl, naklin karşısına konulamaz. Esas olan nakildir; akıl ise idrak ve tasdik edicidir. Onun en çok tenkit edildiği yönü, bid’at hakkındaki görüşleridir.

Ancak bunu, içinde bulunduğu toplumun bu konudaki aşırılıklardan kurtarmaya yönelik olduğu şeklinde izah etmek mümkündür. Onun bu konudaki görüşleri, ileride bir kısım ekoller tarafından çığrından çıkartılmış ve onun itidalli mecrasından uzaklaştırılmıştır. Belki de onun yazmadığı bir kısım hususlar onun adı kullanılarak neşredilmiş de olabilir. Zira İbn Teymiye’nin çizdiği genel düşünce içinde özellikle bidatla ilgili bir kısım ona isnad edilen görüşleri tereddütlü hale getirmektedir.

Ayrıca şunu da ifade edelim ki, Moğollar’a karşı hem kılıcı ve de genel olarak kalemi ile İslam’a hizmet eden ve pek çok hacimli eser kaleme alan bu şahıs sonuç olarak Masumiyet (İsmet) sıfatına haiz değildir. Onun da bir kısım farklı düşünceleri olabilir. Kaldı ki bunlar sonuçta bir yorumdur ve kendisine aittir.

Ehl-i sünnete uymayan görüşleri varsa onları almadan diğer fikir ve düşüncelerinden istifade edilebilir.

Ayrıca fikirlerini, sitesine ve yayınlarına alanların daha dikkatli olmaları gerekir. Eğer varsa ehli-i sünnete aykırı düşünceleri onları da ayıklamaları veya o fikirlere dikkat çekmeleri en uygun yoldur.

Ancak bazı hatalarının olması onlardan istifade etmemize engel değildir. Çünkü, bir bahçede çürük birkaç meyvenin olması, bütün bahçenin çürüklüğünü göstermez. Aynı şekilde bir hazinede birkaç sahte para bulunmakla hazinenin değeri düşmez.

Yüzlerce kitabından ikisi: Minhâcü’s-Sünne, Mecmû u Fetâvâ.

Muhammed Abduh

Cemaleddin Afgani’nin en ünlü talebelerinden biridir. Mısır’da dini düşüncenin canlandırılmasında önemli rol oynamıştır. Aklı ön planda tutan bir görünüm sergilemiştir. 1294/1877 yılı Ezher Üniversitesinden alimlik belgesi aldı. O, şuursuzlukla mücadele etti ve Mısır’da her şeyden önce ahlaki eğitim ve fikrî hazırlık yapılması düşüncesindeydi. O, işgalcilere karşı idi ancak işgalcileri atmak için de dini düşüncede bir ıslah hareketine girmenin lüzumuna inanıyordu.

Abduh, Avrupa düşüncesini almanın yanında iki iş daha yapmıştır. Biri, yeni düşünceleri İslam düşüncesiyle karıştırıp ikisini barışık duruma getirmek, diğerisi de taklit ve taassup zincirlerinin kırılmasının dinsizliğe ve ahlaki temellerin gevşemesine neden olmasını önlemekti.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Muhammed Abduh, bir kısım modernist düşünceleri ile tenkit edilmekte ve bu tenkitlerin bir kısmı gerçekten yerinde olsa da genel anlamda geri kalmış olan Müslümanların tekrar terakkisi için çaba sarfetmiş bir şahıstır. Bize düşen iyi ve güzel gördüğümüz yönlerinden istifade edip, yanlış gördüğümüz konularda ise onu taklit etmemektir. Kaldı ki, o da taklitten insanları men etmekte idi. Bir de bu tarz düşünceye sahip olan kişileri kendi toplum yapısı içinde değerlendirmek daha isabetli olacaktır. Hele hele en küçük bir şeyden tekfire yönelmek İslam’ın ruhu ile bağdaşacak şey değildir. (Hamid İnayet, Arap Siyasi Düşüncesinin Seyri, İstanbul 1997, s. 133 vd.)


Cevap: Necip Fazıl’ın Mevdudi (Merdudi) Hakkındaki Sözleri

Kayıtsız Üye
Üstad(sözde) bir konferansa çıktığında onun öncesine çıkan bir profesörün "Biz sizi önceden de tanırdık şimdi inandığınız şeylere o zaman küfrediyordunuz" sözleri üzerine üstad(sözde) şöyle cevap verir;
"Benim geçmişim bir çöplüktür ve çöplükleri ancak kediler ve köpekler kurcalar" der. Şimdi Necip Fazıl saçma sapan din bilgisiyle Seyyid Kutub gibi muhterem bir insanın sosyalist GEÇMİŞİNE laf atarak kendini kedi yerine mi yoksa köpek yerine mi koyuyor ?

Ne dersiniz mumsema ?
Yorum bölümünü açtığınız için de Teşekkür Ederim çünkü bu yazının aynının olduğu diğer sitede bu bölüm yok. O yüzden cevaplayamadım.


Cevap: Necip Fazıl’ın Mevdudi (Merdudi) Hakkındaki Sözleri

….
Siz az okur çok konuşursunuz .Allah’a yemin ederim bu güzel insanlar’a iftira ediyosunuz (seyyid kutub,Mevdudi)Allah onlara rahmet eylesin


Kayıtsız Üye
Ehli Sünnet İslam içinde mezheplerden bir mezhep değil, İslam’ın ta kendisidir. Kalemi Ehli Sünnetin dışına nokta kadar kaymamış Üstad Necip Fazıl Kısakürek Hazretlerinden Allah razı olsun. Üstad yukarıdaki şahısları Ehli Sünnete yani İslam’a göre hesaba çekmiştir. Onları savunacaklar varsa eğer, bunu İslam’a göre yapmalıdır. Yoksa mücadeleci, çileli dava şuurlu bir hayat yaşamak tek başına makbul olsaydı Ebu Cehil domuzu bundan en büyük payı alanlardan olurdu. Kâinat’ın Efendisine karşı neler yaptığı ortada…


Kayıtsız Üye
Her düşünce sahibi kendini doğru yolda sanır.oysaki Allah bize günde 40 defa talim ettirerek dedirtirki…bizi doğru yola ilet…(fatifa)iman hakkında son sözü Allah söyler.necip fazıl bizce iyidir ama itidalden uzaklaşmalarıda olmuştur.islam adina kimki bir nefes bile sarfetti Allah dan alacak muhakkak.mezhebsiz diye biri rencide edilemez.mezhepde sonucta birilerinin yorum dunyasıdır.


Kayıtsız Üye
Bir mevzuyu, eğer teferruata inersek, 7 milyar insanın 7 milyarı da farklı anlar. Peki hangisi yahut hangileri doğru kapsamına girer? Burada doğrunun referansı da şüphesiz ki Allah Resulü’dür. Allah Resülü’nün ne dediğini, nasıl yaşadığını ve neyi kastettiğini Sahabe Efendilerimizin Ehli Sünnet alimlere anlatması yoluyla biliyoruz. Yani Ehli Sünnet İslam’ın ta kendisidir. Allah Resülünün bahsettiği "Fırka-i Naciye" Ehli sünnettir. Onun dışındakiler merkezkaç gibidir. Ondan uzaklaştıkça İslam’dan da uzaklaşırlar. Bidatten küfre kadar çeşitli derekelere düşerler.
İmam Zahid el Kevseri "Mezhepsizlik dinsizliğe köprüdür" diyerek mezhebin önemini bildirmiştir. Zaten ahmak, kibirli veya hain insanlar dışında mezhepsizlik saçmalığına düşen olmamıştır. "Usül olmadan vusûl olmaz" sözünü ancak bu ahmaklar anlamaz.
Necip Fazıl Hazretlerini Ehli Sünnnet’e göre değerlendireceksiniz. İşkembeden "itidali aşmıştır" peşin hükümleriyle olmaz. İtidal, hak olan bir şeyin iki müspet kutbu arasında yapılandır. Hak ile batıl arasında yapılan işe itidal değil sapıklıktır. Bu sebeple Ehli Sünnet dışındakileri, hele de yukarıdaki yazıda bahsi geçen reformcu sapıkları mazur göremeyiz


Kayıtsız Üye
Mezhep usüldür. Birilerinin işkembelerine göre yaptığı yorumlar silsilesi değildir. Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas üzerine kuruludur. Bu işi yapan müctehid alimlerimiz, Allah Resülü’nden icazet almış Sahabelerden icazet almış insanlar yoluyla, yani icazet silsilesi şeklinde Allah Resülü’ne uzanan alimlerdir. Hüküm vermek konusunda ehil oldukları icazetle belirlenmiştir. İcazetleri kendilerinden menkul sahtekarlarla karıştırmamak gerekir. Dolayısıyla "Birilerinin yorum dünyası" gibi ucube ve ukala bir tavırla kısıtlanamazlar. Kıyas yapabileceklerine dair, usül ehli olduklarına dair icazet almışlardır.


Kayıtsız Üye
Ehli Sünnetin doğruluğunun kaynağı Resulullah’tır. Daha doğrusu, İslam’ı, Allah Resulü gibi anlama ve yaşama yolu olduğu için Ehli Sünnet doğrudur. Bu sebeple, Ehli sünnetin doğru yol olduğunu mutlak bir katiyetle söyleyebiliriz. Bu sebeple işi "yorum" diyerek basite indirgeyip, sonra da bilinmezliğe yatmak kesinlikle ilmi bir tavır ve usül değildir. Hele hele İTİKAD bahsinde, "Bu da bir yorumdur, doğruyu bilemeyiz, yani yanlış da olabilir" gibisinden bir söz ve tavır sergilemek, insanı küfre götürür. İman ile şüphe yanyana bulunmaz.Başıboş, mihenksiz, usülsüz dolayısıyla parça fikirlerden oluşan "yorum yumakları" şüphesiz ki çelişkili ve yanlıştır. Ehli Sünnetin mihengi Resulullah’tır. Dinin ne olduğunu, Kur’an’ın nasıl anlaşılması gerektiğini, nasıl yaşanması gerektiğini Allah Resülü’nün bildirdiği şekilde bilmenin ve yaşamanın yegane yoludur Ehli Sünnet.


Kayıtsız Üye
Bu nasıl bir yemin!!! Üstadın bahsettiği olayların hiçbiri iftira değil, ve sen Allah üzerine yemin ettin!!! Git kefaretini öde! Seyyid Kuttubun ve Mevdudinin sapkınlıkları kitaplarıyla sözleriyle sabit. Üstad Hazretleri’nin uydurduğu tek nokta yok!


Kayıtsız Üye
Seyyid Kuttub eğer geçmişini tekzip etseydi, Üstad Hazretleri de yüklenmezdi. Seyyid Kuttub’un tövbe ettiğine dair bir rivayet var ama mesela eserlerine dair en ufak bir tekzibi yok. Üstad ise geçmişini çöpe attığını kendisi beyan ediyor. Aradaki farkı anlatmak zorunda bırakan idraksiz şahıs, nasıl oluyor da bu idraksizlikle yorum atabiliyorsun.


mevdudi sözleri, necip fazıl mevdudi, merdudi

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();