Amelİ Mezhepler Arasindakİ Farklar (Şafii Hanefi Maliki Hanbeli)
Kayıtsız Üye
Amelİ Mezhepler Arasindakİ Farklar (Şafii Hanefi Maliki Hanbeli)
Cevap: Amelİ Mezhepler Arasindakİ Farklar (Şafii Hanefi Maliki Hanbeli)
Muhammed
AMELİ MEZHEPLER ARASINDAKİ FARKLAR
Bu hususla alakalı olarak bir çoğumuzun bildiği abdest örneği ile başlayalım. Bir gün abdest esnasında Hazreti Aişe peygamber efendimize:
"Ya Rasulellah alnınız kanamış" diyerek eliyle Resulullah’ın alnındaki kanı siler, sonrasında ise peygamberimiz tekrar abdest almaya başlar.
Bu hadiseyi Ebu Hanife Hazretleri "kan çıktığı için yeniden abdest aldı" olarak yorumladı. Şafii Hazretleri ise "kadın eli değdiği için" diye yorumlayarak karşı cins ile şehvetsiz dahi olsa fiziki temas halinde abdestin bozulduğuna hükmeyledi.
Mesela; İmam Azam "Hayzın en azı üç gün en çoğu ise on gündür" hadisi şerifinin ibare manasından kadınların hayız gününün üç ila on gün arası olduğu hükmünü vermiştir.
İmam’ı Şafii ise "Kadınların aklı ve dini yarımdır. Onlar ömürlerinin yarısını evlerinin köşesinde namaz kılmadan, oruç tutmadan, oturarak geçirirler" Hadisi şerifinin ibare manası olan ömürlerinin yarısını namaz kılmadan ve oruç tutmadan geçirirler ifadesinin işaret ettiği mana (kadınlar hayız dönemlerinde namaz kılamayıp oruç tutamadıkları için) bir aylık zamanı ikiye bölerek hayız müddetinin ekserisinin on beş gün olduğu hükmünü çıkarmıştır. Burada; bu hadisi şerifi de yanlış yorumlayanlar olduğunu izah etmekte fayda olduğunu söylemeliyim. Bu konuya sonraki yazılarımızda değineceğiz.
Şimdi şunu ifade etmekte de fayda var; Bu husus ile alakalı olarak yapılmış olan araştırma ve yazılmış olan kitapların bazısında bir mezhebe göre doğru olduğuna hüküm verilen şey, diğer mezhebe göre farklı hüküm verilmişse diğer hüküm mevcut hükme göre yanlıştır. Burada aslında yanlıştır demek doğru değildir zira mezhep alimlerinin genelde hüküm verme zamanları itibariyle birbiriyle tam olarak aynı zamanı paylaştıkları söylenemez, bununla birlikte farklı memleket ve coğrafyaları paylaşmaları itibariyle de farklı haberlere ulaşma ve farklı ashaptan ve tabiinden de farklı kişilerle muhatap olmaları bakımından araştırmaları ve aldıkları haberler de farklılık göstermiştir. Nihayetinde vermiş oldukları hükmü hiçbir zaman nefsi olarak vermediklerinden yanlış demek doğru olmaz. Mesela, Ebu Hanife’nin tetkikleri peygamberimizin namazın kıyamında sağ elini sol elinin bileğinden kavradığı haberleri ağır basar, ama İmam Malik’in haber aldığı tarafta ise "peygamberin sağ eli ile sol kolunu dirseğe yakın olan yerden kavradığını gördük" diyenlerin haberleri ağırlık kazanmıştır. Şimdi şu yanlıştır, denilebilir mi? Namazda tadili erkan Hanefi mezhebine göre sünneti müekkede…
Şafii mezhebinin ise İmam-ı Azam’dan sonra gelmesi itibarıyla yapmış olduğu tetkiklere göre peygamberimiz tadili erkanın üzerinde bu kadar durduğuna göre "tadili erkan vaciptir" hükmüne vardı.
Hanefi mezhebine göre, namazda imamın arkasında namaz kılan kişinin kıraati imamın yapması cemaatin yapmış olduğuna kifayet eder. Şafii’nin görüşü ise, Namazın farzlarını imam ve cemaat herkes yerine getirmektedir. Dolayısı ile Hanefi’nin görüşüne göre, cemaatle namaz kılan bir kimse kıraat hariç imamla birlikte bağımsız bünyesi ile farzları yerine getirmektedir. Kıraati de yerine getirmiş olması için fatihayı da herkesin okuması lazım şeklinde hüküm vermiştir. Gerçi daha sonra İmam Şafinin bu ictihattan vaz geçtiği de rivayet edilmiştir.
Hanbeli mezhebine göre, "üzerinde kaza borcu bulunan kişi sünnet namazları, diğer adı ile nafile diye adlandırılan namazları kılamaz."
Burada İmam Ahmet bin Hanbel’in verdiği fetva asla kılamaz diye bir hüküm değildir. Farzlara verilen ehemmiyeti artırmak ve nafileyi ifa etmek yerine daha mühim ve yerine getirilmesi farz olanları yapmaktır. Yoksa üzerinde kaza borcu olan kişi namazların sünnetlerini kılmasın demek değildir.
Bu fetvaya çok dikkat eden birini aklınıza getirin, çok sevindiği bir esnada Rabbimize teşekkür için iki rekat şükür namazından kendini mahrum ettiğini düşünün. Kaldı ki takva sahibi insanlar üzerlerinden bir vakit namaz geçirdiklerinde usul olduğu üzere o namazın sadece farzını değil sünnetlerini de kaza ederler. Oysa birileri ısrarla sakın ha öğlen sabah namazının sünnetinin yerine kazaya kalmış bir sabah namazı, öğlenin sünnetinin yerine kazaya kalmış bir öğlen namazı, işte son sünnetinin yerine başka bir kaza şeklinde hayal edin. Bu adam sonra kılarım diye kazalarını sonraya tehir edecek olursa, siz o kişinin hem kazalarını kılamadığını hemde hiç sünnet kılamamasını düşünün ne acı değil mi?
Üstelik bazılarının ısrarla üzerine durduğu bu fetva sadece Hanbeli mezhebinin hükmüdür. Diğer mezheplerde özelliklede Hanefi mezhebinde böyle bir hüküm mevzu bahis değildir.
Denilebilir mi ki bu meselede imamların biri diğerine göre yanlıştır?
Hayır, sadece araştırma ve düşünce farklılıkları vardır. Kaldı ki bir Müslüman zorda kaldığında diğer mezhebi taklit edebilir ve isteyerek bir mezhepten diğer mezhebe geçebilir. Eğer biri diğerine göre yanlış olsa, o zaman nasıl bunlar caiz olabilirdi? Tabi bütün bunlarla beraber içtihat sahipleri iyi niyetli çalışmaları neticesinde yanlış hüküm bile vermiş olsalar buda "doğru hüküm verene iki sevap, yanılana ise bir sevap vardır" çercevesi içerisinde değerlendirilir.
Allahın bereketi üzerinize olsun.
Hasan Sabri
hanefi şafi maliki hanbeli mezhepleri hakkında bilgi, hanefi ve hanbeli mezhebi arasındaki farklar, hanefi şafi hanbeli maliki