Vaaz: Ruhi ve manevi sağlığımızı korumak

Vaaz: Ruhi ve manevi sağlığımızı korumak

Hoca
RUHİ VE MANEVİ SAĞLIĞIMIZI KORUMAK

İslam dinine şöyle bir baktığımızda, onun bireysel ve toplumsal olarak insanlığın iyiliğine, yararına ve hayrına kanunlar içerdiğini görürüz İnsanın kendinin ve içinde bulunduğu toplumun mutluluğu için uyması gereken kurallar vardır. Bu kuralların en başta geleni, manevi hastalık olarak da nitelendirebileceğimiz kalbimizin paslanmasına neden olan kötülüklerden sakınmaktır.
Müslüman, ahlakıyla örnek bir insandır. Zaten Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim (Ahmed B. Hanbel, II. 381; İmam Malik, Hüsnül Huluk,8, Muvatta) sözüyle bu gerçeği ifade etmektedir. Bu nedenle ahlaklı bir müslüman’da kalbinin kararmasına neden olacak; haset, kin, yalan, iftira, dedikodu, gıybet, enaniyet, şan, şöhret beklentisi, dünya hırsı, riya, cimrilik, başkasının kusurunu araştırmak gibi huylar bulunmamalıdır. Bu kötü huylar, insanın hem kendine hem de yaşadığı toplumuna zarar vermesine sebep olur. Ayrıca insanın hem dünyada hem de ahirette sıkıntıya düşmesine vesile olur. Bu sebeple müslüman, bu gibi huylardan şiddetle kaçınmalıdır.
Maddi hastalıklara yakalanınca doktora koşan ve acı da olsa, iğneleri, ilaçları kullanan, hatta ameliyat ile vücudunun kesilip biçilmesine razı olan, ama manevî hastalıklara yakalandığında yerinde oturup tedavi olmayan insan, hiç şüphe yoktur ki bilgisiz ve basîretsiz bir insandır Çünkü ebedi hayatında sonsuz bir azabı hak edeceğini bildiği hâlde tedavi istemiyor demektir .

Ruhi ve manevi sağlığımızı korumak için önce insanın manevi hayatını hasta eden bazı hastalıkları bilmemiz gerekir:

Konuyla ilgili ayet ve hadisler:

1)RİYA

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تُبْطِلُواْ صَدَقَاتِكُم بِالْمَنِّ وَالأذَى كَالَّذِي يُنفِقُ مَالَهُ رِئَاء النَّاسِ وَلاَ يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ صَفْوَانٍ عَلَيْهِ تُرَابٌ فَأَصَابَهُ وَابِلٌ فَتَرَكَهُ صَلْدًا لاَّ يَقْدِرُونَ عَلَى شَيْءٍ مِّمَّا كَسَبُواْ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ

Ey iman edenler! Allah’a ve ahret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak pürüzsüz kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye sahip olamazlar. Allah, kâfirleri doğru yola iletmez. ( Bakara 2/ 264)
Bu ayette bir temsil vardır. Bu temsilde dahi iyi anlaşılması için şöyle çözümleyebiliriz.
Temsil: Malını Allah ve ahret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye muhtaçlara infak eden kişinin hali tıpkı, üzerinde bir miktar toprak bulunan düz ve sert kaya gibidir. Bu kayanın üstüne kuvvetli bir yağmur yağar da toprağını ve üstüne ekilen tohumları yağmur suları alıp götürür; kayanın üstünde ne toprak nede tohumlar kalır, hepsi gider. Tohumlardan elde edilen verim elde edilemez.
Amelleri değerli ve verimli kılan, iman ve ihlastır. Kişinin ameli ve infakları iman temeline dayanıyorsa ve Allah için ihlasla yapılıyorsa, verimli ve uygun toprağa ekilen tohumlar gibi neşvu nema kalır, çoğalır ve bereketlenir. İslam’ın iman esaslarına inanmayan ve gösteriş olsun diye sadaka veren, bağışta bulunanların yaptığı yardımları başa kakan, bağışı sebebiyle yardım yaptığı kişi ve kuruluşları minnet altında bırakan kişiler yaptıklarının karşılığını alamaz, faydasını göremezler. Sert ve düz kaya üstüne ekilen ve toprağıyla birlikte tohumları da sele giden kişi emeğinin karşılığını alamadığı gibi; riyakar da yardımının faydasını göremez. Zira Allah, inanmayanları, Allah’ın varlığını ve verdiği nimetlerin üzerini örtenleri hidayete erdirmez.
Rasûlullah (sav) buyuruyor:
"Sizin hakkınızda en çok korktuğum şey küçük şirktir." diyerek, ümmetini riyadan şiddetle sakındırmaktadır. Ashab-ı Kiram dediler ki: "Ya Rasûlullah, küçük şirk nedir?" Rasûlullah (sav):"-Riyadır. Yani başkalarına gösteriş için ibadet yapmaktır. Allah Teala, kıyamet günü herkesin amelinin karşılığını verirken, insanlara gösteriş için ibadet yapanlara şöyle der: "Dünyada kendileri için gösteriş yaptığınız kimselere gidin. Bakın bakalım onların yanında size verecekleri bir şey bulabiliyor musunuz?"
(Tirmizî, Nüzur, 9; İbn Mace, Fiten, 9; Malik b.Enes, Muvatta, Büyu, 34)

2)KİBİR ve UCUB:

وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ
Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüneni sevmez.
(Lokman 31/18)

"Kalbinde zerre miktarı kibirlenme olan bir kimse hiç şüphesiz cennete giremez" (Müslim, İman: 147; Ebu Davud, Edeb: 29; Tirmizi, Birr: 61.)

3)GIYBET, KÖTÜ ZAN, DEDİKODU, KUSURLARI ARAŞTIRMAK:

K.Kerim manevi hastalıkların zararlarından bahsederken Hucurat Suresinde şöyle der:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir. (Hucurat Suresi 49/12)
Peygamber (sav)’de birçok hadisinde bizleri bu konuda uyarmıştır. Müslümanlara eziyet etme yin, onları kınamayın, kusurlarını araştırmayın; zira kim Müslüman kardeşinin kusurunu araştırırsa, Allah (c.c.)’da kendisinin kusurlarını açığa çıkarır. Allah Teâlâ, evinin içinde dahi olsa böylesini rezil rüsvay eder . (Ebu Davud, edeb, 35, no:4884; Tirmizî, birr, 85, no: 2032)

4-HASED:

Kur’an-ı Kerim’de haset ettiği zaman hasetçinin şerli olduğu zikredilmiş, şerrinden Allah’a sığınılması yönünde ayet indirilmiştir. Felak süresinde Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır.

قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ {} مِن شَرِّ مَا خَلَقَ {} وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ {} وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ {} وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ
De ki: Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım .(Felak 113/1-5)
إيَّاكُمْ والحسدَ ، فإنَّ الحسدَ يأكُلُ الحسناتِ كَما تَأْكُلُ النًارُ الحطبَ ، أوْ قال العُشْبَ Haset etmekten sakının. Zira, ateşin odunu (veya otları) yiyip bitirdiği gibi haset de iyilikleri yer bitirir(Ebu Davut, Edeb44, İbn-Mace, Zühd 22)
5-ÖFKELENMEK:
نَزَّلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَأَنزَلَ التَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ

O takvâ sahipleri ki bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.
(Al-i İmran 3-134)

"Kuvvetli ve kahraman pehlivan, herkesi yenen kimse değildir. Kuvvetli ve kahraman pehlivan ancak öfke zamanında nefsine mâlik olan ve öfkesini yenen kimsedir"
(Müslim, Birr ve Sıla, 107).

6-TAMAHKÂRLIK ve AÇGÖZLÜLÜK:
مَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَن يَكُونَ لَهُ أَسْرَى حَتَّى يُثْخِنَ فِي الأَرْضِ تُرِيدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَا وَاللّهُ يُرِيدُ الآخِرَةَ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir…’ (Enfal Suresi8- 67) buyurmaktadır

Gerçek zenginlik,mal çokluğu ile değil,gönül zenginliği iledir (Buhari,Rikak)

SONUÇ ve DEĞERLENDİRME:

Manevi hastalıkların tedavisi ancak Kur’an ve Peygamber (s.a.v)’in tavsiyelerine uymak, yasakladıklarından da kaçınmakla mümkündür. Yerine getirilen her bir emrin, yapılan her bir salih amel ve iyiliğin, huy edinilen her bir güzel ahlakın kalp ve nefis üzerinde pozitif bir etkisi vardır. Böylece kalp günden güne nurlanır, şeffaflaşır, incelir ve hassaslaşır. Nefis de temizlenir ve arınır. Böyle yaşayan birisi inşâllah güzel bir sonla ölür ve öylece dirilir. Sonuçta sonsuz saadete kavuşur. Bunların yokluğunda ise kötü bir sonla ölmekten, hatta imanı dahi kaybetmekten korkulur.
Görüldüğü gibi İslam terbiyesinin amacı, nefsi terbiye ve kalbi kötülüklerden arındırarak ahlakı güzelleştirmek, seve seve Allah’a itaat ve teslimiyetle iç ve dışı nurlandırmak ve böylece sonsuz saadete erdirmektir İşte böyle bir terbiye ile dünyevi ve fani her türlü kötülükten ilgi ve alaka kesilir. Akabinde biricik mabut olan Allah (cc) kişinin gerçek maksudu olur ve zatına muhabbeti gerçekleşir.
Evet, et ve kemikten meydana gelen vücudumuzun arızasını gidermek için uğraşırken, şifa kaynağını da bilmemiz gerekir. Mü’minin dünya ve âhiret hayatını düzenleyen ve onun bütün ihtiyaçlarının gerçek kaynağı olan İlâhî Kelâm, ruhî ve bedenî yaraları için en büyük bir şifa hazinesi ve nurlu bir eczanedir. Kur’ân’ın mü’minler için bir şifa olduğunu Yüce Rabbimiz şöyle bildirir:

وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاء وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَارًا
‘Biz Kurân’dan âyetler indirmekteyiz ki, mü’minler için şifa ve rahmettir. Zalimlerin ise ancak sapıklığını arttırır.’ (İsra 17/82)
Bu âyet-i kerîmenin tefsirinde Merhum Elmalılı, özetle şöyle der:
Burada dünya, çeşit çeşit dert, hastalık, belâ ve sıkıntılarla dolu bir hastaneye, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir tabibe, Kur’ân da şifa dağıtan bir devaya, âfiyet veren bir gıdaya benzetilmektedir.
Ruhî ve ahlâkî birer hastalık olan küfür, nifak, zulüm, isyan, düşmanlık, hırs, ümitsizlik, tembellik, cehalet, taklit, taassup ve kötü niyete karşı Kur’ân’ın bir şifa ve rahmet olduğu şüphesizdir. Bundan başka maddî tıbbın âciz kaldığı birçok bedenî hastalıklara karşı da Kur’ân’ın şifa veren özelliği herkesçe bilinmektedir.
(Ödemiş Müftülüğü)


vaaz açgözlülük, elaz

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();