Alevi- Sünni evliliği üzerine düşünceler

Alevi- Sünni evliliği üzerine düşünceler

Muhasibi
Alevi- Sünni evliliği üzerine düşünceler
Sıkça sorulan bir soru da alevi sünni evliliği üzerine yoğunlaşmaktadır.
Bu soru,alevi kızla da anlaşılabilir, alevi oğlanla da anlaşılabilir.
Bence mühim olan oğlan-kız meselesi değil ,konunun içeriği meselesidir. Önce önemli bir hususu ifade etmeliyim.Biz konunun özüne inmeden alevi-sünni kardeşliğini arzuluyor, akrabalıklarla kaynaşıp birleşmeyi faydalı buluyoruz.
Bu ülkede buna ihtiyaç vardır. Birlikten, kardeşlikten, hoşgörü ve müsamahadan zarar gelmez, fayda ise kesindir. Herkes kendi yorumuyla baş başa kalabilir.
Ancak baştan böyle düşündüğümüz halde konunun içine girdiğimizde karşımıza bazı sosyolojik gerçekler çıkar ve bunları bir yuvanın huzuru, mutluluğu için konuşup düşünmek zorunda olduğumuzu hissederiz.
Şöyle ki:
Aile içinde karşılıklı fikir ve düşünce birliği olması halinde huzur ve saadet söz konusu olur. Bunda ihtilaf yoktur. Şayet böyle bir birlik ve ortaklık yoksa huzur ve mutluluğun var olacağını sanmak da sebepsiz iyimserlikten başka bir manaya gelmez. Zıt düşünce sahiplerinin mutlu olacaklarını düşünmek bilmem ne kadar gerçekçi olur.
Alevi ile sünni gençlerin yuva kurmalarında böyle birliğin var olup olmadığını düşünmek zorundayız. Buna hesaba katmaya mecburuz.
-Var mı fikirde, yorumda , inançta tarafları ters düşürmeyecek ölçüde birlik, beraberlik? Varsa mesele yoktur. Yoksa mesele vardır.
Var mı, yok mu?..
Onu ben bilmem. Hatta siz de bilemezsiniz. Ancak taraflar bilirler. Çünkü onlar bir araya gelecek, konuşacak, anlaşacaklar. Birliktelikleri ne ölçüde vardır tespit edecekler?.Bunu baştan konuşup ayrıntılarını bilmelerine zaruret derecesinde ihtiyaç vardır.Çünkü geri dönülmez yola girdikten sonraki tespitler yuvanın yıkılmasına,tarafların mutsuzluklarına sebep olur. Böyle bir sonucu baştan düşünüp ayrıntılarını tespit etmekte sayısız faydalar vardır..
Konuya böyle umumi bir bakıştan sonra şöyle ölçüler vermek de faydalı olsa gerektir…
Alevi demek Ali’yi seven demektir. Ali’yi seven ise İslam’ı Ali gibi anlar, Ali gibi kabul eder, hatta Ali gibi iman eder. Akla bu değerlendirmeler gelmektedir.
Şayet bir delikanlı alevi olduğunu söyleyen bir kızla evlenirken ona soruyor, o da böyle bir açıklamada bulunuyor da:
– Ben bağlısı olduğum Ali’nin anladığı manada İslam’ı anlıyor, öyle bir İslam’a inanıyorum, diyorsa, bunu da lafta bırakmıyor, gerçekten de böyle kabul ediyorsa,sünni bir gencin bununla evlenmesinde mutluluk söz konusu olabilir. Çünkü sünni genç de İslam’ı Ali’nin anladığı gibi anlıyor, onun tatbik ettiği gibi tatbik etme inancında ve niyetinde bulunuyor.
Kızlarımız için de aynı ölçü geçerli olabilir. Ali’nin hanımı Fatıma Validemizin anladığı gibi İslam’ı anlıyor, onun gibi düşünüyor, amel etmeyi esas alıyorsa bu da bir açıklayıcı ölçü olabilir, hanım kızımız için.
Demek ki evlenecek gençlere Ehli Beytin iki örnek unsuru örneklik ediyor Ali ve Fatıma Validemiz ölçü teşkil ediyorsa ortak nokta ve müştereklik var demektir. Aksi halde bunlar örneklik etmiyorsa ,kimi örnek alacaklar vaz geçilmezleri olan İslam konusunda.? Bu sebeple taraflar baştan iyi konuşup ortak noktalarının ne ölçüde varlığını iyi tespit etmeleri gerekmektedir..
Ali ve Fatıma’yı ne ölçüde örnek almaktalar buna bakmalılar. Bunu da kendileri tespit edeceklerdir. Başkalarının lehte,aleyhte sözleri isabet etmeye bilir. Hz Ali ve Hz Fatıma’nın Müslümanlığı ortak noktamızdır..Hadisler ve siyer kitapları bu hayatı örnek şekliyle bizlere anlatmış,biz de onları uygular olmuşuzdur dini hayatımızda…


Cevap: Alevi- Sünni evliliği üzerine düşünceler

imam
Sünni bir hanım alevi bir erkekle evlenebilir mi?

Müslümanlığın bütün şartlarını kendine göre yerine getirmeye çalışan, namaz kılan, oruç tutan ve diğer ibadetleri de elinden geldiğince yerine getirmeye çalışan, fakat alevi olan birinin sünni bir kızla evlenmesine dinimizde nasıl bakılır?

Ben bir alevi genciyim, sünni bir kızla evlenebilir miyim? Bir de sünniler gerçekten bize düşman mı içden, yoksa baştakiler mi bizle oynuyor?

Yazar: Ahmed Şahin

Müslüman bir hanım ancak Müslüman bir kimse ile evlenebileceğinden önce Müslümanı tanıtmamız lazımdır. Müslüman, İslâm dininin bütün kesin hükümlerini kabul edip hiç birisini reddetmeyen kimsedir. Yani namaz, oruç, zekât, hac, abdest, gusül ve benzeri emirleriyle; zina, içki, faiz ve benzeri nehiyleri kabul edip onlara inanan kimsedir. Ama zikredilen şeylerin tümünü veya bir kısmını kabul etmeyen kimse Müslüman sayılmadığı gibi onunla evlenmek de caiz değildir. Evlenme vaki olduğu takdirde evlilik hayatı gayri meşrudur. Bunun adı ister Sünni olsun, ister Şii olsun fark etmez.

Demek ki evlenmenin ölçüsü İslâm’dır. Maalesef bugün yurt içinde veya dışında birçok Müslüman hanım, durumu sormadan ve İslâm’ın hükmünü öğrenmeden Müslüman olmayan kimse ile evlenir ve kendini kıyamete kadar Allah’ın lanetine müstahak eder. (Halil GÜNENÇ, Günümüz Meselelerine Fetvalar II. 119)

Bu konuda bir süreden beri sualler sorulmakta, cevaplar beklenmektedir. Önce bir hususa işarette bulunmak istiyorum.

Biz Alevî-Sünnî ihtilafını körükleyip ayrılık gayrılık meydana getirmeye taraftar değiliz. Birlik ve beraberlikten yanayız. İhtilâfları körüklemekten, farklı anlayışları alevlendirip birliğimizi bozmaktan hiç kimseye fayda gelmez, ancak hepimize zarar gelir. Bunu böyle biliyor, böyle de inanıyoruz.

Aslında bir Müslüman’ın veya bir tarikatın Hz. Ali (ra) muhabbetini meslek ve meşrebine esas almasının dinen hiçbir mahzuru yoktur. Diğer sahabelere tecâvüz etmemek, Kur’an ve Sünnet’in ışığında namazını kılmak, orucunu tutmak ve diğer sorumluluklarını yerine getirmek kaydı ile, Hz. Ali (ra) ve Ehl-i Beyt muhabbetini rehber edinmenin hiçbir mahzuru yoktur. Gerçek şu ki, Kitap ve Sünnet’i bilen ve gereği gibi yaşayan hakikî bir Alevî, ancak Allah Teâlâ’yı ma’bûd olarak tanır. Kendisini, İslâmîyet’in bir ferdi olarak bilir, Peygamberimizi (asm), en son peygamber, Kur’ân-ı Kerîm’i de son semavî kitap kabul eder.

Bu sun’î ayrılığın ortadan kalkmasının tek yolu, Kur’an’ın ışığı altına girmek ve O’nu yegâne ölçü kabul etmektir. Nitekim Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de, "Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız ve ayrılmayınız.” buyurmakla, bütün Müslümanların Kur’an etrafında toplanmasını emretmektedir.

Bu anlayış içinde sualin cevabını vermeye çalışacalım.

Önce Alevîliğin ne olduğunu belirlememiz gerekir ki, hüküm vermekte isabet edelim. Gerçekten de Alevîlik nedir? Evet, cevabını aradığımız soru budur. Alevîliğin ne olduğunu belirleyebilsek mesele biter, "Evlenmek uygundur, yahut da değildir." diye cevap verebiliriz. Ne var ki, ülkemizdeki Alevîlik anlayışı tek ve net değildir. Bazı Alevî temsilcilerinin Alevîlik anlayışlarını dinledim Samanyolu Televizyonu’nda…

Şayet Alevîlik böyleyse dinen evlenmek de isabetli, akraba olmakla da fayda vardır. Tanışırız, anlaşırız. Bu dedeler diyorlar ki:

– Alevilik Kur’ân’ın dışında olamaz. Sünnetin zıddına anlaşılamaz. Peygamber Efendimiz (asm)’in yaşayışına ters şekilde yorumlanamaz, Alevîlik’te namaz, oruç, hac, zekât gibi dinî emirlerin hepsi de vardır ve mevcuttur. Aksini iddia edenler Alevîliği kendi maksatlarına âlet etmek isteyenlerdir. Onların oyununa gelinmemeli, Aleviliği İslâm’ın dışında göstermek isteyenlere itibar edilmemelidir…

Alevîlik böyleyse bir diyeceğimiz olmaz. Din kardeşi anlayışı içinde bakarız kendilerine, hatta bir kısım kusur ve noksanlarını da görmezlikten geliriz. Çünkü hepimizde vardır kusur ve amel eksikleri…

Ancak böyle değil de, alevîlik bazılarının iddia ettikleri gibi ise… Yani:

– Namaz, oruç, zekât yoksa; ibadetlerini sadece bir kalb, gönül meselesi telâkki ediyor, beş vakit namazı inkarda bulunuyorlarsa: Resulüllah (asm)’ın raşid halifelerine hürmetsizliği esas alıyor, bazı tarihî olayları günümüze taşıyarak düşmanlığı canlı tutmayı düşünüyorlarsa; bilhassa farz olan guslü kabul etmiyor, cünüblükten sonra yıkanmayı uygun bulmuyorlarsa… Bunları kabul etmeyenle edenin bir arada huzurlu bir yuva kurmaları, sevgi içinde mutlu ve bahtiyar olmaları aklen mümkün olmadığı gibi naklen de uygun olmaz. Aynı kültürü paylaşanların bile huzur içinde geçinmelerinde zorluk çıktığı günümüzde, ayrı kültürde olanların huzur içinde mutlu bir aile hayatı sürdüreceklerini sanmak, ne derece gerçekçi olur, düşünülsün. Bunun için diyorum ki: "Alevîliği taraflar nasıl anlıyorlar, önce bunu tesbite ihtiyaç vardır!”

Kur’ân’ı kutsal kitabımız olarak esas alıyorlarsa, Kur’ân’ın mânâsının sünnette açıklandığını kabul ediyorlarsa, Resulüllah (asm)’ın ve Ehl-i Beytin yaşayışını örnek biliyorlarsa, aramızda temelde ayrılık yok demektir. Diğer farklılıkları hoşgörmek mümkün olabilir.

Farzları kabul eden kimse mü’mindir; kabul etmeyen ise inkarcı konumundadır. Bunu tesbit ise, görüşüp konuşmakla mümkün olur. Görüşüp konuşmadan kestirip atmak peşin hükümlülük olur.

Bir mühim noktaya daha işaret etmek gerekir:

Alevîliği İslâm’ın içinde yorumlayan din (kardeşimiz), dışında anlayan da (vatandaşımız)dır. Biz vatandaşımızla da karşılıklı saygı içinde yaşamak isteriz. Bu, bizim Müslümanlığımızın da gereğidir.


alevi sünni evlilikleri hakkında düşünceleriniz, sünnilerin aleviler hakkında düşünceleri, sunni dusunce

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();