Zemzem Nedir? İslamda Zemzem Kavramı

Zemzem Nedir? İslamda Zemzem Kavramı

Hoca
ZEMZEM HAKKINDA ANSİKLOPEDİK BİLGİ

Ka’be’nin yanında bulunan kuyu ve bu kuyunun mukaddes suyunun adı.

Zemzem Arapça bir kelime olup "alçak sesle konuşmak" demektir. Aslında atların çıkardığı alçak sese zemzem denir. Herhangi bir şeyi muhafaza etmek için de kullanılır (İbn Manzûr, Lisanu’l-Arab, Beyrut 1956, XII, 237 vd).

Zemzem hakkında Kur’ân’da herhangi bir âyet bulunmamaktadır. Ancak zemzem hakkında nakledilen bazı rivâyetler vardır. İbn Abbas’tan nakledildiğine göre, İbrahim (a.s)’ın Hacer ve Sara adında iki hanımı vardı. Hacer İsmâil (a.s)’ın annesi idi. İsmâil (a.s)’ın annesi Hacer ile Sara’nın arasında geçimsizlik çıktı. Geçimsizlik had safhaya varınca, İbrahim (a.s) Yüce Allah’tan Mekke’ye gitmek ve İsmail (a.s.) ile annesi Hacer’i orada yerleştirmek üzere emir aldı. İbrahim (a.s.) bunun üzerine hanımı Hacer ve oğlu İsmâil (a.s)’ı yanına alarak yola çıktı. İsmâil (a.s) o zaman meme emen bir çocuktu. Uzun bir yolculuktan sonra nihâyet Mekke’ye vardılar. O tarihte Mekke’de hiç kimse yoktu. İçecek su bile yoktu. İbrahim (a.s) hanımı Hacer ve oğlu İsmâil (a.s)’ı buraya bıraktı. Yanlarında yalnız bir su kırbası ve biraz hurma vardı. Sonra İbrahim (a.s) Şam’a gitmek üzere geri döndü. Hacer onun peşine takıldı ve; "Ey İbrahim, bizi bu ıssız yere bırakıp nereye gidiyorsun? Bizi kime teslim ediyorsun" gibi sorular sordu. Defalarca böyle soruları sormasına rağmen, İbrahim (a.s) dönüp bakmadı. Nihayet (a.s); "Yoksa bunu sana Allah mı emretti?" diye sorunca, ibrahim (a.s) "Evet, Allah emretti" diye cevap verdi. O zaman Hacer; "öyle ise git. Allah bize yeter. O bizi korur" dedi. İbrahim (a.s); onları şimdiki Zemzem kuyusunun üst tarafında ve Ka’be’nin yerinin yukarısında bulunan bir ağacın altında bırakmıştı.

İbrahim (a.s) onları bırakıp giderken, Mekke’nin üstündeki "Seniyye" denilen yüksek bir yerde durdu. Ka’be tarafına döndü. Ellerini açarak dua etti. Yüce Allah Kur’ân’da onun şöyle dua ettiğini haber vermiştir:

Rabb’imiz, ben çocuklarımdan bazıcını, senin Beyt-i Narâm (Harâm Ev)’inin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabb’imiz, namazı kılsınlar diye (böyle yaptım). Artık sen de insanlardan bir takım gönülleri, onları sever (onlara koşar) yap ve onları çeşitli meyvelerle besle ki (sana) şükretsinler" (İbrahim, 14/37).

Bir müddet sonra Hacer’in yiyeceği ve içeceği bitti. Susuzluktan halsiz bir hale düştü. Haliyle sütü de kesildi. Çocuğu İsmâil (a.s) açlıktan kıvranmaya başladı. Onun acı halini görmeye dayanamayan annesi Hacer, yanından uzaklaştı. Yanındaki Safâ tepesine çıktı. Belki çevrede birini görürüm diye etrafına baktı. Ondan sonra Merve tepesine geçti. İki tepe arasında yedi defa gidip geldi. İki tepenin arasındaki çukur yeri koşarak geçiyordu. Hz. Muhammed (s.a.s) onun bu hatırası üzerine "İnsanlar bu sebeple Safâ ve Merve arasında koşmaktadırlar" diye buyurmuştur.

Hacer, çocuğunun halini görmek için döndüğünde, bir ses duydu. "Ey ses sahibi, sesini duyurdun! Eğer sen bize yardım etme kudretine sahip isen, bize yardım et!" diye dua etti. Ondan sonra Zemzem kuyusunun yerinde bir meleği (Cebrâil’i) gördü. Cebrâil (a.s) ayağı veya kanadıyla yeri kazıyordu. Onun kazdığı yerden su göründü. Hacer hemen suyu havuz gibi yaptı. Ondan hem içti hem de kırbasına doldurdu. Su alındıkça, yerinden kaynamayâ devam etti. Hz. Muhammed (s.a.s) bu hususta şöyle buyurmuştur:

Âllah İsmâil’in annesi Hacer’e rahmet etsin! O, Zemzem’i kendi haline bıraksaydı, suyun etrafına kum gerip havuz havuz yapmasıydı, muhakkak zemzem akar ve bir ırmak olarak devam ederdi" (Buharî, Şirb,10; Enbiya, 9).

Hacer bu sudan içmeye devam etti. Bu su onun hem susuzluğunu hem de açlığını gideriyordu. Çocuğuna da süt emzirip bakıyordu.

Yemenli Cürhüm kabilesinden bir yolcu kafilesi Şam’dan dönüyordu. Onların yakınından geçerken, Zemzem’in üzerinden kuşların uçtuğunu gördüler. Bu vadide ne su ne de bir insan yoktur, diyerek hayretlerini belirttiler. İki kişiyi vadiye gönderdiler. Onlar da oraya geldiler, Zemzem’i görüp kafileye haber verdiler. Kafile oraya geldi ve Hacer’e selam verdiler. Hacer onların selâmlarına mukabelede bulundu. "Bu su kimindir?" dediler. Hacer; "Benimdir" dedi. "Seninle berâber burada bulunmamıza müsaade eder misin?" dediler. Hacer; "Evet" dedi. Ondan sonra orada berâber oturdular (ez-Zebidî, Sahihî Buharî Muhtasarı Tecridî Sarih Tercemesi, trc. Kamil Miras, Ankara 1971, IX, 115 vd).

İbrahim (a.s)’ın duası, Hacer’in teslimiyeti ve henüz küçük bir bebek olan İsmâil (a.s)’ın hatırı için, Yüce Allah Zemzem’i böyle ortaya çıkardı.

Fakat sonradan Cürhüm kabilesinin Allah’a isyanı dolayısıyle, Yüce Allah Huzâa kabilesini onlara musallat etti. Huzâalılar, Cürhüm kabilesini oradan çıkardı. Ka’be ve Mekke’nin idâresi Cürhüm kabilesinden Huzâa kabilesine geçti. Allah’ın emir ve yasakları orada yaşanmaz oldu; halk, İlâhî emirleri dinlemedi. O sıralarda Zemzem suyu kurudu. Yeri bile kaybolup bilinmez bir hale geldi. Zemzem’in yeri, Abdulmuttalib zamanına kadar insanlardan gizli kaldı (es-Suheylî, er-Ravdu’l-Unf, Mısır 1967, II, 7).

Çeşitli rivâyetlere göre, Yüce Allah Abdulmuttalib’e rüyasında Zemzem kuyusunu, şimdiki bulunduğu yerde kazmasını işaret etti. Abdulmuttalib de, bu rüya üzerine kuyuyu kazıp Zemzem suyunu çıkarınca, hem Mekke halkı, hem de gelen hacılar ondan su içtiler. Zemzem suyu, Mescid-i Haram’da bulunduğu, diğer sular üzerine üstün olduğu ve İsmâil (a.s)’ın kuyusu olduğu için, Mekke’deki diğer sulardan daha temiz idi (es-Suheylî, a.g.e., II, 95)

Zemzem suyu hakkında çeşitli övücü şiirler ve medhiyeler söylendi, yazıldı. Zemzem suyu defâlarca temizlendi, kuyusu tamir gördü ve çeşitli devlet adamları tarafından idare edildi (Bu hususta geniş bilgi için bak. el-Ezrâkî, Ka’be ve Mekke Tarihi trc. Y. Vehbi Yavuz, İstanbul 1974, 326 vd).

İslâm dinine göre suyu ayakta içmek mekruhtur, oturarak içmek sünnettir. Fakat İbn Abbas’tan nakledildiğine göre, Hz. Muhammed (s.a.s) Zemzem suyunu ayakta içmiştir (ez-Zebîdî, a.g.e., XII, 54)

Yine İbn Abbas’tan nakledildiğine göre, Hz. Muhammed (s.a.s) (Haremi Şerifteki) şerbet dağıtılan sebil mahaline geldi ve şerbet istedi. Hz. Abbas (r.a) oğluna "Ey Fadl! Anana git yanındaki (hususi) şerbetten dedi. Rasûlüllah (s.a.s) şerbetten Rasûlullah (s.a.s)’e getir!" dedi. Rasûlullah (s.a.s); "Hayır, bana şu şerbetten ver" diye buyurdu. Hz. Abbas (r.a): "Ya Rasûlullah! halk, buradaki şerbete ellerini sokuyorlar" demişti. Hz. Muhammed (s.a.s); "İşte halkın içtiği bu şerbetten ver!" buyurdu. Ondan sonra Hz. Abbas (r.a)’ın sunduğu umumi şerbetten içti ve Zemzem kuyusuna geldi. Hz. Abbas (r.a)’ın çocukları burada kuyudan su çekiyorlardı ve hacılara dağıtıyorlardı. Hz. Muhammed (s.a.s) onlara; "Suyu çekiniz! Siz hayırlı bir iş işliyorsunuz"diyerek onları taltif etti. Ondan sonra "Halkın hücum etmesi endişesi olmasaydı, ben de devemden iner, hatta kuyunun ipini (eliyle omuzunu işaret ederek) şuraya kor sizin gibi çekerdim, buyurdu (ez-Zebidî, a.g.e., VI, 126).

Bütün bu rivayetlerden anlaşıldığı gibi, Zemzem suyu, İslâm dinine göre mukaddes olarak kabul edilen bir sudur. Açlığını gidermek için içen kişinin açlığını, susuzluğunu gidermek için içenin susuzluğunu giderir ve şifa niyetiyle içene de şifa sunar. Dünyanın her yerinden hac ve umre için Mekke’ye giden mü’minler, memleketine Zemzem suyundan götürmekte ve yakınlarına ikram etmektedirler.

Nureddin TURGAY


zemzem ne demektir

_kayra_
zemzem ne demek?
Mekkede kabe yanında bulunan kutsal su demektir.


Yanıt: Zemzem

Yusuf
zemzem dur demek değil mi?

paylaşımın dolayı sağol mum


Soru: Zemzem

_kayra_
< zemzem dur demek değil mi? >

"zem" = "dur" demek

Hacer (ra.) suyun tükenmesinden endişelendiği için arapça "dur" demek olan "zem" kelimesini tekrar ediyordu.
Bu sebeple bu suyun adı Zemzem olarak kalmıştır.


Leyli Rana
Allah razı olsun 🙂


Hoca
amin sizdende… zem içerken dua: forumduasi.com/hac-ozel-dualari/81302-zemzem-icerken-okunan-dua.html#post314767


yusuf61
Mevlam razı olsun.


Şema
zemzem mubarek sudur iç iç doyum olmuyor:)


nursun
Allah razı olsun emeginize saglik


mum
Zemzem kelime olarak ne demektir
arapça zem ne demek

ZEMZEM HAKKINDA BİLGİ

(زمزم)

Kâbe yakınındaki kuyudan çıkan, müslümanların büyük değer verdiği su.

Mescid-i Harâm’da Hacerülesved’in tam karşısında Kâbe’ye 19 m. uzaklıkta yer alır. Suya bu isim bol ve akıcı olma, Cebrâil’in konuşma sesi, akarken çıkardığı ses, şimşek sesi, nereden geldiği belli olmayan ses anlamlarındaki zemzem ile (zemzeme, zemmezem, zümmezim, zemmizem) arasında bir ilişki kurularak verilmiştir. Hz. İsmâil’in annesi Hâcer’in, uzun arayışlardan sonra İsmâil’i bıraktığı yerde suyun kaynağından fışkırarak aktığını görünce, Yavaş yavaş ak, dur! demesi veya etrafa yayılmaması için çevresini kumla çevirmesinden dolayı bu adı aldığı da ileri sürülmüştür. İbn Abbas zemzeme su sesi mânasını verir. Kelimenin Farsça’da atların su içerken çıkardıkları ses anlamındaki zemzeme den türetildiği de söylenmiştir (Mes’ûdî, I, 242; Yâkūt, III, 148); ancak zemzemin Arapça asıllı bir kelime olması ihtimali daha kuvvetlidir (Kāmus Tercümesi, IV, 329; Takıyyüddin el-Fâsî, I, 405). Hz. İsmâil’in adıyla da anılan (Bi’ru İsmâil) kuyuya Mekke için önemine işaret eden, fiziksel ve kimyasal özelliklerine gönderme yapan, sayısı altmışa kadar ulaşan isimler verilmiştir: Şebbâa, Mürviye, Nâfia, Âfiye, Meymûne, Berre, Maznûne, Kâfiye, Mu’zibe, Şîfâu Sukm, Taâmu Tu’m, Hezmetü Cibrîl bunlardan bazılarıdır (Şâmî, I, 214-224; Ahmed b. Ali eş-Şâfiî, s. 14-17). Kur’ân-ı Kerîm’de yer almayan zemzem kelimesi hadislerde sıkça geçer. Kitâb-ı Mukaddes’te Hâcer ile oğlunun hikâyesinin anlatıldığı bölümde zikredilen su kaynağı da (Tekvîn, 16/14; 21/19) Zemzem Kuyusu olmalıdır. Kuyunun ilk defa Cebrâil tarafından Hz. Âdem için açılıp tûfandan sonra kaybolduğu, Kâbe’nin inşasından itibaren ortaya çıktığı veya Âd kavmi zamanına kadar uzanan bir geçmişinin bulunduğu yolunda rivayetler varsa da (Şâmî, I, 221; Ali b. Tâceddin es-Sincârî, I, 281) genel kanaat Hâcer ile oğlu İsmâil’in Mekke’ye götürülmesinin ardından açılmış olduğu şeklindedir.

Rivayete göre Hz. İbrâhim’in kendilerine bıraktığı az miktardaki su ve erzakın tükenmesi üzerine ıssız Mekke vadisinde oğlu İsmâil’in susuzluktan ölmesinden endişe eden Hâcer, Safâ ile Merve tepeleri arasında su aramaya başlamış, gidiş gelişlerinin sayısı yediye ulaştığında Merve tepesinde iken oğlunu bıraktığı yerden bir ses işiterek Cebrâil tarafından kazılan topraktan su kaynadığını farketmiştir. Çıkan su ile İsmâil’in oynadığını görmüş ve suyun önünü keserek bir gölcük oluşturmaya çalışmıştır. Kur’an’da ekin bitmeyen bir vadi olarak nitelenen (İbrâhîm 14/37) çorak Mekke vadisinde kendilerine su ihsan ettiği için Allah’a şükreden Hâcer, avucu ile suyu kabına doldururken aynı zamanda etrafını çevirmeye uğraşıyordu (Fâkihî, II, 7-9). Hz. Peygamber, Allah İsmâil’in annesine rahmet eylesin; eğer suyun önünü kapatmasaydı zemzem şarıl şarıl akıp giden bir ırmak olurdu demiştir (Müsned, I, 347; V, 121; Buhârî, Enbiyâǿ , 9, Müsâķāt , 10). Bir taraftan zemzem suyundan içen bir taraftan da çocuğunu emziren Hâcer’e Cebrâil’in, Bu suyun yok olacağından, kaybolup çekileceğinden korkma. Burası Allah’ın evidir, Allah dostlarını korur. Bu Allah’ın misafirlerinin içeceği bir sudur dediği rivayet edilir (Buhârî, Enbiyâǿ , 9). Zemzemin İsmâil’in topuklarını birçok defa yere vurması esnasında çıktığı da nakledilir (Mutahhar b. Tâhir el-Makdisî, I, 240). Öte yandan Hâcer’in zemzemi ararken Safâ ile Merve tepeleri arasında yedi defa gidip gelmesi hac ve umre menâsiki içerisinde yer alan sa’yin temelini teşkil etmiştir (Buhârî, Enbiyâǿ , 9). Hâcer ile İsmâil’e yerden su çıkması olayına başta Kitâb-ı Mukaddes olmak üzere hıristiyan ve yahudi kaynaklarında da yer verilir.

Zemzem toprak üstünde akan tek gözeli bir kaynak iken Hz. İbrâhim tarafından kuyu haline getirildi (Fâkihî, II, 9) ve açılmasından itibaren Hâcer oğlu ile birlikte kuyunun çevresinde yaşamaya başladı. Zemzem aynı zamanda Mekke’de hayat emârelerinin görülmesini sağladı ve Yemen-Suriye güzergâhında seyahat edenlerin dikkatini çekti. Anayurtları Yemen olan Cürhümlüler’den bir kafile, yolculukları esnasında Mekke’nin kurulduğu yerde mola verdikleri bir sırada uzakta bir yerin üzerinde kuşların uçuştuğunu görünce bunun bir su kaynağına işaret olabileceğini düşünerek aralarından iki kişiyi oraya gönderdiler. Böylece suyun varlığından haberdar oldular ve Mekke’ye yerleşmeye karar verip Hâcer’e başvurdular. Hâcer zemzemden faydalanmaları dışında su üzerinde hak iddia etmemeleri şartıyla onların Mekke’ye yerleşmesine izin verdi (Buhârî, Enbiyâǿ , 9; Taberî, I, 256). Mekke’nin iskânına zemin hazırlayan Zemzem Kuyusu, Hz. İbrâhim ve oğlu İsmâil tarafından temelleri yükseltilen Kâbe ile bütünleşerek Mescid-i Harâm’ın kutsal sayılan mekânlarından biri haline geldi. Daha sonra hac ve umre için Mekke’ye gelenler bu sudan çok yararlandı. Zemzem sadece Mekke Haremi’nin değil Kâbe’nin kuyusu ve bütünleyicisi olarak görüldü (Cevâd Ali, VI, 396).

Mekke’de çoğalan Cürhümlüler, zamanla ataları İbrâhim ile oğlu İsmâil’in sünnetini terkedip Allah’ın evine saygısızlık göstermeye, dışarıdan şehre gelenlere karşı kötü davranmaya başladılar. Rivayete göre bu yüzden zemzem bir süre sonra çekildi (İbn Hişâm, I, 132). Cürhümlüler seylü’l-arim dolayısıyla bölgeye gelen Huzâa ve onları destekleyen Kinâneoğulları’yla giriştikleri mücadelede yenilgiye uğradılar. Bunun üzerine Hacerülesved’i yerinden söküp bir yere gömdükten sonra içine kıymetli eşyalar atılan Zemzem Kuyusu’nu kapatıp yerini belirsiz duruma getirdiler ve ardından Yemen tarafına gittiler. Asırlarca üzerinden sel sularının geçtiği kuyu tamamen kapandı (Ezrakī, II, 41; Harbî, s. 484-485). Daha sonra Zemzem Kuyusu, Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmuttalib tarafından yeniden ortaya çıkarıldı. Rivayete göre Abdülmuttalib’e rüyasında Mescid-i Harâm’da karınca yuvasının yakınında bulunan Zemzem Kuyusu’nu kazması emredilmiş, Mekkeliler’in o zaman kurban mahalli olarak kullandıkları İsâf ve Nâile putları arasındaki bu yeri kazmaya başladığında putlarına bir zarar gelir endişesiyle Kureyşliler’den tepki görmüş, baskılara rağmen Abdülmuttalib’in kararlı tutumu üzerine Kureyşliler direnmekten vazgeçmiştir (İbn İshak, s. 3-5). Abdülmuttalib, hayatta bulunan tek oğlu Hâris’in yardımıyla Zemzem Kuyusu’nu meydana çıkardı. Kuyunun çevresini onarması sırasında Kureyşliler kendisini rencide ettiler. Savunmasız kalan Abdülmuttalib on erkek çocuğu dünyaya geldiği takdirde birini kurban etmeyi adadı. Arzusu gerçekleşince oğulları arasında çektiği kura Abdullah’a çıktı, onun yerine 100 deve kurban ederek adağını yerine getirdi. Kuyunun ortaya çıkarılmasından sonra uhdesindeki sikāye ve rifâde görevlerine Zemzem Kuyusu’nun bakımı işi de eklenince Abdülmuttalib’in toplumdaki itibarı daha da arttı.

Kuyu açılırken içerisinden iki adet heykelin yanında silâh, kılıç, zırh ve çeşitli süs eşyasıyla üzerinde Arapça ibareler bulunan bazı taşların çıkması bu eşyaların kuyuya adak olarak atıldığını göstermektedir (a.g.e., s. 4; Fâkihî, II, 12, 15). Çıkan eşyada Kureyşliler’in hak iddia etmeleri üzerine bunları fal oku çekmek suretiyle bölüştüren Abdülmuttalib kendi payına düşen kıymetli eşyaları Kâbe’ye ayırdı ve başta kapısı olmak üzere Kâbe’de ilk süslemeyi o gerçekleştirdi. Ayrıca Zemzem Kuyusu’na biri su dökünmek, diğeri içmek için iki havuz yaptırdı. Bu havuzlar bazı Kureyşli gençler tarafından geceleri bozuluyor, ertesi gün Abdülmuttalib, oğullarıyla birlikte bunları onarıyordu. Zemzem Mekke’de çıkan çeşitli sulara göre daha bol, daha temiz ve lezzetli bir kaynaktı. Kâbe’yi ziyarete gelenler zemzemden faydalanıyor ve memleketlerine de götürüyorlardı. İslâm öncesinde yılda bir defa Zemzem Kuyusu’nun etrafında tören düzenlenir, böylece suyun yıl boyunca eksilmeyeceğine inanılırdı. Mekkeliler’in inancına göre şâban ayının ortalarındaki bir gece kuyunun su seviyesi yükselir, tadı çok güzel olurdu; bu gecede herkesin katıldığı törenler yapılırdı (İbn Cübeyr, s. 103-104).

Çocukluk ve gençlik yıllarında sikāye görevini yerine getiren amcası Ebû Tâlib’e kuyunun bakımı sırasında yardım eden Hz. Muhammed’in hayatında zemzemin çok özel bir yeri vardır. Onun dört beş yaşlarında sütannesinin yanında iken, on yaşlarında bulunurken, kendisine ilk vahiy geldiğinde Hira’da ve Mi’rac gecesinde olmak üzere dört defa göğsünün yarılarak kalbinin çıkarılıp zemzemle yıkandığı rivayet edilir (Şâmî, II, 82-86). İnşirâh sûresinin, Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi? meâlindeki ilk âyeti, Hz. Muhammed’in çıkarılan kalbinin zemzemle yıkandıktan sonra ilim ve hikmetle doldurulup tekrar yerine konulduğu şeklinde yorumlanmıştır (Buhârî, Tevĥîd , 37, Menâķıbü’l-enśâr , 42; Müslim, Îmân , 261-263). Resûl-i Ekrem, Ebû Tâlib’den diğer amcası Abbas’a intikal eden zemzemle ilgili görevi (sikāye) Mekke fethinin ardından tekrar Abbasoğulları’na verdi. Fetih günü Kâbe putlardan temizlenince Hz. Peygamber ve beraberindekiler Zemzem Kuyusu’ndan kovalarla su çekerek Kâbe’nin içini ve dışını yıkadılar. Daha sonra da Kâbe’nin yılda bir veya iki defa zemzemle yıkanması âdet oldu (İbn Cübeyr, s. 108). Mekke fethinde Mescid-i Harâm’da devesinin üzerinde iken kendisine getirilen zemzemi içen Resûlullah, Vedâ haccında ve umreleri sırasında Kâbe’yi tavaf ettikten sonra Makām-ı İbrâhim’in arkasında iki rek’at tavaf namazı kılar ve Zemzem Kuyusu’na giderek zemzem içerdi. Onun bu uygulaması sebebiyle hac ve umrede tavafın ardından kılınan namazdan sonra kuyunun başına gidip su içmek, mümkünse üzerine dökmek veya serpmek, hac günlerinde Mina’ya gitmeden önce bunu tekrarlamak bir gelenek halini almıştır. Tavafın ardından içilen zemzem ve yapılan sa’y, Allah’ın yardımıyla Hâcer’in su arayışını ve anne sevgisini simgeler.

Zemzem tarih boyunca Kâbe’yi ziyaret edenlerin su ihtiyacını karşılamıştır. Zemzemin susuzluğun yanı sıra yemek ihtiyacını da giderdiğine dair İslâm öncesine ve sonrasına ait çok sayıda örnek vardır. Hz. Peygamber’in dadısı Ümmü Eymen onun sabahleyin zemzem içerek güne başladığını, bazan gün boyunca yemek yemediğini söyler (İbn Sa’d, I, 133). Ebû Tâlib’in kızı Ümmü Hânî’nin evinde içine zemzem konan kova aç doyuran diye meşhur olmuştur (Fâkihî, II, 47). Mekke’de zemzem dışında hiçbir su kaynağı halktan ilgi görmüyordu. Emevîler’in Mekke valisi Hâlid b. Abdullah el-Kasrî’nin Zemzem Kuyusu’nun yanına yaptırdığı çeşme de rağbet görmemiş ve Abbâsîler’in ilk Mekke valisi Dâvûd b. Ali tarafından yıktırılmıştır (Ezrakī, II, 108; Fâkihî, III, 150).

KAYNAK: Diyanet İslam Ansiklopedisi


zemzem ne demek, zem ne demek, arapça zem ne demek

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();