Kötü kader kötülere mi yazılır?
sukrubim
Kötü kader kötülere mi yazılır iyi kader iyileremi yazılır??
Cevap: kötü kader kötülere mi yazılır?
Fetva Meclisi
Öncelikli olarak kader’in ne Olduğunu öğrenmekte fayda vardır. Kader Sözlükte "ölçmek, tahmin etmek ölçüp takdir ederek tayin etmek; gücü yetmek ve kudret" anlamlarına gelen kader, din ıstılahında, Allah’ın ebede kadar olacak şeyleri zaman ve yerini, özellik ve niteliklerini, nasıl ve ne zamanda olacaklarsa onların tamamını ezelde bilip o şekilde sınırlaması ve takdir etmesine denir. Bu durumda kader Allah’ın ilim sıfatını ilgilendirmektedir. O halde kader, Allah’ın ilmi doğrultusunda, kainatı ve ondaki her çeşit yaratığı belli bir düzen ve ölçüye göre idare eden ilâhî bir kanundur. Bu konuda Kur’ân’da şöyle buyurulmaktadır: "Biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık." (Kamer,54/49); "O’nun katında her şey bir ölçüyledir."(Ra’d,13/8); "Kâinatta mevcut her şeyin hazineleri ancak bizim yanımızdadır. Biz onu ancak belli bir miktar ile indiririz." (Hicr,15/21); "Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mahlûkatın mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir."(Furkân,25/2) (F.K.)
1. Kader konusunda aklınıza takılan her şeyi sorabilirsiniz. Bu durum kaderi inkar ettiğiniz anlamına gelmez. Nitekim Kur’an’dan öğrendiğimize göre, Hz. İbrahim aleyhisselam ölülerin nasıl diriltileceğini sormuş, sonra da "Allah’ım inanmadığımdan değil, kalbim tatmin olsun diye soruyorum" demiştir. Bu nedenle bizler de aklımıza takılan sorularımızı sorabiliriz. Biz de elimizden geldiği kadar cevap vermeye çalışırız.
2. Kaderin esas anlamı "Allah’ın, olmuş olacak her şeyi bilmesi" demektir. Dikkat edersek insan iradesini yok saymıyor. Bilmek ayrı, yapmak ayrıdır. Bilen Allah’tır, yapan kuldur. Bu konuya bir misal verelim;
Peygamberimiz (asv) İstanbul’un fethini ve komutanını yüz yıllar önce müjdelemiş ve haber vermiştir. Zamanı gelince de dediği gibi çıkmış. Şimdi, İstanbul Peygamberimiz (asv) dediği için mi fethedildi, yoksa fethedileceğini bildiği için mi söyledi. O zaman Fatih Sultan yatsaydı, çalışmasaydı, ordular hazırlatıp savaşmasaydı yine olacak mıydı? Demek ki Allah, Fatih’in çalışıp İstanbul’u fethedeceğini biliyordu ve bunu elçisi Hz. Peygamber (asv)’e bildirdi.
Buradaki ince nokta: Allah bildiği için yapmıyoruz. Biz yapacağımız için Allah biliyor. Zaten Allah’ın geleceği bilmemesi düşünülemez. Bilmese veya bilemese yaratıcı olamaz.
Buna bir örnek verelim; Allah dostu evliyadan bir öğretmen düşünelim. Öğrencilerinden birisine Yarın seni şu kitaptan imtihan edeceğim. diyor. Fakat öğretmen Allah’ın izniyle onun filim, maç, oyun, eğlence, derken sabah okula çalışmadan geleceğini bilerek, akşamdan karnesine 0 yazıyor. Ertesi sabah öğrenci sorulan sorulara cevap veremiyor ve sıfırı hak ettiğini bildiği anda, öğretmen cebinden not defterini çıkarıp Senin çalışmayıp sıfır alacağını bildiğim için, önceden deftere sıfır yazmıştım. diyor. Buna karşı öğrenci Hocam sen sıfır yazdığın için ben sıfır aldım. Yoksa geçer puan yazsaydın geçerdim. diyebilir mi?
Demek ki Allah yazdığı için biz yapmıyoruz, bizim yapacağımız şeyleri bilerek Allah yazıyor. İşte buna kader diyoruz.
3. Dünyaya gelen her insan bir kader programına tabidir. İnsanın ne yapacağını, başına ne geleceğini Yüce Allah ezeli ilminde biliyor. Ancak Allah’ın bilmiş olması, insanın o işi yapmasını zorlamaz. Çünkü Allah, insanın önüne sonsuz seçenekler koymuştur.
İnsan kendi iradesini kullanarak, hangi yolu tercih ederse, Allah onu yaratır. Dolayısıyla sorumlu olan insanın kendisidir.
Bu meselede şöyle bir örnek verilir: Bir apartmanın üst katının nimetlerle, bodrum katının ise işkence aletleriyle dolu olduğunu ve bir kişinin bu apartmanın asansörü içerisinde bulunduğunu farz edin. Kendisine, apartmanın bu durumu daha önce anlatılmış bulunan bu kişi, üst katın düğmesine bastığında nimetlere kavuşacak, alt katın düğmesine bastığında ise azaba uğrayacaktır.
Burada iradenin yaptığı tek şey, sadece hangi düğmeye basılacağına karar vermesi ve teşebbüse geçmesidir. Asansör ise, o kişinin gücü ve iradesiyle değil, belirli fizik ve mekanik kanunlarla hareket etmektedir. Yani, insan üst kata kendi gücüyle çıkmadığı gibi, alt kata da kendi gücüyle inmemektedir. Bununla beraber asansörün nereye gideceğinin belirlenmesi, içindeki kişinin iradesine bırakılmıştır.
İnsanın kendi iradesiyle yaptığı bütün işler, bu ölçüyle değerlendirilebilir. Mesela; Cenab-ı Hak, meyhaneye gitmenin günah, camiye gitmenin ise faziletli olduğunu bildirmiştir. İnsan ise kendi iradesiyle, örnekteki asansör gibi her iki yere de gitmeye müsaittir.
Hangi düğmeye basarsa, yani nereye gitmek isterse, beden oraya doğru hareket etmekte, dolayısıyla da gideceği yerin mükafatı veya cezası o insana ait olmaktadır.
Evlilik de böyledir. Evlenecek insanın önünde çok sayıda seçenekler vardır. Nasıl birisini istemek sizin elinizde. Tercihinize göre Cenab-ı Hak da yaratır. Allah’ın bilmesi böyle bir tercihte bulunmanızı zorlamaz.
Gayri müslim birisiyle evlenmede islam’ın getirdiği ölçü şöyle: Müslüman bir erkek Ehl-i kitap olan Musevi ve Hristiyan bir kadınla evlenebilirken, Ehl-i kitap olmayan gayri müslim bir kadınla evlenemez.
Bunun yanında, Müslüman bir kadının Ehl-i kitap da olsa gayri müslim bir erkekle evlenmesine izin vermiyor.
4. Kaderi ikiye ayırabiliriz: ızdırari kader, ihtiyari kader.
"Izdırari kader"de bizim hiçbir tesirimiz yok. O, tamamen irademiz dışında yazılmış. Dünyaya geleceğimiz yer, annemiz, babamız, şeklimiz, kabiliyetlerimiz ızdırari kaderimizin konusu. Bunlara kendimiz karar veremeyiz. Bu nevi kaderimizden dolayı mesuliyetimiz de yok.
İkinci kısım ihtiyari kader ise, irademize bağlıdır. Biz neye karar vereceksek ve ne yapacaksak, Allah ezeli ilmiyle bilmiş, öyle takdir etmiştir. Sizin sorduğunuz soru da bu alanda müzakere edilmektedir. Yani siz bir aday tipi belirliyorsunuz ve arıyorsunuz. Allah da sizin istediğiniz vasıflara sahip birkaç kişiyi önünüze çıkarıyor. Siz de bunlardan birini iradenizle beğenip kabul ediyorsunuz. Alah’ın alacağınız eşin kim olduğunu ezelde bilmesi kader, fakat sizin iradenizle seçmeniz cüz’i irade dediğimiz insanın mesuliyet sınırlarıdır.
Kalbimiz çarpıyor, kanımız temizleniyor, hücrelerimiz büyüyor, çoğalıyor, ölüyor. Vücudumuzda, bizim bilmediğimiz birçok işler yapılıyor. Bunların hiçbirini yapan biz değiliz. Uyuduğumuz zaman bile bu tür faaliyetler devam ediyor.
Ama şunu da çok iyi biliyoruz ki, kendi isteğimizle yaptığımız işler de var. Yemek, içmek, konuşmak, yürümek gibi fiillerde karar veren biziz. Zayıf da olsa bir irademiz, az da olsa bir ilmimiz, cılız da olsa bir gücümüz var.
Yol kavşağında hangi yoldan gideceğimize kendimiz karar veriyoruz. Hayat ise, yol kavşaklarıyla dolu.
Şu halde, bilerek tercih ettiğimiz, hiçbir zorlamaya maruz kalmaksızın karar verip işlediğimiz bir suçu, kendimizden başka kime yükleyebiliriz?
İnsanın cüz’i ihtiyari adı verilen iradesi, önemsiz gibi görülmekle beraber, kainatta geçerli olan kanunlardan istifade ederek büyük işlerin meydana gelmesine sebep olmaktadır.
Kainattaki faaliyetlerde olduğu gibi, beden içindeki faaliyetlerde de insanın iradesi söz konusu olmamakta ve insan bedeni, kanun-u külli adı verilen ilahi kanunlarla hareket etmektedir. Fakat onun nereye gideceğinin tayini, insanın irade ve ihtiyarına bırakılmıştır. O hangi düğmeye basarsa, yani nereye gitmek isterse, beden oraya doğru hareket etmekte, dolayısıyla da gideceği yerin mükafatı veya cezası o insana ait olmaktadır.
Dikkat edilirse, kaderi bahane ederek, Benim ne suçum var diyen kişinin, iradeyi yok saydığı görülür.
Eğer insan, rüzgarın önünde sürüklenen bir yaprak ise, seçme kabiliyeti yoksa, yaptığından mesul değilse, o zaman suçun ne manası kalır? Böyle diyen kişi, bir haksızlığa uğradığı zaman mahkemeye müracaat etmiyor mu?
Halbuki, anlayışına göre şöyle düşünmesi gerekirdi: Bu adam benim evimi yaktı, namusuma dil uzattı, çocuğumu öldürdü, ama mazurdur. Kaderinde bu fiilleri işlemek varmış, ne yapsın, başka türlü davranmak elinden gelmezdi ki.
Hakkı çiğnenenler gerçekten böyle mi düşünüyorlar?
İnsan yaptığından sorumlu olmasaydı, iyi ve kötü kelimeleri manasız olurdu. Kahramanları takdire, hainleri aşağılamaya gerek kalmazdı. Çünkü, her ikisi de yaptığını isteyerek yapmamış olurlardı. Halbuki hiç kimse böyle iddialarda bulunmaz. Vicdanen her insan, yaptıklarından sorumlu olduğunu ve rüzgarın önünde bir yaprak gibi olmadığını kabul eder.
5. Duanın çeşitleri var. Mesela, sizin yarın bir imtihanınız var. Bu imtihanın duası çalışmaktır. Buna fiili dua denir. Çalışmayı yaptıktan sonra ellerinizi kaldırır, Ya Rabbi, bana hayırlısını nasip et!.. demeniz sözlü bir duadır. Safi ve halis bir şekilde ve neticeye kanaat ederek dua etmek gerekir. Çünkü, bazen istediğimiz bir şeyin hakkımızda hayırlı olmayacağını Allah bilir fakat biz bilemeyiz. Sonsuz rahmet sahibi Allah’ımız da bunun hayırlı olmayacağını bildiğinden dolayı, farklı bir şekilde kabul eder.
Hazreti Meryem validemizin doğma vaktinde annesi O’nu mescide adar. Ve O’nun erkek değil kız olduğunu görünce epey şaşırır ve üzülür. Alimlerimiz bu durumu misal getirerek derler ki, Allah muhakkak yaptığımız duaları kabul eder. Bazen daha farklı ve daha güzel bir surette kabul eder. İşte Hz. Meryem 100 erkek değerinde bir kız. Allah annesinin duasını kabul etmedi denilmemeli. Aksine "daha güzel bir surette kabul etti" denilmelidir. Bazen de dünyada hiç kabul edilmedi zannedilir; fakat cennette daha ulvi ve güzel şekilde kabul edilir.
Bu açıklamalara göre, hayırlı eş için hem dini ölçülere göre araştırmak hem de dua etmek bizim görevimizdir.
Sorularla İslamiyet…
Cevap: Kötü kader kötülere mi yazılır?
Kayıtsız Üye
Benim kafam karışık kader kime neye nasıl yazilr kader önceden yazılmış sa isyan ettiğimizi Allah bilmiyor mu neden Allah biri Kulunu zengin birini fakir olarak dünyaya geliyor bu adelet mi
Cevap: Kötü kader kötülere mi yazılır?
umutlucan
< Benim kafam karışık kader kime neye nasıl yazilr kader önceden yazılmış sa isyan ettiğimizi Allah bilmiyor mu neden Allah biri Kulunu zengin birini fakir olarak dünyaya geliyor bu adelet mi >
imtihan dünyasında ALLAH a suç atma o her şeyi en doğru bilendir. İsyan edenleri elbette önceden biliyor ama onları isyankar olarak yaratmadı o kullar o yolu secti. Yani suclu olan kuldur.ALLAH her şeyi en iyi bilendir.
Alpaslan
Benim başımdan bir nişan gecti 9 ay nişanlı kaldım ceyizde döndüm birileri beni karalamış ve ondan ayrıldım tanımadıgım bir kızla tekrar nişanlandım sıf inat ugruna ve onu sevemedim sanki hiç yanımda yoktu ve kıssa zamanda ayrıldım aradan 1 yıl geçti ayllemin tanıdıklarıyla birinden evllendim ve onu üzmedim deyerinden fazla deyer verdim sıf beni bırakmasın diye sonra bir gece benden söz yüzügümü sat bana kıyafet al dedi ve bende onu sevdigim için satım ve gün geçtikce şidet görmeye başladım ilgi görmedim ayrıldım neyim varsa hepsini ona bıraktım ve cocum olmadıgı halde 3 yıl boyunca nafaka verdim ve sonra birinin aracılıyla tekrar nişanlandım ve eskisinden gördügümü bunda da gördüm ve onunla sevgili gibi yaşadım ve sonra şüpe duymaya başladım ses kayıt bir pogram indirdim ve dinlemeye başladım ve beni caresiz oldugu için benimle berabermiş ve sonra yaptıgım emekler ve hepsini geride bıraktım için ona daha çok deger verdim ve caresizlik sadece erken yaşlılık oldu için beni kabul ediyormuş ve bende bunu duydum ve ayrıldım şimdi anlamadığım şu asıl ben caresizim benmi nalletlimiyim bazı cizgileri görmezden geldigim içinmi bunu cekiyorum yoksa Allah benimi sınıyor mu ? cünkü dayanacak gücüm kalmadı bazen kendi kendime diyorumki benim beynim yokmu şu an bile hak etmiyorum sanki ne düşünecegimide bilemiyorum.
VEGA
Merhaba,kötü kader kötüleremi yazılır başlıklı yazının 2.maddesinde Öğretmenin çocuğa ders çalışmadan sınava sözlüye geleceğini düşünerekten sıfır vermesi ifadeniz ve örneğini Zİ ,Allah yazıyor demek bunuda kadere bağlamak TAM BİR SKANDALDIR ______ bu çocuk kaçıncı sınıfa gidiyor ?bu çocuk kızmı erkekmi ? bu çocuk kaç kişilik bir ailede yaşıyor ? bu çocuğun anası babasımı sağmı ? bu çocuğun babası ne iş yapıyor ? bu çocuğun bir hastalığı varmı psikolojisi iyimi ? bu sorularlarla ilgili hiç bir bilgi yok …….EEEEEEE efendim hoca efendi evliya dostu EVET sonra o yüzden AKŞAM tahmin etti eeeeeeee çocuğa sıfır yazdı —- ne zaman yazdı ? akşamdan yazdı ______ töbe estağfirullah ve bunu aslında hoca değil ALLAH yazıyor eeeeeeeee BUNADA KADER DENİLİRMİŞ ÖYLEMİ …………….. //// NE MUBAREK HOCA EFENDİYMİŞ BE …. BU ÖRNEĞİN KADER KAVRAMI İLE UZAKTAN YAKINDAN ALAKASI YOKTUR —- ÇOCUK HAKLIDIR TIRNAK İÇİNDE HOCA EFENDİ AKŞAMDAN ÇOCUĞA SIFIR YAZDIĞI İÇİN ÇOCUKCAĞIZ SIFIR ALMIŞTIR——–BEN MİLLİ EĞİTİM MÜFETTİŞİ OLSAYDIM O HOCA EFENDİNİN ÖĞRETMENLİK LİSANSINI …..ARAMPARÇA EDERDİM—– MADEM HOCA EFENDİNİN AKŞAMLARI ÇOK İŞİ OLUYOR ÇOK MEŞGUL OLUYOR O ZAMAN GİTSİN O İŞLERLE MEŞGUL OLSUN GÖRÜLEN OKİ BU HOCA EFENDİNİN ÖĞRETMENLİK ANALAYIŞI İLE UZAKTAN YAKINDAN BİR İLGİSİ OLAMAZ KUSURA BAKMAYIN ….. 🙁
Kayıtsız Üye
Allah ana karnında dogacagın kaderini yazıyorsa engelli dogan birinin suçu ne ki bu kader yazılmış.engelli biri nasıl mutlu olacak başkalarından farklı sevilmiyor evlenemiyor çalışamıyor durmadan hayatında kötü şeyler oluyor.mesela okumak istiyor saglıgı şartları buna izin vermiyor.sokakta alay ediliyor veya birine aşık olsa engeli yüzünden kabul edilmiyor.hayatı hep monoton.ailesine bagımlı yaşıyor.şimdi bu çocugun suçu günahı ne.ana babasının günahını mı çekiyor.hani Allah hiç kimsenin günahını günahsız bir bebege yüklemezdi.benim kayınbabam ve kocam hamileyken beni aç bırakıp dövdüler hakaret ettiler zulum yaptılar ve engelli evladım var.ben yılmadım onu büyüttüm.fakat hergün mutsuz çaresiz hiçbir istedigi olmuyor.hangi kıza aşık olduysa hepsi reddetti.engelini yüzüne vurdu.okullarda alay edildi.yürüyüşünü taklitedip dalga geçtiler.saglık sorunundan okulunada bıraktı.kimse onunla arkadaş olmadı.benim dualarım kabul olmadı.bana zulum yapan kaynanasaglıklı.keyif içindeler.bu adalet mi.oysa onlar bu dünyanın nimetlerini yaşarken ben ve günahsız evladıma burası cehennem oldu.sebep onlar çeken bizlriz.yinede Allah tan kopmadım hergün duamı ediyor zikir yapıyor ümidimi kesmiyorum.hepinizden dua istiyorum.rabbim zorda kalana çaresize yardım etsin.
Kayıtsız Üye
Benim bir kuzen var herkesin istedigini yapar bana gelince, elinin tersiyle yiter beli etmez bunu ama ben anlarim 😓😓😓😓😓😓😓
Kayıtsız uye
Allah dualarinzi kabul eyler insAllah Belkide onlari Allah’a havale etmelisinjz siz Eger neden ben diye isyan etmiyorsaniz tabi cocugunuzda siz obur dunyada Allah katinda yukselirken Belkide onlar cehennem atesinde yanicaklar bu dunya bir sinav asil gerçek dunya obur dunya cocugunuzu çok iyi anliyorumm bnmlede dalga gectiler çenem onde diye ben kimseye aldirmadim ve hala tedavi goruyorum degisik aletler kullaniyorum 2 Yil sonra tedaviM sona ericek ve ben şuan sabrediyorum henuz 12 yasindayim ve 5 yasimdan bu yana çok farkli ve kotu gunler gecirdim ama dua mi eksik etmiyorum bence Sizde böyle devam edin:))
Kayıtsız Üye
Ben bir gunah isledim isledigim günahı bir ben birde Allah biliyor herkezden sakliyorum 3 yildir dua ediyorum Allahim bu olayi kazasiz belasiz atmam için yardim et diye.bu duam kabul olup olmadigini anca gunu geldiginde ogrenebilirim ama o ise kalkismam lazim ki bu duamin kabul olup olmadigini ogrenebilirim.simdi sorum su acaba duam nasıl kabul oldugunu anlarim eğer duam kabul olduysa ben bisey yapacam ama korkumdam aileme elaleme rezil olurum diye yapmiyorum istemiyorum bahane uydurup duruyorum.cok caresizim her gun dua editorum Allahim affet beni yardim et bana diye.ben napiyim simdi..
Kayıtsız Üye
En kısa şekilde şöyle söylemek istiyorum, mesela günümüzde taciz tecavüzler hadsiz bir şekilde arttı. Bu tecavüze uğrayan genç kızlar minik çocuklar bebekler falan bu tecavüze uğramak onların seçimi olmuyor. Ve Allah tabiiki bunuda önceden görüyor ve biliyor ancak neden küçücük bir bebeğin suçsuz yere minicik bedeninin tecavüze uğramasını engellemiyor. Gerçekten Allah a inancım sonsuz. Ama böyle sorularıma bir türlü cevap bulamıyorum. İnançsızlığımdan sormuyorum. Sadece merak ediyorum bende gerçekten lütfen cevaplar mısınız
Omer Faruk
Kıymetli kardeşim,
Yalnızca günümüzde değil tarihin bütün dönemlerinde iyilik ve kötülük beraber yürüdü. Kötülüğün doğasında kolaylık, iyiliğin doğasında emek/zorluk var. İmtihan da bunun için zaten.
Sana çok uzun cevaplar verebilirim ancak Allah bizi yarattı ve "iyi ile kötüyü ayırmak için imtihan edeceğini" söyledi. Herkesi de yükü oranında imtihan edeceğini söyledi. Senin mazlum olarak gördüğün (tacizle uğraşan, katledilen, sakat doğan, fakir yaşayan, açlıktan ölen vs.) insanlar aslında senin gibi imtihan dünyasındalar.
Yaratıcıya şu soruyu sormak mümkün: "Allah’ım burayı cennet eyleseydin, bizi niye iyilik ve kötülüklerin olduğu bu dünyada yarattın?" Ancak bu sorunun cevabı konusunda benzeri itirazda bulunan Meleklere ALlah: "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim…" (Bakara 30) diye cevaplıyor.
Eğer Kur’an’ı bütünlüğünde okur anlarsan, büyük resmi de kavramış olursun. Aksi takdirde nefse hoş gelen seni günaha sürükleyen, ateizmin süslü sözleriyle başbaşa kalırsın. Bu konuda ALlah: "……şeytan onlara amellerini süsledi. Böylece onları (Allah’ın) yolundan alıkoydu. Ve onlar görebilenlerdi (görerek inkâr edenlerdi)…..!"(Ankebut 40) diyor.
Teşbihte hata olmaz, bilgisayarı yapan insana bilgisayar: "Beni niye yaptın ki?" diye bir soru sorabilir mi? Bilgisayar yapay zeka olarak istediği kadar gelişsin sonunda kendini yapan insanın kontrolündedir ve O’nun verdiği komutlara ve yazılımlara göre çalışır. Allah ile ilişkimiz de buna benzer.
Aslında Allah, kullarına iyiyi tercih etmeleri konusunda hem aklen hem de peygamberler aracılığı ile rehberlik ediyor. Ve onlara iyiyi tercih etmeleri için telkinlerde bulunuyor. Ancak içlerinden mutlaka kötülüğü tercih eden Adem’in çocuklarından KABİL olanlar çıkıyor.
Eğer dünyanın daha iyi olması konusunda arzumuz var ise Allah bu konuda da iyilere destek olduğunu söylüyor, ancak bir şartla; ÇALIŞMAK ve en az inkarcılar kadar ÇALIŞMAK! Bugün İslam dünyası Allah’ın vahyinden uzaklaştı. Dolayısıyla yeryüzünde adaleti temsil etmesi gereken müslümanlar maalesef tarih sahnesinde yoklar.
Dikkatimi çeken, dünyanın daha iyi olmasını isteyen ve bundan şikayet edenlerin, oturup hiçbir şey yapmadan yalnızca şikayet etmeleridir. Bu durum ne şikayet edeni tatmin eder ne de kötülükleri ortadan kaldırır. Kötülükten rahatsız iseniz, Hz. Peygamberin dediği gibi "gücünüz yetiyorsa elinizle, yetmiyorsa dilinizle, ona da yetmiyorsa kalbinizle nefret etmektir…"
Bunların hiçbirini yapmadan: "Allah’ım bunlara niçin izin veriyorsun demek, ateizmin ve ateistlerin vesvesesinden başka bir şey değildir. Aslında bütün bunların arkasında da şeytanın felsefesi yatıyor;
"İş bitirilince şeytan da diyecek ki: Şüphesiz Allah, size gerçek olanı söz verdi. Ben de size söz verdim ama yalancı çıktım. Zaten benim sizi zorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de hemen bana geliverdiniz. O hâlde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Artık ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Şüphesiz ben, daha önce sizin, beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim. Şüphesiz, zalimlere elem dolu bir azap vardır. (İbrahim/22)
Size tavsiyem oturulup kötülüklerden şikayet eden değil, kötülüklere karşı savaşan bir mü’min olun. O zaman dünya daha güzel bir yer olacaktır. Selametle…
Kayıtsız Üye
Kader bizim bu dünyadaki hapishanemizdir aslında , insan kaderindekini yaşar diye biliyorum hani herşey yazılmıştır , benim bir engelim var doğuştan, çocukluk ve ergenlik dönemimde bundan dolayı hakir görürlerdi çevremde ki bazı insanlar bu durumdan dolayı ağladığım bile olmuştu geceleri dua ederdim canımı al diye ya canımı al yada bu drurumu düzelet diye dua ederdim ama ikişde kabul olmadı…ben bu durumun etkisinde kaldığım için , benide Allah yaratmış onuda Allah yaratmış beni , hakir görsünler diyemi yaratmış diye içimden haykırıyordum , madem Allah herşeyi görüyorsa benim bu durumuda görüyordur neden insanların beni hakir görmesine izin veriyor diye içimden geçiriyordum, ve ben bu yaşımda anladımki Allah adaletiyle hükmetmiyor eğer adaletli olasaydı bana bunu reva görenleri cezalandırırdı ama o insanlar mutlu oldular hayatları boyunca bende bana söylenenlerle üzüldüm sadece u , ve bu yaşımda anladım ki Allah bize değer verseydi bizleri engelli olarak yaratmazdı hadi yarattı diyelim hakkımızda böyle yazılmış peki neden diğer insanalra hakir göseterdi , ben bunu hep kendime sordum neden diye ama hiç cevabını bulamadım sadece kilise olmuş sözler duydum imtiham diye ve bu sözler artık beni rahatlatmıyor aksine bıkıyorum bu sözden bize değer vermeyen duamızda değer vermez diye duayı ve diğer ibadetleri bıraktım , şimdi dua etmiyorum çünkü bir insanın ağlıyarak duası kabul olmuyorsa hiç bir şekilde duası kabul olmaz , o insanların yüzünden hayattan soğudum isyan ettim , tövbe ettim sonra bir daha isyan ettim aklıma geldikçe keşke hafızamı kaybetsemde o günleri unutsam diye hep düşündüm ama olmadı , değişen hiç bir şey olmayacak , güzel günler bizim gibi insanlar için hiç bir zaman olmayacak…
Omer Faruk
Allah kader yazmaz öyle olsaydı cennet ve cehennem olmazdı. Allah geçmiş ve gelecek ilmi ile kaderi bilebilir ama buna müdahele etmez. Dolayısıyla kendi hapishanenizi kendiniz yapıyorsunuz.
Sakın kendi yanlışlarınızı Allah’a yüklemeyin. Sakat olmak, engelli olmak mutluluğun ve başarının önünde engel değildir. Bunun binlerce örneği var. Rasulullah (A.S) görme engelli olan Ümmü Mektumu yerine bir şehirden sorumlu vekil olarak bırakmıştır. Bu ne büyük şereftir. Ama ümmü Mektum da bu emaneti koruyacak doğruluğu ortaya koymuş bir sahabe idi.
Dolayısıyla, ümitsizlik yalnızca sana zarar verir kardeşim.
kötü kader nedir, kötü kader var mıdır, kotu kader