Ruhlar ölür mü? Ya da ölüm yalnızca bedene mî mahsustur?
mumsema
RUHLAR ÖLÜR MÜ? YA DA ÖLÜM YALNIZCA BEDENE MÎ MAHSUSTUR?
konuda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bir kısım ulemâ der ki: , ^efis olduğundan ölür, ölümü tadar. Çünkü her nefis ölümü tadacaktir’ Bunu şöyle açıklıyorlar: Allah’tan başka hiçbir şeyin bakî olmayacağına delalet eden deliller vardır. Meselâ: "Celal ve ikram sahibi Rabbinden başka ti ey yok olacaktır" [111] ve "Allah’ın vechi dışında herşey yok olacaktır" [112]âyetleri buna Örnektir. Ayrıca melekler de öleceğine göre beşeri ruhların Ölmesi daha normaldir. Yüce Allah cehennemliklerin ağzından: "Ey Rabbimiz, îizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. [113] Birinci ölüm bedenin ölümü ikincisi ise ruhun ölümüdür."
Bazıları da ruhların kalacak şekilde yaratıldığından ruhların Ölmeyeceğini ölümün yalnızca bedenler için var olduğunu bildirmişlerdir. Ruhun ölmeyeceğine, ruhların bedenden ayrıldıktan sonra yeniden Allah tarafından bedenlere dönene kadar nimetlendirileceğine ya da azaplandırılacağına delalet eden hadisler birer delildir. Gerçekten ruhlar ölselerdi nimetten azaptan uzak olurlardı. Âyet-i celîlede: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Onlar gerçekte diridirler. Rablarmm verdiği rızıktan yerler. Allah’ın fazlından kendilerine verdiği şeye sevinirler ve henüz kendilerine kavuşamamış dostlarını müjdelerler" [114] buyurulmaktadır. Âyet, kesinlikle ruhların bedenlerden ayrılmak suretiyle bedenlerin Öleceğine delildir.
Öyleyse şöyle denmelidir: Nefislerin ölümü demek ait oldukları bedenlerden ayrılmaları, çıkmaları demektir. Ruhun ölmesinden kastedilen bu ise ruh da ölümü tadar. Yok eğer yok olması, çözülme ile yokluğa gitmesi ise bu şekil ölüm ruh için sözkonusu değildir. Yaratıldıktan sonra ruh ileride inşAllah anlatılacağı üzere ya nimet içerisinde ya da azap içerisinde ta ki Allah yeniden bedenlerine iade edene kadar kalırlar. Ahmed b. Hüseyn el-Kin-di bu ihtilafı şiirinde şöyle anlatmaktadır: "İnsanlar ruh konusunda ihtilafa düşmüştür. Gürültü yapmak ve sonrakilerin de gürültüye katılması dışında
ııçbır şeyde anlaşamamışlardır. Ruhun bozulmadan salim olarak kurtulacağı da söylendi; bedenle beraber bozulacağı da."
Denirse ki: "Sûra üfürüldüğünde ruhlar aynen kalır mı? Yoksa ölür So ra yeniden mi dirilir?" Şöyle cevaplanır: Yüce Allah buyuruyor ki: "Sûra üi?" rülmüştür. Allah’ın dilediği dışında yerde ve gökte kim varsa hepsi helaki"muştur." [115] Allah Teâlâ görüldüğü gibi bazı yerde ve gökte bulunan kişileri h ölümden istisna etmektedir.
Denildi ki: "Ölümden istisna edilenler şehidlerdir." Bu, Ebû Hureyre th ni Abbas ve Saîd b. Cübeyr’in sözüdür.
Denildi ki: "Bunlar Cebrail, Mikâil, İsrafil ve Azrail’dir." Bu söz d Mukâtil ve diğerlerine aittir.
Yine denildi ki bunlar cennette iri gözlü huriler ve başkaları, cehennem den de azaba çarpılmışlar ve onların yalanlandır. Bu görüş de Hanbelîlerde" Ebû İshak b. Şakıla’nındır.
Ahmed b. Hanbel’e göre sûra üfürüldüğünde iri gözlü hurilerle hizmetçi çocuklar ölmezler. Allahû Teâlâ cennetliklerden bahsederken: "Birinci ölüm dışında orada başka bir ölüm tatmazlar" [116] buyurmaktadır. Bundan anlaşılan cennetliklerin birinci ölüm dışında ölmeyecekleridir. Ölecekleri düşünülse bu durumda da iki ölüm tatmış olacaklardır ki âyette bu reddediliyor. Bir de kafirlerin: "Ey Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin" sözleri vardır ki bunun izahı Bakara sûresinde yapılmıştır. Âyette şöyle geçmektedir: "Siz Ölüyken sizi dirilttik, sonra yeniden öldünüz biz de yeniden dirilttiğimiz halde siz Allah’a nasıl nankörlük edersiniz?" [117] Yani önce babalarının bellerinde ve annelerinin rahimlerinde nutfe idiler, bundan Allahû Teâlâ onları yarattı. Sonra onları öldürdü ve haşr günü onları yeniden diriltti. Burada kıyametten önce ruhların öldürüleceğine dair bir şey yoktur. Eğer ruhların kıyamet öncesi öldürüleceğine dair bir karine olsaydı o takdirde üç ölüm olurdu. Sûra üfürüldüğünde ruhların bozulmasından onların ölmesi anlamı çıkmaz. Sahih bir hadiste şöyle buyrulmaktadır: "Kıyamet günü insanlar öleceklerdir, ölümden ilk ayılan, dirilen ben oldum. Baktım ki Mûsâ Arş’a tutunmuş. Mûsâ benden önce mi ayıldı yoksa Tur günündeki ölümü mü bu ölüme sayıldı bilemiyorum." [118]
Bu bozulma kıyamet günü Allah hükmünü icra edeceği, arz nuruyla aydınlandığı zaman olur. Bozulmada bütün yaratıklar ortaktır. Yüce Allah: "Öldürülecekleri güne kadar onları bırak ey habîbim" [119]buyurmaktadır. Ayette geçen ölme-çarpılma gerçek ölme olsaydı, o zaman bu başka bir ölüm olurdıı. l
dikkat çeken âlimlerden Ebû Abdullah Kurtubî der ki: "Hadis-göre bu kıyamet günü olacak gizli bir çarpılmadır, sûra üfü-ıa gelen ölüm değildir." Üstadlarımızdan Ahmed b. Amr da: lirinden bu çarpılmanın ikinci nefhadan diriliş nemasından rinden bu çap
«Hadisin zaru ifadesinde de istisnanın çarpılma, bozulma sûrundan sonradır. anlaŞ1ımaktadır. Bu izahtan hareketle bazı âlimler: "Musa’nın hvan peygamberlerden olması muhtemeldir." Bu görüş batıldır, da- "Bundan maksadın arz ve semâ yarılırken meydana gelen ne-Kadı lyaö çarpılması olması da muhtemeldir." Ayrıca yalnızca çar-şiden sonram der Ebü Abbas Kurtubî, Kadı ‘itiraz ederek der ki: "Sahih hadiste geçenler Iyad’ın sözlerine karşıdır. r 3 "lullah kabrinden çıkarken Hz. Musa’yı Arş’ın sütununa tutunmuş ola-‘ fförür Öyleyse bu olay korku sûru esnasında meydana gelmiş demektir." îbû Abdullah anlatıyor: Üstadımız Ahmed b. Amr der ki: "Ölümün yok lmarnak ve bir halden başka bir hale dönüşmek olması bu müşkülü ortadan aldırır. Şehidlerin diri olarak Allah’ın verdiği rızıklardan yemeleri, sevinçli re müjdeleyici olmaları da bunu destekler. Halbuki şehidlerin yaptıkları dünyada insanların yaptıkları şeylerdir. Şehidler böyle olunca peygamberler için bu sözkonusu bile edilmezler," Hadiste de: "Arz, peygamberlerin cesetlerini yemez. [120] Rasûlullah, İsrâ gecesi Beyti Makriis’te [121]semâda başta Hz. Mûsâ [122]olmak üzere toplanmışlardır. Ayrıca peygamberimiz: "Kendisine selam veren müslümanın selamını alacak kadar Allah’ın ona ruhunu iade edeceğini de bildirmektedir. Bütün bunlardan çıkarılacak sonuç peygamberlerin ölümü demek, onları bizim idrak edemeyeceğimiz ölçüde ortadan kaybolmaları demektir. Her ne kadar onlar mevcut da olsalar meleklerdeki gibi diri olurlar, ancak görülmezler. Peygamberlerin diri oldukları anlaşılınca çarpılma sûruna üfürüldüğünde Allah’ın diledikleri hariç arzda ve semâda kim varsa hepsi ölüme çarpılacaktır. Peygamberlerin çarpılması ortadan kaybolup görünmemeleri; diğerierininki ise ölümdür. Dirilme sûruna üfürüldüğünde de Ölü olanlar dirilir; gizlenenlerse açığa çıkar, ayılır. Sah’k bir hadiste Rasûlullah bunu şöyle açıklar: "Kıyamet günü ilk ayılan ben o] cağım. Kabrinden ilk çıkacak kişi de Hz. Musa’dır." Buradaki müşkül şud Hz. Mûsâ baygınlıktan ilk ayılan kişi midir, yoksa Tur günü çarpıldığına ‘ eski hali üzere ayık mı bulunuyordu? Bu, Hz. Musa’nın faziletinden kayn lanmakta. Yalnızca bir konuda Hz. Musa’nın peygamberimizden üstün ması her konuda üstün olmasını gerektirmez; çünkü küçük bir şey büyük yi de gerektirmez. [123]
Ebû Abdullah Kurtubî der ki [124]"Hadis, kıyamet günü mahlukatm çar pılması anlamına alınırsa bunda bir müşkül yok. Sûra üfürüldüğünde ger" çekleşen Ölüm çarpılması anlamına alınırsa, kıyamet gününün anlatımından onun başlangıcı kastediliyor demektir. O zaman mana şöyle olur: İkinci sûra üfürüldüğünde başını ilk kaldıran ben oldum. Baktım ki Mûsâ Arş sütunlarından birine tutunmuş. Benden önce mi ayıldı yoksa Tur çarpılmasından mı kalma bilmiyorum."
Ben derim ki; Rasûlullah, Hz. Musa’nın kendisinden önce mi dirildiği, ya da korkuya çarpılmadığı belki de Tûr günü çarpılmasından sonra aynen kaldığı konusunda tereddütlü olduğundan, hadis bu manaya hamledilemez. Rasûlullah’m bilmiyorum demesi çarpıldı mı, yoksa çarpılmadı mı anlamı-nadır. Hadiste geçen: "İlk ayılan ben olacağım" ifadesi Rasûlullah’m da çarpılanlardan olduğuna delildir. Mûsâ hakkındaki tereddüt, onun çarpılıp Peygamberimizden önce mi ayıldığı yahut da hiç çarpılmadığı mı. Maksat ölüm çarpılması ise Rasûlullah kendi ölümünü kesin bilirken Hz. Mûsâ için öldü mü yoksa ölmedi mi diye tereddüt ederdi. Birçok yönden bu yorumun da batıl olduğu açıktır. Öyleyse peygamberler için olan çarpma ölüm çarpması değil, korku çarpmasıdır. Buna göre âyet, bütün ruhların birinci nefha ile öleceğine delalet etmez. Evet. Âyeti celîle önceden ölümü tatmayan ruhların birinci nefha ile öleceğini belirtmektedir. Ölen ya da ölmesi mukadder olmayan ruhların ikinci defa öleceği âyette belirtilmemektedir. Allah en iyisini bilir.
Denilirse ki hadiste: "Kıyamet günü insanlar ölüm çarpıntısına uğradıklarında arzdan çıkan ilk kişi ben olurum. Hz. Musa’ya da arş sütununa tutunmuş olarak buldum" geçmektedir. Buradaki çarpılmadan ne anlıyorsunuz? Denir ki: Şüphesiz böyle bir lafında müşkül vardır. Ancak ravî iki hadisi birbirine giydirmiş, böylece lafız bu hal almıştır. Birbirlerine geçirilen hadisler şöyledir:
Birincisi: "Kıyamet günü insanlar ölüme çarpıldıklarında ilk ayılan ben olacağım."
İkincisi: "Kıyamet günü yerin çıkardığı ilk kişi benim." Tirmizî ve diğer-lerinde Ebû Saîd el-Hudrî’den Rasûlullah’m şöyle dediği rivayet edilmiştir-yoknü Âdemoğullarmın. efendisi benim. Bunda övünülecek bir şey – bütün peygamberler Livaü’1-hamd bayrağımın altında olacak-kardığı kişi de ben olacağım. Bunda da övünülecek bir şey [125] yok: "Hadis, hasen ve sahihtir." [126]
ravi [127]hadisle diğer bir hadisi birbirine girdirmiştir. Üstadımız der ki: Rasûlullah’m: "Hz. Mûsâ benden önce mi ayıldı, yoksa Çarpılmadan müstesna ettiği kimselerden midir? Bunu bilmiyo-izu hakkında ne dersiniz? Bilindiği üzere Allah’ın müstesna yaptığı ıin. S kıyâmet gününün çarpmasından ziyade nefhanm çarpmasından tesna olan kimselerdir. Çünkü âyeti celîlede: "Sûra üfürüldü ve Allah’ın ‘ gi kimseler hariç, yerde ve gökte kim varsa ölüm nefhasma çarpıldı" [128] burulmaktadır. Burada yaratıklar kıyamet gününün çarpmasından istis-ilmemiştir." Şöyle cevaplarız: Allah bilir ya bu rivayet o kadar kuvvetli değildir. Bu, olsa olsa bazı râvîlerin vehmidir. Doğrusu, sahih rivayetlerin birbirine uygun olanıdır. Yani: "Hz. Mûsâ benden önce mi ayıldı yoksa Tur günündeki çarpma ile mi yetinildi bilmiyorum" şeklindedir. Âlimlerden bir kısmı bu çarpmanın nefha çarpması olduğunu ve Hz. Musa’nın da bu çarpnrmızı,
malardan istisna edilenlerden olduğunu zannetmişlerdir. Halbuki bu sinlikle hadisin siyakına uygun düşmemektedir. Buradaki ayılma d’ t ayılması olunca, Rasûlullah nasıl: "Benden önce mi dirildi yoksa, Tur dirilmesiyle mi yetinildi bunu bilmiyorum" diyebilmektedir, bunu iyi/1? şün. Her ne kadar kıyamet günü mahlûkâtın çarpılması farklı da olsa VM Allah kulları arasında hüküm vermek için gelir, insanlara tecellî eder u Musa’ya gelince, her ne kadar insanlarla beraber çarpılmasa da Allah d tecellî edip onu paramparça ettiğinde çarpılması, kıyamet çarpılmasını^ rine geçmektedir. Bu yoruma dikkat et. Hadisi açmak dışında soruyu cev^ layabilmek oldukça zordur. Bu durumda hakiki cevap bulunur ve azı dişleT konu ısırıhr. Hamd ve şükür Allah’adır. Başarı O’ndandır. [129]
Kitaburruh
Cevap: Ruhlar ölür mü? Ya da ölüm yalnızca bedene mî mahsustur?
MECİDİE
ruh ölmez ölen sadece bedendir beden toprakata çürüyüp gitsede ruh kıyamete kadar diri kalacak ve azabı varsa çekecek sevabı varsa hesap gününe kadar kabrinde rahat uyuyacaktır
ruh olurmu