Mezarlıktaki Ses

Mezarlıktaki Ses

wwq
Selamun Aleyküm,

2 Gün önce ciğerimin köşesi canımdan bir parça olan dedem vefaat etti. Cenaze namazından sonra defnedilirken bir köşede oturup bekledim. Herkes dağılınca kuş seslerinden başka bir ses duyulmayan mezarlıkta kabrin karşısına oturup boş boş bekledim. Biraz dua ettim sonra tekrar oturdum ve boş boş beklemeye devam ettim. Ardından bir ses duydum,bu ses ne çok yakından ne de çok uzaktan geliyordu.. Birisi acı içinde ALLAH! diye bağırdı. Önce korktum acaba dedemi sorguluyorlar mı diye sonra sesin dedemin sesi olmadığını farkettim. Meftanın sesinin kulakları perdeli insanlar için duyulmayacağı kanaatindeyim. Fakat etrafıma baktım kimseler yok.

Sormak istediğim soru şu acaba hadislerde veya kuran’da ölülerin sesini duyabileceğimiz konusunda herhangi bir bilgi var mıdır ? Ayrıca düşüncelerinizi de öğrenmek isterim.


Cevap: Mezarlıktaki Ses

Desert Rose
Ve aleykumusselam ve rahmetullah kardeşim
kabir azabı ile ilgili çok Hadis mevcuttur,
fakat anlattığınız yani duyduğunuz ses meselesini
şimdi burada sana kimse cevabını veremez,yani
ölülerin seslerini diriler işitir die bir hadis yada Kur’an
ayeti yok,Ehl-i sünnet itikadının görüşüne göre ölen
kişi bu dünyayla ilgisini
kesilmiş ancak kendi hesabının derdine düşmüştür.
Belki hassas psikolojiyle size öyle gelmiş olabilir,belki
sizin görüş alanınızdaki bir başka
ziyaretçi kişiden gelmiş olabilir,
Herşeyin doğrusunu ancak Allah’u teala bilir…
Konu hakkındaki Hadisleri inceleyebilirsin kardeşim
hayırlarla kal…

_____________

Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Sizden biriniz veya ölü kabre konulunca simsiyah mavi gözlü iki melek ona gelir onlardan birine münker diğerine nekîr denilir. O iki melek şöyle derler:
Bu Muhammed denilen adam hakkında ne dersin? O kimse ise ölmeden önce söylediğini aynen tekrar ederek: O Allah’ın kulu ve Rasûludür. Ben şehâdet ederim ki Allah’tan başka gerçek ilah yoktur. Muhammed’de onun kulu ve elçisidir. O iki melek derler ki: Senin böyle söyleyeceğini biliyorduk. Sonra o kabir yetmiş arşın kadar genişletilir ve aydınlık hale getirilir ve rahatça yat uyu burada denilir. O kimse bu durumu benim aileme dönüp haber verebilir miyim? Deyince o iki melek; gelin güvey gibi rahatça uyu gelin güveyi olan kimseyi ailesinden en çok sevdiği kimse uyandırır derler. O kişi o kabirde mahşer için diriltilinceye kadar rahat rahat uyur.

O kabre konulan kimse münafık ise Muhammed (s.a.v.) hakkında sorulan soruya; İnsanların peygamber dediklerini duydum bende aynen öyle söyledim, gerçek midir? değil midir? bilemiyorum diyecek. Bunun üzerine o iki melek; senin böyle söyleyeceğini biliyorduk derler. O kabre, sıkıştır onu denilir, kabirde onu sıkıştırır da kaburga kemikleri yerlerinden oynar. Allah onu böylece mahşer günü uyandırıncaya kadar azab etmeye devam eder.”
(Nesâî, Cenaiz: 114; Buhârî, Cenaiz: 86)

Bu konuda Ali, Zeyd b. Sabit, İbn Abbâs, Berâ b. Âzib, Ebû Eyyûb, Enes, Câbir, Âişe, Ebû Saîd’den de kabir azabıyla alakalı hadis rivâyet edilmiştir.

İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Bir kimse öldüğü zaman ahiretteki kalacağı yer sabah akşam kendisine gösterilir o kimse Cennetliklerden ise Cennet’ten, Cehennemliklerden ise Cehennem’den olan yeri gösterilir ve ona işte senin oturacağın yer burasıdır, kıyamet günü Allah seni buraya gönderecek denilir.”
(Buhârî, Cenaiz: 89)

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

el-Berâ b. Âzib -RadıyAllahu anh-dan rivayete göre o şöyle demiştir :
Mümin kula :
Ona iki melek gelir, onu oturturlar ve ona Rabbin kimdir? derler. O da: Rabbim Allah’tır der, dinin nedir? diye sorarlar. O da, dinim islam’dır der. Ona, şu aranızda peygamber olarak gönderilen adam nedir? diye sorarlar, o da: O Allah’ın Rasûlüdür, der. Yine iki melek ona: Senin bilgin nedir? diye sorarlar, o: Ben Allah’ın Kitabını okudum, ona iman edip tasdik ettim. Bunun üzerine sema’dan bir münadî; Benim kulum doğru söylemiştir, ona cennetten bir döşek yayınız ve ona cennetten bir kapı açınız, diye seslenir. Bunun üzerine cennetin hoş ve güzel kokuları ona gelir ve gözünün alabildiği kadar bir mesafe kabrinde ona genişlik verilir. Güzel yüzlü, güzel elbiseli, hoş kokulu bir adam ona gelir. Bu adam ona: Seni sevindirecek şeylerin müjdesini sana veriyorum. İşte bugün sana vadolunan gündür, der. Ona: Sen kimsin? Yüzün hayır ile gelen kimsenin yüzüne benziyor, diye sorar. Ona, ben senin salih amelinim der. Bu sefer o kişi: Rabbim kıyameti kopart ki ben de aile halkımın yanına ve malıma geri döneyim, diye yakarır.

Kafir Kula :
Yanına iki melek gelir, onu oturturlar ve ona Rabbin kimdir? derler. O da; hah, hah bilmiyorum der. Bu sefer ona: Aranızda peygamber olarak gönderilen bu adam ne idi? derler. O yine, hah, hah bilemiyorum der. Bunun üzerine semadan bir münadî: O yalan söyledi. Ona cehennemden bir döşek yayınız ve ona cehennem ateşine giden bir kapı açınız, diye seslenir. Cehennemin o yakıcı ve kavurucu sıcağı ona gelir. Kabri üzerine öyle bir daralır ki kaburga kemikleri birbirine girer. Son derece çirkin yüzlü, çirkin elbiseli, pis kokulu bir adam ona gelerek; Senin hoşuna gitmeyecek şeyleri müjdelemeye geldim. İşte (dünyada iken) sana vadolunan günün budur, der. Sen kimsin? diye sorar. Senin yüzün kötü şeyler getiren birisinin yüzüne benzer, der. O da: Ben senin kötü amelinim, der. Bu sefer o kimse: Rabbim kıyameti kopartma! der.
Musned, IV, 287, 295-296; Ebû Davûd 4753./ Bu hadisi İmam Ahmed ve Ebu Davud rivayet etmişlerdir. Nesaî ve İbn Mace onun baş taraflarını rivayet ettikleri gibi, Hakim ile Ebu Avane el-İsferayinî, Sahih’lerinde ve İbn Habban da rivayet etmiştir.

Bütün ehl-i sünnet ve hadis ehli bu hadisin gereğini kabul etmişlerdir. Bu hadisin Sahih(-i Buharî)de de destekleyici rivayetleri vardır.

عن عائشة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : ان للقبر ضغطة ولو كان أحد ناجيا منها نجا منها سعد بن معاذ
{ …. Aişe r.a dan. Rasulullah s.a.v buyurdular ki :
Muhakkakki kabrin bir sıkıştırması vardır. Eğer ondan kurtulacak olan olsaydı, Sa’d bin Muaz olurdu. }
AHMED : 6 / 55 – 23762.N , HEYSEMİ : 3 / 46 – 4255.N , S.SAHİHA : 1695.N

{ … Enes İbni Malik r.a dan :
Peygamber s.a.v buyurdular ki :
Eğer ölülerinizi defnetmeme endişesi olmasaydı, kabir azabından sizlere işittirmesi için muhakkak Allah’a dua ederdim. }
MUSLİM : 8.C.2868.N , AHMED : 6. 21149 , İBNİ EBİ ASIM ES-SÜNNE : 868.N , İBNİ EBİ ŞEYBE MUSANNEF : 3/373

{ … İbni Abbas r.a şöyle demiştir :

Peygamber s.a.v iki kabrin üzerine uğradı da :
Bu iki kabrin içerisindekiler muhakkak ki azab olunuyorlar. Halbu ki büyük bir şeyden dolayı da azab olunmuyorlar,buyurdu. Sonra da :
– Bunlardan birisi koğuculuk ederdi, diğeri de idrarından sakınmazdı, buyurdu.

Ravi dedi ki : Bundan sonra rasulullah s.a.v bir yaş çubun aldı,onu iki parçaya böldü, sonra o parçalardan her birini bir kabrin üzerine dikti. Sonra da : Bunlar yaş kaldıkları müddetçe umulur ki bu kabir sahiplerinden azab hafifletilir, buyurdu. }

BUHARİ : 3.C.1300.S , İBNİ MACE : 1.C.347.N ,MUSLİM : 1.C.292.N

﴿ سُؤَال الَمَلَكَيْنِ الْمَيِّتِ فِي الْقَبْرِ وَهُوَ فِتْنَتُهُ ﴾

"İki meleğin, kabirde, ölüye sorguya çekmesi ve bunun, ölü için bir fitne olması ile ilgili hadisler"
Bu iki melek, insanlara, bilmedikleri ve görmedikleri bir şekilde göründüklerinden "Münker” ve "Nekir” isimleriyle isimlendirilmişlerdir.

Konu ile ilgili hadisler için : Buhârî, Cenaiz 66, 85, 86, Meğazi 44; Muslim, Küsuf 3, Cennet 70 (2870), 73 (2871); Ebu Dâvud, Cenaiz 72, Sunnet 27; Tirmizî, Cenaiz 70; Nesâî, Cenaiz 109-110, 113, 115; İbn Mâce, Zuhd 32; Musned: 2/146, 172, 3/3, 4, 126, 233-234, 346, 4/63, 139-140, 352, 6/252; Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; Hâkim, Mustedrek, 1/370; Bezzâr; Beyhakî, Kitabu azabi’l-kabr, s. 21, 26, 38; İbn Ebi Dunya; İbn Ebi Hâtim

Suyûtî (ö. 911/1505) "el-Ezhâr”da bu hadisi şu yollardan getirmiştir:

1.Enes
2.Esmâ’ bint. Ebi Bekr
3.Amr ibnu’l-Âs
4.Berâ’ b. Âzib
5.Hz. Osmân
6.Ebu Hureyre
7.Câbir b. Abdullah
8.Abdullah ibn Amr
9.Ebu Saîd el-Hudrî
10.Hz. Aişe
11.Abdullah ibn Abbâs
12.Abdullah ibn Mes’ud
13.Hz. Ömer
14.Ebu’d-Derdâ’
15.Ebu Râfi’
16.Ebu Musa el-Eş’arî
17.Atâ’ ibn Yesâr (mürsel olarak)
18.Temîm ed-Dârî
19.Ubâde b. es-Sâmit
20.Beşîr b. Ekâle
21.Ebu Umâme
22.Sevbân
23.Hamza b. Hubeyb (mursel olarak)
24.Abdullah ibn Ömer
25.Muâz b. Cebel
26.Ebu Katâde
Toplam, 26 kişi.

Derim ki: Suyûtî (ö. 911/1505) "Şerhu’s-Sudûr”da aynen şöyle der:
"Kabrin fitnesi, iki meleğin (ölüyü) sorguya çekmesidir. İki meleğin kabir de ölüyü sorguya çekmesi ile ilgili Enes, Berâ’ b. Âzib, Temîm ed-Dârî, Beşîr b. Ekâle, Sevbân, Câbir b. Abdullah, Abdullah ibn Revâha, Ubâde b. es-Sâmit, Huzeyfe, Hamza b. Hubeyb, Abdullah ibn Abbâs, Abdullah ibn Amr, Abdullah ibn Ömer, Abdullah ibn Mes’ud, Hz. Osmân, Hz. Ömer, Amr b. el-Âs, Muâz b. Cebel, Ebu Ümâme, Ebu’d-Derdâ’, Ebu Râfi’, Ebu Saîd el-Hudrî, Ebu Katâde, Ebu Hureyre, Ebu Musa el-Eş’arî, Esmâ’ bint. Ebi Bekr, Hz. Aişe’den naklen gelen hadisler, tevatürdür.”
Suyûtî, bu sahabilerin naklettiği hadislerin hepsini (bu kitapda) aktarmıştır. Dolayısıyla da (bu konuda daha geniş bilgi için) bu kitaba bakabilirsiniz.

İbn Teymiyye (ö. 728/1327) ise ‘ölünün, meleklerin; Rabb, Din ve Peygamber ile ilgili sorularına cevap vermesi şeklinde meydana gelecek kabir fitnesi’ hakkında aynen şöyle der:
"Bu fitne hususunda Berâ’ b. Âzib, Enes b. Mâlik, Ebu Hureyre ve daha bir çoklarının, Hz. Peygamber (s.a.v)‘den naklettiği hadisler, tevatürdür.”

İbn Kayyim (ö. 751/1350) "Kitâbu’r-Rûh”da derki:
"Kabir azabı ve Münker ile Nekir adlı meleklerin (kabirde ölüyü) sorguya çekmesi ile ilgili Hz. Peygamber (s.a.v)‘den gelen hadisler, pek çok olup (bunlar) mütevatirdir.”
Daha sonra İbn Kayyim, bu hadislerin bir kısmını nakletmiştir. (Bu konuda daha geniş bilgi için) bu kitaba da bakabilirsiniz.

Zebîdî "Şerhu’l-İhyâ’”da derki:
"Kabir fitnesiyle ilgili hadisler, tevatürdür.”
Daha sonra Zebîdî, bu hadisleri rivayet eden 25 sahabinin ismini saymış, bu sahabilerin naklettiği hadislerin lafızlarını aktarmış ve bu hadislerin tahriçini yapmıştır.

Gülşânî’de "Şerhu’r-Risâle”de derki:
"Kabir fitnesi ve azabı hakkında gelen haberler, tevatür derecesine ulaşmıştır.”
Yine Ubbî (ö. 827/1424) "Şerhu Muslim”de, Kabir azabından Allah’a sığınma ile ilgili hadislere dair yerde, "İrşâd” şarihinden naklen kabir fitnesi ve azabından (Allah’a sığınma) ile ilgili bütün hadislerin, mütevatir olduğunu ve bu konuda Hak Ehlinin icma’ ettiğini belirtmiştir.

Sa’d et-Taftazânî (ö. 792/1389)’de "Şerhu’n-Nesefî”de derki:
"Kabir azabı, kafirler ve bazı asi müminler için haktır. Yine kabirdeki nimetlendirme ise, -Allah’ın bildiği ve dilediğ şekilde- itaat ehli için haktır. Münker ile Nekir’in (kabirde ölüyü) sorguya çekmesi haktır. Bütün bunlar, Sem’i (ve Nakli) Delillerle sabittir.

﴿ عَوْد الرُّوحِ لِلْبَدَنِ وَقْت السُّؤَالِ ﴾
"(Kabirde ölüyü) sorguya çekme sırasında ruhun bedene geri dönmesi ile ilgili hadisler
Suyûtî (ö. 911/1505)’nin "Şerhu’s-Sudûr” da, İbn Teymiyye (ö. 728/1327)’nin konu ile ilgili olarak şöyle söylediğini nakletmiştir:

"(Kabirde ölüye) soru sorulması sırasında ruhun bedene geri dönmesi ile ilgili hadisler, mütevatirdir.”

﴿ عَذَاب الْقَبْرِ وَنَعِيمه ﴾

"Kabir azabı ve nimetleri” ile ilgili hadisler
Konu ile ilgili hadisler için : Buhârî, Cenaiz 32, 45, 66, 84, 85, 86, 87, 88, Sehv 64, Rikak 42; Müslim, Mesacid 35, Cenaiz 4, 9, 12 (924), 26, 61 (950), 72 (957), Cennet 65 (2866), 67 (2867), 68 (2868), 69 (2869), 76 (2873); Tirmizî, Cenaiz 24, 70, 71, Zühd 5 (2309); Ebu Dâvud, Taharet 11, Cenaiz 73 (3221), Cihad 27 Sünnet (4751, 4750); Nesâî, Taharet 25, Cenaiz 10, 12, 20, 21, 23, 44, 48, 49, 69, 78, 110, 114, 115, 116, 117; İbn Mâce, Taharet 26 (346), Salat 6, İkame 26, Cenaiz 53 (1589), 54 (1594); Dârimî, Rikak 94; Müsned: 2/172, 441, 3/3-4, 38, 259, 296, 353, 4/287-288, 295, 6/364; Hâkim, Müstedrek, 1/35; Taberânî, el-Kebir, el-Evsat; İbn Mende, Kitabu’t-Taharet; Bezzâr; Ebu Musa el-Medini, et-Terğib ve’t-Terhib

Kabir azabı ve nimetleri konusunda Sa’d et-Taftazânî (ö. 792/1389) ile bir çoklarının görüşü daha önce geçmişti.
el-Fâsî (ö. 1052/1642)
"Şerhu’t-Tesbît”de (konu ile ilgili olarak) aynen şöyle der: "Kabir fitnesi ve azabı, bir grup sahabeden rivayet edilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:

1.Enes b. Mâlik -Bu hadis, Enes’ten çeşitli yollardan rivayet edilmiştir.
2. Ebu Hureyre -Bu hadis, Ebu Hureyre’den çeşitli yollardan rivayet edilmiştir.
3. Abdullah ibn Amr ibnu’l-Âs
4. Esmâ’ bint. Ebi Bekr -Bu hadis, Esmâ’ bint. Ebi Bekr’den çeşitli yollardan rivayet edilmiştir.
5. Hz. Aişe -Bu hadis, Hz. Aişe’den çeşitli yollardan rivayet edilmiştir.
6. Berâ’ b. Âzib – Bu hadis, Berâ’dan çeşitli yollardan rivayet edilmiştir.
7.Hz. Ömer

1.Abdullah ibn Mes’ud
2.Zeyd b. Erkam
3.Meymûne bint. Sa’d
4.Hz. Peygamber (s.a.v)’in hanımı Meymûne
5.Zeyd b. Sâbit
6.Ebu Eyyûb el-Ensârî
7.Abdullah ibn Abbâs
8.Ebu Saîd el-Hudrî- Bu hadis, Ebu Saîd’den çeşitli yollardan rivayet edilmiştir.
9.Abdurrahman b. Semure
10.Ebu Katâde el- Ensârî
11.Abdullah ibn Ömer
12.Sa’d
13.Ebu Bekre
14.Hz. Ali
15.İbn Ebi Eyyûb
16.Ümmü Hâlid
17.Câbir b. Abdullah
18.Ummü Mübeşşir
19.Abdurrahman b. Hasene” (el-Fâsî’nin sözü burada bitmektedir.)

(Aynî) ”Umdetu’l-Kârî”nin "Bâbu men kâle fi’l-hutbeti ba’de’s-senâ emmâ ba’d” (Hutbede Hz. Peygamber (s.a.v)’e övgüde bulunduktan sonra "emmâ ba’d = Bundan sonra” ifadesini söyleyen kimse hakkındaki bâb) da derki:
"Anlatıldığına göre; kabir azabı, bir grup sahabeden rivayet edilmiştir.”
Daha sonra Aynî, bu sahabilerin isimlerini saymış ve daha sonra da (yukarıdakilere ek olarak) bunlardan birisini de şöyle saymıştır:
20.Esmâ’ bint. Yezîd
Aynî, bir başka yerde ise bu sahabilerin bazılarının isimlerini şöyle saymıştır:
21.Ubâde b. es-Sâmit
22.Ebu Musa el-Eş’arî
23.Ebu Ümâme
24.Ebu Râfi’
25.Hz. Osmân
Ubbî (ö. 827/1424) ise "Şerhu Müslim”de, ‘Kabir üzerine yaş dal dikilmesi ile ilgili hadislere dair yerde aynen şöyle der:
"Bu tutum, kabir azabından (Allah’a) sığınma ile ilgili bir meseledir.
(Derim ki ) Bu, mütevatirdir. Ehli Sünnet de, bu meselede icma’ etmiştir.”

﴿ اَلْإِسْتِعَاذَة مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ ﴾
"Kabir azabından Allah’a sığınma” ile ilgili hadisler

Bir çok kimsenin anlattığına göre; bu hadisler, mütevatirdir.
Fâsî (ö. 1052/1642) "Şerhu’t-Tesbît”de (konu ile ilgili olarak) aynen şöyle der: "Raesulullah (s.a.v)’in, kabir azabından Rabbine sığınması ile ilgili haberler, mütevatirdir. Rasulullah (s.a.v), bu konuda nakledilen dualarda sözü uzatmıştır. Bir çok kimse de, bunu, sahabeden rivayet etmiştir.”


Cevap: Mezarlıktaki Ses

Desert Rose
KABİR AZABINA DELALET EDEN AYET’İ KERİMELER

فَوَقَاهُ اللَّهُ سَيِّئَاتِ مَا مَكَرُوا وَحَاقَ بِآلِ فِرْعَوْنَ سُوءُ الْعَذَابِ النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوّاً وَعَشِيّاً وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْن أَشَدَّ الْعَذ

" Allah onu – yani Musa’yı – onların kurdukları tuzakların kötülüğünden korudu ve Fravn ailesini azabın en kötüsü kuşattı.Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet koptuğu gün de,Fravn ailesini azabın en çetin yerine sokun denir.”
(Mu’min 45-46)

Bu Ayet’i kerimelerde zikredildiği gibi, Fravn ailesi kıyametten önce kabirlerinde sabah akşam azaba sunulmaktadırlar. Kıyamet koptuktan sonra ise ikinci bir azabtan ve bunun da şiddetinden bahsedilmektedir.

Bu ayetin tefsirinde İbni Kesir r.h birkaç rivayetle , zikredilen bu Ayet’i kerimelerin kabir azabı ile alakalı olduğunu anlatmaktadır.
İbn’i Kesir :C.13 , S. 7000

Allah’u Azze ve Celle yine bir Ayet’i celilesinde şöyle buyurmaktadır :
وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى

"Kim de benim zikrimden yüz çevirirse,onun için dar bir geçim vardır.Kıyamet gününde de onu kör olarak haşrederiz. (Ta ha 124)

{ … Ebu Hureyre r.a dan. Dedi ki : Rasulullah s.a.v " …. Onun için dar bir geçim vardır…. " Ayet’i hakkında ; " Bu kabir azabıdır" buyurmuşlardır. }

Ebu Zura kanalıyla : Bezzar :
{ … Ebu Said el-Hudri r.a dan.Dedi ki : Rasulullah s.a.v : Allah’u Teala’nın "Onun için dar bir geçim vardır…." ayet’i hakkında ; "Bu kabir azabıdır" buyurmuşlardır. }
Ebu Zura kanalıyla : İbni Ebu Hatim :
İbn’i Kesir : C: 10, S. 5280

Allah’u Azze ve Celle yine bir Ayet’i celilesinde şöyle buyurmaktadır :

يُثَبِّتُ اللّهُ الَّذِينَ آمَنُواْ بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الآخِرَةِ وَيُضِلُّ اللّهُ الظَّالِمِينَ وَيَفْعَلُ اللّهُ مَا يَشَاءُ

"Allah iman edenlere dünya hayatında da ahirette de o sabit sözde daima sebat ihsan eder.Allah zalimleri ise şaşırtır.Allah dilediğini yapar". (İbrahim 27)

{ … Bera İbni Azib r.a dan : Peygamber s.a.v :
" Allah iman edenlere dünya hayatında da ahirette de o sabit sözde daima sebat ihsan eder.Allah zalimleri ise şaşırtır.Allah dilediğini yapar. " Ayet’i kabir azabı hakkında indi.
Kabirde ölüye : Rabbin kimdir ? diye sorulur. O da : " Rabbim Allah ve Peygamberim Muhammad s.a.v dir " der. İşte bu,Aziz ve Celil olan Allah’ın : " Allah iman edenlere dünya haya-tında da ahirette de o sabit sözde daima sebat ihsan eder…. " Ayetindeki sabit kavlin delalet ettiği sözdür" buyurdu. }
Muslim : C.8 ; Hadis no : 2871

{ … Rasûlullah’ın zevcesi mü’minlerin annesi Aişe R.A’dan şöyle haber verdi : Rasûlullah s.a.v namaz’ın sonunda :

" Allah’ım ! kabir azabından sana sığınırım. Mesih deccalin fitnesinden sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım. Allahım ! günahtan ve borçlanmaktan sana sığınırım " diye dua ederdi. Biri kendisine :
" Yâ Rasûlullah borçtan ne de çok istiaze ediyorsun " dedi. Bunun üzerine :
" İnsan borçlandığı vakit söz söyler de yalan uydurur, söz verir de sözünde durmaz " buyurdu. }
Buhari : C 2 , Hadis No 820 ; Muslim : C 2 ; Hadis No 589

Ehli Sünnet de, bu meselede icma’ etmiştir.”

Firavûn ve adamları sabah akşam ateşe arzedilirler. Kıyametin kopacağı (koptuğu) gün de denilir ki, Firavûn hanedanını ateşin en şiddetlisine sokun" (El-Mu’min Sûresi: 46)

Bilindiği gibi Firavûn’un (denizde boğulduğu için) kabri mevcût değildir. Fakat sabah-akşam arzedildiği haber verilmiştir. Ehl-i sünnet alimlerinin bu ayetten istinbat ettikleri hüküm şudur: Kıyamet kopmadan önce (Berzah aleminde) Firavûn ve adamları, kendilerine hazırlanan azabın keyfiyetini, sabah-akşam idrak edeceklerdir. Mu’tezîle fırkasına mensub bazı müfessirler "Bu azabın sadece Fir’avn ve adamlarına (hanedanına) mahsus olabileceğini" ileri sürmüş ve ayetin hükmünü tahsis etmişlerdir.
(İmam-ı Zemahşerî -El Keşşaf- Beyrut: 1947 C: 2 Sh:36 )

Ancak bu tahsisin; habere dayananbir tefsir değil, şahsî bir tevil olduğu sabittir. Zira Hz. Abdullah Ibn-i Ömer’den (ra) rivayet edilen Hadis-i Şerif’te, Peygamber Efendimizin (sav) şöyle buyurduğu bilinmektedir:
"Sizden birisi öldüğü zaman, sabah-akşam ahiretteki makamı (cennet veya cehennemdeki yeri) kendisine arzolunur ve kendisine şöyle denilir: "Bu senin makamındır."
(Sahih-i Buhârî -Ist: 1401 C: 2 Sh: 102 K. Cenâiz: 90, Ayrıca Sahih-i Müslim Ist:1401 C: 3 Sh: 2199 K. Cenâiz: 17)

İslam tarihinde ilk defa "Kur’an’ın Mahlûk" olduğunu ileri süren ve kabir azabının mümkün olamıyacağını iddia eden Cehm b. Safvân ve talebeleridir. İmam Ebû Muin En-Nesefî "Tebsîratû’l-Edille" isimli eserinde;
"Cehmiyye ve bazı Mu’tezile fırkasına mensub kimseler, hayat sahibi olmayanlara soru sorup, cevap almak imkansızdır. Dolayısıyla kabir azabı sözkonusu değildir. Onlara göre hayat olmadan ilimden, beden olmadan da hayattan söz edilemez. Mezara konan ve bölünemeyecek kadar küçük parçalara ayrılan cesetlerde hayatın olmadığı, akli ve nakli delillerle sabittir. Bu sebeble onlar için elem ve lezzet gibi duygulardan söz edemeyiz" iddiasını ortaya attıklarını belirtmiş ve şu tesbitte bulunmuştur:
"Hayat için mutlaka bedenin bulunması şart değildir. Zira herhangi bir sıfatın bir mahalde bulunabilmesi için, onun bir zat ile birlikte bulunmasından başka bir şart yoktur. Mu’tezile bu görüşünü, zatın canlı olabilmesi için, özel bir bedeni şart gören filozoflardan almıştır. Bu felsefî anlayış doğru değildir. Eğer bu iddia doğru olsaydı; Allah (cc) için beden (cisim) imkansız olduğuna göre, O’nun hayat sahibi olmasının imkansız olduğunun ileri sürülmesi gerekirdi. Bunun doğru olmadığı, yani Allahû Teâlâ’nın (cc) mutlak hayat sahibi olduğu malumdur"
(Imam Ebû Muîn en-Nesefî -Tebsirâtû’l Edille- Şam: 1993 C: 2 Sh: 763).

Mu’tezile fırkasına mensup alimlerin büyük çoğunluğu; kabir azabının hak olduğunu ve bu azabın hem beden, hem ruhla hissedileceğini belirtmişlerdir. "Tebsîratû’l-Edille"de zikredilen görüşler, Mu’tezile’den Dırar b. Amr ve talebelerinin görüşleridir. Imam-ı Eş’arî "El-Ibâne" isimli eserinde; kafirler için, kabir azabının hak olduğunu ayetlerle izah etmiştir.( Imam-ı Eş’arî -El Ibane- Beyrut:1994 Sh: 164 )

Ehl-i sünnet ulemasına göre; dinde inanılması zaruri olan hükümlerin kaynağı Kur’an-ı Kerim ve mütevatir sünnettir. Hesap gününe hazırlanan her müslümanın; hem Allahû Teâla’ya (cc), hem O’nun Rasûlüne (sav) itaat etmesi farzdır. Usûl alimleri, mütevatir hadisi şöyle tarif etmişlerdir: "Yalan üzere birleşmeleri aklen ve adeten mümkün olmayacak kadar çok kimsenin, senedinin başından sonuna kadar birbirinden rivayet ettikleri hadistir."
(El Accac -Usûl-i Hadis- Beyrut: 1981 Sh: 301)

Bir hadisin mütevatir olabilmesi için, öncelikle yalan üzerinde birleşme ihtimali bulunmayan bir cemaat tarafından nakledilmiş olması şarttır. Mütevatir hadisler, zaruri bilgiyi ifade ederler. Eğer bu bilgi; iman edilmesi gereken bir hususu ifade ediyorsa, tasdik etmek farzdır. Amelle ilgili bir meseleye taalluk ediyorsa, onunla amel edilmesi şarttır. Zira mütevatir haberler âyân (görünen, sarih olarak bilinen) menzilesindedir ve bizzat Rasûl-u Ekrem’den (sav) işitilmiş gibi kabul edilir. İnkar eden kimse, kasden Peygambere (sav) muhalefet ettiği için küfre düşer."
(Imam Abdulaziz el-Buhârî -Keşfû’l Esrâr- Ist: 1307 C: 3 Sh: 688 vd, Ayrıca Molla , Hüsrev – Mir’at el Usûl Şerhû Mirkat el Vusûl- Ist: 1308 C: 2 Sh: 8. Şeyh, Nizamuddin ve Heyet -Feteva-i Hindiyye- Beyrut: 1400 C: 2 Sh: 265 )

Bu hakikati dikkate alan bir mükellefin, mütevatir sünnetin teşri değerini bilmemesi mümkün değildir. Kütüb-ü Sitte’de; berzah hayatı ve kabir azabıyla ilgili mütevatir, meşhûr ve haber-i vahid hükmünde olan hadislerin varlığı malumdur. Münker ve Nekir’le ilgili hadis-i şerif’ler; mütevatir vasfına haiz oldukları için, akaid kitaplarında zikredilmişlerdir.

Peygamberimiz Efendimiz’in (sav) "Kabir hayatının iman eden ve salih amel işleyen kimseler için cennet bahçelerinden bir bahçe, kafirler için de cehennem çukurlarından bir çukur" olacağını haber verdiği malumdur.
(Sunen-i Tirmizî Ist: 1401 K. Kıyamet: 26 )

Dolayısıyla başta Allah (cc) yolunda savaşırken ölen şehidler olmak üzere; muttakî, muhlis ve muhsin vasfına haiz olan mü’minler, berzah aleminde ilâhi nimetlerle mükafatlandırılacaklardır. Tuğyan eden müşriklerin, münkirlerin, zındıkların ve kafirlerin büyük sıkıntılarla ve azapla baş-başa kalacakları mütevatir haberlerle sabittir.
( Imam-ı Taftazânî , -Şerhu’l Akâid- Sh: 251; Ayrıca Imam-ı Münâvî-Feyzû’l Kadîr- Beyrut:


Cevap: Mezarlıktaki Ses

wwq
Teşekkür ederim desert rose.
Çok kötü bir psikolojide değildim mantığım ve kalbim Allah verdi Allah aldı diyordu.
Yani kendi kendime sesler üretecek psikoloji içerisinde değildim.
Duyduğum sesin vefaat eden bir kişi kabre girdiğinde sorguya çekilmesiyle ilgili olduğunu düşünüyordum. Ne derece doğru bilemem.


reyna89
inceleyiniz …
"Ölüyü (mezara kadar) üç şey takip eder: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri bâki kalır: Ailesi ve malı geri döner, ameli kendisiyle bâki kalır." (Buhârî, Rikak 42, Zühd 5; Tirmizî, Zühd 46)

Ölülerinizin yanında hazır bulunduğunuz takdirde (ölünce) gözlerini kapayıverin. Çünkü göz, ruhu takip eder (ve açık kalır). Ayrıca hakkında hayır söyleyin. Çünkü melekler ev halkının söylediklerine ‘âmin!’ derler. (Kütüb-i Sitte Terc. 17/112)
"Sizden biri ölünce, kendisine akşam ve sabah (cennet ve cehennemdeki) yeri arzedilir. Cennet ehlinden ise, (yeri) cennet ehlinin (yeridir), ateş ehlinden ise (yeri) ateş ehlinin (yeridir). Kendisine: ‘Allah seni kıyâmet günü diriltilinceye kadar senin yerin işte budur!’denilir." (Buhârî, Cenâiz 90, Bed’ü’l-Halk 8, Rikak 42; Müslim, Cennet 65, Tirmizî, Cenâiz 70; Nesâî, Cenâiz 116)

Enes (r.a.) anlatıyor: "Rasûlullah (s.a.s.) bir kabirden bir ses işitmişti: "Bu ne zaman öldü? (Bileniniz var mı?)" diye sordu. "Câhiliye devrinde!" dediler. Bu cevaba sevindi ve şöyle buyurdular: "Eğer birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım kabir azabını size de işittirmesi için duâ ederdim." (Müslim, Cennet 68; Nesâî, Cenâiz, 114)

Ölüler, kabirleri başına gelen insanların seslerini duyabilir ve kendisine dua edenleri bilebilir. Ancak her zaman ve her yerde konuşulanları duyamazlar.

Ölmüş olanların ruhları, berzah âleminde birbirleriyle görüşüp konuşuyorlar. Acaba henüz ölmemiş ve dünyada yaşamakta olanların da berzahtakilerle görüşüp konuşmaları mümkün müdür? Ve ölülerin dirilerle bir takım münâsebetleri var mıdır? Şimdi de bu husus üzerinde duralım:

Hayattakilerin Berzahtakilerle Görüşmeleri:

Henüz hayatta olanların berzahtakilerle görüşmeleri uyanık ve uyku halinde olmak üzere iki şekildedir.

Uyanıkken görüşmenin en büyük misâli ve olabilirliğinin delili, Rasulullah (S) in Miraç’ta bazı Peygamberlerin ruhlarıyla karşılaştığını haber veren ve kabir ziyaretini öğreten hadislerdir.

Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Muhammed (S) e hitaben: "Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerden sor ki; biz, Rahman’dan başka ibadet olunacak ilâhlar yapmış mıyız?"(26) buyurmaktadır. Müfessirlerden bir kısmı buradaki sorma fiilinin sadece İsrâ ve Miraç gecesine has olduğunu söylerken,(27) bazıları da her istediği zaman Allah Tealâ’nın Rasulullah (S) e önceki peygamberlerle konuşma imkânı verdiği şeklinde tefsir etmişlerdir. Bu ikinci görüşte olanlara göre âyetteki mutlak lafzı (sözü), İsrâ ve Miraç gecesi ile takyid etmek (kayıtlamak) hatalı bir te’vil olur. Ve âyetin olduğu gibi anlaşılıp, her istediği zaman Rasulullah (S) e bu imkânın verileceğini söylemek daha isâbetlidir.(28)

Hz. Peygamber (S) in önceki peygamberlerle daha kendisi hayatta iken görüşmesi, vukuu mümkün olan işlerdendir. Ve Allah’ın kudretine göre bunda hiç bir zorluk yoktur. Allah Tealâ görüştürünce de bu olay gerçekleşmiştir ki, Hz. Peygamber (S) Miraç gecesinde, uyanık halde iken diğer Peygamberlerin ruhlarıyla Beytü’l-Makdis’de (Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’da) bir araya gelmiştir. Daha sonra semâvât (gökler) âleminde de onlardan bazıları ile bir araya gelip konuştuğuna sahih haberler delâlet etmektedir,(29)

Yine Hz. Ömer’den rivayet edilen bir hadisinde Rasulullah (S), Hz. Musa (As) in Allah Tealâ’ya dua edip, Hz. Adem (As) ile görüşmeyi dilediğini ve Yüce Allah’ın, henüz hayatta iken ve uyanıkken, Adem (As) ı Hz. Musa’ya gösterip ve birbirleriyle konuşmuş olduklarını haber vermiştir, (30)

Peygamberlerden başkasının hayattayken ve uyanıkken berzahtakilerle görüşmeleri ise ancak Allah’ın ikram ettiği kimselere nasip olmuştur ki, bu hususta Allah’ın veli kullarının, Hz. Peygamber (S) ve bazı büyük zevatla görüştüklerine dair pek çok olay anlatılmaktadır. (31)

Kabir ziyaretinde ziyaret edene "zâir", ziyaret edilene "mezür" denilmesi de, ziyaret edilenin ziyaret esnasında ziyaretçisini duyup bildiğine delidir. Çünkü ziyaret edilen, ziyaretçisini bilmezse buna "mezûr= ziyaret edilen" denmez. Kaldı ki, Peygamberimiz (S) ziyaret adabını öğretirken, kabristana varınca ölülere selâm verilmesini öğretmişlerdir ki, bu da onların dirilerle olan münâsebetleri cümlesindendir.(32)

Hayattakilerin berzahtakilerle rüyada görüşmeleri ise, İbnu’l-Kayyim’in belirttiğine göre, nübüvvetin bir parçası olan sâlih rüyalardandır ve İlim ifade eder.(33) Erzurumlu İbrahim Hakkı da: "Ölüleri rüyada hayırla veya şerle görmek, onların halini aynen bilmektir. Bu, Ölünün halini bildirmek veya uyanık olmayı sağlamak içindir,.."(34) diyerek ölüleri rüyada görmenin, sâdık rüyalardan olduğuna işaret etmiştir.

Rüya ya da keramet yoluyla -Peygamberlerden gayri için- olan bu görüşmeler ve görülenler, kelâm âlimlerine göre umum için değil, ancak sahibi için (gören kişinin kendisi için) delil olabilir. Ancak bizim burada onlardan bahsedişimiz, sadece imkânını belirtmek içindir.

Hayattakilerle berzahtakilerin rüyada görüşmeleri, ikisinden birinin arzusu ve bazı gayeler için bu görüşmeyi Allah Tealâ’dan istemesiyle Allah’ın bir lütfü olarak meydana gelmektedir. Hayattakilerin görüşmeyi istemesine -hepimizin en büyük arzusu olan ve pek çok mü’mine nasib olan- Hz. Peygamber (S) i rüyada görmek istemeyi, ya da çok sevdiğimiz yakınlarımızdan âhirete göçmüş olanları rüyada olsun görmek isteyişimizi misâl verebiliriz.

İbnü’l-Kayyim diyor ki: "Rüyada ölülerle buluşmak ve onlarla bazı haber alışverişinde bulunmak; falan yerde hazine var, filan yerde şu var, falan iş şöyle olacak, filan zamanda bize geleceksin…gibi haberler vermeleri ve bunların da aynen çıkması, bu buluşmanın gerçekliğini ifade eder."(35)

Rivayete göre Ashab-ı kiramdan Sa’b b. Cessâme ile Avf b. Mâlik (v. 73/692) kardeş olmuşlar ve öldükten sonra da birbirimizden haberdar olalım diye sözleşmiş-ler. Aradan bir müddet geçtikten sonra Sa’b ölüyor. Avf bir gece rüyasında, aynen hayattaymış gibi Sa’b’ın kendisine geldiğini görüyor ve Sa’b’a hesap ve suâlin nasıl geçtiğini soruyor. O da şimdilik iyi olduğunu söyleyip Allah’a hamdediyor. Bu arada Avf, Sa’b’ın göğsünde gördüğü bir kara lekenin sebebini soruyor. O da bir yahudi-den on dirhem ödünç aldığını ve paraların asılı olduğu yeri söyleyerek, o paranın sahabine verilmesini istiyor. Yine evdeki kedisinin öldüğünü, kızının da yakında öleceğini haber veriyor ve bütün bunlar aynen çıkıyor. Sabah olup da Avf, arkadaşının evine gidince, paranın aynen haber verilen yerde olduğunu görüyor ve alıp yahudiye götürüyor. Yahudiye, ölmüş olan arkadaşının kendisinden ödünç para alıp almadığını sorunca, yahudi aldığını ve miktarını söylüyor. Bunun üzerine rüyada gördüklerinin gerçek olduğunu anlayan Avf, elindeki paralan, arkadaşının rüyadaki vasiyetine uyarak yahudiye veriyor. (36)

kaynak :.Sorularla İslamiyet


Desert Rose
< Teşekkür ederim desert rose.
Çok kötü bir psikolojide değildim mantığım ve kalbim Allah verdi Allah aldı diyordu.
Yani kendi kendime sesler üretecek psikoloji içerisinde değildim.
Duyduğum sesin vefaat eden bir kişi kabre girdiğinde sorguya çekilmesiyle ilgili olduğunu düşünüyordum. Ne derece doğru bilemem.
>

rica ederim kardeşim sana tavsiyemiz bu konu üzerine fazla durma
sevgili dedenizin mağfireti için bol,bol istiğfar ve dua ederseniz
daha iyi olur.insan aklı idrakı sınırlıdır,Herşeyin en iyi ve doğrusunu
Rabbimiz bilir…Bazı hakikat sırlarına kimse erişemez Allah c.c ilminde gizlidir.
Bizlere düşen Kur’an ve sünnet ışığında
yolumuza yürümeye devam etmektir…
Hayırlarla kalınız…


Ehfiya
< Selamun Aleyküm,
2 Gün önce ciğerimin köşesi canımdan bir parça olan dedem vefaat etti. Cenaze namazından sonra defnedilirken bir köşede oturup bekledim. Herkes dağılınca kuş seslerinden başka bir ses duyulmayan mezarlıkta kabrin karşısına oturup boş boş bekledim. Biraz dua ettim sonra tekrar oturdum ve boş boş beklemeye devam ettim. Ardından bir ses duydum,bu ses ne çok yakından ne de çok uzaktan geliyordu.. Birisi acı içinde ALLAH! diye bağırdı. Önce korktum acaba dedemi sorguluyorlar mı diye sonra sesin dedemin sesi olmadığını farkettim. Meftanın sesinin kulakları perdeli insanlar için duyulmayacağı kanaatindeyim. Fakat etrafıma baktım kimseler yok.

Sormak istediğim soru şu acaba hadislerde veya kuran’da ölülerin sesini duyabileceğimiz konusunda herhangi bir bilgi var mıdır ? Ayrıca düşüncelerinizi de öğrenmek isterim. >
ve aleykumusselem ve rahmetullahi ve bereketuh…

Değerli Kardeşim;
Mezardan ses gelmeyle alakalı çevremizden bir çok kişi de definden bir müddet sonra bir takım sesleri işittiğini söylemişti.
Ancak böyle bir şeyin sıradan insanlar için mümkün olacağını düşünmüyorum..

Konuyla alakalı Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir Hadis-i Şeriflerinde:

Hz. Peygamber (s.a.v) bir mezarlıktan geçerken, iki mezardaki ölünün bazı küçük şeylerden dolayı azap çekmekte olduklarını gördü. Bu iki mezardaki ölülerden biri hayatında koğuculuk yapıyor, diğeri ise idrardan sakınmıyordu. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v) yaş bir dal almış, ortadan ikiye bölmüş ve her bir parçayı iki kabre de birer birer dikmiştir. Bunu gören ashap, niye böyle yaptığını sorduklarında: "Bu iki dal kurumadığı sürece, o ikisinin çekmekte olduğu azabın hafifletilmesi umulur." diye buyurmuşlardır.
(Buhârî Cenâiz, 82; Müslim, İmân, 34; Ebû Dâvud, Tahâret, 26).

Tabiidir ki o bir peygamberdi ve Allah (c.c)’ın Elçisiydi, işitmesi gayet doğaldı ancak biz ümmetin bu sesleri işitmeye yetkimiz var mı? Desert Rose kardeşimin dediği gibi en iyisini bilen Allah (c.c)’dır…

Mezarlıktan ses gelme durumunda cenaze sahibi mezarlığa Allah Rasulu (s.a.v)’in yaptığı gibi ağaç veya fidan dike bilir.

Hayırla Kalın…


Kayıtsız Üye
Merhaba İyi Günler.1 hafta önce büyük eniştem vefat etti.Dedem gibi hatta daha çok severdim.Abdestimi aldıktan sonra mezarın başında Yasin okumaya başladım.Birden tarif edemeyeceğim bir ses duydum kımıldama ve ya çarpma gibi.Etrafta kimse yoktu.Çok korktum.Acaba bu ses ne sesi? Ve neden duydum? Yardımcı olabilirseniz çok sevinirim.Allah razı olsun simdiden.


Şem’a
Mezardan gelen ses duyulmaz sadece Allahın has kulları duyar (Peygamberler)
İçinizde korku vardı muhtemelen ondan dolayı sadece his oluşmuştur


Kayıtsız Üye
insanın içinde biriken gaz sıkışınca karını delerek çıkıyor onun sesidir.


mezarlikta hangi kuşlar olur, kabir azabindab olulerin sesini duymak, mezara selam verince aleykümselam diye ses geliyor hikayesi

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();