Bebek kusmuğunun necaset ölçüsü nedir,Bu konuda ne yapmam gerekli?

Bebek kusmuğunun necaset ölçüsü nedir,Bu konuda ne yapmam gerekli?

Kayıtsız Üye
ben bebeğim üzerimi kusunca bir peçete yardımıyla silip namaz kılıyorum ama olmuyomuş nası olcak her dakika kusuyo ve değişmek çok zor gelıyo bunun ölçüsü yokmudur?


Cevap: Bebek kusmuğunun necaset ölçüsü nedir,Bu konuda ne yapmam gerekli?

Altundal

Aşağıda dört mezhebe göre kusmuğun hükümleri verilmiştir İnşaAllah faydalı olur

Hanefiler : Durdurulması mümkün olmayan ağız dolusu olarak gelen gerek yemek, gerek su, gerek san renkte (za’ferân gibi) bir sıvı ve gerekse kan pıhtısı hâlinde gelen kusuntu ğalîz necasettir. Bu yemek ve sular, mideye yerleşmeden önce kusulsa bile yine ğalîz necasettirler. Süt emme dönemindeki çocuğun kusmuğu dahi bu hükme tâbidir. Fakat uyumakta olan bir kişinin ağzından gelen su temizdir. Az veya çok, küçük veya büyük kurtçukları kusan kimselerin de bu istifrâları temizdir. Mideden gelen su da kusuntu hükmündedir. Bu hususta Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır:
"Sizden biriniz namazdayken kusar veya midesinin suyu ağzından dışarı atılırsa namazı bıraksın ve gidip abdest alsın.
Yalnız Hanefî İmamları, balgam ve kanla karışık tükürük hakkında farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Saf olarak hiçbir şeyle karışmamış olan balgamın temiz olduğuna hükmetmişlerdir. Ancak yemekle karışık olup bu karışımda yemek balgamdan daha çok olursa necis olur demişlerdir. Ama her ikisi eşit miktarda olursa her biri tek başına değerlendirilir. Eğer yemek kısmı tek başına ağız dolusu olursa kusuntu hükmüne tabi olur. Tükürükle karışık olan kana gelince bu karışımdaki tükürük çoğunlukta olup sıvının rengi sarı olursa bu temizdir. Yok, eğer karışımın içindeki kan çoğunlukta olup sıvının rengi kırmızı olursa bu necistir. Karışımdaki kan ister çok olsun ister tükürüğün miktarına eşit olsun, ağız dolusu olmasa bile yine necistir. Deve ve koyunların geviş getirmeleri esnasında çıkarmış oldukları salyalar da az olsun çok olsun necistir. Şunu da bilmek gerekir ki: Bir kişi aynı anda birkaç defa peş peşe kusar da bu kusuntulardan her biri kendi başına ağzı doldurmaz, ama üst üste toplandığında ağız dolusu kadar olursa bu kusuntular da necis olur.
Mâlikîler: Kusuntuyu, "mideye yerleştikten sonra tekrar ağız yoluyla dışarı çıkan yemek” olarak tanımlamışlardır. Şu halde bu yemek, yalnız ekşime şeklinde de olsa, yemeklik vasfını yitirecek de olsa necis olur demişlerdir. Ama midenin dolması esnasında ağız yoluyla dışarı attığı su, pisliğe benzemedikçe pislik hükmüne girmez. Bir tek niteliğiyle de olsa pisliğe benzerse pislik hükmüne girer, necis olur. Sözünü ettiğimiz bu suda ekşime yalnız başına zarar vermez. Midenin dışarıya attığı bu su, ekşimiş olur, fakat başka özelliklerini kaybetmez ve değişmezse necis olmaz. Ekşime hafif olup devamlı tekerrür etmesi dolayısıyla hafif sayılmakta ve dolayısıyla bu su necis olarak kabul edilmemektedir, temizdir. Mideden çıkan su, san renge bürünüp pis kokmaktaysa necislik bakımından kusuntunun hükmüne tâbi olur. Ancak bu su, sürekli olarak mideden gelmekteyse zorluklar göz önüne alınarak afvedilen necasetlerden sayılmıştır.
Şafiiler : Kusuntu derhal dışarı çıkarsa ve yemek olsun su olsun, asliyeti değişmemiş olsa bile mideden çıktığı bilinirse necistir. Ama mideden çıktığı şüpheli olursa asl olan temiz olmasıdır. Uyuyanın ağzından çıkan su da sarı renkli ve pis kokulu ise bu hükme tâbidir. Ama bu derde müptelâ olanlar için bu su, zorluğu gidermek maksadıyla afvedilen necasetlerden sayılmıştır. Deve ve koyunların geviş getirmeleri esnasında çıkardıkları salyaları, az da olsa çok da olsa necistir.
Hanbelîler: Kusuntu ve midenin dışarıya attığı su, hiç bir ayırıma tâbi olmaksızın necistir derler.


Cevap: Bebek kusmuğunun necaset ölçüsü nedir,Bu konuda ne yapmam gerekli?

Desert Rose
Muteber olan görüşe göre bebek kusmuğu necis kabul edilir.

İnsan vücudundan çıkan ve abdest veya gusül almayı gerektiren her şey: İdrar, kazurat, meni, mezi, vedi, kan, irin, sarı su, ağız dolusu kusmuk, hayız-nifas ve istihaze kanları galiz necasetlerdendir. Bunların ruhsatı aşan miktarıyla namaz kılmak caiz olmaz.

Namaz kılarken elbiselerin temiz olması takvaya en uygun olanıdır. Ancak yemek sıçraması veya necis olmayan bir şeyin elbiseye değmesi namaza mani değildir. Bu elbise ile namaz kılınabilir. Vesveseye düşmeye gerek yoktur.

Eğer elbiseye necaset bulaşmışsa ve bunun miktarı az ise bununlada namaz kılınabilir.

Şeriatın temiz saymadığı, necis (pis) kabul ettiği şeylerin fıkıh kitablannda iki kısma ayrılarak incelendiği görülür:

1 — Ağır Necaset (Necaset-i Galîza),

2 — Hafif Necaset (Necaset-i Hafife)

Bu ayırım, pisliğin az veya çok oluşuna göre değil, namazın sıhhatına mâni olup olmayan miktarına göre yapılmaktadır.

Yoksa pislik, ister galiz olsun, ister hafif, eşyayı kirletmekte birbirine eşittir. Meselâ, bunlar az miktarlardaki bir suyun içine düşseler, o suyu derhal necis (pis) ederler. Artık o sudan abdest almak caiz olmaz.

Hafif Necâsetin Namaza Mâni Sayılan Miktarı Ne Kadardır?

Hafif necâsetlerde ölçü, pisliğin, bulaştığı elbisenin veya uzvun dörtte birisini kaplamasıdır. Miktar dörtte birden az olursa namaza mâni olmaz. Çok olursa, namazın sıhhatine mânidir. Yıkamak farz olur.

Ancak, ibâdete mâni olmayacak miktarda da olsa, galiz ve hafif her türlü necâsetten temizlenmek takvâya uygun bir davranış olur. Peygamber Efendimiz, "temizlik îmandandır" buyururken, temizliğe dikkat edenlerin kuvvetli bir îmana sahip olduklarına işaret etmiştir.

Bu bakımdan ister necâsetin galiz kısmından, isterse de hafif cinsinden olsun, kirlenen yerleri imkânımızın müsaadesi nisbetinde temizlemeye çalışır, her ne kadar namaza mâni olmayacak miktarda olsa da, yine tertemiz bir beden ve elbise ile ibadet etmeyi isteriz. Kaldı ki, namaza mâni olmayacak miktardaki pisliği temizlemenin vâcib olduğu da bâzı kitablarımızda kayıtlıdır.

Galiz Necasetten Namazın Sıhhatine Mâni Olan Miktar Ne Kadardır?

Bu pisliğin, kuru veya yaş bir madde olup olmamasına göre, namazın sıhhatine mâni olan miktar değişir. Şöyle ki: Galiz necaset tabir edilen ağır pislik, kuru bir madde ise, bir dirhem, yani, üç gramdan az olmalıdır. Üç gramdan fazlası, namazın sıhhatine mâni olur.

Eğer yaş bir madde ise, el ayası dediğimiz avuç içinden daha geniş bir alana yayılmamış olması şarttır. El ayasından fazla bir kısmı ıslatmış olan pislik, namaza mânidir. Namaz kılabilmek için bu miktardaki pisliklerden temizlenmek farzdır.

Bu miktarlardan aşağı olan pislikler, namazın sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak yine de bu miktar pisliğin -eğer mümkünseyok edilmesi sünnettir.

Mehmed Dikmen, İslam İlmihali, Cihan Yayınları, İstanbul, 1991, ss. 162-163.

Pislik, kan, sidik ve dışkı gibi pis şey. Ruhsat olmaması halinde namazın sıhhatine engel olan pisliktir. Necâset, temizliğin; necis de temiz olanın zıddıdır. Necis, şer’an pis olan şeyi ifade eder. Hakikî veya hükmî necis için kullanılır. Hakikî necise "habes", hükmî olanına ise "hades" denir. Necis sıfat, neces şekli ise isim olarak kullanılır.

Necâset, hakikî ve hükmî olmak üzere ikiye ayrılır. Hakikî necâset, sözlükte kan, sidik ve dışkı gibi gerçek pislik olarak var olan şeyleri; terim olarak ise, namazın sıhhatine engel olan pisliği ifade eder. Hükmî necâset ise, insan bedeninde manevî olarak bulunan abdestsizlik veya cünüplük hâli için kullanılır.

Hakikî necâset üçe ayrılır: Ağır ve hafif; katı ve sıvı; görülen ve görülmeyen pislik.

Ağır Pislik – Hafif Pislik

Buna galîza veya muğallaza pislik de denir. Giysilerde, bedende veya namaz kılınacak yerde bu pislikten, katı ise yaklaşık 3 gr. kadarı; sıvı ise avuç içinden fazla bir alanı kaplayacak miktarı namazın sıhhatine engel olur. Bunların necisliği kesin delille sabittir. Kan, sidik, dışkı gibi…"Elbiseni de temiz tut" (el-Müddessir, 74/4) ayeti uyarınca bunları temizlemek farzdır.

Hafif pislik ise kesin delille sabit olmayan pisliktir. Bunların bulaştığı elbise veya bedenin dörtte birinden az miktarı namaza engel olmaz. Eti yenenin sidiği ve yenmeyen kuşun pisliği gibi…

Ağır olan necâsetler şunlardır:

1. İnsandan çıkan veya ondan kopup ayrılan şeylerden kan, sidik, dışkı, menî; küçük su döktükten veya ağır bir şey kaldırdıktan sonra cinsel organdan gelebilen beyaz renkli "vediy" denilen sıvı; sevişme veya karşı cinsi düşünme sırasında yine cinsel organdan gelebilen beyaz renkti yapışkan "meziy" denilen sıvı; ağız dolusu kusuntu; bedenden kesilip ayrılan et, deri parçası ve kadınlardan gelen âdet veya lohusalık kanı ağır pislik çeşidine girer.

2. Eti yenmeyen hayvanların sidikleri, ağızlarının salyaları, kuşların dışındakilerin dışkıları ve bütün hayvanların akan kanları.

3. Eti yenen hayvanlardan tavuk, kaz ve ördeklerin dışkıları.

4. Boğazlanmadan kendi kendine ölen hayvanın eti ve tabaklanmamış derisi pistir.

Mâlikîlere göre murdar ölmüş hayvanın eti gibi derisi, kemiği ve sinirleri de temiz değildir. Kıl, yün ve tüyleri ise temizdir. Şâfiîlere göre, ölü hayvanın kıl, tüy, yün ve tırnakları dahil bütün cüzleri temiz sayılmaz.

5. Domuz eti! Usûlüne göre kesilse de necistir. Eti, kılı, kemikleri, tabaklansa bile derisi necistir (en-Nahl, 16/15).

6. İçki: Cenab-ı Hakkın; İçki, kumar, dikili taşlar, şans okları Şeytan işi birer pisliktir" (el-Mâide, 5/90) ayeti uyarınca çoğunluk fakihlere göre necistir. Bu yüzden elbise veya bedene şarap dökülürse yıkanmadıkça namaz kılınmaz. Tercih edilen görüşe göre, diğer sarhoşluk veren içkiler de şarap hükmündedir.

Şâfiîlere göre de bütün sarhoşluk veren içki çeşitleri az olsun çok olsun temiz değildir.

Hafif sayılan ve temiz olmayan şeyler şunlardır:

1. At, katır ve eşeklerin sidikleri ile, eti yenen koyun, keçi, geyik ve karaca gibi evcil ya da yabanî hayvanların sidikleri ve bunların tersleri, Ebû Yûsuf ve Muhammed’e göre hafif pisliktir. Fetvaya esas olan bu görüştür. Ebû Hanîfe’ye göre ise bunlar ağır pislik çeşidine girer.

2. Etleri yenmeyen hayvanlardan, doğan, atmaca, şahin, çaylak, kartal gibi havada terleyen hayvanların dışkıları.

3. Her hayvanın öd kesesi, bu hayvanın dışkısı hükmündedir.

Hafif pisliğin namazda bağışlanan miktarı, bulaştığı yer elbise ise, elbisenin tamamının dörtte biri; kol ve ayak gibi bedenin bir organı ise bulaştığı organın dörtte biridir. Bununla, kaçınılması güç olan, mesleği ve içinde bulunduğu kültür ortamı bakımından temizliğe tam dikkat edemeyen veya hayvancılıkla uğraşanların farkında olmadan karşılaştığı hafif pislikler için kolaylık getirilmiştir (İbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, I,135 vd.; el-Meydânî, el-Lübâb, I, 55; İbn Rüşd, Bidâyetül-Müctehid, I, 73; eş-Şîrâzi, el-Mühezzeb, I, 46; İbn Kudâme, el-Muğnî; I, .52; ez-Zühaylî, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, I, 115 vd.).

Katı ve Sıvı Pislikler:

Katı pislik ölü hayvan eti ve dışkı; sıvı ise akan kan, meziy ve vediy gibi pisliklerdir.

Görülen ve Görülmeyen Pislikler:

Görülen; dışkı ve kan gibi gözle görülen ve aynî varlığı olan pisliklerdir. Bir defa da olsa kendisinin yok edilmesi ile temizlenmiş olur.

Görülmeyen pislik ise sidik gibi kuruduktan sonra varlığı gözle görülemeyen pisliktir. Temizlenmesi yıkayanın temizlendiğine kanaat getirinceye kadar yıkaması ile olur. Vesveseli kimse için yıkama sayısı üçtür. Zahiru’r-rivayeye göre her defasında sıkmak da gerekir. Çünkü pisliği çıkaracak olan sıkmadır.

Temizleme Şekil ve Yolları: Temiz olmayan şeyler: temizlemek için özelliklerine göre çeşitli yollar vardır.

1. Su ile yıkamak: Su, hem pisliği temizleme ve hem de abdest ve gusülde kullanılma bakımından asıl temizleyicidir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

"Sizi temizlemek için Allah gökten su indiriyor" (el-A’râf; 7/11); "Biz gökten temizleyici su indirdik" (el-Furkân, 25/48). Temizlik için kullanılacak su, yağmur, kar, nehir, göl, deniz, kuyu, pınar ve sel sularının toplandığı gölet suları olabilir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Su, temizdir. Onu tadı, rengi veya kokusu değişmedikçe dışarıdan bir şey kirletmez" (Buhârî, Vüdû’, 67). Yine Allah elçisi, Esmâ binti Ebî Bekir’e elbisesini hayızdan nasıl temizleyeceği konusunda; "Ovalar sonra da su ile çitiler" buyurmuştur (Buhârî, Vüdû’, 63; Müslim, Tahâre, 110; Ahmed b. Hanbel, VI, 134, 346).

Hanefilerde tercih edilen görüşe göre hakikî pislikler gül suyu, sirke, meyve ve bitki suyu gibi normal su dışındaki sıvılarla da temizlenebilir. Hanefîler su dışındaki temizleyici sayısını yirmibire kadar çıkarmışlardır. Diğer mezhepler bunların bazılarında Hanefilerden farklı görüşe sahiptirler. Ancak su dışındaki sıvılarla abdest alınmaz, gusül yapılmaz. Bu konuda görüş birliği vardır (el-Kâsânî, a.g.e., I, 83-87; İbnül-Hümâm, a.g.e., I, 133-138; İbn Âbidin, a.g.e., I, 284 vd.; ez-Zeylaî, Tebyînül-Hakâik, I, 60 vd.; el-Meydânî, el-Lübâb, I, 24 vd.).

Su ile temizlemenin şekli

1. Necâset, sidik, köpek salyasının eseri gibi görünmeyen nitelikte ise, temizlendiğine kanaat getirinceye kadar yıkanır. Bu da üç defadır. Delil şu hadislerdir: "Sizden birinizin kabına köpek ağzını soksa, onu üç defa yıkasın ". Başka bazı rivayetlerde yedi defa yıkasın" ifadesi vardır (Buhârî, Vüdû’, 33; Müslim, Tahâre, 89, 91, 92, 93; Ahmed b. Hanbel, II, 314, 427). "Sizden biriniz uykusundan uyandığında, kaba sokmadan önce elini üç defa yıkasın" (Buhârî, Vüdû’, 26; Mâlik, Muvatta’, Tahâre, 9; Ahmed b. Hanbel, II, 465). Köpeklerin ağzını sokmasından dolayı yedi defa yıkama emri İslâm’ın ilk dönemlerinde zorunlu olmadıkça evde köpek beslemeyi sınırlamak amacına yönelik idi.

Necâset, kan ve dışkı gibi gözle görülen çeşitten ise, bunların temizliği bir defa da olsa pisliğin kendisini gidermekle olur. Ancak, yıkanmasına rağmen renk ve koku gibi giderilmesi güç bir eseri kalırsa, bu zarar vermez. Tercih edilen görüşe göre su saf bir hal alıncaya kadar yıkanır. Nitekim Havle binti Yesâr dedi ki: "Ey Allah’ın Resulü! Benim bir tek elbisem var ve onda hayız oluyorum". Hz. Peygamber buyurdu ki: "Temizlendiğin zaman kan bulunan yeri yıka ve onunla namaz kıl". Havle dedi ki: "Ya Resulullah! izi kalırsa?". Buyurdu ki: "Su sana yeter, kanın eseri ise zarar vermez" (Ahmed b. Hanbel, II, 364, 380; eş-Şevkânî, Neylül-Evtâr, I, 40).

İçine sabun, toprak, deterjan gibi maddeler karışmış olan sular, karışım aş olduğu takdirde temizleyicidir. Abdest ve gusülde kullanılan sular temizdir, fakat temizleyici değildir. Bunlara "musta’mel (kullanılmış) sular" denir. Bunlarla pislik temizlenebilir, fakat abdest, ya da gusül abdesti alınamaz. Ancak içine pislik karışan veya kendisiyle pislik yıkanan kullanılmış sular temiz olmaktan çıkar.

2. Silmek yolu ile temizleme: Bıçak, cam, cilâlı tahta, mermer, fayans gibi pisliği içine emmeyen şeylere bir pislik bulaşınca, yaş bir bez, sünger veya toprak, ya da deterjanlı ıslak bezle pisliğin izi kalmadığına galip zan meydana gelecek şekilde silinirse temizlenmiş olur. Meselâ; kurban kesilen bıçak temiz bir bezle veya toprakla iyice silinince temiz olur ve böyle bir bıçak üzerinde iken kılınacak namaz sahih olur. Çünkü Ashab-ı kiram düşmanla savaşıyor, kılıçlarını silerek, bunlar üzerlerinde iken namaz kılıyorlardı.

3. Ateşe sokmak yolu ile temizleme: Ateşe dayanıklı maden parçası üzerindeki kan ve benzeri necis şeyler, madenin ateşe sokulması ile yanar ve yok olur. Nitekim yağlı, paslı, üzerinde necis kan ve et kalıntıları bulunan şiş veya ızgaralar ateşte yakılınca temiz hale gelir.

4. Kazımak, ovmak veya silmek yoluyla temizlemek: Mest ve ayakkabı gibi pisliği emmeyen şeylere hayvan dışkısı gibi görünür bir pislik bulaşsa, bunlar su ile temizleneceği gibi, bıçak gibi bir şeyle kazınarak veya toprak ya da kuma sürterek de temizlenebilir. Ancak mest veya ayakkabıya sidik gibi görünmeyen bir pislik dokunursa, bu yerin yıkanması gerekir. Nitekim elbiseye veya bedene dokunan pisliği kazımak veya toprağa sürtmek de yeterli değildir.

İnsana ait kurumuş meni ovalamakla temizlenebilir. Ancak yaş olan meninin su ile yıkanması gereklidir. Diğer yandan kuru bir meni ovalamakla temizlendikten sonra, bu elbise ile namaz kılınabilirse de, yeri yeniden ıslanırsa, sağlam görüşe göre pislik yeniden döner. Bu yüzden yeniden kurutup ovalamak veya yıkamak gerekli olur.

Hz. Âişe’den şöyle dediği nakledilmiştir: "Allah Resulünün elbisesindeki meniyi kuru ise ovalıyor, yaş ise yıkıyordum" (Ebû Dâvud, Tahâre, 134; Ahmed b. Hanbel, VI,125,132, 213, 239, 263).

Hanefi ve Mâlikîler meniyi necis kabul ederken, Şâfiî ve Hanbelîler insan menisini temiz sayarlar. Bu görüş ayrılığının dayandığı delil; yukarıdaki hadisin farklı yorumu yanında İbn Abbas (r.a)’dan rivayet edilen şu sözdür: "Üzerinden meniyi ot veya bir parçası ile sil. Çünkü o tükrük ve sümük gibidir" (Dârekutnî bu hadîsi merfû olarak nakletmiştir. ez-Zühaylî, el-Fıkhul-İslâmî, Dimaşk 1405/1985, I, 98). Soğuk ve yolculuk gibi hallerde bu ikinci görüş müslümanlara kolaylık sağlar.

Meziy ve vediy de necistir. Meziy; cinsel istek veya bunu düşünme anında şehvetsiz olarak çıkan ince beyaz sudur. Meziy yıkanır ve yeniden abdest alınır. Hz. Ali şöyle der: "Mezîsi çok akan bir kimse idim. Allah elçisine sormaya da utandım. Mikdad b. Esved (r.a)’a söyledim, o sordu "Bundan dolayı abdest gerekir" buyurdu. Müslim’in rivayetinde; "Cinsel uzvunu yıkar ve abdest alır" ilâvesi vardır (Buhârî, İlm, 51 ; Vüdû’, 34, Gusl; 13; Müslim, Haşz, 17: Ebû Dâvud, Tahâre, 82; Nesâî. Tahâre, 111, 129; Gusl, 28; Ahmed b. Hanbel, I, 80, 82, 87, 107-111). Vediy ise idrardan sonra veya ağır bir şey kaldırma hâlinde çıkan koyu süt gibi beyaz bir sıvıdır, pistir. Çünkü sidikle birlikte veya ondan sonra çıktığı için sidiğin hükmünü alır.

Donmuş yağ, pekmez ve benzeri şeylerin içine pis bir şey düşse, bu madde çevresiyle birlikte ovulup çıkarılınca temizlenmiş olur. Hz. Peygamber’in eşi Meymune (r.anhâ) şöyle demiştir: "Bir fare yağa düşmüştü. içinde öldü. Hz. Peygamber’e soruldu: "Onu ve çevresini atın, yağı da yiyin" buyurdu" (Buhârî, Vüdû’, 67; Zebâih, 34; İbn Hanbel ve Nesâî’nin rivâyetinde "donmuş yağa" ilâvesi vardır. as-San’ânî, Sübülü’s-Selâm, III, 8; Nesâî, Fer’,10: İbn Hanbel, VI, 329, 330, 335).

Eğer necâset sıvı haldeki yemek veya zeytinyağı içine düşmüşse, bunlar bir kap içinde üç defa üzerine su döküp çalkalandıktan sonra alınmakla temizlenmiş olur. Hanefiler dışındaki çoğunluk bu gibi sıvıların artık temizlenemeyeceği görüşündedir. Çok miktardaki yağı veya yemeği bu sebeple telef etmek yerine burada bir kolaylık gösterilmektedir. Ancak günümüzde bu işlemden sonra bir gıda laboratuarında tahlil yaptırarak zararlı unsurun kalıp kalmadığı kontrol ettirilmelidir. Bu, ihtiyat gereğidir.

Katı maddeler, necaseti içine sızdırmadığı sürece su ile temizlenir. Et, tavuk ve buğday gibi pişirilenlerden ise, çiğken yıkanarak temizlenir. Pislendikten sonra, pisliği ile birlikte ateşte kaynatılırsa, içine pislik nüfuz edeceği için artık temizlenemez.

Bu yüzden işkembe, bağırsak veya hayvan kellesi temizlenmeden kaynatılırsa artık temizlenme imkânı bulunmaz.

Yine içine temiz olmayan bir şey karışan süt, pekmez ve bal gibi sıvılar temiz su içinde üç defa asıl kendi miktarlarında kalıncaya kadar kaynatılmakla temiz olur. Çünkü bu durumda temiz olmayan şeyin niteliği değişmiş sayılır.

5. Yapı değişikliği yolu ile temizleme: Temiz olmayan bir şeyin niteliği değişirse temiz hale gelir. Meselâ; bir domuz veya eşek bir tuzlaya düşerek tuz kesilse temizlenmiş olur. Yine, geyik kanının misk olması, içkinin kendiliğinden veya bir katkı maddesi ile sirkeleşmesi, tezeğin yanarak kül olması lâğım suyu karışan toprağın kuruyup eserinin kaybolması bunları temiz hale getirir.

6. Boğazlama veya tabaklama yolu ile temizleme: Domuz dışında, başka bir hayvanın usûlüne göre kesilmesi hâlinde derisi temiz olur. Artık böyle bir derinin üstünde namaz kılınabilir. Bu hayvan eti yenen cinsten ise eti de temiz olur. Fakat eti yenmeyen hayvanlardan ise, fetvaya esas olan görüşe göre eti temiz sayılmaz. Bununla birlikte meşrû kesimle eti temiz sayılsa bile, yenilmesi caiz olmaz. Bu konuda görüş birliği vardır.

Yine domuz dışında, murdar ölmüş bir hayvanın derisi tabaklanmakla temiz olur. Hz. Peygamber; "Bir deri tabaklanmakla temiz olur" buyurmuştur (Müslim, Hayz,105; Ebû Dâvud, Libâs, 38; Nesâî, Fer’, 20, 30, 31; Dârimî, Edâhî, 20; İbn Hanbel, I, 219, 227, 237, 270, VI, 73). Allah elçisi Tebük yolculuğunda bazı evlerin yanından geçerken kadınlardan su istedi. Bir kadının; "ölmüş hayvan derisinden yapılmış bir kırbada su var" deyince, Allah Resulü; "Onu tabaklamamış mıydın?" buyurdu. "Evet tabaklamıştım" deyince de "Tabaklanması temizlenmesidir" buyurdu (Nesâî, Fer’, 4; Ahmed b. Hanbel, IV, 254, V, 67, VI, 329, 336).

7. Necis olmuş kuyunun suyunu boşaltma veya gereken kadar su çıkararak kuyuyu temizleme: Küçük bir hayvanın kuyuya düşüp ölmesi hâlinde bütün suyu çıkarmak büyük zorluklara yol açacağı için düşen canlının durumuna göre bütün suyu veya suyun bir bölümünü çıkarma esası benimsenmiştir.

Kuyuya domuz gibi aynı ile necis bir hayvan düşmüşse suyun tümü çıkarılır. Eti yenen bir hayvan düşer, şişmiş ve dağılmış olursa yine tüm su çıkarılır. Ancak şişip dağılmamışsa, zahiru’r-rivâye’de bunlar üç sınıfta incelenir.

a. Fare, serçe veya bu büyüklükte bir hayvan düşüp ölmüşse, yirmi ilâ otuz kova;

b. Kedi, tavuk, güvercin veya bu büyüklükte bir hayvan düşmüş ölmüşse, kırk ilâ elli kova;

c. İnsan düşüp, üzerinde pislik olduğu biliniyorsa su necis hale gelir; tümünü çıkarmak gerekir.

Ancak günümüzde kuyuyu tam olarak boşaltmak mümkün olmayan durumlarda, kanaat verecek miktar çıkarıldıktan sonra laboratuar tahlili yaptırarak kuyu suyunda zararlı bir maddenin bulunup bulunmadığını belirlemek ihtiyata daha uygundur.

Hamdi DÖNDÜREN


elbisenin üzerine çocuk kusarsa namaz kılınır mi, İşkembe yemenin dört mezhebe göre

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();