Hiç Kimsenin Azabından Kurtulamayacağı Cehennemden Korkmak
imam
Hiç Kimsenin Azabından Kurtulamayacağı Cehennemden Korkmak
Yaratılanlardan hiç birisi Cehennem korkusundan kurtul-mamıştır. Allah Teâlâ kullarını günah İşledikleri takdirde ceza-landıracağını va’d etmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
İşte bunlar, Rabbinin sana vahyettiği hikmetlerdendir. Sakın Allah’la beraber başka bir ilâh edinme. Aksi halde kötülenmiş ve Allah’-ın rahmetinden uzaklaştırılmış olarak cehenneme atılırsın . [33]
İçlerinden kim: Ben, Ondan başka bir ilâhım derse, biz ona cehennemi ceza olarak veririz. Zalimleri biz böyle cezalan-dırırız. [34]
İbn Ebi Dünya’nın Ebi Hayseme’den yaptığı rivayete göre Ammare b. El-Ka’ka’ın Ebu Zür’a’dan varid olan bir hadiste Ebu Hüreyre (r.a.) Peygamber (s.a.v)’den şefaat hadisinde:
İn-sanlar Adem (a.s.) geliyorlar hadisini zikrederken şöyle bu-yurdu:
Rabbim bugün öyle bir kızmıştır ki ne bundan önce böyle kızdı ne de bundan sonra böyle kızacaktır. Bana bir şey emretti ve ben isyan ettim-günah işledim-, korkuyorum beni ateşe -Cehenneme- atacak benim derdim bana yeter siz başka-sına gidiniz. Aynı şekilde Nuh, İbrahim; Musa ve İsa (a.s) hepsi-ni zikretti. Onlar da aynı şekilde cevap verdiler. [35] Buhari ise di-ğer taraftan başka bir ifadeyle rivayet etmiştir: Halen Nebiler, sıddıklar, şehitler ve salih kimseler ateşten korkuyor ve korkutu-yorlar. Diğer taraftan bazı zahid kimselerden rivayet edilen ateşten Cehennemden korkmamak gerektiği meselesi ise doğ-rudur biz inşAllah buna daha sonra değineceğiz.
îbn Mübarek, Ömer b. Abdurrahman b. Mehdinin bana haber ettiğine göre, Vehb b. Münebih’ten şöyle işittim dedi: He-kimlerden biri şöyle dedi: Ben Cennet sevabı için Allah Teâlâ’ya ibadet etmekten haya ederim. Hiç kötü kiralanmış gibi olur muyum? Verdiğinde amel edecek vermediğinde ise amel iştir. etmeyecek. Aynı şekilde ateş-Cehennem korkusundan dolayı Allah Teâlâ’ya İbadet etmekten haya ederim. Hiç olur mu? Korktuğunda amel edecek korkmadığında da amel etmeyecek. Benim kalbimden ancak O muhabbetini alabilir başkası asla alamaz. Ebu Nuaym bu şekilde rivayet etmiştir. Bu sözü rivayet edenlerden bazıları bunu şu şekilde tefsir etmişlerdir: Sadece korkudan veyahut sadece ümitten dolayı Allah Teâlâ’ya ibadet edilmesi hoş karşılanmamıştır.
Seleften bazıları: Amel etmeyip sadece İstemek ve dile-mek ile Allah Teâlâ’ya kulluk eden hayalcidir mürciedendir. Sadece korkudan dolayı kulluk eden ise haricidir. Sadece sevgi için kulluk eden ise zındıktır. Ama Allah Teâlâ’dan korkup ümit ederek O’na olan muhabbet ile kulluk ederse muvahhid mümin olur. Bu da şunu gösteriyorki; kişi Allah Teâlâ’ya bu üç durumu yani muhabbeti, korkuyu ve ümidi göz önünde bulundurarak ibadet etmelidir. İbadette bu üç esas mutlaka bir araya getiril-melidir. Bunlardan birini terk eden kişi imanın gereklerinden birini terketmiş olur. Yukarıda zikrettiğimiz hekimin sözüne gö-re, sevginin yani muhabbetin korku ve ümitten daha fazla ol-ması gerektiğidir.
Fudayl b. İyad yukarıda zikrettiğimiz hekimin sözüne daya-narak "Muhabbet-sevgi- korkudan daha faziletlidir, dedi.
Yahya b. Muaz da: Seni günahtan alıkoyan korku sana kâ-fidir, fakat muhabbette sevgide ölçü bu değildir, dedi.
Ama İmam Ahmet, Mutarrif, Hasan ve diğer bir kısım alim-ler Korku ve Ümit selef alimlerinin çoğuna göre bir birbirin-den fazla olamazlar aynı derecede olmalıdırlar demişlerdir. Korku yu Ümid tercih edenler de olmuştur. Ebu Süleymen Ed-darani ve Füdayl gibi alimler.
Bu konu ile ilgili olarak Huzeyfe el-Mer’asîde şöyle dedi: Korkudan dolayı kulluk eden kötü kuldur, sadece ümit ile kul-luk eden de kötü kuldur. İkiside benim gözümde aynı derecededirler. Burada kastedilen sadece bunlardan birisi için kulluk eden kötü kul olur denilmiştir.
Vüheyb b. EI-Verd: Kulluk belli bir ücret karşılığı tutulan bir işçinin yapacağı işe benzemez. Yani eğer iyi yaparsan ücreti şudur demek değildir. Burada eleştirilen bir amel yapılırken sa-dece ücret-sevap gözeltilmesi doğru değildir. Bu makamda ariflerin dikkat çektikleri İki husus vardır:
Birincisi: Allah Teâlâ’nın zâtı sevilmeye ve ibadet edilmeye layıktır. Mükâfatlandırma ve cezalandırmasına bakılmaksızın O’na yakınlaşmak ve ona ulaşmak için vesilelere tutunmak ge-rekir. Şairin dediği gibi:
Tekrar dirilmeye hazırlan; bize onu gören gelmemiş, Ce-hennem ateşi tutuşturulmamış olsa bile peki nimeti verenden, haya etmeleri kullar için gerekli bir hak değil midir?
Şair burada şuna işaret etmektedir: Allah Teâlâ’nın kulla-rına verdiği nimetleriden dolayı kulları ona şükretmeli ve ondan haya etmelidirler. Peygamber (s.a.v) ayakları şişene kadar na-maz kılması da bu hakikate işaret etmektedir. Senin geçmiş ve gelecek günahların affedildiği halde sen neden kendine bu ka-dar eziyet ediyorsun?" diye sorulduğunda, Yüce Peygamber (s.a.v)’in cevabı çok farklıdır. Şükreden bir kul olmayayım mı?
İkincisi: Ümit ve korkunun en mükemmeli sadece Allah Teâlâ’nın zatı ile ilgili olup Cennet ve Cehennemde bulunan mahlukatla ilgili olmayandır. Korkunun en yüksek derecesi Allah Teâlâ’dan uzaklaşmak, öfkesine hedef olmak ve Ondan mah-rum olmak korkusu olmalıdır. Allah Teâlâ’nın bu merhaleleri kendi düşmanlarının Cehenneme maruz kalmalarını belirttiği ayeti kerimede olduğu gibi:
Hayır! Şüphesiz onlar o gün, Rabblerinden mahrum kalacaklardır. Sonra onlar, şüphesiz ce-henneme sürükleneceklerdir. [36]
Zünnun el-Mısrî şöyle dedi: Allah Teâlâ’dan ayrılık korku-su, Cehennem korkusu kıyasla denizde bir damla gibidir. Nasıl ki, en büyük ümit Allah Teâlâ’mn zâtını görme, rızasını kazan-ma ve O’na yakın olma ile alakalı ise bu meselede böyledir. Fakat bazı insanları bu mevzu’yıı karıştırır ve bunun -Allah gör-me nimeti- böyle olmadığını yani Cennet nimetlerinden olma-dığını zanneder ya da bunlar bu isim altında zikredilemezler yahutta bunların aksi Cehennem isrni altında zikredilemezler. Halbuki, mevzu onların algıladığı gibi değildir.
Bu durumla alakalı olarak bir nokta daha kaldı ki onuda açıklamamız lazım. Cehennemde Allah Teâlâ’mn hazırladığı Çeşitli azaplardan arifler korkmaz ve Cennette bulunan çeşitli nimetler yaratılmış olduklarından dolayı arifler onu İstemez ve sevmezler iddiası yanlıştır. Bu meselenin böyle olmadığına dela-let eden zahiri hususlar çoktur. Bu aynı zamanda insanın kendi-sine uygun olana meyledip sevmesi nefret ettiği seyide hoş karşılamayıp çirkin görmesi, fıtrata da aykırı değildir. Bu ancak sekir baygınlık ve aklını kaybetme esnasında söylenmiş olabilir. Böylece kulun kesinlikle sağlam bir iradeye sahip olmadığı ve aklı başına geldiğinde bunun şeriata aykırı olduğunu bilir ve idrak eder.
Biz bu meselenin izaha kavuşması için bir misal vereceğiz inşAllah. Böylece daha iyi anlaşılmış olur. Cennet ehli Cennete girdikten sonra Rabbieri onları kendini görmeye, ziyaret etmeye ve orada hazır bulunmaya davet ettiğinde, onlar Cennette daha önce gördükleri bütün nimetleri unuturlar. Cennet nimetlerin-den hiçbir şeye iltifat etmezler. Allah sübhanehu ve tealayı gör-dükleri müddetçe bu devam eder. Bu günü anlatan hadislerde zikredildiği gibi Allah Teâlâ’ya baktıklarında Cennet nimetleri-nin tamamını hakir görürler. O esnada Cennet nimetlerinden bir şey onlara hatırlatıldığında ondan yüz çevirip o nimetleri bu esnada istemediklerini bildirirler. içinde bulundukları halden mahrum olmamak için bundan sakınırlar. Eğer bir azapla İbtila olurlarsa ona iltifat etmezler ve belki de acısını hissetmezler. içinde bulundukları nimetten mahrum olabilirler diye sakınırlar. Evlerine döndüklerinde kendileri için yaratılmış çeşit çeşit nimetleri daha ziyadesiyle bulurlar ve o anın özlemiyle İkinci defa cemalullahı görmek isterler.
Sıddık ariflerin kalplerini, Allah Teâlâ’nın nuru kapladığı zaman dünyadaki halleri aynen böyledir. Bu aynı zamanda Al-lah Teâîâ’yı görecekleri an yaşayacakları hallere de delildir. Çünkü onlar o halde iken yani Allah Teâîâ’yı görme, muhabbe-tine gark olma nimeti ve ona yakınlaşma ile nimetlenirken baş-ka bir şeye dönüp bakmazlar. Bu büyük nimetin yanında diğer nimetler gözlerinde değersiz olur. O büyük nimetten mahrum olma, uzaklaşma ve o nimete yakınlığı kaybetme korkusunun dışında başka bir korku yaşamazlar. Bu hali geçtikten sonra akıllarına dönerler. O halin galibiyeti ve etkisi üzerlerinden geç-tikten sonra nefisleri ve iradelerinin yerinde olduğunu görürler. O zaman Cennete iştiyak içinde olup Cehennem azabından korkarlar.
Eser müessire delalet eder, Cehennem in Allah Teâlâ’mn gazabı ve müntakim sıfatının eseri olduğunu arifler bilmektedir-ler. Ateşten korkmak hakikatiyle onu yaratandan korkmak oldu-ğunu ve Allah Teâlâ bununla kullarını korkuttuğu ve O’nun bu-nu sevdiğini ve o ateşe düşmekten korktuklarım ve ondan sa-kındıklarını dolaysıyla Cehennem den korkan, hakiki manasıy-la muhabettiyle ve sevgisiyle Allah Teâlâ’dan korkuyor manası-na gelir .
Cevap: Hiç Kimsenin Azabından Kurtulamayacağı Cehennemden Korkmak
MECİDİE
Allahu teala kulunu sever ve onu affetmek için cennetine koymak için dünyada sayısız fırsatlar verir fakat kul bunu göremez ama cehennemi hatırlar ve korkarsa ozaman işte görmediklerini görecektir
cehennemden korkmak