Cumartesi yasağı ne demek ?
burser
kuran-ı kerimin mealini okurken bakara suresinde cumartesi yasağını gördüm araştırdım ama ne demek olduğunu bulamadım.
Cevap: cumartesi yasağı ne demek ?
Muhammediyim
2:65 – İçinizden cumartesi günü yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. İşte bundan dolayı onlara "sefil maymunlar olun!" dedik.
4:47 – Ey kendilerine kitap verilenler! Gelin yanınızda bulunan (Tevrat)ı tasdik etmek üzere indirdiğimiz bu kitaba iman edin. Biz birtakım yüzleri silip de enselerine çevirmeden yahut cumartesi halkını (yahudileri) lanetlediğimiz gibi onları lanetlemeden önce iman edin. Yoksa Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir.
4:154 – Söz vermeleri için Tur dağını üzerlerine kaldırdık. Onlara: "O kapıdan secde ederek girin" dedik. Yine onlara: "Cumartesi yasağını çiğnemeyin" dedik ve onlardan sağlam bir söz aldık.
7:163 – Bir de onlara, o deniz kıyısındaki şehrin başına gelenleri sor. O sırada onlar cumartesi yasağına riayet etmiyorlardı. Cumartesi günü balıklar akın akın geliyorlardı, yasak olmadığı gün gelmiyorlardı. Yoldan çıkıp sapıklık yaptıkları için biz de onları işte böyle sınıyorduk.
16:124 – Cumartesi günü (avlanmamak), ancak onda ihtilafa düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin onların ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında kıyamet günü, aralarında elbette hükmünü verecektir.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Hamd alemlerin Rabbi (terbiye edeni), görüp gözeteni, her işi bir kanuna bağlayan ve tüm yaratılmışları en güzel şekilde yaratan Allah’ın Hakkı’dır, O’nundur. Salat ve selam, ümmetine çok düşkün, onların şirkten tevhide gelmeleri, ve aralarında adaletin tesisi için elinden geleni sonuna kadar yapan biricik peygamberimiz, önderimiz, seçkin kılınmış Muhammed Mustafa (S.A.V.)’ya pak ve münevver ailesine, arkadaşlarına, gelmiş gelecek O’na ümmet olma kaygısı ve umudu içerisinde olanların üzerine olsun.
"Onlara deniz kıyısındaki kasabayı sor. Hani onlar Cumartesi gününde haddi aşmışlardı. Çünkü Cumartesi günü balıklar akın akın çıkarak yanlarına geliyor, Cumartesi tatili yapmadıkları gün ise gelmiyordu. İşte Biz, itaat’ten çıkmakta olduklarından dolayı kendilerini böylece imtihan ediyorduk."
"Hani içlerinden bir grup ( bu fena işi, yani Cumartesi avı yasağını çiğneyenleri alıkoymaz ve alıkoyanları da) "Allah’ın kendilerini (dünyada) helak edeceği ya da (ahirette) çetin bir ceza ile cezalandıracağı bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dediği zaman, onlar: (o öğüt verenler) "Rabb’inize mazeret (beyan etmek) için, umulur ki sakınırlar." demişlerdi."
"Ne zaman ki, onlar kendilerine yapılan öğütleri unuttular, Biz de onları, kötülükten alıkoymakta sebat edenleri kurtuluşa erdirdik. Zulmedenleri de yapa geldikleri fıskları (Allah’ın emrinden çıkmaları) yüzünden şiddetli bir azapla yakaladık. " (Araf 163-164-165)
Değerli Tefekkür okuyucuları, bu kez de sizlerle allah-u Teala’nın Kur’an’da vaaz ettiği, onunla bize öğüt verdiği, adımlarımızı sağlam basmamızı istediği, kendisinden asla umut kesilmemesi gerektiğini anlattığı, İsrailoğullarının deldiği "Cumartesi avı yasağı"nı gündemimize alarak paylaşmak istiyorum.
Ayetler peygamber (S.A.V.) efendimize sor emriyle iniyor. Aslında bu mesel peygamber (S.A.V.) efendimiz dönemi yahudileri tarafından da biliniyordu. Kendilerine sorulup cevap alınarak bu vakıa sonunda başlarına gelenler hatırlatılıyordu. Bu hatırlatma hem o günün İsrailoğullarına hem bu günün İsrailoğullarına hem de Resulullah (S.A.V.) den beri tüm zaman müslümanları için öncelikli olarak bir öğüt ve bir ibret ve aynı zamanda insan hayatı için tastamam bir eğitim programı olmuştur.
İlk okuduğum zamandan beri her okuyuşumda farklı boyutlar yakaladığım muhteşem üç ayet. Bu ayetleri iyice anlayabilmemiz için isterseniz "Cumartesi avı yasağı" nedir? kaynaklara bakarak bilgilenelim; "Olayın insanları bir sahil kasabasında yaşayan Yahudi cemaatinden bir topluluktu. Bunlar peygamberlerinden haftanın bir gününün kendileri için istirahat kılınmasını ve maişet (geçim )meşgalesi ile o gün uğraşmamalarını istemişlerdi. Ve bunun üzerine Cumartesi günü onlar için ibadet günü kılınmıştı. Sonra deneme safhası başlamıştı. Allah onları terbiye olabilmeleri için imtihan ediyordu. İradelerini çeşitli istek ve arzulara karşı takviye etmek murad etmişti. Bu istek ve arzularla çatıştığı zaman Allah’a verdikleri ahdi nasıl yerine getireceklerini denemek istemişti. Bu seferde İsrailoğullarından bir grup daha önceki sapıklık ve fasıklıklarını tekrarlamaları yüzünden Allah’ın üzerlerine yazdığı tecrübe karşısında direnemediler…
Gerçekten de Cumartesi günü, deniz sahilinde balıklar canlı canlı gezinirken gözlerine ilişiyordu, tutulması kolaydı, avlanmaları gayet basitti. Ne var ki kendi elleriyle istedikleri Cumartesi günü balık avlanmayı yasaklama arzusundan dolayı, önlerine gelmiş olan bu kolay avı kaçırıyor ve kaybediyorlardı. Fakat Cumartesi günü geçince balık avlanmanın helal olduğu günler gelince, denizde hiçbir balık bulamıyorlardı. Cumartesi günü gördükleri balıklardan hiçbirisi yoktu şimdi" (1)
Burada dikkatimizi ilk çeken Allah’ın kendilerine yüklemediği bir yükü bu insanların isteyerek yüklenmesi hususuydu. Evet Allah yüklemedi kendileri bunu yüklenmek istediler. Çünkü böyle bir günün kendilerini Allah’a daha çok yaklaştıracağını, böylelikle daha iyi birer mü’min olacaklarına inanıyorlardı.
Fakat kaçırdıkları çok önemli bir nokta vardı ki o da "iman" dı. Bir müslüman ancak imanını güçlendirerek iyi bir mü’min olabilirdi. Zaten hali hazırda Allah’ın yazdıkları (farzları, yasakları, helalleri, haramları ) bir müslümanın iyi bir mü’min olabilmesi içindi. Fazladan bir yük yüklenmek işi zorlaştırmaktan öte gidemedi. İyi bir mü’min, Allah’ın razı olduğu bir kul olabilmek için, Allah’a gerektiği gibi itaatle zaten mümkündü. Ama cumartesi avı yasağını delen İsrailoğuları imanlarını var olanlarla güçlendirmeyi haşa eksik gördüler ve bu eksikliğin giderilmesi için böyle bir yasağın kendilerinin imanını artıracağını düşündüler. Hasta olan iman tedavi edileceği, yaraları sarılacağın, kan kaybetmesinin önüne geçileceği yerde, yeni bir yükün altına girmişti.
Sağlam bir imana sahip olanların bile, bazı zamanlarda zorlandıkları hataya düştükleri bilinen bir gerçektir.Lakin iman sağlam olunca, hataya düşülse bile tevbe hemen arkasındadır bu hatanın. ( Hz. Adem’in, Hz. Yunus’un ve bahçe sahiplerinin tevbelerini hatırlayalım.)
Zayıf bir imanla İsrailoğluları bir yükün daha altına girince, Allah onların içindekilerini açığa çıkarmak için (aslında her imtihan kulun iç yüzünün dışa-açığa çıkarılmasıdır. ) böylece imtihan etti. İçlerinde bir grup vardı ki, taptaze dipdiri elle yakalanacak derecedeki kolay ava dayanamadı. Belki de kendilerini haklı bile görebiliyorlardı. Çünkü diğer günlerde hiç balık yoktu. Geçen sayımızda sözümü bir hadisi şerifle noktalamıştım ya, işte o hadisi hatırlamanın tam zamanı :" bir kul yapması gerektigi halde yapmadıkları, yapmaması gerektiği halde yaptıkları için mazeret uydurmadıkça helak olmaz".
İsrailoğularından yasağı delenlerin ellerinde bir mazeretleri vardı. Bu da cumartesi dışında denizde bir tek balığın bile olmamasıydı. Ama açıktan açığa da delinemezdi bu yasak, ne yapılmalıydı acaba? Evet tarihleri boyunca döneklikleri ile bilinen yüzsüz ve pervasız İsrailoğuları bununda çaresini bulmuşlardı. Çare "hile" ydi. Ağlarını denize bir gün öncesinden atıp cumartesi gün bitiminde çekiyorlardı. Böylelikle cumartesi günü yasağını ihlal etmediklerini düşünüyorlardı.
İsrailoğularının bu hilesi onlara ancak şiddetli bir azab kazandırdı.
Yukarıda anlatılanlarla günümüz insanı arasında ne kadar da çok benzerlik olduğunu fark edebiliyor musunuz?
Bazen biz müslümanlar da Allah yolunda ki mücadelemizi Allah’ın gösterdiği gibi değil de, putlaştırdığımız aklımızın gösterdiği gibi sürdürüyor ve bunun adını da Allah için mücadele koyuyoruz Herhangi bir yerde bir mücadele verilecekse, bu mutlaka Allah’ın yazdıklarıyla olmalıdır. Yazılmayan, Allah’ın göstermediği tarzdaki mücadeleler Sünnetullah’a aykırıdır,işimizi kolaylaştırmaz bilakis zorlaştırır. Hele bazı kereler helaller- haramlar tam olarak karıştırılıyor, tavizler veriliyor, bir taviz arkasından başka bir tavizi getiriyor. Namazlar kılınamayabiliyor, oruçlar tutulmayabiliyor. Eee bir kereden bir şey olmaz, ya da başka çarem yok deyip faizle işlemler yaptırılabiliyor. Allah yolundaki mücadelede rüşvet bile birden bire devreye sokulabiliyor.
Bazen marketlerde bir kaç kuruş daha ucuz olduğu için herhangi bir yahudi ürününü rahatlıkla alabilenler,öbür kola daha asitli ya da daha şekerli diye tercih edenler, filanca marka yahudi deterjanı daha kaliteli eee ondan da almak lazım lakin beyazlar iyice grileşti. diyenler olabiliyor.
Biz müslümanları yer yüzünden silmek, yok etmek için uğraşan yahudiler ne yazik ki kendi mücadeleleri için gerekli olan finansmanı da biz Müslümanlardan elde ediyorlar. Biz de hep o iyi bu kötü, bu kaliteli, o kalitesiz, söylemleriyle bizi helak’e götürecek mazeretlerin peşine düşüp kendimizi kandırıyoruz.
Bu sayılanların adı "cumartesi avı yasağı" değil de nedir? Bizim, ümmeti Muhammed’in, "cumartesi avı yasakları" nelerdir? Bu imtihanları "cumartesi avı yasağı" olarak görüp fark edebiliyor muyuz? Sevgili Tefekkür dostları yoksa bizlerde israil oğullarının ahlakıyla mı ahlaklanıyoruz? Söyleyin Allah aşkınıza; Ey Allah’ın kulları nereye gidiyoruz???
Ayse Üzümcü
Cevap: cumartesi yasağı ne demek ?
Desert Rose
Cumartesi yasağı Hz Musa’ya Tevratta bildirilen on emirdir
fakat Yahudiler bu emirlere uymamışlardır
ilgili Ayetleri inceleyebilirsin kardeşim
———————————————–
CUMARTESİ YASAĞI KELİMESİ İLE İLGİLİ AYETLER
Bir zamanlar biz İsrâiloğulları’ndan, "Yalnız Allah’a kulluk edeceksiniz; ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diyerek söz almıştık. Sonra, içinizden küçük bir kesim dışında, sözünüzden döndünüz; hâlâ da sırt çevirmektesiniz. Vaktiyle sizden, birbirinizin kanlanın dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair de söz almıştık. Siz de kabullene geldiniz. Hâlâ da (buna) şahitlik ediyorsunuz." (Bakara Suresi, 2/83, 84)
Bu âyetlerde İsrâiloğulları’nın yükümlü kılındıkları ve Yahudi-Hristiyan literatüründe "on emir" diye bilinen dinî ve ahlâkî vecîbelerden bazıları hatırlatılmakta; Allah’ın onlardan bu vecîbeleri ifa edecekleri yönünde söz aldığı ifade buyurulmaktadır. Kitâb-ı Mukaddes’te, Tanrı’nın "kendi parmaklarıyla" taş levhalar üzerine yazarak Hz. Mûsâ (as) aracılığıyla İsrâiloğullarına bildirdiği ifade edilen bu emirler (Çıkış, 20, 32/15, 20/1-17) şöyle sıralanır:
1. Allah’tan başka ilâhların olmayacak.
2. Kendin için oyma put yapmayacaksın.
3. Allah’ın ismini boş yere anmayacaksın.
4. Cumartesi günü hiçbir iş yapmayacaksın.
5. Babana ve anana hürmet edeceksin.
6. Adam öldürmeyeceksin.
7. Zina etmeyeceksin.
8. Çalmayacaksın.
9. Yalan şahitliği yapmayacaksın.
10. Komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.
Kur’ân-ı Kerîm’in İsrâ sûresinin 101. âyetinde, "Andolsun biz Musa’ya açık seçik dokuz âyet verdik. Haydi İsrâiloğulları’na sor" şeklinde işaret ettiği dokuz âyetin, Tevrat’taki on emrin cumartesi yasağı dışında kalanlarını kapsadığı anlaşılmaktadır. Cumartesi gününe saygı ise sadece Yuhudileri bağlayan bir hüküm idi. (bk.Nahl l6/124.)
Ayetlerde Allah’tan başka tanrı tanımamak, ana-babaya, akrabaya, yetimlere ve yoksullara iyilik etmek, insanlara güzel söz söylemek, namaz kılıp zekât vermek, birbirinin kanını dökmemek, kendi yurttaşlarını vatanlarından kovmamak şeklinde sıralanan yükümlülükler arasında On Emir’ den bazı hükümlerin de yer aldığı görülmektedir. On emrin cumartesi yasağı dışında kalanları, bütün peygamberlere gönderilen kutsal kitapların ortak öğretileri olup Kur’ân-ı Kerîm’de Müslümanlar da bu tür vecîbelerle yükümlü kılınmıştır. (bk, En’âm 6/151-153; İsrâ 17/23-39.)
83. âyette İsrâiloğullarından çoğunun zamanla Allah’a verdikleri sözden döndükleri yani belirtilen hükümlere uymadıkları, Hz. Peygamber (asv) dönemindeki Yahudilerin de bu hükümlere sırt çevirdikleri bildirilmektedir. (Kur’an Yolu, I/81)
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Andolsun, sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik. (BAKARA SURESİ / 65)
Ey kendilerine kitap verilenler birtakım yüzleri silip de arkalarına çevirmeden ya da cumartesi adamlarını (o gün yasağı çiğneyenleri) lanetlediğimiz gibi onları da lanetlemeden evvel, yanınızdakini (Tevrat ve İncil’i) doğrulayıcı olarak indirdiğimize (Kur’an’a) iman edin. Allah’ın emri yapılagelmiştir. (NİSA SURESİ / 47)
Kesin söz vermeleri dolayısıyla Tur’u üstlerine yükselttik ve onlara: "Bu kapıdan secde ederek girin" dedik ve onlara: "Cumartesinde haddi aşmayın" da dedik. Ve onlardan kesin bir söz aldık. (NİSA SURESİ / 154)
Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. ‘Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında’, balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, ‘cumartesi günü iş yapma yasağına uymadıklarında’ ise, gelmiyorlardı. İşte biz, fıska sapmaları dolayısıyla onları böyle imtihan ediyorduk. (A’RAF SURESİ / 163)
Cumartesi, ancak onda ihtilafa düşenlere (farz) kılındı. Şüphesiz Rabbin, onların ihtilaf ettikleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hükmedecektir. (NAHL SURESİ / 124 )
[/COLOR]
Cevap: cumartesi yasağı ne demek ?
reyna89
yani bu cumartesi yasağında tam olarak anlatılmak istenen nedir ? ben ilk defa duyuyorum üyemiz yazmasaydı bilmiyordum
Muhammediyim
Hamd; Âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim, din gününün maliki
Allah’ındır! Sadece sana kulluk eder ve sadece senden yardım dileriz!
Hidayet eyle bizi doğru yola! Kendilerine nimet verdiğin, saadete erenlerin
yoluna. Gazap olunanların ve sapıkların yoluna değil!
Salât ve selam Resulullah (s.a.v.) efendimize, âline ashabına ve yolunu
takip edenlerin üzerine olsun.
Geçen sayımızda cumartesi avı yasağını delen İsrail oğullarının akıbetinin
nasıl olduğunu ve günümüz Müslümanlarının onlarla benzer özellikler taşıyıp,
taşımadığını anlamaya çalışmıştık. Bu sayımızda da kaldığımız yerden
Allah’ın izniyle devam etmeye çalışacağız.
" Hani içlerinden bir grup (Bu fena işi, yani cumartesi avı yasağını
delenleri alıkoymaz ve bundan alıkoyanları da) " Allah’ın kendilerini
(dünyada) helak edeceği ya da (ahirette) çetin bir azapla azablandıracağı
bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dediği zaman onlar; (O öğüt verenler):
Rabbinize mazeret (beyan etmek) için umulur ki sakınırlar" demişlerdi."
"Ne zaman ki, onlar kendilerine yapılan öğütleri unuttular, biz de onları,
kötülükten alıkoymakta sebat edenleri kurtuluşa erdirdik. Zulmedenleri de
yapa geldikleri fıskları (Allah’ın emrinden çıkmaları) yüzünden şiddetli
bir azapla yakaladık."
(Araf 164 -165)
Cumartesi avı yasağını delen kavim üç grup insandan oluşuyordu.
1. Grup yasağı delenler
2. Grup yasağı kendileri delmeyip ancak, yasağı delenlere nasihatin fayda
vermeyeceğini ve bu yüzden nasihatin gereksiz olduğunu düşünüp, nasihat
edenlere bu işten vazgeçmelerini telkin edenler.
3. Grup nasihat edenler.
1. Gruptakilerin suçlu olduğu ayan beyan ortada. 2. gruptakiler ise, bu
suça asla ortak olmamış ve 1. gruptaki insanları sevmemişler de. Onları
sevmeyiş nedenleri, günaha açıkça girebilmeleriydi. Elmalılı tefsirinde
anlatılanlara göre ikinci gruptakiler, birinci gruptakilere uzunca bir süre
nasihat etmiş, nasihat’in onlara fayda vermediğini görmüş ve onlardan
(aslında Allah’tan ) ümitlerini kesmişlerdi. Neticede nasihati hem kendileri
bırakmıştı, hem de nasihatçilere bunlara nasihatin faydasızlığını beyan
ederek kendilerini boşuna yormamaları gerektiğini dillendirmişlerdi.
2. Grup insanların emr-i bil maruf, nehyi anil münker (nasihat)de
bulunmamaları da en az birinci gruptakilerin suçu kadar önemliydi. Hz. Yunus
peygamber de benzer hataya düşmüştü de, Allah onu balığın karnında
cezalandırmıştı. Yalnız Hz. Yunus (s.a)yaptığı hatanın farkına vararak tevbe
etmiş, tevbesi de Rabbi Zülcelâl-i vel ikram tarafından kabul edilmişti.
Bunlarsa tevbe etmiyorlar, çünkü olaya tek yönlü bakıp bu günahta kendi
sorumluluklarının olmadığını düşünüyorlardı. Her koyun kendi bacağından
asılır misali.
Neticede bunlara nasihat fayda vermiyordu.
Lâkin ne olursa olsun nasihat ister fayda versin, ister vermesin her
mü’minin görevidir. Bu görev ve sorumluluk birinci derecede kişinin
kendisini ilgilendirir, başkasını değil. Ha cumartesi avı yasağı delinmiş,
ha da nasihatten yüz çevrilmiş ikisi de suçtu, bunu ikinci gruptakiler
anlamamışlardı. İkinci gruptakilerin bir başka suçu da Allah’tan ümit
kesmeleriydi. Allah’tan ümit kesmemek "Allah’ım senin her şeye gücün yeter"
(el-kadir) demekti.
Bunun tersi asla düşünülemez bile. Hiç Allah’tan ümit
kesilir mi? Yok kesilmez diyenlerin seslerini duyar gibi oluyorum.
Acaba bu örnekler ümmet-i Muhammed’e ne için gösterildi? Tabii ki benzer
imtihanlarla ümmet-i Muhammed’in de sınanacağı ve aynı hatalara düşme
tehlikesinin bizim için de geçerli olacağından dolayı. İkinci gruptakilerle
günümüz Müslümanlarının arasında fazlaca bir fark kalmamış dersem, çok ileri
gitmiş olmam herhalde.
Çünkü bizim aramızda da kişisel bir takım ibadetlerin
(namaz, oruç, tesbihat…) yapılmasının yeterli olacağını düşünenler var,
böyle düşünenlerin sayıları da oldukça fazla. Hâlbuki emr-i bil maruf nehyi
anil münker yani nasihat yani iyiliği emretmek kötülükten alıkoymak, namaz
gibi oruç gibi aynen her müslümanın görevidir.
Günümüzde de "anlatıyorum, anlatıyorum bir türlü anlamıyorlar benden günah
gitti" , "bunlar anlamazlar, ha anlatmışsın ha anlatmamışsın, bunlarla
uğraşılmaz", "bu zalim, zorba ve günahkârlara asla öğüt fayda vermez." gibi
benzer cümle örnekleriyle sıkça karşılaşıyoruz.
Ortaya çıkan şu ki, bizde de
ikinci gruptakilerin özellikleri yaygınlaşmış, bir an önce silkelenip, tevbe
edip son hızla gücümüzün yettiği kadar, gücümüz yetmiyorsa gücü yetenleri
devreye sokarak emr-i bil maruf, nehyi anil münker yapmalıyız.
Yoksa… Yoksa ne mi olur? Bizim kanımız İsrailoğlularının kanından kırmızı
değil herhalde! Onların başına gelenler bizimde başımıza gelir, Allah
korusun!
Sırada 3. grup, yani nasihatçilere var. 2. Gruptakiler; " Allah’ın
(dünyada) helak edeceği, (Ahirette) şiddetli bir azapla azab edeceği bir
kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dediği zaman onlar: (o öğüt verenler) "
Rabbinize mazeret (beyan etmek) için, olur ki öğüt alırlar." demişlerdi.
3.gruptakiler ne güzel bir yol takip etmişler. Ne olursa olsun nasihat
etmenin kendi görevleri olduğunu hiç unutmamışlar. Karşı taraf bu öğüdü
ister tutsun, ister tutmasın bu onları, sorumluluklarını yerine getirmekten
alıkoymadı. Onlar için biricik Rablerinin emrini yerine getirmek imani bir
sorumluluktu ve bu yüzden bu emir onlar için çok önemliydi.
Emir neydi?
Emir, insanlara iyiliği emretmek, kötülükten vazgeçirmeye çalışmaktı.
Onlar (3. gruptakiler) buna sonuna kadar büyük bir azim, sebat ve
kararlılıkla devam ettiler ve bunlar Allah’tan da ümit kesmemişlerdi. Son
sözleri şuydu: " umulur ki öğüt alırlar."
Bizim aramızda da bu üçüncü gurup inananlardan elbette vardır!
Lakin sayıları oldukça az. Aslında aynı azmi, sebatı ve kararlılığı ben
Müslümanım diyen herkesin sürdürmesi gerekmektedir
"Ne zaman ki onlar kendilerine yapılan nasihatleri unuttular, bizde onları
kötülükten alıkoymakta sebat edenleri kurtardık. Zulmedenleri de yapa
geldikleri fıskları (Allah’ın emrinden çıkmaları) yüzünden şiddetli bir
azapla yakaladık." (Araf 165)
Öyle görünüyor inananlar arasında her dönemde buna benzer yaklaşımlar
olmuştur. Rabbimiz bu gibi yaklaşımların hangisinin doğru hangisinin yanlış
olduğunu bize bildirmiş ki adımlarımızı doğru atalım.
Allah’u Teala zulmedenleri fıskları yüzünden şiddetli bir yakalayışla
yakaladı. Kötülükten alı koyanları ve bu işi azimle devam ettirenleri ise
kurtardı.
Değerli Tefekkür okuyucuları bizler bu 3 gruptan hangisindeyiz. Birinci
grupta mı? İkinci grupta mı? Üçüncü grupta mıyız?
Öz eleştirilerimizi yapıp
1. ya da 2. gruptaysak hatalarımıza tevbe edip tevbelerimizin de Rabbimiz
tarafından kabul olunacağını ümit ederek 3.gruptakilere benzemeye
çalışmalıyız. Şayet 3.gruptan olabilmişsek, işimize Allah’tan yardımcımız
olmasını ve nasihatlerimizin etkili olması için dua ederek, şeytanın
kandırmasına karşılık uyanık olmayı dileyerek, Rabbimizin emirlerini yerine
getirmeye devam etmeliyiz.
SADAKALLAHÜLAZİM
erdal
süper harika açıklama çok tşk.ederim günlerdir aydınlanmak istediğim bir konuydu cumartesi yasağı çok çok sağolun
Kayıtsız Üye
Cumartesi günü daha sonrasında cuma olarak değişimi acaba çünkü ben müslümanların daha önce cuma günü tatil olup ibadet ettiklerini ogrenmistim
Kayıtsız Üye
Allah razı olsun çok güzel anlatmışsınız. Kuran ayetlerini sürekli okuyup Rabbimizin emir ve yasaklarına uymalıyız. Diğer kitaplardaki yasaklar ve emirler Rabbimizin sözüne ortak olamaz hüküm yalnızca Allah’ındır… Günümüzde de önemli farz ibadet olan İslam Birliği için mücadele etmesi gereken bir müslümanın başka başka ibadetler veya eve kendini kapatıp dini yaşayarak Allah’a kendini yakınlaştıracağına inanıyor. Oysa en büyük farz olan İslam birliği için mücadele etmek gerekir… ”Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir. Enfal Suresi,39 ” hürmetler vesselam…
Kayıtsız Üye
Sen zaten Allah’a adanmış olarak yaratılıyorsun… ama direnme vardır… rahat durmuyor insan sorun orda, tersine gidiyor, aklına güveniyor.
Kayıtsız Üye
Günümüzde böyle bir gün yasağı yok sadece cuma ezanı okunurken alışverişi bırakınız namaza gidiniz var fakat namazdan sonra da rızkınınız için çalışmaya devam ediniz deniliyor cumartesi yasağı israiloğullarının bir sınavıydı
cumartesi yasağı, cumartesi yasağı nedir, kuranda geçen cumartesi yasağı nedir