Alak süresinin geniş tefsiri (Tefsirül Munir)
Hoca
ALÂK SURESİ2
Surenin İsmi:2
Önceki Sureyle İlişkisi:2
Surenin Muhtevası:2
Bu Surenin İniş Keyfiyeti: Vahyin İnmeye Başlaması Hadisesi:2
İnsanın Yaratılması Ve Ona Okuma Yazma Öğretilmesinin Hikmeti:3
Belagat:3
Kelime ve İbareler:3
Nüzul Sebebi:3
Açıklaması:4
Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler:5
Azgınlığın Başka Türleri Ve Azgınların Tehdit Edilip Uyarılmaları:5
Belagat:6
Kelime ve İbareler:6
Nüzul Sebebi:6
Ayetler Arası İlişki:6
Açıklaması:7
Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler:8
ALÂK SURESİ
Surenin İsmi:
"Alâk" suresi, "İkra"’ suresi veya "Kalem" suresi olarak da adlandırılmıştır. Çünkü Allah Tealâ "Yaratan Rabbinin adı ile oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku. Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir." sözü ile bu sureyi başlatmıştır. "Alâk" pıhtılaşmış kan parçası demektir.[1]
Önceki Sureyle İlişkisi:
Allah Tealâ Tin suresinde, insanı en güzel bir şekilde yarattığını zikretmişti. Bu, şeklin beyanı idi. Burada da "İnsanı bir kan pıhtısından yarattı"ğını zikrediyor. Bu da maddenin beyanıdır.
Bu surede, geçen surede zikredilenlere ilâve bir açıklama olarak ahiret durumlarından da söz etmiştir.[2]
Surenin Muhtevası:
Mekke’de inen bu sure, Peygamber (s.a.)’in kalbine inmiş ilk suredir ve şu üç şeyi açıklamaktadır:
1- Allah’ın insanı zaaftan kuvvete çevirmesindeki hikmetin beyanı ve diğer mahlukâttan ayırt edilmesi için ona "oku" diye emrettiği okumanın ve yazmanın (O, kalemle öğretendir.) faziletine işaret: "Yaratan rabbinin adıyla oku…" (1-5. ayetler).
2- İnsanın Allah’ın emirlerine ne denli asi olduğu, inat ettiği, Allah’ın kendisine verdiği nimetlerini inkâr edip, servet, mal ve zenginlik kendisinde toplandığı durumlarda hakikati görmezden geldiğini haber vermiştir. Nimete nankörlükle karşılık vermiştir. Lütfuna karşı Rabbine şükretmesi onun görevi iken, nimeti inkâr edip zalimleşmiş, büyüklük taslamıştır. "Sakın! İnsan muhakkak azar…" (6-8. ayetler).
3- Putlarına ve heykellerine şeref kazandırmak için Rasulullah’ı (s.a.) namazdan alıkoyan bu ümmetin Firavunu Ebu Cehl’in durumunu ortaya koyma; sapıklık, küfür ve azgınlığına devamı halinde en şiddetli ceza ile karşılaşacağı tehditi; Rasulullah’a (s.a.) da onun tehdit ve yıldırmalarına aldırmamasını tavsiye etmesi: "Bir kulu, namaz kılarken, men edecek gördün mü sen?.." (9-19. ayetler).[3]
Bu Surenin İniş Keyfiyeti: Vahyin İnmeye Başlaması Hadisesi:
Bu surenin baş kısmı Kur’an-ı Kerim’in ilk inen bölümüdür. Surenin diğer kısmı ise, Peygamber (s.a.)’in daveti Kureyş arasında yayıldıktan ve ona yönelik eziyetler başladıktan sonra inmiştir.
İmam Ahmed, Buhari ve Müslim, Aişe (r.a.)’den şöyle dediğini rivayet ettiler: Rasulullah’a (s.a.) vahiy ilk olarak uykusunda sadık rüyalar şeklinde geldi. Gördüğü bir rüya, muhakkak sabah aydınlığı gibi çıkıyordu. Sonra yalnızlık kendisine sevdirildi. Hira’ya gidiyordu. Azığını alıp geceler boyu orada ibadet ediyordu. Sonra Hatice’ye dönüyor ve azık alıyordu. Nihayet Hira mağrasında iken vahiy geliverdi. Oradayken melek gelip "Oku!" dedi.
Rasulullah (s.a.) buyuruyor ki: "Ben okuma bilmem!" dedim. Beni tuttu ve ezecekmiş gibi iyice sıkıptı, sonra da saldı. "Oku!" dedi. "Ben okuma bilmem!" dedim. Beni ikinci defa iyice sıktı ve saldı. "Oku" dedi. "Ben okuyucu değilim." dedim. Üçüncü defa beni sıktı, sonra da saldı. Dedi ki: "Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku. Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. Ki O, kalemle öğretendir."
Rasulullah (s.a.) bu vahiyle beraber evine döndü. Kendisinde bir korku vardı. Hatice’nin yanına geldi ve: "Beni örtün, beni örtün!" buyurdu. Onu örttüler. Korkusu gitti. "Hatice! Bana ne oluyor?" dedi ve durumu anlattı. "Kendimden korkuyorum." dedi. Hatice şunları söyledi:
"Asla! Rahat ol. VAllahi Allah seni asla utandırmayacaktır. Çünkü sen, sıla-ı rahimde bulunursun, doğru konuşursun. Güçsüzün yükünü taşırsın, misafire ikram edersin. Zor durumlarında halka yardım edersin."
Sonra Hatice, onu Varaka b. Nevfel b. Esed b. Abdü’1-Uzza b. Kusay"a götürdü. O zat, amcasının oğlu idi ve cahiliye döneminde Hristiyan olmuştu. Arapça okuma yazma bilirdi. İncil’den Allah’ın yazmasını dilediği kadar Arapça yazmıştı. Kör olmuş yaşlı birisi idi. Hatice ona:
"Amcaoğlu! Kardeşinin oğlunu dinle." dedi. Varaka Rasulullah’a (s.a.): "Kardeşimin oğlu! Neler görüyorsun?" dedi. Rasulullah (s.a.) gördüklerini anlattı. Varaka da:
"O, Musa’ya da inmiş olan melektir. Keşke ben genç olsaydım. Kavmin seni yurdundan çıkardıklarında sağ olsaydım keşke." dedi. Rasulullah (s.a.): "Onlar beni çıkaracaklar mı?" diye sorunca Varaka: "Evet. Senin getirdiğini getiren hiçbir kimse yoktur ki ona husumet edilmiş olmasın. O gününe kavuşursam sana elimden geldiğince yardım ederim." dedi. Varaka çok geçmeden vefat etti. Vahiy de kesildi. Bize belli olan haliyle Rasulullah (s.a.) çok üzüldü. Kaç defa dağların tepesine çıkıp inmişti. Ne zaman, kendisini atmak için bir dağın tepesine çıksa, Cebrail ona görünür ve: "Ey Muham-med! Sen gerçekten Allah’ın rasulüsün." derdi. Bununla sıkıntısı gider, rahatlar ve dönerdi. Vahiy müddeti uzayınca da tekrar aynısını yapardı; dağın tepesine çıkınca Cebrail görünür ve ona aynısını derdi."[4]
İnsanın Yaratılması Ve Ona Okuma Yazma Öğretilmesinin Hikmeti:
1- Yaratan Rabbinin adıyla oku.
2- O, insanı bir kan pıhtısından yarattı.
3- Oku. Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir.
4- Ki O, kalemi (yazı yazmayı) öğ-
5-insana bilmediğini O öğretti.
6- Sakın! Çünkü insan muhakkak azar.
7- Kendini ihtiyaçtan uzak gördüğü için.
8- Dönüş muhakkak Rabbinedir.
Belagat:
"Yaratan Rabbinin adıyla oku. (halak)." ile O, insanı bir kan pıhtısından yarattı (alâk)." ayetleri arasında seci vardır.
"Rabbinin adıyla oku." ve "Oku. Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir." Okuma ve ilimle daha çok ilgilenmenin önemini vurgulamak için fiilin tekrarı ile söz uzatılarak ıtnab yapılmıştır.
"Bilmediği" ile "öğretti" arasında tezat vardır.
"Dönüş muhakkak Rabbinedir." Azgınlığın akibeti için tehdit ve uyarı olsun diye, gaib sigasından muhatab sigasına geçiş (iltifat) vardır.[5]
Kelime ve İbareler:
"Yaratan Rabbinin adıyla oku." Kur’an okumaya, her şeyi yaratan Rabbinin ismi ile başlayarak veya O’ndan yardım dileyerek başla. "O, insan" cinsin "i bir kan pıhtısından yarattı." döllenmiş yumurtadan yarattı. "Oku. Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir." Hiçbir kerem sahibinin denk olmadığı, her türlü keremin üstünde bir keremi olandır. Zira O, bir istek olmadan nimet verir. Bu ayetteki okuma birincisinin tekididir. "Ki O, kalemi (yazı yazmayı) öğretendir." Kalem kullanmayı, yani yazı yazmayı öğretti. Kalemle ilk defa yazan da İdris (a.s.)’dir. "İnsana bilmediğini O öğretti." Kuvvetleri yaratması, delilleri getirmesi, ayetler indirmesi ve muallim olmadan yazma, sanat vb. şeyleri öğretmesi ile insana öğretti. İfade edilen şudur: O, okuyamasan bile sana okumayı öğretiyor.
Bu ayetlerde, Allah’ın varlığını ve kudretini beyan eden, ilâhi vasıflara delâlet eden insanın başlangıcı açıklanmıştır. Ardından da nakle ve yazıya dayanan ilimlerin, yazılı kültürün ispatına, sonra da nübüvvetin ispatına işaret edilmiştir.
"Sakın! Çünkü insan muhakkak azar." Bu ayetteki, "sakın" şeklinde tercüme edilen "kella" bazı müfessirlere göre "gerçekten" anlammadır. Çünkü, öncesinde veya sonrasında kınamanın yönlendirilebileceği bir şey yoktur. Zemahşeri ise: "Allah’ın nimetlerini inkâr eden ve azan kâfire kınamadır. Zikredilmemiş olsa bile, sözün siyakından bu anlaşılmaktadır." demiştir. İnsanoğlu "insan muhakkak azar." Kibirlenir ve isyanda haddi aşar. "Kendini" mal ve benzeri ile "ihtiyaçtan uzak gördüğü için." Ayet, açıklanacağı gibi Ebu Cehil hakkında inmiştir. Ey insan! Varılacak yer "dönüş ancak Rabbinedir." İstenen, insanı kortkutmaktır. Muhakkak Allah azgını hakettiği ile cezalandıracaktır.[6]
Nüzul Sebebi:
Ahmed, Müslim, Nesai, İbni Münzir ve diğerleri Ebu Hureyre’den rivayet ettiler: Ebu Cehil dedi ki: Muhammed (s.a.) sizin yanınızda yüzünü ekşitiyor mu? Evet, dendi. Şöyle dedi: Lat ve Uzza’ya yemin olsun. Onu böyle yaparken görürsem, boynuna basacağım. Yüzünü de toprağa sürteceğim. Bunun üzerine Allah Tealâ: "Sakın! Çünkü insan muhakkak azar…" ayetini (6. ayet) indirdi.
Sonra Rasulullah (s.a.)’ı namazda gördü. Gerisin geri ürkerek çekildi. "Ebe’l-Hakem! Ne oluyor sana?" dediler. "Onunla aramda ateşten bir hendek ve çok büyük bir engel var." dedi.[7]
Açıklaması:
"Yaratan Rabbinin adıyla oku." Her şeyi var edip yaratan Rabbinin adı ile başlayarak veya Rabbinin ismine sığınarak oku. Nimetlerin ilkini ve en büyüğünü hatırlatmak için Allah Tealâ kendisini bize yaratıcı olarak vasfediyor. Murad: Daha önce okur yazar olmadığı halde, onu yaratan Allah’ın kudret ve iradesi ile Peygamberinin okumasını emretmesidir. Önceden okuma ve yazmayı bilmese bile, evreni yoktan var eden Yüce Allah peygamberine okuma ve yazmayı öğretmeye kadirdir.
"O, insanı bir kan pıhtısından yarattı." Ademoğullannı pıhtılaşmış bir parça kandan, alakadan var etti. Bu da ceninin yaratılması merhalelerinden bir merhaledir. Nutfe olarak başlayıp ardından da Allah’ın kudreti ile kan pıhtısına dönüşür. Adeta bir parça donmuş kan gibidir. Sonra mudğa olur. Bir et parçası gibidir. Sonra kemik, et ve kâmil bir insan olarak yaratılmanın diğer merhaleleri gelir.
Burada şu husus dikkati çekmektedir: Allah Tealâ önce bütün mah-lukâtı kapsaması için yaratmayı mutlak olarak kullandı. Sonra da şerefi veya hayat veren yaratılışı ya da, ayet onun için getirildiğinden ötürü insanı hususi olarak zikretti.
Besmelenin bilinen şekli olan "Bismillahirrahmanirrahim" deki "Allah’ın adı ile" değil de, "Rabbinin adı ile" demiştir. Çünkü Rabb fiilî sıfatlardandır. Allah lafzı ise, zat isimlerindendir. Burada ibadeti emretmiştir. Zat sıfatı bir şey gerektirmemektedir. İbadeti fiilî sıfatlar gerektirmektedir. Bu, taate teşvikte daha müessir olmaktadır. Özet olarak: Rab lafzında "Seni terbiye eden, yararını gözeten" manası bulunduğundan Allah adını kullanmamıştır. Hitap, ünsiyet ve ihtisasa delâlet etmesi için gelmiştir. Yani, senin O’ndan başka Rabbin yoktur, demektedir.
"Rabbinin adıyla" diyerek zatını Resulü’ne izafe etmiştir. Kulun taatı Allah için bir yarar sağlamaz. Ondan istediği bir taat veya tevbeyi yaptığında, onu, ubudiyyet vasfı ile kendisine izafe eder. Nitekim "Kulunu yürüttü." (İsra, 17/1) buyurmuştur.
"Rabbin" ifadesinden sonra "yaratan" sözünü, Allah’ın onu terbiye ettiğine, onu Allah’ın icat ettiğine ve yokken var olduğuna delil olsun diye zikretmiştir. Yaratma ve icat etme bir terbiyedir. Halık=yaratıcı, yani alemi var eden sıfatını da böyle kullanmıştır. Putların ortak olamıyacak-lan bir sıfatı zikrederek, böylece putları Rab olarak adlandıran Arapların düşüncelerini red etmiştir.
"Oku. Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir." Emredildiğin okumayı yap. Sana okumayı emreden Rabbin her kerimden daha kerem sahibidir. O’nun kereminden biri de, ümmi olduğun halde senin okumanı sağlamasıdır. "Oku" kelimesi tekid için tekrar edilmiştir. Okuma da, ancak tekrar ve iade ile tahakkuk eder. "Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir." sözü, engelin kaldırılması ve Peygamber (s.a.)’in Cebrail’e "Oku" emrinden sonra söylediği: "Ben okuma bilmem." sözü ile açıkladığı özrünün giderilmesi içindir.
Daha uygun olan görüşe göre: Birinci "oku" sözü ile okumak, ikincisiyle de Rabbinin ismine sığın, manası murad edilmiştir.
Bundan sonra da okumayı yazmayla bitiştirerek şöyle buyurdu:
"Ki O, kalemi (yazı yazmayı) öğretendir." İnsana kalemle yazmayı öğretti. Bu ise, Allah azze ve celle’den büyük bir nimet ve dil ile ifade gibi insanlar arasında anlaşma için bir vasıtadır. Yazı olmasaydı ilimler kaybolur, bir dinin izi kalmaz, yaşam sürmez, nizam yerleşmezdi. Yazı, ilim ve bilgilerin kaydı, öncekilerin haberlerinin zaptedilmesinin aracı, ilimlerin milletler ve uluslar arasında taşınmasının aletidir. Bilgiler korunur ve
üzerine de Allah’ın dilediği kadar ilâve yapılabilir. Uygarlıklar gelişir fikirler oluşur, dinler korunur, hidayet yayılır. Eserde: "İlmi yazı ile kay dediniz." Denmiştir.[8]
Bunun için de İslâm daveti, okuma ve yazmaya teşvik, onların Allah’ın mahlukâtmdaki ayetlerinden ve rahmetinden olduğunu açıklayarak başlamıştır. Ümmi bir Arap olan Muhammed (s.a.)’in sonsuz mucizesi, okunan bir Kur"an ve yazılan bir kitap olmuştur. Onunla ümmetini ümmilik ve cahillik seviyesinden nur ve ilim ufkuna taşımıştır. Allah Tealâ da bunu hatırlatarak şöyle buyuruyor: "O ümmiler içinde kendilerinden bir peygamber gönderendir ki, onlara ayetlerini okur, onları temizler, onlara Kitab’ı, hikmeti öğretir. Halbuki onlar daha evvel hakikaten apaçık bir sapıklık içinde idiler." (Cuma, 62/2).
Bundan sonra da fazlının yaygınlığını ve nimetlerinin çokluğunu açıklayarak şöyle buyurdu:
"İnsana bilmediğini O öğretti." Allah insana kalemle, bilmediği işleri öğretti. Ey Peygamber! Allah’ın sana, ümmetinin yaran için okumayı ve ilimlerden pek çoğunu öğretmesinde de şaşılacak bir şey yoktur. Bir rivayette: "Bildiği ile amel edene Allah bilmediklerini de verir." denmiştir.[9]
Daha sonra ise, zenginliği durumunda azan insanı kınayarak şöyle buyurdu:
"Sakın! Çünkü insan muhakkak azar. Kendini ihtiyaçtan uzak gördüğü için." Ey insan! Kendini mal, güç ve çevren ile müstağni görüp de, Allah’ın sana olan nimetlerini inkârı ve isyanda haddi aşmayı bırak, kendine gel.
İnsanın durumu hayret vericidir. Fakir ise güçsüzlüğünü hisseder, ezilir. Eli genişler, gücü ve kudreti artarsa kibirlenir, isyan eder. Müfessir-lerin ekseriyetine göre ise, burada insan ile kastedilen Ebu Cehil ve emsalidir.
Sonra ahiretteki ceza ile uyarmıştır:
"Dönüş muhakkak Rabbinedir." dönüş ve varılacak yer, başkasına değil yalnız Allah’adır. O, her insanı malını nereden toplayıp nereye harcadığı konusunda hesaba çekecektir. Bu cümlenin, tehdit ve azmasının akıbeti konusunda uyarmak için insana hitaba dönüşen üslubuna dikkat edilmelidir.
İbni Ebi Hatim, Abdullah b. Mesud’dan rivayet etti: İki tamahkâr doymaz: Biri ilim sahibi, diğeri dünya sahibi. Bunlar denk de olmazlar. İlim sahibi Rahman’ın rızasını artırır. Dünya sahibi ise, azgınlıkta devam eder. Abdullah sonra: "Sakın! Çünkü insan muhakkak azar. Kendini ihtiyaçtan uzak gördüğü için." ayetini okudu. Diğeri için de: "Allah’tan ancak alim kulları korkar." ayetini okudu.
Bu söz, Rasulullah (s.a.)’dan merfu olarak da rivayet edilmiştir: "İki tamahkâr doymaz: İlim isteklisi ve dünya isteklisi."[10]
Cevap: Alak süresinin tefsiri (Tefsirül Munir)
Hoca
Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler:
Ayetler aşağıdaki hususlara işaret etmiştir:
1- Allah Tealâ’nın yaratmadaki kudretinin beyanı: O yaratıcıdır İn-sanın bir kan pıhtısından yaratılmaya başlanmasına dikkat çekilen bu ayet-i kerimeler, Kur’an’ın ilk inen bölümüdür Onlar Allah’tan kullarına lütfettiği ilk rahmet ve nimettir
2- Allah Tealâ Rasulullah’a (sa) Kur’an’ı yaratan Rabbinin adıyla ve insana bilmediklerini öğretenin adıyla okumasını emretti
3- Allah Tealâ okuma ve yazmanın öğrenilmesini de emretti Çünkü on-lar din ve vahiy ilimlerini bilmede, sosyal bilimlerin ispatı ve insanlar arasında yayılmasında alettirler Bilimlerin, kültürlerin, edebiyat ve sanat-larının ilerlemesinde, uygarlık ve medeniyetlerin gelişmesinde esastırlar
4- Allah Tealâ’nın cehalet karanlığından ilim aydınlığına çıkarmak için insana bilmediğini öğretmesi, O’nun keremi ve fazlındandır Onu ilim-le şerefli ve onurlu yapmıştır İnsanlığın babası Âdem de meleklere onunla üstün gelmiştir İlmin kaydedilmesi, daha sonraki nesillere intikali yazı-ve kalem iledir Katade: "Kalem Allah Tealâ’dan büyük bir nimettir O ol-masaydı din olmazdı, hayat sürmezdi" demiştir
Yazının faziletleri çoktur Öyle ki Allah, yazı ve talimi insana ihsan ederken zatını nihayetsiz kerem sahibi olmakla methetmiştir "Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir Ki O, kalemi (yıza yazmayı) öğretendir" Yani in-sana kalem vasıtası ile bilmediklerini, ilimleri öğretti Ya da, kalemle ona yazıyı öğretti
Sahih bir hadiste şöyle rivayet edildi: "Allah’ın ilk yarattığı kalemdir Ona: "Yaz" dedi Kıyamete kadar olacakları yazdı O Arş’ının üstünde, Zikirde kendi katındadır"[11]
Rasulullah (sa)’ın ümmi olup da sonradan Allah tarafından öğretil-mesi, ümmi Araplar arasında mucizesinin ispatı için daha elverişli ve hüc-ceti için de daha güçlü olmuştur
5- Allah Tealâ insandaki basit bir mizacı haber vermiştir: Kendisini müstağni ve çok zengin görürse şımarık, kibirli ve azgın birisi olur
Bu nedenle de Allah, dönüş ve varılacak yerin kendisine olduğunu, her insanın malını nereden toplayıp nereye harcadığından hesaba çekileceğini haber vererek onu tehdit edip, azgınlığını dizginlemesi ve sorumsuz-luğunu durdurması için nasihat etmiştir
Müfessirlerin ekserisine göre ayetin asıl iniş sebebi Ebu Cehil ‘dir Bununla birlikte hüküm bütün insanlara yöneliktir
İbni Abbas diyor ki: Bu ayet inip de müşrikler onu duyunca, Ebu Cehil gelip: "Ey Muhammedi Müstağni olanın azdığını iddia ediyorsun Mekke dağlarını bize altın yap Ondan alıp azarız da, dinimizi terkedip senin dinine uyarız" dedi Cebrail (as) gelip: "Ey Muhammedi Onları bu konuda serbest bırak İsterlerse dilediklerini yaparız Müslüman olmazlarsa, Maide ashabına yaptığımızı onlara da yaparız" dedi Rasulullah (sa) da onların bunu kabul etmeyeceklerini anladı ve onlardan el çekti[12]
6- Surenin başı ilmin övgüsüne, sonu da malın yergisine delâlet ediy-or Dine teşvik ve dünyadan, maldan uzak durmak için bu yeterlidir[13]
Azgınlığın Başka Türleri Ve Azgınların Tehdit Edilip Uyarılmaları:
9- Gördün mü şu engelleyeni;
10- Bir kulu namaz kılarken
11- Gördün mü? Ya o doğru yol üzererinde ise,
12- Yahut takvayı emrettiyse
13" Gördün mü? Ya yalan saydı, yü çevirdi ise-
14- Muhakkak görüp durduğunu hiç de bilmemiş mi?
15- Hayır’ Eğer vazgeçmezse, andol- sun ki onun perçeminden tutup
16- O yalancı, günahkâr perçemin-den!
17- O vakit meclisini davet etsin!
18- Biz de zebanileri çağıracağız
19- Hayır Sen ona boyun eğme Sec-de et ve yaklaş
Belagat:
"Gördün mü şu engelleyeni; bir kulu?" Kul kelimesi Rasulullah (sa)’tan kinayedir Mevkiinin önemi ve kadrinin tazimi için "seni engel-leyen" denmemiştir
"Gördün mü? Ya o doğru yol üzerinde ise?" Nehyeden yasaklayıcının haline hayret ifade eden bir sorudur
"O yalancı, günahkâr perçeminden!" Akli mecazdır Yalanı ve hatayı mecazi olarak perçeme isnat etmiştir Maksat ise sahibidir Çünkü o sebep-tir
"O vakit meclisini davet etsin!" Mecaz-ı mürsel olup alâkası da mahal-dir, yani meclis arkadaşlarını[14]
Kelime ve İbareler:
"Gördün mü?" Bana haber ver Üç yerde de taaccüb içindir Haber sor-madan maksat, haberi sorulanın durumunu inkâr ve kınamadır "Dini yalan sayanı gördün mü?" (Maun, 107/1) ayeti gibidir "Gördün mü şu en-gelleyeni; Bir kulu namaz kılarken" Engelleyen Ebu Cehil, kul da Peygam-ber (sa)’dir Mana: Allah’ın bazı kullarını namazdan alıkoyanı "hiç düşün-dün mü?" şeklindedir Bu engelleyen, Allah’a ibadeti engellemede doğru bir iş mi yapmaktadır ya da o emrettiği putlara ibadeti emrederken iyiliği ve takvayı mı emretmektedir? Yoksa o bizim dediğimiz gibi, hakkı yalan-lama ve doğru dinden kaçmada mıdır?
"Gördün mü? Ya o doğru yol üzerinde ise, yahut takvayı emrettiyse" Buradaki "yahut" anlamına gelen "ev" taksim içindir "Gördün mü?" O Pey-gamberi engelleyen "ya yalan saydı," imandan "yüz çevirdi ise?" "Allah’ın muhakkak görüp durduğunu hiç de bilmemiş mi?" bilmedi mi ki Allah onun yaptıklarını görüp müşahede ediyor ve ona karşılığını verecek?
"Gördün mü şu engelleyeni" ifadesinde de hitap taaccüb yoluyla Rasulullah (sa)’adır Rasulullah (sa), bu konuda: "Allahım! İslâm’ı Ömer ya da Ebu Cehil b Hişam ile güçlendir" diyordu Allah Tealâ ona adeta şu cevabı vermiş oldu: Ey Muhammed! Onunla İslâm’ın güçleneceğini sanıyordun O ise, İslâm’ın ilk rüknü olan namazı engelliyor Ebu’l-Hakem diye lakaplandırılmıştı Buna göre de şöyle denmiş oldu: Bu lakaba nasıl lâyıkolur ki? Kulu Rabbine ibadetten alıkoyup, O’nun cansız varlıklarına ibadeti emrediyor?
"Gördün mü? Ya o doğru yol üzerinde ise" cümlesinde şartın cevabı zikredilmemiştir Takdiri: Ya doğru yolda ise veya takvayı emrediyorsa? Bilmedi mi ki Allah görüyor? Yani, Allah onu cezalandıracak, şeklindedir
"Hayır" Engelleyene yönelik kınamadır "Eğer" yaptığı veya üzerinde bulunduğu küfürden "vazgeçmezse, andolsun ki onun perçeminden tutup" ateşe "sürükleyeceğiz" Bununla yapılmak istenen kahr ve azap çeşitleri ile horlamadır "O yalancı, günahkâr perçeminden!" O kişinin perçemi yalan-cılık ve günahkârlıkla vasfedilmiştir Kastedilen sahibi olup, mübalağa için mecazi isnat yapılmıştır
"Biz de" ateşe sürüklemeleri için "zebanileri çağıracağız" Zebaniler güçlü, şiddetli, sert meleklerdir İbni Abbas: "Meclisini çağıracak olsa zebaniler alenen onları yakalayacaktı" Ey Muhammed! Namazı terketme konusunda "ona boyun eğme" Sen taatmda sabit ol "Secde et" Secdene devam et, Allah için namaz kıl "Yaklaş" Taat ile Rabbine yaklaş[15]
Nüzul Sebebi:
İbni Cerir İbni Abbas’tan şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sa) namaz kılıyordu Ebu Cehil gelip onu engelledi Allah Tealâ da "Gördün mü şu engelleyeni; bir kulu namaz kılarken" ayetini (9 ayet) indirdi
Ahmed, Tirmizi, Nesai ve İbni Cerir, İbni Abbas’tan şöyle rivayet ettiler: Peygamber (sa) namaz kılıyordu Ebu Cehil gelip: "Seni bundan en-gellemedim mi?" dedi Peygamber (sa) onu azarladı Ebu Cehil de: "Mec-liste benden daha fazlası olduğunu biliyorsun" dedi Allah Tealâ "O vakit meclisini davet etsin! Biz de zebanileri çağıracağız" ayetini (17 ayet) indir-di [16]
Ayetler Arası İlişki:
Allah Tealâ surenin girişinde ilâhi kudretin şekillerini, nimetlerinin adedini, okuma-yazma ve bilmediğini öğretmekle insana ne büyük bir ih-sanda bulunduğunu açıkladıktan sonra, insanın küfredip, azması ve Al-lah’ın ayetlerine bakıp nimetlerine şükretmekten alıkoyan dünya sevgisini, servet ve ona aldanmayı, haddi aşmayı zikretmiştir
Sonra da insanın azmasının başka şekillerini zikretti: Namaz ve ibadeti engelleme Putlara tapmayı emrederken, marufu ve takvayı emret-tiğini mi sanıyor? Hakkı inkâr etmesi ve dinden imandan yüz çevirmesi
Bunların yanında, hesap günü azaba karşı yardım edebilecek bir yar-dımcı veya onu engelleyebilecek birisini bulamadan, şiddetli bir ceza ve acı bir intikam ile tehdit edilip uyarılmaları uygun olmuştur
Sure, Peygamber (sa)’e o azgına itaat etmemesi ve Rabbinin ibade-tine yönelmesi, taat ile O’na yaklaşması emri ile bitiyor[17]
Açıklaması:
Allah Tealâ azgınların çok çirkin durumlarından haber veriyor:
1- "Gördün mü şu engelleyeni; Bir kulu namaz kılarken" şu mağrur azgın Ebu Cehil ve beraberindeki benzerlerinin durumunu bana haber ver Nasıl bir kulu, Muhammed (sa)’i ve ona tabi olanları namazdan ve alemlerin Rabbine ibadetten alıkoymaya cüret edebilir? Putlara ibadet edip, yaratan ve rızık verene ibadeti terketmesini isteyebilir? Ayetle an-latılmak istenen şudur: Kullukta halkın en iyisi olanı engelleyen ne kadar cahildir
Ali (ra)’den rivayet edilir: Bayram namazı kılman meydanda, bayram namazından önce namaz kılan bir grubu gördüğünde: "Rasulullah (sa)’ı bunu yaparken görmedim" demiş "Onlara engel olmayacak mısm" diye sorulduğunda da: "Gördün mü şu engelleyeni; Bir kulu namaz kılarken" ayetine dahil olmaktan korkuyorum, diyerek namazı engellemekten kaçın-mıştır Ebu Hanife de bu güzel edebi uygulamıştır Ebu Yusuf: Namaz kılan başını rükudan kaldırdığında "Allahümmağfirli der mi" şeklinde sorunca: "Rabbenalekelhamd der ve secde eder" demiştir Orada duayı açıkça nehyetmemiştir[18]
2- "Gördün mü? Ya o doğru yol üzerinde ise, yahut takvayı emrettiyse" Yine bana o engelleyen azgının durumunu haber ver: Eğer o, Allah Tealâ’ya ibadetten alıkoymasında doğru bir yolda mı? Ya da zannettiği gibi, putlara ibadeti emrederken takvayı rm emrediyor?
Ekseriyete göre hitap, sözün aynı tertipte olması için yine Peygamber (sa)’edir Hitap kâfiredir de denmiştir Mana ise: Gördün mü ey kâfir? O nehyedilen kulun namazı hidayet ve din üzerinde ise daveti de takvayı emir ise, yine de engel olacak mısın? şeklindedir Takva: İhlâs, tevhid ve kendisiyle ateşten korunulan salih ameldir
3- "Gördün mü? Ya yalan saydı, yüz çevirdi ise?" Ey Muhammedi Şu kâfir Ebu Cehil, tevhidin açık delillerini ve senin getirdiklerini yalanlayıp, davetine imandan yüz çeviriyorsa onun durumu nice olur, bana haber ver Cevap ise, daha sonra gelen ayetlerin işaret ettikleridir: Aklı ile, Allah’ın onun bu çirkin amellerini gördüğünü ve suçlarına karşı onu hesaba çekip cezalandıracağını o bilmiyor mu?
Alimler dediler ki: Bu ayet her ne kadar Ebu Cehil hakkında inmiş ise de, Allah’a kulluğu engelleyen herkes Ebu Cehil’e yapılan tehdite ortaktır
Bundan sonra, biri diğerinden daha ağır mübalağalı muhtelif üslup-larla kınama, tehdit ve azarlama geliyor:
1- "Allah’ın muhakkak görüp durduğunu hiç de bilmemiş mi?" Şu hidayet üzere olanı engelleyen Allah’ın onu gördüğünü ve sözünü duy-duğunu, durumuna vakıf olduğunu, müstahak olduğu ile onu cezalan-dıracağını bilmiyor mu? O yaptığına nasıl cüret ediyor?
2- "Hayır Eğer vazgeçmezse, andolsun ki onun perçeminden tutup sürükleyeceğiz O yalancı, günahkâr perçemden!" Şu, iyilik ve Allah Tealâ’ya ibadetten alıkoyan kimse kötülüklerini bıraksın VAllahi, eğer üzerinde bulunduğu şakiliği ve inadı terketmezse perçeminden tutacağız ve onu ateşe sürükleyeceğiz Perçem başın ön kısmındaki saçtır
Burada ağır bir tehdit ve bu azgının azmasına karşı kesin bir uyan vardır
"O vakit meclisini davet etsin! Biz de zebanileri çağıracağız" O engel-leyici, yardım talebi ve destek için meclis ehlini, yani kavmini ve dostlarını çağırsın Ayetteki meclis olarak tercüme edilen "Nadi" topluluk, aile veya aşiretin toplandığı meclistir Eğer onları yardım için çağıracak olursa, Rab-binin gazabına ve şiddetli cezasına maruz kalacaktır Biz de o zaman onu tutup cehenneme atmaları için zebanileri yani güçlü, şiddetli melekleri çağırırız Burada üstün bir meydan okuma vardır
Ebu Cehil’in Rasulullah (sa)’a:" Beni tehdit mi ediyorsun? Ben vadide en çok kalabalığı olanım" dediği ve bu ayetin indiği rivayet edildi
Buhari, Tirmizi, Nesai ve İbni Cerir, İbni Abbas’tan şöyle rivayet et-tiler: Ebu Cehil: "Muhammed’i Ka’be’nin yanında namaz kılarken görür-sem, boynuna basacağım" dedi Peygamber’e (sa) bu söz ulaşınca: "Buna yeltenseydi melekler onu yakalardı" buyurdu
4-"Hayır Sen ona boyun eğme Secde et ve yaklaş" Sakın ey Muham-medi Bu azgına hiçbir konuda güler yüzlü olmayasın Ya da seni namazı terketmeye daveti konusunda ona itaat etmeyesin Nitekim ayette: "Yalan-layıcılara uyma" (Kalem, 68/8) buyurulmuştur Ona alâka göstermeden, tehditi veya yasaklamasına aldırmadan Allah için namaz kıl Taat ve ibadet ile Allah’a yaklaş Bu sana kuvvet, izzet, dayanıklılık ve düşman-ların kalbinde heybet kazandırır İbadet kurtuluş, başarı ve zafer yoludur
Buradaki "Hayır" sözü, Ebu Cehil’in durumu ve işlerindeki çirkinliğe tepkidir Peygamber (sa)’in Ebu Cehil’e itaatten nehyedilmesinden mak-sat, onunla bütün bağlantı ve ilişkilerini kesmesidir Secdeyi emretmedeki maksat ise, kâfirin kininin artmasıdır
Bu ise, o azgının tahkiri ve hafife alınması, Allah Tealâ’nm peygam-berini koruyup gözetlediğinin hissettirilmesidir[19]
Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler:
Ayetler şu hususlara işaret etmektedir:
1- Allah Tealâ Ebu Cehil ve benzeri azgın şımarıkları, büyüklenenleri, Rasulullah (sa) ve bağlılarını Allah Tealâ’ya ibadetten alıkoymakla nitelemiştir Bunların istediği, yani putlara ibadet ise doğru yol değildir, hidayet yolu değildir Bu insanlar iyiliğe yönlendirmezler, onlar Allah azze ve celle’nin kitabını yalanlayan ve imandan kaçanlardır
2- Allah Tealâ bu azgını haşir ve neşir ile tehdit etmiştir Allah Tealâ bütün bilgileri bilen, ihmal etmeyen bir hakim, ilminden yerde veya gökte bir zerre miktarı dahi kaçmayandır Muhakkak herkesi yaptığı ile cezalan-dıracaktır Burada da asilere şiddetli bir korkutma, taat ehline de güçlü bir teşvik vardır
Bu ayet her ne kadar Ebu Cehil hakkında indi ise de, Allah’a taattan alıkoyan herkes -daha önce belirtildiği gibi- bu tehditte Ebu Cehü’e ortaktır
Gaspedilmiş bir yerde ve mekruh vakitlerde namazı menetmek buna muhalif değildir Çünkü bu durumda nehyedilen namaz değil, masiyettir
Kadının makul bir sebep ile nafile ibadetten ve itikaftan menedilmesi de buna muhalif gösterilemez Çünkü bu da, Rabbine ibadetten nefrete değil, Allah’ın izni ile eşin maslahatını tahakkuk ettirmeye yöneliktir
3- Allah Tealâ o azgın Ebu Cehil ve emsalinin tehditini ve Muham-med’e eziyetten vazgeçmezse Allah’ın onu perçeminden yakalayıp tutuşmuş ateşe sürükleyip rezil edeceğini haber vermekle daha da artmıştır O perçemin sahibi yani Ebu Cehil yalancı ve hatalıdır
4- Allah Tealâ horlama ve kınama ile beraber bu azgına dostlarını ona yardım etmeleri için çağırmasını teklif etmek sureti ile meydan okumuş-tur Eğer bunu yapacak olsa Allah Tealâ güçlü zebanileri, şiddetli melek-lerini onu tutuşmuş ateşe atmaları için hazır edecekti
5- Allah Tealâ bu kâfirin kibrine karşı onu şiddetle kınamış ve teh-ditini yerine getirmeye gücü olmadığını belirtmiştir Onu tahkir edip, küçüklüğünü ve basitliğini beyan etmiştir İş, Ebu Cehil’in zannettiği gibi değildir Ey Muhammedi Namazı terketme konusundaki çağrısına uyma Allah için kıl Taat ve ibadetle O’nun katına yaklaş
Namazı "secde et" sözü ile dile getirmesinin sebebi, Atâ’nın Ebu Hureyre’den yaptığı rivayetten anlaşılmaktadır Rasulullah (sa) şöyle buyurdu: "Kulun Rabbine en yakın ve en sevgili olan azası, Allah için secde ederken yerde olan alnıdır" Müslim’de Ebu Hureyre’den şöyle rivayet var-dır: "Kulun Rabbine en yakın olduğu secde anıdır O halde secdede çokça dua edin"
Böyle olmasının nedeni şudur: Toprağa secde kulluğun ve zilletin nihayetidir Allah için de izzetin sonsuzluğu vardır Kendi benliğinden, kibirden uzaklaştıkça cennetine yakın olursun Sahih bir hadiste şöyle rivayet edilmiştir Peygamber (sa) buyurdular ki: "Rükuya gelince orada Rabbinizi tazim edin Secdede ise, duaya gayret edin O anınız duanızın kabul edilmesine pek müsait bir andır[20]
________________
[1] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/561
[2] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/561
[3] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/561
[4] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/562
[5] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/563
[6] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/563-564
[7] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/564
[8] Taberani ve Hakim, Abdullah b Amr’dan rivayet etti Sahihtir
[9] İbni Kesir, IV/528
[10] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/564-567
[11] Kurtubi, XX/121
[12] age, XX/122
[13] Razi, XXXII/21 Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/567-568
[14] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/569
[15] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/569-570
[16] Tirmizi’ye göre hasen-sahihtir
Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/570-571
[17] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/571
[18] Razi, XXXII/21; Garâibu’l-Kur’ân, XXX/136
[19] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/571573
[20] Kurtubi, XX/128
Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/573-574
Cevap: Alak süresinin geniş tefsiri (Tefsirül Munir)
Kayıtsız Üye
çok teşekkürler çok güzel açıklamalar yaptınız
alak suresi tefsiri, alak suresi tefsiri diyanet, alak suresinin tefsiri