Namazı Anlıyarak Kılmak ?

Namazı Anlıyarak Kılmak ?

ByYuNuS
Arkadaşlar ben bu Yaşar Nuri Öztürk’ün Maun Suresi Böyle Buyurdu kitabını okuduktan sonra namazı anlıyarak kılmak istedim bu yüzden duaların anlamlarını yavaş yavaş ezberliyorum namazda okurken türkçe anlamınının aklıma gelmesini sağlıyorum.Fakat namaz çok uzun sürüyo böyle uzun sürmesinden rahaaatsız değilim fakat okul açılıyo felan nasıl vakit bulacam ? Anlamını bilmeden okumak günahmıdır namaz kabul olmuyormu bunları merak ediyorum..Uzun uzun paragrafla cevap vermeyin lütfen kısa cümlecikler halinde cevap verin lütfen.
ALLAH’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun


Cevap: Namazı Anlıyarak Kılmak ?

Guray
okuduğun surelerin anlamını aynı anda okurken tekrar etmek şart değil ancak okuduğun surelerin anlamlarını bilmen yararlıdır.


Cevap: Namazı Anlıyarak Kılmak ?

ByYuNuS
ALLAH razı olsun kardeşim peki bu sölediğin söze dair bir hadis bir ayet var mı?

birde Yaşar Nuri Hoca Nisa 119.Ayeti şöyle açıklamış ;

(Şeytan)Yemin olsun, onları saptıracağım, onları kuruntulara/hurafelere/anlamını bilmeden okumaya mutlaka iteceğim. Onlara mutlaka emir vereceğim de davarların kulaklarını yaracaklar; onlara muhakkak emredeceğim de Allah’ın yaratışını/yarattıklarını değiştirecekler." Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı yandaş edinirse açık bir hüsrana kesinlikle yuvarlanmış olacaktır.

Şimdi kırmızı yazılı yerde Elmalılı Hamdinin mealinde Ümniye(emani) diye geçiyor..Yani buradan anlamını bilmeden okumanın doğru olmadığı çıkmıyor mu?

Birde Maun 5.ayette şöyle diyor ;

Vay haline o namaz kılanların ki, onlar namazlarından gafildirler.(ne yaptıklarından habersizler)


Cevap: Namazı Anlıyarak Kılmak ?

Guray
İbni Mes’ud (ra) anlatıyor: "Hz Peygamber’i (sas) dinledim. Şöyle diyordu: Kur’an-ı Kerim’den tek harf okuyana bile sevap vardır. Her sevap on misliye kayda geçer. "Elif Lam Mim bir harftir demiyorum aksine Elif bir harf, Lam bir harf, Mim bir harftir"(Tirmizi , Sevabü’l Kur’an 16, 2912)

İmâm-ı Ahmed bin Hanbel hazretleri buyuruyor ki:
"Ma’nâsını anlayarak da, anlamayarak da Kur’ân-ı kerîm okuyan cenâb-ı Hakkın rızâsına kavuşur.”


ByYuNuS
Çok güzel gayet açık bir delil fakat İmam’ların en büyüğü kabul edilen dokunulmaz sayılan İmam-ı Azan Ebu Hanefi hazretleride buyuruyor ki ;

Arapçayı bilmiyorsan kendi lisansındaki mealinden kıl.Arapçayı çok iyi bilen biri dahi olsa kendi lisansındaki tercümesinden namazı kılabilir..

evet şimdi yine ortada kaldık İmam-ı Hanbeli mi yoksa İmam-ı Azam mı?


Guray
imamı azam’ın böyle bişey diyeceğini sanmıyorum kardeşim yanlış veya eksik bir kaynaktır Türkçe meal ile namaz kılınmaz. O kaynakta bir sorun var sanırım


ByYuNuS
kardeş valla her yerde var yaşar nurinin maun suresi ve ana dilde ibadet bide imamı azam ebu hanife kitaplarında genişçe anlatılmıştır hadis ışığında


Guray
Söylediğin kaynakları link olarak verebilirsen sevinirim. Bilen arkadaşlar için inceleme fırsatı olur

yaşar nuri öztürk’ün fetvalarına uymamanı tavsiye ederim.
Namaz kılarken Kuran Türkçe yada herhangi bir dilde okunmaz
Anlamak için meal okumakta sakınca yoktur sevabı vardır

DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU KARARI
(Türkçe İbadet)

KARAR TARİHİ : 04.12.1997

Son günlerde Türkçe ibadet ve özellikle Kur’an-ı Kerim’in namazda Türkçe tercemesinin okunmasına dair tartışmaların yoğunluk kazanması üzerine konu Kurulumuzda görüşüldü. Yapılan inceleme ve müzakere sonunda:

Kur’an-ı Kerim’de :

‘Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun’ (Müzzemmil, 73/20) buyrulduğu gibi, Hz. Peygamber (s.a) de bütün namazlarda Kur’an-ı Kerim okumuş ve namaz kılmayı iyi bilmeyen bir sahabiye namaz kılmayı tarif ederken:

‘… sonra Kur’an’dan hafızanda bulunanlardan kolayına geleni oku.’ (Müslim, Salat, 45) buyurmuştur. Bu itibarla namazda kıraat yani Kur’an okumak, Kitap, Sünnet ve İcma ile sabit bir farzdır.

Bilindiği üzere Kur’an, Cenab-ı Hakk’ın Hz.Muhammed (s.a,)’e Cebrail aracılığı ile indirdiği manaya delalet eden elfazın (nazm-ı münzel’in) ismidir. Sadece mana olarak değil, Resülüllah (s.a.)’in kalbine elfazı ile indirilmiştir. Bu itibarla bu elfazdan anlaşılan ve başka lafızlarla (sözlerle) ifade edilen mana Kur’an değildir. Çünkü indirildiği elfazın dışında, hatta Arapça bile olsa, başka sözlerle ifade edilen mana Cenab-ı Hakk’ın kelamı değil, mütercimin ondan anladığı yorumdur. Oysa Kur’an kavramının içeriğinde, sadece mana değil, bir rüknü olarak onun elfazı da vardır. Nitekim:

‘Şüphesiz O, alemlerin Rabbı tarafından indirilmiştir. Onu Ruhu’l-emin (Cebrail), uyarıcılardan olasın diye, senin kalbine apaçık Arap diliyle indirdi.’ (Şuara 26/192-195)

‘Böylece biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.’ (Ta-Ha 20/113)

‘Korunsunlar diye dosdoğru Arapça bir Kur’an indirdik.’ (Zümer, 39/28)

‘Bu bilen bir toplum için, ayetleri Arapça bir Kur’an olmak üzere ayrıntılı olarak açıklanmış bir kitaptır.’ (Fussilet, 41/3)

gibi tam on ayrı yerde (Yusuf, 12/2; Ra’d, 13/37; Nahl, 16/103; Şura, 42/7; Zuhruf, 43/3; Ahkaf, 46/12) nazm-ı münzel’in Arapça olduğunu ifade eden ayetlerden, sadece mananın değil, elfazının da Kur’an kavramının içeriğine dahil olduğu açık ve kesin bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu sebepledir ki, tercemesine Kur’an denilemeyeceği ve tercemesinin Kur’an hükmünde olmadığı konusunda İslam bilginleri görüş birliği içindedir.

Bilindiği üzere terceme, bir sözün anlamını başka bir dilde dengi bir sözle aynen ifade etmek demektir. Oysa her dilin, başka dillerde bulunmayan (kendine ait) ifade, üslup ve anlatım özellikleri vardır. Bu yüzden, edebî ve hissî yönü bulunmayan bazı kuru ifadeler dışında, hiçbir terceme aslının yerini tutamaz ve hiçbir terceme de her bakımdan aslına tam bir uygunluk sağlanamaz. O halde, Kur’an-ı Kerim gibi, ilahî belağat ve i’cazı haiz bir kitabın aslı ile tercemesi arasındaki fark, yaratan ile yaratılan arasındaki fark kadar büyüktür. Çünkü biri Yaratan Yüce Allah’ın kelamı; diğeri ise yaratılan kulun aciz beyanı. Hiç böylesi bir tercemenin, Allah kelamının yerine konulması ve aynı hükümde tutulması mümkün olur mu?

Kaldı ki, İslam dini evrensel bir dindir. Değişik dilleri konuşan bütün müslümanların ibadette ortak bir dili kullanmaları onun evrensel oluşunun bir gereğidir.

Herkesin konuştuğu dil ile ibadet yapmaya kalkışması, Peygamberimizin öğrettiği ve bugüne kadar uygulana gelen şekle ters düşeceği gibi içinden çıkılmaz bir takım tartışmalara da yol açacağı muhakkaktır. Konuya ülkemiz açısından baktığımızda ise böyle bir uygulamanın dışarıda Türkiye aleyhinde, içerde ise Devlet aleyhinde bir malzeme olarak kullanılacağı, vatandaşların birlik ve beraberliğini zedeleyeceği, sonuç olarak bir takım huzursuzluklara sebebiyet vereceği dikkatten uzak tutulmamalıdır.

Diğer taraftan, yüzleri aşan terceme ve meal arasından din ve vicdan hürriyetini zedelemeden, üzerinde birlik sağlanacak birisinin namazda okunmak üzere seçilmesi ve buna herkesin benimsemesi mümkün görülmemektedir.

Türkçe namaz ile Türkçe dua birbirine karıştırılmamalıdır. Çünkü dua kulun Allah’tan istekte bulunmasıdır. Bunun ise herkesin konuştuğu dil ile yapılmasından daha tabii bir şey olamaz ve zaten genelde de ülkemizde Türkçe dua yapılmaktadır.

Diğer taraftan, Kur’an-ı Kerim’in en önemli özelliklerinden biri de i’cazdır. Bir benzerinin ortaya konulması konusunda, Kur’an bütün insanlığa meydan okumuştur. Bu i’cazın sadece anlamda olduğu söylenemez. Aksine, ‘onun Allah katından indirildiğinde şüpheniz varsa, haydi bir benzerini ortaya koyun’ anlamındaki tehaddi (meydan okuma) ayetlerinden (Bakara 2/23-24; Yunus, 10/37-38; Hud, 11/13; İsra, 17/88; Tur, 52/33-34) bu özelliğin daha çok lafızla ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca bir benzerini ortaya koymak için, insanlar ve cinler bir araya toplanıp birbirlerine destek olsalar bile bunu başaramayacaklarını ifade eden ayet-i kerime (İsra, 17/88) den de, Kur’an’ın bir benzerinin yapılamayacağı ve bu itibarla tercemesinin Kelamullah sayılamayacağı, o hükümde tutulamayacağı ve dolayısıyle namazda tercemesinin okunamayacağı açıkça anlaşılmaktadır. Nitekim, 1926 yılında İstanbul Göztepe Camii İmam-Hatibi Cemal Efendi’nin Cuma namazında Kur’an-ı Kerim’in Türkçe tercemesini okumasıyla ilgili olarak İstanbul Müftülüğü(nün 20 Mart 1926 tarih ve 92-93 sayılı yazısı üzerine, altında Atatürk tarafından göreve getirilen ilk Diyanet İşleri Reisi Rifat Börekçi’nin imzası bulunan 9 Ramazan 1324/23 Mart 1926 tarih ve 743 numaralı Müşavere Hey’eti kararında:

‘Namazda kıraet-i Kur’an bi’l-icma farz ve Kur’an’ın hangi bir lügat ile tercemesine Kur’an itlakı kezalik bi’l-icma gayr-ı caiz ve namazda kıraet-i Kur’an mahallinde terceme-i Kur’an’ın adem-i cevazı da bi’l-umum mezahib fukahasının icmaı ile sabit olduğundan, hilafına mücaseret, namazı vaz’-ı şer’isinden tağyir ve emr-i dini istihfaf ve mel’abe şekline vaz’ı mutazammın olduğu gibi, beyne’l-müslimin iftirak ve ihtilafa ve memlekette fitne hûdusuna bâis olacağından, fiil-i mezbure mecasereti sabit olan merkum Cemal Efendinin uhdesindeki vezaif-i ilmiye ve diniyenin ref’i, emr-i zaruri halini almış olmakla ol vechile tebligat icrası…’ denilmiştir.

Şüphesiz bir müslümanın en azından namazda okuduğu Kur’an-ı Kerim metinlerinin anlamlarını bilmesi ve namazda bunları anlayarak ve duyarak okuması son derece önemlidir ve bu zor da değildir. Ancak manasını anlamak, onun hidayetinden faydalanmak ve Yüce Rabbimizin emir, yasak ve öğütlerinin neler olduğunu öğrenmek için Kur’an-ı Kerim’i terceme etmenin ve bu maksatla meal, terceme ve tefsirlerini okumanın hükmü başka; bu tercemeleri Kur’an yerine koymanın ve Kur’an hükmünde tutmanın hükmü yine başkadır.

Namazda ve ibadet olarak Kur’an-ı Kerim asli lafızları ile okunur. Yüce Rabbımızın bize olan öğüt, buyruk ve yasaklarını öğrenmek, onun irşadından yararlanmak maksadıyla ise, terceme, meal ve açıklamaları okunur. Bu maksatla Kur’an-ı Kerim’in terceme, meal ve açıklamalarını okumak ta çok sevaptır ve genel anlamı ile ibadettir.

Kaynak: Diyanet İşleri Sitesi


islamyolu
İmam-ı Ahmed bin Hanbel, Cenab-ı Hakkın, (Anlayarak da anlamayarak da Kur’an-ı kerim okuyan, benim rızama kavuşur) buyurduğunu bildirmektedir. (İhya)

bu hadisi şerifi yazayım okursunuz diye..

<

Vay haline o namaz kılanların ki, onlar namazlarından gafildirler.(ne yaptıklarından habersizler)
>

kardeşim bu münafıklara hitaptır. Namazı önemsememek, üşene, üşene, gösteriş için kılmak, isteyerek yardımlarda bulunmamak.. Çünkü, münafıklar, kâfirlerin ta kendisidir. Ahiretten, bir ücret beklentileri yoktur.
Onun için genellikle "namazda değil, namazdan” gaflet ediyorlar. Yalnız insanların yanında mahcup olmamak için yapmacıktan namaz kılarlar.

Onlar küfür ile iman arasında/müminlerle kâfirler arasında bocalayıp dururlar. Ne onlara bağlanırlar, ne de bunlara. Allah, kimi doğru yoldan saptırırsa, artık sen ona bir çıkış yolu bulamazsın”( ”(Nisa, 4/142-143).

"Münafıklar, Allah’a ve Resulüne karşı nankörlük içindedirler. Namaza ancak üşene, üşene gelirler. Yardımda bulunurken de, istemeye, istemeye, gönülsüz verirler(Tevbe, 9/54).

tabiki okudugun sürenin anlamını bilmek çok önemli ama tefsirden okursan daha önemli. mesela Maun süresi Ebu cehildende bahsetmektedir. Anlamını bilmeden kılmakta ise bir münafıklık alameti yoktur. egerki öyle bir durum olsa. çok kişi yandı bitti. anlamını bilmedende namaz kılınır ve sahi olur. yeterki sen o surelerin agızdan çıkışını doğru yap. Anlamını bilmekte insanı huşuya daha rahat iter. bu yönden anlamını bilmekte faziletlidir.


ByYuNuS
şimdi haşa İmam-ı Azam Ebu Hanefi Yalan mı söylemiş ?

hem Yaşar nurinin fetvalarına uyma demişsin kardeşim uymuyorum ama Diyanet dediğiniz kurum yaşar nurinin üniversite beraber oldukları beraber fetva verip beraber konularda ittifak oldukları kişilerden oluşuyor sizce ne kadar güvenilir ?

birde ;

Kitabı bilmezler,sadece emani bilirler(Bakara 78)

Emani(Ümniyye):Anlamını bilmeden okumadır…

Delil gibi duran diğer bir durum ; Nisa 43.ayetteki sarhoşken namaz kılmayın emrini Sahabe neslinden sonraki ilk önemli müfessir sayılan Mukaatil bin süleyman(150676) Nisa 43’ü tefsir ederken "Ne dediğinizi anlayıncaya kadar" ifadesini "Namazda okuduğunuzu anlayıncaya kadar" şeklinde tefsir etmiştir.(bk.Mukaatil,Tefsiru’l-Hams Mie,143)

Emani hakkında bilgi veren büyük dil ustası Isfahanlı Ragıb(502/1108) şunu söylüyor ;
Hac 52.Ayettteki "Şeytan,peygamberlerin ümniyyelerine bir şeyler karıştırı" ayette geçen ümniyye okuyuş demektir.(bk Taha,114;Kıyame,16) diyor…

Peki Yaşar Nuri Öztürk yalan söylüyorsa Büyük üstad Elmalılı Hamdi Yazır oda mı ?

Böyle orta durumda nasıl insan çıkacak düşünüp karar verelim dostlar…


tekturk
Kardesim yasar nuri dedigin kisi Sosyete Hocasidir vede herkez bilir…Imam kardeslerimizin aralarinda soylestikleri bir fikra vardir..
“Adamin biri cehenneme atilmis , Zebaniler sormus ya hu en azindan yasar nuri yilmazi dami dinlemedin??“
Anlatacagim suki her kendini ben hocayim diyene aldanma , zaten cogu zaman ciktiklari tv kanallardan belli oluyor nasıl bir hoca olacaklari , aha onun hangi tv kanalinda gorundugunu biliyorsun , sacma sapan bir tv kanalida var flash diye ordada hangi “hocanin“ çıktığını biliyorsun sanirim??


ByYuNuS
Kitabı bilmezler,sadece emani bilirler(Bakara 78)

Emani(Ümniyye):Anlamını bilmeden okumadır

Delil gibi duran diğer bir durum ; Nisa 43ayetteki sarhoşken namaz kılmayın emrini Sahabe neslinden sonraki ilk önemli müfessir sayılan Mukaatil bin süleyman(150676) Nisa 43’ü tefsir ederken "Ne dediğinizi anlayıncaya kadar" ifadesini "Namazda okuduğunuzu anlayıncaya kadar" şeklinde tefsir etmiştir(bkMukaatil,Tefsiru’l-Hams Mie,143)

Emani hakkında bilgi veren büyük dil ustası Isfahanlı Ragıb(502/1108) şunu söylüyor ;
Hac 52Ayettteki "Şeytan,peygamberlerin ümniyyelerine bir şeyler karıştırı" ayette geçen ümniyye okuyuş demektir(bk Taha,114;Kıyame,16) diyor

Peki Yaşar Nuri Öztürk yalan söylüyorsa Büyük üstad Elmalılı Hamdi Yazır oda mı ?

Böyle orta durumda nasıl insan çıkacak düşünüp karar verelim dostlar

kardeşim bu yazıyı bir okuduktan sonra cevap ver adamı boşver yaşarını abdülazizini cübbelisini bunu İMAM’I AZAM Söylemiş onu tartışıyoruz ona cevap arıyoruz nolacak şimdi durum?


Guray
Bunların bir de ümmî takımı vardır; Kitab’ı (Tevrat’ı) bilmezler. Onların bütün bildikleri bir sürü kuruntulardır. Onlar sadece zanda bulunurlar. (bakara / 78 )

burda bahsi geçen kitap parantez içinde belirtilmiş

"Emâniy", ümniyyenin çoğuludur. Kelimenin aslı "üf’ûle" vezninde "umnûye" olup temenninin sülâsisi olan takdir veya tilavet mânâsına "mena"dan alınmış bir isimdir ki, insanın kendi içinde ve hayalinde tasarlayıp varlığını kabul ettiği ve olmasını temenni edip durduğu veyahut diline dolayıp durduğu şeylerdir ki, Frenkler buna "ideal" derler ve genç mütercimlerimizden birçoğu bunu mefkûre diye terceme ediyorlar. Çünkü emaniy insanın kendi gönlünden geçirdiği, saplanıp kaldığı ve durmadan arkasından koştuğu bir düşünce, bir hayal, bir kuruntu demektir. Bunun bazılarının gerçekleşmesi mümkün ve şu halde geçerli olanları bulunabilirse de çoğunlukla hiçbir delile dayanmayan kuru ve şahsi temennilerden ibarettir. Bundan dolayı emaniy, batıl idealler, evham ve boş hayaller mânâsına da kullanılır. Frenkler ahlâkiyat konusunda bunu esas alan felsefî görüşe "idealizm" derler. İşte yahudilerin okuma yazma bilmeyen avam (cahil halk) takımı da ilimden, kitaptan nasibi olmayıp sadece kuruntu arkasında koşar dururlar, ve onlar yalnızca zan içinde yaşarlar, zan peşinde koşarlar, kuru bir zan ve taklitten başka bir şeye malik değiller. Hak ile batılı tayin edip seçemezler. Bu yüzden bunların vebali de kendilerini aldatan okur yazar takımınadır. (Elmalılı Hamdi Yazır Bakara Suresi 78.ayet tefsiri )

sarhoşluk durumune gelince aklın yerine gelene kadar ne dediğini anlayana kadar ibaresinde bu konuyla alakalı bir şey yok o ayette şuursuzluktan sarhoşluktan bahsediliyor

Bu âyetin indirilmesinin sebebi Abdurrahman b. Avf hazretlerinin ziyafeti olayı olduğu rivâyet edilmiştir. Geniş bilgi Bakara sûresinin, "Ey Muhammed, sana içki ve kumar hakkında soruyorlar…" (Bakara, 2/219) âyetinde geçmiştir. (Oraya bakınız.) Sarhoşluğun cünüplük ile ve ondan sakınmanın da abdest ve gusül ile beraber söz konusu edilmesi ve bu durumda müminin namaza yaklaşmaktan men edilmesi, sarhoş edici maddelerin haram olduğunu ve pisliğini anlatmak için ne kadar beliğ ve edebîdir. Bu mânâ, Maide sûresinde "Pisliktir, ondan sakınınız." (Maide, 5/90) diye açıkça anlatılacaktır.
"Sarhoş iken namaza yaklaşmayın." Burada bazı müfessirler, salattan maksat cami ve namazgahtır. Bununla sarhoşlar camilere girmekten men edilmişlerdir, demişler ise de bu mânâyı anlamak için salatı, esas mânâsından çıkarmaya gerek yoktur. Bu yasak, söylediğini bilmeyen sarhoşun namazının sahih olmadığına ve bundan dolayı sarhoşluğun haram olduğuna delalet ettiği gibi, sarhoşun ve cünübün camiye girmesinin ve ona yaklaşmasının yasak olduğuna da işaret yoluyla delalet edebilir. Bundan dolayı sarhoşun ve cünubun camiye girmeleri ve hatta yakınında bulunmaları caiz değildir. Yolculuk durumu müstesna cünüb iken de yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın ve dolayısıyla camiye de girmeyin. (Elmalılı Hamdi Yazır Nisa Suresi 43.Ayet tefsiri )

Tefsirde görüldüğü gibi konu sarhoşluk ne dediğini anlama kısmı ise bilinçli söyleme. Sarhoşken insan ne dediğini bilmeyebilir ayette sözü edilen durum bu.

Ufak bir ekleme : Yaşar Nuri Öztürkün kitaplarını okudukça aklınız karışmaya devam edebilir size tavsiyem uzak durun


ByYuNuS
kardeşim Kur’an’ı Kerim’de parantez olayına girersen yanar gidersin.Parantez o meali çeviren kişinin oraya kattığı ayrı bir yorumudur anlamıdır örneğin ; maun suresi 1 ayet

E raeytellezi yukezzibu bid dîn. —–Gördün mü o, dini yalan sayanı?

gerçek anlamı bu iken Süleyman Ateşin çevirisine bakalım bide ;

Süleyman Atşe Maun 1 Çeviri–Din (âhiret cezâsın)ı yalanlayan(adam)ı gördün mü?

Burada süleyman ateşin çevirisindeki ahiret cezası ve bu adam bu ayette geçmediği herkesçe bilinir ve ittifak olarak kabul edilmektedir…


Guray
tefsire bak Elmalılı Hamdi Yazır ne demiş kardeşim parantez içine bakmasanda dediğimiz sonuç çıkıyor


ByYuNuS
Bunların bir de ümmî takımı vardır; Kitab’ı (Tevrat’ı) bilmezler Onların bütün bildikleri bir sürü kuruntulardır Onlar sadece zanda bulunurlar (bakara / 78 )

bunu Diyanet denen "Allah ile Aldatan" kurumun mealinden aldığın belli kardeşim ancak orda bahsi geçen Kur’an’ı Kerim’dir..Tevrat değil..


Guray
kardeşim tefsirlere bakarsan görürsün anlatılmak istenen ne Kuranda olsa o kitap senin dediğin anlam çıkmıyor. sen hele kaynaklarını ver bizde bakalım neymiş. Namazda Kuran Türkçe okunmaz. Surelerin anlamını bilmesende namazda okursan günah olmaz. hadislerle delil getirdik diğer mesajlarımızda

Not : Meal okunmasın anlamları bilinmesin demiyoruz bilinmesi daha da güzeldir


islamyolu
< Bunların bir de ümmî takımı vardır; Kitab’ı (Tevrat’ı) bilmezler Onların bütün bildikleri bir sürü kuruntulardır Onlar sadece zanda bulunurlar (bakara / 78 )

bunu Diyanet denen "Allah ile Aldatan" kurumun mealinden aldığın belli kardeşim ancak orda bahsi geçen Kur’an’ı Kerim’dir..Tevrat değil >

kardeşim orada yahudilerden bahsediyor . . Oraya Parantezi ondan koymuşlar. ben bu konu için açıklık getirdim hemde net biçimde dahada tartışılıyormu. sen diyanete laf atacagına kendine laf at. ben o kadar diyorum sitede mealden okumakla Kuran zor anlaşılır. Bak dediklerim çıkmıyormu. söylüyoruzda inanmıyor. Kardeşim dediklerimize inanmayacaksan neden bizlere soru soruyorsunki. eğerki Meallere Parantez koymasalar işimiz çok zorlaşır. Hocalarımız bizim anlamamız için Paranteze Tevrat yazısını yazmışlar..


Kayıtsız Üye
Diyanet İşleri BAŞKANLIĞI işine geldiği kadarıyla KURANDAN örnekler vermiş.Oysa bu konu da KURAN da başka ayetler de var!İşte onlardan bazıları:
1) YUSUF 2 "Muhakkak ki biz onu anlayasınız diye ARAPÇA bir kitap olarak indirdik" Kuran sadece Araplara yönelik olmuş olsaydı Amenna derdim.TÜRK Müslüman Arapçayı bilmediğine göre ANLAYASINIZ sözünü nasıl açıklayacaksınız?
2)ŞURA 7 " Böylece biz sana ARAPÇA bir KURAN indirdik ki MEKKE halkını ve etrafındakileri uyarasın…." Mekke halkı ve çevresindekiler İngiliz ya da Fransız olduğu halde mi ARAPÇA indirildi?
3)İBRAHİM 4 "Biz,her peygamberi ancak bulunduğu kavmin diliyle gönderdik ki onlara apaçık anlatsın…."
MERYEM 97 "Biz KURANI senin dilin üzere kolaylaştırdık ki…." Hz. MUHAMMET ACEM değildi ki ACEMCE indirilmiş olsun….Elbette ARAPÇA olacak.
4)FUSSİLET 44 "Eğer biz onu yabancı dilden bir KURAN yapsaydık onlar mutlaka,…ARAP bir Peygambere yabancı dil,öyle mi? " derlerdi.
5)ZUHRUF 3 "Biz onu iyice anlayasınız diye ARAPÇA bir KURAN yaptık…" neymiş asıl olan anlamak mış! daha başka ayetleri yazmak istemiyorum israr ve iddia edenler KURANDA arayıp bulsunlar.


Kayıtsız Üye
Kardeşim peygamberimiz zamanında Türkçe mi konuşuyorlar dı sanki Türkçe ibadet yoktu diyorsunuz…😂😆herhalde Arapça olacak. ..


islamiadam
Arkadaşlar namaz kılıyyorum ağzımdan arapça kafamda ise surelerin anlamını düşünrek namaz kılıyorum.Ancak böyle namaz çok zor ve yavaş geliyor ney yapacağım:(


Kayıtsız Üye
Yasar Nuri dediginiz kisi,reenkarnasyona inanan kisi,artik gerisini siz dusunun.


Tahkiki iman
Ameller niyetlere göredir.TÜRKÇEDE OLSA ARAPÇADA OLSA NAMAZ KABUL OLUR.Namaz size farz kılındığı gibi sizden öncekilerede farz kılındı.ve sizden öncekilerde kendi dillerinde kılıyorlardı çünkü önemli olan RABBİNİN SANA NE DEDİĞİNİ VE SENİN RABBİNE NE DEDİĞİNİ BİLMEN.AKSİ TAKDİRDE RABBİNİ LAYIKIYLA ANIP ONU YÜCELTEMEZSİN..Araplar anlayarak kılıyor.sizde anladığınız şekilde kılın.hurafelere kuruntulara düşmeyin.kılında hangi dilde anlayarak kılıyorsanız kılın.


anlamını bilmeden namaz kılmak, anlamı bilinmeyen namaz kabul olurmu, namazda okunan duaların anlamını bilmemek

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();