İbni Sina’nın yaptığı çalışmalar nelerdir?
kayıtsız üye
Arkadaşlar bana ibni sinanın yaptığı çalışmaları bulabilir misiniz? Ödevim için İbni Sina’nın yaptığı çalışmalar neler olduğu hakkında bir yazı yazar mısınız ?
Cevap: İbni Sina’nın yaptığı çalışmalar nelerdir?
Desert Rose
ibni sina icatları
Doktorların sultanı Eserleri Avrupa üniversitelerinde 600 sene temel kitap olarak okutulan dahi doktorHastalık yayan küçük organizmalar, civa ile tedavi, pastör’ e ışık tutması, ilaç bilim ustası, dış belirtilere dayanarak teşhis koyma, botanik ve zooloji ile ilgilendi, Fizikle ilgilendi, jeoloji ilminin babası
İbni sinanın yaptığı eserler
-Kitabü’ş-Şifa
11 ciltlik bir eser olup nerdeyse tüm bilim dalları hakkında yazılmıştır.
-el Kanun fi’t Tıb
Bu kitap İbn-i Sina’nın deneyimlerinin yer aldığı sistematik bir ansiklopedidir. İbn-Sina’nın en ünlü kitaplarındandır.700 yıl boyunca Batı’da ders kitabı olarak okutulmuş bir eserdir. Günümüzde Paris Üniversitesi’nin tıp fakültesi öğrencileri S.t Germain Bulvarı yakınlarındaki konferans salonunda İbn-i Sina ve er-Razi gibi iki bilginin portreleri ile karşılaşırlar.
-Kitabu’n-Necat
Kitap savaş alanında ve Kitabü’ş-Şifa’nın yetkin bir özeti şeklindeydi.
-Kitabu’l-İşaret ve’t-Tenbihat
Bu kitap İbn-i Sina’nın kişisel görüşlerini içeren bir yapıttır.
-Lisanü’l-Arab
Isfahan’da bir Arap bilgini onun Arapça bilgisini yetersiz gördüğünden İbn-i Sina’yı üç yıl çalıştırarak müsvedde biçiminde Lisanü’l Arab’ı yazdı.
-Aksamu’l-Ulumi’l-Akliyye
-Risale fi’l Hudud
-İsbatu’n-Nubavve
-Risale fi’l-Kader
-el-Ahlak
-Kitab fi’s-Siyaset
-Risale fi’l-Aşk
-Hayy İbn Yakzan
-Kitabu’l-İnsaf
-el-Ahd
-el-işaretu ila İlmi’l-Mantık
-el-Hidaye
-Makale fi’n-Nefs
Misafir
Fena değil, iyi güzel olmuş.
Valla bir çok çalılçma yapmıştır ki aklımda tutamıyorum 🙂
Cevap: İbni Sina’nın yaptığı çalışmalar nelerdir?
Desert Rose
Çalışmaları eserleri
İbni Sina hemen her ilim dalında eserler yazmış ve özellikle filozof dalında ün kazanmıştır.
Onyedisi sadece tıbba ait olan yüzaltmış küsur eseri vardır. Başlıca eserler :
El-Şifa
El-Kanun fi’t-Tıp ( Tıp Kanunu )
El-İşaret ve’t-Tenbihat
El-necat
Metafizik ve Kitab el-Nefs adlı eserleri Latinceye en önce çevrilenleridir. Ortaçağda Suffcientia şeklini alan El-Şifa onaltı sahifeden sadece onikisinin çevrildiği, içine mantığı , tabbi bilimler, psikolojiyi , fiziği ve metafiziği alan onsekiz bölümlük , geniş kapsamlı büyük bir eserdir. Meşşai felsefesinin en iyi eseri olan bu eseri İbni Sina Hamedan’da kaldığı sırada yirmi günde yazmıştır. daha sonra bu eserin bir özeti niteliğindeki üç bölümlük El-Necatı’ı yazar El işarat vetTenbihat , El Necat üzerinde düzeltmeler ve değiştirmeler yapmak üzere yazdığı eseridir.
El-Kanun Fit’t-Tıbb adlı eserinin bir kısmını Cürcan ve Rey’de yazmıştır ve esri Hamedan’da tamamlamıştır. Ondört bölümdür. Açıklama ve deneye dayanmıştır.
İbni Sina hemen her ilim dalında eserler yazmış ve özellikle filozof olarak ün kazanmıştır. Ortaçağda latinceye çevrilen eserleri Avicennism denilen etkiler yaratmıştır.
Kayıtsız Üye
Eyw teşekkürler Kardeş yardımcı oldun ;)))
Kayıtsız Üye
arkadaşlar çok teşekkür ederim
Kayıtsız Üye
valla çok sağolun 4 gündür aradığım seyi buldum Allah razı olsun
Galus
İbni Sinanın Hayatı ve Çalışmaları
İslam dünyasının yetiştirdiği en büyük bilimadamlarından biridir. Tıp alanındaki çalışmalar yüzyıllarca tıp öğrencileri tarafından okundu. Bu büyük bilimadamı hakkında yeterli bilgiye sahip miyiz?
İbn-i Sina (d. 980, Buhara yakınları ö. 1037, Hemedan),tam adı Ebu Ali el-Hüseyin ibni Abdullah ibn-i Sina el-Belhi, Latincede Avicenna olarak bilinir. Filozof, hekim ve çok yönlü Fars bilim adamıdır.
Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina’nın oğlu olan İbn-i Sina (Batı’da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü bilgin Natili’den ve İsmail Zahit’ten ders aldı. Geometri (özellikle Eukleides geometrisi), mantık, fıkıh, sarf, nahif, tıp, doğabilim üstüne çalışmalar yaptı. Farabi’nin el-İbane’s[kaynak belirtilmeli] aracılığıyla Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip, hastalanan Buhara prensini iyileştirince (997) saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce, Cür-can’da Şiraz’lı Ebu Muhammed’ten destek gördü, (Tıp Kanunu’nu Cürcan’da yazdı). Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının Anadolu doğacılarının yapıtlarını incelemiştir.
İbn Sînâ, mekanikle de ilgilenmiş ve bazı yönlerden Aristoteles’in hareket anlayışını eleştirmiştir; bilindiği gibi, Aristoteles, cismi hareket ettiren kuvvet ile cisim arasındaki temas ortadan kalktığında, cismin hareketini sürdürmesini sağlayan etmenin ortam, yani hava olduğunu söylüyor ve havaya biri cisme direnme ve diğeri cismi taşıma olmak üzere birbiriyle bağdaşmayacak iki görev yüklüyordu. İbn Sînâ bu çelişik durumu görmüş, yapmış olduğu gözlemler sırasında hava ile rüzgârın güçlerini karşılaştırmış ve Aristoteles’in haklı olabilmesi için havanın şiddetinin rüzgârın şiddetinden daha fazla olması gerektiği sonucuna varmıştır; oysa meselâ bir bir ağacın yakınından geçen bir ok, ağaca değmediği sürece, ağaçta ve yapraklarında en ufak bir kıpırdanma yaratmazken, rüzgar ağaçları sallamakta ve hatta kökünden kopartabilmektedir; öyleyse havanın şiddeti cisimleri taşımaya yeterli değildir.
İbn Sînâ’ya Aristoteles’in yanıldığını gösterdikten sonra, kuvvetle cisim arasında herhangi bir temas bulunmadığında hareketin kesintiye uğramamasının nedenini araştırmış ve bir nesneye kuvvet uygulandıktan sonra, kuvvetin etkisi ortadan kalksa bile nesnenin hareketini sürdürmesinin nedeninin, kasri meyil (güdümlenmiş eğim), yani nesneye kazandırılan hareket etme isteği olduğunu sonucuna varmıştır. Üstelik İbn Sînâ bu isteğin sürekli olduğuna inanmaktadır; yani ona göre, ister öze âit olsun ister olmasın, bir defa kazanıldı mı artık kaybolmaz. Bu yaklaşımıyla sonradan Newton’da son biçimine kavuşan eylemsizlik ilkesi’ne yaklaştığı anlaşılan İbn Sînâ, aynı zamanda nesnenin özelliğine göre kazandığı güdümlenmiş eğimin de değişik olacağını belirtmiştir. Meselâ elimize bir taş, bir demir ve bir mantar parçası alsak ve bunları aynı kuvvetle fırlatsak, her biri farklı uzaklıklara düşecek, ağır cismimler hafif cisimlere nispetle kuvvet kaynağından çok daha uzaklaşacaktır. İbn Sînâ bu denemeleri sonucunda ağır cisimlerin, hafif cisimlere nispetle daha büyük bir güdümlenmiş eğim kapasitesine sahip olduğuna karar vermiştir. Bundan dolayı, , ağırlık ve hızla doğru orantılıdır. Ağırlıkla doğru orantılıdır; çünkü cisim ne kadar ağırsa, güdümlenmiş eğim kapasitesi o kadar fazladır; hızla orantılıdır; çünkü cisim ne kadar hızlı fırlatılırsa o kadar uzağa gider. Şâyet İbn Sînâ’nın bu sözlerini formüle edip, ağırlık yerine de kütle kavramını konulursa,
Güdümlenmiş Eğim = Hız . Kütle = v . m
ifadesine ulaşılır ki bu ifâde modern fiziğin momentum kavramından başka bir şey değildir. Momentumun değişmesi ise kuvveti vereceğinden, bu formül,
F = d (v.m)/dt
olur ki bu da Newton’un İkinci Kanunu’dur.
İbn Sînâ’nın bu çalışması oldukça önemlidir; çünkü 11. yüzyılda yaşayan bir kimse olmasına karşın, Yeniçağ Mekaniği’ne yaklaştığı görülmektedir. Onun bu düşünceleri, çeviriler yoluyla Batı’ya da geçmiş ve güdümlenmiş eğim terimi Batı’da impetus terimiyle karşılanmıştır.
İbn Sînâ, her şeyden önce bir hekimdir ve bu alandaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Tıpla ilgili birçok eser kaleme almıştır; bunlar arasında özellikle kalp-damar sistemi ile ilgili olanlar dikkat çekmektedir, ancak, İbn Sînâ dendiğinde, onun adıyla özdeşleşmiş ve Batı ülkelerinde 16. yüzyılın ve Doğu ülkelerinde ise 19. yüzyılın başlarına kadar okunmuş ve kullanılmış olan el-Kânûn fî’t-Tıb (Tıp Kanunu) adlı eseri akla gelir. Beş kitaptan oluşan bu ansiklopedik eserin Birinci Kitab’ı, anatomi ve koruyucu hekimlik, İkinci Kitab’ı basit ilaçlar, Üçüncü Kitab’ı patoloji, Dördüncü Kitab’ı ilaçlarla ve cerrâhî yöntemlerle tedavi ve Beşinci Kitab’ı ise çeşitli ilaç terkipleriyle ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir.
İbn Sînâ’nın söz konusu eseri incelendiğinde, konuları sistematik bir biçimde incelediği görülür. Tarihte ilk defa, tıp ve cerrâhîyi iki ayrı disiplin olarak değerlendiren İbn Sînâ, cerrâhî tedavinin sağlıklı olarak yürütülebilmesi için anatominin önemini özellikle vurgulamıştır. Hayatî tehlikenin çok yüksek olmasından ötürü pek gözde olmayan cerrahi tedavi ile ilgili örnekler vermiş ve ameliyatlarda kullanılmak üzere bazı aletler önermiştir.
Gözle de ilgilenmiş olan İbn Sînâ, döneminin seçkin fizikçilerinden İbn Heysem gibi, Göz-ışın Kuramı’nı savunmuş ve üst göz kapağının dışa dönmesi, sürekli beyaz renge veya kara bakmaktan meydana gelen kar körlüğü gibi daha önce söz konusu edilmemiş hastalıklar hakkında da ayrıntılı açıklamalarda bulunmuştur.
YAPITLAR (başlıca): el-Kanun fi’t-Tıb, (ö.s), 1593, (Hekimlik Yasası ); Kitabü’l-Necat, (ö.s), 1593, (Kurtuluş Kitabı ); Risale fi-İlmü’l-Ahlak, (ö.s), 1880, (Ahlak Konusunda Kitapçık ); İşarat ve’l-Tembihat, (ö.s), 1892, (Belirtiler ve Uyarılar ); Kitabü’ş-Şifa, (ö.s), 1927, (Sağlık Kitabı ).
avicenna, avicenna kimdir, avicenna ne demektir, avicenna nedir, bilgi, buluşları, büyük islam araştırmacısı, büyük islam doktoru, çalışmaları, doğumu, eserleri, hakkında, hayatı, ibn-i sina, ibni sina, ibnisina, kimdir, nedir, öğren, ölümü, tedavileri, teknikleri
Kayıtsız Üye
araştırma ödevim vardı onu buldum Allah bu siteyi kuran kişiye şifa versin.
Kayıtsız Üye
ben bişi bulamadım burdan ama bunu buldum tavsiye ederim bunu yazın İbni Sina Hayatı ve eserleri
İbn-i Sina 980 yılında günümüz Özbekistanında yer alan Buhara yakınlarındaki Afşana kentinde doğdu. Babası Abdullah, Samani İmparatorluğunun önemli şehri Belh’ten gelen saygın bir bilim adamıydı. Buhara’da iyi bir eğitim aldı. Olağanüstü hafızası ve zekası da bu konuda ona çok yardımcı oldu. 14 yaşına geldiğinde öğretmenlerini geçmeye başlamıştı.
16 yaşında tıbba döndü ve bu konudaki bilgileri öğrenmekle kalmayıp yeni tedaviler de geliştirdi. 19 yaşında doktor ünvanı elde etti ve ücret almaksızın hastaları tedaviye başladı.
İbn-i Sina’nın 1271 yılında yapılmış bir tasviriİbn-i Sina ilk olarak 997 yılında tehlikeli bir hastalıktan kurtardığı emirin yanında çalışmaya başladı. Bu hizmetinin karşılığında aldığı en önemli ödül Samanilerin resmi kütüphanesinden dilediğince yararlanmak oldu. Kütüphanede kısa süre sonra meydana gelen yangında düşmanları onu bilerek kundaklama yapmakla suçladı.
22 yaşında babasını kaybetti. 1004 yılının Aralık ayında Samani Hanedanı sona erdi. İbn-i Sina Gazneli Mahmud’un teklifini geri çevirdi ve batıya Ürgenç’e gitti. Buradaki vezir bilim dostuydu ve ona küçük de olsa bir maaş bağladı. Yetenekleri için kullanma sahası arayan İbn-i Sina Merv’den Nişabur’a ve Horasan sınırlarına kadar bölgeyi adım adım dolaştı. Kendisi de şair ve bilim adamı olan ve İbn-i Sina’ya sığınak sağlayan hükümdar Kabus bu sırada çıkan ayaklanmada hayatını kaybetti. İbn-i Sina’nın kendisi de şiddetli bir hastalığa yakalanmıştı. Sonunda Hazar Denizi kıyısındaki Gorgan’da eski bir arkadaşına rastladı. Onun yanına yerleşti ve bu kentte mantık ve astronomi dersleri vermeye başladı. Kanun kitabının başlangıcı da bu döneme rastlar.
Daha sonra Rey’de ve Kazvin’de çalıştı. Yeni eserler yazmaya da devam etti. İsfahan valisinin yanına yerleşti. Bunu öğrenen Hamadan emiri İbn-i Sina’yı yakalattı ve hapsetti. Savaş sona erdikten sonra Hamadan emirinin yanında çalıştı. Kısa süre sonra İbn-i Sina, kardeşi, iyi bir öğrencisi ve iki köleyle kılık değiştirip şehirden kaçtı ve korku dolu bir yolculuktan sonra çok iyi karşılandıkları İsfahan’ a ulaştı.
Sonraki yılları ve ölümü
İbn-i Sina’nın kalan 10 ya da 12 yılı Ebu Cafer’in hizmetinde geçti. Burada doktor, bilim danışmanı olarak çalıştı ve hatta savaşlara bile katıldı. Bu yıllarda edebiyat ve filoloji çalışmaya başladı. Bir Hamadan seferi sırasında şiddetli bir kolik atağına yakalandı. Güçlükle ayakta duruyordu. Hamedan’a vardığında önerilen tedavileri uygulamadı ve kendisini kadere teslim etti. Ölüm yatağında mallarını yoksullara bağışladı, kölelerini azat etti ve son gününe dek 3 günde bir Kuran okudu. 1037 Haziranında Ramazan ayında 57 yaşında öldü.
Kayıtsız Üye
arkadaşlar çok acil aristonun yaptığı , keşfettikleri şeyler nelerdir lütfen söyler misiniz?
Kayıtsız Üye
daha çok simya ile ilgisini arıyordum ama neyse 😀 teşekkürler
Kayıtsız Üye
eh işte olmuş biraz çok işime yaramadı ama neyse
İbni Sina’nın Kitab-ül Şifa adlı eseri, yüzlerce yıl Aristo’nun
eseri olarak Avrupa’da okutuldu. Bu yanlışlık İngiliz bilim adamı Eric Holmyard
tarafından ancak 1928 yılında düzeltildi. İbni Sina’nın 10. yüzyılda yaşayan bir
bilgin olduğu göz önüne alınınca bu hatanın 10 asır boyunca devam ettiği ortaya
çıkıyor.
Dünya bilim tarihine Altın çağ olarak damgasını vuran Türk İslam
bilginleri, 8. yüzyıldan itibaren bilim dünyasının ebedi aydınlığı oldular.
Cabir el Hayyan, Fergani, Biruni, Harezmi, Razi, İbni Sina, Sabit Bin Kurra,
Heysem, Ebul Vefa, Battani ve nice Türk İslam bilginleri matematik, fizik, kimya
ve tıp ilminin temellerini oluşturdular.
Batılı bilim adamlarından Bergson’un Daha 14. asırda İslam ülkeleri
birer ilim ve irfan fuarı. Hükümdar saraylarının her taşı inci gibi işlenmiş
birer sanat abidesi, birer ilim ve marifet merkezi olarak gözleri kamaştırırken
Avrupa yoğun bir cehalet ve karanlık içindeydi . sözleriyle özetlediği
tespitleri ne kadar dikkat çekici değil mi?
Medeniyet bütün milletlerin ortak malıdır. Bugünkü medeniyet çizgisinde her
milletin az çok payı var. Tarihi süreç içinde Mısırlı, Yunanlı, Çinli, Hindu,
İranlı, Arap ve Türk bilginler medeniyet yarışında ilmin bayrağını yükseltmeye
çalıştılar. Ortaçağ’da ise Türk – İslam bilginleri hep öncü rolü oynadı. Akla ve
bilgiye dayalı bugünkü uygarlığın sahip olduğu bir çok değere kaynaklık ettiler.
Ortaçağ’da Avrupa hurafelerle uğraşırken İslam dünyası Aydınlanma
Çağını yaşıyordu. Ünlü Türk bilgini Harezmi 9. yüzyılda 0 rakamını
bularak matematik biliminin bugünkü düzeyine ulaşmasını sağladı. Logaritmayı
ortaya koyan ilk kişi oldu. El Cebir adlı kitabı Chesterli Robert
ve Cremonalı Gerard tarafından 12. yüzyılda Latince’ye çevrildi. Bu kitapta
Harezmi ikinci dereceden bir polinomu katsayılarının işaretine göre 6 sınıfa
ayırarak sistematik olarak köklerin nasıl bulunacağını gösterdi. Hesap adlı
kitabında ise dört işlemin nasıl yapıldığını anlattı. Harezmi açıların
trigonometrik fonksiyonlarla ifade edildiğini gösteren tablolar ve kitaplarıyla
matematikte çığır açan bir bilgin oldu.
Cabir Hayyan kimyasal maddeleri uçucu, uçucu olmayan, yanan ve yanmayan
maddeler olarak dört grupta topladı. Akıl yoluyla insanın kopyalanabileceğini 8.
yüzyılda ortaya attı. Bu çalışmalarıyla modern kimyanın kurucusu Lavosier’e
öncülük etti.
Biruni Yerçekimi Nazariyesini Newton’dan önce buldu. Rasati İnhitat-il
Ufuk adlı kitabında yer kürenin yarı çapını 6 bin 324.66 km olarak
bugünkü geçeğe en yakın şekilde verdi.
Kayıtsız Üye
ibni sina çalışmalarında en çok tapta hizmet etmiştir
Kayıtsız Üye
İBN-İ SİNA
Büyük Türk bilginidir. Ailesi Belh’ten gelerek Buhara’ya yerleşmiştir. İbni Sinâ, babası Abdullah, maliyeye ait bir görevle Afşan’dayken orada doğdu. Olağanüstü bir zekâ sahibi olduğu için daha 10 yaşındayken Kur’an-ı Kerim’i ezberledi. 18 yaşında çağının bütün ilimlerini öğrendi. 57 yaşındayken Hemedan’da öldü. Eserleri Latinceye ve Almancaya çevrilmiş, tıp, kimya ve felsefe alanında Avrupa’ya ışık vermiştir. Onu Latinler "Avicenna" adıyla anarlar ve eski Yunan bilgi ve felsefesinin aktarıcısı olarak görürler.
İbni Sinâ, daha çocukluğunda, çevresini hayrete düşüren bir zekâ ve hafıza örneği göstermiştir. Küçük yaşta çağının bütün, ilimlerini öğrenmişti. Gündüz ve gece okumakla vakit geçirir, mum ışığında saatlerce, çoğu zaman sabahlara kadar çalışırdı. Pek az uyurdu. Kafası öylesine doluydu ki, uyanık iken çözemediği bir takım meseleleri uykusunda çözer ve uyandığı zaman cevaplandırılmış bulurdu. Bir keresinde, Aristo metafiziğini inceliyordu. Defalarca okuduğu halde bir türlü esasını kavrayamamıştı. Buhara çarşısında gezerken sergide bir kitap gördü. Mezat tellâlı, bunu satın almasını, bu sayede birçok meseleyi kolayca halledebileceğini söyledi. Bir mezat tellâlının bildiği kitabı bilememek, İbni Sînâ’ya çok zor geldi. Onun okuma huyunu herkes öğrendiği için, bilhassa kitap satıcıları kendisini tanıyorlardı. İbni Sînâ, kendisine tavsiye edilen Fârabî’nin Aristo’ya ait şerhini satın aldı. Bir defa okumakla, o çözemediği noktaların büyük bir açıklığa kavuştuğunu gördü: "Şükür sana Yârabbi!" diye secdeye kapandı ve Fârabî’nin yolunda fukaralara sadaka dağıttı. Oysa, İbni Sinâ doğduğu zaman Fârabî otuz yaşındaydı ve bu olay geçtiği sırada da hayattaydı.
Buhara Emiri Nuh İbni Mansur’u ağır bir hastalıktan kurtardı ve bu yüzden de Samanoğulları sarayının kütüphanesinde çalışma iznini aldı. Bu sayede pek çok eseri elinin altında bulduğu için vaktini kitap okumak ve yazmakla geçirdi. Hükümdar öldüğü zaman o, henüz yirmi yaşındaydı ve Buhârâ’dan ayrılarak Harzem’e gitti: EI-Bîrûni gibi büyük bir şöhret ve değerin, onun çalışkanlığına, bilgisine değer vermesi, kendisini yanına kabul etmesi, beraber çalışması, hakkında kıskançlığa yol açtı. Bu yüzden takibata bile uğradı. Harzem’de barınamayacağını anlayıp yeniden yollara düştü. Şehirden şehre dolaşarak nihayet Hemedan’a kadar geldi ve orada kalmaya karar verdi
Hoca
ibni sina ve buluşları hakkında kısaca bilgi
İbni Sînâ, çoğu fizik, astronomi ve felsefeyle ilgili olarak 150 civarında eser yazmıştı. Farsça olan birkaçı dışında bunların hepsi Arapçadır. Çünkü o devirde ilim eserlerini Arap diliyle yazmak âdetti. Arapçaya bu bakımdan değer verilirdi. Bilhassa tıp ilmine dair araştırmaları son derece orijinal ve doğrudur. Bu yüzden doğu ve batı hekimliğine kelimenin tam anlamıyla, 600 yıl, hükmetmiştir. Kendisinden sonra yetişen Gazâli, Fârabî’yi ondan öğrenmiştir. Düşünce ve anlayış bakımından İbn-i Sina, Farabî ile İmam Gazâlî arasında bir köprü vazifesi görür. Yunan felsefesini İslâm ilmi olan Kelâm ile, yâni Tanrı bilgisiyle bağdaştırmaya uğraşmıştır. Eğer o gelmeseydi, Farabî’nin kurduğu temel Gazâli’nin yorumuyla gelişemeyecek, arada büyük bir boşluk hasıl olacaktı. Eserleri Batı dillerine Latince yoluyla çevrilerek Avicenna diye şöhrete ulaşan İbni Sinâ, yanlış olarak bir süre Avrupa’da İranlı hekim ve filozof olarak tanınmıştır. Bunun da sebebi, eserlerini Türkçe yazmamış olmasındandır… Bununla beraber, batılılar da kendisini Hâkim-i Tıb, yani hekimlerin piri ve hükümdarı olarak kabul etmişlerdir. 16 yaşındayken pratik hekimliğe başlayan İbni Sinâ, resmî saray doktorluğu da yapmıştır. Ama şöhreti her ne kadar tip ilmiyle ilgiliyse de asıl kişiliği, Ortaçağda uzun süre tartışma konusu olan Tanrı varlığının mutlak bir zorunluluk olduğu konusundaki Kelâm meselelerine getirdiği kesin çözüm yolundan ileri gelmektedir.
Matematik, astronomi, geometri alanlarında geniş araştırmaları vardır. İnsan bilgisinin Tanrıyı ve kâinatı mutlak şekilde anlamaya elverişli olmadığını söylerken, aklın varlığını kabul eder. İnsandan bağımsız bir ruhun var oluşu, İbni Sînâ’ya göre Tanrıdan yansıyan bir delildir. İbni Sînâ, tıp araştırmaları yaparken bazı hastalıkların bulaşmasında göze görünmeyen birtakım yaratıkların etkisi olduğunu, yani mikropların varlığını sezmiş ve bu bilinmeyen mahluklardan eserlerinde sık sık bahsetmiştir. Mikroskobun henüz bilinmediği bir devirde böyle bir yargıya varmak çok ilginçtir.
Şifa adlı eseri bir felsefe ansiklopedisidir. Diğer eserlerine gelince bunlar arasında en tanınmış olanlarından: el-Kanun fi’t-Tıb isimli kitabı tamamen bir tıp ansiklopedisidir. Necât ve İşârât adlı kitapları ve Aristo’nun felsefesini anlatan yirmi ciltlik Kitâbü’l-İnsâf‘ı başta gelen eserlerindendir. İbni Sina kimya alanında da çalıştı ve önemli keşiflerde bulundu. Bu hususta Berthelet, kimya ilminin bugünkü hale gelmesinde İbni Sina’nın büyük yardımı olduğunu söyler. Bu çalışmaları ve etkileriyle İbni Sina Doğu ve Batı kültürünü geliştiren büyük bilginlerden biri oldu. Bütün bunlardan başka İbni Sina çok güzel şiirler yazdı. Hatta Türkçe olarak yazmış olduğu şiirler de vardır.
İbni Sina, 1037 tarihinde Hemedan’da mide hastalığından öldü. İbn-i Sina’nın asıl büyüklüğü doktorluğundadır. Şifâ adındaki 18 ciltlik ansiklopedisi, ismine rağmen tıptan çok matematik, fizik, metafizik, teoloji, ekonomi, siyaset ve musiki konularını içine alır. Onun tıp şaheseri, kısaca Kanûn diye bilinen el-Kanûn Fi’t-Tıb adlı büyük kitabıdır. Eser, fizyoloji, hıfzıssıhha, tedavi ve farmakoloji bahislerine ayrılmıştır. Konular dikkatle incelendiğinde İbn-i Sina’nın bugünkü tıp için bile geçerli olan pek çok ileri görüşleri bulunduğunu; mesela mikroskop olmadığı halde, hastalıkların ‘mikrop’ mefhumuna benzer yaratıklarca meydana getirildiğini sezebildiğini görürüz.
İbn-i Sina’nın Kanûn adlı eseri XII. yüzyılda Latinceye çevrildi ve Batı tıp aleminde bir patlama tesiri yaptı. Roma’nın Galen’i de, Er Razi’de ilimde eriştikleri tahtlarından indirildiler ve çağın Fransa’sının en meşhur tıp fakülteleri olan Montpellier ve Lauvain Üniversiteleri’nin temel kitabı Kanûn oldu. Durum XVII. yüzyılın ortalarına kadar böyle devam etti ve İbn-i Sina, 700 yıl Avrupa’nın tıp hocası oldu. Altı yüzyıl önce Paris Tıp Fakültesi’nin kütüphanesinde bulunan 9 ana kitabın en başında İbn-i Sina’nın Kanûn’u yer almıştır.
Bugün hala Paris Üniversitesi’nin tıp fakültesi öğrencileri St. Germain Bulvarı yanındaki büyük konferans salonunda toplandıklarında iki Müslüman doktorun duvara asılı büyük boy portresiyle karşılaşırlar. Bu iki portre, İbn-i Sina ve er-Razi’ye aittir
Kayıtsız Üye
valla ödevi için çok güzel oldu hemen yazdim saül
Kayıtsız Üye
Aradiklatimi buldum Allah razı olsun
Kayıtsız Üye
Doktorların sultanı. Eserleri Avrupa üniversitelerinde 600 sene temel kitap olarak okutulan dahi doktor. Hastalık yayan küçük organizmalar, civa ile tedavi, pastör’ e ışık tutması, ilaç bilim ustası, dış belirtilere dayanarak teşhis koyma, botanik ve zooloji ile ilgilendi, Fizikle ilgilendi, jeoloji ilmini ile ilgilenmiş :))
Kayıtsız Üye
gayet güzel olmuş az ve öz valla ödevime çok yardımcı oldu bizim hoca çok titizdir o bile beğendi yani 🙂
ışıl
güzel olmuş kısa ve öz…
kitabı Avrupada okutuluyor
eserleri avrupa ünüverste 600 sene ders kitabı
Bilim alanında çalışmalar yapmıştır.
Kayıtsız Üye
Yaptığı çalışmaları ödevim için aldım saolun
Kayıtsız Üye
Teşekkürler sayenizde öğrendim
Kayıtsız Üye
fizik felsefe matematik astronomi kimya tıp müzik gibi alanlarda çalışmalar yapmıştır
Kayıtsız Üye
İbni Sinanın Türk tarihine büyük katkıları olmuştur.
Kayıtsız Üye
Çok sağolun bana ne kadar yardımcı olduğunuzu bilseniz sevinirim EyvAllah diyiyorum
gulfem
ibni sina tıp konusundaki çalışmaları ile tanınır
Kayıtsız Üye
Gercekten bayildim çok güzel olmus bu bilgiler
Kayıtsız Üye
Ayı gibi bazı canlilar kış uykusuna da yatarak yaklaşık 3 4 ay toprak altında uyku halinde yaşamlarını nasıl surdururler
Kayıtsız Üye
bence kesinlikle gayet iyi bir site onca site gezmeme rağmen böyle bir site ile karşılaşmadım tşk ederim herkese
Kayıtsız Üye
Çoook güzell teşekkür ederim projem vardı çok teşekkür ederim
Kayıtsız Üye
Çok teşekkür ederim bacım,sağol gardaşım
ibni sinanın yaptığı çalışmalar, ibni sinanın yaptıkları, ibni sina yaptığı çalışmalar