Sünnet Olmanın Hikmet ve Faydaları

Sünnet Olmanın Hikmet ve Faydaları

Hoca
Sünnet, Allahu Tealanın, kulları için meşru kıldığı ve bununla onların zahiri ve batini güzelliklerine güzellik kattığı, şeriatın hoş latifelerindendir. Aynı zamanda sünnet, fıtratın tamamlayıcısıdır ki, Allah insanları o fıtrat üzere yaratmıştır. Bu yüzden sünnet İbrahim’in dini olan hanifliği tamamlayan bir unsur olmuştur. Sünnetin meşruiyyetinin temeli, hanifliği tamamlamasından kaynaklanmaktadır. Allah’u Teâlâ İbrahim’i insanlara imam kılacağını, onu bir çok milletlerin atası yapacağını, peygamber ve hükümdarların onun soyundan geleceğini ve neslini çoğaltacağını vaâd buyurunca, Hz İbrahim ile nesli arasında, her çocuğun sünnet olması şeklinde bir sözleşme alâmeti kıldığını ve bu sözleşmenin vücutlarındaki bir işaret olacağını ona bildirdi. Demek ki sünnet, İbrahim’in dinine girmenin nişânesidir. Bu bakış açısı, ”Allah’ın boyası (ile boyandık). Boyası, Allah’ın boyasından daha güzel olan kimdir!" [1] ayetini sünnet olmakla yorumlayanların teviline de uygun düşmektedir.
Sünnet, hanifler nezdinde haça tapanların vaftizi mesabesindedir. Haça tapanlar, vaftiz suyuna batırdıkları zaman çocuklarını temizlediklerini iddia ederler ve vaftiz esnasında "Şimdi hristiyan oldu "derler.
Buna karşılık Allah’u Teâla, haniflik boyasıyla boyanmalarını haniflere emretmiş ve sünneti bunun alâmeti kılarak şöyle buyurmuşur:
"Allah’ın boyası (ile boyandık). Boyası, Allah’ın boyasından daha güzel olan kimdir?"
Allahu Teâlâ, kendisine izafe edilen kişiler için tanınacakları bir takım alametleri işaret yapmıştır. Bu yüzden insanlar, hayvanlarını çeşitli alametlerle damgalarlar ki, o hayvanın hangi insana izafe edildiği bu alametiyle tanınıp belli olsun.
Bu işaret daha sonra ümmetten ümmete tevarüs edilegelmiştir. .
Böylece Allahu Teâla, kulluk ve haniflik ile kendisine, dinine ve milletine izafe edilen kişiler için sünneti bir alamet yaptı. Ta ki, insanın hangi dinden olduğu bilinmediği zaman, bu sünnet nişanı sayesinde bilinip tanınsın. Araplar Ummetü’l-Hitan (sünnet olan topluluk)" adıyla maruf idiler. Bu yüzden, Herakliyus hadisinde şu ifâdeler vardır: Hera-liyus "Görüyorum ki, sünnet hükümdarı ortaya çıkmış dedi. Arkadaşları ise "Bu seni üzmesin, ancak Yahudiler sünnet olurlar. Onları öldür gitsin" dediler. Onlar bu haldeyken aniden Peygamberin gönderdiği elçi, mektubu ile geliverdi.
Derken Herakliyus, elçinin avret yerinin açılıp sünnet olup olmadığına bakılmasını emretti. Sünnetli olduğu göruldu.
Arapların sünnet oldukları Herakliyus’a bildirilince "Bu, şu ümmetin hükümdarıdır dedi.
Müslümanlarla Romalılar atasında Ecnadin olay! meydana geldiğinde Hişam b. el-As şöyle demeye başladı:
"Ey müslümanlar topluluğu! Şu sünnetsizlerin kılıca karşı hiç sabırları yoktur." Hişam böylece Romalıları haçlı şiarı ve alametiyle zikrediyor, bu şiarı, hamilerin onlara hucüm etmesini ve yeryüzünü onlardan temizlemesini gerekli kılan bir sebep sayıyordu.
Hülasa: Allah’ın boyası, hanifliktir. O haniflik ki, kalpleri Allah’ı tanıma, O’nu sevme, Ona karşı ihlâslı olma ve ortak koşmaksızın yalnızca O’na ibadet etme rengine boyar.
Aynı şekilde bedenleri; sünnet, etek üraşı, bıyığı kısaltma tırnakları kesme, koltuk altını yolma, mazmaza, istinşak, misvak ve istinca gibi fıtrat özelliklerinin rengine boyar.
Muhammed b. Cerir "Allah’ın boyası" ayeti kerimesi hakkında şöyle diyor:
"Boyadan maksat, İslâm boyasıdır. Şöyle ki, hristiyanlar çocuklarını hristiyanlaştırmak istediklerinde, onları vaftiz suyuna batırırlar. Bunun, ehli islamdaki cenabetin yıkanması mesabesinde bir kutsama ve hristiyanlığın boyası olduğunu iddia ederler. İşte böylece Hristiyan ve Yahudiler "Yahudi veya Hristiyan olunuz ki, hidayet bulaşınız" deyince Allahu Teâlâ Peygamberine:
"De ki: Hayır, biz hanif olarak İbrahim’in dinine uyarız. O, asla müşriklerden değildi. Ve Deyin ki: Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene Musa ve İsa’ya verilen ve diğer peygamberlere Rabbleri tarafından verilenlere inanır, onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz O’na teslim olandanız. "Eğer sizin inandığınız gibi inanırlarsa hidayete ermiş olurlar, dönerlerse mutlaka anlaşmazlığa düşerler. Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir. Allah’ın boyası (ile boyan) Allah’ın boyasından daha güzel boyası olan kimdir? Biz ancak O’na kulluk ederiz" [2] ayetini indirdi.
Katade diyor ki: Yahudiler, çocuklarını Yahudilik rengine, Hristiyanlar ise çocuklarını Hristiyanlık rengine boyadılar. Allah’ın boyası ise İslâm’dır. Öyleyse, İslâm’dan daha güzel ve daha temiz hiç bir boya yoktur."
Mücahid" Allah’ın boyası, O’nun fıtratıdır "demiştir. Bir başkası da bundan maksadın Allah’ın dini olduğunu söylemiştir.
Bütün bunlara ilaveten, sünnet olmada temizlik, nezafet, zinet, yaratılılışı güzelleştirme ve şehveti düzene koyma vardır. Şehvet, arttığı zaman insanı hayvan konumuna getirir, tamamen de yok olduğu zaman onu cansızlar durumuna getirir. İşte sünnet olma bu düzeni dengede tutar. Bu yüzden sünnetsiz erkek ve kadınların cinsi münasebetten asla tatmin olmadıklarını görürsün. Bundan dolayı bir kişi "Sünnetsiz kadının oğlu" diye zemmedilerek ayıplanırsa bu, annesinin aşırı şehvetine işareten söylenmiş bir söz olur.
Uzayıp sınırı aşan sünnet derisinin, etek ve koltukaltı kıllarının, bıyığın ve tırnağın kısaltıp temizlenmesinden daha güzel bir zinet var mıdır.? Çünkü şeytan bütün bu temizlenmesi gereken pisliklerin altında gizlenir de orada kalarak öylesine ünsiyet peydah eder ki, sünnetsiz olan kadına ve erkeğin cinsel organından kötülük ve vesvese üfler. Sünnetli kişide ise bunu yapması mümkün değildir.
Şeytan, ayrıca etek kılları ve tırnakların dibinde de gizlenir. Kesilmeyen sünnet ferisi, kendi bulunduğu yerde uzamış olan tırnak, bıyık ve etek kıllarından daha çirkindir. Bu fazla etin çirkin olduğu ve bunu temizlemenin, güzellik, nezafet ve zinet olduğu, sağduyu sahibine asla gizli kalmaz. İşte bu yüzden Allahu Teâlâ dostu İbrahim’i, bu pislikleri izale etmesi için imtihan edip te o da bunları tamamlayıp yerine getirince, onu insanlara imam kılmıştır.
Bütün bunlara ilâveten sünnet olmada, yüz güzelliği ve parlaklığı, sünnet olmamada ise açıkça görünen çirkinlik vardır.
Harb, "Mesail"inde Peygamberin hanımı Meymune’nin sünnetçi bir kadına şöyle dediğini naklediyor:
"Sünnet ederken yukarıdan kes ve fazla derine inme. Çünkü bu yüzü daha parlatır ve kocası nazarında daha kıymetlidir."
Ümmü Atıyye rivayet ediyor:
"Rasûllulah sünnetçi bir kadına şöyle emretti:
"Sünnet yaptığın zaman fazla derinden kesme. Çünkü bu, kadın için daha kıymetli ve erkek için daha sevimlidir".
Bunun anlamı şudur: Sünnetçi kadın, sünnet derisini kökünden kestiği zaman, kadının şehveti azalarak kocası nezdindeki kıymeti düşer. Aynı şekilde sünnetçi kadın onu olduğu gibi bırakır da hiç bir şey kesmez ise, bu sefer de şehvet duygusu artar. Fakat birazını alır da birazını bırakırsa yaratılış ve şehveti düzene koyar. Bunlara ek olarak, bu deri parçasının kesilmesinin bir kulluk alâmeti olduğu inkâr edilemez. Zira, bir çok kölelerin köleliklerine işaret olarak kulaklarının bir kısmının kesildiğini veya alınlarına dövme vurulduğunu v.s. görürsün. Ta ki, kaçtıklarında bu alamet sayesinde sahiplerine iade edilebilsinler. İşte böylece, insanın sünnet derisinin kesilmesi de, sahibi olan Allah’a kulluğunun işareti olmaktadır. Ta ki, insanlar böyle birinin Allah’ın hanif kullarından olduğunu bilsinler. Böylece hitan (sünnet olma), kendisinden daha şereflisi bulunmayan bu sünnetin alameti olmuştur. Üstelik sünnet olmada temizlik, nezafet, zinet ve şehvetin düzenlenmesi faydaları vardır.
Anlatıldığına göre, kadınların sünnet olmasının hikmeti şudur:
Hz. Sare, Hacer’i İbrahim’e verip, o da onunla münasebette bulununca, Sare İbrahim’den hamile kaldı. Derken Sare Hacer’i kıskanarak üç uzvunu keseceğine and içti. Bunun üzerine İbrahim, Hacer’in burun ve kulaklarını keseceğinden endişe ederek iki kulağını delmesini ve sünnet etmesini Sare’ye emretti. Daha sonra bu, kadınlar arasında bir adet haline geldi. Bu olay garip karşılanmamak. Nitekim sa’yın başlangıcı da Hz. Hacer’in oğluna su aramak için iki dağ arasında koşuşturmasından kaynaklanmaktadır. Aynı şekilde şeytan taşlamanın kaynağı, babasıyla birlikte gittiği zaman İsmail’in şeytanı taşlamasıdır.
Böylece Allahu Teâlâ dostunun sünnetini hatırlatıp ihya etmek, onun şanını yerleştirmek ve kulluğunu yüceltmek için bunu kullarına emretmiştir. Allahu alem. [3]

[1] Bakara:2/138

[2] Bakara: 2/135-138

[3] İbn Kayyim El-Cevziyye, İslamda Çocuk Bakımı Ve Terbiyesi, Esra Yayınları: 241-247.


Cevap: Sünnet Olmanın Hikmet ve Faydaları

Kayıtsız Üye
Sünnet olmak gerçekten çok güzel bir haslet ama biz hanımlar yaptıracak yer bulamıyoruz.
Ülkemizde hanımların ehil kişiler tarafından sünnet edildiği güvenilir yerler var mıdır acaba?
Yardımlarınız için Allah razı olsun.


Cevap: Sünnet Olmanın Hikmet ve Faydaları

Şema
< biz hanımlar yaptıracak yer bulamıyoruz >
Hanımların sünnet olma imkanı yok maalesef


sünnet olmanın faydaları, sünnet olmanın hikmetleri, sunnet olmanin faydalari

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();