Peygamber (a.s.)’ın Sünnet Oluşu
Hoca
Peygamber (a.s.)’ın Sünnet Oluşu:
Bu konuda birkaç görüş bulunmaktadır:
1- Sünnetli olarak dünyaya gelmiştir.
2- Cebrail (a.s.) göğsünü yardığı vakit, onu sünnet etmiştir.
3- Dedesi Abdul-Muttalip, Araplardaki çocukların sünnet edilmesi adetine uyarak onu sünnet etmiştir.
Şimdi de bu görüşlerin sahiplerini ve delillerini zikredelim:
"Sünnetli olarak dünyaya geldi" diyenler bir takım hadisleri delil getirmişlerdir:
1- Ebu Ömer b. Abdil-Berr şöyle demiştir:
"Rivayet edildiğine göre, Peygamber (a.s.) sünnetli olarak doğmuştur."Abdullah b. Abbas’ın, babasından rivayet ettiği hadis ise şöyledir:
"Peygamber (a.s.) sünnetli ve göbeği kesilmiş bir halde doğunca bu, dedesi Abdul-Muttalib’in hoşuna gitti ve "Bu oğlumun şanı yüce olacak" dedi.
İbni Abdilberr devamla diyor ki:
"Abbas’ın bu hadisinin isnadı sağlam değildir. İbni Ömer’den merfu olarak rivayet edilmişse de o da sabit değildir."
Ben de derim ki: İbn Ömer hadisi, Ebu Nuaym yoluyla bize rivayet edilmiştir: Ebül-Hasen Ahmed b. Muhammed b. Halid el-Hatib, Muhammed b. Muhammed b. Süleyman’dan, o da Abdurrahman b. Eyyüb el Hıms’den, o da Musa b. Ebi Musa el Makdis’den, o da Halid b. Seleme’den, o da Nafi’den, o da İbn Ömer’den rivayet ettiğine göre İbn Ömer şöyle demiştir:
"Peygamber (a.s.) sünnetli ve göbeği kesilmiş bir halde doğdu. "Fakat sened zincirindeki bu Muhammed b. Süleyman "el Bağdadi’dir ve zayıf görülmüştür. Darekutni diyor ki:
"Çok tedlis yapar, işitmediklerini rivayet eder ve çokça hadis hırsızlığı yapardı."
2- El-Hatib, Süfyan b. Muhammed-el Masayyisi o da Hüseyni’den, o da Yunus b. Ubeyd’den, o da Hasan’dan, o da Enes. b. Malik’ten Rasûlullahın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Benim sünnetli olarak doğmam ve hiç kimsenin benim avret yerimi görmemesi Allah katındaki kerametlerimdendir." El Hatip diyor ki:
"Denildiğine göre, bu hadisi sadece Yunus, Huseyn’den rivayet etmiş ve Süfyan b. el Masâyisi tek başına bunu rivayet etmiştir. Onun rivayet ettiği hadisler ise kabul edilmez."
El-Hatip şöyle naklediyor:
El Ezheri’nin rivayetine göre, Darekutni’ye Süfyan b. Muhammed el-Masayyisi hakkında sorulmuş:
Ebû Tayyibel-Taberi, Darekutni’den şunu nakleder:
"Süfyan b. Muhammed denilen Masayyise ahalisinden yaşlı bir adam, zayıf ve kötü hallidir."
Salih b. Muhammed el Hafız der ki:
Süfyan b. Muhammed el-Masayyisi hiç bir şey değildir.
Yukarıdaki hadisi Ebul-Kasım b. Asakir, Hasan b. Arefe tarikiyle Huseyn’den, o da Yunus’dan, o da Hasan’dan, o da Enes’den, o da Rasûlullah’dan rivayet etmiştir:
"Benim sünnetli olarak doğmam ve hiç kimsenin avret yerimi görmemiş olması, Rabbim azze ve celle katındaki kerametlerimdendir."
Bu hadisin isnadında Hasan b. Arefe’ye kadar bir kaç meçhul ravi bulunmaktadır.
Ebul-Kasım b. Asakir diyor ki:
İbnul-Carud-ki çok yalancıdır-bu hadisi çalarak Hasan b. Arefe’den rivayet etmiştir.
3- Bu görüş sahiplerinin getirdiği delillerden biri de Muhammed b. Ali et-Tirmizi’nin "Mucizetun-Nebi" adlı eserinde naklettiği şu hadistir: "Safiyye binti Abdil-Muttalip şöyle demiştir:
"Acaba erkek mi kız mı diye baktım da, sünnetli olduğunu gördüm." Bu hadis de zayıftır ve bilinen bir sened zinciri yoktur.
Ebul-Kasım, Hz. Peygamberin sünnet olmasıyla ilgili tasnif ettiği kitabında "Rasûlullah sünnetli olarak dünyaya geldi"diyen ve bu görüşü kabul eden Muhemmed b. Talha’yı reddederek şöyle demiştir:
"Şu Muhammed b. Ali et-Tirmizi, el-Hakim, hadis ehlinden olmayıp, hadis tarikleri ve ıstılahları konusunda bir ilmi de yoktur. Onun hakkındaki sözler sufilik, tarikatçılık, kapalı işleri ve hakikatleri keşfetme iddiası noktasında düğümlenmektedir. Hatta bu sözlere göre fakihler çerçevesinin dışına çıkmış ve bundan dolayı tan edilip ayıplanmayı hak etmiştir."
Fıkıh ve tasavvufi imamlan ona tan ederek kendisini Allah’ın razı olacağı bir gidişatın dışında saymış ve şöyle demişlerdir:
"O, cemaatin uzak durduğu şeyleri seri ilimlere katmış ve bu yüzden ayıplanma ve çirkin görülmeye müstehak olmuş, kitaplarını uydurma hadislerle, rivayet edilmemiş ve işitilmemiş haberlerle doldurmuş, manası akıl ile bilinemeyen şeriatin, gizliliklerini çok zayıf ve çürük illetlerle izah edip açıklamıştır."
Muhammed b. Ali et-Tirmizi’nin el-İhtiyât adlı kitabındaki sözlerinden biri de şudur:
Her namazın akabinde -sehv yapmamış bile olsa- sehv secdesi yapmak gerekir" Oysa, bunun caiz olmadığında ve bunu yapan kimsenin haddi aşan bir bidatçı olduğunda icma vardır. Öte yandan, Safiyye’den rivayet ettiği "O’nun önce sünnetli olduğunu gördüm" sözleri de diğer hadislerle çelişmektedir. O hadislerden biri şudur:
"Hiç kimse benim avret yerimi görmemiştir" Bu konudaki her bir hadis değerleriyle çelişkili olup, hiç birisi de sahih değildir. Peygamber sünnetli olarak doğmuş olsaydı bile bu onun kendine has özelliklerinden sayılmazdı. Zira pek çok insanda sünnetli olarak doğmaktadır.
Ebul Kasım devamla diyor ki:
Ebu’l Ganaim en-Nessâbe ez Zeydi’in anlattağına göre babası el-Ka’di Ebu Muhammed sünnetli olarak doğmuş. Bu yüzden ona "Mutahhar" lakabını takmışlar. Kendi elyazmasından gördüm, diyor ki:
"Ebu Muhammed, tertemiz olarak dünyaya geldi. Sünnet olmadı ve doğduğu şekilde vefat etti. Fakihler, kitaplarında böyle sünnetli olarak doğan kimselerin sünnet edilmesine gerek olmadığını söylerler. Bazıları da sünnet mahallinde usturanın gezdirilmesini müstehap görürler. Böyle bir kimseye "Ay sünnet etti" denir. Bununla insanın yaratılışındaki gelişmenin ay ışığının çoğalmasından, yaratılıştaki eksikliğin de ise ay ışığının azalmasından kaynaklandığına işaret ederler. Nitekim gel-git olaylarında da aynı şey söz konusudur. Böylece çocuğun zekerindeki derinin noksanlığı, ay ışığının noksanlığına nisbet edilmiş olur."
Seyf b. Muhammed, Süfyan es-Sevri’nin yeğeninden, o da Hişam b. Urve’den, o da babasından, o da Aişe’den Peygamberin şöyle dediğini rivayet etmiştir.
"İbni Seyyad, sünnetli ve göbeği kesik olarak doğdu"
Fakat Seyf’in hadisleri merduttur.
Denilmiştir ki:
İmr’ul Kays’ın, yanına varıp geldiği Roma İmparatoru Kayser de bu şekilde doğmuş. Derken İmruu’l Kays hamama, onun yanına girip kendisini bu halde görünce, şu sözlerle onu hicvetmiş:
"Ben, yalan olmayan bir yeminle yemin ederim ki,
Ay’ın kestiği kısırn müstesna, sen muhakkak sünnetsizsin.
Böylece onun sünnet olmayışını ayıplamış ve bu şekilde doğmasını noksanlık saymıştır.
Rivayete göre Kayser’i, İmru’l Kays’ı zehirletip öldürmeye iten sebeplerden biri de bu beyittir.
Sünnetsiz olarak doğan kişiler hakkında İbnül-Arabi şu şiiri söylemiştir:
Zayıf ve tasından su sızmayan (hayırsız kişi), sana feda olsun!
Namusu yırtılmış ve yağmurluğu keskindir.
Çok soğuk bir aralık gecesinde,
Gecenin ayı kıskaçların uçlarından ısırmış.
Yani diyor ki:
Ayın kestiği müstesna, o kişi sünnetsizdir. O kişinin sünnet derisini akrebin kıskaçlarına benzetmiştir. Araplar, sünnet olunmaksızın sünnet edilmiş şekle itibar etmez. Fazileti bizzat sünnet olmanın kendisinde görür ve bununla iftihar ederlerdi.
"Allahu Teâlâ, Peygamberimizi Arapların özünden yaratmış; yaratılış, ahlâk ve nesep yönünden mükemmel sıfatları sadece ona vermiştir. O halde Muhammed b. Ali’nin bahsettiği, Peygamberin sünnetli olarak doğmasının, kendine mahsus mümeyyiz sıfatlarından olması mümkün değildir.
Rivayete göre, sünnet olma, Allahu Teâla’nın, dostu İbrahim’i imtihan ettiği ve onun da tamamlayıp ikmal ettiği kelimelerdendir. İnsanlar içerisinde en çok belaya maruz kalanlar Peygamberler, sonra onlara benzeyen, sonra onlara benzeyenlerdir. Peygamber (a.s.) sünnet olmayı fıtrattan saymıştır. Kişinin, karşılaştığı belâya sabırla tahammül etmesinin, imtihanın ecir ve sevabını artırdığı bilinen bir husustur. Peygamber’e layık olan ise, bu faziletten mahrum olmaması ve Allah’ın, Halil’ine ikram ettiği gibi ona da bunu ikram etmesidir. Zira onun özellikleri diğer peygamberlerinkinden daha büyük ve daha yücedir. Bize rivayet edildiği gibi, meleğin onu sünnet etmesine gelince, bunun, onun özelliklerinden olması daha layık ve evladır."
Bütün bu sözler İbnu Adim’e aittir. Meleğin sünnet etmesi derken, el-Hatip tarikiyle Ebu Bekre’den rivayet ettiği "Cebrail, Peygamberin kalbini temizlediği sırada onu sünnet etti" hadisini kastetmiştir. Bu rivayet Ebu Bekr’e ye ait mevkuf bir söz olmasının yanısıra, isnadı da sahih değildir.
Meleğin peygamberin kalbini yarması hadisi, değişik şekillerde merfü olarak rivayet edilmiştir. Fakat yukarıdaki hadis müstesna, bunların hiçbirinde Cebrail’in, Peygamberi sünnet etmesinden söz edilmemiştir. Bu hadis sâz ve garibtir.
İbnul-Adim şöyle der:
"Bazı rivayetlerde geçtiğine göre, dedesi Abdul-Muttalip, Peygamberin doğumunun 7. gününde, onu sünnet etmiştir." İçindeki bozukluğa rağmen bu rivayet, doğruya ve gerçeğe daha yakındır.
İbnu Abdil-Berr, Ebu Ömer Ahmed b. Muhammed b. Ahmed’den, o da Muhammed b. İsa’dan, o da Yahya b. Eyyüb b. Ziyad el-Allaf tan o da Muhammed b. Ebîs-Seri el Askalani’den, o da Velid b. Müslim’den, o da Şuayb b. Ebî Hamza’dan, o da Ata el Horasani’den, o da İkrime’den, o da İbn Abbas’tan rivayet ettiğine göre Abdulmuttalip, yedinci gününde Peygamberi sünnet ederek davet yemeği verdi ve adını Muhammed koydu.
Yahya b. Eyyüb diyor ki: "Biz bu hadisi İbn Ebi-Seri hariç kimsede bulamadık. Bu zat Muhammed b. Mütevekkil b. Ebi’s-Seri’dir. Allahu a’lem. [1]
[1] İbn Kayyim El-Cevziyye, İslamda Çocuk Bakımı Ve Terbiyesi, Esra Yayınları: 265-272.
Cevap: Peygamber (a.s.)’ın Sünnet Oluşu
Kayıtsız Üye
Allah razı olsun aydınlatıcı bilgiler verdiniz
Cevap: Peygamber (a.s.)’ın Sünnet Oluşu
Kayıtsız Üye
Sünnet,Peygamberimizin yaptığı ve müslümanların da yapmasını emrettiği şeylere denir.Lakin sünnet konusunda imamlar ve mezhepler arasında görüş farkları vardır.Örneğin Sünniliğin şafi mezhebinde namazlarda sünnet kılınmıyor ve kimse şafi’ye sen ”kafirsin” demiyor ve ”yorum farkı deniliyor.”Erkek penisine uygulanan sünnet ise neredeyse imanın ve müslümanlığın şartı olarak görülüyor ve savaşlarda esirlerin sünnetli olup olmadığına bakılarak müslüman olup olmadıklarına karar veriyorlar.Oysa bu operasyon nihayetinde bir sünnet.Kuzey Afrika ve bazı ortadoğu arap ülkelerinde kadınların %80’i sünnet ediliyor kayıtları var,doğru mu,ayrıca sünnet konusundaki bu çelişkili durum nasıl izah edilir.Sünnet,neredeyse islamın şartı gibi algılanırken farzın yerine geçebilir mi?
peygamber sünnetli doğmanın hikmeti, peygamberimiz sünnetli mi doğdu, peygamber efendimiz sünnetli mi doğdu