Abdülmecîd Şirvânî hayatı hakkında bilgi

Abdülmecîd Şirvânî hayatı hakkında bilgi

Muhasibi
ABDÜLMECÎD ŞİRVÂNÎ

Evliyânın büyüklerinden. İsmi, Abdülmecîd bin Veliyyüddîn İbni Alâüddîn Şirvânî’dir. Künyesi Ebü’l-Mehâmid olup, lakabı Nûrullah’dır. Şirvan’da doğdu. Doğum târihi belli değildir. 972 (m. 1564) senesinden sonra Tokat’ta vefât etti. Kabri, vasıyyeti üzerine Kelkit ırmağının kıyısına yaptırıldı.
Abdülmecîd Şirvânî’nin babası Şeyh Veliyyüddîn. Şirvan bölgesinin en büyük velîsi idi. İlim, fazilet, zühd ve takvâda çok yüksek idi. İnsanlara va’z ve nasihat etmeyi ve ders verme yolunu seçmişti. İnsanların en hayırlısı, onlara faydalı olandır hadîs-i şerîfinin müşahhas (açık) bir nümûnesi idi. Mevlânâ Abdülmecîd daha genç yaşında iken, ilme ve âlimlere çok rağbet gösterirdi. Öyle bir mertebeye erişmişti ki, akranlarını ve emsallerini çok geçmişti. Şirvan bölgesinde herkes ondan fetvâ sorardı.
Abdülmecîd Şirvânî gece-gündüz hiç durmadan çalışırdı. Sâdece günde iki saat istirahat ederdi. Diğer yirmiiki saati talebelere ders vermek ve kitapları mütâlâa etmekle geçirirdi. Âlim, fazıl, takvâ sahibi bir zât idi. Mevlânâ Şehkubâd hazretlerinin derslerinde kemâle erdi. Hocası Şehkubâd vefât edince, onun yerine geçti ve insanlara nasihatlerde bulundu. Resûlullah efendimizin ( aleyhisselâm ) işâret büyurmaları ile, Kara Şems’i yetiştirmek için Şirvan’dan Anadolu’ya gelerek Tokat’a yerleşti.
Abdülmecîd Şirvânî, asîl, cömert, affedici, mazeretleri kabûl edici, sohbetleri tatlı, halîm, selîm, merhametli idi. Mevlânâ Abdülmecîd, kendine has bir üslûp ile, çok güzel va’z ve nasihat ederdi. Minberlerde ve kürsilerde, kalabalık cemâate, tasavvuf ve ibâdetle alâkalı mes’eleleri anlatırdı. Anlattıklarını, âlim, fâzıl ve tahsili olmayanların hepsi anlardı. Herkes onun va’z ve nasihatlerinden, öğrenmeği istediği bilgileri öğrenir, öyle ayrılırdı. Ramazân-ı şerîf ayında devamlı Mesnevî’den anlatırdı. Öyle tatlı Kur’ân-ı kerîm okurdu ki, yerdeki vahşi hayvanlar ve gökteki uçan kuşlar, onun okuduğu Kur’ân-ı kerîmi dinlemek için etrâfına toplanırlardı.
Mevlânâ Abdülmecîd, başlangıçtaki hâllerini Kara Şems’e şöyle anlattı: önceleri Şirvan bölgesinin Şumâhî denilen kasabasında ders vermekle meşgûl idim. Talebelere birşeyler anlatmak husûsunda çok gayret sarfediyordum. Zâhirî ilimlere olan rağbetim ve onları öğrenme husûsundaki şevkim öyle artmış idi ki, gecelerimin çoğunu kitaptan mütâlâa ve okumakla geçirirdim. Bir mübârek gecede, mütâlâa ettiğim kitap hareket edip şöyle konuştu: Ey Abdülmecîd! Ben senin Rabbin miyim ki, gece-gündüz bana bakıyorsun? Var git, bu bağlılığını Rabbine yap. Bu bağlılığı Rabbine yapman daha münâsiptir. Kitaptan bu sesi duyunca, derhal kitabı bir kenara koydum. Dağlara doğru gittim. Oralarda bir mağara buldum. O mağarada, tam dört sene gece-gündüz Allahü teâlâyı zikr ile meşgûl oldum. Bu esnada bana kerâmetler ihsân edildi. Abdest almak için dışarı çıktığım zaman, yırtıcı ve vahşî hayvanlar bana saldırmaz ve benden kaçmazlardı. Hattâ bana yaklaşırlar, abdest aldıktan sonra biriken suları içerlerdi. Ba’zı yerlerde uçardım. Bir ânda bir vadiden diğer vadiye geçerdim. Bu hâlleri, asıl maksad zannedip böyle kemâle erileceğini düşünüyordum. Bu sebepten, tasavvuf yoluna girmek istiyene bir mürşidin lâzım olmadığı şeklinde yanlış bir düşünce içerisinde idim.
Ben bu hâl içerisinde iken, Şirvan mıntıkasının mürşid-i kâmili Şehkubâd hazretleri de, talebeleri ile beraber bulunduğum mağaranın yakınındaki nehrin kenarına gelip yerleşmişler, ibâdet ve zikirle meşgûl oluyorlardı. Onların zikrettiklerini görüp, kalbimde onlarla beraber zikretmek düşüncesi hâsıl olunca, şeytan kalbime vesvese vererek; Tâbi oldukları şeyh ümmîdir. Ona tâbi olanların çoğu da câhil kimselerdir. Bunlar arasına karışmaktansa, kendi başına oturup riyâzet ve nefs muhâsebesi yapmak, vahşî ve yırtıcı hayvanlarla yakınlık kurmak daha iyidir dedi. Fakat bu sırada Allahü teâlânın tevfîki ve inâyeti yardıma yetişti ve kendi nefsime: Zâhirleri ile İslâmın emir ve yasaklarını yerine getirmeye çalışan, gece-gündüz Allahü teâlâyı zikir ile geçiren şu insanlar hakkında sû-i zanda bulunmak yakışmaz. Hele onların hâllerini bir gör. Mü’min olan, insanların hâllerini ve hareketlerini görmeden karar vermez diyerek, onlara yakın bir yere gizlendim. Hâllerini ve hareketlerini, ne yaptıklarını iyice gördüğüm zaman, kalbimden önceki tereddüt ve şüphelerin hepsi gitti. Sonra yanlarına varıp, bir kenara oturdum. Mu’tad zikirleri bittikten sora, Kelime-i tevhîd söylemeye başladılar. Ben de elimde olmadan Kelime-i tevhîd söylemeye başladım. Ansızın bende vecd hâli meydana geldi, düşüp bayıldım. O zaman talebeleri, beni Şehkubâd hazretlerinin huzûruna götürmüşler. Biraz sonra kendime gelip gözümü açınca, başımın Şehkubâd hazretlerinin dizinde olduğunu gördüm. Derhâl Mevlânâ Şehkubâd’ın elini öptüm. Beni talebeliğe kabûl etmesini rica ettim. O beni talebeliğe kabûl edince, emrettiği şekilde hareket etmeğe başladım. Ondan sonra benden; önceki keşf ve kerâmetler kayboldu, içimde öyle bir ilim hâsıl oldu ki, o mağarada yalnız başıma mücâhede etmekle çok hatâlı bir yolda olduğumu anladım. Şehkubâd hazretleri, bir ânda beni içerisinde bulunduğum o karanlık durumdan çıkarıp, himmetleri ile kalbimi temizledi. Eğer hocam Mevlânâ Şehkubâd’ın sohbetleri ile şereflenmeseydim, Allahü teâlâ korusun çok aşağı derecelerde kalacaktım.
Şöyle anlatılır: Birisi, insanlık îcâbı, Abdülmecîd Şirvânî hazretlerine muhalefette bulunmak sûretiyle, onun kalbini kırmıştı. O şahıs, akrabasını ziyâret behânesiyle birkaç gün Mevlânâ Abdülmecîd’in meclisinde bulunmadı. Bu zât, bu arada kendini yokladı, kendisinde ilâhî feyz ve bereketlerden hiçbir şey kalmadığını gördü. O gece bir rü’yâ gördü. Rü’yâsında tamamen som altın dolu bir hazîneye rastladı. Hazînenin bulunduğu yere girdi. O sırada birisi, ona; Bu hazîne senin iken, niçin, parasız pulsuz geziyorsun? dedi. O da ona; Evet öyle, fakat böyle basılmamış altınlarla pazara çıksam, belki bana onlarla bir şey vermezler. Hattâ, sen bunu nereden aldın diye, beni yakalıyabilirler. Bunları, sikkehâneye götürüp sikke vurdurmam gerekir dedi. Uyanınca, Sikkehânenin Mevlânâ Abdülmecîd’in dergâhı olduğunu anladı. Mevlânâ Abdülmecîd’den özür dilemek için yola çıktı. Tokat’a varınca, doğru onun bulunduğu mescide gitti. Mevlânâ Abdülmecîd, o sırada talebelerine ders veriyordu. O şahıs bir köşeye gizlenip, onu dinlemeye başladı. Bu sırada Mevlânâ Muhammed, o şahsın bulunduğu yöne doğru dönüp; Bir hazîne altına sahip olduğunu kabûl edelim. Madem ki sikkesi yoktur, kendine güveniyorsan, sultânın çarşısına bir götür de gör, başına ne belâlar gelir bakalım diyerek, o şahsın rü’yâsının ta’birini yapmış oldu. O şahıs hemen kalkıp, Mevlânâ Abdülmecîd’in ellerini öptü ve af diledi. Mevlânâ Abdülmecîd de onu affetti.
972 (m. 1564) senesinde, Tokat’ta şiddetli bir tâ’ûn salgını başlamıştı. Hergün çok sayıda insan vefât ediyordu. Fakat Abdülmecîd Şırvânî’ye bağlı olanların hiçbirine bu hastalık bulaşmıyordu. Tâ’ûn salgını, gün geçtikçe daha da artıyordu. Bunun üzerine şehir halkı; Şeyh hazretlerinden duâ istiyelim. İnşâAllahü teâlâ tâ’ûn salgını onun hayır duâları ile durur dediler. Şehrin ileri gelenlerinden meydana gelen kalabalık bir cemâat, durumu Mevlânâ Abdülmecîd’e arzettiler. Bunun üzerine Mevlânâ Abdülmecîd şöyle duâ buyurdu: İlâhî! Bu musibet bulutunu, kerem ve ihsân rüzgârınla def eyle. O ânda Allahü teâlânın izni ile tâ’ûn salgını durdu. O günden sonra, otuz sene Tokat şehrine tâ’ûn hastalığı isâbet etmedi. Tâ’ûn yüzünden Tokat halkı orayı terk etmeye karar vermiş iken, Mevlânâ Abdülmecîd’in duâsının bereketi ile, memleketlerini terk edip gurbette birçok eziyet ve sıkıntılarla karşılaşmaktan kurtuldular. Mevlânâ Abdülmecîd’in bu kerâmetini gören Tokat halkı, daha çok ibâdet etmeye başladılar. Ona olan muhabbet ve sevgileri arttı. Kırk-elli gün süren tâ’ûn salgınında, hastalıktan binlerce kimse vefât etmişti.


Yorum: Abdülmecîd Şirvânî hayatı hakkında bilgi

Kayıtsız Üye
Biz ziyaret etmek istiyoz abdulmecid sirvani hazretlerini kendimiz ve cocuklarimiz için hala onun soyunu surturen varmi


şeyhi şirvani hazretleri tokat, Abdulmecid Sirvani hz.hakkinda

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();