Ömer bin Hattab’ın Kudüs ile ilgili vermiş olduğu ferman

Ömer bin Hattab’ın Kudüs ile ilgili vermiş olduğu ferman

Mehmet5
1) Allah’a hamd olsun ki, bizi İslam ile aziz kıldı; iman ile şerflendirdi; peygamberi Muhammed ile bize rahmet eyledi; bizi dalaletten hidayete götürdü; aramızdaki dağınıklıktan sonra bizi bir araya getirdi ve kablerimizi birleştirdi; düşmanlarımıza karşı zafer verdi; bize bu beldeleri nasip etti; bizi birbirini seven kardeşler haline getirdi. Ey Allah’ın kulları! Bu nimetlere karşı Allah’a hamd ediniz.

2) Bu Ömer bin Hattab’ın Kudüs-i Şerif’deki Tur-i Zeytun’da millet-i İseviyenin şerefli patriği Safranbos’a verdiği ve bütün re’aya ile papaz ve patrikleri içine alacak şekilde tanzim olunan yazılı ahidnamesidir.

3) Bütün papazlar nerede ve hangi şartlarda olurlarsa olsunlar, biz Müslümanlardan emana sahiptirler. Bütün gayr-i müslimler, zimmet akdinin hükümlerine riayet ettikleri müddetçe, emanları geçerlidir. Biz müminler ve bizden sonra gelecek olanlar, onları korumakla mükellefiz. İtaat ve bağlılıkları devam ettikçe de bu devam edecektir.

4) Verilen bu koruma ve eman sözü kendileri için geçerli olduğu kadar, kiliseleri, manastırları dışarıda ve içeride bulunan bütün ziyaret mahalli olan mukaddes mekanları için geçerlidir.

5) Bu mukaddes mekanlar şunlardır: Kamame Kilisesi; Hz. İsa’nın doğum yeri olan Beytüllahim’deki Büyük Kilise; Kıbleye, kuzeye ve batıya açılan üç kapılı mağara.

6) Kudüs’te bulunan Hristiyanların dışındaki Hristiyan cemaatleri, yani Habeş Hristiyanları, Avrupa’dan ziyaret için gelenler, Kıbtiler, Süryaniler, Ermeniler, Yakubiler, Maruniler ve benzeri taifeler, tamamen adı geçen Patrik’e tabidirler; Patrik bunlara takdim olunur.

7) Zira bu sayılan patrik ve papazlara, Hz. Peygamber mübarek mührü ile eman vermiş ve korunmalarını istemiştir. Biz müminler de, onlara iyi davranan Peygamber hürmetine onlara iyi davranacağız.

8) Bu patrik ve papazlar, cizye ve benzeri mükellefiyetlerden, denizde ve karada muaf olacaklar; bunların Kamame Kilisesine ve diğer mukaddes mekanlara girişlerinden dolayı kendilerinden bir şey alınmayacak. Ancak Hristiyanların elindeki Kamame Kilisesine gelen ziyaretçiler, Patrik olana 1 1/3 dirhem vereceklerdir.

9) Bütün müminler, erkek olsun kadın olsun, sultan, hakim veya vali olsun, zengin olsun fakir olsun, mutlaka bu emirlerimizi koruyacaklardır.

10) Hristiyan reislerine bu mersum (ferman) sahabe-i kiramdan Abdullah, Osman bin Affan, Sa’d bin Zeyd, Abdurrahman bin Avf ve diğer sahabe kardeşlerimizin huzurunda verilmiştir.

11) Bu yazılı fermanda açıkladığımız emirler korunsun, riayet edilsin ve ellerinde kalsın.

12) Müminlerden kim bu fermanımızı okur da şimdi veya kıyamete kadar, ona muhalefet ederse, Allah’ın ahdini bozmuş ve Habibine isyan etmiş olur.


Cevap: Ömer bin Hattab’ın Kudüs ile ilgili vermiş olduğu ferman

Mehmet5
1- BÜTÜN DİNLERİN BAŞŞEHRİ: KUDÜS

Müslümanların dilinde Kudüs, günümüz dünyasında Jerusalem, Arapların lisanında El-Beyt’ül-Mukaddes, eski ismiyle İliya ve İbranice’de ise Yirusalem veya Oruşelem denilen şehir, bugün dünyanın gözlerini ve meraklarını kendine çevirmiş bulunmaktadır. 450 yıl kadar Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altında, bütün din mensuplarının huzur içinde yaşadıkları Kudüs Şehrini, Osmanlı kaynaklarının verdikleri bilgiler ışığında kısaca tanıyalım:

Akdeniz’e 62 km ve Lut Denizine 38 km mesafede bulunan Kudüs, dağlık ve yüksek bir mahalde yerleşmiştir. Osmanlı zamanında 13 m yükseklikte ve 1 m kalınlıktaki surla çevrilidir. İkisi kapalı olmak üzere yedi kapısı ve üç büyük caddesi vardır. Kudüs’ün Osmanlı devrinde dört büyük mahallesi bulunmaktadır. Kuzeydoğusunda İslam Mahallesi bulunmaktadır ki, hükümet konağı, Mescid-i Aksa ve Sahra-i Mukaddese burada yer almaktadır. Kuzeybatısında Hristiyan Mahallesi bulunmaktadır ki, burada Kamame tabir olunan Hristiyanların inancına göre, Hz. İsa’nın merkadini içinde bulundura Büyük Kilise ile Hristiyan Cemaatlere mahsus çok sayıda ma’bedler ve manastırlar bulunmaktadır. Surun dışında ise, Ruslara ve diğer cemaatlere ait hususi binalar ve daireler bulunmaktadır ki, bu da ayrı bir mahalle teşkil etmiştir. Kudüs’ün Güneybatısında Ermeni Mahallesi ve Güneydoğusunda ise Yahudi Mahallesi bulunmaktadır. Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında 43.000’e yakın nüfüsü bulunmaktadır ve bunun yarısı müslüman ve Arap, üçte biri Yahudi ve geriye kalanı değişik milletlere mensup Hristiyanlardan ibarettir.

Kudüs, gerek müslümanlar ve gerekse İseviler ve Museviler için mkaddes bir belde olduğundan dolayı, her dönemde olduğu gibi, Osmanlı devrinde de, dünyanın her tarafından ziyaretçilerin hücumuna maruz kalmış ve sadece ziyaretçilerden alınan şehre giriş bedeli ve bunlardan elde edilen turizm gelirleri ile ekonomik hayatını sürdürmüştür.

Kudüs’ün kimler tarafından ve ne zaman inşa edildiği tam olarak bilinmemekle birlikte, eskiden beri İsrailoğullarının Salim Şehrinin aynısı olduğu ifade edilmektedir. Ken’aniler buraları zabt edip şehrin üst tarafında yer alan Sahyun Tepesinde Yabus ismiyle bir kasaba teşkil ettikleri bilinmektedir. Hz. Davud MÖ 1049’da saltanatı elde edince, Ken’aniler Yabus’dan ihrac etmişler ve buraya sur yapmışlardır. Hz. Süleyman asıl Beyt-i Mukaddes denilen meşhur mabedi ve kendine has bir Saray’ı inşa ederek Kudüs’ü büyütmüştür. Artık şehre Mukaddes manasında Kadişe denmiştir. Asuriler Filistine hakim olduklarında Beyt-i Mukaddes’i tahrip etmişlerse de, sonradan tamir olunmuştur. Büyük İskender’in İsrailoğullarına önemli imtiyazlar verdiği de bilinmektedir. Miladi 70 yılında Kudüs’ün Romalılar tarafından tamamen tahrip edilmesiyle, Kudüs’teki Yahudi hakimiyeti sona ermiştir. Artık Bizans İmparatorları İliya adı ile şehri ve içindeki mabedleri Hristiyanlık namına imara başlamışlardır.

Hicri 16. yılda Hz Ömer tarafından feth edilen Kudüs, bütün dinlere hürmet gösterilmekle beraber, tam bir İslam Şehri haline getirilmiştir. Eski Ma’bed’in yerine Mescid-i Aksa’nın yeri ve mihrabı bizzat Hz. Ömer tarafından tesbit ve tayin olunmuştur. Sonra da Emevi Halifesi Abdülmelik bir Mervan tarafından şimdiki büyük mescid inşa olunmuştur. Haçlı orduları Kudüs’ü işgal ettiklerinde Mescid-i Aksa’yı Kiliseye çevirmişler ise de, miladi 1187 yılında Kudüs Selahhaddin-i Eyyubi eliyle yeniden müslümanların hakimiyeti girmiştir. Kudüs’ü çevreleyen Sur’un temeli, Haçlılar tarafından atılmış ise de, tamamlanması ve nizamı Kanuni Sultan Süleyman tarafından yapılmıştır. Osmanlı Devleti zamanında uzun yıllar Şam Eyaletine bağlı Sancak Merkezi olarak idare edilen Kudüs, son zamanlarda Müstakil Kudüs Mutasarrıflığı haline getirilmiştir.


Cevap: Ömer bin Hattab’ın Kudüs ile ilgili vermiş olduğu ferman

Mehmet5
2- MÜSLÜMANLAR GAYR-İ MÜSLİMLERE NASIL DAVRANDI?

Diğer müslüman devletler gibi, Osmanlı Devleti de, her meselede olduğu gibi, müslümanlara ait topraklarda yaşayan gayr-i müslimler hususun-da da "Şer-i Şerif" dedikleri hukukun çizdiği sınırlar çerçevesinde hareket etmişlerdir. Osmanlı Devleti, "şer’-i şerif" dediği İslâm hukukuna göre, müslümanlarla sulh yapan ve İslâm Devleti’-nin hâkimiyetini kabul eden gayr-i müslimlere "zimmî" adı ve-rilir. Renk, dil ve ırk farkı gözetilmeksizin hepsine aynı şekilde ve "şer-i şerif" ne diyorsa öyle muamele yapılır. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’u kılıç zoruyla fethettiği halde, sırf sulh yo-lunun burada yaşayan gayr-i müslimlere daha yararlı olmasından dolayı, araya giren papaz ve hahamların arzusuyla, İs-tanbul’u sanki sulh yoluyla fethetmiş gibi kolaylıklar göstermiştir. Osmanlı hukukunun mimarı olan Ebussuud Efendi, İstan-bul’daki kilise ve havraların devamını bu ince anlayış ve lütuflu muameleyle açıklamaktadır. Aynı şey Rumeli, Mısır, Filistin ve benzeri ülkeler için de söz konusudur.

Müslümanlara ait topraklarda yaşayan zimmilerin, onlar-dan farklı olduğu yönleri elbette vardır. Ancak bu farklılık, din ayrılığından doğan bir farklılıktır. Meselâ, müslümanlar bir iba-det çeşidi olan zekâtla mükellef oldukları halde, gayr-i müslimler mükellef değillerdir. Onlar güç ve kazançlarına göre değişen, senede bir defa adam başına "cizye" denilen bir vergi verirler. Fakirler, işsizler, din adamları, yaşlılar ve hastalar bu vergiden muaftırlar. Gayr-i müslimler cihad yani askerlik yapmak mec-buriyetinde değillerdir. Aile hukuku, miras hukuku ve dinleri-nin gereği olan diğer hukukî mevzularda, kendi inandıkları hu-kukî hükümler uygulanır. Gayr-i müslimler, Arabistan’a seya-hat edebilirler, ancak zaruret olmadıkça Mescid-i Haram’a gi-remezler. Kılık kıyafet konusunda gayr-i müslimler, müslüman-ları taklid edemezler. Bütün bunların yanında, gayr-i müs-limlerin de can, mal, namus ve şerefleri müslümanlarınki gibi dokunulmazdır. Muhtaç gayr-i müslimler, sosyal haklar-dan aynen yararlanırlar. Bazı istisnaların dışında, devlet hiz-metini ifa ederler; mezarları ve ölüleri hürmet görür. Bütün hu-kukî davalarda, gayr-i müslim ile müslüman arasında fark yok-tur. Bu dediklerimize, İstanbul’daki kiliseler, havralar, mezar-lar; arşivlerdeki belgeler ve Yorgi’ye karşı Ahmed’i, Dimitri’ye karşı Osman’ı mahkûm eden mahkeme kararları, en büyük de-lillerdir[2].

Bu son nokta üzerinde ayrıntılı olarak duracak ve şunları müzakere edeceğiz.

1- Hz. Ömer’in, buna dayanarak verilen Selahaddin-i Eyyubi’nin; bunları esas alarak Kudüs’teki Hristiyanların haklarını düzenleyen Fatih Sultan Mehmed’in, Kudüs’ün Osmanlı Hakimiyeti altına sokan Yavuz Sultan Selim’in ve nihayet bunları takip eden Osmanlı Padişahlarının verdikleri imtiyaz fermanlarının önemli olanlarını zikredeceğiz.

2- Bu imtiyaz fermanları ışığında Müslümanlara, Hristiyanlara ve Yahudilere ait olan mukaddes mekanları ve statüleri incelenecek.

3- Günümüz şartları içerisinde Kudüs’e nasıl bir çözüm bulunabilir? Osmanlı Modeli adı altında bazı teklifler sunulacak.


Cevap: Ömer bin Hattab’ın Kudüs ile ilgili vermiş olduğu ferman

Mehmet5
I- HZ. ÖMER’İN KUDÜS’Ü FETH ETTİĞİNDE GAYR-İ MÜSLİMLERE VERDİĞİ İMTİYAZ FERMANI

Önce şunu belirtelim. Osmanlıların "şer’-i şerif" dediği İslâm hukukuna göre, Müslümanların hâkimiyeti altında bulu-nan topraklarda, tercih edilen görüşe göre, köylerde ve şehir-lerde, yeniden kilise, havra veya Mecusilerin ateş evi yapılma-sına müsaade edilmez. Ancak eskiden var olanların devamına ve yıkılanların yeniden eski haliyle inşasına müsaade edilir.

Bu görüş doğrultusunda hicretin 15. yılında Hz. Ömer Kudüs’ü sulh yoluyla fethettiğinde, aynı hakları bütün gayr-i müslimle-re tanımıştır. Bunu yazılı bir belgeyle te’yit de eylemiştir[3].

Müslümanlardan Kudüs’ü sulh yoluyla ilk fetheden Hz. Ömer’dir. Ebu Ubeydet’üb’nül-Cerrah kumandasındaki İslam orduları, ehl-i İliya tabir edilen Kudüs ahalisine ‘Ya müslüman olacaksınız, ya da müslüman ülkenin vatandaşlığını kabul edeceksiniz’ deyince, uzun müzakerelerden sonra, yerli halkın isteği üzerine Hz. Ömer, Hz. Ali’yi de yanına alarak Kudüs’ü teslim almaya gelmiştir. Patrik’den kendisini Sahratullah tabir olunan Mescid-i Davud’a ve Süleyman Mescidi’ne yani Mescid-i Aksa’ya götürmesini arzu etmişse de, Kamame Kilisesi ve Sahyun Kilisesi gösterilmesi üzerine, buraların Hz. Pyegamber’in tavsifine uymadığı belirtilerek eski mabedin yani Mescid-i Aksa’nın yeri ve mihrabı bizzat Hz. Ömer tarafından tayin olunmuştur. Kur’an’ın da işaret ettiği ve müslümanlar katında üçüncü mukaddes cami olan bu mekanda Cuma Namazını kıldıktan sonra, biri bütün Kudüs’lülere ve biri de sadece Hristiyanlara ait olmak üzere iki ferman vermiştir. Bunlardan bizi asıl ilgilendiren Hristiyanların din ve vicdan hürriyetini temin eden fermandır. Biz her ikisini de zikredeceğiz:

1) Hz. Ömer’in genel olarak Kudüs ahalisine verdiği sulh andlaşması şöyledir:

‘Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

a) Bu sözleşme, Müminlerin emiri ve Allah’ın kulu Ömer tarafından İliya halkına verilen bir emandır.

b) Onların canlarına, mallarına, kiliselerine, haçlarına, yerleşik ve göçebe olan bütün fertelerine verilen bir teminattır.

c) Kiliseleri mesken yapılmayacak ve yıkılmayacak ve kısmen dahi olsa işgal edilmeyecektir. İçindeki kutsal eşyaya dokunulmayacaktır.

d) Mallarına el sürülmeyecektir.

e) Kimse dini inançlarından dolayı zorlanmayacak, kendilerine asla zarar gelmeyecek ve yurtlarına Yahudiler iskan olunmayacaktır.

f) Buna karşılık onlar da cizye vereceklerdir.

g) Bunlardan kim yurdunu terk etmek isterse, gideceği yere kadar mal ve can emniyeti sağlanacaktır. Yurdunda kalmak isteyenler ise, güvende olacaklardır ve cizye vereceklerdir. İsteyen Rumlar’la gidecek ve isteyen de toprağına dönecektir.

h) Hasat elde edinceye kadar onlardan bir şey istenmeyecektir.

i) Bu, Allah’ın Resülünün, halifelerin ve mü’minlerin Kudüs halkına verdiği güvenlik ahdidir. Cizye ödedikleri müddetçe geçerlidir.

ŞAHİTLER:

Halid bin Velid, Amr bin As, Abdurrahman bin Avf ve Mu’aviye bin Ebi Süfyan'[4]

2) Hz. Ömer’in Kufi hattı ile kaleme aldığı ve Kudüs’teki gayr-i müslimlerin hak ve hürriyetlerini özellikle zikrettiği ve sonradan Osmanlı Sultanlarına ilham kaynağı olan fermanı ise, aslı Osmanlı Arşivlerindedir. Zamanında Fatih Sultan Mehmed’in huzuruna getirilen bu fermandan bir nüsha Fatih Mehmed zamanında istinsah edilmiştir. Biz bu istinsah edilen Hz. Ömer’e ait fermanın orijinalini de neşredeğiz. Bu fermanın 20 Rebiülevvel 15 H’de kaleme alındığı açıkça belirtilmektedir. Bu fermandaki şahitler farklıdır.


Mehmet5
Hz. Ömer bin Hattab’ın Mersumunun Sureti

‘1) Allah’a hamd olsun ki, bizi İslam ile aziz kıldı; iman ile şerflendirdi; peygamberi Muhammed ile bize rahmet eyledi; bizi dalaletten hidayete götürdü; aramızdaki dağınıklıktan sonra bizi bir araya getirdi ve kablerimizi birleştirdi; düşmanlarımıza karşı zafer verdi; bize bu beldeleri nasip etti; bizi birbirini seven kardeşler haline getirdi. Ey Allah’ın kulları! Bu nimetlere karşı Allah’a hamd ediniz.

2) Bu Ömer bin Hattab’ın Kudüs-i Şerif’deki Tur-i Zeytun’da millet-i İseviyenin şerefli patriği Safranbos’a verdiği ve bütün re’aya ile papaz ve patrikleri içine alacak şekilde tanzim olunan yazılı ahidnamesidir.

3) Bütün papazlar nerede ve hangi şartlarda olurlarsa oldunlar, biz müslümanlardan emana sahiptirler. Bütün gayr-i müslimler, zimmet akdinin hükümlerine riayet ettikleri müddetçe, emanları geçerlidir. Biz müminler ve bizden sonra gelecek olanlar, onları korumakla mükellefiz. İtaat ve bağlılıkları devam ettikçe de bu devam edecektir.

4) Verilen bu kroma ve eman sözü kendileri için geçerli olduğu kadar, kiliseleri, manastırları dışarıda ve içeride bulunan bütü ziyaret mahalli olan mukaddes mekanları için geçerlidir.

5) Bu mukaddes mekanlar şunlardır: Kamame Kilisesi; Hz. İsa’nın doğum yeri olan Beytüllahm’deki Büyük Kilise; Kıbleye, kuzeye ve batıya açılan üç kapılı mağara.

6) Kudüs’te bulunan Hristiyanların dışındaki Hristiyan cemaatleri, yani Habeş Hristiyanları, Avrupa’dan ziyaret için gelenler, Kıbtiler, Süryaniler, Ermeniler, Yakubiler, Maruniler ve benzeri taifeler, tamamen adı geçen Patrik’e tabidirler; Patrik bunlara takdim olunur.

7) Zira bu sayılan patrik ve papazlara, Hz. Peygamber mübarek mührü ile eman vermiş ve korunmalarını istemiştir. Biz müminler de, onlara iyi davranan Peygamber hürmetine onlara iyi davranacağız.

8) Bu patrik ve papazlar, cizye ve benzeri mükellefiyetlerden, denizde ve karada muaf olacaklar; bunların Kamame Kilisesine ve diğer mukaddes mekanlara girişlerinden dolayı kendilerinden bir şey alınmayacak. Ancak Hristiyanların elindeki Kamame Kilisesine gelen ziyaretçiler, Patrik olana 1 1/3 dirhem vereceklerdir.

9) Bütün müminler, erkek olsun kadın olsun, sultan, hakim veya vali olsun, zengin olsun fakir olsun, mutlaka bu emirlerimizi koruyacaklardır.

10) Hristiyan reislerine bu mersum (ferman) sahabe-i kiramdan Abdullah, Osman bin Affan, Sa’d bin Zeyd, Abdurrahman bin Avf ve diğer sahabe kardeşlerimizin huzurunda verilmiştir.

11) Bu yazılı fermanda açıkladığımız emirler korunsun, riayet edilsin ve ellerinde kalsın.

20 Rebiül-Evvel 15 H.

12) Müminlerden kim bu fermanımızı okur da şimdi veya kıyamete kadar, ona muhalefet ederse, Allah’ın ahdini bozmuş ve Habibine isyan etmiş olur.’

Fermanın metninden de anlaşılacağı üzere, fermanın hükümleri, yine Hz. Peygamber’in hadislerine dayanmaktadır.

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();