Son anda iman etmek insanı imansız gitmekten kurtarır mı?

Son anda iman etmek insanı imansız gitmekten kurtarır mı?

asker1
Sevgili kardeşlerim son an d a iman etmek insanı imansız gitmekten kurtarır mı? Yani hayatı boyunca imansız inançsız olan birisi son anda ölüm nefesi verirken kelime i şahadet getirse ve iman etse kabul olunur mu? imansız gitmekten kurtulur mu? bu cevaba atıfta bulunulacak kesin ayet ve deliller nelerdir?


Cevap: Son anda iman etmek insanı imansız gitmekten kurtarır mı?

Ercan
Efendimiz (sav) insanları ikaz etmiş, yaşadıkları hayata dikkat çekmiş ve buyurmuş ki:
– Bir ömrü nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle de dirilirsiniz!

Öyle ise, imanla yaşayın ki imanla ölesiniz. İmanla ölün ki imanla dirilesiniz. Mahşerde de imanlılara verilecek mükâfatlara layık olasınız.


Cevap: Son anda iman etmek insanı imansız gitmekten kurtarır mı?

HAMMADUN
Son nefese kadar tövbe kapısı açık insanoğlu için. Yeterki insan, gerçek perdesi inmeden önce Rab’bini ve Rasul(S.A.V.)’ünü bir hakkın imanen tasdik eylesin.

Gerçek perdesi indikten sonra, bizde iman edenlerdeniz demek, o perde inmeden önce iman ediyoruz demek gibi değildir.

Rab’bim Cümlemizi o gerçek perdesi inmeden önce Kendisine ve Peygamberi(S.A.V.)’me imanen itaatte olanlardan eylesin amin.

Rab’bim Cümlemizden Razı Olsun. Amin.


Cevap: Son anda iman etmek insanı imansız gitmekten kurtarır mı?

asker1
cevaplarınızdan dolayı Allah razı olsun ancak şöyle ki; eğer kabul olunuyorsa neden firavun un tövbesi ve imanı fayda olmadı… ayrıca tam bilmemekle beraber hatırladığımca şöyle bir ayet var kuranda: "ömrü zulümle geçenlerin son anda pişmanlıkları fayda etmeyecektir"


تقاضا
Efendimiz (sav) insanları ikaz etmiş, yaşadıkları hayata dikkat çekmiş ve buyurmuş ki:
– Bir ömrü nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz Nasıl ölürseniz öyle de dirilirsiniz!

Öyle ise, imanla yaşayın ki imanla ölesiniz İmanla ölün ki imanla dirilesiniz Mahşerde de imanlılara verilecek mükâfatlara layık olasınız.

Son anda nasıl öleceğimizi hiç birimiz bilemeyiz bu yüzden imanlı yaşayalım Allah inşAllah hepimizi imanlı öldürsün.


imamhatipli42
forumduasi.com/kuran-ogrenmek-isteyenler-icin-dokumanlar-videolar-programlar/168802-son-anda-tevbe-etmek-mumkun-mu-boyle-bir-kisi-affedilir-mi.htmlSon anda tevbe etmek mümkün mü? Böyle bir kişi affedilir mi?

Soru
:
Son nefeste kelime-i tevhidi getirerek ölen bir insan gerçekte cenneti hak etmiş midir? Bu, insanın ömrü boyunca İslam’a göre yaşamamasına rağmen mümkün mü? Bu kişi hayatı boyunca Allah’ın nizamı dışındaki sistemlere kulluk etmiş, kulluk ederken aracılar koymuş. Özellikle tarikatlarda çokça duyulan, "tekbirler getirerek rabbine kavuştu”, "öldükten sonra yüzüne bembeyaz bir nur indi, bu beyazlık onun ameliydi” gibi sözler söylenmekte. Şu ana kadar okuduğum bazı hadis kitaplarında böyle bir şeye rastlamadım. Sadece Peygamberimizin ölmekte olan bir Yahudi çocuğuna ve amcası Ebu Talib’e telkinde bulunmasını okudum. Bu olaylar delil olabilir mi?
forumduasi.com/kuran-ogrenmek-isteyenler-icin-dokumanlar-videolar-programlar/168802-son-anda-tevbe-etmek-mumkun-mu-boyle-bir-kisi-affedilir-mi.htmlSon anda tevbe etmek mümkün mü? Böyle bir kişi affedilir mi?
Cevap: Hem Yunus aleyhisselam hem de kavmi, ölümle yüz yüze gelmeden hatalarını anlamış, tevbe etmişlerdi. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Allah’ın kabul edeceği tevbe, cahilce kötülük işleyen, sonra vakit varken tevbe edenlerin tevbesidir. Allah işte bu gibilerin tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bilir, doğru karar verir. Yoksa kötülük işleyip duran, ölüm gelip çatınca da: "İşte ben şimdi tevbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi tevbe değildir. Onlar için acıklı bir azap hazırlamışızdır.” (Nisa 4/17-18)
Yunus aleyhisselamı balık yutmuştu ama o, karanlık bir yere girdiğini sanıyordu. Balığın yuttuğunu bilseydi ölmek üzere olduğunu anlar, son pişmanlığın fayda vermeyeceğini bilirdi. Çünkü bu, Allah’ın yukarıdaki ayette yer alan kanunudur. Ama o, nerede olduğunu bilmediği için tevbe ediyor, tesbihte bulunuyordu. Bunu şu ayetlerden öğreniyoruz:
"Balığın yuttuğu Yunus’u da an. Bir gün öfkelenmiş, başını alıp gitmişti. Dünyayı başına dar etmeyeceğimizi sanmıştı. Sonra karanlıklar içinden şöyle yakarmıştı: "Senden başka ilah yoktur. Senin kusurun yok, ben yanlış yaptım.” Onun yakarmasına karşılık verdik; onu üzüntü ve kederden kurtardık. İşte inananları böyle kurtarırız.” (Enbiya 21/87-88)
Nuh aleyhisselam da kurtulma ümidi varken, oğlunu tevbeye çağırmıştı. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Gemi, dağlar gibi dalgalar içinde onları çalkalıyordu. Nuh, bir kenarda duran oğluna seslendi: "Yavrucuğum! Bizimle birlikte bin, kâfirlerle beraber olma” dedi. "Bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur” diye karşılık verdi: Nuh ise: "İkram ettikleri bir yana, bugün Allah’ın bu işinden koruyacak biri yoktur” dedi. Aralarına dalga girdi, o da boğulanlara karıştı gitti.” (Hûd 11/42-43)
Firavun da tevbe etmiş ama tevbeyi, ölümle yüz yüze geldiği anda yaptığı için kabul edilmemişti. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"İsrail oğullarını denizden geçirdik, Firavun ve askerleri haksızca ve düşmanca onları takip ettiler. Firavun boğulmayla yüz yüze gelince dedi ki, "İsrail oğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım, artık ben ona teslim olanlardanım.” "Şimdi mi? Az öncesine kadar baş kaldırmış ve bozgunculardandın. Bugün senin cesedini bir tepeye atacağız ki, senden sonrakiler için belge olsun. İnsanların çoğu belgelerimizden gerçekten habersizdir.” (Yunus 10/90-92)
"Bunlar, kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin gelmesinden ya da Rabbinin birkaç işaretinin gelmesinden başka ne bekliyorlar? Rabbinin işaretleri gelince, o zamana kadar iman etmemiş veya imanlı olarak iyi iş yapmamış olanın o anki imanının faydası olmaz. De ki: "Bekleyin; biz de bekliyoruz.”(En’âm 6/158)
Firavun da tıpkı Yunus aleyhisselam gibi kendini kınamıştı. Ama Yunus aleyhisselam bunu, ölüm gelmeden önce, Firavun ise ölüp denizin dibini boyladıktan sonra yapmıştı. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Firavun’u ve ordularını yakaladık, denizin dibine attık. Bu sırada o, kendini kınıyordu.” (Zâriyat 51/40)
Kendini kınama, kâfir olarak ölen her ruhun yapacağı iştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Onlardan birine ölüm gelince der ki: «Rabbim! Beni geri çeviriniz. Belki terk ettiğim dünyada iyi bir iş yaparım. Hayır; bu onun söyleyip duracağı bir sözdür. Arkalarında yeniden dirilecekleri güne kadar bir engel (berzah) vardır.” (Mü’minun 23/99-100)
Peygamberimiz de şöyle buyurmuştur: "Allah kulunun tevbesini, can boğaza gelinceye kadar kabul eder.” (Tirmizi, Daavat 98; İbn Mace, Zühd 30; Ahmed b. Hanbel, 2/132, 153.)
Bahsettiğiniz şahıs, ölüm gelip çatmadan hatasını anlayıp tevbe etmişse onun tevbesi de kabul edilir.


hafsa021
şu anda hangi sure olduğunu bilmiyorum ama firavunun da son anda ettiği tevbeden bahsediliyor.buna yeis tevbesi deniyor.senin için bir yerdn alıntı yaptım.bak orda ne yazıyor:

BİSMİHİ TEALA

METİN
Yeis halindeki tevbenin kabulü hususunda ihtilaf edilmiştir. Muhtar kavle göre o kimsenin tevbesi makbul. imanı makbul değildir. Aralarındaki fark, Bezaziye ve diğer kitaplardadır.

Sıkılıp reddetmesin diye hastaya şehadet getirmesi emir edilmez.
Şehâdeti bir defa getirmesi kâfidir. Konuşmadıkça yanında tekrar tekrar şehadet getirilmez. Ta’ki son sözü Lâilâhe illAllah olsun.
Yanında yâsin ve ra’d surelerini okumak menduptur

İZAH
Yeis hali hayattan ümit kesme halidir. Bu kelime beis şeklinde de okunabilir.Bu taktirde şiddet ve ölümün dehşetleri mânâsına gelir.

Ben derim ki:

Bezzâziye’nin sonlarında şöyle denilmiştir:
«Bazıları yeis halindeki tevbenin makbul. imanın ise makbul olmadığını söylemiş; bir takımları imanı gibi tevbesinin de kabul edilmeyeceğini bildirmişlerdir.Çünkü ALLAH (Celle celalühü) tevbeyi ölüme kadar geciktiren, fâsik ve kâfirlerle küfür üzerine ölenleri, «Kötülükleri işleyip de öleceği vakit ben şimdi tevbe ettim diyenlerle, kâfir olarak ölenlere tevbe yoktur.» Ayeti kerimesinde müsavi tutmuştur.

Nitekim Keşşâf, Beyzâvi ve Kurtubî’de beyan olunmuştur.

Râzî’nin Tefsiri Kebîrinden şu satırlar vardır.

Muhakkık ulemaya göre ölümün yaklaşması tevbenin kabûlüne mâni değildir. Kabule mâni olan, dehşetleri görmesidir. Zira onları görünce hasta da ıztırârî bir ilim hasıl olur. Hanefîlerle Malikilerin. Şâfiîlerin. Mûtezilerin, Sünnîlerin ve Eş’arilerin sözü şudur ki, Yeis halindeki iman gibi yeis halindeki tevbe de kabul edilmez. Çünkü ikisinde de ihtiyar (benimseme) yoktur. Tevbenin rüknü bulunmadığı halde ruh bedenden ayrılır.

Tevbenin rüknü; o zamana kadar irtikâp ettiklerini ileride bir daha yapmamak için samimi olarak niyet etmektir.

Yeis tevbesinden, ölümün sebeplerini görüp yüzde yüz öleceğini anlamak kastedilirse, bu rükün onda tahakkuk etmez.

Nitekim ALLAH (Celle celalühü) bunu. «Azabımızı gözleriyle gördükten sonra iman etmeleri kendilerine bir fayda verecek değildir.» ayeti kerimesiyle haber vermiştir.

Bazı fetva kitaplarında yeis tevbesinin makbul olduğu bildirilmiştir.
Eğer yeisten bizim söylediğimiz kastedilirse, yine söylediklerimizle buna itiraz olunur, Ölümün yaklaşması mânâsı kastedilirse, buna diyeceğimiz yoktur. Lâkin zâhire bakılırsa yeis zamanı, dehşetleri görme zamanıdır.

Fetevâ kitaplarında yazılan yeis tevbesinin makbul olması, yeis halindeki imanın kabul edilmemesidir.

Çünkü kâfir ecnebidir; ALLAH’ı (Celle celalühü) bilmez. O iman ve irfana yeni başlayacaktır. Fâsık ise bilir. Onun hali bekâ halidir. Bekâ hali daha kolaydır.

Onun tevbesinin mutlak olarak kabulüne delil, şu ayeti kerimedir: «kullarından tevbeyi kabul eden odur!» ayeti kerimesinin mutlak olan ifadesidir. (Bu ayet kısaltılarak alınmıştır.)

Anlaşılıyor ki, son sözü tafsilatı tercih etmesidir. Bunu Şeyh Abdü’s-Selâm (rahmetullahi aleyh) Pederi Lâkkânî’nin (rahmetullahi aleyh) manzumesi şerhinde Maturidiye mezhebine nisbet etmiş ve «Eş’ariler gargara halinde ne tevbe kabul ederler ne de başka bir şey!
Nitekim Nevevî de (rahmetullahi aleyh) bunu söylemiştir.» demiştir.

Bedeü’l-Emâlî şerhinde meselâ Alıyyü’l Kari (rahmetullahi aleyh) ikinci kavli müdafaa etmiş; buna Rasulüllah’ın (SallAllahu aleyhi ve sellem)) <>hadisinin mutlak olan ibaresiyle istidlâl etmiştir. Hadisi, ebû Davud rivayet etmiştir.

Bu hadis mü’min ve kâfirin tevbelerine şâmildir. Aliyyü’l-Kari (rahmetullahi aleyh), bazı şarihlerin, «Tafsilâtı. Hanefilerden Buhara uleması ile Şafiîlerden Sübkî ve Bulkînî (rahmetullahi aleyhima) gibi bir cemaat tercih etmişlerdir.» sözüne itiraz etmiş, «Bu söz doğru farzedilirse delilinin meydana çıkmasına muhtaçtır.» demiştir. Hâsılı mesele zannîdir.

Ama yeis halindeki iman bilittifak makbul değildir. Bu hususta sözün tamamı inşAllah riddet bâbında gelecektir.

REDDÜL MUHTAR

alıntı


Dava Uğruna
Ölümden korkan ya da hasta yatağında olan bir kişi imsn etse kabul olir mu?


son nefeste iman etmek, son anda iman

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();