İnanmayanları İslam’a Nasıl Davet Edelim?
Kayıtsız Üye
İnanmayanları İslam’a Nasıl Davet Edelim?
Cevap: İnanmayanları İslam’a Nasıl Davet Edelim?
Ecrinim
Tebliğ yapılırken kullanılan üslup son derece önemlidir. Müslümanların Allah’ın Kuran’da tarif ettiği ılımlı, yumuşak, hoşgörülü, sakin ve sevecen üslubu özümsemesi gerekir. Müslümanlar olgunlukları, hoşgörüleri, itidal, tevazu ve sükunetleri ile tüm dünyaya örnek olmalı, insanları kendilerine ve dolayısıyla İslam ahlakına hayran bırakmalıdırlar.
Bir Müslümanın diğer insanlardan isteği, onların da Allah’a iman etmesi ve güzel ahlakla yaşamasıdır. Bu ise ancak Allah’ın o insanlara da hidayet vermesiyle mümkün olur. Bir kişi ne yaparsa yapsın, insanlara ne kadar gerçekleri anlatırsa anlatsın, kalpler Allah’ın elindedir.
Allah, "iman edenler hala anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu" ayetiyle, bu çok önemli gerçeği Müslümanlara hatırlatmaktadır. (Rad Suresi, 31) Aynı gerçeği vurgulayan bir diğer ayet şöyledir:Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin tümü, topluca iman ederdi. Öyleyse, onlar mü’min oluncaya kadar insanları sen mi zorlayacaksın? (Yunus Suresi, 99)
Bu nedenle bir Müslümanın görevi, sadece gerçekleri anlatmak, insanları bu gerçeklere davet etmektir. İnsanların bunu kabul edip etmemeleri, tamemen onların vicdanlarına kalmış bir meseledir. Allah bu gerçeği yine Kuran’da bildirmekte, "dinde zorlama olmadığını" (Bakara Suresi, 256) haber vermektedir. Dolayısıyla ne insanların iman edip Müslüman olmaları, ne de Müslüman olanların ibadetleri yerine getirmeleri veya günahtan sakınmaları için hiç bir zorlama yapılamaz. Sadece öğüt verilir. Tüm Müslümanların Allah’ın Kuran’da tarif ettiği ılımlı, yumuşak, hoşgörülü, sakin ve sevecen üslubu özümsemesi gerekir. Müslümanlar olgunlukları, hoşgörüleri, itidal, tevazu ve sükunetleri ile tüm dünyaya örnek olmalı, insanları kendilerine ve dolayısıyla İslam ahlakına hayran bırakmalıdırlar. Sadece bu alanlarda değil, bilim, kültür, sanat, estetik ve toplumsal düzen gibi alanlarda da büyük atılımlar ve güzel eserlerle hem İslam’ı en güzel şekliyle yaşamalı hem de dünyaya temsil etmelidirler. İslam’ı insanlara anlatmanın da, İslam’a karşı olan fikirlerle fikren mücadele etmenin de yolu bu saydığımız kavramlardan geçmektedir. Allah, "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir." (Nahl Suresi, 125) ayetiyle bir Müslümanın diğer insanlara karşı kullanacağı üslubun nasıl olması gerektiğini açıkça bildirmektedir.
1. Samimi ve içten olmakAllah müminleri samimiyetlerine göre değerlendirir. Bu nedenle de Kuran’da en çok üzerinde durulan konuların biri budur. Allah’a karşı tam ihlaslı olmak, mümini Allah’a yaklaştıran, kendisini geliştiren ve başarı kazanmasına vesile olan önemli bir vasıftır. Hidayeti Allah’ın vereceğini bilerek, dinin menfaatini gözeten bir tavır ve samimi, içten bir ruh hali ile tebliğin yapılması gerekir. Konuşurken de aynı şekilde içten, samimi bir üslup kullanmak tebliğ için önemli bir şarttır.
2. Sabırlı olmakİnsanın imanının sağlamlığını gösteren en önemli özelliklerden biri sabırdır. Mümin, her türlü engele, her türlü kötü şarta rağmen ölene kadar Allah’ın rızası için çalışır durur. Sabır budur ve ölüme kadar sürer. Kuran’da pek çok ayette sabrın önemi üzerinde durulur. Allah bir ayette şöyle buyurmaktadır:
Öyleyse sen sabret; şüphesiz Allah’ın vaadi haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe (veya gevşekliğe) sürüklemesinler. (Rum Suresi, 60)
Sabrın en çok gösterileceği alanlardan biri de tebliğdir. Mümin, karşısındaki kişide iman ışığını gördüğü sürece, ona karşı anlayışlı olmalı, ona bu tavırlarını düzeltmesi için zaman tanımalıdır. Dini tanımayan insanların yanlış hareket ve düşüncelerini, boş konuşmalarını ve sunulan güzellikler karşısındaki anlayışsızlıklarını sabır ve hoşgörü ile karşılamak durumundadır. Üstelik mümin bunu büyük bir zevkle yapar. Çünkü tek bir kişinin dahi İslam’a karşı kalbinin yumuşamasına vesile olmak çok büyük bir iştir.Mümin kişi yaptığı tebliğ yüzünden başka kişilerden ya da tüm bir kavimden tepki görebilir. Ama durmamalıdır, her türlü zorluğa, sonuçsuzluğa rağmen tebliği sürdürmelidir.Yeryüzünde 950 yıl yaşayan (Ankebut Suresi, 14) ve bu zamanın önemli bölümünü kavmine tebliğ yapmakla geçiren Hz. Nuh, bu konudaki sabrıyla en güzel örneklerden biridir. Hz. Nuh’un kavmine yaptığı tebliği anlatan sözlerini Allah Kuran’da şöyle haber verir:
Dedi ki: "Rabbim, gerçekten kavmimi gece ve gündüz davet edip-durdum." "Fakat davet etmem, bir kaçıştan başkasını arttırmadı." "Doğrusu ben, onları bağışlaman için her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.’ "Sonra onları açıktan açığa davet ettim." "Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim." "Bundan böyle" dedim. "Rabbinizden mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır. (Nuh Suresi, 5-10)
3. Hikmetli konuşmakKonuşmada hikmet, yani özlü, isabetli, ihtiyaca yönelik, ikna ve tatmin edici, etkileyici bir biçimde konuşmak, büyük bir sanattır. Allah, Kuran’da sevdiği kullarına özel bir hikmet verdiğini bildirir. Örneğin Hz. Davud için Allah "Onun mülkünü güçlendirmiştik, Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik" (Sad Suresi, 20) şeklinde buyurmaktadır. Bir diğer ayette ise Allah şöyle bildirmektedir:Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. (Bakara Suresi, 269)Tebliğ yapan müminin hikmetli konuşması çok önemlidir. Nitekim ayette Allah, "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır…" (Nahl Suresi, 125) emrini verir. Dolayısıyla mümin, hikmetli konuşabilmek için Allah’a dua etmeli, fiili dua olarak da mümkün olduğunca bu konu üzerinde düşünüp kendini ölçmelidir. Hikmetli bir tebliğin nasıl olması gerektiği ana hatlarıyla bellidir:
Tebliği yapan kişinin karşısındakinin ihtiyaçlarını tespit ettikten sonra, bunlara en güzel ve en etkileyici şekilde cevap vermesi gerekir. Allah’ın dinini anlatırken müminin gösterişli ve ağdalı üsluptan kaçınması gerekir. Bilgi göstermeye yönelik yapay bir çabaya girmeden, kişinin tam ihtiyaçlarına yönelik ve onun kalbini rahatlatacak, tatmin edici, netice verici, açık ve net bir üslupla, kısacası hikmetli bir biçimde konuşmak, tebliğ yapan müminin sahip olması gereken çok önemli bir özelliktir.
Hikmet, müminin Kuran ayetlerine olan hakimiyetiyle de doğru orantılıdır. Allah’ın ayette bildirdiği, "Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki, Biz (ona karşı) sana hakkı ve en güzel açıklama tarzını getirmiş olmayalım" (Furkan Suresi, 33) hükmüne göre, inkarcıların öne sürdüğü her türlü çarpık mantığın cevabı, Kuran’da vardır. Mümin, Kuran’ı çok iyi bilir, özümser ve karşılaştığı her olayı Kuran süzgecinden geçirerek yorumlarsa, karşı tarafın soru ve çarpık mantıklarına karşı en isabetli ve en hikmetli cevabı v
erebilir.
4. Güçlü, Asil ve Tevazulu Bir KarakterMümin, Allah’ın kendi ruhundan üflediği, kendisinden hoşnut olduğu ve yaratılmış tüm canlılara üstün kıldığı bir varlıktır. İnkarcılara karşı ise, onların fiziksel ve maddi güçleri ne kadar çok gibi gözükse de, "Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz" (Al-i İmran Suresi, 139) hükmünün sırrıyla kahhar bir üstünlüğe sahiptir. Bu üstünlük sürekli hissedilirse tavırlara da yansır ve kendisine tebliğ yapılan kişi de doğal olarak bu güçten etkilenir.Sadece Allah’a kulluk eden mümin, aynı zamanda Kuran’dan edindiği üstün bir karaktere ve peygamber ahlakına benzer bir ahlaka sahiptir. Hiçbir zaafı yoktur ve hedefi sadece Allah’ın rızasını kazanmaktır. İmanın ona verdiği olgunluk ve sahip olduğu büyük hedefler sayesinde hep büyük düşünür, küçük ve basit hareketlere tenezzül etmez, bu yüzden asil olur. Tebliğ yapan müminin bu asilliği sergilemesi, bununla birlikte kalender, cana yakın tavırları dini tanıyacak kişiyi olumlu yönde etkileyecektir.
islama nasıl davet edelim, birini islama davet etmek, islama nadıl devet edelim