Kürtçe kelimelerin yazılışları ve Türkçe anlamları nasıl?
Kayıtsız Üye
Kürtçe kelimelerin yazılışları ve Türkçe anlamları hakkında güzel örnekler paylaşabilir misiniz ?
Cevap: Kürtçe kelimelerin yazılışları ve Türkçe anlamları nasıl?
Desert Rose
Kürtçe’de sıkça kullanılan bazı kelimeler ve türkçe anlamları
1 ez ………. ben.
2 roj ……… gün, gündüz.
3 jiyan ….. yaşayış.
4 heval ….. eş, yandaşı, arkadaş, refakatçi.
5 delal …… sevgili, aziz.
6 te ………. 1.seni. 2.sana.
7 rojda ….. gün verdi.
8 ji ……….. den, dan.
9 tu ………. 1.sen. 2.hiç.
10 zilan …… sert rüzgar, fırtına.
11 min …….. ben, benim.
13 baran ….. yağış, yağmur.
14 ser ……… 1.baş, kelle. 2.üst.
15 welat ….. ülke, memleket, vatan, yurt.
16 be ………. olsun.
18 azad ……. özgür, hür.
19 kir ………. kısa kulaklı hayvan.
20 ker ……… 1.eşek. 2.sağır.
21 çiya …….. dağ.
22 hejar …… fakir, sefil, yoksul.
23 zozan ….. yayla.
24 gel ……… halk, cumhur.
25 hez …….. haz, sevgi.
26 pir ………. 1.çok, fazla. 2.köprü.
27 dil ………. gönül, kalp, yürek.
28 dar ……… 1.sonektir. veren, emreden, hükmeden anlamına gelir, fermandar (buyuran gibî). 2.meyve isimlerine göre ağaçları isimlendirir. 3.idam sehpası. 4.ağaç, odun.
29 baş ……… iyi, güzel, hoş.
30 nan …….. ekmek.
31 jin ………. kadın, zevce.
32 bir ………… nitelik eki. 1.ile 2.fiillerin emir hali ve gelecek zaman hallerini sağlar, dilek ve istek kiplerinde yardımcı olur, Türkçe’de e, a eki alan fiillerin yerine geçer, kelimelerin öneki olarak yeni kelimeler oluşturur.
33 zelal …… arı, duru, berrak, saydam.
34 şev …….. gece.
35 zer ……… sarı.
36 sor …….. 1.al, kırmızı. 2.kızarmış, kızışmış.
37 gule ……. mermi, kurşun.
38 here ……. git.
39 nabe …… olmaz.
40 şivan ….. çoban.
41 her …….. her.
42 berxwedan direnç, direniş, mukavemet, direnmek, dayanmak.
43 na ……… 1.hayır. 2.olumsuzluk öneki.
44 Amed ….. Diyarbakır.
45 agire …… frengi.
46 çav …….. göz.
47 ciwan ….. genç.
48 av ………. su.
49 bawer ….. inanan, güvenen.
50 agir …….. ateş.
51 şoreş …… devrim, ihtilâl.
52 xwe …….. kendi, kendisi.
53 ne ………. 1.değil. 2.ne.
54 ber ……… 1.en, ön, 2.döl, verim, mahsul, 3.meme, 4.taş.
55 em ……… biz.
56 me ……… biz.
57 jan ……… ağrı, sancı, sızı.
58 ev ………. bu.
59 şiyar …… ayık, uyanık.
60 li ……….. 1.-de, -da içinde. 2.isme a, e, ı, i halini verir.
61 yek ……. bir, tek.
62 rojing …. damda açılan havalandırma ve güneş ışınlarının içeri girmesi için delik.
63 xezal ….. ceylan.
64 gelek ….. bir hayli, çok, epey(ce).
65 çi ………. ne?
66 asmin …. ufuk.
67 adar …… Mart ayı.
68 ben ……. 1.ip. 2.çitlembik ağacı.
69 rojbaş … günaydın! iyi günler!
70 da ……… 1.önek olarak kelimeye alçaltıcı, indirici anlamını verir. 2.sıfat eki olarak, “de”,”da”, “den”, “dan” anlamını verir. 3.”dan” fiilinin dili geçmiş zamanı. 4.anne.
71 dotmam . amca kızı.
72 reş …….. kara, siyah.
73 mal ……. 1.mal, . 2.mesken.
74 nav ……. 1.ad, isim. 2.nam, san. 3.ara, vasat. 4.iç.
75 gul …….. gül.
76 kirin …… koymak, “jê” önekiyle (jêkirin) 1.fiil, eylem, yapmak, etmek. 2.kesmek, koparmak, “lê” önekiyle (lêkirin) üstüne dökmek, döktürmek.
77 berf ……. kar.
78 mircan … mercan.
79 çawa …… nasıl?
80 viyan …… istek, irade.
81 doz ……… 1.dava, iddia. 2.ülkü, mefkure. 3.tez.
82 zinar ……. kaya.
83 bir ……….. 1.bölüm. 2.koyun ve keçi sürüsü.
84 helbest … şiir.
85 merd …… mert.
86 se ……….. it, köpek.
87 kendal …. yamaç, yar.
88 diyar ……. 1.açık, belli, bariz, belirli. 2.ülke, memleket. 3.görünür.
89 we ………. siz, sizin.
90 ew ………. o, şu.
91 dayende .. veren, verici.
92 dem …….. 1.an, zaman, esna, çağ, dönem, lahza, müddet, süre, mühlet, vakit. 2.dem, kıvamına gelmek.
93 ro ……….. gün, gündüz.
94 can ……… can.
95 du ……….. iki.
96 kevok ….. güvercin.
97 bo ………. için.
98 deng …… 1.ses, seda. 2.oy, rey. 3.denk, eşit, eşdeğer, muadil.
99 Gulan ….. Mayıs ayı.
100 dest ….. el.
A’dan Z’ye kürtçe kelimeler ve türkçe anlamları
Kürtçe kelimeler ve anlamları
A, a a 1. Kürt alfabesinin ilk harfi. 2. dişil cins edatı.
a 1. Kürt alfabesinin ilk harfi. 2. dişil cins edatı.
a 1. Kürt alfabesinin ilk harfi. 2. dişil cins edatı.
abadanî bayındırlık
abagine cam, billur
abajûr abajur
abal dönme
abor geçim, iktisad
aborandin geçindirmek
aborî ekonomi, iktisat, geçim
aborînas ekonomist, iktisatçı
aborzan ekonomist, iktisatçı
adanlêbûn bereketlenmek
adar Mart ayı
ade şirret, şırnaşık, ısırgan böcekler
adeb iltihap
adebûn şırnaşmak
adekirin yabancı otlardan temizlemek
adem Adam
adet adet, töre
adetî normal, töreye uygun
adû ısırgan böcekler
afat afet
aferîde canlı, yaratık.
aferîn aferin, varol
aferînek karakter
afir yalak, hayvan yemeği.
afirande eser, yapıt
afirandin yaratmak, meydana getirmek, türetmek
afirandinêr yaradılış
afirîn meydana gelmek, oluşmak.
afirîndêr türetici, yaratıcı
afirîner yaratıcı
afîş afiş
agah haber, duyum
agahdar haberdar, bilgi sahibi, bilgili
agahdarbûn bilgilenmek, haberdar olmak
agahdarî bilgi, malumat; duyuru ilan
agahdarkirin bilgilendirmek, haberdar etmek, bildirmek, haber vermek
agahî enformasyonel bilgi, malumat, bilgi
agihandin haber vermek, bildirmek
agir ateş
agirbaz ateş canbazı
agirber ateşli silah
agirberdan ateşe vermek, ateşlemek
agirbest ateşkes
agirbest ragihandin ateşkes ilan etmek
agirbir ateş düşürücü
agirçav atak
agirdank ateşlik
agirdaran ateş yakmak
agirgeh ateşin yakıldığı yer
agirgirtin ateş almak, ateşlenmak
agirhilkirin ateş yakmak
agirkirin ateş etmek, ateş yakmak
agirkuj itfayeci
agirnak yakıcı, ateş gibi, ateşli, ateş rengi
agirparêz ateşe tapan
agirparêzî ateşe tapmak
agirten ateşçi
agirvêxistin ateş yakmak
agirxweş sempatik
ah ah, ilenç
aheng ahenk, ritim, uyum, mutabakat
ahengdar uyumlu, ritimli
aj filiz, sürgün
ajal 1. sürü, küme, gurub, zümre. 2. hayvan.
ajan casus, ajan
ajda filiz
ajdan filizlenmek
ajênta acenta
ajinîn dişleri kürdan vs. ile karıştırmak
ajne yüzücü
ajneber yüzücü
ajnekirin yüzmek
ajo güdü
ajodar güdümlü
ajotin 1. ekmek. 2. sürmek, gütmek.
ajotkar sürücü
ajovan sürücü, şoför
akademî akademi
akincih yerleşik
akincihbûn yerleşmek
akredîtîf akreditif
akû akü
al bayrak
alale lale
alandin ambalajlamak, sarmak
alaşkirin kiriş kaplamak
alav araç, alet, edevat
alaz niyetlenme, kastetme
album albüm
aldaxîname ihbarname
alerjî alerji
alî taraf, yön, yan, cihet, cenah, yaka
alif kışlık hayvan yemi
alîgir taraftar, yandaş, taraflı
alîgirtin taraf tutmak
alîkar yardımcı
alîkarîkirin yardım etmek
alîn birbirine geçirmek, dolamak
alînegir tarafsız, nesnel
aliqîn takılmak, asılı kalmak, birbirine dolanmak
alîsor armut
alistin yalamak
alkol alkol
almas elmas
aloq bademcik
aloz karışık, bozuk, yoz
alozî kaos, karışıklık
altaxî ihbar, ispiyon
altaxîkirin ihbar etmek
alternatîf alternatif
alûbûn kamaşmak
alûçe can eriği
alûde pisliğe bulaşan
ambargo ambargo
ambûlans ambulans, cankurtaran
ambûr tesisat, enstrüman
ambûrîn alet, malzeme
ambûrsaz tesisatçı
amêjen alaşım, terkip
amir amir
amîral amiral
amojin amca hanımı ( karısı )
amojkar eğitimci, pedagog
amojkarî pedagoji
amper amper
ampûl ampul
amûr tesisat, enstrüman
amûrîn alet, malzeme
amûrsaz tesisatçı
an 1. ya, veya (hut), yahut. 2. yoksa. 3. çoğul eki.
an na yoksa
ananas ananas
anarşî anarşi
anatomî anatomi
andêr soyka
ango başka bir deyişle, veyahut, yani, demek ki
anîn getirmek
anînbîr anımsatmak, çağrıştırmak
anîs anason
anix anason
anjî yada
anket anket
anormal anormal
ansîklopedî ansiklopedi
antên anten
antîlop antilop
antrenman antrenman
antrenor antrenör
aort aort
ap amca
apandîsît apandist
apore şok veya paniğe kapılmış
aqar alan, yüz ölçümü, arazi
aqil akıl, us
aqilmend bilge, akıllı, zeki
ar 1. ateş. 2. ar, haya.
aram 1. huzurlu, dingin, sakin. 2. sabır. 3. huzur, sükunet, gönenç, istikrar.
arambexş huzurveren
arambûn huzur bulmak, sakinleşmek
aramdar dinlendirici, huzurverici, sakinleştirici, müsekkin
aramgeh 1. istirahat yeri. 2. kabir.
aramî huzur, istikrar
aramxane huzurevi
aran elem
araq rakı
ararot mama
arask donatı, teçhizat
arastek 1. donanım. 2. ziynet.
arastekirin yöneltmek
arastî bezenmiş, donatılmış, teçhiz edilmiş
arastin bezemek, donatmak, teçhiz etmek
arav bulaşık suyu
ard un
ardelîn un oluğu
ardik irmik
ardû (katı) yakıt
arena arena
argon ateş rengi
argûn ocak
argûşk bademcik
arî 1. Hint-Avrupa ‘lı. 2. kül. 3. yardım.
arihandin acıtmak, ağrıtmak
arihîn acımak, ağrımak
arîk tavan
arîkar yardımcı, asistan
arîkarî yardım
arîkarîkirin yardım etmek
arîkarîxwaz yardımsever
arîle kadın gibi (görünüşlü) erkek
arimîn dinlenmek
aring koyun ve keçilerin genel adı
arîperwer yardımsever
arîşe sorun, problem
arîşen manevi, maneviyat, moral
arîtmetîk aritmetik
arîxen emin
arîxenbûn emin olmak
arizîkirin özelleştirmek
arkolk maşa
arkork fırın küreği
armanc amaç, hedef, gaye, erek
armûş üzüm posası
arode çok gezen kadın
artêş ordu
artêşgeh ordugah
artêşxane ordu evi
arşîv arşiv
artîşok enginar
arû salatalık
arûng erik
arvan un
arvane dişi deve
arzing çırpı
asan kolay, basit
asanî kolaylık
asav ur
asayî normal, olağan
asê 1. asi, şaki. 2. yalçın, sarp.
asêbûn kapanmak, kilitlenmek, tıkanmak
asêgeh kale, müstahkem mevki, hisar
asêkirin kapatmak
asîd asit
asîman gök, gökyüzü
asîtan ağıl, havlu
ask geyik
aso ufuk
asogeh son ufuk
ast düzey
asteng engel, güçlük
astrolojî astroloji. bakınız “stêrnasî”
asûde sakin, dingin
asûk alışveriş malzemesi
aş değirmen; yemek
aşbûn yatışmak, teskin olmak
aşêf yabani otları ayıklama
aşêf kirin yabani otları ayıklamak
aşik mide
aşît çığ
aşîtî barış
aşîtîperwer barış sever
aşîtîxwaz barış sever
aşkirin yatıştırmak, teskin etmek
aşopî hayali
aşpêj aşçı
aşûjin iplik
aşvan değirmenci
aşxane lokanta
atmosfer atmosfer. ( bakınız seqa)
av su
ava mend durgun, kirli su
ava tezî soğuk su
avabûn güneş, yıldız vb. nin batması
avadan bayındır, mahmur
avahî bina, yapı
avakar kurucu
avakirin kurmak, inşa etmek, oluşturmak
avan yardakçı
avasazî mimari
avdan sulamak
avdestxane tuvalet
avdonk et suyu
avêtin atmak, fırlatmak
avêtin ser cihkî bir yeri basmak
avêtina ber hev atışmak
avgîz su biriken yer
avî sulak
avîje temiz
avik sperm, meni
avis hayvanların döl tutması
avisbûn döl tutmak
avjen yüzücü
avjenîkirin yüzmek
avrêj tuvalet
avrêjk pisuar
avşile pekmez
avzêm baharda oluşan geçici pınar
avzêr yaldız
avzêrkirin yaldızlamak
awa biçim, şekil, tarz
awan fesad, fitneci
awar helva
awarte istisna, olağanüstü
awat umut, istek, iştiya
awaz ezgi, melodi
awêne ayna; açık, belli
awir sert bakış
awirvedan ters ters bakmak
ax toprak
axaftin konuşma, konuşmak
axîn sızlama, ah çekme
axînkişandin ah çekmek
axivîn depreşmek, yaranın azması veya yeniden kanaması
axûr ahır
aya acaba
ayende gelecek
ayisandin tutuşturmak
ayîsîn tutuşmak
aza özgür, bağımsız, gözüpek
azad özgür, hür
azadî özgürlük
azadîxwaz özgürlükçü
azib bekar
azîne yöntem, metod
Cevap: Kürtçe kelimelerin yazılışları ve Türkçe anlamları nasıl?
Desert Rose
B
ba rüzgar; romatizma; yan, yanında
ba hatin rüzgar esmek
babet konu; tür, cins
bablîsok hortum
bac vergi
bacana reş patlıcan
bacana sor domates
baçemok yarasa
bacên neyekser dolaylı vergiler
bacên yekser dolaysız vergiler
baçık sigara
badan bükmek, kıvırmak
badek sarmaşık; (arabaların direksiyonu)
badîn kadeh
bafirok uçurtma
bager kasırga
bahor nezle
bahorî nezle olan kişi
bahoz fırtına
bajar şehir, kent
bajarî şehirli, kentli
bajarîbûn kentlileşme
bajarok ilçe
bajarsazî şehir planlamacılığı
bajen yelpaze
bakir guguk kuşu
bakur kuzey
bal dikkat, ilgi. “Bala xwe dayîn.” dikkat etmek, yoğunlaşmak.
balaban afacan
balafir uçak
balafirkişên uçaksavar
baldar dikkatli
bale ebleh, alık
balexane gökdelen
balgeh yastık
balîf yastık
balinde kartal, şahin vb. kuşlar
balkêş ilginç, enteresan
balkêşname ihtarname
balkişandin dikkat çekmek, vugulamak
balûle dürüm
balûr nasır
banî yukarı, damın üstü
banîje çatı katı
banîn alışmak, uyum sağlamak
bapêç karla karışık rüzgar
bapêş nezle
bapîr büyük baba, dede
bar yük; sorumluluk
baran yağmur
barandin yağdırmak
baranî yağmurluk
bare konu, mevzu
baregeh üs, kamp
bareş doğu rüzgarı, karayel
barîdox durum, vaziyet
barîn yağmak, yağış
barkêş nakliyeci
barkirin yüklemek, taşınmak
barname irsaliye
bask kol, kanat
baş iyi, güzel
başebaş doğru dürüst, tam olarak
başî iyilik
başok akmaca, doğan
başûr güney
bav baba
bavmarî üvey baba
bawer inanan
bawerî inanç
bawerîpêanîn güvenmek, inanmak
bawerkirin inanmak, güvenmek
bawermend inanan, mümin
baweşandin yelpazelemek
baweşînk yelpaze
bawî romatizmalı
bawîşk esnemek
bayê weşt keşişleme
baz şahin
bazbend kolluk; kola bağlanan muska
bazdan koşmak, atlamak
bazin bilezik
bazirgan tüccar
bazirganî ticaret
bê 1. önek. 2. sözcüklere siz, sız ve suz eki.
bê alî tarafsız, nesnel
bê semt ihtiyatsız
bê şik kuşkusuz
bêaheng uyumsuz, ritimsiz
bêar arsız, hayasız
bêaram huzursuz, istikrarsız
bêbav babsız, mec. kalleş, güvenilmez
bêbext kalleş, arkadan vuran.
bêbextîkirin kalleşlik yapmak
bêbingeh asılsız, temelsiz
bêbinî dibsiz, asılsız, yersiz
bed kötü, çirkin
bêdawî sonsuz, ebedi
bedbext talihsiz, mutsuz
bedbîn kötümser
bedew güzel, yakışıklı
bedewî güzellik
bedgeh çıkıntı
bedil takım elbise
bêdil gönülsüz, isteksiz
bêg piyon
bêgane yabancı
bêgav çaresiz, imkanı olmayan
bêgavî mecburiyet, imkansızlık
bêguman kuşkusuz, elbette, tabiki, şüphesiz
bêhawe sağı solu belli olmayan, tutarsız
bêhemdî gayri iradi, istemdışı, istemeyerek olan bir şey.
bêhempa eşsiz, emsalsiz
behicandin sinirlendirmek, kahretmek, öfkelendirmek; boğulmak
behicîn kahrolmak, öfkelenmek
bêhiş 1. akılsız, şuuru yerinde olmayan. 2. bayılan, bayılgan
bêhişbûn bayılmak
bêhişketin bayilmak
bêhişkirin bayıltmak
behîv badem
bêhn koku, nefes, soluk. “bêhna xwe berdan” dinlenmek, soluk almak.
bêhndar kokulu
bêhnfireh sabırlı, tahammül sahibi
bêhnlêçikandin nefesini kesmek, güç duruma düşürmek
bêhnlêçikîn nefesin daralması
bêhnok virgül
bêhnpêketin kokuşmak
bêhntengbûn sıkılmak, daralmak
bêhntengî can sıkıntısı, sabırsızlık
behr deniz
behreme matkap
behremend yetenekli
behremendî kabiliyet, yetenek
behskirin sözetmek
bêhtir daha çok, daha fazla
bêhtir pêr üç gün önce
bêhtir pêrar üç yıl önce
bej kara
bêjandin elemek
bêje 1. kelime sözcük. 2. Söyle!.
bêjer söyleyen
bejî karasal
bêjî piç
bêjing elek, kalbur
bêjingkirin elemek
bejn boy
bejn û bal boy pos, endam
bêkar işsiz
bêkêr gereksiz, işe yaramaz, işlevsiz
bêkes kimsesiz, öksüz
bel dik (göz veya kulak)
belalûk vişne
belam fakat, ama
belavkar dağıtımcı
belavkirin dağıtmak
belavok elle dağıtılan bildiri
belawela darmadağınık
belawelabûn darmadağınık olmak
belawelakirin darmadağınık etmek
belbelîtanik kelebek
belê evet, okey
beledî şimşek
belek alaca, siyah beyaz
belengaz fakir, sefil, zavallı
bêlête halay
belgefîlm belgesel
belgename belge
belq belirgin, çarpıcı, pırtlak
belqitandin gebertmek, zıbartmak
belqitîn gebertmek, zıbarmak
belqityo! geberesice!
belweşîn cüzzam
bêmêjî beyinsiz, ahmak
ben ip
bêpar yoksun, mahrum. “bêpar man” yoksun kalmak.
bêpayan eşsiz, paha biçilmez
beq kurbağa
ber 1. ön, öntaraf. 2. taş. 3. meme. 4. ürün, verim. 5. döl.
bêr kürek
beramber karşı, karkşılık, eşit, denk
beran koç
beranberdan koçbırakımı
berate leş
berav çamaşır yıkama günü
beravêtin hayvanlarda düşük
beraz domuz
beraze değirmen taşının altındaki pervaneler
berbajar varoş, baliyö
berban balkon
berbang şafak, tan
berbejn boyuna takılan muska
berber karşıt, rakip
berberî hasımlık, düşmanlık
berbiçav somut
berbisk saç tokası
berbûk geline eşlik eden kadınlar
berçavk gözlük
berçavkfiroş gözlükçü
berdan bırakmak, terketmek, vazgeçmek
berdar verimli, bereketli; yetişkin, ergen
berdêl bedel, karşılık
berdêlkirin takas etmek
berdewam devamlı, sürekli; devam
berdewamkirin sürdürmek, devam etmek
berdil sevgili, aziz; kolye
berdîwar kimsesiz, öksüz
bere cephe
bêrê usulsuz, yolsuz
berê xwe dan bakmak, yönelmek
beredayî başıboş, fuzuli, kişiliksiz, işe yaramaz
berendam aday
berendamî adaylık
berespî kireç taşı
bêrêtî yolsuzluk, usülsüzlük
berevajî tersyüz
berevajîkirin tersyüz etmek, çarpıtmak
berevan savunmacı
berevanî savunma
berêvar ikindi, akşam üzeri
bêrewişt ahlaksız, karektersiz
berf kar
berfedîn erimekte olan kar kümeleri
berfemot kar-pekmez karışımı tatlı
berfende çığ
berfîn kardelen çiçeği
berfireh geniş, ayrıntılı
berfmalk kar küreği
berfşo karla karışık yağmur, sulusepken
berg kitap, dergi vb. kapağı
bergeh manzara, görünüm, kapsam
bergîn ciltli kitap
bergirî önlem, tedbir
bergirtin döl tutmtak, gebe kalmak
berguhk kulaklık
berhem eser
berhevkar derlemeci, toplayan (toplayıcı)
berhevkirin toplamak, derlemek
berhevok derleme, antoloji
berhewa anlamsız, boş
berî ova, düzlük
bêrî 1. masum, günahsız. 2. sürünün sağıldığı yer.
berî zayîne milattan önce
berik 1. çakıl. 2. mermi.
bêrik toz veya kül küreği
bêrîvan süt sağmaya giden kadın.
berjêr aşağı doğru
berjewendî çıkar
berjewendîperest çıkarcı
berjor yukarı doğru
berk havuz
berkanî sapan
berkeftî değerli, sevgili, muhterem
berkeş tepsi
berkêşan üretmek
berkêşk çekmece
berkeşok küçük tepsi
berkurk kursak
bermal ev hanımı
bermayî artık, geride kalan
bernac kurnaz, uyanık
bername program
bernav ön ad, göbek adı
beroj güneş gören yamaç
beroş tencere
berpal yamaç
berpêşkirin sunmak, takdim etmek
berpirs sorumlu, mesul
berpirsiyar sorumlu
berpirsiyarî sorumluluk
bersiv cevap, yanıt
bersivandin cevaplandırmak
berstûk yaka
bersûc sanık
bertek reaksiyon, tepki
bertîl rüşvet
berû palamût
bervang peştemal
bêrvî vana
bervihêr anlayışlı, kamil
berwar yamaç, meyil
berx kuzu. “Berx ê/a min!” yavrum anlamında hitap.
berxwedan direniş
berxwedêr direnişçi, direngen
berz yüksek, ulu
berze kayıp
berzebûn kaybolmak
berzekirin kaybetmek
berzeq müstehcen
berzî yükseklik
berzile etek
bes yeter
bêsemt ihtiyatsız
beser göz
bêserî uçsuz, başsız.
bêserûber düzensiz, plansız, başı bozuk.
bêserûbin uçsuz bucaksız.
besimîn gülümsemek
bêsinc ahlaksız, karaktersiz
bêsiûd şanssız, talihsiz
best ilham, esin
bestenî dondurma
bestîn bağlamak
bestir yaygı
bestlêrabûn ilham gelmek
bet toy
betal 1. boş gezen, işsiz. 2. geçersiz, iptal
betalkirin iptal etmek, geçersiz kılmak
betan astar
bêtar felaket, afet
bêtewş dengesiz
bêş halktan toplanan para
beşdar katılımcı
beşdarbûn katılmak
beşdarî katılım
beşdarîtêdekirin katılmak
beşervekirî yüzü gülen, yüzü ışıldayan
bêşik şüphesiz, elbette
beşişîn gülümsemek
betilandin yormak, yorulmak
betilî yorgun
betilîn yorulmak
betlane tatil, izin, dinlenme
bêvil burun
bêxem gamsız, umursamaz
bexişandin bağışlamak, bahşetmek
bext şans, talih
bextewar mutlu
bextewarî mutluluk
bextreş talihsiz, şanssız
bextvekirî şanslı, talihli
bey kapora
beyaban çöl, ıssız yer
beyanî sabah, sabah vakti
beyanîbaş günaydın
beybûn papatya
bêyom uğursuz
bez koşu
beza koşucu
bêzar bıkınmış, bezgin, usanmış
bêzarbûn bıkmak, usanmak, bezmek
bêzarkirin usandırmak, bezdirmek, bıktırmak.
bezîn koşmak
bêzirav ödlek, korkak.
bi sözcüklere ile ve cı, li, lı, ca, cu vb. ekleri katan önek.
bi tevayî hepsi
bi zanayî bilerek
bi bandor etkili
bi dîtina min bence, görüşümce
bi dizî gizlice
bi dor sırasıyla
bi dorvegerî sırayla
bi dûrketin uzaklaşmak
bi giştî genellikle
bi hêrs kızgın, sinirli
bi hêsanî kolaylıkla
bi kêr hatin işe yaramak
bi kinahî kisaca
bi taybetî özellikle
bi tenê yalnızca, sadece
bi şev geceleyin
bi şev û roj gece gündüz
bi tundî sertçe, şiddetlice
bi vî awayî bu şekilde, bu tarzda, böylece
bi vî rengî bu şekilde, bu biçimde
bi vî şêweyî bu şekilde, bu biçimde
biadan besleyici
bîber biber
bîbik göz bebeği
bibîranîn anmak, anımsamak
bibîrbirin idrar etmek, akıl erdirmek
bibîrxistin anımsatmak, hatırlatmak
bicihanîn yerine getirmek
bicihhiştin terk etmek
bicihkirin yerleştirmek
biçrik yağda kızartılmış ekmek
biçûk küçük
biçûkahî küçüklük, çocukluk
bîdar uyanık
bidawîbûn sonuçlanmak, bitmek
bidawîkirin bitirkek
biderengîxistin geciktirmek
bidil istekli, gönüllü.
biha 1. fiyat, pahalı. 2. kıymet, değer.
bihabûn pahalılaşmak
bihar ilkbahar
bihevşabûn sevişmek
bihêz güçlü, kuvvetli
bihêzbûn güçlenmek.
bihêzkirin güçlendirmek
bihîstin duymak, işitmek
bihîstiyar duyarlı, hassas
bihîstok telefon ahizesi
bîhok ayva
bihost karış
bihuşt cennet
bij iştah, imrenme
bîj piç
bijandin imrendirmek, iştahlandırmak
bijang kiprik
bijarte seçkin, elit
bijartin seçmek, ayıklamak
bijî yaşa, varol, bravo.
bijîn iştahı çekmek, imrendirmek
bijîreş başak
bijîşk doktor, hekim
bikaranîn kullanmak, işlemek
bikarhêner kullanıcı, operator
bikêr yararlı, elverişli, işlevsel.
bikêrhatî yararlı, elverişli, işlevsel, kullanışlı.
bikir 1. bir işi yapan. 2. müşteri, alıcı.
bikuj 1. öldüren, katil. 2. Öldür!
bila be! peki!, öyle olsun!
bilandin mırıldanmak
bilbil bülbül
bilêvkirin telafuz etmek
bilik çocuk penisi
bilind ulu, yüce, yüksek
bilindahî yükseklik
bilindbûn yükselmek
bilindkirin yükseltmek
bilûr kaval
bin alt, dip
binavêlîstin güreşmek
binavkirin tanımlamak, isimlendirmek
binavûdeng ünlü, meşhur
binbar yükümlülüğü alan
binbarî yükümlülük
binçavî gözaltı
binçavkirin gözaltına almak
binçeng koltuk altı
bindest ezilen
bindestî esaret, ezilmişlik
binefş menekşe
binefşî mor renk
bîner izleyici, seyirci
binesazî altyapı
biraşte izgara
biraştin pişirmek
biratî kardeşlik
birayetî kardeşlik
birazava sağdıç
birazî yeğen, erkek kardeşin çocukları
bîrbir yetkin, ergen, reşit, balığ
birçî aç
birçîbûn acıkmak
birçîtî açlık
bîrdozî ideolojik
bêtewş dengesiz
bêş halktan toplanan para
beşdar katılımcı
beşdarbûn katılmak
birek testere
birêketin yola koyulmak
birêkirin yollamak, göndermek
birêkûpêk düzenli, sistematik
bireser dilbilgisinde nesne
bireş yoksul
birêvçûn yürümek
birêvebirin yönetmek, idare etmek
birêveçûn yürümek
bîrewer aydın, bilinçli, yetkin
birêxistî örgütlü
birêxistinbûn örgütlenmek
birêxistinkirin örgütlemek
birêz sayın, saygıdeğer, bey
birin götürmek, taşımak
birîn 1. kesmek, biçmek. 2. yara
birinc pirinç
birîndar yaralı
birîndarbûn yaralanmak
biriqandin parlatmak
biriqîn parlamak
bîrkor unutkan
bîrok unutkan
birû kaş
biryar karar
biryardar kararlı
biryardarî kararlılık
biryarname kararname
biryarstandin karar almak
biryarwergirtin karar almak
biserîkirin başgöz etmek, evlendirmek
biserûber düzenli ve planlı
bisk zülüf
bîsk kısa an, lahza
bîska din biraz önce
bist 1. kavurma sacı. 2. şiş.
bîst yirmi
bîstekê bir saniye
bîşe çalılık
bîşeng salkım söğüt
bîşî orman
bixapîne yanıltmak
bixemlîne süsletir
bixenqîna boğdurmak
bixêrî şömine, baca
bixurîne kaşındir
bixwe yiyecek
bixwîne okutmak
biyanî yabancı
biyom uğurlu
bizav hareket, etkinlik, faaliyet
bizdandin ödünü kopartmak
bizdîn ödü kopmak
bizdonek ödlek
bîzdoz ideoloji
bizin keçi
bizir 1. küçük tohumlar. 2. bezir, bezir yağı
bizivîn hareketlenmek, kımıldamak
bizmar çivi
bizmik gem, gemcik
bizot kor
bizûz güve
bo nimûne örneğin, mesela
bobelat felaket, facia, trajedi
boçik 1. kuyruk. 2. izmarit.
boçûn görüş, düşünce
bone münasebet. “bi boneya…” münasebetiyle…
boqil baldır
borak adak, kurban
borandin 1. afetmek, mazur görmek, geçirmek. 2. geçinmek.
borî geçen, geçmiş
borîn geçmek
bot oluk
boş bol, gür, fazla, geniş (alan)
boşahî bolluk, gürlük
boyax boya
boyaxkar boyacı
boyaxkirin boyamak
brûsk 1. şimşek, yıldırım. 2. telgraf.
brûskvedan şimşek çakması
bû düğün
bûçû düğün alayı
buha fiyat, değer
buhartin geçirmek
buhurîn geçmek, zamanı geçmek
bûjen materyal, malzeme
bûk gelin, oauncak bebek
bûka baranê gökkuşağı
bûka berfê kardanadam
bûkanî gelinlik
bûkik arpacık
bûn olmak
bûnewer canlı, yaratık
bûnewerî varoluş
bûra kayınbirader
bûrîn böğürmek
bûse pusu
bûyer olay
bûyîn olmak
bexişandin bağışlamak, bahşetmek
bext şans, talih
bextewar mutlu
bextewarî mutluluk
Cevap: Kürtçe kelimelerin yazılışları ve Türkçe anlamları nasıl?
Desert Rose
C
cacir ceviz içi bal karışımı bir yiyecek
cahş 1. sıpa. 2. işbirlikçi, hain.
camêr centilmen, cömert
camûs manda
can can
canbaz 1. akrobat. 2. hayvan alım satımcısı.
canberî karides
candar canlı
canecan samimi, içten
cangorî şehit, fedai
canî tay
canik canan
cankûş hıristiyanları kiliseye çağıran kimse
car kez, sefer, misli, kat
cara paşîn son defa
cara pêşîn ilk defa
cardin yine, yeniden
carinan bazen, ara sıra
carûd kül ve toz küreği
catir kekik otu
caw bez, kumaş
cawbir makas
cawî elti
cawker bez dokuyucusu
cax korkuluk
cazû cadı, kurnaz veya hileci kadın
ce arpa
ceban mezarlık
cebar kırık çıkıkçı
cebilxane cephane
cebirandin kırık ve çıkıkları kaynaştırmak
cebirîn kaynaşmak
cedel tartışma
cedew hayvan omuzunda meydana gelen yara
ceh arpa
cehdasî taneleri arpaya benzeyen daha küçük bir bitki
cehimîn gebermek, defolmak
cehter kekik otu
cejn bayram
cejnane bayramlık
celaqî iyice koyulaşıncaya kadar kaynatılan pekmez
celebdar koyun taciri
celew gem
cem yan, yanında
cemawer kitle, ahali
cemed buz
cemedanî bir tür sarık
cemidandin dondurmak
cemidî donmuş
cemidîn donmak
cemser kutup
cenbelî içimi sert tütün
cendek ceset
ceng savaş, harp
cengawer savaşçı
cengîn savaşmak
cênik favori, şakak
ceqin bir günlük yürüyüşle alınan mesafe
cercer çırçır
cerd baskın, saldırı
cerde korsan, şaki
cerg karaciğer
ceribandin denemek, sınamak
ceribîn denenmek, sınanmak
cew kırpma makası
cewêlek lümpen
cewî çam sakızı
cewrik enik
cêwtik deri kese
cêz çeyiz
cîgir vekil
cigur bir mesire günü
cih yer, mekan. “di cih de” uygun, yerinde. “Di cih de çû!” Hemen gitti. “Cihê daxê ye.” maalesef, üzgünüm.
cîhan dünya
cîhanî dünyalı
cihê ayrı, farklı, değişik
cihê şanaziyê onur verici
cihêreng özgün, farklı
cihêtî farklılık, değişik
cihû yahudi
cil elbise, giysi
cildank elbise dolabı, gardrop
cilşok çamaşırhane
cinaq lades
cînavk zamir, adıl
cincilî saf su
cindê azize, güzel
cindî yakışıklı, alımlı, aziz
cineh ucu kalın sopa
cinêkirin pamuk toplamak
cinên küçük bahçe
cir sohbet, görüşüp konuşma
cîran komşu
cîrantî komşuluk
cis kireç
cisane kireç ocağı
civak toplum
civakî toplumsal, sosyal
civaknas sosyolog
civaknasî sosyoloji
civandin toplamak, biriktirmek
civat topluluk
civîn toplantı.
civîna çapemeniyê basın toplantısı
ciwan genç, güzel, yakışıklı
ciwanî gençlik
ciwanik bayan, hanımefendi
cîwar yöre, bölge, mekan
cixirandin kışkırtmak, tahrik etmek
cixirîn tahrik olmak
ciyawaz farklı, ayrı, değişik
ciyawazî farklılık, ayrılık
co kanal, ark
cobar dere
cok kanal, ark
col karışık, heterojen
computer bilgisayar, computer
conega tosun, dana
cot çift
cotbûn çifteşmek
coşandin coşturmak
coşî coşku, heyecan
coşîn coşmak
cotkar çiftçi
cotkirin çift sürmek
cûbirk cırcır böceği
cuda ayrı, farklı
cudahî farklılık
cudaxwaz ayrılıkçı
cûm sakız
cunûtin ıslak toprak
cur bir cur türlü türlü
cure tür, çeşit
cûrnik kar sularının biriktiği kaya üstü çukurcuklar
cûtin çiğnemek
cuwar yem torbası
Ç
çak iyi hoş
çakbûn iyimser, hoşörülü
çal 1. çukur. 2. kuyu.
çalak faal, aktif, atik
çalakdar eylemci
çalakî eylem, etkinlik
çalkandin çalkalamak
çalkirin gömmek
çand kültür
çandî kültürel
çandin ekin ekmek, fidan vb. sebze dikmek (ekmek)
çandinî ziraat
çandiyar ziraatçı
çap matbacılık, baskı, basım
çapbûn basılmak
çapemenî basın
çaper yazıcı, printır
çapger matbaacı
çapkirin basmak
çapxane matbaa
çarbûn meydana gelmek, oluşmak
çarçek silahşör
çarçîk bataklık
çarder kapı çevçevesi
çarenûs 1. kader, yazgı. 2. akubet
çareserbûn çözülmek
çareserî çözüm
çareserkirin çözmek
çarîn dörtlük
çarkirin meydana getirmek
çarmedor dört taraf
çarmêrkî bağdaş oturma şekli
çarnikar dört taraf
çarpîne mecazi anlamda döenek, kaypak
çartaq çardak
çartek dört dörtlük
çartıl tırmık
çarwe parmaklara takılarak çalınan araç
çav göz
çavbeloq patlak gözlü
çavberdan göz koymak
çavbirçî aç gözlü
çavdêrî gözlem, izlenim
çavdêrxane gözetimevi
çavfireh cömert, eli açık
çavî bölme, gözenek, gişe, hücre
çavînîbûn nazara gelmek
çavînîkirin nazar etmek
çavkanî kaynak, kaynakça
çavlêbûn gözü olmak, gözetlemek
çavlêgerandin gözden geçirmek
çavnebar kıskanç
çavnebarî kıskançlık
çavnêr gözlemci
çavpêketin 1. gözüne ilişmek. 2. ropörtaj.
çavqîçkirin göz kırpmak
çavqurcandin göz kırpmak
çavsivik hor gören
çavsor zalim, gözü kan bürümüş kişi
çavteng cimri, pinti
çavşûjin çekik gözlü
çaw yaş ağaç, çubuk
çawa nasıl
çawanî nitelik
çax vakit, dönem
çay çay
çaydank çaydanlık
çayger çaycı
çayxane çay evi
çê iyi
çêbûn olmak, oluşmak, düzelmek
çêbuwar suni, yapay
çêj tat
çêjandin tatmak
çêjdar lezzetli, leziz
çek silah
çekbend yelek
çekdar silahşör, militan
çêker yapıcı, tamirci
çêkirin yapmak, oluşturmak, tamir etmek
çêl kaya
çêlek inek
çeleng yakışıklı, görkemli, atik, cesur
çelik yavru, civciv
çelitîn bir şeyin kabuğunun soyulması
çêlkirin sözetmek, bahsetmek
çelqîn çalkalanmak
çelûs çok soru soran, ısrarcı
çelziman çok konuşan, geveze
çem nehir
çemandin eğmek, bikmek
çembil kulp, sap
çemçûr yaprak biti
çemçûs cimri, pinti
çemîhanî dutluk
çempal büyük yük üzerine konan küçük yük
çençûz cimri
çend kaç, birkaç. “çend zarok.” birkaç çocuk.
çendînî nicelik
çenebaz geveze
çeng 1. avuç. 2. kulaç.
çênî kuş yemi
çep 1. sol. 2. solak.
çepel pis, kirli
çeper siper, mevzi
Desert Rose
çepil dirsek ile omuz arası kısmı.
çeprast çapraz, çapraşık
çeqçeqok 1. değirmen taşının ayar çubuğu. 2. mantar tabancası.
çeqene sedir ağacına benzer bir ağaç
çêr küfür, sövgü
çêrandin otlatmak
çêrbaz küfürbaz
çêre ot
çêregeh otlak, mera
çêrek küfürbaz
çêrîn otlanmak
çerixîn kendi ekseni etrafında dönmek.
çêrlêkirin küfüretmek, sövmek
çerm deri
çermesor kızılderili
çêrt kuş dışkısı
çerx 1. çark. 2. kalem tıraşı.
çerxetûn tava
çespandin ispat etmek, saptamak
çêtîkirin parçalamak
çetir daha iyi, tercih edilir
çewal çuval
çewsandin sindirmek, ezmek
çewsîner baskıcı, zorba
çewt yanlış
çewtî yanlışlık, yanılgı
çexer ayak
çêyî iyilik
çi ne. “Çi bû?” Ne oldu?
çilîçilî yarasa
çilizîn eşya veya yiyecek dilenmek, otlanmak
çilm sümük
çilmisandin soldurmak, pörsütmek
çilmisî solgun, soluk
çilmisîn solmak, pörsümek
çilmo sümüklü
çilo 1. nasıl? 2. yaprakları dökülmeden kesilen ve daha sonra kurutulan ağaç yaprakları veya dalları.
çîm bacak
çima neden?, niçin?
çiman bir şeyin bir parçasının kesilmesi anlamında fiil.
çimkî çünkü
çîn 1. desen, nakış, oya. 2. sınıf.
çînayetî sınıfsal
çinîn 1. biçmek. 2. nakşetmek.
çîp baldır
çipîsk fiske
çîqal zayıf, cılız
çiqas ne kadar?
çiqinî kabız
çiqinîbûn kabız olmak
çira çıra, lamba, fener, fanus
çirandin yırtmak, mecazi anlamda palavra atmak.
çirçîrok masal
çîrik meyvaların kurutulmuşu
çirikandin hallaçlamak
çirikvan hallaç
çirîn yırtılmak
çirk saniye
çîrok masal, öykü
çîrokbêj masalcı
çîroknivîs öykü yazarı
çirûsîn parıldamak, parlamak
çirûsk kıvılcım, parıltı
çirxatkirin değirmeni durdurmak
çît bir yazma türü
çiv dolambaç, dolambaç, zikzak
çivan kaytarmak, kıvırmak
çivîk serçe
çiya dağ
çiyakêş dağcı
çîz at sineği
çizirîn sızmak
ço çubuk, deynek
çogan deynek, baston
çolbir kestirme yol
çolik hela
çolistan çöl, kır
çong diz
çop gasp
çopandin gasp etmek
çopîk ahmak
çoqil ayak
çors patavatsız, kaba sapa
çortan kurutulmuş çökelek
çov çubuk, deynek
çûk serçe, bıldırcın vb. kuşlar
çûle halkı güldüren
çûn gitmek, gidiş
çûr kumral
çûyîn gitmek, gidiş
D
dab tuzak
dabaş 1. konu, bahs. 2. araştırma.
dabêlandin yutmak
daberizîn saldırmak, çatmak
dabeş kısım, parça
dabeşkirin bölmek, taksim etmek
dabînkirin garanti etmek, güvenceye almak
dabir apostrof
daçek dilbilgisinde edat, ilgeç
daçikandin ağaç, bayrak vb. dikmek
dad adalet, hukuk
dadan kapatmak, örtmek
dadgeh mahkeme
dadgeha lihevanînê sulh mahkemesi
dadgeha sezayî ceza mahkemesi
dadger hakim
dadkirin yargılamak
dadyane adil
dagerandin birşeyi aşağı doğru çevirtmek veya indirtmek
dagerîn aşağıya doğru inmek
dagirker işgalci
dagirkirin işgal etmek
dagirtin doldurmak, istila etmek
dahatin inmek
dahatû gelecek
dahênan yaratmak, icat etmek
dahêner yaratıcı, mucit
dahol davul
daholjen davulcu
dahûrandin çözümlemek, analiz etmek
dahûrîn çözümleme, analiz
daketin inmek
dalan dehliz
daliqandin asmak
daman etek
damezrandin kurmak
damezrîner kurucu
damilandin gözlerini yummak
damilîn gözlerin yumulması
dan 1. vermek, ödemek. 2. dövme buğday. 3. günün öğünleri.
danasîn tanıtım
dane veri
dane berhev karşılaştırmak, mukayese etmek
dane pey takip etmek
danezan bildirge, tebliğ
dange kışın hayvanlara yem verilen yer
danîn 1. koymak, indirmek. 2. kurmak.
daniştin oturmak
danû kaynatılmış buğday
danûstandin 1. ilişki, alaka, diyalog. 2. alışveriş
darbest 1. tabut. 2. sedye.
dardekirin 1. asmak. 2. idam etmek.
darê dinyayê yeryüzü
darêjtin türetmek, yaratmak
darîn ahşap
daristan orman
darizandin yargılamak
darkutik ağaçkakan
das orak
dasî 1. kılçık 2. arpa, buğday başağındaki uzantılar.
daskêş orakçı
daşir tuvalet, hela
davetname davet, davetname, çağrı
daw etek
dawerivandin durulmak
dawerivîn durulanmak
dawestîn ayakta durmak
dawet düğün
daweşandin silkelemek
dawetî davet, davetname, çağrı
dawî son
dawîlêanîn sonuçlandırmak
dawîlêhatin sonuçlanmak, bitmek
dax keder
def erbane
defandin itmek, itelemek
degel 1. komik. 2. cesaret. “bi degel” cesaretli.
dehfdan itmek
dehî adak, kurban
dêhn dikkat. “dêhna xwe dan” dikkat etmek, yoğunlaşmak.
dejnik tere otu
dek û dolap hile, entrika
dêl 1. bedel, bir şeyin yerine verilen. 2. kancık. 3. yerinde, yeri.
delal sevgili, aziz
dêlegur dişi kurt
dêlemar kertenkele
dêlî üzüm asması
dêlik 1. kancık, mecazi anlamda kahpê, kalleş. 2. dişi köpek.
delîve fırsat, imkan
dem zaman, vakit
dêm 1. susuz veya çorak arazi. 2. yanak.
deman kira
dêman yerleşik, yerli
demandar kiracı
demankar kiraya veren
demankirin kiralamak
dêmarî üvey anne
dembûhêrk sohbet
demdemî kararsız, tutarsız, geçici
demîn geçici, süreli
demjimêr saat
demsal mevsim
dendik çekirdek
deng 1. ses, seda. 2. oy.
dengaz konuşkan olmayan
dengbêj şarkıcı, türkü söyleyen, masal anlatan halk ozanı, ses sanatçısı
dengdan 1. seslenmek. 2. oylama, oylamak, nam salmak.
dengdar dilbilgisinde sessiz harf
dengdêr dilbilgisinde sesli harf
dengik kursak
dengkirin konuşmak, seslenmek
denglêkirin seslenmek
dengûbas haber, havadis, ajans
dengvedan yankı, yankılanmak
dep yassı tahta
depreş kara tahta
deq 1. metin, teks. 2. büyük aşık kemiği. 3. puan. 4. dövme. 5. benek.
deqaq ütü
deqel sert toprak
deqkirin dövme yapmak
deqlûs takla atma
der 1. dış, dışarı. 2. hariç. 3. yer.
dêr kilise
der bar ilgili, hakkında
deramet gelir
deranîn çıkarmak
derav çamaşır yıkama
derbasbûn geçmek, aşmak
derbaskirin geçirtmek, aşırmak
derben elbise askısı, vestiyer
derbirin ifade etmek
dercaw elbezi
derçik eşik
derçûn çıkmak, görünmek
derd dert, acı, hüzün
derdanik yoğurt yada peynir süzülmesinde kullanılan bez
derdekopan tatanos
derdestkirin tutuklamak
derdmend dertli, acılı, hüzünlü
derdor çevre, etraf
dêre fistan
derek belirsiz
derence basamak, merdiven
dereng geç
derengmayîn geç kalmak
derew yalan
derewîn yalancı
derewkar yalancı
derewkirin yalan söylemek
derfet imkan
dergeh giriş kapısı, büyük kapı
dergevan kapıcı
dergîl ağaçtan örülen kapı
dergistî nişanlı, sözlü
dergûş beşik
derhêner yönetmen
derhûd kefil
derhûde kefalet
derhûdname kefaletname
derî kapı
derîçe kapakçık
derîçeyên dil kalp kapakçıkları
derîn çıkış kapısı
dêrîn asil, soylu, antika, kadim
dêriskirin viran etmek
derîzan kapı önü
derizandin çatlatmak, yarmak
derizîn çatlamak, yarılmak
derkenar ilişikteki not, anekdot
derketin çıkmak, çıkış
derketina holê ortaya çıkmak
derketina nêçîrê ava çıkmak, avlamak
derkirin çıkarmak, kovmak
dermale besi hayvanı
derman ilaç
dermanafiroş eczacı
dermanxane eczahane
dernixûn kapkacak ve paketlenmiş şeylerin ters çevrilmesi
derpê don, tuman
derşo bulaşık bezi
derûder çevre, etraf
derûn psikoloji
derûnî psikolojik, ruhi
derve dışarı, dışarda
dervekirin soymak, çalmak
derveyî dışsal, harici
derxistin çıkarmak
derxûn tencere kapağı
derya deniz
deryevan denizci
derz çatlak, yarık
derzî iğne
derzîdank iğnelik
derzîlêxistin iğne yapmak
derzîreq toplu iğne
dest el
destar el değirmeni
destavêtin 1. el atma. 2. sataşmak, sarkıntılık yapmak.
destavxane tuvalet
destbend kelepçe
destbirak 1. kan kardeş, sırdaş. 2. sağdıç.
destbûrî sözüne önem verilmeyen
destdan dokunmak
destdirêjî müdahale, tecavüz, cinsel taciz
deste 1. buket. 2. kurul. 3. askeriyede takım.
destêkar müdaheleci
destexwişk ahiret kardeşi, sirdaş
destgeh atölye, tezgah
destgirtî nişanlı, sözlü
desthilatdar iktidar olan, egemen
desthilatî iktidar
destik tutamak, kabza, sap
destjêberdan bırakmak, vazgeçmek
destkeftî kazanım
destmal 1. mendil. 2. havlu.
destmêjşikandin abdest bozmak
destnimêj abdest
destnimêjgirtin abdest almak
destnîşankirin saptamak, tespit etmek
destnivîs elyazısı
destpêk başlangıç, giriş
destpêkirin başlamak, girişmek
destşok lavabo
destû izin, müsaade
destûrdan izin vermek, müsaade etmek
destûrname icazetname, onay, diploma
destxweşîlêkirin başarı dilemek
destxwişk sırdaş, kankardeş
deşt ova, düzlük
dev ağız
dev jê berdan vazgeçmek, boşvermek
devavêtin sataşmak, laf atmak
devbelaş boş konuşan kimse
dever yöre, bölge
deverî yerel, mahalli
devî çalılık
devik kapak
devistan çalılık
devjenî ağız dalaşı
devkî sözlü
devliken güleryüzlü, neşeli
devling pantolon paçası
devmirî sessiz, konuşmaktan aciz
devnerm tatlı dilli
devok ağız, şive
dew ayran
dewdew papağan
dewik kızmış yağın tortusu
dewisandin bastırmak, sıkıştırmak, basmak
dewisîn sıkışmak, basılmak
dewixandin bayıltmak
dewkil ayran yayığı
dewlemend zengin
dewlemendî zenginlik
dewraze büyük at
dewre yanlış, hatalı
dews yer, iz
dewx baş dönmesi
dexes kıskanç
dexesî kıskançlık
dexl tahıl, hububat
deydik salıncak
deyn borç, veresiye
deyndan borç vermek
deyndar borçlu
deyndêr alacaklı
deynstandin borç almak
deyz kış için saklanan hayvan yiyeceği
dibetî olasılık
dibistan okul
dibistana amadehiyê lise
dibistana navîn ortaokul
dibistana seratayî ilkokul
dîdar görüşme
difn burun
digel ile, birlikte
dihindan önem vermek
dij karşı, anti
dijber karşıt, muhalif
dijmin düşman
dijminahî düşmanlık
dijûn küfür, sövgü
dijwar zor, çetin
dijwarî şiddet, güçlük, zorluk
dik sahne, seki
dîk horoz
dil gönül, kalp, yürek
dîl esir, tutsak
dîlan düğün, eğlence
dîlangirtin halay çekmek
dilawêr cesur, yürekli
dilbaz cilveli, albenili
dilbikul dertli, kederli
dildan gönül vermek
dildar aşık, sevdalı
dilfireh sabırlı, rahat
dilgerm samimi, içten
dilgeş neşeli, coşkulu
dilgiranî burukluk
dîlgirtin esir almak
dilhebûn niyeti olmak
dilhênikbûn ferahlamak
dilhişk taş kalpli
dilîn his, duygu
dilketî aşık
dilkirin istemek, niyetlenmek
dilmayin kırılmak, alınmak
dilmê rafadan yumurta
dilnerm yufka yürekli
dilnizm alçak gönüllü, mütevazi
dilodîn kararsız, delidolu
dîlok halayda söylenen türkü
dilop damla
dilopkirin damlamak
dilovan alçakgönüllü, şefkatli
dilpak temiz kalpli, faziletli
dilq kılık kıyafet
dilsar isteksiz
dilsoz sözüne bağlı, sadık
dilteng sabırsız, sıkkın, tahammülsüz
diltenik yufka yürekli; duygusal
diltepîn kalp çarpıntısı
diltezîn elim, acı
dilşa sevinçli, neşeli
dilxwaz istekli, meraklı
dilxweş memnun
dilxweşî memnuniyet
dilxwexbûn memnun olmak
dîmen görüntü
dims pekmez
dîn deli, çılgın
dîn û har delirmiş, azgın, çıldırmış
dînbûn delirmek
dînik hafif meşref
dînkirin delirtmek
dinya dünya
dinyadîtî görgülü, edepli
dinyanedîtî görgüsüz, kaba
dorhatin sırası gelmek
dorlêgirtin çevrelemek, güç duruma düşürmek
dormandor etraflı, kapsamlı
dorpêçkirin ablukaya almak, kuşatmak
dost dost
dostanî dostluk
dot kız
doşanî sağmal hayvan
dotin sağmak
dotir ertesi
dotira rojê ertesi gün
dotmam amca kızı
doxîn uçkur
doxînsist zampara, çapkın
doz ülkü, dava, mücadele
dozger savcı
dozîn içgüdü
du iki
dû 1. arka, arkası. 2. duman.
dûajo yardımcı çoban
dubarekirin tekrar, tekrar etmek
dubendî ikilik, itilaf, çelişki
ducan hamile, gebe
ducanîbûn hamile olmak
duçerxe bisiklet
dudil ikircikli, karasız, tereddütlü
dudilî tereddut
dudu iki
duh dün
dukar söylenti, rivayet
dûkel buhar
dûmahî devam arkası
dûmir körelme
dûmirandin köreltmek, dumura uğratmak
dûpatkirin belirtmek, vurgulamak
dûpişk akrep
dûr uzak
dûrahî uzaklık
dûrbîn dürbün
dûrebîn basiretli, uzağı gören
dûredest erişilmesi güç, uzak
dûrî uzaklık
duristkirin yapmak, meydana getirmek
durû iki yüzlü, riyakar
durûtî ikiyüzlülük, riyakarlık
dûrxistin uzaklaştırmak
duryan kavşak, yol ayırımı
dûş hiza, seviye
duşaxe difteri
duşem pazartesi
duşîze bakire
dûv kuyruk
dûvedirêj uzun erimli, ayrıntılı
dûvelenk uydu
dûvmesas bülbül
dûvre sonra
dûxan duman
Desert Rose
F
fafik kekeme
fantên iskambil oyunu
fatereşk dalak
faş yüz kızartıcı, utanılacak söz veya davranış
fayke kazak
fê sara hastalığı
fêdar saralı
fedî utanç
fedîkar utangaç, çekingen
fedîkirin utanmak
fedîyok utangaç, çekingen
fehmkirin anlamak
fêkî meyve
felat kurtuluş
fêm anlayış, kavrayış
fêmkirin anlamak, kavramak
fêmkor darkafalı, anlayışsız
fena gibi, aynısı
feq tuzak
feqe din öğrenimi gören öğrenci
feqî din öğrenimi gören öğrenci
fer teksayı. “ferek sol” bir tek ayakabı.
feraset anlayış
fêrbûn öğrenmek, alışmak
fere gerek, lazım
ferfûr porselan, seramik
fêrgeh okul
ferheng 1. kültür, örf, adet. 2. sözlük
ferhengok cep sözlüğü
ferişteh melek
fêrkirin öğretmek, alıştırmak
ferman 1. buyruk, emir, talimat. 2. katliam, soykırım.
fermanber memur
fermanrakirin katliam veya tecrit kararı almak
fermî resmi
fermo buyrun
ferşbûn mahcup olmak
ferşkirin mahcup etmek
ferx erkek piliç
ferzîn santraçta vezir taşı
fesal biçim, ölçü
fetilîn dolanmak, dönmek
fetisandin boğmak
fetisîn boğulmak
fetrûm aşı
fetrûmkirin aşılamak
fewikandin bir işi elden kaçırmak
fewikîn bir şeyin elden çıkması, telef olmak
fihêl aklanma
fihêlkirin aklamak
fikar endişe, kaygı
fikirîn düşünmek
fileh gayri müslim
filitîn kurtulmak, kurtuluş
fincik zıplama
find mum
findank mum
fîntoz cilveli, süslü bayan
fîqandin ıslık çalmak
fîqerojk mantar
firandin uçurmak
firaq kap, kabkacak, bulaşık
firaqşok bulaşık makinası
firavîn öğle yemeği
firawan geniş, kapsamlı
fireh geniş, bol
firehbûn genişlemek
firehî genişlik, bolluk
firehkirin genişletmek
firfat yırtık pırtık
firfaz zıplama
firijîn hayvan aksırması
firîn uçmak, uçuş
firisandin tıkamak
firj hayvan aksırığı
firk 1. seyrek. 2. kramp, kasınç. 3. aralıklı.
firkandin ovmak
firkbûn seyrekleşmek
firkkirin seyreltmek
firmêsk gözyaşı
firnik burun delikleri
firoke helikopter
firoşgeh mağaza, dükkan
firoşkar satıcı
firotin satmak
fis sessiz yellemek
fisegur 1. bir yabani mantar türü. 2. yırtık pırtık.
fisek osurukçu
fisikîn 1. bükülmek istenen değeğin çatlaması. 2. yürüken ayağın kayması.
fisirîn tüymek, sıvışmak, kaytarmak
fîskanî küçük, ufak
fismirî sinsi
fistiqîn burkulmak
fistoqî 1. evde durmayan kimse. 2. evde durmayan köpek.
fisû kokarca
fîtê şırfıntı, sürtük
fişar 1. baskı, zor. 2. saçma veya absürd söz.
fişkirin sümkürmek
fîtik ıslık
fîtiklêxistin ıslık çalmak
fîtnekar kışkırtıcı, provakatör, fitneci
fîzar yardım isteyen kimsenin bağırma sesi
fort palavra
fote çarşaf
fûrandin taşırmak
fûrîn süt, yemek vb. şeylerin taşması
G
ga öküz
gadan inek ve boğayı çiftleştirmek
gadar sığır otlak yeri
gadoş toprak kap
gaj yumak
gakovî yabani öküz, bufalo
galegal konuşma, sohbet
galegalkirin sohbet etmek, çene çalmak, geyik muhabeti
galte şaka, alay
galtefis tembel
gamêş manda
gamirok yeni doğan çocukların yakalandığı bir tür hastalık
gan 1. can. 2. sağmal hayvan memesi
gandîl iri sağmal hayvan memeleri
ganî canlı
garan büyük baş hayvan sürüsü
garing harman sırasında öküzlerin pisliklerini almak için altlarına konulan bir kap
garis mısır, darı
garnigan içinde süt gibi bir sıvı bulunan bir bitki türüdür. Bu sıvı müshildir.
garte kızak
gasin saban demiri
gav 1. adım. 2. an. mesela: “gavadin” biraz önce. “vê gavê” şimdi, şu an.
gavan sığırtmaç
gavavêtin adım atmak, işe başlamak
gavedin biraz önce
gayin cinsel ilişkide bulunmak
gaz tepenin en üst noktası
gazgaz uğultu
gazî çağrı, sesleniş
gazîkirin çağırmak, seslenmek
gazin sitem, şikayet
gazîname celpname
gazindok çok sitem eden
gazîvan tellal
gazîz incir kurdu
gazûz güve
gêç alçı
gêçkirin alçılamak
geda dilenci, yoksul
gedandin dilenmek
gede erkek çocuğu
gef tehdit
gefandin tehdit etmek
geflêxwekirin tehdit etmek
gefok tehditkar
geh bazen, arasıra
gêj sersem
gêjbûn sersemleşmek
gêjkirin sersemletmek
gejmirandin öğütmek
gel halk
gelac 1. fitneci. 2. münakaşa
gelacî kışkırtıcılık, fitnecilik
gelale bademcik
gelawêj 1. ağustos ayı bn. “tebax”. 2. venüs gezegeni.
gelek epey, çok, hayli
gelemper genel, kamu
gelemşe sorun, ihtilaf
gelendar büyük ve iri direk
gelêrî anonim, folklorik, otantik, halkla ilgili
gelhe nüfus
gelî 1. vadi, boğaz, dargeçit. 2. ey hitap ünlemi. “Gelî zarokno!”. Ey çocuklar!
gelo acaba
gelş ihtilaf, fikir ayrılığı, sorun
gelwaz ceviziçi ve incir gibi yemişlerin takılıp dizildiği iplik
gemar pis, pislik, kirli, kir, pasak
gemaro 1. ambargo. 2. abluka.
gemirandin bir şeyin biçimini bozmak
gemor hafif acıya çalan tat
gengaz mümkün, olanaklı
gengeşî tartışma, münakaşa
genî kokuşmuş
genîbûn kokuşmak
genijîn kokuşmak
genim buğday
genûs cimri
gep 1. yanak. 2. lokma.
geran dolaşmak
gerandin gezdirmek, dolaştırmak, idare etmek, yürütmek
gêrbûn yuvarlanmak, devrilmek
gerdan kovmak
gerden boğaz, çene altı
gerdengaz uzun boylu
gerdenî tasma
gerdûm kağnı
gerdûn evren
gerdûnî evrensel
geremol kalabalık, karışıklık
gerew rehin
gêrik karınca
gerîn genmek, dolaşmak
gerînek girdap
gerînende direktör, müdür
gerisandin ezmek, çiğnemek
gêrkirin devirmek, yuvarlamak
germ sıcak
germahî sıcaklık
germav kaplıca
germbûn ısımak
germî bulgur pilavı
germiyan kışlak
germjimêr termometre
germkirin ısıtmak
gername seyahatname
gernas yiğit, kahraman
gerok seyyah, gezgin
gerran varyoz
gêrûse eldeğirmeni
geş canlı, gür
geşbîn iyimser
geşedan gelişme
geşepêdan geliştirmek
geşt gezi, seyahat
geştiyar turist
geştiyarî turizm
gevez 1. kızıl, gül regi. 2. boyada kullanılan kımızı bir ilaç
gevizîn ağınmak, debelenmek
gewr boz, ağarık, beyazımtırak
gewre büyük
gewşîn özellik
gez 1. ılgın ağacı. 2. ısrık.
gezek ısırgan otu. bn. “gezgezk”.
gezende ısırıcı
gêzer havuç
gêzgêrik baş dönmesi
gezgezk ısırgan otu.
gêzî süpürge
gêzirandin oyalamak
gêzîvan süpürgeci, çöpçü
gezkirin ısırmak
gezo kudret helvası.
geztin ısırmak
gibîse dört yılda bir şubat ayının 29 çekmesi
gihan ulaşmak, varmak, yetişmek
gihandin yetiştirmek, ulaştırmak
gihanek bağlaç
gihîştin yetişmek, ulaşmak, olgunlaşmak
gijlok dolu yağışı
gil 1. kil. 2. yuvarlak, yuvarlamak gibi kelimelerin kökü.
gilar çene altından sarkan tombul etler
gilare kütük
gilde yumak
gildêma ayçiçeği
gilî şikayet
gilîdar şikayetçi
gilik bızır, kilitoris
gilîkirin şikayet etmek, yakınmak
gilok yumak
gilolî yuvarlanan herhangi bir şey
gindirandin yuvarlamak
gindirîn yuvarlanmak, devrilmek
gindor 1. luğ, silindir. 2. kavun.
ginginok burnundan konuşan
gir büyük ve iri tepe
gîr kabız
giramî saygı, hurmet
giramîgirtin saygı göstermek
giran 1. ağır, yavaş, zor, pahalı. 2. ciddi mesela: “giranbe!” ciddi ol!.
giranbiha değerli, pahalı
gîrandin ağlatmak
giranî ağırlık, pahalılık
girar bulgur pilavı
girav ada
gîrbûn kabız olmak
gîre kabız olan
girêcan ruhi sıkıntı, stres
girêdan bağlamak, düğümlemek
giregir ileri gelen, elit, eşraf, asil kimse
girêhişk kör düğüm
girêk 1. düğüm. 2. bağlaç. 3. budak.
girfan cep
girgîn azgın, öfkeli
girgirik çocuk arabası
girgirok el arabası
girhan delik veya bir gediğin kendiliğinden kapanması hali
girî ağlama
girîn ağlamak
girîng önemli, mühim, gerek(li)
girîngî önem
girîngîdan önem vermek, önemsemek
girnijandin 1. gülümsetmek. 2. katlamak.
girnijîn gülümsemek, tebessüm etmek
girnoz pürüzlü
gîrobûn ertelenmek
gîrokirin ertelemek
girover yuvarlak, küre
girs iri, büyük
girse kitle
girseyî kitlesel
girtek makbuz
girtî tutsak, mahkum
girtîgeh cezaevi, hapishane
girtin almak, yakalamak, kapmak, tutmak, tutuklamak
girûz pürüzlü
giryandin ağlatmak
gît kışın belirli soğuk günleri
giş tüm, bütün, tamam
giştî genel
gîtik kaval kemiği
givî içine maya atılmış süt
giya ot
giyan can, ruh
giyanewer canlı
giyanî 1. canlılık. 2. ruhsal.
gizgizîn 1. karıncalanmak. 2. sıtmadan kaynaklanan titreme.
gîzre ne yaş ne kuru ağaç
gobilîna bê esinti
goçavik gözlük
goçke nasır
gokbaz futbolcu
golik buzağı
gomik 1. küçük kulübe. 2. kuzu, oğlak ve buzağıların konulduğu havlu
gopal baston
gor mezar
goranî 1. kürtçenin bir lehçesi. 2. şarkı, türkü.
gorevan mezarcı
gorî kurban, fedakarlık
goristan mezarlık
gornebaş vaşak
gornebeşk vaşak
gornepişk mezar soyguncusu
gosan ağustos böceği
gosartme rezil, gülünç duruma düşmüş
gotar 1. makale. 2. nutuk.
gotegot söylenti
goşt et
goştî tuzlanıp kış için saklanan et
goştpere cenin
gotin söylemek, demek
gotindar sözü söyleyen
gotûbêj söyleşi, tartışma
gove şahit
govend halay
govendger halay çeken
goyende söyleyen kişi
goyin nöbet sırası
goyinger nöbetçi
gû bok, insan dışkısı
guh kulak
guhar küpe
guhartin değiştirmek, değiştirme, değişim
guhbirin başının etini yemek
guhdan dinlemek, dikkate almak
guhdar dinleyici
guher ağıl
guherbar değişken, değişebilir
guherîn değişmek, değişim
guherînkar değiştirci, değiştiren
guherto versiyon
guhêzbar mobil, taşınabilir
guhlêdêrandin kulak kabartmak, dikkat etmek
guhnedar umursamaz, aldırmaz
guhrep kepçe kulak
gûkirin sıçmak
gulan mayıs ayı
gule kurşun
gulebarankirin taramak, kurşuna tutmak
guleberbiro ayçiçeği
gulebûk gelincik
gûlî 1. ağaç dalı. 2. saç örgüsü.
gulkelem karnıbahar
guman şüphe, kuşku
gumanbarbûn kuşkulanmak, şüphelenmek
gumgumok kertenkele
gumş lokma
gun taşak
gûn renk
guncaw uygun, müsait
gund köy
gundî 1. köylü. 2. cahil, kaba kişi.
guneh günah
gunehdaweşandin günah çıkartmak
gunehkar günahkar, suçlu
gunehpêhatin acımak
gungilî kıvırcık
gunoyî taşak fıtığı
gupik topuk
gur 1. kurt. 2. gür, canlı.
gurçik böbrek
gurêx kurt köpeği
gurî 1. uyuz. 2. kel, saçsız.
gurîbûn uyuz olmak
gûstêrk ateş böceği
gustîl yüzük
guşî salkım
guvaştin sıkmak
gûzan ustura
guzvan yüksek
H
halan nara
halandin nara atmak
handan teşvik etmek, motive etmek
handêr teşvik edici
hanê böyle, şöyle, öyle, söz konusu
har kuduz, azgın
harbûn kudurmak, azmak
harkirin kudurtmak, azdırmak
hata îro bugüne kadar
hate hetayê sonsuza kadar
haş sakın, yatışmış
haşbûn yatışmak, teskin olmak
haşî suskunluk
haşkirin yatıştırmak, teskin etmek
haşû yüz ile astarın arasına yayılarak doldurulan pamuk
hatin 1. gelmek, geliş. 2. gelir.
hator kireç taşlarını dövmekte kullanılan tahta tokmak
haveyn maya
haveynbûn mayalaşmak
haveynkirin mayalamak
havil yarar, fayda
havîn yaz
havîngeh yazlık
havlêk süpürge
havoksazî 1.sentaks. 2.cümle bilgisi
hawar imdat, yardım çağrısı
hawî 1. sürüden ayrılıp başka sürüye katılan koyun. 2. yarı deli, çılgın
hawîn hatin canı sıkılmamak
hawir çevre
hawirde ithalat
hawirdor etraf
hawirparêz çevreci
hawran pelerin
hay haber, bilgi
haydar haberdar, bilgili
haydarbûn haberdar olmak
haydarkirin haber vermek, bilgilendirmek
hayjêhebûn haberdar olmak, bilgi sahibi olmak
haylêbûn farkına varmak
hê daha, henüz
heb tane, tablet, hab
heban tulum
hebirman kış için kurtulup saklanılan nar taneleri
hebişandin hızlı ve oburca yemek yemek
hebreş çörek otu
hebûn 1. sahip olmak. 2. varlık, var olmak.
hêç kendini kaybetmiş, azgın
hechecik kırlangıç
hedar karar kılma, yatışma
hêdî yavaş
hêdîka yavaşça
hedirîn karar kılmak, yatışmak
hefik yutak
hefsar yular
heft yedi rakamı
heftê yetmiş
heftok beş taş oyunu
hêja değerli
hejale pejmürde, pasaklı
hejandin salamak
hejar yoksul, fakir
hejarî yoksulluk
hejesor iğde
hejik çalı
hejîn salamak
hejîr incir
hejmar sayı
hejmartin saymak
hek ağabey
hêk yumurta
heka eğer, şayet
hekandin kazımak
hêker örgü ören
hêkerûn omlet
hêkî örgü örme işi.
hêl taraf, yön
e lale
helan kolaylıkla yontulup kazınabilen taş
helandin eritmek
helbest şiir
helbestvan şair
hêle keklik ve benzeri kuşların avı.
hêlekan salıncak
hêlî ayna
hêlik 1.salıncak. 2.taşak, haya.
helîn erimek
hêlîn kuş yuva
helkehelk nefes nefese kalmak
helperist çıkarcı, oportünist
helsengandin değerlendirmek
helwest tavır, tutum
helwestgirtin tavır almak
hem hem
hêma imge, sembol
heman aynı
hêman unsur, öğe
hêmanên bingehîn temel öğeler
hêmayî imgesel
hember karşı, mukabil
hembêz kucak, bağır
hembêzkirin kucaklamak
hemd istenç, irade
hêmî çürüyecek duruma gelmiş olan elbise
hêmin ağırbaşlı, mulayim, vakur
hemû hepsi
hemwate eşanlamlı
hemzik bir yemek çeşidi
hemzir ufak ama çalışmada güçlü eşek
henase nefes
hendef uçurum
henderan gurbet, diaspora
hene kına
henek şaka
henek kirin şaka yapmak
henekbaz şakacı
henekpêkirin alay etmek, dalga geçmek
heng 1.balarısı. 2.askeriye de alay.
hengkuj nilüfer
hênijîn uyaklamak, dalmak
hênik serin
hênikahî serinlik
hênikbûn serinlemek
hênikkirin serinletmek
hepik dokuma sırasında sıklaştırmayı sağlayan alet
heqîp heybe
her car her defa
her çawa her nasılsa
her çend her ne kadar
her dem her zaman, sürekli
her kes her kes
her tim her zaman, sürekli
her tişt her şey
her û her sürekli, daima
her wekî din ve benzeri
her wiha ayrıca
hêrandin öğütmek
herêm bölge
herêmkî bölgesel
hereşe tehdit
hereşelêkirin tehdit etmek
herî 1.çamur. 2.en
herî baş en iyi
herî mezin en büyük
heridandin gücendirmek, darıtmak
herifîn yıkılmak, tahrip olmak
herikîn akmak
herimandin berbat etmek
herimîn berbat olmak, boşa gitmek
hêrs kızgınlık, sinir, öfke
hêrsbûn kızmak
hêrsok alıngan, çabuk kızan
hes 1.his. 2.ses
hêsa dinlenmiş
hêsabûn dinlenmek
hesan bileme taşı
hêsan kolay
hêsanî kolaylık
hesankirin bilemek
hêsî rüzgarın etkisiyle bir yer de biriken kar yığını.
hesibandin adlandırmak, bir şeye saymak
hesin demir
hesinkar demirci
hesk kepçe
hesp at
hespê sêwak yılkı atı
hest duygu
heste çakmak
hestî kemik
hestîhêr şiret, inatçı
hestîn hissetmek
hêstir göz yaşı
hestîvk fırıncı spatülü veya küreği
hestiyar duygulu, duygusal, hassas
hestpêkirin hissetmek
hesûd kiskanç
hêt but
heta e değin, e kadar
hetav güneş ışığı
heterkirin ısrar etmek
heş ağız içi ağrılarını iyileştirmeye yarayan mavi bir toz
heşandin doldurmak, dolgu yapmak
heşaş neşeli, şen
heşifandin yazarken mürekebi kağıt üzerinde dağıtmak
hêşîn yeşil
hêşînnahî yeşillik, sebze
heşt sekiz
hêştir katır
heştirme deve kuşu
heştpê ahtapot
hetîk başkalarının rezil olmalarına neden olmak
hetikandin rezil etmek
hetîketî rezalet, skandal
hetikîn rezil olmak
hetrek sert vuruş
hev sözcüğe birbirine, beraber anlamı katar
heval arkadaş, yoldaş
hevalbend 1.müttefik. 2.kafadengi
hevalbendî ittifak
hevaltî arkadaşlık
hevbajar hemşehir
hevbeş ortak, özdeş
hevbuha eşdeğer
hevçeng bacanak
hevçerx çağdaş,modern
hevcure türdeş
hevdem çağdaş, modern
hevdeng eşsesli
hevdil gönüldaş, yürekdaş, yoldaş
hevdîtin görüşme
hevedudanî bileşik
hevenav cins isim
hêvî umut
hêvîdar umutlu
hêvidar im umutluyum, umarım
hevîr hamur
hêvişandin esirgemek, muhafaza etmek
hevkar ortak, meslektaş
hevkarî işbirliği
hevkêşe denge
hevling bacanak
hevnasîn tanışma
hêvojkarî eğitim
hevok cümle
hêvotin eğitmek
hevpar ortak
hevpeyman mütefik, bağlaşık
hevpeyvîn röportaj
hevpîşe meslektaş
hevrê yoldaş
hevta aynı tarafı tutan.
hew artık, bundan böyle
hewa hava
hewadar havalı
hewandin barındırmak, bağrına çuisum
hewce gerekli, lazım
hewceder muhtaç
hewdel un çorbası
hewez şaka, latife
hêwi nem, rutubet.
hewîn sabır, dişlik
hêwirandin kondurmak, barındırmak, konuşlandırmak.
hêwirîn konmak, konuşlanmak, konaklamak
hewl çaba, girişim
hewldan çabalamak
hewnas ekin biçenlerin başı.
hewq basamak
hewş ağıl, avlu
hewşan yazları dışarıda veya avluda yatma mevsimi.
heya e kader, e değin
heya niha şimdiye kadar
heyam dönem, çağ
heyber varlık
heye ku belki
heyf acıma, üzülme
heyf e! 1.yazık! 2.öç, intikam
heyf hilanîn intikam almak
heyfa min bir te tê! sana acıyorum.
heykatkirin anlamak
heylê heyat (dişli)
heylo heyat (eril)
heyv gökteki ay
heyveron ay ışığı, dolunay
hez sevgi
hêz güç
hezandin sarsmak
hezaz yer kaymasi
hêzên ewlekariyê güvenlik güçleri
hêzkar güçlendirici
hezkirin sevmek
hibr mürekkep
hîç hiç
hil 1.önek. 2. sözcüğe yükseklik, yükselen anlamı yüklar.
hilanîn 1.bir şey birine veya bir amaç içi
hov barbar, vahşi
hovîtî vahşilik
hoy şart, koşul
hoz boy, kabile
hûçik elbise kolu, yen
hundir iç, içeri, içerde
hundirîn içsel, dahili
huner sanat, yetenek
hunerên dîtbarî görsel sanatlar
hunerî sanatsal
hunermend sanatçı
hûr 1.ufak, küçük. 2.işkembe.
hûrbijer titiz
hûrik mink, ufak tefek
hûrkirin 1.doğramak, ufaltmak. 2.para bozmak.
hût mitolojik canavar
Desert Rose
İ
ingirîn inat etmek
int kin
intdar kindar
intîn kin gütmek
irq irk, soy
istan yer, mekan anlamlı veren sonek (goristan, Kurdistan gibi)
istatîstik istatistik
istêre yatak dolabı
işev bu gece
Î, î îca/îcar bu kez, bu sefer
île adacık
îlon eylül
în cuma günü
încare saksı
îro bugün
îsal bu yıl, bu sene
îsawî hiristiyan
îslam islam
îsot biber
îstgeh durak, istasyon
J
jan sancı, sızı, acı
jana zirav verem
jandan sancımak, sızlamak, acı vermek
jandar sızı veya sancı veren
jangirtin sancı veya sızıya tutulmak
jar 1sefil, zavallı 2zayıf, sıska
jarîn inlemek, sızlamak
jawak vahşi, yırtıcı
jêbir silgi
jêderk kaynak, köken
jêgerîn vazgeçmek
jêgirtin 1elinden almak 2alıntı
jêhatî becerikli, başarlı, yetkin
jehezkirin birini veya bir şeyi sevmek
jehr zehir
jehrbûn zehirlenmek
jehrîn zehirli, toksin
jehrkirin zehirlenmek
jêkirin kesmek, koparmak, sökmek
jênager vazgeçilmez
jeng pas
jeng girtin pas tutmak
jengar paslı
jêr aşağı, alt
jêrîn aşağı, aşağıda, alt taraf
ji edat sözcüğe den, leyin, le, ce, de, da anlamlı yükler
jî 1de, da, dahi anlamı veren edat 2ömür 3yay
ji ber ezbere, ezber
ji ber ku çünkü
ji ber vê yekê bundan dolayı
ji besta gotin sayıklamak
ji bilî den başka
ji dil û can içten, samimi
ji îro pê ve bugünden itibaren
ji kerema xwe re lütfen, zahmet olmasa
ji mêj ve eskiden beri
ji nû ve yeniden
ji rêzê sıradan
ji xeynî den başka
jiberkirin ezberlemek
jimare numara, rekam, sayı
jin kadın
jîn yaşam
jinane kadınca, kadınsı
jinbav üvey anne
jinbira yenge
jîndar canlı
jinebî dul kadın
jinem amca hanımı ( karısı )
jînenîgarî özyaşam, biyografi
jîr akılı, zeki, yetkin
jîrane zekice, akıllıca
jîrî zeka, zekilik
jivan 1randevû, buluşma 2düelo
jixwe zaten
jixwebawer kendine güvenen
jixweber kendiliğinde
jiyan yaşam
jiyana rojane günlük yaşam
jiyîn yaşamak
jor yukarı, yüksek
jorîn yüksekte, yukarda
jovan poşman
jûnî diz, diz kapağı
jûr oda
Kayıtsız Üye
zor spasdikim destewe sağbi
Kayıtsız Üye
Her dem roja te geş be
Kayıtsız Üye
Annem sen aglama ben aglarim
Kayıtsız Üye
De beje straneke bıla ciya bı helin
Kayıtsız Üye
tu gula ber binamin tu evina dilemiin tu herdu cewimin ax belaya seriminn
Kayıtsız Üye
Her sabah güneşin doguşunda seni görürüm
Kayıtsız Üye
Hava soğuk olabilir ama içiniz daima sıcak olmalı
kürtçe kelimelerin türkçe karşılığı, kürtçe yazılışı ve okunuşu, verem oldum kurtce yazilisi