Zafer ile ilgili kompozisyonlar
Kayıtsız Üye
lütfen bana yardıncı olun ödevim çok acil
Cevap: zafer ile ilgili kompozisyonlar
Muhammed
Çanakkale savaşıyla ilgili kompozisyon
Çanakkaleyle ilgili kompozisyon
Çanakkale ne bir destan ne de bir efsane O bir gerçek. İsimsiz kahramanların toprağı. Bucak bucak yurdun her köşesinde tek bir amaç uğrunda ölemeye gelenlerin vatanı. Bağımsızlığı atardamarı sayanların eşitliğe adalete aşıkların cenneti. Cumhuriyetimin altın anahtarı Çanakkale Çanakkale’m…
Çanakkale bir anahtardın ya sen Türklerin istiklaline açılacak ya da düşmanın kolundan teslim olduracak. Ya özgürlüğü tattıracaktın yurduma ya da karartacaktın Dünyamızı büyük kara bulutlarla.
Dünya savaşı kapımızı çalana kadar rahattı Gelibolu’n Arıburnu’n Anafarta’n. Rahattı Osmanlı rahattı padişah…Gelipte dayandı mı felaket bir atardamarın kadar yakın o zaman sineye çekildi Osmanlı sineye çekildi padişah. Gelibolu sessiz olacaklarda habersiz halkın tedirgin rahatsız…
Ne zaman gemileri aldı Osmanlı ne zaman gemiler bombaladı Rusya’ yı ne zaman Osmanlı savaşa girdi işte o zaman torak uyandı ağaç uyandı gök uyandı halk uyandı. Hasta adam savaşa girdi. Şahlandırdı Atatürk özgürlüğün atını… Ama bilmiyordu daha dünya Türkler’in gücünü. Ata binipte kılıç kuşandıklarında nasıl şahlandıklarını yeri göğü inleten savaş alanlarını bağımsızlık aşklarını bilmiyorlardı. Bilmiyorlardı Türk’ ün yüzyıllık vatanını bu kadar kolay bırakmayacağını bilmiyorlardı ve Çanakkale’nin geçilmez olduğunu…
18 Mart günü dayandığında kapıya yurdun her köşesi doğusu batısı kuzeyi güneyi bir oldu tek yürek tek can tek kılıç koştu Çanakkale’ye. İnsan için en önemli varlığı canıdır ya hani onlar o canı Çanakkale’ nin alacağını bile bile sadece tek düşünce "Vatan Sağ Olsun” diye gittiler. Damarında asil Türk kanı taşıyan hiçbir Türk Anadolu’ da kalmadı. Hepsi Çanakkale’ ye Mustafa Kemal’ in yanına bağımsız Türk Cumhuriyeti’nin kapısına koştular. Üniversiteler boşaldı ev bark boşaldı. Gelibolu Anafartalar Conkbayırı canlandı. Kurtarıcılarını gördükçe canladı. Toprağını havasını suyunu onlara adadı. Laleler açtı. Uzatıp boynunu kana çiçekleri hesaplayamadı bile metrekareye kaç mermi düştüğünü. Üzerine düştü tek tek Ali Ahmet Hasan Mehmet. İsterdiki laleler düşen bedenlere değil O yiğitlerin sevgili saçlarına takılsın… Karışmasın kokusu kan kokusuna…Mektuplarda dolaşsın.
Yarım kaldı nameler söylenememiş sözler yarım kaldı. Duvaklar kalktı sandığa okul bahçeleri boşaldı. Tınmadılar. Özgürlüğün şiirini okuyacaktı koca vatan bir ağızdan.
Kana doymayan topraklarda kağnılar ilerliyordu. Üzerinde yattı mermilerle bebeler yan yana. Anaların güçlü kollarında taşındılar. Yürekleri öyle güçlüydü ki anaların düşman değil onun ecdadı gelse ezilirdi altında bu yüreğin.
Daha nice aslan dokundu savaşın kaderine. Nasıl da kaldırdı o topu gövdesiyle Seyit Onbaşı…Başının üstünde taşıdığı inanç Mehmetçiğin inancı topun ağırlığından baskındı.
Düşman bilmiyordu nedenini. Anzak anlamıyordu kimlerle ve neden savaştığını şaşkındılar. Önce öğrendiler savaşta onuru Türklerden. öğrendiler aslında hayallerinin onlarla bir olduğunu. Bir sevgili bir yuva çocuklar belki. Hangi ülkede hangi dilde olursa olsun özlemler aynı türkülerdeki yakarışlar aynıydı. Yan yana yatan iki beden…Biri Anzak biri Türk ikisinin de yaşı on beş. İkisinin de sol göğsünde bir mektup yazılmış sevgiliye. Ucu kana bulanmış resmi. Biri Mary biri Ayşe.
İşte böyle yazıldı. O ne bir destan ne bir şiir ne bir öyküydü…O bir inanç o bir gurur o bir haykırış bir çığlıktı…Uçurum kenarında yankılandı büyüdü büyüdü Çanakkale’den Ulusa Ulus’ tan tüm Cihan’ a haykırdı.
"Ben Türk’üm. Onurum üstünde oturduğum topraktır. Dünya var oldukça gözlerde ışıklanan kalplerde şavkı istiklalin dudaklarımızda adı Mustafa Kemal’ in haykıracağım.” Ne mutlu bu millete ne mutlu Türk’üm diyene!…
——————————————-
Siz hiç Çanakkale’ ye gittiniz mi? Denizin o kan kokan kırmızısına dalıp o maviliğe kırmızı hüznü salan şehitlerimizi düşündünüz mü? Ya da gecenin bir yarısında Karanlığın içinden gelen vatanı uğruna hayatını veren insanların sesini duydunuz mu? Ben duydum. İçinizde öyle derin fırtınalar kopuyor ki; gözlerinize anlamını bilmediğiniz çiğ taneleri düşüyor. Belki ağlıyor belki kahroluyorsunuz ama o her adım atışında üstlerine bombalar kurşunlar şarapnel parçaları yağan şehitleri düşündüğünüzde yüreğiniz bir parça daha eriyor.
Neden bu kadar acı sözler düşüyor dudağımdan kalemime? Eğer o savaşta o yiğitler göğüs gerip o kurşunlara yüreklerinden kocaman surlar örüp kazanmasalardı o savaşı o zaman işte o zaman bizde olmazdık. Belki ayrı ayrı devletlerin himayeleri altına girip bu günkü hürriyet özgürlüğü yakalayamazdık; çünkü Çanakkale Türkiye’ nin geçiş noktası. Çanakkale’nin elimizden alındığını bir düşünsenize! Tanımadığımız insanların Türk topraklarını kazanması ve özgürce " burası benim” dediğini. Onlarca Türk’ ün dedelerimizin atalarımızın ve sırtında kurşun taşıyan eşlerine yavrularına ve en önemlisi vatanına bir parça yardımı bulunmasını isteyen o analarımızın kanlarıyla sulanmış topraklarımızın bir başkasına ait olmasını… düşünmesi bile korkunç! İnsanın içine en derinden kurşunlar yağıyor sanki. Yüreğim bir nebze daha parçalanıyor içimde. Kendi kendime diyorum ki: " O savaşta mağlup olsaydık şimdi bu bağımsız topraklar bizim olur muydu? Kendi vatanımıza emanet toprakların üstünde yürümez miydik? Düşmanlarımız önce Çanakkale’yi sonra İstanbul’ u ve sonra… O kadar ağır bir savaştan belki tüm Türkiye…Ama Türk Askeriydi onlar! Verir miydiler bu vatanı el oğluna? ‘Hayır’… Allah Allah diye inliyen sesleriyle savundular bu toprakları…”
İşte böyle düşündükçe Çanakkale’ yi; acaba kırmızıya çalmasaydı deniz bu kadar hüzünlü dans etmeseydi yapraklar rüzgarla ve kanla sulanmasaydı bu toprak değerini bilir miydik? Titremezdik sanki sıradan bir yermiş gibi gelirdi. Aslında Türkiye’ nin her yeri gurur kokan topraklarla örtülü değil mi? Dünden bu güne onlarca savaş olmadı mı? Vatan uğruna bu topraklar kanla sulanmadı mı? Doğudan batıya onca insan şehit olmadı mı?
Onlar öyle onurlu ve gururluydular ki yüreklerinin tam ortasında demirden ateş topları saplansa bile yüzlerinde vatanı uğruna can vermenin sevincini taşıyorlardı. Ey Türk Askeri! Sen ki cephenin ardında nasır tutan elerinle savaşırken onlar neden savaştıkların bile bilmiyorlardı. Çanakkale yakılıp yıkılırken ve üstümüze bombalar yağarken düşmana inat kadere inat ve gözlerini kaparken kırmızı yağmurlar altında ölüme inat yeni bir zafer kazanmanın sevinciyle dört elle sarıldın toprağına. İçine çekerken deniz kokusunu gözlerin doldu. Belki alınyazından belki yeni doğmuş bebeğinin hayalinden…Ama baş eğmedin.
Ey Anadolu’ nun her tarafından gelip bu topraklarda yatanlar gözünüz arkada kalmasın. Biz bu aziz vatanı ister gecenin kör karanlığında ister alaca şafakta olsun kimselere bırakmayacağız. Çanakkale aslımızdır ve biz aslımızı unutmayacağız.
——————————————-
Soğuk gece… Deniz rüzgarları altında toprak soluklanıyor. Kan alıyor gam veriyor… Kızıl olmuş deniz ahal coşkun… Yabancı gemileri koynuna almış Çanakkale mahçup.. Dalgalar şahlanmada. Zaman geleceğin getireceklerinden korkarak yürüyor. Gün ağarıyor gün batıyor. Çanakkale bizim.
Uzakta küçük bir köy düşman postallarının çiğneyemediği temiz bir köy…Bir ihtiyar dua ediyor. Oğullarını torunun kardeini verdiği umudum canım namusun dediği Çanakkale için Çanakkale’ye gitmek için…
Karlı yollarda bir kağnı. Arkasında bir kadın. Sıcak yüreğinde soğuk savaşı ağırlamış. Kağnısında battaniyelere sarılı top mermileri cepheye götürülecek… Cephe uzak ölüm yakın ve Çanakkale bizim.
Düşman dört bir yandan saldırmış. Bir kol kalmış son umut. Altı asırlık devletin son çığlığı. Milletin hep beraber haykırdığı özgürlük yemini tek şahidi Çanakkale.
Temiz dudaklar yudum yudum içerken şehitlik şerbetini ölüm getiren bombalar atıyor düşman. Düştüğü yere ölüm saçan kara tabutlar toprağı delik deşik ediyor. Çanakkale hala bizim.
Silah sesleri kan kol bacak… Kıyamet kopuyor… Çanakkale mahşer gün uyuyor düşman uyanık iki yakalı Çanakkale birbirine hasret. Kan dolmuş yüreğine Çanakkale’nin yine de bizim kalacak…
Süngülerin ucuna yürek takıldı mı dünya gelse ne fayda. Çanakkale’de bir millet var var olma mücadelesi veriyor. Ve Çanakkale taşıyla toprağıyla mücadeleye yardım ediyor.
Nusret Mayın Gemisi yırta yırta boğazın sularını ilerliyo. Çanakkale bu kez açıyor sularını Nusret’in önünde… Çanakkale bir kedi uysallığıyla saklıyor mayınları. Çanakkale bizim kalıyor.
Elazığlı Ahmet Yemenli Ali Trabzonlu Hasan Manisalı Orhan ve bir çok aslan. Anadolu’dan Afrika’dan Irak’tan. Her şeyini almış canını almış da gelmiş. Çanakkale bizim kalsın diye.
Seyid Onbaşı kaldırırken bombayı Uyvar önünde Türk kadar güçlüydü. Değil bombayı üzerinde bulunduğu Çanakkale toprağını kaldırması gerekse bunu da yapardı. Kaldırır atırdı Çanakkale bizim kalsın diye.
Ve Anafarta’nın dünyaya ışık saçan sarı çiçeği. Ölmeyi emreden kumandan…O ki ölümü mavi gözleriyle korkutan kumandan. Attığı her adımda Çanakkale titriyor… Mustafa Kemal Paşa "ÇANAKKALE BİZİM” diyor…
Yabancı bir asker esir düşmüş titriyor… Osmanlı’yı barbar demişler. Onu barbar sanıyor. Vurulmuş bacağından Çanakkale toprağında. Geliyor Türk askeri. O geldikçe beriki titriyor. Türk askeri gelir gelmez vuruluyor bir anda. Gömleğini yırtıyor Türk askeri koyuyor Anzak’ın yarasına. Anzak şaşkın. Asker kendi yarasına da toprak basıyor. Onca yıldır barbar bildiği Türk askeri hak ettiği değeri buluyor. Ve Anzak da anlıyor gerçek kahramanın kim olduğunu.
Bir kısmı anıtlara alınmış öbür kısmı toprağa taşmış askerler artık yok. Deniz dalgalarıyla geçmişi alıp kıyıya ümitleri vuruyor. Varsın deniz kızıl olmasın yere bomba düşmesin.. . Yer gök gerçekelri unutmayarak susmuyor haykırıyor. Tarihe sığmayan kahramanlar. Onlar kanlarının bedelini destanlaşan kahramanlıklarını tarihten zafer olarak aldılar…
ÇANAKKALE… O BİZE AİT VE EBEDİYEN DE ÖYLE KALACAK…
__________________________________________________ ______________
30 Ağustos Zafer Bayramı ile İlgili Kompozisyon-Zafer Bayramı 30 Ağustos Konulu Kompozisyon
30 Ağustos Zafer Bayramı ile İlgili Kompozisyon örneği
Türk tarihi zaferlerle doludur Ama 30 Ağustos 1922’de zaferle sonuçlanan Dumlupınar Savaşı, Türk ulusunun yeniden dirilişidir
Malazgirt Savaşı’yla (1071) 26 Ağustos’ta Anadolu’nun Türklere kapıların açan kahraman ordumuz; Başkomutanlık Meydan Muharebesi’yle de Anadolu topraklarının Türk Vatanı" olduğunu önünde durulmaz bir iradeyle düşmana ispatlamıştır Ve yine ulusumuzun iradesiyle Cumhuriyet kurulmuştur
Atatürk, ünlü "Nutuk"unda Kurtuluş Savaşı’nı anlatır Her Türk yurttaşının okuması gereken Nutuk (Söylev)’da Atatürk savaşa nasıl hazırlandığımızı da anlatmaktadır
O’ndan öğrendiğimize göre: Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Batı Cephesi Komutanı ve İnönü Savaşları kahramanı İsmet Paşa ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa büyük bir gizlilik içinde taarruz planlarını hazırlarlar
1922 Ağustos ayında Türk Ordusu taarruza geçmek için, Kurmay heyeti’nce karar verilir Mustafa Kemal, İsmet Bey, Fevzi Çakmak ve diğer paşalar ile kurmaylar; savaşı yönetmek üzere Kocatepe’ye gelirler
26 Ağustos sabah, saat 0530’da Türk topçu birlikleri Afyon’un güneyinden düşman siperlerini ateşle vurmaya başlar Ardından piyadeler hücuma geçerler Planlandığı gibi Büyük Taarruz devam eder ve düşman gerilemeye başlar, bozguna uğrayarak ikiye ayrılır
30 Ağustos’a kadar düşman ordusu çembere alınır 30 Ağustos sabahı, 1 Ordu ve avcı hatlarını ile 4 Kolordu’yu denetleyen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa; saat 1400’da Aslıhanlar yakınındaki "Komuta Karargâhından taarruz emrini verir Dumlupanır’da ordumuz düşmana son darbeyi vurur Düşman askerleri kaçmaya başlar Mustafa Kemal Paşa; kaçan düşman askerlerini kovalamak için, "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir İleri!" komutunu verir Yunan Başkomutanı General Tikopıs dâhil çok sayıda esir alınır
Şahlanan Türk Ordusu düşman güçlerini İzmir’e kadar kovalar 9 Eylül 1922 günü Türk Ordusu İzmir’e girer Batı Anadolu’yu yakan yıkan düşman kuvvetleri canlarını zor kurtararak, geldikleri gibi gemilere binerek giderler
30 Ağustos 1922 tarihi, Türk ulusunu esir etmek isteyen emperyalist güçlere karşı; kadınıyla çocuğuyla, ordusuyla topyekûn verdiği bir savaşın ve ulusal benliğini kurtardığı ve Zafer Destanı’nın yazıldığı gündür
Bu mutlu günde, zaferi bize yaşatan silah arkadaşları ile kahraman Türk Ordusu’na şükran ve minnetlerimizi sunarken, ulusumuza da Zafer Bayramı kutlu olsun
zafer ile ilgili özdeyişler,zafer ile ilgili güzel sözler,zaferle ilgili anlamlı sözler,zafer üzerine sözler
1.Zafer iradedir. ( Napoleon )
2.İnsanın kendi kendini fethetmesi, zaferlerin en büyüğüdür. ( Eflatun )
3.Asıl zafer kazanan, öfkesini yenebilendir. ( Thepbrastus )
4.Zafer kazandığı zaman kendini de yenen, iki kere başarı kazanmış demektir. ( Publilius Cryus )
5.Zaferin büyüklüğü, savaşın çetinliği ile ölçülür. ( Grilparzer )
6.Hiçbir zafer çiçekli yollardan gidilmez. ( La Fontaine )
Cevap: zafer ile ilgili kompozisyonlar
Yuzarsif
30 Ağustos şiirleri ,30 Ağustos Zafer Bayramı Şiiri,30 Ağustos Zafer Bayramı ile ilgili şiirler,Zafer Haftası şiirleri
Zafer Muştusu
Otuz Ağustos bize, bir zafer muştusudur,
Gözlerden parıldayan bir yürek coşkusudur.
O gün hayat yeniden, gülümsedi bizlere,
Yeni bir kuvvet geldi, derman oldu dizlere.
Şafak daha bir parlak, ışıldadı yurduma,
Çiğnediği topraklar s4la verdi orduma.
Dağlar yol açtı bize, derlere yol verdiler,
Ordular dört bir yandan düşmanı çevirdiler.
Atatürk ordulara gösterdi hedefleri,
‘Ordular, hedefiniz Akdeniz dir ileri’
Duyulunca bu gür ses Kocatepe inledi,
Dağlar, taşlar, ordular bu buyruğu dinledi.
Başladı bu emirle, büyük Taarruz artık,
Pis kanlı süngülerle, dikildi büyük yırtık.
Binler beden tek yürek, Yaratanın adına,
Aktı, coştu, ulaştı mukaddes muradına.
Başkomutan Atatürk, o gün Kocatepe’de,
Seyrederken onları, kor vardı yüreğinde.
Düşmanlar bir solukta, gemilere bindiler,
Geldikleri yollardan tekrar geri döndüler.
Kasım Kaplan
30 Ağustos
Her yıl bugün olur, Otuz Ağustos
İçime bir ordu havası dolar.
Başlar dimdik, gözler çelik, yüzler pos,
Bayrak imil imil, geçer ordular…
Geçer tunç adımlar demir göğüsler,
Geçer Mehmetçikler, geçer subaylar,
Hepsinin alnında zaferden süsler.
Geçer hayalimde bir bir alaylar.
Geçer toplar, geçer atlar, yağız, al,
Geçer dağlar, geçer yollar, şehirler…
Yangınlar üstünde ince bir hilal!..
Yaralılar düşe kalka geçerler.
Çılgın bir istekle bu şan akını
Afyon’dan, İzmir’e kaçlar çağıldar.
Unutmuş at gemi, kılıçlar kını,
Can canı unutmuş zafere kadar.
Ne var bu dünyada sana yakışan,
Alnında bir zafer sabahı kadar;
Sen Mehmetçik, söyle büyük kahraman,
Sana zafer kadar yakışan ne var?
Her yıl bugün olur, Otuz Ağustos,
İçime bir zafer havası dolar.
Başlar dimdik, gözler çelik, yüzler pos,
Bayrak imil imil, geçer ordular…
Ahmet Kutsi TECER
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI
Kocatepe’nin büyük düşünceleri,
Doğuyor kalplere aydınlık, zamanlı.
Uyku tutar mı ağustos geceleri,
Bu ay cümle fetihlerle heyecanlı,
Heyecanlı hey.
Mustafa Kemâl’in dudağında eli,
Gözlerine vurmuş vaktin en güzeli.
Bu dağlar, askeri deli eder deli.
Vermiş omuz omza destanlı destanlı,
Destanlı hey.
Hazır ol vaktinde şafaklar!
Hazır, yürümeye topraklar,
Tepe tepe kımıldanıyor…
Endişeli, uzakların benzi uçuk,
Düşman, düşman ama çocuk kadar küçük.
Yirmi altı ağustos, saat beş buçuk.
Dram, Dumlupınar’da başlıyor, kanlı,
Alkanlı hey.
Mustafa Necati KARAER
hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez kompozisyon, asıl zafer kazanan ofkesini yenebilendir hakkında kompozisyon, zafer hakkinda kompasizyon