Nesai Ve Süneni

Nesai Ve Süneni

Hoca
NESÂÎ VE SÜNENİ:

Kütüb-ü sitte adı verilen hadis mecmualarının beşincisinin müellifi. Ahmed b. Şuayb b. Ali b. Bahr b. Sinân b. Dinar (Ebu Abdi’r-Rahman) Horasan’da Nesâ denilen şehirde dünyaya gelmiştir.[1]

Doğum tarihinin 214 veya 215 Hicri yılında olduğu konusunda ihtilâf vardır. İmam Suyûtî, Hüsnül-Muhadara isimli eserinde[2] doğum tarihini Hicri 225 olarak gösterir.

Nesâî on beş yaşında iken, küçük yaşında başladığı tahsilini, hadis öğrenmeye yöneltmiştir. İlk hadis derslerini, muammerinden olan, Enes b. Malik (r.a) de dahil pek çok Hadis otoritesine talebelik yapmış olan büyük muhaddis Kuteybe b. Saîd’den aldı. Bu zatın yanında kaldığı bir yıl iki aylık sürenin feyzini ömrü boyunca taşıdı.

Nesâi’nin asrı büyük muhaddislerin var olduğu ve Hadis öğrenmek için uzun seyahatlerin yapıldığı bir dönemdir. Nesâî de bu seyahatlere katıldı. Büyük muhaddislerden ilim aldı, ilim verdi. İstişarelerde bulundu. İlmi ve fazileti ile tanındı. Hadisteki yetkisiyle şöhret buldu. Hadis öğrenme ve öğretme yolunda yaptığı yolculuklar, ölümüne kadar kesintisiz devam etti. Parmakla gösterilir hale geldi. Yerine göre bir öğrenci, yerine göre Allah yolunda gazaya çıkmış bir mücahid, yerine göre mücahidlerin öğretmenliğini yaptı. Hadis alimlerinden Me’mûn el-Mısrî şöyle anlatır:

"Nesâî ile beraber Tarsus’a gittik. İmamlardan Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. İbrahim, Ebül-Âzân ve Keylece gibi zevat toplandı. Kendileri adına, hadis şeyhlerine karşı ilmî münazarada bulunacak birini seçme konusunda istişarede bulundular ve bu iş için Ebû Abdurrahman en-Nesâî’yi seçme konusunda ittifak ettiler"[3]

Nesâî bir taraftan seyahat ederken, bir taraftan da bulduğu muhaddisden hadis alıyor. İsteklisine de bunları öğretiyordu.

Nesâî’nin kendilerinden hadis ve ilim aldığı hocalarından bazıları şunlardır: Kuteybe b. Saîd, İshak b. Râhûye, Yûnus b. Abdül-A’lâ, Muhammed b. Beşşâr, Mahmûd b. Gaylân, Hişâm b. Ammâr, Ebû Davûd, Süleyman b. el-Eş’as, Osman b. Ebî Şeybe, İsâ b. Hammad…

Nesâî, ehil ise kendi akranından ilim ve hadis almaktan çekinmezdi. Ebû, Davûd es-Sicistani, Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, Süleyman b. Seyf el-Harrânî ve Süleyman Eyyüb el-Esedi, kendilerinden hadis alıp rivayet ettiği akranıdır.

Nesâî ayrıca bir çok öğrenci yetiştirmiştir. Başta Sünen isimli eserini rivayet edenler içerisinde bulunan oğlu Abdül-Kerim olmak üzere ileri gelen talebelerinden bazıları da şunlardır: Ali b. Ebû Câfer et-Tahavî, Ebû Bişr ed-Dûlâbî, Ebû Avane, İbni Hibbân el-Büstî, Ebû Bekir b. el-Haddâd, Ebû Câfer el-Akilî, Ebû Ali en-Nisâburî, Ebül-Kasım et-Taberânî, Kasım b. Sâbit es-Serkastî.

İmam Nesâî, Şafiî mezhebine bağlı olmasına rağmen mutlak müctehid mertebesinde idi. Hadisçiler arasında üçüncü yüz yılın müceddidi sayılmıştır. İbni Kesir bu konuda şöyle der: "Yazmış olduğu eserlerden anlaşılıyor ki hıfzı sağlam, doğruluğu kesin, imanı güçlü, ilim ve irfanı geniş birisi idi"[4]

Hadis rivayetinde çok titizdi. Hattâ bu konuda Müslim’den daha sağlam olduğunu söyleyenler vardır. Nakd-i Ricâl ilminde aşırı titiz olan Zehebi bile onu Müslim, Ebû Davûd, Tirmizi gibi Hadis otoritelerinden önde sayar ve şöyle derdi: "Nesâî, Buhârî ve Ebû Zür’a ayarındadır."

Tâcüd-Din es-Sübkide şu nakilde bulunur. "Üstadımız Zehebîye, İmam Müslim’in mi, yoksa Neseâî’nin mi, daha titiz olduğunu sordum. "Nesâî’dir" dedi"[5]

Sa’d b. Ali ez-Zencânî, İmam Nesâî’nin hadis kabul ve rivayetindeki şartlarının Buhari ve Müslim’den daha da ağır olduğunu söyler.

Nesâî’nin eserlerinden bazıları şunlardır:

1- es-Sünen: Meşhur hadis kitabıdır. Buna "el-Mücteba" da denir.

2- el-Künâ: Ravileri künyelerine göre ve harf sırasıyla yazan bir eserdir.

3- ed-Duafâ vel-Metrûkîn: Zayıf ve terkedilmesi gereken ravileri yazan bir eserdir.

4- et-Temyiz: Suyûtî’nin ifadesine göre ravîleri birbirinden ayıran özellikleri zikreder.

5- el-Mu’cem: Nesâî’nin hocalarını yazar.

6- Kitabü’t-Tabakât: Nesâî’nin zamanına kadar geçen ravileri, rivayetlerini, hallerini, tabaka tabaka anlatan bir eserdir.

7- el-Cerh ve’t-Ta’dil: Hadis tenkidinin esaslarını yazar.

8- Tefsirul-Kur’an’il- Kerim

9- el-Cum’a

10- Müsned-i Ali b. Ebi Talib

11- Amelül-Yevm vel-Leyle

İmam Nesâî heybetli yapılı, güzel ve nurlu yüzlü, sıhhatli bir şahıstı. Cihada iştiraki severdi. Savm-ı Davûd’a devam ederdi. Gece ibadetinden, teheccüdden hiç geri kalmazdı. Humus’ta yaptığı kadılıktan herkes hoşnut kalmıştı.

Ömrünün son zamanlarını Mısır’da, Hadis ve ilim öğreterek geçirmişti. Hacc için oradan çıktı. Şam’a uğradı. Şam Ümeyye Camiinde münazaralara katıldı. Kendisine Ümeyye hanedanı ile ilgili sorular soruldu. İmam Dârakutni’nin ifadesine göre, orada rahatsızlandı. Kendisini deve sırtında Hicâz toprağına yetiştirmelerini istedi. İsteğini yerine getirdiler. 303 (915-916) yılının Şa’ban ayında Mekke’de vefat etti ve Safa ile Merve arasına gömüldü.[6]

Bazı müellifler Filistin’deki Remle’de vefat edip Beytü’l-Makdis’e gömüldüğünü yazarlar.[7] Ancak onun Mekke’de medfun olduğu görüşü daha kuvvetlidir.

Nesâî’nin "es-Sünen"i ellibir kitab’a ayrılmış olup her kitap çeşitli bablardan meydana gelmiştir. Diğer hadis mecmualarında bulunmayan Kitabul-İhbâs, Kitabu’n-Nuhl, Kitabu’r-Rukba ve Kitabu’l-Umra gibi konuları içeren bölümler Nesâî’nin süneninde mevcuttur. Ayrıca diğer hadis mecmualarında bulunan Kitabul-Fiten, Kitabul-Kıyame, Kitabul-Merakib ve Kitabü’ t-Tefsîr de Nesâî’de mevcut değildir.[8]

——————————————————————————–

[1] el-Cezerî, el-Lübâb fi Tehzîbil-Ensâb, 3/306.

[2] 1/197.

[3] ez-Zehebî, Tarihul-İslâm: 2/179.

[4] İbni Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye: 11/123.

[5] es-Sübki, Tabakâtüş-Şafıiyye: 2/83.

[6] ez-Zehebi, Tezkiratül-Huffâz: 2/698.

[7] İbni Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye: 11/124.

[8] İsmail Kaya, Şamil İslam Ansiklopedisi: 5/83-84.


Cevap: NesÂÎ Ve SÜnenİ

Hoca
Hayatı:

El-Hafız el-İmam Şeyhu’1-İslam Ebu Abdirrahman Ahmed İbnu Şuayb İbnu Ali İbni Sinan İbni Bahr el-Horasani el-Kadi. 215/830-303/915 yılları arasında yaşamıştır. Kuteybe İbnu Said, İshak İbnu Rahuye, Hişam İbnu Ammar, gibi sayısız kimselerden hadis dinledi. Hadis almak üzere Horasan, Irak, Hicaz, Mısır, Şam, Cezire gibi diyarları dolaştı. İlminin derinliği, itkanı, rivayetlerindeki ulviyetle (ulüvvü isnad) temayüz etti. İlmini Mısır’da neşretti. Fıkıh, hadis ve rical bilgisinde Mısır’daki emsallerine, devrinde, tefevvuk ve tekaddüm ettiği muasırı olan alimlerce te’yid edilmiştir. Müslümanların imamlarından biri olduğu bilhassa tebarüz ettirilir. Bazı alimler Nesai’nin Müslim’den ahfaz olduğunu da söyler.

Hadis tahsili için, Kuteybe İbnu Said’in yanına 230 yılında gittiği zaman 15 yaşında olduğunu, rivayetlerini almak üzere bir yıl iki ay yanında kaldığını kendisi anlatır.

Nesai’nin dört hanımı olduğu, hanımlarına karşı vazifesini eksiksiz yerine getirdiği, gece ve gündüz ibadetlerine düşkün bulunduğu, günahlardan kaçmaya çok gayret ettiği, bu meyanda cihadlara iştirakten de geri kalmadığı belirtilir. Ayrıca Resulullah (aleyhissalatu vesselam)’ın sünnetlerini ihya ettiğini, Sultanların meclisinden kaçtığını faziletleri meyanında zikreden İbnu Hacer, bu davranışının, Nesai’yi şehit olmaya götürdüğünü de ifade eder.

ölümüyle ilgili olarak şu vak’a anlatılır: Uzun müddet Mısır’da yerleşip, ilim neşrinden sonra 302 yılında orayı terkederek Şam’a (veya Remle’ye) gelen Nesai, orada Hz. Muaviye taraftarlarının baskısına maruz kalır. Kendisinden, Hz. Muaviye’nin Hz. Ali (radıyAllahu anhüma)’dan üstünlüğüne dair rivayette bulunmasını isterler. O ise: "Allah onun karnını doyurmasın" hadisinden başka bir şey bilmediğini söyleyince[1] Hz. Muaviye (radıyAllahu anh) taraftarları Nesai’yi Mescid’in içinde dövmeye başlarlar. Onları, bu davranışa sevkeden şüphesiz Nesai’deki Hz. Ali sevgisi ve dolayısıyla Fi Fadli Ali adıyla te’lif etmiş olduğu eseri idi. Buradan, hırpalanmış ve sakatlanmış olarak Mekke’ye hareket eder. Nesai, Mekke’ye varır varmaz kötü muamelelerin tesiriyle vefat eder. Bu yüzden ona şehid de denmiştir. Kabrinin, Safa ile Merve arasında olduğu belirtilir. Bazı tarihçiler Filistin’de vefat ettiğini söylerse de Mekke’de ölmüş olması daha sahih gözükmektedir.

Kendisinden oğlu Abdulkerim, Ebu Bekr Ahmed İbnu Muhammed İbnu İshak İbni’s-Sünni, Ali İbnu Ebi Ca’fer et-Tahavi, Ebu Bişr ed-Dulabi, Ebu-Avane, Ebu Cafer et-Tahavi gibi pek çokları hadis rivayet etmiştir. [2]

——————————————————————————–

[1] Zehebi, bu rivayette Hz. Muaviye (radıyAllahu anh)’yi zemmetmek kastedilmediğini belirtmek için "Hz. Muavive ile alakalı bu menkıbe muhtemelen, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)’ın şu sözü sebebiyledir: "Ey Rabbim, ben kime lanet ve şetimde bulundu isem, bunu onun hakkında zekat ve rahmet kıl" (Müslim, Birr. 88-95). (İbrahim Canan)

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/243-244.


Yanıt: NesÂÎ Ve SÜnenİ

Hoca
El-Mücteba:

Nesai, önce es-Sünenü’l-Kübra’yı te’lif etmiştir. Bunda sahih ve ma’lul hadisler karışık olarak bulunuyordu. Bunu Remle Emiri’ne takdim edince Emir: "İçinde yer alan bütün rivayetler sahih mi?" diye sorar. Nesai: "Hayır, kitapta sahih, hasen ve hasene yakın olan rivayetler var" cevabını verir. Bunun üzerine Emir:"

– Bana, sahih olanları öbürlerinden ayırıver!" der. Bu istek üzerine Nesai, es-Sünenü’s-Suğra’yı te’lif eder ve buna el-Mücteba Mine’s-Sünen adını verir. Bugün, Sünenü Nesai deyince el-Mücteba kastedilir.

El-Mücteba, diğer sünenlerle mukayese edilince içerisinde, zayıf hadis en az olanıdır. Bu sebeple, bir kısım alimler, el-Mücteba’yı Kütüb-i Sitte’nin üçüncü kitabı saymıştır. Makdisi’den naklen İbnu Hacer, Zehebi, Katip çelebi, Sübki, gibi meseleye temas eden bütün alimler, Hafız Ebu Ali’nin şu sözünü kaydederler: "Nesai’nin rical hususundaki şartı, Müslim’in ve Buhari’nin şartından daha şiddetlidir". Ancak bu şartın ne olduğunu hiç biri belirtmez. Şu kadar var ki, Nesai, Buhari ve Müslim’in hadis aldığı bir kısım ravilerden hadis almamıştır. Sindi, bu sebeple, şartının Sahiheyn’den sıkı olduğunun söylendiğini ifade eder." Kendisi der ki: "Ben Sünen’i cemetmeye azmedince hakkında, içime şüphe düşen bir kısım ravilerden hadis alma hususunda Allah’tan istiharede bulundum. Neticede, terklerinde hayır olduğu kanaatine vardım."

Nesai, kitabını tanzim ederken, ravinin terkinde ittifak olup olmadığına bakmıştır. Terkinde ittifak olmadıkça hadis almıştır. Bu hususta o da Ebu Davud gibi düşünmektedir: Muhtelefun fih ravinin hadisi makbuldür, zira bir babta zayıf rivayet, re’yü’r-rical’den evladır. çünkü Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)’den olma ihtimali mevcuttur.[1]

——————————————————————————–

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/244-245.


Soru: NesÂÎ Ve SÜnenİ

Hoca
Tertibi:

Nesai’nin el-Mücteba’sı, sünen tarzında bir te’liftir. Hadisler fıkhi bablara göre tasnif edilmiştir. 51 aded ana bölüm vardır. Her bölüm, diğer sünenler gibi, tali bablara ayrılır. Bab başlıklarında (teracim) fıkhi hüküm belirtilir. Hükmü te’yid eden hadisler kaydedilir. Nesai, tertipte Müslim’in yolunu tutar. Yani hadislerin turukunu bir araya getirmeye ehemmiyet verir, hadislerin illetini göstermeyi birinci plana alır. Bu sebeple bir hadisin birçok turukunu verdiği vakit, şayet varsa, önce galat bulunan tariki kaydeder. Arkadan ona muhalefet eden sahihi kaydeder. El-İmam Ebu Abdillah İbnu Reşid, Nesai’nin kitabını, Buhari ve Müslim’in medotlarını birleştirici olarak tavsif ederken çokça ilel beyan etme yönüyle arzettiği hususiyete de dikkat çeker. İbadet ve ahkamla ilgili bahislerden başka diğer kitaplarda rastlanmayan ana bölümlere yer verildiği görülür: İhbas, Nuhl, Rukba, Umre, Hayl gibi. Diğer taraftan Fiten, Kıyame, Menakıb ve Kur’an’a dair bölümler yer almaz.[1]

——————————————————————————–

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/245.


Hoca
Şerhleri:

El-Mücteba’yı çok kısa bir surette Celaleddin es-Suyuti şerhetmiştir. Ebu’l-Hasan Muhammed İbnu Abdillah es-Sindi (1138/1725), okuyucunun i’rabında ve zabtında müşkilat çekeceği kelimelerin, gariblerin şerhini yapmak maksadıyla Suyuti’nin şerhi üzerine bir haşiye ilave etmiştir.

Siracüddin ömer İbnu Ali İbnu Mülakkin (804/1401) Sahiheyn, Ebu Davud ve Tirmizi’ye olan zevaidini tek cilt halinde şerh etmiştir.

El-Mücteba, Suyuti’nin şerhi ve Sindi’nin haşiyesi ile birlikte matbudur.

El-Mücteba dilimize de tercüme edilmiştir. [1]

——————————————————————————–

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/245.


nesai

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();