Hz.İbrahim Firavun’du deniyor bilgi verirmisiniz?

Hz.İbrahim Firavun’du deniyor bilgi verirmisiniz?

Jysper610
Sayın Kardeşlerim
Gazetede Okuduğum Bir Yazı Bir Hayli Kafamı Karıştırmış Durumda Allah Rızası İçin Cevap Verirmisiniz

< Hz.İbrahim Firavun’du

İki Fransız araştırmacı (doğrulanırsa sadece eski Mısır ve Yahudi tarihini değil, binlerce yıllık geçmişe dayanan siyasi iddiaları da değiştirecek) müthiş bulgulara erişti:

Mısır’dan kovulan Yahudiler aslında tek tanrılı Mısırlılar’dı ve anavatanları Yukarı Mısır’dı.

Hz.İbrahim, Mısır’ın ilk tek tanrılı Firavun’u, Nefertiti’nin kocası Ahenaton’un kendisiydi.

Tevrat’ın anlattıkları doğru ancak adı geçen Yahudi büyükleri Mısır asilleriydi.

Hz. Musa ise, daha sonra 1.Ramses adıyla Firavun olacak Mısırlı bir generaldi.

İKİ Fransız araştırmacı sadece bilim dünyasını değil, tarihi değiştirecek, Ortadoğu’da dengeleri altüst edecek bir iddia ortaya attı: İbrahim Peygamber aslında Mısır’ın tek tanrılı ilk firavunu Ahenaton‘dan başkası değildi. Ve Mısır’dan kovulan ve İsrail’e dönen Yahudi kavmi de, Ahenaton‘un tek tanrılı dinini benimsemiş Mısırlılardı.

Yahudi kökenli iki Fransız bilimadamı, Roger ve Messod Sabbah 20 yıl süren çalışmalarını bir kitapta topladılar.

Bugün Hz.Musa‘nın bir Mısırlı olduğuna kesin gözüyle bakılıyor. Yahudi tek tanrıcılığının Aton dininin devamı olduğu da yeni bir iddia değil.

YAHUDİLER ASLINDA MISIRLI

Ancak, Mısır tarihini ve kayıtlarını inceleyen uzmanlar şimdiye kadar Hz. İbrahim‘in, Yusuf‘un veya Musa‘nın izine rastlamadılar. Daha da anlaşılmaz olanı, Eski Ahit’e göre 430 yıl boyunca Mısır’da yaşayan, 210 yıl köle olarak tutulan onbinlerce Yahudi’den Mısır tarihi nasıl olur da hiç bahsetmez? Firavun’dan kaçan binlerce Yahudi köle Kenan bölgesine, yani Firavun’un topraklarına nasıl, korkusuzca yerleşebilmiştir? Niçin Mısır’da tek bir Yahudi mezarı, bir mezar taşı, bir duvar yazısı veya bir mektup bulunamamıştır?

Messod ve Roger Sabbah bu ‘muammaları’ çözmeyi başardılar.

Tevrat’ta anlatıldığı şekliyle, Yahudiler’in Mısır’dan Musa‘nın önderliğinde kaçışının hiçbir tarihi kaydı yoktur; çünkü Yahudi tarihinin ‘Yahudiler’in Göçü’ diye verdiği olay, Ahet-Aton kentinde yaşayan tek tanrılı Mısırlılar’ın Firavun Ai tarafından sürülüşünden başka bir şey değildir.

Mısır’ın ilk tek tanrıya inanan firavunu Ahenaton‘un ölümünden sonra, Firavun Ai Ahenaton‘un başkenti Ahet-Aton (şimdiki Tell el-Amarna) halkını sınırdışı etti. Böylece tek tanrıcılığı Mısır’dan atmış oldu.

Ancak, tek tanrıcılık yok olmadı. Ahet-Aton halkı Sazlıklar Denizi’ni aşarak Sina Çölü’ne geçti. ‘Denizin yarılması’ efsanesi de Mısır mitolojisinde yer alan ‘Anadeniz’in Firavun tarafından ikiye açılması’ efsanesinden farklı bir şey değildir. Filistin’in Kenan bölgesine yerleşen Mısırlı rahipler ve asillere ‘Firavun’a (yani Ahenaton’a) tapan’ anlamına ‘Yahud’ adı verildi. Yahudlar, burada Yahuda Krallığı’nı (Yuda) kurdular.

Yani Tevrat’ta adı geçen Hz. İbrahim, Sara, İshak, Rebeka, Yakup, Israil, Laban … hepsi aslında Mısırlı asillerdi. Böylece, iki araştırmacının çalışmaları sonucunda ‘kimin kim olduğu’ da ortaya çıkmış oluyor:

Hz. Musa, ileride Firavun 1. Ramses adıyla tahta geçecek olan Mısırlı general Mose (Ra-Messu) idi. Yuşa (Musa‘nın halefi) ise Musa‘nın büyük oğlu.

Ve en önemli bulgu, bugüne kadar çözülememiş sır da ortaya çıktı :

Hz. İbrahim, Firavun Ahenaton’dan başkası değildi. (Müslüman Mısırlılar bugün bile bu firavundan ‘Ahenaton Aleyhisselam’ diye söz ederler.)

Bu bulgular doğruysa, sadece 3500 yıl öncesine ait tarih yeniden yazılmayacak. Yahudiler’in anavatanının Filistin değil, Mısır’ın Yukarı Nil kıyıları olduğunun ortaya çıkmasıyla, yakın tarihe bakış da gözden geçirilecek.

ORTAK ATAMIZ AHENATON MU

TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Harran’da Nisan ayında Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile ortaklaşa düzenlediği seminerde ‘Ortak Atamız’ olduğu dünyaya ilan edilen İbrahim Peygamber, iddiaya göre, Mısır’ın tek tanrılı firavunu Ahenaton’dan (MÖ 1372-1354) başkası değildi.

Amenofis IV, MÖ 1372’de firavun oldu. Nefertiti’nin kocasıdır. 1366’da başkentini Teb’den yeni inşa edilen Ahet-Aton’a (bugünkü Tell El-Amarna) taşıdı. Adını ‘Kürenin (Güneş) beğendiği’ anlamına gelen Ahenaton şeklinde değiştirdi. Atalarının çok tanrılı Amon dinini reddederek, tek tanrılı evrensel Aton dinini resmi din ilan etti. Yerine geçen firavunlar tek tanrılı dini silerek ve yeni başkenti yıkarak Amon kültüne geri döndüler.
>


Cevap: Hz.İbrahim Firavun’du deniyor bilgi verirmisiniz?

Desert Rose
Kardeşim fransız ateistlerinin yazıları
kafalarınızı karıştırmasın,Allah’ın peygamberine
Halilullahına yapılan çirkin bir iftiradır
bu iddealar tamamen uydurmasyon
ve Müslümanları zehirlemek için hazırlanan
düzenlerdir.=(Bunların değil Allah (c.c) nun yazıları okunması gerek
o zaman akıllar ve kalpler karışmaz
Kur’anı Kerimin bize bildirdiği
Hz.İbrahim buyur oku…
———————–

İbrahim’in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. (Bakara, 2/130)

Kuran’da Hz. İbrahimin peygamber seçilmesi ile ilgili şöyle buyrulur:
"Bir zamanlar Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacağım, demişti. "Soyumdan da (önderler yap, yâ Rabbi!)" dedi. Allah: Ahdim zalimlere ermez (onlar için söz vermem) buyurdu.
125. Biz, Beyt’i (Kâbe’yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail’e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim’i temiz tutun, diye emretmiştik.
126. İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap, halkından Allah’a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle. Allah buyurdu ki: Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası!
127. Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor (şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.
128. Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin.
129. Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.
130. İbrahim’in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.
131. Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Alemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti.
132. Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Yakub da: Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm’ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz (dedi)." (Bakara, 2/124-132)
Hz. İbrahim’in Nemrutla mücadelesi ise şöyle anlatılmaktadır:
"Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut’u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kâfir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez." (Bakara, 258)
Hz. İbrahim’in Ölüleri Nasıl dirilttiğini Cenab-ı Hak’tan istesi şöyle anlatılır:
İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir, buyurdu. (Bakara, 260)

Yahudi ve Hıristiyanların, Hz. İbrahim’in Yahudi ve hıristiyan olduğu iddiasına şöyle cavap verilir:
"Ey ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz?
66. İşte siz böyle kimselersiniz! Hadi hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda tartıştınız; fakat bilgi sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa ki Allah, her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz.
67. İbrahim, ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir müslüman idi; müşriklerden de değildi.
68. İnsanların İbrahim’e en yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber (Muhammed) ve (ona) iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur." (Al-i İmran, 3/75-78)

Hz. İbrahim’in babası ve kavmi ile mücadelesi ve etrafındaki delillerden yola çıkarak Allah’ın varlığını ve birliğine ulaşması şöyle anlatılır:
42. Bir zaman o babasına dedi ki: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın?
43. Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım.
44. Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah’a âsi oldu.
45. Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.
46. (Babası:) Ey İbrahim! dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur!
47. İbrahim: Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır.
48. Sizden de, Allah’ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam.
49. Nihayet İbrahim onlardan ve Allah’tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Yâ’kub’u bağışladık ve her birini peygamber yaptık." (Meryem, 19/42-49)
74. "İbrahim, babası Âzer’e: Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti.
75. Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.
76. Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi.
77. Ay’ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum, dedi.
78. Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin (Allah’a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.
79. Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.
80. Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O’na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak, Rabbim’in bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hâla ibret almıyor musunuz?
81. Siz, Allah’ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım! Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki guruptan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır?"
82. İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.
83. İşte bu, kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyle bilendir." (En’am, 6/74-83)
Hz. İbrahim’in babası için af dilemesi ise şöyle anlatılmaktadır:
44. Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah’a âsi oldu.
45. Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.
46. (Babası:) Ey İbrahim! dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur!
47. İbrahim: Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır.
48. Sizden de, Allah’ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam." (Meryem, 44-48)
113. (Kâfir olarak ölüp) cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar, (Allah’a) ortak koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de inananlara.
114. İbrahim’in babası için af dilemesi, sadece ona verdiği sözden dolayı idi. Ne var ki, onun Allah’ın düşmanı olduğu kendisine belli olunca, ondan uzaklaştı. Şüphesiz ki İbrahim çok yumuşak huylu ve pek sabırlı idi." (Tevbe, 9/113-114)

Meleklerin Hz. İbrahim’e bir oğlu olacağı müjdesi ile gelmeleri ve Hz. İbrahim’in mleleklerle tartışmasıise şöyle anlatılmaktadır:
69. Andolsun ki elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjde getirdiler ve: "Selam (sana)" dediler. O da: "(Size de) selam" dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi.
70. Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. Dediler ki: Korkma! (biz melekleriz). Lût kavmine gönderildik.
71. O esnada hanımı ayakta idi ve (bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak’ı, İshak’ın ardından da Ya’kub’u müjdeledik.
72. (İbrahim’in karısı:) Olacak şey değil! Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten şaşılacak bir şey! dedi.
73. (Melekler) dediler ki: Allah’ın emrine şaşıyor musun? Ey ev halkı! Allah’ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphesiz ki O, övülmeye lâyıktır, iyiliği boldur.
74. İbrahim’den korku gidip kendisine müjde gelince, Lût kavmi hakkında (adeta) bizimle mücadeleye başladı.
75. İbrahim cidden yumuşak huylu, bağrı yanık, kendisini Allah’a vermiş biri idi.
76. (Melekler dediler ki): Ey İbrahim! Bundan vazgeç. Çünkü Rabbinin (azap) emri gelmiştir. Ve onlara, geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir!" (Hûd, 11/69-76)
Hz. İbrahim’in Kavmi İle Mücadelesi Putları Kırması ve Ateşe atılması şöyle anlatılmaktadır:
51. Andolsun biz İbrahim’e daha önce rüşdünü vermiştik. Biz onu iyi tanırdık.
52. O, babasına ve kavmine: Şu karşısına geçip tapmakta olduğunuz heykeller de ne oluyor? demişti.
53. Dediler ki: Biz, babalarımızı bunlara tapar kimseler bulduk.
54. Doğrusu, siz de, babalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz, dedi.
55. Dediler ki: Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen oyunbazlardan biri misin?
56. Hayır, dedi, sizin Rabbiniz, yarattığı göklerin ve yerin de Rabbidir ve ben buna şahitlik edenlerdenim.
57. Allah’a yemin ederim ki, siz ayrılıp gittikten sonra putlarınıza bir oyun oynayacağım!
58. Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye.
59. Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Muhakkak o, zalimlerden biridir, dediler.
60. (Bir kısmı:) Bunları diline dolayan bir genç duyduk; kendisine İbrahim denilirmiş, dediler.
61. O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.
62. Bunu ilâhlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim? dediler.
63. Belki de bu işi şu büyükleri yapmıştır. Hadi onlara sorun; eğer konuşuyorlarsa! dedi.
64. Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) "Zalimler sizlersiniz, sizler!" dediler.
65. Sonra tekrar eski inanç ve tartışmalarına döndüler: Sen bunların konuşmadığını pek âlâ biliyorsun, dediler.
66. İbrahim: Öyleyse, dedi, Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar vermeyen bir şeye hâla tapacak mısınız?
67. Size de, Allah’ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız?
68. (Bir kısmı:) Eğer iş yapacaksanız, yakın onu da tanrılarınıza yardım edin! dediler.
69. "Ey ateş! İbrahim için serinlik ve esenlik ol!" dedik.
70. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onları, daha çok hüsrana uğrayanlar durumuna soktuk." (Enbiya, 21/52-70)

83. Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh’un) milletinden idi.
84. Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile geldi.
85. Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti.
86. "Allah’tan başka bir takım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?"
87. "O halde âlemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir?"
88. Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı.
89. Ben hastayım, dedi.
90. Ona arkalarını dönüp gittiler.
91. Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz?
92. Neden konuşmuyorsunuz? dedi.
93. Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.)
94. (Putperestler) koşarak İbrahim’e geldiler.
95. İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz!
96. Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi.
97. Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler.
98. Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.
99. (Oradan kurtulan İbrahim:) "Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek".
100. O : "Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver", dedi.
101. İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik." (Sâffât, 37/83-101)

16. İbrahim’i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti: Allah’a kulluk edin. O’na karşı gelmekten sakının. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.
17. Siz Allah’ı bırakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Ancak O’na döndürüleceksiniz.
18. Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. Peygamber’e düşen, yalnız açık bir tebliğdir.
19. Allah’ın, yaratılanı ilk baştan nasıl yarattığını, (ölümden) sonra bunu(nasıl) tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.
20. De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.
21. O, dilediğine azabeder, dilediğini esirger. Ancak O’na döndürüleceksiniz.
22. Siz ne yeryüzünde ne de gökte (Allah’ı) âciz bırakamazsınız. Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.
23. Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler -işte onlar- benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır.
24. Kavminin (İbrahim’e) cevabı ise: "Onu öldürün yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.
25. (İbrahim onlara) dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksınız. Varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur." (Ankebut, 29/29-25)

Hz. İbrahim’in Gördüğü Rüya Üzerine Oğlunu Kurban Etmek İstemesi ve Bunu Oğluna iletmesi:
100. O : "Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver", dedi.
101. İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.
102. Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşAllah beni sabredenlerden bulursun, dedi.
103. Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca:
104.Biz ona: " Ey İbrahim!" diye seslendik.
105. Rüyayı gerçekleştirdin.Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
106. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır.
107. Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik.
108. Geriden gelecekler arasında ona (iyi birnam) bıraktık:
109. İbrahim’e selam! dedik.
110. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
111. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.
112. Sâlihlerden bir peygamber olarak O’na (İbrahim’e) İshak’ı müjdeledik.
113. Kendisini ve İshak’ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak.
alıntı…


Cevap: Hz.İbrahim Firavun’du deniyor bilgi verirmisiniz?

imamhatipli42
Hz. İbrahim Hanif Müslümandı

Putperestlerden oluşan ve ataları da putlara tapan bir kavmin içerisinde yetişen Hz. İbrahim, onlarla birlikte büyümüş, onların eğitimini almıştır. Ancak kavmi sapkın ve batıl bir yaşam sürerken o, kavminin diğer fertlerinden çok farklı bir karakter ve çok üstün bir ahlak göstermiş, Yüce Allah’a imanıyla kavminden kopup ayrılmıştır.

Tarih boyunca Yahudiler, Rabbimiz’in "Gerçek şu ki, İbrahim tek başına bir ümmetti…" (Nahl Suresi, 120) şeklinde övdüğü Hz. İbrahim’i tüm Yahudilerin peygamberi olarak kabul etmiş ve kendilerinin Hz. İbrahim’in yolunu izlediklerini ileri sürmüşlerdir. Hıristiyanlar ise, Hz. İbrahim’in Yahudilerin peygamberi olduğunu kabul etmelerine rağmen, onun kendisinden daha sonra gelecek olan Hz. İsa’ya tabi olduğunu iddia ederek Yahudilerden ayrılmışlardır.

Oysa gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri yaratan Yüce Rabbimiz, bir öğüt verici ve hidayet rehberi olarak indirdiği Kuran’da, tüm bu sapkın iddiaların yanlışlığını şu şekilde bildirmektedir:

Yoksa siz, gerçekten İbrahim’in, İsmail’in, İshak’ın, Yakub’un ve torunlarının Yahudi veya Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı? Allah’tan kendisinde olan bir şehadeti gizleyenden daha zalim olan kimdir? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir." (Bakara Suresi, 140)

Tek Doğru Kaynak: Kuran-ı Kerim

Hz. İbrahim hakkında en doğru bilgiyi öğreten kaynak Kuran’dır; çünkü Kuran, Yüce Allah’ın tahrif edilmemiş olan tek kitabıdır. İnsanlar yol göstericileri olan Kuran yerine başka kaynakları rehber edindiklerinde büyük bir yanılgıya düşerler. Kuran’da detaylı olarak açıklanan bir konuyu göz ardı edenler, kendi zanları ve inançları doğrultusunda konulara açıklama getirmekten çekinmezler. Halbuki iman edenler, her konuda olduğu gibi, peygamberler ve soyları hakkında bir yorum yaparken de Kuran ayetlerini ve Peygamber Efendimiz (sav)’in sünnetini esas alırlar. İnsanlara doğru olmayan bilgileri öğretmeye çalışmanın, özellikle de peygamberler hakkında zan ve tahminde bulunup çekişmenin Allah’ın beğenmediği bir ahlak olduğunu bilirler.

Yüce Allah, Hz. İbrahim’in Hıristiyan mı, Yahudi mi olduğunun tartışılmasının akılsızca bir davranış olduğunu Kuran’da şu şekilde bildirmektedir:

Ey Kitap Ehli, İbrahim konusunda ne diye çekişip tartışıyorsunuz? Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? İşte sizler böylesiniz; hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hiç bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp-duruyorsunuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz. (Al-i İmran Suresi, 65-66)

Hz. İbrahim Hanif Müslümandı…

Sonsuz ilim sahibi Rabbimiz, Hz. İbrahim’in tarih boyunca iddia edilenin aksine Yahudi ya da Hıristiyan olmadığını, Müslüman olduğunu bir ayette şu şekilde bildirmektedir:

İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir Müslümandı, müşriklerden de değildi. (Al-i İmran Suresi, 67)

Kuran’da Hz. İbrahim’in Yahudi veya Hıristiyan olmadığı, "hanif" bir dine mensup olduğu kesin olarak ifade edilmektedir. "Hanif" kelimesi, "Allah’ın emrine teslim olup, Allah’ın dininden hiçbir konuda yüz çevirmeyen, ihlaslı kişi" anlamını taşımaktadır. Hz. İbrahim’in "hanif" olarak vurgulanan özelliği, Allah’a bir ve tek olarak iman etmesi ve teslim olmasıdır.

Başka bir ayette ise Rabbimiz, Hz. Muhammed (sav)’e, Hz. İbrahim’in dinine uymasını emretmektedir:

Sonra sana vahyettik: "Hanif (muvahhid) olan İbrahim’in dinine uy. O, müşriklerden değildi." (Nahl Suresi, 123)

Yüce Allah, Kuran’da insanlardan hanif (Allah’ı birleyen) olarak dine yönelmelerini istemektedir. İnsanın fıtratının hanif olmaya ve Rabbimiz’e hiçbir şeyi ortak koşmamaya uygun olduğunu Yüce Allah, açık bir şekilde vurgulamaktadır:

Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 30)

Ayrıca birçok ayetten de anlaşıldığı üzere, "hanif" kelimesi ile ifade edilen Hz. İbrahim’in dini, özünde İslam ile aynıdır. Zaten bütün hak dinler, bozulmamış halleriyle temelde bir ve tek İlah olan Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak üzerine kuruludur. Bu hak din, Hz. İbrahim’den sonra oğulları, torunları ve onun soyundan gelen diğer salih insanlar tarafından ayakta tutulmuştur. Örneğin Kuran’da, Hz. Yusuf’un hapishane arkadaşlarıyla yaptığı konuşmaya dikkat çekilmektedir. Hz. Yusuf konuşurken kendisinin, ataları Hz. İbrahim ve onun neslinin dinine uyduğunu şöyle ifade etmektedir:

Atalarım İbrahim’in, İshak’ın ve Yakub’un dinine uydum. Allah’a hiçbir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah’ın lütuf ve ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler. (Yusuf Suresi, 38)

"Hanif" olan insanların, yani Müslümanların ortak özellikleri, Allah’a eşler koşmadan sadece O’nun şanını yüceltmektir. Peygamberlerin ana görevlerinden biri ise, insanları şirkten ve din ahlakına karşı olan her türlü uygulamadan kurtarıp asıl dini yaşamaya davet etmektir. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde de insanlar "Allah’a ortak koşmaktan" men edilmektedirler:

Dedim ki, ‘Ey Allah’ın Resulü, en büyük günah hangisidir?’ Bana: "Allah seni yaratmış iken, O’na ortak koşmandır (Kütüb-i Sitte, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, s. 130) ."

Yüce Allah bir ayetinde ise İslam’ın, Hz. İbrahim’in dini gibi kolay olduğunu bildirmektedir:

… O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim’in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur’an’da) da sizi "Müslümanlar" olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah’a sarılın, sizin Mevlanız O’dur. İşte, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcı. (Hac Suresi, 78)

Ayette belirtildiği üzere, Hz. İbrahim gibi bir ve tek İlah olan Allah’a yönelen ve dini tam anlamıyla yaşayan insanlar Kuran’da "Müslümanlar" olarak isimlendirilmektedir. "Müslüman" kelimesi, Arapçadaki "selam" kelimesinden türemiştir ve "selamete kavuşan" veya "teslim olan" anlamlarına gelmektedir. Müslümanlığın özü, Allah’a teslim olmak ve bu teslimiyetin verdiği selameti (güvenlik ve huzuru) yaşamaktır. Allah’ın insanlara birer hidayet önderi olarak gönderdiği peygamberler de Rabbimiz’e olan teslimiyetleri, gönülden bağlılıkları ve tevekkülleriyle bizlere örnektirler. Onlar her işlerinde Rabbimiz’e yönelen, O’na sığınan, sadece O’nu dost edinen ve O’ndan yardım isteyen teslimiyetli kimselerdir. Bu nedenle de Kuran’da her biri "Müslüman" olarak isimlendirilmektedir.

Örneğin Allah Hz. Nuh’a insanlara, "… Benim ecrim, yalnızca Allah’a aittir. Ve ben, Müslümanlardan olmakla emrolundum." (Yunus Suresi, 72) şeklinde söylemesini vahyetmiştir. Yunus Suresi’nde Hz. Musa’nın kavmine "… Ey kavmim, eğer siz Allah’a iman edip Müslüman olmuşsanız, artık yalnızca O’na tevekkül edin." (Yunus Suresi, 84) şeklinde hitap ettiği bildirilmektedir. Ve yine başka bir ayette Hz. Süleyman’ın Sebe halkına "…Bana karşı büyüklük göstermeyin ve bana Müslüman olarak gelin…" (Neml Suresi, 31) diye seslendiği bildirilmektedir. Maide Suresi’nde ise Allah havarilere şu şekilde vahyetmiştir:


Cevap: Hz.İbrahim Firavun’du deniyor bilgi verirmisiniz?

muvahhidim
Kardeş;
Anlaşılan; Yahudi kökenli bu iki Fransız bilim adamı, Roger ve Messod Sabbah, Filistin’den çıkıp, Mısıra kadar topraklarını genişletip yerleşmek ve yeni işgal yerlerini belirlemek istiyorlar.. yetmezmiş gibi..


imamhatipli42
Hani havarilere: "Bana ve elçime iman edin" diye vahy (ilham) etmiştim; onlar da: "İman ettik, gerçekten Müslümanlar olduğumuza Sen de şahid ol" demişlerdi. (Maide Suresi, 111)

Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi, salih müminler Allah’a teslim olan, katıksız şekilde din ahlakını yaşayan, ihlas sahibi kimselerdir. Yüce Allah bu insanları "Müslüman" ismiyle şereflendirmiştir.

Hz. Yusuf’un duası ise bizlere bu konuda çok güzel bir örnektir. Alemlerin Rabbi Yüce Allah, bu duayı Kuran’da şu şekilde bildirmektedir:

"… Göklerin ve yerin Yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat." (Yusuf Suresi, 101)

Hz. İbrahim’in Samimi İmanı Tüm İnsanlığa Örnektir

Hz. İbrahim’in Allah’a olan coşkulu imanı, derin sevgisi, Rabbimiz’in bütün emirlerine gönülden boyun eğişi, itaati ve üstün ahlakı Kuran’da birçok kez vurgulanmaktadır. Bu ayetlerden biri şu şekildedir:

"Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin." (Bakara Suresi, 128)

Her Müslüman, Hz. İbrahim’in gösterdiği güzel ahlakı, Allah’a imanındaki samimiyeti, Allah’a olan teslimiyetindeki ve itaatindeki derinliği örnek almalıdır. Hz. İbrahim’in tebliğ yaparken gösterdiği dirayet ve kararlılık da, kuşkusuz ki örnek alınması gereken önemli özelliklerdendir.

Ayetlerde de vurgulandığı gibi, Allah Hz. İbrahim’i tüm insanlara örnek kılmıştır. Ayetlerde Hz. İbrahim gibi diğer peygamberler de Yüce Allah’a teslim olmuş, hanif Müslümanlar olarak anılmaktadırlar. Bu dinlerin hepsi, temeli Hz. İbrahim’in dinine dayanan hak dinlerdir. Hıristiyanlık ve Yahudilik zaman içinde tahrif olmuş, Allah’ın vahyettiği zamanki hallerinden uzaklaşmışlardır. Ancak ilk vahyedildikleri dönemde hepsi, Allah’ı birleyen, şirki en büyük günah olarak kabul eden, sadece Allah’ın rızası için yaşamayı öğütleyen hak dinlerdir.

Bugün hem Yahudilerin hem de Hıristiyanların Hz. İbrahim’e gösterdikleri saygı ve sevgi ise onları İslam ile ortak bir zeminde buluşturan önemli değerlerden biridir. Her üç İlahi dinin mensupları da, Hz. İbrahim’in insanlara gösterdiği şekilde Allah’a inanmakta ve O’na kulluk etmeyi hedeflemektedirler. Bu nedenle Hz. İbrahim ve onun hanif dini, Müslümanlar ile Kitap Ehli arasında ortak bir kelimedir. (Ancak Hıristiyanların ve Yahudilerin Hz.İbrahim’in dinini bazı yönlerden yanlış yorumladıklarını göz önünde bulundurmak gerekmektedir.) Bir Kuran ayetinde Müslümanların Kitap Ehli’ni bu ortak kelimeye davet etmeleri gerektiği şu şekilde bildirilmektedir:

De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız." (Al-i İmran Suresi, 64)

Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 04. sayı (Ekim 2004) 22. sayfada yayınlanmıştır.Hani havarilere: "Bana ve elçime iman edin" diye vahy (ilham) etmiştim; onlar da: "İman ettik, gerçekten Müslümanlar olduğumuza Sen de şahid ol" demişlerdi. (Maide Suresi, 111)

Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi, salih müminler Allah’a teslim olan, katıksız şekilde din ahlakını yaşayan, ihlas sahibi kimselerdir. Yüce Allah bu insanları "Müslüman" ismiyle şereflendirmiştir.

Hz. Yusuf’un duası ise bizlere bu konuda çok güzel bir örnektir. Alemlerin Rabbi Yüce Allah, bu duayı Kuran’da şu şekilde bildirmektedir:

"… Göklerin ve yerin Yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat." (Yusuf Suresi, 101)

Hz. İbrahim’in Samimi İmanı Tüm İnsanlığa Örnektir

Hz. İbrahim’in Allah’a olan coşkulu imanı, derin sevgisi, Rabbimiz’in bütün emirlerine gönülden boyun eğişi, itaati ve üstün ahlakı Kuran’da birçok kez vurgulanmaktadır. Bu ayetlerden biri şu şekildedir:

"Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin." (Bakara Suresi, 128)

Her Müslüman, Hz. İbrahim’in gösterdiği güzel ahlakı, Allah’a imanındaki samimiyeti, Allah’a olan teslimiyetindeki ve itaatindeki derinliği örnek almalıdır. Hz. İbrahim’in tebliğ yaparken gösterdiği dirayet ve kararlılık da, kuşkusuz ki örnek alınması gereken önemli özelliklerdendir.

Ayetlerde de vurgulandığı gibi, Allah Hz. İbrahim’i tüm insanlara örnek kılmıştır. Ayetlerde Hz. İbrahim gibi diğer peygamberler de Yüce Allah’a teslim olmuş, hanif Müslümanlar olarak anılmaktadırlar. Bu dinlerin hepsi, temeli Hz. İbrahim’in dinine dayanan hak dinlerdir. Hıristiyanlık ve Yahudilik zaman içinde tahrif olmuş, Allah’ın vahyettiği zamanki hallerinden uzaklaşmışlardır. Ancak ilk vahyedildikleri dönemde hepsi, Allah’ı birleyen, şirki en büyük günah olarak kabul eden, sadece Allah’ın rızası için yaşamayı öğütleyen hak dinlerdir.

Bugün hem Yahudilerin hem de Hıristiyanların Hz. İbrahim’e gösterdikleri saygı ve sevgi ise onları İslam ile ortak bir zeminde buluşturan önemli değerlerden biridir. Her üç İlahi dinin mensupları da, Hz. İbrahim’in insanlara gösterdiği şekilde Allah’a inanmakta ve O’na kulluk etmeyi hedeflemektedirler. Bu nedenle Hz. İbrahim ve onun hanif dini, Müslümanlar ile Kitap Ehli arasında ortak bir kelimedir. (Ancak Hıristiyanların ve Yahudilerin Hz.İbrahim’in dinini bazı yönlerden yanlış yorumladıklarını göz önünde bulundurmak gerekmektedir.) Bir Kuran ayetinde Müslümanların Kitap Ehli’ni bu ortak kelimeye davet etmeleri gerektiği şu şekilde bildirilmektedir:

De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız." (Al-i İmran Suresi, 64)

Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 04. sayı (Ekim 2004) 22. sayfada yayınlanmıştır.


@mir
arkadaşlar
firavun başbakan gibi, cumhurbaşkanı gibi kral gibi bir ünvandır
galiba "büyük evin oğlu" demek idi Allahu Alem

geçmişte bir mısır firavununun
mısırın çok tanrılı dinin reddedip
kendisine inananlarla beraber bir şehir kurduğunu
burada sadece bir tek tanrı adına tapınaklar yapıp
sadece ona ibadet ettiklerini
o firavunun ölümünden sonra
çok tanrıcı mısırlıların o şehri yerle bir edip
tek tanrılı o dine aid tüm izleri sildiklerini
birkaç belgeselde gördüm
biliyorum

ama o firavunun aslında İbrahim (as) olduğu iddiasını
ilk defa duyuyorum
ve hiç de itibar etmiyorum
yine de Allahu Alem


Saif Al-Din
işin içinde fransız varsa uzak durmak lazım bir yerden hata verir.


Desert Rose
< arkadaşlar
firavun başbakan gibi, cumhurbaşkanı gibi kral gibi bir ünvandır >

Bahsettiğin krallıkla ramses in bir alakası yok,
öyle olsaydı yani firavun dediğin gibi
sadece başkan sıfatında ve Halilullah ta bu statüde olsaydı
Rabbimiz bize bunu Kur’an da bildirirdi
dikkat edilirse yazıda hem general hem firavun olarak geçiyor
resmen kendini ilah ilan edip insanları
kendine secde ettirmiştir bu bilinen bir gerçektir
ve bunu bu fransız yahudiler Hz İbrahim (a.s)ye
isnat etmeye çalıştıkları çirkin bir iftiradır=(

< Hz Musa ise, daha sonra 1Ramses adıyla Firavun olacak Mısırlı bir generaldi >


HAMMADUN
Eğer Hazreti İbrahim(A.S.) Fravun olmuş olsaydı, Eline baltayı alıp putları kırdığında O’na bu işi neden yaptın diye soracak bir babayiğit bulunmazdı. Zaten fravun olmuş olsaydı, eline balta alıp putları kırmaz, kırdırtırdı…..

Ama bir babayiğit eline baltayı alıpta putları kırmış ise, kırdırtmamış yani fravun asla olmamıştır.

O’na bu putları senmi kırdın diye sorulur ve O’da onlara şu büyük olan put kırmış olabilir…..

Ne demek bu….????

Siz bu büyük putun, diğer putları kırdığına inanıyormusunuz demek…

Alınan cevap ise, O put nasıl olurda diğer putları kırabilir….????

Kendine hayrı olmayana mı tapıyorsunuz cevabı gecikmez bu durumda.

Ancak biz o puta değil, şahs-ı manevisine tapınırız derler….

Eğer illaki bu yahudiler bir fravun göstermek istiyorlarsa dünyaya, Musayı takip edipte NİL’de boğulurken secde eden o LANET’liyi takdim etsinler. Zira o lanetli, lanetli olan bir kavim olan yahudilerin atalarıydı….. Zira onlar lanetli bir kavim olan atalarıyla övünmeyi kendilerine şiar edinmiş, lanetli bir kavimdiler. Kavimdirler.

İman o’dur ki; Rab’binin kuluna ve müslümanlara yakıştırılan böyle lanetli makamları, O makam sahipleri ve onların atalarına iade etmek, itibarları Rab’leri katında kesilmiş olan bu lanetli kavme, Rab’bimizin itibar ettiği kadar itibar etmektir.

Diyeceksiniz ki ne kadar itibar etmek gerekir bu yahudi ve soyuna….. Allah’ın laneti o soysuzların ve nesilsizlerin üzerine olmuşken, asla o lanetin hiç bir yerinde olmamak adına, o lanetten ve lanetlilerden ve onlardan gelen herşeyden uzak durmaktır müslümanın rahmete ulaşmasına vesile olacak olan.

Rab’bimin Rahmeti Cümlemizin Üzerindeyken, lanetinden emin olacak uzaklıkta olalım İnşaAllah.

Rab’bim Cümlemizden Razı Olsun. Amin.


Jysper610
Pekii Can Kardeşlerim Hz.ibrahim Onlarında Peygamberleri Nasıl Oluyorda Böyle Bir Şey Yapıyorlar


HAMMADUN
Ateist ve misyonerler mi…????

Seni yer yüzünün halifesi kılmış, her türlü eksiklikten münezzeh bir Rab’bin kulu olarak sen, Rab’bini tanımayan ve Rab’bini yok sayan, Rab’bine düşman ve sana da dostuna düşman olmayı tavsiye edenemi…. Yoksa sana sabır ve sebatla Rab’bine kul olma şerefine nail olmanı bekleyen ve seni cenneti ala’da kendisine komşu olanlardan olarak görmek isteyenlerle birliktemi olmak dilersin.

İnşaAllah sevdiklerinle haşrolur ve İnşaAllah Allah dostları ile olmayı dilersin.

Ne dersin….??? Alemlerin Rab’bine kul olup, halifeliğemi, Düşman olup zelilliğemi talip olmak dilersin.

İnşaAllah dileğin ve amelin hakkında hayr olanlardan olursun. Amin.

Rab’bim Cümlemizden Razı Olsun. Amin.


Jysper610
Çok değerli kardeşlerim birde internet sitesinin birinde başka bir yazı gördüm
sözde bu yazıda en baştaki kısmı okursanız tek tanrılı dinlerin sözde bağış adı altında bir şeyden çıktığı iddia ediliyor Allah rızası için beni bu konuda da aydınlatırmısınız yazı su şekildeydi

Tarih batı fanatizmini yıkarak yeniden yazılmalıdır. Mısır ,Hitit, Uygur,Osmanlı kaynakları görmezden gelinmektedir. Cumhuriyet devrinde
Bulgaristan’a hurda diye satılan kağıtları nakleden kamyonlardan dökülen kağıtları toplayan bir kişi bunların Osmanlı arşivleri olduğunu görmüş ve yetkilileri uyararak sevkiyatı durdurmuştur.

Musevi Kökenli Rojer ve Mısırlı Mesud sabah 20 yıl dein araştırmalar yaptılar. Musa ve İsrail’e göç eden kavim kesin olarak Mısırlı idi. Bu araştırmalara göre olay şöyledir.

İbrahim peygamber le Mısırın tek tanrılı ilk dininin kurucusu Ahenathon Aynı kişidir.

Milattan önce 1372 de Amenofis IV firavun oldu ve Neferetiti ile evlendi. Zamanın rahiplerinin hem Mısır’ı hem halkı bağışlar adı altında derin bir sömürüye tabi tutmakta idi. Rahiplerin her tanrı için ayrı bağış toplamalarının artık bir istismara dönmesi ve zaten Osiris zamanın da Tek olan tanrıyı kabul etti. Baş kentini de Teb’de yeni inşa edilen AHET-ATON a bu günkü TEL- EL-AMAMA ya taşıdı. Kendisine de güneşin beğendiği anlamına gelen AHENATON adını verdi. Artık resmi din tek tanrılı din olacaktı ve bunu da halka duyurdu . Rahip sınıfı hoşnutsuzdu ve menfaatlerine dokunulmuştu. Artık çok tanrılaşmış Amon dini yoktu.

Aheneton’un ölümünü müteakip Tevrat’ta bahsi geçen 7 yıl kuraklık devresi başladı.Rahipler buna yorumlar getirdiler.

Bu sırada tek tanrılı dini kabul etmişlerden biri olan general MosseYani Ra Messeu tek tanrılıya eziyet eden çok tanrılıyı bir askeri öldürünce rahipler orduyu toplayarak tek tanrılıları Ahet-Aton dan kovdu ve şehri yıktı.

İşin aslı şöyledir. Aheneton’a tapanlara rahipler tarafından Yahud adı verilmiştir. Yaşadıkları ülke yahuda ülkesi diye anılmıştır daha önceki konferansımda bahsettiğim gibi Yahudların izi hiçbir Mısır Papirüsünde ve taş yazıtlarında yoktur. Eski ahitte bahsedildiği gibi 430 yıl Mısırda yaşayan ve bunun 230 yılını köle olarak geçiren kavmin varlığını Yahud’lara bağlamaktan başka çare kalmamaktadır. Eski ahitte 250 yıl yaşayan kişilerden de bahsedildiğini göz önüne alınırsa Tevrat birinci tekvinde bazı tarihsel ve kavramsal kargaşalardan bahsedilebilir. Mısırlılar hem kuraklık hem rahiplerin baskısı hem de tek tanrılılardan kurtulmak isteyenler Yahud’ları Kenan ülkesine doğru verimsiz topraklara Telef etmek gayesi ile sürmüşlerdir.

Zamanın firavunu Aİ (AY)nin bu konuya destek verdiği bilinmektedir. Hatta general Mosse yani Ra Messeu emrine arabalar vererek onların Sina çölünde verisimsiz kıraç arazilerde harcanmalarını ve kalanlarında Kenan topraklarında Mısır’a bir tampon bölge oluşturmalarını desteklemiştir.

Kızıl denizi yarma hadisesinın aslı ise şöyledir. Hafif arabalarla mücehhez Yahudlar Kızıl denizin uç kısmındaki sazlıkları ve bataklıkları kolaylıkla geçerken Mısır savaşcıları ağır savaş arabaları ile bataklıklara saplanmışlar beklide gerçekleşen bir med-cezir olayı ile telef olmuşlardır. Kızıl denizi aşarak Kenan ülkesine varabilen Yahudlar orada yerleşerek yeni bir ülke kurmuşlardır.

Kanımca yahud ülkesi veya Yahudi ülkesinin başlangıcı bu şekilde olduğu gibi İlk tek tanrılı dini MU VE Atlantis i atlarsak Bizim İbrahim Musevilerin Abraham ve Diye bahsettiği kişi AHET-ATON dan başkası değildi.

Tabiatı ile General Ra Mossau da Musa idi. Birinci tekvinde anılan İsak, Rebeka akup (jacop),İsrael,Laban gibi isimler tektanrılı dini kabul ettikten sonra sürülen mısırlı asil sınıftı.

Sünnetin bile Mısır menşeli olduğu bilindiğine göre.Yahudlar nasıl geçtiği anlaşılır. Tarih batının fanatizmi ile onların istediği şekilde yazılmıştır. Komünist propagandanın yaygın olduğu devirlerde Bazı Espriler vardı Elektrik ampulunu Edisonoviç in bulduğu Telefonu A.G.beloviçn keşfettiği gibi Batı bundan geri kalacak zihniyette değildir.


Muhasibi
Hz ibrahim firavundur diyen kişi firavundur…


imamhatipli42
< Hz ibrahim firavundur diyen kişi firavundur… >
Kısa ve öz bir cevap olmuş kardeşim ağzına sağlık.


Jysper610
Kardeşlerim
Cenab-ı Hak, Nisa suresi 171. Ayetinde mealen şöyle buyuruyor:
Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryemoğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin, (Allah) üçtür demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah ancak bir tek ilahtır. O çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. Vekil olarak Allah yeter.

şimdi arkadaşlar burdaki Allah üçtür demeyinden maksat nedir?


Muhasibi
< Kısa ve öz bir cevap olmuş kardeşim ağzına sağlık.
>

Rica ederim İmamhatipli kardeşim…Bazı konuların tartışmaya meyal vermemesi için kısa ve öz cevap vermek lazım…


muvahhidim
< Kardeşlerim
Cenab-ı Hak, Nisa suresi 171. Ayetinde mealen şöyle buyuruyor:
Ey Kitab ehli! Dininizde sınırları aşmayın ve Allah hakkında ancak hakkı söyleyin. Meryemoğlu İsa Mesih, ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur. Öyleyse Allah’a ve peygamberlerine iman edin, "(Allah) üçtür” demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah ancak bir tek ilahtır. O çocuk sahibi olmaktan uzaktır. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey onundur. Vekil olarak Allah yeter.

şimdi arkadaşlar burdaki Allah üçtür demeyinden maksat nedir? >

Kardeş;
Bu ayeti kerimede ”Allah üçtür” demeyin den kasıt hristiyanların teslis inancıdır.

Ayrıntılı bilgi için forumduasi.com/s-t/2586-teslis.htmltıkla..forumduasi.com/s-t/2586-teslis.html
forumduasi.com/s-t/2586-teslis.html


Jysper610
Orasını anladım fkat vesvese veren başka bir konu var
hristiyanlar üç birlik diyorlar biz üç tane ilaha değil bir ilahda üç kişiye inanıyoruz diyorlar bu konuda açıklama yapabilirmisinz


HAMMADUN
Bir ilahta üç kişimi….???

Bir fıkra geldi aklıma……

Temeli almanyada polis yaparlar, hemde trafik polisi ve bir noktaya yerleştirirler. Eline verirler makbuzu ve bu makbuz akşama kadar bitecek derler.

Temel alır eline makbuzu ve ne zaman ceza yazmaya kalksa karşısındaki bir şekilde haklı olduğunu ispatlar ve bizim temel bir türlü yazamaz o cezayı….

Ancak sonunda canına tak eder ve karşıdan bir bisikletlinin pelerin giymiş bir kıyafetle geldiğini görür ve durdurur onu,

Dur der, sana ceza yazacağım. Yazamazsın der bisikletli çünkü ben papazım der.

Ne olmuş papazsan, buda ceza makbuzu ben yazayım sende gör der.

Bunun üzerine papaz, benim sağımda İsa(R.A.), solumda meryem bana ceza yazamazsın diyince, bizim temelin gözleri parlar….

Şimdi canına okudum senin papaz efendi der. Bir bisiklete üç kişi, yazdım cezayı.

Hristiyan inancına göre, o nasıl bir ilahmış ki; İlahın yarattığı, İlahı çarmıha gerebiliyor….???

Soru ağırmı oldu. Bir bisiklete üç kişi ağır gelmezse, bu soruda sanırım ağır gelmeyecektir.

Rab’bim Cümlemizden Razı Olsun. Amin.


Kayıtsız Üye
Tevrat Musa’dan 800 yıl sonra yazılmıştır. Kim yazmış, neye dayanarak yazmış bu muamma. Aslında masaldan ibaret. İncil de, Kuran da Tevrat’ı esas aldığına göre onların da aslı yok.
Tutunacak bir dal arayan zavallı insanlar bunlara inanırlar. Ama zararı yok inansınlar. Zaten neyin doğru neyin yanlış olduğunun ne önemi var? Hayat boş. Önemli olan insanın kısacık ömründe her anının mutlu yaşanması değil mi?

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();