HUD SURESİ Hakkında Bilgi

HUD SURESİ Hakkında Bilgi

@mir
HUD SURESİ


Sure Hakkında Bilgi


İçinde Hud Peygamberden ve kavminden bahsedildiği için sure bu adı almıştır. Aynı zamanda Semûd kavminin peygamberi Sâlih ile Medyen halkının peygamberi Şu’ayb’den de söz eden sûre, Yûnus Sûresinden sonra inmiştir. Bir bakıma Yunus suresinin devamı niteliğindedir. 123 ayetten oluşan surenin 12, 17 ve 114. ayetleri Medine’de, diğer ayetleri Mekke’de inmiştir. Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 11., İniş sırasına göre ise 52. suredir. Hz. Muhammed’in Cuma günleri Hud suresinin okunmasını tavsiye ettiği rivayeti vardır. Başka bir rivayete göre ise Hz. Muhammed, Hud suresi hakkında şöyle buyurmuştur: "Beni, Hud, Vâkıa, Mürselât, Nebe ve Tekvir sureleri ihtiyarlattı."1

Surenin temel konuları


Yüce Allah’ın varlığının, birliğinin ve kudretinin delilleri,
Kur’an’ın ilahi kelam oluşu,
Hz. Muhammed’in peygamberliği,
Ahiret hayatı,
Hz. Hûd, Hz. Nuh, Hz. Salih, Hz. İbrahim, Hz. Lût, Hz. Şuayb ve Hz. Musa (a. s.) gibi peygamberlerin kıssalarından kesitler.
Bir takım ahlâk ilkeleri.

Surenin temel mesajları

Kur’an, Allah tarafından indirilmiş eşsiz bir kitaptır.

Hz. Muhammed insanlara gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdecidir.

İnsan, her şeyin yaratıcısı olan Yüce Allah’a inanmalı ve sadece ona kulluk etmelidir.

İnsan, günahları için tevbe etmelidir.

İnsan, bu dünyaya imtihan edilmek için gönderilmiştir.

İnkarcılar, Allah’ın gazabından emin olamayacaklardır.

İnsanın tabiatında nankörlük vardır; bir nimete kavuşunca sevinir, fakat şükretmeyi bilmez. Nimet elinden alınınca da umutsuzluğa kapılır. İnsan, bu davranışlardan kurtulmalıdır.

Allah’ın iradesinin gerçekleşmesine hiç kimse engel olamaz.

Peygamberler, karşılık beklemeden görevlerinin yapan elçilerdir.

Gençler ve yoksullar yeniliğe açıktırlar. Zenginler ve yaşlılar ise yeniliklere karşı çıkarlar. Peygamberlerin kıssalarında bu durum açıkça görülmektedir.

Peygamberlerin ortak mesajı; tek bir Allah’a inanmak ve ona kulluk etmek, günahlardan uzak durmak, bozgunculuk çıkarmamak, başta ölçü ve tartı olmak üzere bütün işlerde doğru ve dürüst olmaktır.

Yüce Allah, herkese yaptığının karşılığını tam olarak verecektir.

Kişi, hayatın her alanında doğru olmalıdır.

Yüce Allah’ın belirlediği sınırların dışına çıkılmamalıdır.

Mümin, Allah’a inanmayanlara güvenip dost olmamalıdır.

Namazlar düzenli olarak vaktinde kılınmalıdır. Çünkü namaz kötülükleri giderir.

Mümin, sabırlı olmalıdır. Alimlerin topluma karşı sorumlulukları vardır. Toplumu iyiliğe yönlendirip, kötülükten sakındırmak onların görevidir. Menfaat endişesiyle âlimler bu görevlerini ihmal etmemelidirler.

Herkes hak ettiğini bulur. Allah hiç kimseye zulmetmez.

Geçmiş toplulukların yaşadıklarından ibret alınmalıdır.

Dipnotlar
1. Tirmizi, Tefsir, 57.


Cevap: HUD SURESİ Hakkında Bilgi

Muhammed
hud suresindeki ahlaki ilkeler,
hud suresi hakkında bilgi,

Hûd Sûresi

11
İndiği Ver : Mekke

İniş Sırası :52

Âyet Sayısı :123

Nüzulü

Mushaftaki sıralamada on birinci, iniş sırasına göre elli ikinci sûredir. Yûnus sûresinden sonra, Yûsuf sûresinden Önce Mekke döneminin son bir yılı içinde nazil olmuştur. 12,17 ve 114. âyetlerinin Medine’de İndiği yolundaki görüş müfes-sirlerin çoğunluğunca kabul edilmemiştir[1]

Adı

Sûrede beş defa Hûd ismi geçtiği, özellikle 50-60. âyetlerde Arabistan halkından Âd kavmine gönderilmiş bir peygamber olan Hûd aleyhİsselâmın hayatından ve putperest kavmine karşı verdiği mücadeleden bahsedildiği için bu isim verilmiştir. Fazileti konusunda nakledilen hadisler dikkate alındığında bu adın Hz. Peygamber tarafından verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.[2]

Konusu

Hûd sûresi hem üslûp hem de içerik bakımından bir önceki Yûnus süresiyle büyük bir benzerlik göstermektedir. Bu sûrede de ağırlıklı olarak Allah’ın varlığı, birliği, O’nun İradesinin peygamberleri aracılığıyla vahyedildiği gerçeği ve peygamberlik elgusunun gelmiş geçmiş toplumlardaki görünümü ele alınmakta, bazı peygamberlerin kıssalarına Yûnus sûresinde özet olarak, burada ise daha geniş bir şekilde yer verilmektedir. Nûh, Hûd, Salih, İbrahim, Lût, Şuayb ve Musa peygamberlerin kıssaları anlatılmakta; Kur’an’ın mucize oluşu, öldükten sonra dirilme, hesap ve âhiret hayatıyla ilgili konulara yer verilmektedir. [3]

Fazileti

Hz. Peygamber, "Cuma günü Hûd sûresini okuyunuz"[4] buyurarak sûrenin faziletine, "Hûd sûresi ve kardeşleri beni ihtiyarlattı" mealindeki hadisiyle de ağır sorumlulukları hatırlatan bir içeriğe işaret etmektedir. Hûd sûresinin kardeşleri aynı hadisin devamında "Vakıa, Hakka, Mür-selât, Nebe’ ve Tekvîr" sûreleri olarak belirtilmiştir. [5] Bu sûrelerde çok etkileyici bir üslûpla daha önceki peygamberlerin tevhid mücadelesinden kesitler verilmiş ve kıyamet sahnelerinin tasvir edilmiş olmasının Resûlullah’ı kendi görev süreci ve özellikle ümmeti açısından derinden düşündürmüş olduğu anlaşılmaktadır. [6]

Meali

Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla… 1. Elif-lâm-râ. Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri sağlam kılınmış, sonra da açıklanmış bir kitaptır. 2-3. (Açıklanmıştır ki) Allah’tan başkasına tapmayasınız; şüphe yok ki ben de O’nun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. Rabbinizden mağfiret dileyesiniz, sonra tövbe edesiniz. Allah da sizi belirlenmiş bir süreye kadar dünya nimetlerinden güzelce yararlandırsın, fazlasını yapan herkese de iyiliğinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza gelecek o dehşetli günün azabından korkıırım. 4. Dönüşünüz yalnız Allah’a olacaktır; O her şeye kadirdir. 5. Bakınız! Onlar içlerindekini ondan gizlemek için sırtlarını dönerler. Bilesiniz ki elbiselerine büründükleri zaman dahi Allah onların gizlendiklerini de açığa çıkardıklarını da bilir; çünkü O kalplerin içini bilendir. 6. Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’ın üzerine olmasın! Allah onların halen bulunduğu yeri de emanet olarak konulacağı yeri de bilir; hepsi apaçık kitapta vardır. 7. Arşı su üzerinde iken hanginizin daha güzel davranacağını denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur. Eğer sen, "Öldükten sonra mutlaka diriltileceksiniz" desen kâfirler derhal, "Bu apaçık bir düzmecedir" derler. 8. AndoLsun, eğer biz onlardan azabı belirli bir süreye kadar ertelesek mutlaka, "Onu engelleyen nedir?" derler. Bilesiniz ki onlara azap geldiği gün artık ondan kurtulmaları mümkün değildir. Alay etmekte oldukları şey kendilerini çepeçevre kuşatacaktır. [7]

Tefsiri

1. Bazı sûrelerin başında bulunan "elif-lâm-râ" ve benzeri harflere "hurûf-ı mukattaa" adı verilmektedir. [8]

Âyet, bu kitabın yani Kur’ân-ı Kerîm’in herhangi bir insan tarafından ortaya konmuş bir eser olmadığını, bilâkis hikmetiyle her şeyi yerli yerinde yapan ve ilmiyle her şeyden haberdar olan yüce Allah tarafından sağlam bir şekilde tanzim edilmiş ve açıklanmış bir kitap olduğunu ifade etmektedir. Âyetlerin sağlam kılınmasından maksat, onların hem lafız hem de anlam bakımından bozukluk, eksiklik, noksanlık ve çelişkiden uzak olmasıdır. Kur’ân-ı Kerîm gerek lafız gerekse anlam bakımından Arap dili ve edebiyatının şaheseri olup benzerini getirmeleri için insanlığa meydan okuduğu halde nüzulünden günümüze kadar benzeri ortaya konamamış; hiçbir kimse İkna edici bir delil göstererek onun ifadelerinde bozukluk veya çelişki bulunduğunu söylememiştir


hud suresindeki ahlaki ilkeler

mum
Hud süresi ile ilgili bilgiler

HUD SURESİ
Surenin İsmi:
Hûd suresi, (50, 60. ayetlerinde) Hz. Hûd (a.s.) ve onun kavmi olan "Âd kavmi"nin kıssasını ihtiva ettiği için bu ismi almıştır.
Bu kıssa da Kur’an’daki diğer kıssalar gibi Hz. Hûd (a.s.) ile putları bırakıp Allah’a kulluk etmeye davet ettiği kavmi arasındaki şiddetli ve sert mücadeleyi bize anlatmaktadır.
Âd kavmi küfür ve yalanlama da ısrar edince Allah onları her taran kaplayan çetin bir azapla cezalandırdı. Bu, yedi gece ve sekiz gün durmadan devam eden, uğultu çıkaran, her şeyi kasıp kavuran ve şiddetle esen bir kasırga idi:
"(Âd kavmini yok etme) emrimiz gelince Hûd’u ve O’nunla beraber iman edenleri rahmetimizle kurtardık. Onları çetin bir azaptan kurtardık." (Hûd, 58).
"Ad kavmi ise, uğultu çıkaran, her şeyi kasıp kavuran ve şiddetle esen bir rüzgarla yok edildi. Allah onların köklerini kazımak için o kasırgayı yedi gece sekiz gün aralıksız estirdi. Eğer orada olsaydın, onların kökünden sökülmüş kof hurma kütükleri gibi yere serildiklerini görürdün. Sen onlardan hiç kurtulup kalanı gördün mü?" (Hâkka,69/ 6-8).

Surenin Muhtevası:
Bu sure de Yunus suresi gibi dinin temel esasları olan tevhid, peygamberlik, öldükten sonra dirilme ve amellerin karşılığının verilmesi konularım ihtiva etmektedir.
Bu hususları kısaca aşağıdaki şekilde açıklayabiliriz:
1- Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinin sağlam bir bina gibi hiçbir eksiklik ve hatası olmayan muazzam, eşsiz ve noksansız üslubuyla, son derece tutarlı ve düzenli olmasının delaletiyle Allah tarafından geldiğinin ispat edilmesi.
Sonra derhal ve hiç ara vermeden tevhid ve peygamberliğin delilleri, hükümler, öğütler, kıssalar ve hakla batılın birbirinden ayırd edilmesi.
Kur’an’ın mucize oluşu ve Araplara "Onun sureleri gibi on sure getirin" diyerek meydan okuması:
‘Yoksa onlar, "Kur’an’ı Muhammed uydurdu" mu diyorlar1? De ki: Siz de Kur’an’ın benzeri on uydurma sure meydana getirin bakalım. Eğer iddianızda samimi iseniz, Allah’tan başka yardımını isteyebileceklerinizi de çağırın." (Hûd, 13).
Müşrikler Kur’an’ın taklidini yapmaktan ve benzerini getirmekten, hatta en kısa sure gibi bir sure getirmekten aciz kalınca, Allah Tealâ onların iflas ettiklerini ve aciz kaldıklarını ilân etti:
"Eğer onlar size cevap vermezlerse bilin ki bu Kur’an ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiştir." (Hûd, 14)
2- Allah’ı birleme (tevhid) iki çeşittir.
a) Tevhîdü’l-ulûhiyyet: Tek olan Allah’a kulluk edip Ondan başka hiçbir kimseye kulluk yapmamaktır. Nitekim Cenab-ı Hak bu surenin başında "Allah’tan başkasına kulluk yapmayasınız." (Hûd, 2) buyuruyor. Ondan başkasına yapılan ibadet ve kulluk küfür ve dalâlettir.
b) Tevhîdü’r-rubûbiyyet: Bu kâinatı yaratan, düzene koyan ve bu kâinatta hikmetinin gereği ve ilâhî sünnetinin nizamı üzerine tasarrufta bulunanın sadece yüce Allah olduğuna inanmaktır.
Cahiliye Arapları Allah’ın yaratıcı ve rab olduğuna inanıyorlardı: "Onlara, Gökleri ve yeri yaratan Güneş’i ve Ay’ı insanların hizmetine veren kimdir?" diye sorsan mutlaka "Allah’tır" derler…" (Ankebut, 29/ 61).
Fakat onlar ilâhların birkaç tane olduğuna inanıyorlardı. Yani tevhîdü’r-rubûbiyeti kabul ediyorlar, ama tevhîdü’l-ulûhiyyeti kabul etmiyorlardı.
Kur’an-ı Kerim’de tevhîdü’r-rubûbiyyeti ispat eden pek çok ayet vardır. Bunlardan biri bu surede zikredilen "Gökleri ve yeri altı günde yaratan Allah’tır." (7. ayet) ayetidir. Yaratma, her şeyin uygun ölçüler içerisinde gayet güzel ve sağlam bir şekilde takdir edilmesidir. Sonra bununla takdir edilen şeyin var edilmesi murad edilmiştir.
3- Öldükten sonra dirilişin ve amellere karşılık verilmesinin ispat edilmesi. Şu ayetlerde olduğu gibi:
"Dönüşünüz ancak Allah’adır. O her şeye kadirdir." (Hûd, 4); "Eğer onlara Mutlaka siz öldükten sonra dirileceksiniz" desen şüphesiz ki kâfirler "Bu ancak apaçık bir sihirdir derler." (Hûd, 7).
4- Amelleri güzel işleyip işlemediklerinin bilinmesi için insanların imtihana tabi tutulması: "Allah hanginizin daha iyi amel işleyeceği hususunda, sizi imtihan etmek için kâinatı yarattı." (Hûd, 7)
5- Sıkıntı ve rahatlık durumlarında mümin ile kâfirin tabiatı arasında karşılaştırma yapılması. Mümin sıkıntı zamanında sabreder, rahatlık zamanında şükreder; kâfir ise nimet içindeyken şımarık ve gururlu, musibet durumunda ise ümitsiz ve nankördür. (Hûd, 9-11).
6- İnsanların hayırda ve faydalı şeylerde, kâfirlerin de peygamberlerin uyardığı azabın gelmesinde aceleci olmaları:
"Yemin olsun ki, eğer onlardan azabı sayılı bir zamana kadar ertelesek, "Onu bizden alıkoyan nedir?" derler" (Hûd, 8).
Yine Cenab-ı Hak Yunus suresinde şöyle buyurmuştu: "Eğer Allah insanların hayrı acele istedikleri gibi şerri de acele verseydi hepsinin vadesi bitmiş olurdu." (Yunus, 10/11).
7- İnsanların tabiatları -Allah rahmet etmedikçe dini kabul etmekte bile-farklı farklıdır.
"Onlar durmadan ihtilâf etmektedirler. Ancak Rabbinin merhamet ettikleri müstesna. Allah insanları bunun için yaratmıştır." (Hûd, 118, 119).
Bu farklılık ve çeşitliliğin ilmî ve amelî faydaları vardır. Ancak bu, dinde ayrılığa ve hayatın ve umumi menfaatlerin temel esaslarında ihtilâfa sebep olursa bu farklılık zararlı olur.
8- Peygamberlerin kıssalarının tafsilatlı bir şekilde anlatılması Peygamberimiz (s.a.)’in Kureyş’ten gördüğü eziyet ve cefalar ve onun davetinden yüz çevirmeleri gibi karşılaştığı olaylar için teselli olmaktadır.
"Peygamberlerin kıssalarından sana anlattığımız her şeyle senin kalbini pekiştiririz." (Hûd, 120).
Aynı zamanda her kıssada müminler için ibret ve öğütler vardır.
Allah Tealâ beşeriyetin ikinci babası Hz. Nuh (a.s.) kıssasını zikretti. Bütün dünyayı kaplayacak Tufan’da kavminin boğulması, kendisinin ve kendisiyle beraber olan müminlerin kurtulması için ona gemi yapmasını emrettiğini anlattı.
Hz. Nuh (a.s.) peygamberler arasında ömrü en uzun olan, en çok belâya mübtelâ olan ve en çok sabreden bir peygamber idi (bkz. Hûd, 25-49).
Hz. Nuh (a.s.) kıssasında, peygamberlere tabi olanların umumiyetle fakirler oldukları anlaşılmaktadır. Nitekim Cenab-ı Hak onun kavminin şu sözlerini nakletmektedir: "İçimizden sana basit görüşlü en adi kimselerden başkasının tabi olmadığını görüyoruz." (Hûd, 27).
Bundan sonra Cenab-ı Hak bu sureye ismini veren Hz. Hûd (a.s.) kıssasını, onun kavmi olan gayet güçlü-kuvvetli, son derece azgın ve sert tabiatlı olan "Âd kavmi"ni kulluğa davet etmesini anlattı.
Âd kavmi güç ve kuvvetleriyle gururlandılar. "Bizden daha kuvvetli kim olabilir?" dediler. Cenab-ı Hak da bir hafta gibi bir müddet içerisinde son derece şiddetli bir kasırga ile onları helak etti: "Allah onların köklerini kazımak için o kasırgayı yedi gece, sekiz gün aralıksız estirdi." (Hakka, 7).
Allah’ın ayetlerini inkâr edip küfretmeleri sebebiyle gelen bu azabın "çetin bir azap" olduğunu ifade etti:
"İşte Ad kavmi budur: Rablerinin açık delillerini inkâr ettiler. Peygamberlerine isyan ettiler. (İleri gelenlerinden) inatçı her zorbanın sözüne uydular." (Hûd, 59).
Bundan sonra Cenab-ı Hak, Hz. Salih (a.s.) ile kavminin kıssasını anlattı (Hûd, 61-68). Sonra Hz. İbrahim (a.s.) ile ona misafir olan meleklerin kıssasını anlattı (Hûd, 69, 70). Daha sonra Hz. Lût (a.s.) kıssası (Hûd, 70, 83), Hz. Şuayb (a.s.) kıssası (Hûd, 84, 95), Hz. Musa ile Firavun kıssasını (Hûd, 96, 99) anlattı.
9- Bu kıssaların hemen ardından zalimlerin helak olduklarına dair gerekli ibret ve dersler zikredilmektedir. Şu ayette olduğu gibi:
"Sana anlattığımız bu kıssalar, ülkelerin haberlerinden bir kısmıdır. Onların bir kısmı hala ayaktadır. Bir kısmı ise, ekin gibi biçilip gitmiştir. Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendi nefislerine zulmettiler. Böylece Rabbi’nin emri geldiği zaman Allah’tan başka taptıkları ilâhlar onlara hiçbir fayda sağlamadı…" (Hûd, 100, 101).
10- Dinde istikamet üzere olmanın emredilmesi (Hûd, 112). Bu nefisle ci-had etmeyi, farzları eda etmekte sebatkâr olmayı ve nefsi, insanı helak eden şeylerden, kötü ahlak ve haramlardan korumayı gerekli kılmaktadır. Bu da nefse oldukça ağır gelen bir emirdir.
11- Aşırı gidip azgınlık yapmak insanı helâka götüren bir yoldur. Zulme meyletmek cehennem azabına sebep olur: "Haddi aşmayın. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı çok iyi görendir. Zalimlere asla meyletmeyin. Aksi takdirde cehennem ateşi size dokunur." (Hûd, 113).
12- Namazları gece-gündüz tam vaktinde ve dosdoğru kılmak. Çünkü iyi ameller kötülükleri siler, götürür (Hûd, 114). İtaat üzere sebat etmek gerekir. Çünkü Allah güzel amel işleyenlerin mükâfaatını zayi etmez.
13- Ümmeti ve fertleri helak olmaktan kurtarmak için yeryüzünde bozgunculuk yapanlarla savaşmak: "Sizden önceki ümmetlerin ileri gelenleri yeryüzündeki fesadı (bozgunculuğu) önlemeli değil miydiler" (Hûd, 116).
14- Islah olmuş bir millet için hiçbir helak ve azap yoktur. (Hûd, 117).
15- Hakkın davetinden yüz çevirenlerin azapla tehdit edilmesi ve hayırlı akıbetin Allah’tan gerçek manada korkanlara (muttakilere) ait olması.
Dikkat edilecek bir husus da şudur: Tehdit ve teşvik fert ve toplumların ıslah edilmesinde, ümmetin sağlam bir şekilde yapılanmasında ve. düşmanlarına karşı ümmetin muzaffer olmasında gayet faydalı olan ve birbirinden ayrılmayan iki husustur. Bu sebeple Kur’an’da umumiyetle yanyana zikredilmişlerdir.
16- Sure başladığı gibi, sadece Allah’a ibadet edip O’na güvenmek ve O’nun cezasına karşı dikkatli olmak gerektiği emri ile sona ermektedir ve böylece sonuçla başlangıç arasında uyum sağlanmıştır. "Rabbin hiçbir zaman yaptıklarınızdan habersiz değildir." (Hûd, 123).


Cevap: HUD SURESİ Hakkında Bilgi

yusuf_y
Sure Hakkında Bilgi
İçinde Hud Peygamberden ve kavminden bahsedildiği için sure bu adı almıştır. Aynı zamanda Semûd kavminin peygamberi Sâlih ile Medyen halkının peygamberi Şu’ayb’den de söz eden sûre, Yûnus Sûresinden sonra inmiştir. Bir bakıma Yunus suresinin devamı niteliğindedir. 123 ayetten oluşan surenin 12, 17 ve 114. ayetleri Medine’de, diğer ayetleri Mekke’de inmiştir. Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 11., İniş sırasına göre ise 52. suredir. Hz. Muhammed’in Cuma günleri Hud suresinin okunmasını tavsiye ettiği rivayeti vardır. Başka bir rivayete göre ise Hz. Muhammed, Hud suresi hakkında şöyle buyurmuştur: "Beni, Hud, Vâkıa, Mürselât, Nebe ve Tekvir sureleri ihtiyarlattı."1

Surenin temel konuları

Yüce Allah’ın varlığının, birliğinin ve kudretinin delilleri,
Kur’an’ın ilahi kelam oluşu,
Hz. Muhammed’in peygamberliği,
Ahiret hayatı,
Hz. Hûd, Hz. Nuh, Hz. Salih, Hz. İbrahim, Hz. Lût, Hz. Şuayb ve Hz. Musa (a. s.) gibi peygamberlerin kıssalarından kesitler.
Bir takım ahlâk ilkeleri.
Surenin temel mesajları

Kur’an, Allah tarafından indirilmiş eşsiz bir kitaptır.

Hz. Muhammed insanlara gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdecidir.

İnsan, her şeyin yaratıcısı olan Yüce Allah’a inanmalı ve sadece ona kulluk etmelidir.
İnsan, günahları için tevbe etmelidir.
İnsan, bu dünyaya imtihan edilmek için gönderilmiştir.
İnkarcılar, Allah’ın gazabından emin olamayacaklardır.

İnsanın tabiatında nankörlük vardır; bir nimete kavuşunca sevinir, fakat şükretmeyi bilmez. Nimet elinden alınınca da umutsuzluğa kapılır. İnsan, bu davranışlardan kurtulmalıdır.

Allah’ın iradesinin gerçekleşmesine hiç kimse engel olamaz.

Peygamberler, karşılık beklemeden görevlerinin yapan elçilerdir.
Gençler ve yoksullar yeniliğe açıktırlar. Zenginler ve yaşlılar ise yeniliklere karşı çıkarlar. Peygamberlerin kıssalarında bu durum açıkça görülmektedir.
Peygamberlerin ortak mesajı; tek bir Allah’a inanmak ve ona kulluk etmek, günahlardan uzak durmak, bozgunculuk çıkarmamak, başta ölçü ve tartı olmak üzere bütün işlerde doğru ve dürüst olmaktır.
Yüce Allah, herkese yaptığının karşılığını tam olarak verecektir.

Kişi, hayatın her alanında doğru olmalıdır.
Yüce Allah’ın belirlediği sınırların dışına çıkılmamalıdır.
Mümin, Allah’a inanmayanlara güvenip dost olmamalıdır.
Namazlar düzenli olarak vaktinde kılınmalıdır. Çünkü namaz kötülükleri giderir.

Mümin, sabırlı olmalıdır. Alimlerin topluma karşı sorumlulukları vardır. Toplumu iyiliğe yönlendirip, kötülükten sakındırmak onların görevidir. Menfaat endişesiyle âlimler bu görevlerini ihmal etmemelidirler.

Herkes hak ettiğini bulur. Allah hiç kimseye zulmetmez.

Geçmiş toplulukların yaşadıklarından ibret alınmalıdır.

Dipnotlar
1. Tirmizi, Tefsir, 57.


hud suresi hakkında bilgi, hud suresindeki ahlaki ilkeler, hud suresi fazileti

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();