Tembellik neden kötüdür neden ayıptıur? tembellik neden yerilmiştir?

Tembellik neden kötüdür neden ayıptıur? tembellik neden yerilmiştir?

Kayıtsız Üye
tembellik niye ayıptır 🙂


Cevap: Tembellik neden kötüdür neden ayıptıur? tembellik neden yerilmiştir?

Desert Rose
Yüce Allah şeytanın insanlar için apaçık bir düşman olduğunu ve insanları saptırmak için sürekli faaliyet halinde olacağını Kuran’ın pek çok ayetinde bildirmektedir. Şeytanın, Kuran ahlakından uzak yaşayan insanlar üzerindeki sinsi faaliyetlerinden biri de bu kişileri tembelliğe sürüklemek için çaba harcamasıdır. Çünkü tembellik, insanı İslam’ın getirdiği güzel ahlaktan uzaklaştıracak ve güzel ahlakı yaşama kararlılığını engelleyecek bir ruh halidir.

Şeytanın Kuran ahlakından uzak yaşayan insanlar üzerindeki en önemli etkilerinden biri, bu kişilere tembellik ve miskinlik yoluyla etki etmesidir. Çünkü tembellik, bazı insanlar tarafından zararsız, küçük üşengeçlikler olarak değerlendirilse de, gerçekte ciddi bir davranış bozukluğudur. Aslında insanların çoğunluğu da bu gerçekten haberdardır. Ancak şeytanın kendi üzerlerindeki olumsuz etkisini anlayamadıkları için, tehlikenin büyüklüğünün de farkına varamazlar.

Şeytan İnsanları Tembelliğe Sürükleyerek Adeta Uyuşturur

İnsanların büyük bir çoğunluğu hem fiziksel hem de zihinsel tembelliğin kendilerine konforlu bir hayat kazandıracağını zanneder. Oysa bu, çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü şeytan tembellik yöntemini kullanarak kişiyi adeta uyuşturmakta ve dünyada bulunuş amacını unutturmaya çalışmaktadır. Bu, şeytanın en büyük amacına -kendisiyle birlikte bütün insanları cehenneme sürüklemek- ulaşmak için kullandığı sinsi yöntemlerden biridir. Kuran’da, şeytanın insanları saptırmak için nasıl bir taktik uygulayacağı şöyle haber verilmektedir:

Sonra muhakkak onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Çoğunu şükredici bulmayacaksın. (Ar’af Suresi, 17)

Bu ayette de olduğu gibi, Allah Kuran’daki pek çok ayette şeytanın saptırma ve oyalama yöntemlerinden örnekler vermekte ve insanları uyarmaktadır. Korku, kıskançlık, çekişme, kibirli tavırlar, tembellik, fakirlik korkusu, kişinin akılcı kararlar almasını engelleyen duygusallık ve detaya dalarak gereksiz konularda oyalanma ayetlerde örnekler verilerek dikkat çekilen konulardan bazılarıdır.

Çoğu zaman basit bir davranış bozukluğu ya da bir karakter özelliği olarak değerlendirilen bu gibi konuların her biri aslında şeytanın bir oyunudur. Şeytan bunları kullanarak insanlardaki tevekkül, sabır, tevazu, şefkat ve merhamet gibi güzel ahlak özelliklerini ortadan kaldırmaya çalışır. Amacı insanların Allah’ın hoşnutluğunu kazanmasını engellemektir. Bu nedenle şeytanın kullandığı yöntemlerin bilinmesi, onun oyunlarına karşı daha dikkatli olunması için Allah’ın izniyle bir vesile olacaktır.

Ciddi Bir Tehlike: Düşünce Tembelliği

Tembellik konusu, sadece fiziksel olarak algılanacak bir konu değildir. Tembel-lik hem fiziki hem de zihinsel olarak şeytanın oluşturmaya çalıştığı bir etkidir. Bu nedenle her yönden arınılması gereken bir hastalıktır.
Örneğin herhangi bir konu üzerinde derin düşünmemek, her zaman kolay olanı seçmek, yenilikler yapmak yerine taklit etmeyi tercih etmek gibi karakter özellikleri ile ortaya çıkan düşünce tembelliği şeytanın insan ruhunda yarattığı köklü bir bozukluktur.

Düşünce Tembelliğinin Zararları

Düşünce tembelliğinin insan üzerinde yarattığı olumsuz etkiler, özellikle kişinin vicdanını ve aklını kullanmamasıyla ortaya çıkar. Bu da iradeyi etkileyecek ve bir süre sonra tembellik, söz konusu kişinin tüm yaşamını etkisi altına alacaktır. Tembelliğinden dolayı hiçbir konuda irade ve kararlılık gösteremeyeceği için ahlaki olarak birçok konuda eksikliklere sahip olacaktır. Çünkü güzel ahlaklı bir insan olmak ve güzel davranışlarda bulunmak, ancak irade gösterilmesiyle mümkün olabilir.

Tembel insanların içinde bulundukları öyle bir ruh halidir ki bir süre sonra kişi kendini ilgilendiren konularda bile gerekeni yapmaya üşenir. Hastalandığında doktora gitmek, herhangi bir konuda başarılı olmak için çaba harcamak, her konuda (görgü, kültür, ahlak…) daha iyi olmaya çalışmak yerine olduğu gibi kalmak bunlardan birkaçıdır.

Eğer düşüncede ve iradede şiddetli bir tembellik varsa, o kişinin Kuran’da bildirilen ahlakı gereği gibi yaşayabilmesi mümkün değildir. Çünkü Kuran ahlakı şevkle, heyecanla, kararlılıkla ve güçlü bir iradeyle yaşanır. Fiziksel bir çalışma olmasa bile, Müslümanın aklı sürekli olarak güzelliklerle, iyiliklerle ve İslam ahlakına hizmet aşkıyla doludur. Sürekli iman edenlere fayda getirecek bir hayır peşindedir. Allah’ın bildirdiği din ahlakını anlatmak, insanları haktan yana uyarıp korkutmak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak için bir gayret içindedir. Böyle bir insanın ne zihin olarak ne de fiziksel olarak tembellik yapması, miskinlik içerisine girmesi mümkündür. Sahip olduğu büyük ilim ve üstün ahlakıyla Müslümanlar için güzel bir örnek teşkil eden değerli İslam alimi Mehmet Zahit Kotku Hazretleri kıymetli eserlerinde Müslümanları güzel ahlaka davet etmiş ve ibadetlerde ve salih amellerde tembelliğin sakınılması gereken bir tavır olduğunu şöyle hatırlatmıştır:

"Mezmum (makbul olmayan) olan ahlak, huy ve amellerde, ibadetlerde, hayırlarda, hayırlı işlerde tembellik etmek, ağır davranmak, aldırış etmemektir ki, İslam’ın hatta insanlığın sevmediği fena bir huydur. Bu huya müptela olanlar şüphesiz hiçbir işlerinde muvaffak olmadıkları gibi cemiyetleri için de faydalı olamazlar. Bilakis bunların halleri bazı zayıf Müslümanlara tesir edip onların tembellik etmelerine ağır davranmalarına neden olur. Halbuki bu muvakkat (geçici) olan dünyadaki nefeslerimiz bile sayılı mahduttur (sınırlı). Binaenaleyh tembeller en kıymetli ömürlerini de bu suretle zayi etmiş olacaklarından mesuliyetleri pek ağır olacaktır." (Tasavvufi Ahlak, s. 88)

Müminler, Her An Allah Rızası İçin Yaşarlar

Değerli İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi bir eserinde tembel kişiler ile üstün ahlaklı müminlerin farkını şöyle vurgulamıştır:

İşsiz, tembel, istirahatla yaşayan ve rahat döşeğinde uzananlar, ekseriyetle (çoğunlukla), sa’yeden (gayret eden), çalışanlardan daha ziyade zahmet ve sıkıntı çeker. Çünkü, daima işsizler ömründen şikayet eder, eğlence ile çabuk geçmesini ister. Sa’y eden (çaba sarf eden) ve çalışan ise şakirdir (şükredendir), hamd eder, ömrün geçmesini istemez. İstirahat döşeğinde tembelce yatan ömründen şikayetçidir. Sa’y eden (çaba sarf eden), çalışan ise şükreder külli düsturdur (genel prensibidir). Hem o sır iledir ki, Rahmet zahmette, zahmet rahattadır cümlesi darb-ı mesel (atasözü) olmuştur. (Mesnevi Nuriye, s.153)

Bediüzzaman Said Nursi’nin de belirttiği gibi insan yalnızca Allah’ın rızasını kazanmaya adadığı bir hayat ile rahat ve huzurlu olabilir. Allah Kuran’da müminlerin nasıl bir ahlaka sahip olmaları gerektiğini; Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et. (İnşirah Suresi, 7) ayetiyle haber vermektedir. Gerçek rahatlık tembellik ile değil; ancak Allah’ın rızasını kazanmak için çalışmakla elde edilir. Tembellikle gelen sahte rahatlık ise asla vicdani rahatlığın yerini tutamaz.

Dolayısıyla insan, şeytandan gelecek her türlü telkine karşı son derece uyanık olmalı ve nefsine karşı koymalıdır. Gerçek bir Müslümanın vicdanı, nefsine daima üstün gelir. Allah bir Kuran ayetinde Müslümanların bu ahlak özelliğini şöyle bildirmiştir:

İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah’ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini satın alır… (Bakara Suresi, 207)

Dolayısıyla çalışkan, düşünen, düşündüklerini uygulayan, sürekli üreten bir insan olmak Allah’ın izniyle kişinin hem kendisi hem de çevresi açısından büyük bir kazanç olacaktır.

Bediüzzaman Said Nursi’den…

En bedbaht ( kötü), en muzdarip (zarar görmüş), en sıkıntılı, işsiz adamdır. Zira atalet (boş durma) tembellik ademin (yokluğun) biraderzadesidir (kardeşidir). Sa’y (çaba sarfetmek), vücudun hayatı ve hayatın yakazasıdır (şuurudur). (Münazarat, sf. 80)

İnsanların en büyük düşmanı olan şeytan, onların cehenneme gitmesini sağlamak için gece-gündüz durmaksızın çalışmaktadır. Bu amacını gerçekleştirmek için her türlü taktik ve yöntemi dener. Bu yöntemlerden biri de temiz aklın ve derin düşünmenin önündeki en büyük engellerden biri olan tembellik telkinidir.

Boş Zaman Geçirme Mantığı da Şeytanın Bir Telkinidir

İnsanlara boş ve amaçsız düşünceler telkin ederek onların sağlıklı ve berrak akılla düşünmesini engelleyen şeytan, boş zaman geçirme mantığıyla da insanları tembelliğe sürükler. Din ahlakının yaşanmadığı bir toplumda yaşayan insanlar için boş vakit geçirmek, onların kullandığı ifadeyle zaman öldürmek çok yaygındır. Fakat mümin, Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et. (İnşirah Suresi, 7) ayeti gereği Allah’ın ona lütfettiği vaktini, her anını Allah’a yakınlığını arttırarak, daha derin düşünerek, Müslümanlara, İslam’a hizmet ederek geçirmelidir. Ahirette tüm yaptıklarından, tüm niyetlerinden sorumlu olacak ve hesap verecek bir Müslümanın, tembellik yapmak ve boş zaman geçirmek gibi sığ düşünceleri olmaz. Kuran’da müminlerin boş işlerden yüz çevirdikleri şöyle bildirilmiştir:

Onlar, ‘tümüyle boş’ şeylerden yüz çevirenlerdir. (Müminun Suresi, 3)

Düşünce Tembelliği

Düşünce tembelliğinden dolayı insanlar herşeyi hep gördükleri ve alıştıkları şekilde yaparlar. Düşünerek en uygun, en güzel, en hayırlı olanı arayıp bulmazlar. Hep gördüklerini taklit ederler. Sorunlara getirilen çözümler de düşünce tembelliğini yansıtacak şekildedir. Birçok olayda düşünmemekten dolayı yeni çözümler de getiremezler. Bu gibi insanların şeytanın verdiği tembellik telkini nedeniyle günlük yaşamları içinde zararını gördükleri konular vardır. Ancak bunlardan çok daha önemli konular vardır ki, insanların bu konularda tembellik yaparak düşünmemeleri onları büyük ve ebedi bir hüsrana uğratır. İnsanın, dünyada varoluş amacını düşünmemesi, ölümün kaçınılmaz bir gerçek olduğunu, ölümün ardından ise mutlaka hesap günüyle karşılaşacağını gözardı etmesi bu hüsranın kaynağıdır. Yüce Allah Kuran’da insanları bu önemli gerçekler üzerinde düşünmeye davet etmiştir. Bu ayetlerden bazılarında şöyle buyrulmaktadır:

İşte bunlar, kendilerini hüsrana uğratanlardır ve yalan olarak uydurdukları (düzme tanrılar da) onlardan uzaklaşıp-kaybolmuşlardır. Hiç şüphesiz bunlar, ahirette en çok hüsrana uğrayanlardır. İman edip salih amellerde bulunanlar ve ‘Rablerine kalbleri tatmin bulmuş olarak bağlananlar’, işte bunlar da cennetin halkıdırlar. Onda süresiz kalacaklardır. Bu iki grubun örneği; kör ve sağır ile gören ve işiten gibidir. Örnekçe bunlar eşit olur mu? Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz? (Hud Suresi, 21-24)
alıntı.


tembellik

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();