Yaptığını sağlam yapan ve yaptığında bir hikmet bulunandır ayetini tevsirlermisiniz?

Yaptığını sağlam yapan ve yaptığında bir hikmet bulunandır ayetini tevsirlermisiniz?

burcealtug
bu ayet benim için çok önemli
hayatımda bu ayete göre değişiklikler olduğuna inanıyorum.
ALLAHÜTELA en başından beri hayatımı kendi kudret eliyle yoğurdu.
Hayatımda başıma gelenler bu ayetle yerli yerine oturuyor.
Lütfen bu ayeti tevsirlermisniz?


Cevap: yaptığını sağlam yapan ve yaptığında bir hikmet bulunandır ayetini tevsirlermi

imam
< yaptığını sağlam yapan ve yaptığında bir hikmet bulunandır >
Öyle bir ayet yok ki kardeş.

Fetih süresi 4.
İmanlarını bir kat daha arttırsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır.
Ayet olarak kastedilen bumu?


Cevap: yaptığını sağlam yapan ve yaptığında bir hikmet bulunandır ayetini tevsirlermi

burcealtug
hayır elmalılı hamdi yazırın kuran mealinde yazıyordu. Tam olarak ayeti hatırlayamadım googleden bakıp ekleyelim mi


Cevap: yaptığını sağlam yapan ve yaptığında bir hikmet bulunandır ayetini tevsirlermi

imam
Ayeti ben bulamadım
Ayet numarasını verin tefsirini ekleyelim


burcealtug
imanları kat kat artsın diye müminlerin kalbine huzur ve rahatlığı indirendir. Bütün göklerin ve yerin orduları elbette onundur. Allah herşeyi bilen yaptığını sağlam yapan yaptığında bir hikmet bulunandır.
fetih süresi ayet 4


burcealtug
dikkatli okuyamadım özür dilerim sizde eklemişsiniz evet bu ayet tam olarak


imam
4. İnananların, imanlarını kat kat artırmaları için, kalplerine güven indiren O’dur. Göklerdeki ve yerdeki ordular Allah’ındır. Allah bilendir, hakim olandır.

Mü’minlerin kalplerine bir sekînet, huzur, güven, emniyet indirdi Allah. Rabbimiz mü’minlerin kalplerine desteğini indirdi. Ne için? İmanlarıyla birlikte imanları artsın diye. İmanları kat kat artsın diye Rabbimiz onların kalplerine yardımını indiriverdi. İmanları kat kat artsın diye desteğini, müjdesini, zaferini, huzur ve sükununu, ordularını indiriverdi. İman eden mü’minlerin imanlarını pekiştirecek, imanlarına iman katacak, imanlarını artıracak bir sekînet indirdi Allah. Güvenleri, teslimiyetleri tamdı Allah’a karşı. Peygamberlerine karşı güvenleri tamdı. Rabblerinin kendilerine takdir ettiği güzel günlerin geleceğine imanları tamdı.

Göklerin ve yerin orduları, askerleri yalnız Allah’a aittir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ın ordusudur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsinin boynundaki ipin ucu Allah’ın elindedir. Göklerde ve yerde olanların tamamı sadece Allah’ı dinler. Göklerde ve yerde yegâne hakim güç Allah’tır. Allah Alîm, Allah Hakîmdir. Her şeyi bilen de O, her şeye hükmeden de O’dur. İlim sahibi de O’dur, hikmet sahibi de O’dur. Her şeye karar veren de O’dur, verdiği kararını ordularına uygulatan da O’dur. Niye Müslümanlara bu yardımını, bu sekînetini, bu ordularını gönderiyor Rabbimiz?


imam
Hudeybiye Antlaşmasının Müminler, Münafıklar Ve Müşrikler Hakkındaki Neticeleri:

4- İmanlarını bir kat daha artırmaları için müminlerin kalplerine güven ve huzuru indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir.

5- (İşte bütün bu lütuflar) mümin erkeklerle mümin kadınları içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokmak ve onların kötülüklerini örtmek içindir. Bu, Allah katında büyük bir kurtuluş olmuştur.

6- (Ayrıca bunlar) Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkek ve münafık kadınlarla müşrik erkek ve müşrik kadınlara azap etmek içindir. Kötülük çemberi onların kendi başlarını çevrelesin. Allah onlara gazap etmiş, onları lânetlemiş ve cehennemi onlar için

hazırlamıştır. Ne kötü bir yerdir orası!

7- Göklerin ve yerin bütün orduları Allah’ındır. Allah izzet ve hikmet sahibidir.

İrab:

"Mümin erkeklerle… cennetlere sokması içindir." Bu cümleden önce mutlaka bir fiil takdir etmek gerekir. Çünkü "Sana geldim" vb. bir fiil söylemeden başlangıç cümlesi olarak "Bana ikram etmen için" demek doğru olmaz. Burada ya "Allah’ın seni bağışlaması için…" sözünde olduğu gibi "…sokmak için fethettik" takdir edilmeli veya "…sokmak için huzur ve güveni indirdi veya cihadı emretti" vb. cümleler takdir edilmelidir. [14]

Belagat:

"Mümin erkekleri ve mümin kadınları… cennetlere sokması içindir." cümlesiyle "münafık erkek ve münafık kadınlara azap etmek içindir." cümlesi arasında mukabele sanatı vardır. [15]

Kelime ve İbareler:

"İmanlarını" yani yakinî bilgilerini "bir kat daha artırmaları için" veya Allah’a ve ahiret gününe imanlanyla birlikte dinin bütün hükümlerine imanları artsın diye "sükûn" kelimesinden alınmış huzur ve sebat manasına gelen "sekineti müminlerin kalplerine" yani endişe ve huzursuzluk yerleri olan gönüllere "indiren" yani yaratan "O’dur."

"Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır." Bazen orduları birbirlerine musallat eder, bazen de aralarında antlaşma ortamı yaratır. Hikmeti neyi icap ettiriyorsa onu yapar. Göklerin ve yerin orduları demek semavî ve arzî sebepler demektir.

"Allah Tealâ" maslahatları "hakkıyla en iyi bilen" yarattığı ve tedbir ettiği şeylerde "hüküm ve hikmet sahibidir." Mana şudur: Allah Tealâ ezelde ve ebette bu sıfatlara sahiptir.

Onların müminlere gelmesini bekledikleri ve zannettikleri "O kötülük çemberi" yani azap, hezimet ve şer dairesi "kendi başlarını çevrelesin" ve onlardan başkasına da sirayet etmesin. Daire aslında bir merkezi kuşatan çember manasına gelir. Daha sonra bu kelime dairenin bir merkezi kuşatması gibi insanı çevreleyen olaylar hakkında kullanılmış ve çoğunluklada kötülük ve istenmeyen olaylar hakkında kullanımı yaygınlaşmıştır.

"Allah Tealâ onlara gazap etmiş, onları lanetlemiş…" yani onları rahmetinden öyle bir kovmuş ve uzaklaştırmıştır ki o yüzden cehennemin derinliklerine indirilmişlerdir. "Ne kötü bir yerdir orası!"

"Allah Aziz’dir. Yani öyle bir kuvvete sahiptir ki galiptir, asla mağlup edilemez. Yaratmasında "hikmet sahibidir." Kastedilen mana Allah Te-alâ’nın ezelî ve ebedî olarak hikmet ve izzete sahip olduğudur. [16]

Ayetler Arası İlişki:

Allah Tealâ Rasulüne (s.a.) olan lütfü keremini ve peygamberine yardım edeceğini haber verdikten sonra onun diğer müminlere karşı bazı üstünlükleri ile bazı yardım sebeplerini açıklamıştır. Harp meydanlarında müminlerin ayaklarının sabit kılınarak gönüllerine huzur ve güven verilmesi nusret ve zaferin sebeplerindendir. Bunun peşinden ordularını birbirlerine musallat etme adetini (sünnet) açıklamıştır. Sonra müminlere cennette ebedî olarak kalmayı vaadederek, kendilerine düşmanlık besleyen münafık ve kâfirlere şiddetli azapla ve laneti ile tehdit ederek mümin orduların maneviyatını yükseltmiştir. [17]

Açıklaması:

"İmanlarını bir kat daha artırmaları için müminlerin kalplerine güven ve huzuru indiren O’dur." Yani müminlerin kalplerinde sükûnet, huzur ve sebatı yaratan, meydana getiren bizzat Allah Tealâ’dır. Burada kastedilen müminler, Hudeybiye günü Allah ve Rasulü Ekrem (s.a.)’e icabet edip Allah’ın hükmüne boyun eğen ve kaçmadan samimiyetle cihad için hazırlanan sahabe-i kiramdır. Sıkıntı ve belâ anında gönülleri huzursuz olmasın ve imanları artsın diye onların kalplerine huzur ve sebat indirilmiştir. Günümüzde buna askerlerin moralini yükseltme denilmektedir.

Buhari ve diğer imamlar imanın artması ve üstünlüğüne bu ayeti delil göstermişlerdir. Burada imanın artmasının Allah’a imandan sonra dinin hükümlerine şeklinde yorumlaması da doğrudur. İbni Abbas demiştir ki: Rasulü Ekrem (s.a.) ilk olarak tevhidi getirmiştir. İnsanlar sadece Allah’a iman edince de sırasıyla namaz, zekat, cihad ve hac vazifelerini indirmiştir.

Devamındaki ayette Allah Tealâ "Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır." buyurarak dilemesi halinde kâfirlerden intikam alabileceğini ifade etmiştir. Allah Tealâ kesinlikle meleklerden, insanlardan, cinlerden, şeytanlardan, zelzeleler, volkanlar, kasırgalar, denizler ve nehirler gibi yeryüzünde ve gökyüzünde bulunan kevnî kuvvetlerden oluşan ordusunu nasıl isterse o şekilde idare eder. Dağlan ve ülkeleri yerle bir etmesi için tek bir melek göndermesi kâfidir. Fakat O, derin ve geniş bir hikmet ve yüce bir maslahat gereği kullara, cihad ve savaş yapma vazifesini yüklemiştir. Bunun için Allah Tealâ "Allah aziz ve hakimdir" buyurmuştur. Yani ezelden ebede mahlukâtın yararına olanı çok iyi bilen ve yaratmasında, takdir ve tedbir etmesinde çok hikmetli olandır. İşte bu hal, iman ile dolan Ebu Bekir’in konumuyla tam bir uyum içindedir. Ömer b. Hattab ise: "Biz hak üzere, onlar da batıl üzere değil mi? O zaman niçin böyle bir antlaşmayı kabul ediyoruz? diyerek antlaşmanın şartlanndaki zahirî dengesizliği sorgulamaktadır. Ancak bu olayla onun imanı sarsılmamıştır. Aksine bu hareketi onun sahip olduğu imanın kuvvetine ve yaptığı değerlendirmede müslümanların yararı yönünde çok istekli olduğuna delâlet etmektedir. Zaten bir müddet sonra Allah Tealâ onu ve onun gibi olanların kalplerine huzur ve güven duygusunu indirmiş, Rasulullah’ın (s.a.) sahip olduğu görüşe onun gönlünü açmış ve ilerleyen günler de bu görüşün doğruluğunu ortaya koymuştur.

Allah Tealâ daha sonra "(Bütün bu lütuflar) mümin erkek ve mümin kadınları altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennete sokmak ve onların yaptığı kötülükleri örtmek içindir. İşte bunlar Allah katında büyük bir kurtuluştur." buyurmak suretiyle iman sahibi kimselere vaadettiği nimetleri zikretmiştir. Müminleri cennete sokmak ve mümin olmayanlara azap etmek için Allah dilediği kimseleri ordularıyla imtihan eder. Veya şöyle denebilir: Mümin erkek ve mümin kadınların altından irmaklar akan ve içinde ebedi olarak kalacakları cennetlere sokması, onların günahlarını ortaya çıkarmayıp bu kusurlarından dolayı onlara azap etmemesi, aksine affetmesi, onları örtüp merhamet etmesi neticesinde kendisine bağlansın diye biz fetih ihsan ettik veya Allah Tealâ huzur ve güveni bu yüzden müminlerin kalplerine indirdi. İşte onların cennete sokulması ve günahlarının örtülmesi vaadi Allah katında büyük bir başarı, her türlü gam ve kederden kurtuluş ve her türlü isteği elde etmektir. Bu "Kim cehennemden uzaklaştırılır ve cennete sokulur ise kurtulmuştur." (Ali İmran, 3/185) ayetindeki gibidir.

"Vav" harfi tertip (sıra) gerektirmediği ve cennete girmek asıl, günahların örtülmesi ise bu asla tabi olduğu için, günahların affedilmesi cennete girmeden önce olmasına rağmen ayette ondan sonra zikredilmiştir.

Cabir’den (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmiştir: Rasulü Ekrem (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Ağacın altında bana biat etmiş olan kimse cehenneme girmez."

Ayetlerin çoğunda kadınlara da şamil olmak üzere erkeklere hitap edilmişken, cihad mükellefiyeti olmadığı için onların cennete giremeyeceği zannedilmesin diye Allah Tealâ burada mümin kadınları da nassda zikretmiştir. Aynı şekilde mümin kadınların erkeklerle müşterek olmalarına rağmen vaadedilen mükâfatın erkeklere has olduğu zannedilmesi mümkün olan her yerde Allah kadınları da erkeklerle birlikte zikretmiştir.[18]

"Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkek ve kadınlarla müşrik erkek ve kadınlara azap etmesi içindir." Yani bizzat müşahede ettikleri İslâm’ın yayılması, müslümanların zafere ulaşmaları ve İslâm düşmanlarının kahru perişan edilmesinin onlara verdiği hüzün; dünyada maruz kaldıkları öldürülme, perişanlık ve esaret ile, ahirette ise cehennem ile Allah’ın münafık ve müşriklere azap etmesi içindir.

Zira onlar Allah Tealâ ve onun verdiği hüküm hakkında kötü niyet beslemektedir. Rasulü Ekrem (s.a.) ve ashabının mağlup ve perişan olacaklarını, küfrün İslâm’a galip geleceğini zannetmektedirler. Nitekim Allah Tealâ bunu diğer bir ayette şöyle anlatmaktadır: "Aksine siz peygamberin ve müminlerin ailelerine asla dönemeyeceğini zannetmiştiniz." (Fetih, 31/12). Münafıklar daha zararlı ve daha tehlikeli olduğu için ayette müşriklerden önce zikredilmiştir.

"Kötülük çemberi onların başlarını çevrelesin. Onlara Allah gazap etmiş, onları lanetlemiş ve onlar için cehennemi hazırlamıştır. Ne kötü bir yerdir orası!" Yani müminler hakkında onların zannettiği musibetler onların etrafında dönmektedir. O çemberin dışına çıkamazlar. Öldürülme, esaret ve musibetler onların başına gelecektir. Allah onlara kızmış ve onlar için gidecekleri cehennemi hazırlamıştır. Dönülecek ve konaklayacak ne kötü yerdir orası. İşte bu şekildeki bir ceza ile onların dünya ve ahiretteki hallerini birlikte ortaya koymuş oldu.

Sonra Allah Tealâ kâfir ve münafıklardan oluşan İslâm düşmanlarından intikam almaya kadir olduğunu vurgulayarak "Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah azizdir ve hakimdir." buyurmaktadır. Yani Allah’ın göklerde ve yerde melekler, insanlar, şeytanlar ve düşmanları kahretmek güç ve kuvvetine sahip başka varlıklardan oluşmuş öyle orduları vardır ki herhangi bir şekilde sınırlandırılamazlar. Allah Tealâ ezelden ebede mağlup edilemeyen kuvvete sahiptir, azabı geri çevrilemez. O yaratmasında ve mahlûkatı için yaptığı tedbir ve düzenlemede çok hikmet sahibidir.

Bu ayetin iki defa tekrar edilmesinin faydası, Allah’ın rahmet orduları ve azap ordularının bulunduğunu beyan etmektir. Allah Tealâ "O müminlere karşı çok merhametlidir." buyurarak bu orduları, önce müminlere çok merhametli olduğunu beyan etmek için; ikinci defa ise kâfirlere azap indirilmesini açıklamak için zikretmiştir. Rahmet indirmeye uygun olsun diye önce "Allah çok iyi bilen ve çok hikmet sahibi olandır." ifadesini kullanmıştır. Azabın şiddetine işaret etmek için de "Allah izzet ve hikmet sahibidir." tabirini kullanmıştır. Azap ve tehditle münasip olması için "izzet" kelimesini; mahlûkatın işlerini tam olarak düzenleyip idare etmesi ve rahmetin dağıtılması ile uyumlu olması için de "ilim" kelimesini zikretmiştir. Huzur ve güvenin verilmesi, imanın artması ve fethin bu neticeye bağlanması, bütün bunlar Allah’ın ezelî ilminde sabittir ve hikmetiyle de ahenk içindedir. Allah Tela göklerin ve yerin ordularını müminlerin cennete sokulmasından önce zikretmiştir. Çünkü Allah Tealâ rahmet ordularını indirir, bu sayede müminler ikram ve saygı görerek cennete sokulur. Sonra da "Bu Allah katında büyük bir kurtuluştur." sözüyle kurbiyet ve Allah’a yakınlık onların olur. Kâfirlere azap edilmesi ve cehennemin hazırlanmasından sonra ordulardan bahsedilmesi, öncelikli olarak Allah’ın kâfirlere gazap ettiğini ve onları rahmetinden uzaklaştırıp kovduğunu göstermek içindir. Allah Tealâ kendi ordularından azap meleklerini onlara musallat edecektir.

Rivayet olduğuna göre Hudeybiye antlaşması yapıldığı zaman İbni Ubeyy demiştir ki: "Muhammed (s.a.) Mekkelilerle antlaşma yaptığında veya Mekke’yi fethettiğinde hiç düşmanı kalmayacak mı zannediyor? Rum ve İran nerede?" Bunun üzerine Allah Tealâ göklerin ve yerin ordularının Rumlar ve İranlılardan daha fazla olduğunu beyan etmiştir. [19]

Ayetlerden Çıkan Hüküm Ve Hikmetler:

Hudeybiye antlaşmasının Rasulü Ekrem (s.a.) ve müminler için dört fazileti, kâfirler için de dört neticesi vardır.

Rasulullah (s.a.) hakkındaki dört fazileti, daha önce geçtiği gibi, günahlarının bağışlanması, peygamberlik ve devlet başkanlığının birleştirilmesi, dosdoğru yola hidayet Sdilmesi, dayanma gücü, izzet ve ikbaldir.

Rasulullah (s.a.) ashabı olan müminler hakkındaki dört ilâhî fazilet ise gönül huzuru ve güven duygusu, imanın artması, cennete girme ve yapılan kötülüklerin örtülmesidir.

Hudeybiye antlaşmasının münafıklar ve müşrikler hakkında neticesi ise elem verici azap, Allah’ın gazabı, rahmetten kovulma, lanet ve cehenneme girmedir.

"İmanları bir kat daha artsın diye" ayeti, imanın artıp eksilebileceğine delâlet eder.

Allah Tealâ’nın "Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır" sözü iki yerde de korkutma ve tehdit içindir. Çünkü şayet Allah münafık ve müşrikleri helak etmek isteseydi bunu yapmasına hiç kimse engel olamazdı. Ancak Allah Tealâ onları malûm bir zamana kadar tehir etmiştir. [20]


burcealtug
ALLAH RAZI OLSUN kardeşim…
Şimdi ayetin son cümlesi benim için önem taşıyor.
Allah herşeyi bilen yaptığını sağlam yapan yaptığında bir hikmet bulunandır.
fetih süresi ayet 4

Bu durumda ben kaderimin çizgisinde adım adım ALLAHÜTELAnın bana yardım ettiğini biliyorum.
Şöyle ki geçmişimde yaşadıklarım çocukken gençlikte evlenmeme yakın olana kadar hep hidayete ermem için adımlarmış.
Eşimle evlenmem.
eşimin ALLAHTAN KORKAN KULDAN UTANAN biri olması
Benim onun müslümanlığını yaşamasını gözlemelemem
Sonra içime bir kitap sevdası nazır olması
Dini kitapları okumaya heveslenmem
O kitaplarda ALLAHI tanımaya başlamam
Eksiklerimi kapatmam ve ibadete gönül vermem
araştırmam ….bıkmadan usanmadan okumam okumam okumam……….
Hepsi bu cümleyele alakalı
O beni doğru yola getirdi
Ve sadece benim bildiğim mucizeler gösterdi bana
Şahit etti
ŞAHİT OL YARAB DEDİM….ŞAHİT OL.
SANA KULLUK EDEMEDİM ÇOK PİŞMANIM
ŞİMDİ BURDAN SONRA YENİDEN DOĞDUM FARZET.
BEN ESKİ BEN DEĞİLİM YA RAB
KENDİMİ SANA ADIYORUM DEDİM
KULUNDA KÖLENDE BENİM
SEV BENİ YA RAB…SEV CENNET İSTEMİYORUM
SENİ İSTİYORUM………….

duygularımı anlatabildim mi bilmiyorum.
Çok değişik şeyler yaşıyorum hayatımda
O beni doğru yola getirdi ve bana işaretler gönderdi
Bire bir yaşadım bu işaretleri ve çok şükür yaşamaya da devam ediyorum.

İtikatı az olan birinin içinde güller açan cennetlerden cennet olan bir sevda ile tanışması benim yaşadıklarım.Bu ayetin benim hayatımda ki hikmeti bu.
Bu yüzden tevsirlermisniz demiştim. Şimdi yazdıklarıma göre yorumlarsanız sevirnirim

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();