Allaha isyan etmenin şirk olduğunu bilmiyorum isyan ettim kafirmi oldum bu durumda?

Allaha isyan etmenin şirk olduğunu bilmiyorum isyan ettim kafirmi oldum bu durumda?

yekta yasin
Allah’a isyan etmenin şirk oldugunu bilmiyorum isyan ettim kafirmi oldum bu durumda?


Cevap: Allah’a isyan etmenin şirk oldugunu bilmiyorum isyan ettim kafirmi oldum bu dur

Desert Rose
İSYAN

Sözlükte "emre itaatsizlik etmek, inat edip emre muhalefet etmek, itaatten çıkmak, inatla imtina etmek, çekinmek ve azmak" anlamlarında olup itaatin zıddıdır. Araplar, köle, efendisinin emrine muhalefet ettiği, itaatten çıktığı zaman "asâ" (isyân etti, söz dinlemedi) fiilini kullanmışlardır. İsyân kelimesinin; zelle, hatîe, ma’siyet, seyyie, fısk, cürm ve zenb kelimeleriyle eş anlam ilişkisi vardır.

Dinî anlamda isyân; Allah ve Rasûlünün emirlerine uymamak, itaat etmemek demektir. Bu anlamda isyân iki kısma ayrılır:

a) Dininin ahkamını, Allah’ın emir ve yasaklarını reddetmek ve kabulden imtina etmek. Bu, inkârdır.
b) Îmân edilmesi gereken şeylere îmân etmekle birlikte emir ve yasakları ihlal etmek, itaatsizlik etmek. Bu, fısk ve hatadır, itaatten isyân ederek sapmaktır.

Dolayısıyla isyânın bazısı küfür bazısı değildir. Allah’a ve Peygambere isyân, mutlak olarak zikredildiği zaman buna, küfür de fısk da dahildir.

Cin sûresinin 23. âyetinde, "… Kim Allah’a ve Rasûlüne isyân ederse ona, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşi vardır" buyurulmuştur. Âyetteki, "Allah ve Rasûlüne isyân", Peygamberin Allah’tan alıp haber verdiği ilâhî gerçekleri, âyetleri kabul etmemek, şirk ve küfürde ısrar etmektir. Allah’a ve Rasûlüne isyân eden kimse "îmân etmeyen kimse" anlamındadır.

Ahzab sûresinin 36. âyetinde isyân edenin, Haktan saptığı bildirilmiştir: "Allah ve Rasûlü, bir işte bir hüküm verdiği zaman artık mü’min erkek ve mü’min kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Rasûlüne isyân ederse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." Bu âyetteki isyân, küfrü de fıskı da içine alır. Eğer Allah ve peygamberin emir ve yasaklarını kabul etmeyip inkâr ederse bu kimse kâfir olur. Îmân eder de uygulamazsa fâsık olur, hata etmiş, günaha girmiş olur.

İsyân kelimesi Kur’ân’da;

Küfür, inkâr etme (Nisa, 4/42),
Cühûd, bile bile hakkı kabul etmeme (Hud, 11/59),
Ğavâ, azma (Tâ-hâ, 20/121),
Fısk, itaatsizlik etme (Hucûrât, 49/7),
Kizb, Allah’ın âyetlerini yalanlama (Nâzi’ât, 79/21),
İsm ve udvan, günah işleme ve düşmanlık yapma (Mücâdele, 58/8-9),
İ’tidâa’, haddi aşma (Âl-i İmrân, 3/112) ve
Cebbâr, zorba (Meryem, 19/14) kavramları ile birlikte kullanılmıştır.

Hûd sûresinin 59. âyetinde, "İşte Ad kavmi Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler, peygamberlerine isyân ettiler ve her inatçı zorbanın emrine uydular " denilmiştir. Âyette geçen peygamberlere isyân; olanları yalanlamak, davet ettiği şeyleri kabul etmemek anlamındadır.

Kur’ân’da, Firavun’un (Yûnus, 10/91), Yahudilerin (Bakara, 2/61), Nuh kavminin (Nuh, 71/21) ve helâk edilen bütün kavimlerin (Hâkka, 69/9-10) peygamberlerine isyân ettikleri bildirilmiştir ki bu isyân da inkâr anlamındadır.

Nisa sûresinin 14. âyetinde geçen "Allah’a ve peygamberine isyân eden" ifadesi, 13. âyetteki "Allah"a ve peygamberine itaat eden" ifadesinin mukabili olarak zikredilmiştir. 11 ve 12. âyetlerde miras ile ilgili hükümler anlatıldıktan sonra, 13. âyette, "Bunlar Allah’ın sınırları " denilmiş ve "Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada onlar ebedî kalırlar ve işte büyük kurtuluş budur." 14. âyette ise "Kim de Allah’a ve O’nun Rasûlüne isyân ederse ve O’nun sınırlarını aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır." buyurulmuştur. Âyette geçen isyân; bu hükümleri inkâr etmek, Allah’ın mirasla ilgili taksimine razı olmamak demektir.

Hucûrât sûresinin 7. âyetinde, küfür, fısk ve isyân, îmânın mukabilinde zikredilmiştir: "Allah, size îmânı sevdirdi ve onu sizin kalplerinizde süsledi ve size küfrü, fıskı ve isyânı çirkin gösterdi…"

İsyânın bazısı küfür bazısı küfür olmayınca, Allah aralarını ayırıp bunları üç çeşit olarak zikretmiştir: Küfür olanlar, fısk olup küfür olmayanlar ve isyân olup küfür ve fısk olmayanlar. Allah bunların üçünü de mü’minlere çirkin göstermiştir. İtaatler îmâna dahil olduğu için "Size îmânı, farzları ve sair itaati sevdirdi" şeklinde zikretmeyip sadece "size îmânı sevdirdi" denilmiştir. Dolayısıyla bütün itaatler îmâna dahildir. Bu sebeple mü’minin îmân ve itaat olan şeyleri sevmesi; küfür, fısk ve isyân olan şeyleri de kerih ve çirkin görmesi; hasenattan hoşlanması, seyyiâta (kötülüklere, kötü söz, fiil ve davranışlara) kızması, hasenatı işlemek kendisini sevindirmesi, seyyiâtı işlemek de üzmesi îmânının gereğidir. Küfrü, fıskı ve isyânı kerih ve çirkin görmemek îmânla bağdaşır bir davranış değildir.

İsyân olan küfür, fısk ve günahlar, küçüğü ve büyüğü ile üç kısma ayrılır:

1. Allah’tan başkasına meyletmek, îmân ve ibadette Allah’a ortak koşmak, âyetleri yalanlamak, Kur’ân hükümlerini beğenmemek ve küçümsemek, îmân esaslarını kalp ile tasdik etmediği halde sadece diliyle inandığını söylemek ki buna şirk, küfür ve nifak denir.

2- Gadabî kuvvetlere, nefse ve şeytana itaat etmek ki, bu zulümdür, büyük günahtır adam öldürmek, içki içmek, hırsızlık etmek, namaz kılmamak, oruç tutmamak gibi,

3- Şehevî kuvvetlere itaat etmek ki buna fevâhış denir, zina etmek gibi. Furkân sûresinin 68. âyeti buna işaret etmektedir: "(Allah’ın hoş kulları) Allah ile beraber başka tanrıya yalvarmazlar. Allah’ın haram ettiği canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler…"

Mücadele sûresi, 9. âyetinde, "Ey mü’minler! (Kendi aranızda) gizli konuştuğunuz zaman (münafıkların yaptıkları gibi) günah, düşmanlık ve peygambere isyân etmek üzerinde konuşmayın, iyilik ve takva üzerinde konuşun…" buyurulmuştur. Bir önceki âyette münafıkların günah, düşmanlık, zulüm ve peygambere isyân konusunda gizli gizli konuştukları bildirilmiştir. Bu şekilde davranmak mü’minlere yasaklanmış, buna mukabil iyilik (birr) ve takva emredilmiştir.

Uhud savaşında Hz. Muhammed (a.s.)’in bir geçide yerleştirdiği ve "her ne olursa olsun buradan ayrılmayın" dediği müslüman okçuların, müşriklerin hezimete uğradıklarını görmeleri üzerine ganimet toplamak için, komutanları Abdullah İbn Cübeyr’in emrini dinlemeyip ayrılmaları Âl-i İmrân, sûresinin 152. âyetinde, "isyân" kavramı ile ifade edilmiştir. Dolayısıyla Allah’ın emir ve yasaklarına muhalefet etmek isyân olduğu gibi Peygambere muhalefet emek de isyândır.

İsyân Allah ve peygamberin emir ve yasaklarını, helâl ve haramlarını k
abul etmemek şeklinde olursa küfür; bunları kabul ettiği ve îmân ettiği halde emir ve yasaklara uymamak, itaatsizlik etmekten ibaret olursa, fısk olur.

İster küfür, ister fısk anlamında olsun isyân, zulümdür. Her âsî nefsine zulmetmiştir. Çünkü âsî isyânı ile kendisine zarar vermiş, kendini, ilâhî cezaya mahkum etmiştir.

Her kâfir, âsîdir, ancak her âsî, kâfir değildir. Fakat her âsî, zâlimdir. Asî, isyânı ile her hâlükârda nefsine zulmetmiştir, isyânı ile başkalarına da zulmedebilir. Hülasa, emir ve yasakların hilafına vuku’ bulan fiil isyândır. Bu isyân kasten yapılırsa günah, kasıtsız olursa zelle adını alır.
alıntı.


kadere isyan dinden çıkarır mı

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();