Ölüm anı hakkında dini hikaye
Kayıtsız Üye
Ölüm anı hakkında dini hikaye
Cevap: Ölüm anı hakkında dini hikaye
Desert Rose
Evet, birden bire kalbinde bir acı hissetti sanki yüreği yanıyordu rahatsızdı rahatsız olduğunu hissetti. Çöktü oraya hemen çöküverdi hareket edecek gücü yoktu mecali yoktu kuvvetsiz düşmüştü. Bağıramadı ses de getiremedi. Kimsede koşmadı yardımına çöktü yere
Her şey birden bire mat hale geldi.
Renkleri tanıyamaz hale geldi o renkler bildiği renkler değildi artık gürültüler duyuyordu koşuşanları duyuyordu birileri bağırıyordu da bağıranların kim olduğunun anlamıyordu sesler duyuyordu ama seslerin sahibini hiç mi hiç tanımıyordu.
Bir dünya yıkılıyordu sanki yeni bir dünya açılıyordu sanki vücudunda bir acı hissetti ayaklarından bir şeyin çekildiğini başına doğru yavaş yavaş vücudu terk ettiğini hisseder gibi oldu birden telaşlandı bazı hayaller görüyordu. Bir şeyler açılıyordu bir şeyler görüyordu uzaktan ateş gibi bir şey gördü bir ara sanki ateşin alevi yüzünü yaladı birden bire irkilecek oldu korktu sonra bir aydınlık gördü bahçeler sular masmavi bir deniz bildiği denizlere hiç benzemiyordu.
Güzel kokular hissetti biran birden konuşacak oldu konuşamadı bağıracak oldu sesi çıkmadı görecek oldu gözerlinde ki perde kalkmadı kim ne konuşuyor duymak istedi lakin kulaklarına perde inmişti biran duyamıyordu. Sadece uzaktan uzağa bir kuran sesi duyuyordu sadece o kuran sesi netti. Seslerin hepsi mattı karışıktı bütün sesler bir kuran sesi netti kulaklarına geliyordu vücudundan bir şeyin çekilip çıktığını hissetti müthiş bir acıda hissediyordu ya kime anlatacak hangi tabibe anlatacaktı yere sere serpe uzandı biraz sonra ruhu vücudunu seyrediyordu meğer ölen oymuş. Meğer ölmüşmüş öldüğünün farkına yeni vardı. İnsanlar koşuşuyordu çocukları hanımı akrabaları evde bir gürültü vardı. Ölüm buymuş demek dedi insan böyle ölürmüş demek. Hem kolay hem zormuş. Sonra o ateş neydi bir ara gördüm ya sonra bir yeşillik gördüm. Bana işaret ettiler ya orda olacaksın ya orda olacaksın
Ama netleşmedi dedi. Hatırladı namazını da çok ihmal ediyordu ihmalkâr bir Müslüman’dı Allah’a inanıyordu peygamberine de inanıyordu kuranı da çok seviyordu aslında. Ama ihmalkârdı ee zaman zamanda içki içiyordu azından ne çıkar canım diyordu. Kendine öyle diyordu. Sonra diyordu ki ilerde tövbe ederim ben zaten tövbe fırsatı olmadı birden bire geldi.
Ne ümitleri ne arzuları ne istekleri ne beklentileri vardı hâlbuki birden bire geldi biranda çökü verdi hesapsız gitti. Hayıflandı kendi kendine böyle olmayacaktı bu dedi ben böyle beklemiyordum dedi lakin beklediğim olmuyor ki beklenen olmuyor ki dedi biraz sonra onu aldılar. götürüyorlardı beni nereye götürüyorlar beni nereye götürüyorsunuz diyecek oluyor amma konuşamıyordu bir türlü. Dili çözülmemiş sanki dilinin üzerinde tonlarca ağırlık vardı.
Hareket edemiyordu bir türlü dilini oynatamıyordu. Bir konuşa bilse nereye götürüyorsunuz…Aldılar onu bir battaniyeye sardılar herhalde bir yere gürüyorlardır dedi. Omuzlarda mahallenin camisine gidiyordu. Gusülhaneye girdiler ölülerin yıkandığı yere. Hiç ölü yıkanırken görmemişti. Baktı şöyle beni burada mı yıkayacaklar dedi. Bu… Bu taş çok soğuk bir taş üşürüm ben dedi. Sonra dedi ki ölüler üşümez ki. Sonra dedi ben büyük adamdım bu taşa yatacak adam mıyım ben ve taşa yatırdılar onu. Hoca efendi geldi üzerine su döküyordu sağdan sola onu çeviriyordu. Hiç böyle şeylerle ilgilenmemişti ona ölüm hep uzak geliyordu sanki. Sanki hiç ölmeyecekmiş öyle zannediyordu öyle sanıyordu. Hep öyle sandık ya hep öyle inandık ya iflahımızı söktü ya bu düşünce. Bitirdi ya bizi kemirdi ya içimizi.
Sağa çevirdiler sola çevirdiler dönen dolap gibi. Su döküyorlardı karnını içindekileri boşaltıyorlardı. Aslında gusül yaparken de çok dikkat etmezdi. Konuşacak oldu arkasının kuru kaldığını sandı konuşa bilse diyeceki hocam arkamı iyi yıkamadın Allahın huzuruna iyi yıkanmamış mı gidecem ben suyu iyi bir döke bilse. Konuşabilse bütün bunları söyleyecek hocaya konuşamıyor dili çözülmüyor bir türlü. Bitti yıkanma..Ben böyle mi yıkanacaktım ben böyle bir adam mıydım dedi. Etrafında binlerce insan vardı.
Hani nerdeler dostlar nerde meğer beni bir hoca yıkayacakmış. Yanında da iki yardımcısı
Hocanın sevgisine ve merhametine kaldım dostlar nerde. Evlatlarım nerde ya hepsi dışarıda kaldı. Çok şeyin faydası yokmuş ya dedi. Ben bir hesap hatası yaptım herhalde diyordu. Kendi kendine. Yıkandıktan sonra kefen sardılar. Kefenin ucunda ufak bir leke gördü hemen gözüne çarptı. Kendi kendine dedi ki beni mezara böyle biraz ucu kirlenmiş olan kefenle mi sokacaksınız? Hâlbuki dünya hayatında iken elbisesine necaset bulaşmış bulaşmamış hiç önemsemezdi kendine dedi demek ki ölüler çok hassas olurmuş dedi. Hassaslaşırlarmış dedi.
Onu sardılar başındaki ipliği sarınca ne yapıyorsunuz dedi sanki bir daha çıkmayacakmışım gibi sıkı sıkı sardınız. Çocuklarım beni görmeyecek kardeşlerim beni görmeyecek anam beni görmeyecek hanımım beni görmeyecek. Sonra dedi ki ya görseler ne olacak ne faydası var ki.
Tereddütler içerisindeydi sımsıkı sardılar onu kefenin rengi beyazdı. Beyazca yaşamadım ama dedi ben hayatımda hep böyle karanlıklar içinde yaşadım ne az secde etmişim meğer ben…
Baktı caminin yaşlı amcaları o nur yüzlü amcalar sırtlarına aldılar onu tabuta doğru gürüyorlardı kendi kendine dedi ki ben bu cemaatin cemaati ile pek irtibatımda yoktu
Baksana hele sonunda onların bana faydası oldu ne nur amcalarmış bunlar ne güzel insanlarmış bunlar. Beni taşıdılar tabuta koydular etrafına çocukları geldi hanımı geldi.
Herkes ağlaşıyordu herkes ağlıyordu. Durdu biraz başını kaldırdı şöyle bakar oldu bakıyordu o görüyordu amma onların dediklerini duyuyordu lakin duyuramıyordu bir türlü sesini. Ağlaşan çocuğunu kendi kendine dedi ki evladım ağlayacağına bir fatiha oku bana. Ağlamanın faydası yok ki bana ne yapabilirsiniz ki bana? Siz bir fatiha gönderir misiniz bana? Sonra dedi ki yazık fatiha öğretmedim ki evladıma ben kuran öğretemedim ki evladıma ilgilenmedim ki hiç kızım evladım ağlamanın kıymeti yok babana fatiha oku babanın fatihaya ihtiyacı var ağlamanın anlamı yok bana. Amelimle gidiyorum bak kırık dökük gidiyorum. Bir şeyler yapsanıza ya keşke.
Yapacak bir şey yoktu dostlar toplandı oraya zaman zaman içerdi ya hani o dostlarda ordaydı zaman zaman kumar oynardı ya oradan gelen dostlarda ordaydı herkes üzgündü hakikatten faydası yoktu ama. Baktı biraz kulak kabarttı etraftakiler ne konuşuyorlar. Baktı ki dünyalık şeylerden bahsediyorlar biri yeni araba almış onu anlatıyor kızı kızacak oldu sonra dedi ki neden kızıyorsun sende araba işinden bahsetmiyor muydun geçen cenazede. Konuşacak oldu sesini duyuramadı. Diyecekti dostlar bari yanı başımda bunları konuşmayın Benim fatiha ya ihtiyacım var diyecek oluyor da diyemiyordu bir türlü. Başkaları başka şeylerden bahsediyor herkes kendi âleminde birden bir sala ile irkildi müezzinin o lahuti sesinden güzelim bir sala.
Şöyle bir baktı ben bu sala dan dünyada pek hoşlanmıyordum aslında pek kıymetde vermiyordum ya ne kadar güzelmiş bu sala ne kadar hoş bir şeymiş içim oynadı içim rahatladı
Sıkıntılarım gitti sanki keşke aklım başımda olaydı da dünyada yaşarken hep bu salayı dinleseydim dinleyeydim keşke dedi. Kızdı kendine içinden babasını geçirdi babacığım dedi elimden tutmadım beni camiye gürmedin ki bana camiyi sevdirmedin ki hiç dedi.Bana hiç namazı sevdirmedin ki babacığım. Bak ne hale düştüm evladına acımıyor musun hiç evladının halini bir görsen. Sonra kızdı kendine ya ben evladımı öğrettim mi ki bende öğretmedim ki evladıma ahh dedi ahh yalvardı sağa sola orda bir şeyler görüyordu meğer onlar meleklermiş
Onlara dedi ki ne olur müsaade edin çocuklarıma bir şeyler söyleyeyim dilim bir çözülüversin
Burası sağırlar alemidir dilsiz ve gözsüzler alemidir. Buraya gelen bir daha dönmez buraya gelen bir daha konuşmaz lal ve kem kesilir. Bir fırsat verseniz dedi. Kaç fırsat verdik ki sana
Hayatın boyunca fırsatları hep teptin kullandın sen ama bana demediniz ki dedi. Demedik mi sana.Hayır dedi bana deseydiniz bak ne tövbe istiğfar ederdim ben ne dönüş yapardım öylemi dediler sana dedik dediler ben anlamadım mı ki acaba.Anladın ama işine gelmedi sesi.Bir gün hoca efendiyi dinlemedin mi ölüm var diyordu yaşlılar ölmez sadece gençlerde ölür gelinler damatlar çocuklar da ölür. Ölümün sırası yaşı yoktur sırası gelen gider dememiş miydi dinlemedin. Kuran demiyor muydu HER NEFİS ÖLÜMÜ TADICIDIR duyuyordun ama dinlemiyordun işine gelmiyordu senin doğru dedi duyuyordum da işime gelmiyordu. Geçen dediler komşun Fatma Hanım vefat etti hatırladın mı dediler evet dedi evet hatta taziyeye bile gittim. Ya ne yaptın taziyede orda sustun başını önüne eğdin garip garip oturdun Fatma hanım senin gibi dolaşıyordu düne kadar ya..Sabah kahvaltısını hazırladıktan sonra aniden düşmüş ona da tansiyon demişler onun vesilesi de oymuş bir bahane ya ölüme. Fatma hanımın yaşı kaçtı dediler. Dedi ki 38 yaşlarında sen Fatma hanımdan daha çok yaşadın bak
Düşünmedin ibret almadın Fatma hanımın ölümü sana bir işaretti aslında ama sen anlamadın
Seni sarsıyordu sarsılmak istemedin lakin sen ne kadar da cahildin sen anlamadın anlamak istemedin işine gelmedi Çünkü İslam Çünkü din senin egolarına nefsinin arzularına müdahale ediyordu sen diyordun ki Allah bana karışmasın Allah bana yedirsin içirsin Yaratsın beni her şeyi benim için yaratsın ama bana karışmasın olur mu böyle pazarlık insanla seni yaratan senden ister sende yaratana arz edersin doğrudur dedi mazeretim yok bir kelime çocuklarıma bir kelime haykırsam onu söyleye bilsem
Hey hat dediler hey hat buraya gelen konuşamaz bir daha buraya gelen sesini duyuramaz bir daha sen bütün fırsatları teptin yanlış yaptın geceler geldi kadir geceleri geldi dinlemedin bilmek istemedin bir türlü beraatler geldi sen eski alışkanlıklarına devam ettin ezan okundu sanki başkasına okunuyordu dinlemedin ve duymadın
HEYHAT GAYRİ KAPILAR SÜRMELİ GİDEMESSİN sustu yapacak bir şeyi yoktu.
Biraz sonra cenaze namazı için duruluyordu Hoca Efendi tekbir aldı hoca efendi namazı kıldırdıkça namaz biraz daha uzasa hoca bana biraz daha dua etse diyordu. Cemaat saf saf olmuştu her yaştan insanlar başında takke olan olmayan sakalı olan olmayan genci yaşlısı bileni bilmeyen mi herkes elini yummuş dua ediyordu namazı ne çok sevmişti. Kendi kendine dedi ki eyvah çocuğuma cenaze namazı kılmayı da öğretmedim bir baktı çocuğuna oda orda durmuş amma sağına soluna bakıyorbelliki o da ne okunacağını bilmiyor eli kaksa kafasına belki vuracak ah şu kafam diyecek hareket edemiyordu çocuğuna bile namazı öğretemedin sen ahh senBitti namaz hoca efendi geldi cemaat nasıl tanırdınız. İyi bilirdik dediler herkes…
Kızdı nerem iyi ki benim dedi nerem terazide hata yapardım terazide sahtekârlık yapardım tartarken ölçerken insanların parasını alırken geç öderdim onlardan para alırken hemen alırdım.
Yetim başı okşamadım hiçbir dula ekmek gürmedim benim nerem iyi ki şu alnım secdeye ne çok az deydi mübarek gecelerde bile içerdim. Kumar oynardım çoluk çocuğumun bütün rızkını sağda solda harcardın benim nerem iyi ki bari iyi demeyin Allah rahmet etsin deyin.
Sonra dedi ki iyi iyi desinler hani 40 kişini şahadeti önemli ay belki Allah bana mağfiret eder. Belki Allah beni bağışlar belki bu halimi görürde Mevla’m bana mağfiret eder kim bilir iyi deyin iyi deyin belki meleklerde bana dua eder Allah benim bu perişan halimi de görürde bana rahmet eder. Baktı kendi kendine dedi ki siz yine iyisiniz ben sizden çok uzaktım da ölüm günümde yanımdaydınız birden bire havalandığını fark etti aldılar onu gürüyorlardı nereye nereye gürüyorsunuz bitti mi her şey böyle çabukça. Sırttan aldılar arabaya koydular sağına soluna bakıyor seyrediyordu. Bir az sonra lüzumsuz geçirdiği kumar attığı yerden geçti içeriye baktı yine kumar oynuyorlar Bağıracak oldu da bağıramadı dili çözülmedi hep sizin gibi yapıyordum.
Keşke bu vakitlerimi insanlar için bir şey yapabilseydim dinim için bir şey yapabilseydim bağıracaktı da sesini duymuyorlardı neden sesim duyulmuyor dedi dediler ki bu âlem imtihan alemi sesin duyulursa sır çözülür duyuramasın sesini sus ve sükut et sustu insanlar alış verişte herkes işinde bağıracak oldu hey ben geçiyorum ben beni tanımıyor musunuz ben büyük adam melekler dediler ki Allah’a yakın olan büyüktür Sen bu gün cenazesin. Övgülerinde yergilerinde bir faydası yok Allah’a yakınsan kurtardın bugün hala mı farkında değilsin halamı anlamadın. Anladım lakin kavrayamadım bir türlü yolculuk çok uzun sürdü de vakit kısa. Kabre geldi mezar kazılmıştı. Hafiften yağmur çiseliyordu. Her taraf çamur içerisindeydi şöyle baktı mezara ben buraya mı gireceğim dedi ama ben karanlığı sevmem dedi. Beni buraya koymazlar yoo beni sever çocuklarım hanımım sever beni bana bu kötülüğü yapmazlar
Ben burada böceklerle yılanlarla akreplerle mi kalacağım. Geceleyin sonra üstüme toprak atacaksınız nefes alamam ben olmaz ki öyle şey. Tabutun üstünü açtılar yakaladılar kemerinden indirdiler onu hoca efendi rifkla yumuşaklıkla indirin dedi. Sağına gelsin yüzü kıbleye gelsin. Ben hiç hayatımca kıbleye döneyim diye de pek bir şey düşünmemiştim demek ki öyle gerekiyormuş dedi. Biraz sonra evlatları orda dostları orda herkes üzgündü aşağı indirdiler onu kabrin içine. Kirlendi dünya da iken de ne kadar düşkündü süsüne.
Bıraktılar mezara başındaki örtüyü hafifçe açtılar. Bunlar dedi beni burada bırakacaklar.
Beni çıkarın deyip bağıracak oldu konuşamadı sus dediler bu âlem konuşma alemi değil hesap alemidir orda çok konuştun burada konuştuklarının karşılığını güzelliklerinin karşılığını kötü isen maalesef kötülüklerinin hesabını göreceksin öyle diyorlardı. Çıktı herkes baktı üzerine taşlar koyuyorlar yavaş yavaş kayboldu güneş dış âlemle bütün irtibatı kesiliyor sesler azalıyordu bağıramıyordu. Ne yapıyorsunuz üzerime toprak mı atacaksınız beni tanımıyor musunuz dedi.
Melekler dediler ki biz seni iyi tanıyoruz. Sustu biraz sonra toprak toprak toprak geliyordu zifiri bir karanlıktı hareket edecek mecali de yoktu birden bire fırlamak istedi başını taşa çarptı. Bir baktı ki meğer yataktaymış yataktan düşmüş. Bu rüyamıydı dedi meğer rüya görmüş. Ama rüya ile beraber sabah ezanı okuyordu kan ter içindeydi iliklerine kadar titrediğini hissetti Allah’ım binlerce hamdolsun rüyaymış bu gerçek değilmiş bu demek ki tövbe için Allah’a dönüş için imkanım var daha koştu birden abdest aldı suyu dökündü her tarafına yıkandı öyle bir hareket ki bütün hane ayağa kaktı dediler ki ne oluyor.
Namaza gidiyorum dedi sabah namazına Allah’a secdeye gidiyorum tövbeye gidiyorum dedi bir daha içki içmeyeceğim kumar oynamayacağım kimsenin malını çalmayacağım zulmetmeyeceğim Allahın gerçek manada kulu olacağım bütün hayatımda insanlara iyilik yapacağım kötülük yapmayacağım öyle olacağım ki öldüğümde iyi bilirdik diyenler gerçekten kalben desinler
alıntı.
ölümle ilgili ibretlik hikayeler, ölüm anı ile ilgili dini hikayeler, ölüm hakkında dini hikaye