Komünizm dinimize uygun mudur?
Kırlangıç.
Çok önem verdiğim ve akademik olarak kendini geliştirmiş bir tanıdığımla konuşuyorduk devlet düzeni üzerine.Ben "dinin kimsenin kısıtlaması ya da alay etmesi söz konusu olmadığı bir ülkemiz olsun isterdim" dedim.O da komünizm şeriat dışındaki tek çözüm dedi.Ben komünizmin dine aykırı olduğunu bildiğimi söyledim.O da bu konu hakkında kaç kitap okudun, okumamışsın din en rahat komünizmde yaşanır bunu l bilmiyorsun dedi.Ama aileme sorduğumda bunu bir daha asla gündeme getirmememi, komünistlerin açıkça din düşmanı olduğunu söylediler.Komünizmin dinle ilişkisi nasıldır?
Cevap: Komünizm dinimize uygun mudur?
@mir
Azerbeycan’a bak anlarsın
çoğu dinden habersiz
komünizm bunu 70 yılda yaptı
1989 yılında komünizm yıkılınca insanlar tam nefes aldı
şimdi tekrar Azerbeycan’ı ele geçirip yeniden dini yok etme savaşı başlattılar
Cevap: Komünizm dinimize uygun mudur?
ser-a
DİNSİZLİĞİN TOPLUM ÜZERİNDEKİ ZARARLARI
Zulüm ve Kargaşa
Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler (Nahl Suresi, 61)
Dünyanın dört bir yanında, Kosova’da, Keşmir’de, Filistin’de, Çeçenistan’da ve daha pek çok ülkede Müslümanlar kesintisiz ve amansız zulümlere, büyük sıkıntılara maruz kalmaktadır Yapılan bu uygulamaların birbirinden bağımsız geliştiğini düşünmek çok yanlış bir yaklaşımdır Bu çatışmaların ülkelerin siyasi ve coğrafi konumlarından kaynaklandığını düşünmek ise çok sınırlı bir bakış açısı olacaktır Çünkü Dünya tarihi boyunca gerçekleşen tüm savaşlar bize göstermiştir ki, her nerede olursa olsun yapılan bu zulümlerin arkasında duranlar ve bu kargaşalardan çıkar sağlayanlar vardır Tüm bunların Müslümanlar tarafından görülmesi, bilinmesi tespit edilmesi gerekmektedir Aksi takdirde gelişen olaylar basit ve sıradan nedenlere bağlanır ve kimse bunlara bir çözüm bulmak için herhangi bir girişimde bulunmaz
Özellikle 20 yüzyıl bu zalimliklerin en üst seviyeye çıktığı asır olmuştur Savaşların, zulümlerin arkasında duran akımlar içinde başta gelen ise materyalist felsefeyi savunan, dini, ahlakı, aile kurumunu kökünden reddeden komünizmdir Komünizmin uygulandığı ülkelerde din olmayınca neler yaşanacağını tarih, belgeleriyle tüm insanlığa kanıtlamıştır Bu zorba sistemi daha iyi anlayabilmek için sadece komünist bir sistemi ülkesinde senelerce zorla uygulayan Rusya’nın tarihine ve şu anki durumuna biraz göz atmak yeterlidir
TÜM UYGULAMALARINI DİNSİZLİK ÜZERİNE KURAN KOMÜNİZMİN TARİHTE BIRAKTIĞI İZLER
Friedrich Engels ve Karl Marx
Diyalektik materyalizmin kurucuları ve komünizmin fikir babaları olan Marx ve Engels koyu birer ateisttiler Evrendeki tüm gelişmelerin çatışmalar sayesinde elde edildiğini iddia etmişlerdi Bu düşünceden yola çıkarak amaçlarına ancak komünist bir devrim yaparak ulaşabilecekleri sonucuna varmışlardı Dine karşı çok büyük düşmanlık besleyen bu iki ideolog, fikirlerini hayata geçirebilmek için öncelikli olarak dinin ortadan kaldırılması gerektiğini savunmuşlardı Marx ve Engels’in bu planlarına göre komünist eylemler öncelikle Allah inancı ve din engeli aşılarak başlayabilecekti Marx belki bu fikirlerini hayata geçirememişti ancak onun ölümünden sonra bu devrim projesini uygulamaya geçiren kişi Lenin olmuştu
Lenin
Komünist militanlarıyla birlikte gerçekleştirdiği kanlı bir iç savaştan sonra iktidarı ele geçiren Lenin, kendinden sonra da nasıl kanlı bir politika izleneceğinin de işaretlerini vermişti Kendisine ve komünist sisteme karşı gelen herkesi kurşuna dizdirmiş, ülke içinde yaşanan iç savaşlar tam üç yıl sürmüş, Rusya tam bir harabeye dönüşmüştü Lenin bu kanlı savaş sonunda dünyanın ilk totaliter tek parti diktatörlüğünü kurmuştu
Bu dönemde Rusya ekonomik açıdan tam bir felce uğramıştı, fakir halktan zorla vergi alınıp açlık ve sefaletin dozu giderek artırılıyordu Üretim alanları, fabrikalar, işletmeler devletleştirilmiş ve bu girişimlere de kimse karşı koyamamıştı Karşı koyanların sonu herkes tarafından çok iyi biliniyordu Uyguladığı politikalarla yakın çevresinin dahi nefretini kazanan Lenin’in 1924’teki ölümü sonrası Komünist Parti’nin başına dünyanın en kanlı diktatörü sayılan Stalin geçti
Stalin 30 yıl süren iktidarı boyunca, adeta komünizmin ne denli acımasız bir sistem olduğunu ispatlarcasına görevini sürdürdü Katliamların, cinayetlerin, işkencelerin ardı arkası kesilmiyordu Ülkeyi "komünizm projesini" gerçekleştirme adı altında açlık ve sefalete sürükleme, baskıcı yönetim, köylü halkın zorla çalıştırılması, dini yaşama haklarının tamamen elden alınması hepsi bu kanlı diktatör döneminde hızlandırılmıştı Stalin’in ilk önemli icraatı, Rusya nüfusunun yüzde 80’ini oluşturan köylülerin tarlalarına devlet adına el koymak oldu Özel mülkiyeti yok etmeye yönelik bu politika gereği, Rus köylülerinin bütün mahsulü silahlı görevliler tarafından toplandı Bunun sonucunda, çok şiddetli bir açlık baş gösterdi Yiyecek hiçbir şey bulamayan milyonlarca kadın, çocuk ve yaşlı açlıktan yaşamını yitirdi Kazakistan nüfusunun yüzde 20’si açlıktan öldü Kafkasya’daki ölü sayısı bir milyonu aştı
Stalin
Stalin, bu politikasına direnmeye çalışan yüz binlerce insanı ise, Sibirya’daki çalışma kamplarına yolladı Tutsakların çok ağır şartlarda ölesiye çalıştırıldıkları bu kamplar, bu insanların çoğuna mezar olacaktı Öte yandan on binlerce insan, Stalin’in gizli polisi tarafından idam edildi Aralarında Kırım ya da Türkistan Türkleri’nin de bulunduğu milyonlar, Rusya’nın uzak köşelerine zorla göç ettirildi
Stalin, tüm bu kanlı politikaları sonucunda yaklaşık 20 milyon insanı katletti Tarihçilerin bildirdiğine göre, bu vahşetten özel bir zevk duyuyordu Kremlin’deki çalışma masasına oturup, toplama kamplarında öldürülen ya da idam edilen insanların sayılarını içeren listeleri incelemekten büyük keyif alıyordu Stalin döneminde anarşi ve terör sadece sistemi eleştirenlere ve aydınlara zarar vermekle kalmamış, komünist militanların saldırıları öylesine şiddetlenmişti ki, herkes kendini tehdit altında hissediyordu Halk kitleler halinde "Gulag" adı verilen toplama kamplarına dolduruluyordu ve katlediliyordu Stalin terör sayesinde ülkenin tümü üstünde mutlak iktidarını kurdu 25 yıl iktidarda kalan Stalin öldükten sonra geride kalan, fakir ve zavallı bir halktı
Rusya örneğinde gördüğümüz gibi, dinsizliğin hakim olduğu toplumlarda insanların huzur ve mutluluk bulması, güzel bir hayat yaşamaları mümkün değildir Çünkü dinsizlik insanları kendi çıkarları için her türlü suçu işlemeye, hatta yeri geldiğinde zevk için adam öldürmeye, insanlara, çocuklara zulmetmeye yönlendirir Bugünkü Rus toplumuna baktığımızda da uzun yıllar yaşadıkları din karşıtı sistemin yıkıcı etkileri görülmektedir Ciddi anlamda dejenere olmuş, ahlaki değerlerden uzaklaşmış insanlar mevcuttur İşte bu bozulmuş yapının düzeltilebilmesi de ancak İslam ahlakının öğretilmesi ve bu yolla insanlara manevi değerlerin kazandırılmasıyla mümkün olabilecektir
MAO’NUN ÜLKESİNDE YILLARDIR SÜREGELEN ZULÜM
Stalin, komünist devrim projesini Rusya’da hayata geçirdi ve bu şekilde arkasında 20 milyon ölü bıraktı Bunun ardından bir başka komünist rejim de Çin’de kuruldu Mao Che Tung’un önderliğindeki komünistler, uzun bir iç savaş sonucunda, 1949 yılında, iktidara geldiler Mao, 1949’dan 1976 yılına kadar kendisine büyük destek veren müttefiki Stalin gibi, baskıcı ve kanlı bir rejim kurdu Maocu dönem olarak bilinen sürede Çin, sayısız politik idama sahne oldu Orduyu, Komünist Parti tarafından kurulan kadın ve erkekli komünist birlikler oluşturuyordu İlerleyen yıllarda Mao’nun "Kızıl Muhafızlar" adını verdiği genç militanları, ülkeyi tam bir terör ortamına sürükledi
"Sosyalist değişme ve eşitlik hakları" adı altında daha önce Rusya’da uygulanan ekonomik rezaletlerin bir kopyası Çin’de de yaşanmaya başlandı Hikaye yine aynıydı "Sınıfsal mücadele" adı altında halkın her türlü haklarının ellerinden alınması ve mallarının devlet yararına alıkonması İşte Çin’de de, kendilerini yoksulların sığınağı ve halkın kurtarıcıları olarak gösteren komünist dikta yönetimi, Rusya örneğinde olduğu gibi halkın tarlalarına, hayvanlarına, ürünlerine ve tüm mülklerine el koydu
Tüm bunların "sosyalist değişme"nin gereği olduğunu söyleyip, herşeyi devlet mülkiyetine aldılar "Sosyal adalet"leri iktidardakileri ve yandaşlarını beslemeye ve zenginleştirmeye yararken, "hakları savunulduğu" iddia edilen halk ise açlıktan ölüyordu Ülkede ekonomik sorunlar gitgide büyüdü ve sorunların çözülmesi için radikal reformlara gidildi Denenen her reform toplumsal kargaşayı daha da artırdı Her başarısızlığın karşılığında yüzbinlerce hatta milyonlarca insan öldü Coğrafi dağılımı son derece geniş olan ülkede Mao kendi halkına ve özellikle de azınlıklara karşı büyük bir soykırım uyguladı
Her türlü yetkiyi elinde bulunduran komünist parti hiyerarşisi ve diktatör lider Mao, ülkeyi tamamen içe kapatarak, basın-yayın ve haberleşme özgürlüğünü kendi tekeline aldı En ufak bir eleştiri veya hükümet politikasının sözlü bir protestosunun karşılığı ise idam oldu Azınlıkların kültürünü, tarihini, dil zenginliğini anlatan ve yazan yazarlar, sanatçılar ve bilim adamları bu kanlı dikta tarafından toplu halde yok edildiler Halen daha Komünist Çin’de gelişen olayları BM dahil hiç bir kurum ve kuruluş doğru ve eksiksiz olarak öğrenememektedir Bu konudaki en önemli örnek Doğu Türkistan’da Uygur Türkleri’ne karşı yürütülen soykırımdır
Dini inançların yok edilmesi her komünist rejimin temel hedefidir Bunun için sistemli bir baskı ve propaganda yöntemi uygulanır Dini inançların yerini ilahlaştırılmış liderlerin ürettikleri felsefeler alır İşte Uzakdoğu’nun en önemli İslam karşıtı güçlerinden biri olan Çin’de de Mao döneminden itibaren insanların elinden din ve vicdan hürriyetleri alındı Din adamları korkunç işkencelere maruz kaldılar, camiler ve ibadethaneler kapatıldı Materyalist sistemin önünde en büyük ve yıkılmaz engel olarak duran dinin anlatılması yasaklandı
Her yerde anlatılan ve konuşulan tek şey totaliter ve baskıcı liderin yanılmazlığı ve üstünlükleri oldu Okullarda öğrencilere Mao’nun sapkın felsefesini anlatan "Kızıl kitap" okutuldu Ahlak kavramını insanın gelişmesine en zararlı şey olarak gören materyalist felsefe gençlere ve çocuklara aşılandı Komünist sistemin menfaati için her türlü ahlaksızlığın yapılabileceği, hatta annesi dahi olsa umumi yarar için cinayet işlenebileceği öğretildi
Komünist ideoloji aile kavramını da ülkenin genel anlamda zararına görmüştür Bu da Çin’de milyonlarca ailenin parçalanmasıyla sonuçlanmıştır Sözde devlet ekonomisinin ihtiyaçları ön planda olduğu için aileler bölünmüş, çocuklar kreşlerde büyütülmüş ve aileler senede ancak bir defa bir araya gelmiştir
Aslında tüm bunlar her insan için önemli ibretler taşımaktadır Çünkü bugün dünyanın dört bir yanında hala komünizmin yayılması için çabalar yürütülmektedir Komünizmin geldiği bir ülkenin uğrayacağı son ise Rusya’dan veya Çin’den farklı olmayacaktır Bir milleti katliamların, zulümlerin, açlığın ve insaniyetsizliğin egemen olduğu bu sistemden korumanın tek yolu ise, özellikle gençlerin din konusunda bilinçlendirilmeleridir Gerçek dini bilmeyen ve dolayısıyla dinin getirdiği ahlaktan yoksun olan dinsiz insanlar komünizmi kolaylıkla benimseyebilirler Bu nedenledir ki, materyalistler dini karşılarındaki en önemli ve etkin güç olarak görmektedirler Hurafelerden arınmış gerçek dinin anlatılmasının yanısıra, komünizmin temel felsefesinin yanılgıları ve nasıl bozuk bir temel üzerine kurulduğunun delilleri ile anlatılması da bir milleti böyle bir felaketten koruyacak önlemler arasındadır
"Gerçek kurtuluşa götürecek tek yol" aldatmacasıyla hareket eden komünist rejim, "kesintisiz ve durmaksızın komünizme varış" hedefi için insanlık dışı işkenceler yaptı, halka acımasızca zulmetti Etnik toplumlara, özellikle de Çin sınırı içinde yaşayan Müslüman azınlıklara halen devam etmekte olan işkenceler, Uluslarası Af Örgütü tarafından incelenmekte ve raporlara geçmektedir Tutuklananlar, kendilerini savunamamakta, askerler tarafından başlarını sürekli olarak eğik tutmaya zorlanmaktadırlar Müslümanlara toplu cezalandırma geçitleri ve tutuklulara infazdan önce geçitten geçirilme gibi zalimce ve insanlık dışı uygulamalar yapılmaktadır
DİN KARŞITI KOMÜNİST SİSTEMİN İNSANLARA
VERDİĞİ ZARARLAR
1 Ahlak ve vicdanın üstün geldiği her türlü anlayış kaldırılıp, yerine hak ve hürriyetleri elinden alınmış, baskıcı ve totaliter rejim altında ezilen bir toplum oluşturulmuştur Ahlak kavramı kökünden reddedilmiş, yararcılık mantığı oluşmuştur Mevcut dinsiz sistemin çıkarına uymayan hiçbir faaliyete izin verilmemiştir
2 İktidardaki diktatörün asla yanılmayacağı ve her zaman doğru kararlar alacağı yönünde telkinler yapılmıştır Tüm dine karşı rejimlerde (faşizm, komünizm) başta olan liderin ilahlaştırılması sapkınlığı komünist sistemde en üstü seviyede mevcuttur
3 Düşünce ve din özgürlüğü tamamen ortadan kaldırılmıştır İbadet yerlerine girişler ve dini anlatımlar tamamen yasaklanmıştır Hatta din ile mücadele etmek için devlet bütçesinden önemli bir fon ayrılmıştır
4 Ekonomi tamamen devlet kontrolüne geçmiş, yatırımlar durmuş, fabrikalar, üretim alanları, işletmeler, bankalar devletleştirilmiştir
5 Özel mülkiyete komünist askerler tarafından el koyulmuş, halkın tarlaları, kazançları, ürünleri "ülkenin menfaatleri" adı altında devletleştirilmiştir
6 Açlık ve kıtlıktan milyonlarca yaşlı, kadın, erkek, çocuk kıvranarak ölmüş, ekmek elde etmek isteyenler karnelere bağlanarak, upuzun kuyruklarda günlerce bekletilmiştir
7 İnsanlar kamplarda toplanmış, toplu olarak katledilmiş, öldürülmeyenler de çok zor şartlarda çalıştırılmıştır Hatta çalışma koşullarına uymayan kişiler Sibirya kamplarına sürülmüştür
8 İç isyanlar kanlı şekilde komünist militanlar tarafından bastırılmış, asiler halkın gözü önünde kurşuna dizilmiştir
9 Sistemi eleştirenler, aksi yönde fikir beyan edenler ister politikacı, ister ileri gelen, isterse fikir adamı olsun asılarak öldürülmüştür
10 İktidardakiler zenginleşmiş, çok rahat bir hayat sürmüş, halk ise sefalet içinde yaşamıştır Örneğin, komünist iktidarı sırasında Sovyetler’de vasat bir işçinin geliri ile yüksek bir memurun geliri arasında ortalama 25000-30000 ruble arası fark olduğu bilinmektedir Komünist Partisi üyeleri 25000 rubleden 100000 rubleye kadar maaş almaktaydılar Halkın büyük bir kısmının maaşı ise yalnızca 150 rubleydi Ayrıca bunun dışında parti üyeleri köşk, otomobil, sanatoryum gibi her türlü ücretsiz imkana da sahiptiler Oysa gerçekte emek harcayan, çalışan halka bu imkanların hiçbiri sunulmamıştır
11 Baskıcı rejimin polisleri ülke içinde çok büyük korku yaratmıştır Halk her an başına bir bela geleceği korkusu içinde yaşamak zorunda bırakılmıştır
12 Ülkede çatışmaların, kavgaların, kargaşaların ardı arkası kesilmemiştir
13 Okullarda baskıcı ve totaliter eğitim oluşturulmuştur Eğitimin ‘tarafsız, objektif ve politika dışı olamayacağı’ Lenin tarafından her fırsatta vurgulanıyordu 25 Ağustos 1918’de düzenlenen Sovyet öğreniminin birinci kongresinde söyledikleri bunu açıkça ortaya koymaktadır: "Okul sahasında çalışmalarımızın asıl gayesi burjuvaziyi yok etmektir Biz açıkça ilan ediyoruz ki siyaset dışı okul yoktur Aksini iddia etmek yalan ve ikiyüzlülüktür" Amaç komünist sisteme hizmet eden, bu yolda mücadeleden başka bir şey düşünmeyen, kafaları uyuşturulmuş, inançsız ve ahlaksız nesiller elde etmektir
14 Gençlerin beyinleri dinsizlikle yıkanmış, barışçıl bir nesil yerine savaşçı militanlar yetiştirilmiştir
15 Aile kavramı tamamen ortadan kaldırılmış, yeni doğan çocuklar ailelerinin yanından alınıp kreşlerde büyütülmüş, komünist düşünceye ve "devlet menfaatlerine" uygun düşmeyen aile kavramı ortadan kaldırılmıştır Hatta Komünist partinin birçok toplantısında, "aile bağları ve aile kavramları yaşadığı sürece devrim güçsüz kalacaktır" şeklinde ve benzeri çarpık mantıklar açıkça ifade edilmiştir
16 Sanat ve bilimde hiçbir ilerleme olmamış, paralar silahlanmaya ve insan öldürmeye yatırılmıştır
17 Hiçbir amaç ve gayesi olmayan genç nesil uyuşturucu ve alkol bağımlısı haline getirilmiş, intihar oranları yükselmiştir
18 Basın yayın özgürlüğü tamamen ortadan kalkmış, yayınların sistemi ve lideri övücü şekilde olması zorunluluğu getirilmiştir Aksi şekilde yayın yapanlar mutlaka susturulmuştur
Cevap: Komünizm dinimize uygun mudur?
Kırlangıç.
Ama onlar da dindar insanlar için aynı şekilde atıp tutuyorlar, yok çocuk yaşında insanlarla evleniyorlar yok asıp kesiyorlar tarzında.Müslümanlar da sürekli komünistleri eleştiriyor.Komünistlerin sitelerine filan girdiğimde çok mükemmel, barışçıl duruyorlar.Kafamda böyle bir imaj oluşuyor, belki biraz da şeytan tetikliyor.Çünkü onların çoğu inançsız oluyor.
mehmet naim ağım
Geçtiğimiz yüzyılda tüm dünyaya bela, acı, zulüm, vahşet getiren ideolojilere baktığımızda da, yine başlarında bulunan liderlerin acımasız ve dinden uzak kişilikleri karşımıza çıkar. 20. yüzyılda, Kuran’da söz edilen Firavun karakteri ile özdeşleşen kişilerin başında Rus ve Çin devrimlerinin kanlı liderleri Vladimir Lenin, Joseph Stalin ve Mao Tse-Tung, onların fikir babaları Karl Marx ve Friedrich Engels gibi dinsiz ve zalim liderler gelir.
Komünizmin dine düşman olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Marx, Engels, Lenin, Stalin, Trotsky, Mao veya bir başka komünist ideoloğun yazılarına bakıldığında, bunun açıkça ifade edildiği görülebilir. Marx, dini kendince "halkın afyonu" olarak tanımlamış ve sözde "fakir halk kesimlerini uyutmak için yönetici sınıf tarafından oluşturulan bir kültür" diye tarif etmiştir. Dahası, komünizme ulaşmak için de dini inançların yok edilmesi gerektiğini öne sürmüştür. Engels, kitaplarında "insanın maymundan geldiğini" ileri sürerken, dinin de sözde bu evrim sürecinin bir aşamasında ortaya çıktığını iddia etmiştir.
Peki komünistler dini yok etmek amacıyla nasıl bir politika izlerler? Bu soruya ilk kapsamlı cevabı Lenin vermiştir. Lenin’in 1909 yılında Rus Sosyal Demokrat Partisi’nin (sonraki Komünist Parti) lideri olarak yazdığı ve Proleterya dergisinde yayınlanan "Proleterya Partisinin Din Konusundaki Tutumu" başlıklı makalede şunlar yazılıdır:
"Sosyal Demokrasi, dünya görüşünü bilimsel sosyalizm, yani Marxizm temeline dayar. Marx ve Engels’in çeşitli kereler tekrarladıkları gibi Marxizm’in felsefi temeli, Fransa’daki 18. yüzyıl maddeciliğinin ve Almanya’daki Feuerbach (19. yüzyılın ilk yarısı) maddeciliğinin tarihsel geleneklerini benimsemiş olan, tamamen ateist ve dine karşı tavırdaki diyalektik maddeciliktir. Unutmayalım ki, Marx’ın taslak halindeyken okuduğu Engels’in Anti-Dühring’inin tamamı, maddeci ve ateist olan Dühring’i tutarlı bir maddeci olmamak ve din ile din felsefesine açık kapı bırakmakla suçlar. Yine unutmayalım ki, Engels, Ludwig Feuerbach ile ilgili yapıtında, dini ortadan kaldırmak için değil de, yeniden canlandırmak, yeni, "yüceltilmiş" bir din kurmak için savaş açtı diye Feuerbach’a çatar. "Din halkı uyutmak için kullanılan afyondur." Marx’ın bu sözü din konusundaki Marxist görüşün temel taşıdır." (Viladimir Iliç Lenin, Proleterya Partisinin Din Konusundaki Tutumu, Proleterya, Sayı: 45, 13 (28) Mayıs 1909)
Dikkat edilirse, Lenin, Marxistler’in dine karşı vermeleri gereken savaşın, "bilimsel yayınlar" ve "Onsekizinci yüzyıl Fransız Aydınlanma dönemi düşünür ve ateistlerinin yazıları" gibi kaynaklarla yürütülmesi gerektiğini söylemektedir. Buradaki "bilimsel yayın"dan kasıt, materyalizmi bilim kisvesi altında empoze eden teorilerdir. Bunların başında da kuşkusuz Darwinizm gelir. Söz konusu Aydınlanma düşünürleri ise Diderot, D’Holbach gibi Marx öncesi materyalistlerin din aleyhindeki propaganda yazılarıdır.
Lenin’in gösterdiği bu yöntem, komünistler tarafından halen kullanılmaktadır. Dünyadaki bazı yayınevleri, bazı bilimsel dergiler veya medya kuruluşları incelendiğinde de, Darwinist ve Aydınlanma felsefesine bağlı yayınların kaynağının Marxistler olduğu açıkça görülecektir.
Komünizmin Örtülü Din Düşmanlığı
Komünizmin din düşmanlığını değerlendirirken, bazı komünistlerin bu konuda kimi zaman sergiledikleri "ılımlı" politikanın gerçek amacını da anlamak gerekir. Gerçekten de dünyada Marxist akımlar, (iktidarda olmadıkları süre boyunca) çoğunlukla keskin ve saldırgan bir din aleyhtarı politika izlemezler. Hatta bazen komünistlerin ağzından dine ve dindarlara karşı saygılı gibi gözüken sözler duymak mümkündür. Peki acaba bu "ılımlı" üslubun amacı nedir?
Lenin’in yazıları arasında bu sorunun cevabını da bulmak mümkündür. "Proleterya Partisinin Din Konusundaki Tutumu" başlıklı makalesinde Lenin, Marx ve Engels gibi ustalarının yorum ve uygulamalarından yola çıkarak, dinle açık bir savaşa girilmemesi gerektiğini, bunun gereksiz bir "siyasi kumar" olduğunu yazmıştır.106 Lenin, dine olan düşmanlıklarını açıkça ilan eden, dine karşı hakaret dolu kampanyalar yürüten diğer bazı materyalistleri ise (örneğin anarşistleri veya "burjuva ateistlerini") acemi ve saf bulmuştur. Bu kişiler tarafından Marxistler’e yöneltilen "ılımlılık ve "bocalama" suçlamalarını reddetmiş ve "Marxizm’in görünüşteki ılımlılığının" özenle düşünülmüş bir taktik olduğunu açıklamıştır.
Lenin, söz konusu "ılımlı" taktiği 1917’ye kadar, yani komünistler iktidara gelinceye kadar devam ettirdi. Ancak bundan sonra söz konusu ılımlılık ortadan kalktı, aksine tüm Sovyet topraklarında dine ve dindarlara karşı büyük bir baskı başladı. Daha öncesine kadar "ateist olduğumuzu açıkça belirtmemeli ve dine inananları bile saflarımıza almalıyız" diyen Lenin, iktidara geldikten sonra çok daha farklı bir yol izlemeye başladı.
Din politikasının ana hatları
Amerikalı tarihçi Robert Conquest The Harvest of Sorrow (Hüzün Hasadı) adlı kitabında Bolşeviklerin din politikasının bazı ana hatlarını şöyle belirler:
1918 anayasasının 65. maddesinde din adamlarının "burjuvazinin hizmetçileri" olduğu ilan edildi. Böylece maaşları kesildi, çocukları ilkokuldan sonra okullara alınmadı.
28 Ocak 1918’de çıkan bir kanunda okullardaki tüm dini eğitim yasaklandı. Daha sonradan 1921 yılının 13 Haziranı’nda 18 yaşın altındaki gençlere dini eğitimin verilmesi yasaklandı.
1929 yılının 8 Nisanı’nda üyelerine yardım dağıtan dini grupların kurduğu yardım fonları, özel ayin toplantıları, çocuklar, kadınlar için yapılan İncil, edebiyat, el becerisi, iş, dini dersler, çocuklar için oyun yerleri düzenleme, kütüphane ve okuma yeri açma, tıbbi yardımı organize etmek de yasaklandı. resmi emirler kilisenin tüm aktivitelerini yok etti.
22 Mayıs 1929 yılında Anayasanın 18. maddesi düzeltildi ve "dini ve anti dini propaganda özgürlüğü", "dini ibadet yapma özgürlüğü ve anti dini propaganda yapma özgürlüğü" olarak değiştirildi. Aynı zamanda da Eğitim Komiserliği de "okullarda anti din propagandası" emrini verdi.
Kollektivizasyon ile tüm bölgesel ibadethaneler kapatıldı. Dini hatırlatan şeylerin hepsi yakıldı. 20 Şubat 1930 tarihli Batı Bölgesel Komitesinden kişiye özel bir mektup, sarhoş askerlerin köy kiliselerini nasıl kapattığını, dini sembolleri kırdığını ve köylüleri tehdit ettiğini anlatıyordu. Bu kapama tüm dinlere uygulanıyordu.
Bununla beraber, kiliseler kapatıldığında, bunun anlamı dini işlerin dışarıda yapılmasına izin verildiği değildi. Kharkov’da dokuz büyük kilisenin kapatılması aynı zamanda "kiliselerin kapatıldığı şu günlerde özel evlerde dini toplantıların yapılması önlenecek" kararı alındı.
Leningrad’daki Kazan Katedrali anti din müzesine dönüştürüldü. Kiev’deki aziz Sophia katedrali ve diğer kiliseler anti dini merkezler oldu. Kharkov’da St. Andrey sinemaya çevrildi, diğer biri radyo istasyonuna, başka biri makine yedek parçası satan dükkana. Poltava’da ise iki kilise makine tamir atölyesine çevrildi.
Bunlar bütün dinlere uygulandı. Kiliseler ve sinagoglar, Sovyetler Birliği’nde Avrupa bölümündeki kayıtlarda tutuluyordu. İslam da aynı şekilde baskı altındaydı. Komünist dönem boyunca binlerce cami kapatıldı ve çok sayıda din adamı "kulak" olarak damgalanıp öldürüldü veya Sibirya’daki çalışma kamplarına gönderildi. Robert Conquest, Harvest of Sorrow, s.200-212
Lenin’in "dine karşı ılımlı olmalıyız" taktiği, Bolşevik Devrimi’nden sonra koyu ve gözü dönmüş bir din düşmanlığına dönüştü. Önceki bölümlerde incelediğimiz gibi, Lenin, milyonlarca insanın hayatına mal olan 1920-21 kıtlığını dahi "insanların Allah’a olan inançlarını zayıflatacak" faydalı bir gelişme olarak görmüştü.
Lenin, Allah’a ve dine karşı duyduğu bu isyankar ruh haliyle, acılar içinde kıvranarak ve akli dengesini yitirmiş halde öldü. Allah, insanlara yaşattığı zulmün ve dine olan düşmanlığının karşılığını dünyada verdi.
aforizma
değerli kardeşim, arkadaşlar bir çok açıklama yapmış, ben size sadece tek bir örnek vereyim, biraz internetten araştırın ve barıştan ,insanlıktan söz eden, o kanlı ideolojinin insanlığa ne yaptığının örneğini görün.
kamboçyada, her ikiside komunist olan pol pot ve kızıl kemerler arasında gidip gelen iktidar mücadelesinde milyonlarca insan katledilmiştir. sonucunu ve neler olduğunu, insan kafatasından yapılan tepeleri internette araştırıp görebilirsiniz.
Kırlangıç.
Allah (c.c) razı olsun.Sizin bu söylediklerinizin üzerine ben de ufak bir araştırma yaptım internette.Ve şok oldum karşılaştığım şey karşısında.Önde gelen komünist liderlerden Lenin ve Stalin’in ölümleri beni çok etkiledi.Bir ömür boyu dinle savaşan insanların bu kadar kötü ölümlerle ölmesi ibret alabilen için Allah (c.c.)’ın ahdinde ne kadar sadık olduğunu ve iman etmeyenin sonunu bir kez daha gösteriyor komünistler her ne kadar inkar etse de.Ben şahsen ölümlerini Firavun’un ölümüne benzettim.
komünizmin dine bakış açısı, komünizmin dine bakışı, dinde komünist nedir