İbrahim Suresi 4.ayet hakkındaki meal çelişkisi neden var?
TarikateSon!
Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bir lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ'(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Benim rastladığım ve gördüğüm hemen hemen bütün Kur’an’ı Kerim meallerinde bu ayetin meali şu şakilde yapılmış:
Diyanet İşleri : Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah’ın emirlerini) iyice açıklasın. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ahmed Hulusi : Biz her Rasûlü kendi toplumunun lisanı ile irsâl ettik ki, onlara en anlaşılır şekilde açıklasın. . . (Artık) Allâh dilediğini saptırır ve dilediğine de hidâyet eder. . . O, Aziyz’dir, Hakiym’dir.
Ali Bulaç : Biz hiç bir elçiyi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Diyanet İşleri (eski) : Kendilerine apaçık anlatabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik. Allah dilediğini saptırır ve dilediğini de doğru yola eriştirir; güçlü olan, Hakim olan O’dur.
Diyanet Vakfi : (Allah’ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve biz her gönderdiğimiz Resulü ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki onlara iyi beyan etsin sonra da Allah dilediğini dalâlette bırakır, dilediğini de hidayete irdirir, ve öyle azîz hakîm o
Elmalılı (sadeleştirilmiş – 2) : Biz, her peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın. Bu itibarla Allah dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. O her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir.
Fizilal-il Kuran : Biz bütün peygamberleri soydaşlarının dili ile gönderdik ki, onlara Allah’ın buyruğunu açıkça anlatabilsinler. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O üstün iradelidir ve her işi yerindedir
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve Biz her peygamberi ancak kendi kavminin lisaniyle gönderdik ki, onlara beyan etsin. Artık Allah Teâlâ dilediğini saptırır ve dilediğini doğru yola sevkeder. Ve azîz, hakîm olan O’dur.
Süleyman Ateş : Biz, her elçiyi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açıklasın. Allâh dilediğini şaşırtır, dilediğini yola iletir. O, azizdir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
Yaşar Nuri Öztürk : Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz’dir, Hakîm’dir O!
İnternet ortamında her şeye her fikre rastlamak mümkün,malumunuz.Benim rastladığım durum da şuydu.Bu ayetin bu şekilde yapılan tercümelerini,meallerini,kendilerine agnostik adını veren birtakım küfür ehli;kendi durumlarının açıklaması ve delili olarak savunmak amacıyla alıyorlar ve şöyle savunmaya geçiyorlar:Benim sapmamı Allah diledi,benim iradem O’nun dilemesi yanında bir hiç olacağı için benim bu halimin kendimce bir suçu günahı da olamaz.Keşke doğru yola sapmamı dileseydi de böyle olmasaydım!!!
Evet arkadaşlar;konuya ilişkin bu tip agnostiklere açıklamalı bir sürü şeylerin karışımından oluşan derleme bilgiler elbetteki zamanında verilmiştir.Yani sizin bu başlık altında vereceğiniz cevap benzerleri mutlak surette verilmiştir.Görünen o ki,bu cevaplar bu kişilerin fikirlernin değişmesine engel olmamıştır.O halde işin doğrusu nedir?
Allah’ın Selamı Müminlerin üzerine olsun…
Cevap: İbrahim Suresi 4.ayet hakkındaki meal çelişkisi neden var?
rana
kardesim bu ayetin neresinde bir celiski var, kuranda celiski var dedigin an zaten imanini tehlikeye atmisin demektir..
herkesin harci degildir tercübe etmek ve onun tefsirini yapmak.. siz kimsiniz ki tefsirini kendinizce yapip kendi kendinize anlamaya calisiyoruz?
yapamiyacaginiz ise kalkismayin..
burda söylenen sey ancak Allah diledigine hidayeti verir? sorun ne anlamadim.
Müslüman olmak büyük bir nimettir bunu unutmamali!
Kendimizde o kadar düzeltmemiz gereken seyler varken, birde durup kurandaki olmayan hatalar aramaya kalkariz.
Internette olsun gercek hayatta olsun kurani tartisan konulardan uzak durmali.
vesSelam.
Cevap: İbrahim Suresi 4.ayet hakkındaki meal çelişkisi neden var?
TarikateSon!
Hem < sorun ne anlamadim >
diyeceksin,
Hem de < kardesim bu ayetin neresinde bir celiski var, kuranda celiski var dedigin an zaten imanini tehlikeye atmisin demektir
herkesin harci degildir tercübe etmek ve onun tefsirini yapmak siz kimsiniz ki tefsirini kendinizce yapip kendi kendinize anlamaya calisiyoruz?
yapamiyacaginiz ise kalkismayin >
bu şekilde yüksek perdeden konuşacaksın.
Ben öyle demedi ki sen neden böyle diyorsun türünden polemiğe girmeden,özetle anlamadığın sorunu anlamanı kolaylaştırması açısından:bu ayeti bu şekilde yorumlayan agnostik ya da ateist,halinde durumunda özründe haklı görülebilir mi?
Ya da meal üzerinde yapılan yanlış düzeltilerek bu nasipsizler susturulabilinir mi?(Bunu söylemem lazım;Ben Kur’anda çelişki var ifadesini kullanmadım,iftira etmeyin!Mealler arasında çelişki var dedim.)
Cevap: İbrahim Suresi 4.ayet hakkındaki meal çelişkisi neden var?
rana
ben mealler arasinda bir celiski göremedim, farkli ifadeler kullanilmis..
mümini78
Meal çelişkisi olur bu çok doğladır. Çünkü Meal Allahın dediği şeyin aslı değil, kulun Allahın dediği ayetten anlayabildiği kadardır. Ne kadar insan varsa aslında o kadar da meal var demektir. Mühim olan bu mealleri yazarken okuyucu şaşırtmamak ve işin içine nefsi katmamak. Tabi bu eleştirileri yapmak da benm haddime değil. Sadece az çok size cevap vermek istedim o kadar.
TarikateSon!
Bir de şu meali inceleyin:
Biz her elçiyi, mutlaka kendi halkının diliyle (vahyedilmiş bir mesajla) gönderdik ki, (hakkı) onlara açık (ve dolaysız) bir biçimde ulaştırabilsin; artık bundan sonra Allah (sapmayı) dileyeni sapıklık içinde bırakır, (doğru yolu tutmayı) dileyeni de doğru yola yöneltir, çünkü doğru hüküm ve hikmetle edip eyleyen en yüce iktidar sahibi O’dur
çok çok önemli bir ayrıntıda nasıl bu kadar çelişik bir meal yorumu yapılabilir diğerleri (ilk verdiğim mealler) taraından gözlerinizle şahit olun.Diğerlerinin meal yaptık diyerek bir agnostiğe bir ateiste koz verirken,en son verdiğim meal de ise hepsinin çenesi kapanmış oluyor.
Farkı hala görüp hissedip,”aaaa,harbiden yahu,tam tersi çelişik mealler var ”diyemeyenler için altı çizili olarak tekrar veriyorum:
Bu ilk meallerden:
Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir Diyanetin meali
Bu da son verdiğim mealden:
Allah (sapmayı)dileyeni sapıklık içinde bırakır, (doğru yolu tutmayı)dileyeni dedoğru yola yöneltir Muhammed Esed isimli bir Mealcinin Meali.
Acaba ”bir harfine bile dokunamayacaklarını bildikleri Kur’an’ı Kerim’i mealler yoluyla değiştirme çabası olabilir mi?
TarikateSon!
Meselenin özü olarak Kur’an’da verilmek istenen mesaj son verdiğim mealde daha anlamlı ve yerini bulan bir mesaj olmuyor mu?
”Allah benim sapmamı istemiş ki ben sapmışım” diye Allah’a iftira yarışına girenler,kendisi sapkınlık yolunu seçtiği için o yolda olduğunun,eğer doğru yolda olmak isteseydi,Allah’ın o kulna doğru yolu nasip edeceğinin kendi gözleriyle görmüş olmazlar mı?
rana
ateistlere bakarsan istedikleri sekilde kurani anladiklari için istedigi ayeti celiski diyebiliyorlar..
ben sahsen bu iki kiyasladigin mealde bir fark görmüyorum sonuc itibaren ikiside aynisini söylüyor..
müslümanlar bilir ki herkese hidayet nasip olmaz, zaten iman avucta ates tutmak gibidir diyor Efendimiz (s.a.v.)
"Ma’rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir heva, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin (müçtehitleri dinlemeden) kendi görüşlerini beğendiklerini müşahede edersen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zîra (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır. O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir."[Ebu Davud, Melahim 17, (4341); Tirmizî, Tefsir, Mâide, (3060); İbnu Mace, Fiten 21, (4014)]
TarikateSon!
< ben sahsen bu iki kiyasladigin mealde bir fark görmüyorum sonuc itibaren ikiside aynisini söylüyor >
İki meal için de aynısını söylüyor diyorsan,bakmak la görmek farklı şeylerdir diyebileceğim.Çoğu zaman bakarsın ama görmezsin.Senin durumun da o hesap.İki meal arsındaki fark :Birinde Allah ben istersem olur derken,diğerinde Allah sen o yolu istediğin için öyle oldu diyor.Nasıl bu ikisine aynı şeyler diyebiliyorsunuz?Tuhaf!!!
rana
siz hep görüyorsunuz nedense biz hiç göremiyoruz, hep bakiyoruz sizin görüsünüze göre..
dedigim gibi herkes anlayamaz, tefsiri okumak gerek..
4. BİZ HER ELÇİYİ, mutlaka kendi halkının diliyle [vahyedilmiş bir mesajla] gönderdik ki, [hakkı] onlara açık (ve dolaysız) bir biçimde ulaştırabilsin; (3) artık bundan sonra Allah [sapmayı] dileyeni sapıklık içinde bırakır, [doğru yolu tutmayı] dileyeni de doğru yola yöneltir, (4) çünkü doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen en yüce iktidar sahibi O’dur.
3 – Bütün ilahî metinler insanlar tarafından anlaşılsın diye vahyedildiğine göre, onlardan her birinin, mesajı ulaştırmakla görevli peygamber hangi kavimdense hitap da ilk ağızda onlara olacağı için, o kavmin diliyle indirilmiş olması zorunludur; Kur’an dahî, evrensel bir mesajı ve hedefi olmasına rağmen (karş. 7:158’e dair 126. not) bu bakımdan bir istisna değildir.
4 – Yahut: "Dilediğini saptırır/sapıklık içinde bırakır; dilediğini de doğru yola yöneltir". "Allah’ın saptırması" ya da "sapıklık içinde bırakması"na ilişkin tüm Kur’ânî atıflar ancak, 2:26-27’de ortaya konan "Allah, kendisine karşı taahhütlerini bozan fasıklardan başkasını saptırmaz" ilkesiyle birlikte düşünülmeli, bu temel üzerinde değerlendirilmelidir (bu konuda ayrıca bkz. 2. sure, 19. not); bu, şu demektir: insanın sapıp da "yoldan çıkması", kelimenin avamî anlamıyla "kader"in ya da "alınyazısı"nın keyfî bir sonucu değil, fakat kesinlikle insanın kendi tutum ve eğilimlerinin bir sonucudur (karş. 2. sure, 7. not). Yukarıdaki ayete ilişkin yorumunda Zemahşerî, insanın elinde tuttuğu bu serbest seçim imkanı üzerinde durarak şunu belirtmektedir: "Allah, tutum ve davranışlarının gidişi itibariyle asla imana ermeyeceğini bildiği insanların dışında hiç kimseyi saptırmaz, sapıklık içinde bırakmaz; ve yine Allah, imana olan eğilimini bildiği insanların dışında kimseyi doğru yola yöneltmez, doğru yola sokmaz. Bunun içindir ki, yukarıdaki ayette Allah’a izafe edilen ‘saptırma/sapıklık içinde bırakma’ ifadesi, Allah’ın, sapmaya eğilim gösteren kişiyi rahmet ve hidayetinden yoksun kılarak kendi haline bırakması (tahliye) anlamına, ‘doğru yola yöneltme’ (hidayet) ifadesi ise, bunu hak eden kişiye başarı (tevfîk) ve destek sağlaması anlamına gelmektedir. Bu itibarla, "Allah, yüzüstü bırakılmayı hak edenlerin dışında kimseyi yüzüstü bırakmaz; buna karşılık yardım ve desteği hak edenlerin dışında kimseye yardım ve destek vermez". Zemahşerî, 16:93’de benzer bir ifadeyi yorumlarken de şöyle diyor: "[Allah, bile-isteye] hakkı inkar yolunu seçip bu [inkarcılığı]nda inat göstereceğini bildiği kimseyi yüzüstü bırakır; ve … imanı seçeceğini bildiği kimseye de (bu yolda) yardım ve destek bahşeder: Bu durum, sonucun [insanın] serbest seçimine (ihtiyâr), yani [Allah’ın] destek ve yardımını mı yoksa yüzüstü bırakıp yardımından uzak tutmasını mı hak etmesine bağlı olduğunu göstermekte, insanın liyakatini hesaba katmayan cebrî yorumları hükümsüz kılmaktadır".
TarikateSon!
EyvAllah kardeş,mesele şimdi yerini buldu.Baştan çıksana bu detayları,zorlamadan iş yapmıyorsun:)
Evet mesele bu hal üzerineyken,diğer bütün mealciler,sapma işinin Allah’ın iradesiyle,yani kulunun yolunu kendisininseçmesine bırakmadan yaptığı anlamında mealler yazmışlar.Bu durum da basit önemsenmeyecek,geçiştirilecek bir durum değildir,ortada bir meal tahrifatı vardır.Bu tahrifata uyanları da eleyip ona göre kaynaklar edinmemiz gerekmektedir.Kalbini kırdıysam özür dilerim.:o
ibrahim suresi 4. ayet, ibrahim suresi 4, ibrahim suresi 4. ayet tefsiri