Kurana Göre Namaz
Kuranıanla
NAMAZIN KILINIŞI (KURANA GÖRE)
Namaz Kurallı olup, Türkçede Namaz olarak tarif edilen TESBİH bir takım hususları yerine getirmek zorundayız ve bunlar Kur’an’da belirtilmişlerdir; Ayetlerin meallerini yazmak suretiyle bunları şu şekilde sıralıya biliriz:
1- Kıyafet ile ilgili olarak Kur’an’dan mealen:
– Ey Âdem oğulları, her mesci(de gidişiniz)de süs(lü, güzel elbiseler)inizi (üzerinize) alın; yiyin için, fakat isrâf etmeyin; çünkü O, isrâf edenleri sevmez. 7/31
Buna göre, imkan ölçüsünde güzel ve temiz elbiseler giyilecek, pislikten kaçınılacak.
2- Abdest ve Gusül ile ilgili olarak: Maide suresi 6. ayete bak.
3- Kıble ile ilgili olarak, Kur’an’dan mealen:
– (Ey Muhammed), biz senin yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (gökten haber beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, razı olacağın bir kıbleye döndüreceğiz. (Bundan böyle) yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir. Nerede olursanız yüzlerinizi o yöne çevirin. Kitâb verilenler, bunun Rabb’leri tarafından bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir. 2/144
Namazda, Kabe’ye yönelmek Allah’a yönelmiş olmanın bir sembolü olarak, Allah tarafından farz kılınmıştır. Yoksa, Allah Kabe’nin içinde olmaktan münezzehtir. İslam dini bir bütündür, Peygamberimiz gelmeden önce Mescidi Aksa kıble olduğundan Peygamberimiz zamanında ilk sıralarda Peygamberimiz ve Sahabeler haliyle kıble olarak Mescidi Aksa’ya yöneliyorlardı, Peygamberimiz kıblenin değiştirilmesini arzu ediyordu, Allah Peygamberimizin beklentisini gerçekleştirerek, Kabe’nin, kıble olmasını farz kıldı. Müminlerin tek bir kıbleye yönelmesini isteyen Allah, istediği yerleri kıble olarak tain ederek Müminlere bildirir, yoksa, Allah’ın zatı için, bir yönün herhangi başka bir yönden farkı yoktur. Bu konuda Kur’an’dan mealen:
– Doğu da, batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (zatı) oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir. O (her şeyi) bilendir. 2/115
– İnsanlardan bazı beyinsizler: Onları üzerinde bulundukları kıbleden çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah’ındır. O, dilediğini doğru yola iletir. 2/142
– De ki: Rabbim bana adâleti emretti. Her mescid de yüzlerinizi O’na doğrultun ve dini yalnız kendisine has kılarak O’na yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi (yine O’na) döneceksiniz. 7/29
4- Namazda nasıl durulacağı konusunda, Kur’an’dan mealen:
– Namazları ve orta namazı koruyun, gönülden bağlılık ve saygı ile Allah’ın huzûruna ayakta (divan) durun. 2/238
– Sabredenleri, doğru olanları, huzûrunda gönülden boyun büküp divan duranları, Allah için (mallarını) harcayanları ve seherlerde istiğfar edenleri (Allah’tan bağışlanmalarını dileyenleri Allah, görmektedir). 3/17
– Ey Meryem, Rabb’ine divan dur, secde et ve rükû edenlerle birlikte rükû et. 3/43
Görüldüğü gibi, Namaz da duruş şekli, Allah’ın huzurunda olmanın gereği olarak, yüksek bir saygı içeren divan durma başka bir ifadeyle ihtirâm duruşu olayıdır.
5- Kıyam ile ilgili olarak, Kur’an’dan mealen:
– Melekler ona (Zekeriya’ya) nida ettiler ve o ayakta (kaim) olup mihrapta salât (namaz) kılıyordu, dediler ki: Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve iyilerden bir peygamber olacak Yahyâ’ı müjdeler. 3/39
– Bir zamanlar İbrâhim’e Beyt (Kâbe’n)in yerini açıklamış (ve ona emretmiş)tik: Bana hiçbir şeyi ortak koşma ve tavaf edenler, ayakta (kaimin) duranlar, rükû’ ve secde edenler için evimi temizle. 22/26
– Onlar ki, gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyâm ederek (kıyâmen) geçirirler. 25/64
– Namazları ve orta namazı koruyun, gönülden bağlılık ve saygı ile Allah’ın huzûruna ayakta (divan) durun (kûmu) 2/238
Kıyâm kavramı, kelime olarak ayaklar üzerinde durmak, dikilmek, doğrulmak gibi manalara gelir. Bu kavram, namazla ilgili olunca, Allah’a saygı da ve tazimde bulunmak amacıyla namazda ayakta durmak ; namaz için ayağa kalkmak demektir.
6- Rükû ile ilgili olarak, Kur’an’dan mealen:
– Ey iman edenler rükû’ edin secde edin, Rabb’inize ibadet edin, hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz. 22/77
– Ey Meryem, Rabb’ine divan dur, secde et ve rükû edenlerle beraber rükû et . 3/43
Rükû, başı ve beli eğerek bükülmek demektir. Namazda, Allah’ın azameti ve büyüklüğü karşısında, kulun kendi küçüklüğünü ve güçsüzlüğünü itiraf için, namazda sırtı yere paralel oluncaya kadar boynunu öne doğru eğmesidir.
7- Secde ile ilgili olarak, Kur’an’dan mealen:
– Haydi Allah’a secde edin ve O’na ibadet edin. 53/62
– Biz Beyt’i (Kâbe’yi) insanlara toplantı ve güven yeri yaptık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrâhim ve İsmâil’e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Ev’imi temizleyin! diye emretmiştik. 2/125
8- Ku’ûd (oturma) ile ilgili olarak, Kur’an’dan mealen:
– (Savaş Halindeyken, korku namazından sonra) Namazı bitirdiğiniz zaman ayakta, oturarak ve yanlarınız üzerine (uzanarak) Allah’ı anın; güvene kavuştunuz mu namazı (tam) kılın. Çünkü namaz, müminlere vakti belli olarak farz kılınmıştır. 4/103
– Onlar ayakta, oturarak ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler: Rabb’imiz (derler), bunu boş yere yaratmadın. Sen yücesin, bizi ateş azabından koru! 3/191
Görüldüğü gibi, Namazla ilgili olarak Ku’ûd yani oturma, namaz bittikten sonra yapılan bir harekettir. Namaz kılarken, namaz kılmanın içeriğinde oturma yoktur, oturulması halinde namaz bitmiş veya ara verilmiş demektir. Her oturuştan sonra tekrar namaza başlandığında bu yeniden başlama demektir, oturmadan önce kılınan namazdan ayrı bir başlamadır. Oturmayla namazdan çıkılmış demektir, fakat istenirse ayrı ayrı bölümler halinde tekrar namaz kılınabilir.
Bu hususların yanında ayrıca, namazda sözle ifade olayı vardır. Yani namaz kılınırken neler söylemeli, ne okumalı ve ses tonuyla, kişisel nefsi durum nasıl olmalıdır.
Bu hususta, Kur’an’dan mealen:
– Gerçek şudur ki ben Allah’ım. Benden başka İlâh yoktur. Bana ibadet et ve bani anmak için namaz kıl. 20/14
– Ey iman edenler! Cuma günü namaz için seslenildiğinde, alışverişi bırakarak Allah’ın zikrine koşun. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. 62/9
– Doğrusu felâh’a ermiştir arınan: 87/14
– Rabb’inin adını zikredip (anıp) namaz (salat) kılan. 87/15
Görüldüğü gibi, namazda Allah’ın adı anılacaktır. Bu anma olayında Allah’ın hangi adı anılırsa anılsın arada fark yoktur. Yani bazılarının iddia ettiği ve rivayetlerde ifadesini bulan, Allah’ın gizli olup, diğer isimlerinden daha yüce olan özel bir ismi azamı yoktur. Allah’ın bütün isimleri ismi azamdır. Bu hususta, Kur’an’dan mealen:
– De ki: İster Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız, nihayet en güzel isimler O’nundur. Salatında pek bağırma, pek de (sesini) gizleme, bu ikisi arasında bir yol tut. 17/110
Mealini yazmış olduğum ayette belirtilmiş olan diğer bir hususta, salattaki ses tonuyla ilgilidir. Zikr konusuna devam edecek olursak:
– Rabb’ini tekbir et. 74/3
– O, öyle Allah’tır ki O’ndan başka İlâh yoktur. Melik, Kuddûs, Selâm, Mümin, Müheymin, Aziz, Cebbâr, Mütekebbirdir. Allah, onların (müşriklerin) ortak koştukları şeylerden münezzehtir. 59/23
– De ki: Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, âcizlik sebebiyle bir yardımcıya da ihtiyacı bulunmayan Allah’a mahsustur. O’nu şânına lâyık bir şekilde tekbir et. (Allah’u ekber de. 17/111
Allah’u Ekber: Allah en büyüktür!
– Sen Rabb’ini hamd ile tesbih et (O’nu övecek sözlerle an, subhânAllahi velhamdulillâh de) ve secde edenlerden ol. 15/98
– O halde yüce Rabbının adıyla tesbih et. 56/74
– Rabb’inin yüce adını tesbih et (O’nun eksikliklerden uzak olduğunu an). 87/1
– Rabb’ini hamd ile tesbih et. Ve O’ndan mağfiret dile. Muhakkak ki, O, tövbeleri kabul edendir. 110/3
– Güneşin (ufukta aşağı) kaymasından gecenin kararmasına (yatsı vaktine) kadar namaz kıl ve fecrin Kur’an’ın(ı, fecir namazını) da (unutma). Çünkü fecir Kur’an’ı, şahidli (müşahedeli) dir. 17/78
Fecir: Tan yerinin ağarması.
Arap dilinde bir şeyin parçasının ismi, tüme verilir. Onun için Kur’an’da namaza; Namazla ilgili olduğu belli olacak şekilde, secde, rükû, tesbih, kıraat, dua ve zikir denilmiştir.
Kur’an’dan mealen:
– Rabb’in, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalk(ıp namaz kıl)dığını biliyor. Senin le berâber bulunanlardan bir topluluk da (böyle yapıyor).geceyi ve gündüzü, Allah takdir etmektedir. O sizin (gece ve gündüz saatlerinizi) hesâbedemiyeceğinizi (gece saatlerinde kalkamayacağınızı) bildiği için sizi affetti. O halde Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun (ne miktar kolayınıza gelirse o kadar gece namazı kılın, kendinizi zorlamayın, (Namazda Kur’an okunduğundan gece namazı, mecâzen Kur’an okuma ile ifade edildiği bur da da görülmektedir). Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah’ın lûtfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan başka insanlar bulunacağını bilmektedir. Onun için Kur’an’dan kolayınıza geldiği kadar okuyun. Namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için verdiğiniz hayırları, Allah katında verdiğinizden daha hayırlı ve mükâfatça daha büyük bulacaksınız. Allah’tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. 73/20
– Kitab’dan sana vahye dileni oku ve namaz kıl, çünkü namaz, kötü ve iğrenç şeylerden vazgeçirir. Allah’ı anmak, elbette en büyük (ibadet)tir. Allah, ne yaptığınızı bilir. 29/45
Bu ayet meallerinde de namazda Kur’an okunması gerektiği görülür.
Namazda dua edilmesi gerektiği konusunda, Kur’an’dan mealen:
– Ey iman edenler! Sabrederek ve Salât ile (Allah’tan) yardım dileyin; şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir. 2/153
– De ki: Rabbim bana adaleti emretti; her secde yerinde yüzünüzü (kıbleye) çevirin ve dini kendisine hâs kılarak yalnız O’na yalvarın. İlkin sizi yarattığı gibi (yine O’na) döneceksiniz. 7/29
– Sabrederek ve salât ile (Allah’tan) yardım dileyin; Ne varki bu, huşû duyanların dışındakilere şüphesiz çok zordur. 2/45
Yazmış olduğum ayet meallerinde de görüldüğü gibi, Namazda ki sözlü ifadelerin, Allah’ı zikretme (anma), Kur’an okuma ve dua etme olduğu anlaşılır.
ALINTI
Cevap: Kurana Göre Namaz
@mir
kardeş hala soruma cevab vermemişsin
namazla ilgili ayetleri alt alta sıralamışsın o kadar
ama hala namaza hangi hareket ile başladığını
bunun delilinin ne olduğunu
sonra hangi hareketi yaptığını bunun delilinin ne olduğunu yazmamışsın
yukarda verdiğin ayetlerde belli bir sıralama yok
yani o ayetleri okuyunca önce secde mi var rüku mu yoksa kıyam mı belli değil?
mesela daha önce namazda bazen 1 bazen 2 secde yaptığını yazdın
peki rükuyu kaç defa yapıyorsun?
Cevap: Kurana Göre Namaz
Kuranıanla
Kardeş defalarca yazdım ama dikkatli oku Allah rızası için. Hangi hareketle başladığının önemi yok bismillah dersin şeytandan Allah’a sığınırsın kıyama geçersin delilimde şu ayet .
Nisa 102 Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmamış olan diğer grup gelip seninle birlikte kılsınlar. Dikkatli olsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar.
Bak peygamberimiz burada imam bir nevi , arkasında cemaat kıyamda duruyorlar , sonra ruku ediyorlar ve secde ediyorlar,secdeden sonra diğer grup cemaat geliyor onlarda 1 kere secdeye varıyorlar peygamber namazı tam kılmış diğerleri kısatlmış oluyor anlıyormusun ?
Cevap: Kurana Göre Namaz
@mir
bu savaş durumun has özel bir namaz
gündelik namaz değil
üstelik içinde rüku da geçmiyor?
kardeş senden tek istediğim
namazını nasıl kıldığını yazman
neden çekiniyorsun ki?
Kuranıanla
< üstelik içinde rüku da geçmiyor? >
Bu, bereketli bir kitaptır. Onu sana indirdik ki, ayetlerindeki ilişkiler ağını görsünler ve içi temiz olanlar onu kafalarına yerleştirsinler. (Sâd 38/29)
Tek ayete bakara hiç bişey anlayamazsın ki sevgili kardeşim günlerdir sana ruku ayetlerini yazdım hepsini bağlantılı düşünceksin anlamıyormusun hala ? bak yukarıda ruku ayetleri var bir sürü…
< kardeş senden tek istediğim
namazını nasıl kıldığını yazman
neden çekiniyorsun ki? >
Ben saklamıyorum diyorum ya kıyamda duruyorum sonra ayetleri okuyor duaları ediyorum,rukuya varıp Allahın yüceliğini tesbih ediyorum sonra secdeye varıp ya dua ederim yada af dilerim kısacası Allahı hatırlar içimden geldiği gibi huşu içinde ona yönelirim.Secdeden sonra tekrar kıyama geçerim tekrar aynı şekilde devam ederim işte içimden ne kadar ibadet etmek geliyorsa o kadar secdeye varırım dua ederim bu şekilde namazım
@mir
< Ben saklamıyorum diyorum ya kıyamda duruyorum sonra ayetleri okuyor duaları ediyorum,rukuya varıp Allahın yüceliğini tesbih ediyorum sonra secdeye varıp ya dua ederim yada af dilerim kısacası Allahı hatırlar içimden geldiği gibi huşu içinde ona yönelirim.Secdeden sonra tekrar kıyama geçerim tekrar aynı şekilde devam ederim işte içimden ne kadar ibadet etmek geliyorsa o kadar secdeye varırım dua ederim bu şekilde namazım >
hah tamam şimdi oldu
peki diyelim ki öğle namazını kaç rekat kılarsın?
her rekatta kaç rüku kaç secde yaparsın?
bir de bu hareketlerin bu sırayla yapılması gerektiğini hangi ayetten çıkardın?
zira hiçbir ayette bu sıralama yok
kaos-duzen
evet çok merak ediyorum ben de ,aklını kullanarak açıklamanı rica ediyorum amir arkdaşın sorusunu
Kuranıanla
< hah tamam şimdi oldu
peki diyelim ki öğle namazını kaç rekat kılarsın?
her rekatta kaç rüku kaç secde yaparsın?
bir de bu hareketlerin bu sırayla yapılması gerektiğini hangi ayetten çıkardın?
zira hiçbir ayette bu sıralama yok >
Rekat sayısı Rabbim istese 4 kere secdeye varacaksınız yada 5 kere ruku yapacaksınız derdi çünkü Allah unutmaz miras ayetlerini hatırla 🙂
Yukarıda yazdığım Nisa suresinde namaza durmak (kıyam) secdeye vardıktan sonra diğer grup gelsin diyor demekki secde son hareket olacak ki namazları bitecek diğer grup gelecek. Kıyam zaten yapmışlardı ortada bir tek ruku kaldı … Şimdi anlaşıldı mı ?
@mir
< miras ayetlerini hatırla 🙂 >
miras ayetlerini bir bilsen Kur’an’ı da inkar edersin
haa bir de Meryem as İsa as’ı doğururken ne yiyip içtiğini
kendi kendine ne konuştuğunu
habil’in Kabil’e ne dediğini önemseyip bize bildiren Allah
rekat sayılarını bize bildirmemiş diyorsun
ne sakat bir Allah anlayışın olduğunun farkında mısın?
< Yukarıda yazdığım Nisa suresinde namaza durmak (kıyam) secdeye vardıktan sonra diğer grup gelsin diyor demekki secde son hareket olacak ki namazları bitecek diğer grup gelecek. Kıyam zaten yapmışlardı ortada bir tek ruku kaldı … Şimdi anlaşıldı mı ? >
bu senin yorumun
ama bir başkası demek ki kıyamdan sonra direkt secde varmış diyebilir
neyse bunu geçelim
anladığım kadarı ile rekat sayısı rüku ve secde sayısı öenmli değil diyorsun
peki Resulullah öğlen namazını kaç rekat
her rekatta kaç rüku ve secde ile kılardı?
Kuranıanla
< miras ayetlerini bir bilsen Kur’an’ı da inkar edersin >
Neyi bilip bilmediğimi Allah bilir sen anlamadıysan inkar edebilirsin.
< haa bir de Meryem as İsa as’ı doğururken ne yiyip içtiğini
kendi kendine ne konuştuğunu
habil’in Kabil’e ne dediğini önemseyip bize bildiren Allah
rekat sayılarını bize bildirmemiş diyorsun
ne sakat bir Allah anlayışın olduğunun farkında mısın? >
Bildirmemiş demiyorum bizi kısıtlamamış bize bırakmış diyorum yalvararak dilediğimiz gibi ona yakarmamızı istemiş sen bunu anlıyomusun ?
< bu senin yorumun
ama bir başkası demek ki kıyamdan sonra direkt secde varmış diyebilir >
böyle diyenlede sabaha kadar tartışırım ayetleri gösteririm
< anladığım kadarı ile rekat sayısı rüku ve secde sayısı öenmli değil diyorsun
peki Resulullah öğlen namazını kaç rekat
her rekatta kaç rüku ve secde ile kılardı? >
Ayetlere göre sayı verilmediği için asgari 1 er kere yapılacağı anlaşılıyor.Resulde muhtemelen böyle yapıyordu.Resul imamlık yaptğı için cemaat o ne yaparsa onu yapıyordu dolayısıyla ben peygamberin sürekli değişen namazlar kıldırdığını düşünüyorum. Bu rekat sayıları sonradan şu kadar şu kadar diye söylenmiş sebebide şu olabilir bir imam bugün kafasına göre 20 rekat kıldırır ama cemaatin işi gücü olur vs. bunu ayarlamak için böyle bir yol izlenmiş benim fikrim.Kurana ters değil nasılsa yönelişte bir kısıtlama yok hamd olsun
@mir
< Neyi bilip bilmediğimi Allah bilir sen anlamadıysan inkar edebilirsin. >
hani siz hep ateistler alay ediyor diye hadisleri tümden inkar ediyorsunuz ya
ya da çelişkili diye
o ateist sitelerde bir bak bakalım miras ayetleri hakkında neler yazıyorlar?
ama dikkat et onları memnun etmek için hadisleri inkar ettiğiniz gibi Kur’an’ı da inkar etmeyesiniz
< böyle diyenlede sabaha kadar tartışırım ayetleri gösteririm >
halbuki ayetten o anlaşılıyor önce kıyam sonra secde
< Resul imamlık yaptğı için cemaat o ne yaparsa onu yapıyordu dolayısıyla ben peygamberin sürekli değişen namazlar kıldırdığını düşünüyorum. >
Resulullah sürekli değişen sayılarda namaz kıldırıyorsa
onu örnek almamızı emreden ayetler sebebi ile ashab da onu örnek almıştır değil mi?
ashabın hepsi de onunla bir ömür boyu beraber olmadı
kimi on yıl onu görmüşken
kimi belki de on gün bile görmedi değil mi?
< Bu rekat sayıları sonradan şu kadar şu kadar diye söylenmiş sebebide şu olabilir bir imam bugün kafasına göre 20 rekat kıldırır ama cemaatin işi gücü olur vs. bunu ayarlamak için böyle bir yol izlenmiş benim fikrim. >
peki öyleyse sanah kimsenin işinin olmadığı zaman daha uzun
herkesin işinin olduğu zaman olan öğleleyin daha kısa olarak belirilenmesi gerekmez miydi?
Kuranıanla
< hani siz hep ateistler alay ediyor diye hadisleri tümden inkar ediyorsunuz ya
ya da çelişkili diye
o ateist sitelerde bir bak bakalım miras ayetleri hakkında neler yazıyorlar?
ama dikkat et onları memnun etmek için hadisleri inkar ettiğiniz gibi Kur’an’ı da inkar etmeyesiniz >
Ateistlerdende yobazları var,adam gibi adamlarda var müşrikler yüzünden dinden soğumuşlar bir kaç ayet yazınca imana geri dönme ihtimalleri kafalarını baştan sona kirli bilgilerle doldurmuş yobaz müşriklerden daha fazla.
< halbuki ayetten o anlaşılıyor önce kıyam sonra secde >
Sad 29 u oku
< Resulullah sürekli değişen sayılarda namaz kıldırıyorsa
onu örnek almamızı emreden ayetler sebebi ile ashab da onu örnek almıştır değil mi?
ashabın hepsi de onunla bir ömür boyu beraber olmadı
kimi on yıl onu görmüşken
kimi belki de on gün bile görmedi değil mi? >
Rabbim bize kısıtlama koymadı benim olmadığım zamanlarda namaz kılarken istediğiniz kadar ruku secde yapın demediğinin garantisi var mı ? Bak yine Resule uydular 🙂
< peki öyleyse sanah kimsenin işinin olmadığı zaman daha uzun
herkesin işinin olduğu zaman olan öğleleyin daha kısa olarak belirilenmesi gerekmez miydi? >
Cuma namazı 2 rekat örneğin alışverişler falan bırakılıyor hani nasıl uymuş mu dediğime ? 🙂
@mir
yine sorularımdan bazısına cevab vermemişsin
ashabın Resulullahla beraberliklerinde eşit olamdığını biliyorsun değil mi?
< benim olmadığım zamanlarda namaz kılarken istediğiniz kadar ruku secde yapın demediğinin garantisi var mı ? Bak yine Resule uydular 🙂 >
resulullah’ın Medine’de namaz kıldırmadığı zaman mı var?
hadi ondan vaz geçtim
Resulullah olduğu zamanlarda kaç rekat kılıyorlardı?
< Cuma namazı 2 rekat örneğin alışverişler falan bırakılıyor hani nasıl uymuş mu dediğime ? >
insanların sadece cuma günü mü öğlen saatinde işi oluyor da
cuma namazı iki rekat ama diğer öğlen namazları 4 rekat olarak belirlenmiş?
Kuranıanla
< Resulullah olduğu zamanlarda kaç rekat kılıyorlardı? >
Kameram yoktu elimde çekemedim malesef,sana dedim ki Resul 2 3 4 5 rekat neyse kıldırabilir rekat sınırlaması yok çünkü namazı rekatla sınırlamayamazsın zaten süre olarak 10 dk 15 dk neyse kıldırabilir bunu kımse bılemez kaynaklar yüzde yüz güvenilir diyemeyiz çünkü.Şartlara göre farklı farklı zaman olarak kıldırmış olabilir
< insanların sadece cuma günü mü öğlen saatinde işi oluyor da
cuma namazı iki rekat ama diğer öğlen namazları 4 rekat olarak belirlenmiş? >
Bunu mezhepçilere sor istersen ben sadece fikir öne sürdüm
@mir
< Kameram yoktu elimde çekemedim malesef, >
peki Resulullah’ın kaç rekat kıldığına şahid olan ashab
bunu sonrakilere nakletmeyip kendileri ile mezara götürdükleri bir sırr mı edindiler?
yoksa bunu sonraki kuşaklara aktardılar mı?
hatta o zamanlar kamera olmadığı için kimisi bunları yazmış olabilir mi?
< kaynaklar yüzde yüz güvenilir diyemeyiz çünkü.Şartlara göre farklı farklı zaman olarak kıldırmış olabilir >
o halde hadis kaynaklarında var olan farklı hadislere itiraz etmemmeliyiz değil mi?
çünkü Resulullah’ın bir namazı bir şekilde kılmasına şahid olan sahabi
o namazı o şekilde rivayet ederken
bir başka namazına şahid olan sahabi başka bir şekilde rivayet etmiş olabilir değil mi?
Kuranıanla
< bir başka namazına şahid olan sahabi başka bir şekilde rivayet etmiş olabilir değil mi? >
Beyyine nedir bilirmisin ? Allah dini beyyine üzerine inşa eder seninde itiraf ettiğin gibi olabilirlere değil 🙂
@mir
merak etme olabilirle hareket eden ben değilim sensin
zira ben ashabın bir kısmının hadis yazdığını biliyorum
ayrıca hadisleri yazmayanlar da bunları naklettiler ve sonrakiler bunları da yazıya geçirdiler
sen ise hadisler bozulmuş olabilir diye
sadece kuru bir zan yüzünden hepsini reddediyorsun
Kuranıanla
< sen ise hadisler bozulmuş olabilir diye
sadece kuru bir zan yüzünden hepsini reddediyorsun >
Hayır ben sen gibi Kuranı çelişkili göstermeye çalışıp,yetersiz olduğunu düşünmüyorum o kadar .Rabbimin kitabına hakaret ediyorsun onu çelişkili gösteriyorsun yetmez diyorsun
@mir
Kur’an bir bütünür
ve Kur’an’ı anlamak için Resulullah’a dolayısı ile sünnete tabi olmayı emreden ayetler de bu bütünün bir parçasıdır
işte siz o ayetleri tahrif eder de Kur’an’ı kendi foseptiğe dönmüş akıllarınızla anlamaya kalkarsanız
içkiyle ilgili 3 tane ayetin içinden bile çıkamazsınız
hele kaderle ilgili ayetler de ne yaparsınız Allah bilir?
ateist sitelerdeki miras ayetleri ile ilgili iddialara baktın mı?
cevab vermek yerine beni hedef haline getirmeye çalışman ondan mı?
Kuranıanla
Sen ayetleri keyfine göre anlayıp atalarının dinine uyuyorsan ve bu Kuranda yoksa sorumlusu biz miyiz ? Foseptik olan sizin akıllarınız.
Miras ile ilgili neyi anlamadın ? Matematiğin yetmedi heralde anlamaya ? Yada Ömerin sistemiyle mi anlamaya çalışıyosun o ayetleri ? hea söyle bakalım 🙂
@mir
bak kendini bir şey sanan fırıldak
sen daha günde 3 defa keyfine göre kıldığın namazın bile tarifini sadece Kur’an’a dayanarak isbatlayamadın
içkiyle ilgili ayetlerin arasındaki -sünneti dışladığın zaman- görülen çelişkiyi bile açıklayamadın
-sünnete başvurunca hangi ayetin daha sonra geldiğini biliyor ve son hükmün o olduğunu anlıyoruz
böylece çelişki ortadan kalkıyor-
miras ayetleri arasındaki -sahebe icması olmadığı zaman- ortaya çıkan çelişkiyi nasıl çözeceksin?
kendini bir halt sanmak bütün tezek yığınlarının ortak özelliği olsa gerek
buyur çöz bakalım:
Nisa 4: 11,12,176 ayetlerine göre miras bir adam öldü ve geride üç kız evlat, bir ana, bir baba ve eşini bıraktı.
Üç kız evlata mirasın 2/3 ü, ana ve babanin her birine 1/6, karısına 1/8 kalacaktır (2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8 )= 27/24 = 1,125 bulunur! (1,0 olması gerekirdi!) Bir adam ölür ve geride anası, karısı, ve iki kızkardeş kalır Anaya mırasın 1/3 ü, karısına mirasın 1/4 ü, iki kızkardeşe de toplam 2/3 ü kalacaktır: (1/3)+(1/4)+(2/3)= 15/12= 1,25 !
hadi bu ayetlerdeki müşkili sadece Kur’an ile çöz
sahabe icmasına başvurmadan sünneti inkar ederek çöz bakalım
sadece sen değil senin tüm
hadis icma ve kıyası dinde delil saymayan dindaşların da bir araya gelsinler ve bu ayetleri çözsünler de görelim
Kuranıanla
Sana uzun uzun cümlelerle açıkladırdımda Allah’a şükür benim gibi saf dine iman etmiş müminler var gerekli açıklamaları yapmışlar al okuda cehaletini gör.Sen Kurana iman etmemişsin Allahın üzerine yemin ederim ki bu yazılar inkarcı ateistlerin Kuranda çelişki bulma çabalarının aynısıdır.Senin bu yazını gören müslümanlar senin kitaba saldırmanı görürlerde gereken cevabı verirler inşAllah…
Bu ayetlerde verilen oranlardan yola çıkan bazıları kendi akıllarınca enteresan miras paylaşımı senaryoları üreterek İslam’a ve Kuran’a saldırmaktadırlar. Konuyu bir örnekle açıklayalım: Bir adam ölür ve geride bir anne, bir baba, üç kız evlat ve bir de eş bırakır. Miras nasıl paylaşılacak? . Bu örneği ortaya atan kişiler çözümü de (!) kendileri verirler: 1/6 + 1/6 + 2/3 + 1/8 = 1,125 . Yani oran 1,0 dan büyük, o halde Kuran’da matematik hatası var!
Benzer bir duruma ilişkin ilk problem Hz. Ömer zamanında ortaya çıkmış ve sahabeler bu problemi avliyye dedikleri bir yöntemle çözmüşlerdir. Bu yöntemin ne olduğunu anlatacak değilim, isteyen internette yöntemle ilgili kaynak bulabilir. Ancak bu yöntem inkârcıları (ve belki de bazı inananları) ikna etmemektedir. Onlara göre bu yöntem bir hileden başka bir şey değildir. Bu yöntem ilk başlarda benim de aklıma pek yatmamış ve ciddi bir şekilde Kuran’dan şüphelenmeme neden olmuştu.
Aslında problemin kaynağı Kuran’ın bu ayetlerinde verilen oranları mutlak oranlar olarak kabul etmekten kaynaklanıyor. Yani örneğin 3 kız kardeş için verilen 2/3 oranı mutlak bir oran farz ediliyor. İyi de gerçekten öyle mi? Bu oranlar mutlak oranlar mı, yoksa bir tür tavan ya da taban değerler mi? Bu oranların mutlak olmadığını iddia etsek bile, buna Kuran’dan delil getirmediğimiz takdirde kimseyi ikna edemeyeceğimiz çok açık…
Bu amaçla öncelikle Nisa/11 ve Nisa/12 ayetlerini incelememiz gerekiyor. Bu ayetlerin sonunda yer alan ifadeler bu açıdan oldukça önemli: ferıdatem minellah ve vesıyyetem minellah . Sadece 2’şer tane Arapça kelime! Bu ifadelerden yola çıkarak bu oranların mutlak olduğu kesinlikle iddia edilemez. Ancak buna rağmen bazıları örneğin A. Yusuf Ali İngilizce mealinde bu sabit oranlar Allah tarafından emredilmiş/belirlenmiştir şeklinde bir çeviri yapmış. Bu 2 kelimenin neresinde sabit oranlar lafzını gördü bilmiyorum, ona sormak lazım! Örneğin M.H. Shakir ferıdatem minellah ifadesini bu Allah’tan bir buyruk/düzenlemedir şeklinde çevirmekle yetinmiş. Yukarıya aldığım Nisa/11-12’nin Türkçe çevirileri ise Y. Nuri Öztürk’e aittir. Bu ifadelerle ilgili bir diğer nokta da şu: Her 2 ifade de verilen oranlardan hemen sonra gelmiyor. İlk ayette araya Babalarınız var, oğullarınız var … diye başlayan 2 cümle giriyor, ikincisinde ise arada Kimseye zarar verilmemelidir şeklinde bir ifade mevcut. Şu halde Allah’tan bir buyruk ya da Allah’tan bir görev olan şey nedir? Bu oranları sabit kabul edip aynen uygulamak mı? Babalar ve oğullar ve diğer mirasçılar arasında ayırım yapmayıp adaletli bir dağılım yapılmasına izin vermek mi? Bence ikincisi! Aslında bu emrin ne olduğunu anlamak için bu ayetlerin devamına bakmak gerekiyor.
Kuran’da bu oranların sabit ya da mutlak olmadığına dair delil hemen bu ayetlerin devamında mevcut… Surenin 13 ve 14. ayetleri aynen şöyle:
Nisa / 13-14
İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’a ve onun resulüne itaat ederse Allah onu, altından nehirler akan cennetlere, orada sürekli kalıcılar halinde, sokar. İşte bu, en büyük başarıdır. Kim de Allah’a ve onun resulüne isyan eder, Allah’ın sınırlarını da aşarsa, Allah onu, içinde sürekli kalıcı olarak ateşe sokar. Artık onun için yere batırıcı bir azap vardır.
"İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır" şeklinde çevrilen ifadenin Arapçası "Tilke hududu(A)llah". Yani çeviride bir hata/kasıt yok. Hudut kelimesi Türkçe’ye de geçmiş bir kelimedir. Sınır kelimesinin ise ne anlama geldiği herkesçe malum. Aşılmaması gereken bir nokta, bir çit, bir değer … Yani bu oranlar sadece birer sınır ve asıl olan bu sınır değerlerini aşmadan onlara yaklaşmak… Dolayısıyla bu oranların mutlak olduğunu iddia etmenin hiçbir temeli yok…
Şimdi sorun şu: Yukarıdaki ayetlerde geçen emir kelimesiyle aşağıdaki ayetlerde geçen sınır kelimesi birbiriyle nasıl bağdaşır? Aslında yanıt çok basit: Allah’ın emri olan şey bu sınırlara riayet etmek! Bu sınırlara riayet etmek ise onları aşmamak ve onlara mümkün olduğunca yaklaşmak ile olur. Yani emrin ne olduğunu anlamak için önce aşağıdaki ayetlere bakmak ve sonra dönüp emri buna göre değerlendirmek gerekiyor. Kısacası Allah’ın emri olan şey mirasçılar arasında ayrım yapmayarak verilen oranları birer sınır olarak alıp bunlara uymak! (Ama sonuçta bunların sınır olduğunu unutmamak şartıyla!)
Bu sınır olgusunun bu şekilde ifade edilmesinin de bazı sebepleri var: Örneğin 2’den fazla kadın ise 2/3 olarak verilen oran, en fazla 2/3 ya da 2/3’e kadar olarak verilebilir ve böylece bunun bir üst limit olduğu açıkça ortaya konabilirdi. Ancak bu durumda neler olacağını tahmin etmek güç değil. Bu tarz bir ifadeden istifade eden birileri mirasçı 3 kıza 2/3 oranında pay vermek yerine 1/10 ya da belki hiç pay vermeyebilirdi. Dolayısıyla Nisa/11 ve 12’de en fazla 2/3 ya da 2/3’e kadar tarzında ifadelerin kullanılmaması anlamlıdır.
O halde asıl olan bu oranlara mümkün olduğunca uymaya ve yaklaşmaya (!) çalışmaktır. Ancak sonuçta bunlar bir sınırdır . Yani mutlak oranlar değildir. Matematikteki limit kavramının buna çok benzer olduğunu bilenler bilirler. Bilmeyenler bilenlerden sorsun öğrensin!
Bu sınır kavramına başka ayetlerde de rastlıyoruz. Örneğin oruçla ilgili bir ayet olan Bakara/187’de de bazı sınırlar konuyor:
Oruç günlerinin gecesi kadınlarınızla ilişkide bulunmanız size helal edildi. Onlar sizin için bir giysi, siz de onlar için bir giysi durumundasınız. Allah nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için tevbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Şimdi onlarla ilişkide bulunun, Allah’ın sizler için yazdığını isteyin ve fecrin beyaz ipliği siyah iplikten sizce seçilinceye kadar yiyin, için, sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz, mescitlerde itikaf halinde iken onlarla ilişkide bulunmayın. Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır; sakın onlara yaklaşmayın! Allah böylece, sakınıp korunsunlar diye insanlara ayetlerini iyice açıklıyor
Yukarıdaki ayette yiyip içme için ve cinsel ilişki için bazı sınırlar konulmuş. Bu ayette yiyip içmeyle ilgili sınırın kadar denilerek verildiğine dikkat edin. Çünkü burada kadar ifadesinin kullanılmasının miras ayetlerinde olduğu gibi bir risk oluşturmadığı açık…
Bir başka ilginç nokta da Nisa suresi ayet 14 ile yukarıdaki Bakara/187’yi karşılaştırınca ortaya çıkıyor. Bakara187’de Allah’ın sınırlarına yaklaşılmaması emrediliyor. Oysa Nisa/14’te aşılmaması . Eğer Nisa/14’te de yaklaşmayın denseydi benim yaptığım tüm bu yorumlar geçersiz olurdu! Hele hele matematikteki limit kavramı ile kurduğumuz benzerlik tamamen geçersiz hale gelirdi. Ne dersiniz? Neden burada yaklaşmayın denmiyor da aşmayın deniyor? Şans mı? Hiç sanmam!
Ne ilginçtir ki mirasla ilgili ayetler bize bu oranların mutlak olmadığı çıkarımını yaptırabilecek şekilde devam ediyor. Tabii bir inkârcıyı bu bile ikna etmeye yetmez. O bunu kelime oyunu olarak görecektir. Kuran’ın bu çıkarımı yapabilmemize imkân vermesini ise ya hiç değerlendirmeyecek ya da sadece şans olarak değerlendirecektir. Bunun farkındayız. Ama önemli olan bizim aklımızın huzur bulması…
Bu sınır çıkarımı aynı zamanda Hz. Ömer zamanında yapılan avliyye uygulamasının da son derece yerinde ve makul bir yöntem olduğunu göstermektedir. Çünkü her ne kadar Kuran’da verilen oranlar bire bir elde edilmese de, konulan sınır lar asla aşılmamaktadır. Avliyye uygulamasında mirasçılar Kuran’da verilen oranlardan daha düşük bir pay almakta ve Kuran’ın sınırları bir tür tavan (üst limit) görevi yapmaktadır ve sınır (aşağıdan yukarıya) aşılmamaktadır.
Reddiyye ise bunun tam tersi durumlarda uygulanan bir yöntemdir. Yani mirasçıların Kuran’da verilen paylarının toplamı 1,0 dan daha düşük çıkmaktadır. Bu durumda da mirastan artan kısım yine mirasçılara Kuran’daki payları ölçüsünde bölüştürülmektedir.
Reddiyye işlemindeki paylaşım oranlarına itiraz etmek için sadece mantıkla düşünme hastalığına yakalanmış olmak ve sağduyudan yoksun olmak gerekir. İçimize sinmese de biz yine de böyleleri için de bir açıklama yapalım: Reddiyye işleminde Kuran’da verilen sınır lar bir tür taban (alt limit) görevi yapmaktadır. Sonuçta da sınır lar aşılmamakta (bu defa sınır yukarıdan aşağıya!), kimsenin hakkına tecavüz edilmemektedir.
Meseleyi bir Kuran ayetiyle noktalamak istiyorum:
Bakara / 26
Allah bir sivrisineği, hatta üstündekini örnek vermekten sıkılmaz. İman edenler bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Kafirler ise: "Allah böyle bir örnek ile ne demek istemiş?" derler. Evet! Allah onunla bir çoğunu da şaşırtır, yine onunla bir çoğunu yola getirir. Onunla ancak fasıkları şaşırtır.
YAZARIN NOTU: Bu makaleye bin dereden su getirip itiraz edenlere ve edeceklere hatırlatmadır: Benim herkesi ikna etmek gibi bir kaygım olmadığı gibi, herkese cevap verecek vaktim de yok! Dileyen inanır, dileyen inanmaz. Ama eğer inanmamakta ısrarcıysanız, en azından şu türden saçmalıklarla gelmeyin: "Orana yaklaşma olmaz, net rakama yaklaşma olur ancak". Oldu paşam, sen öyle buyurdun ya, biz hemen aksiyomlarımızı güncelleriz! Biraz akıllıca şeyler söyleyin, yok eğer bunu beceremiyorsanız bari susun!
quran-miracle.info/islamda-miras.htm kaynak
@mir
< Aslında problemin kaynağı Kuran’ın bu ayetlerinde verilen oranları mutlak oranlar olarak kabul etmekten kaynaklanıyor. Yani örneğin 3 kız kardeş için verilen 2/3 oranı mutlak bir oran farz ediliyor. İyi de gerçekten öyle mi? Bu oranlar mutlak oranlar mı, yoksa bir tür tavan ya da taban değerler mi? Bu oranların mutlak olmadığını iddia etsek bile, buna Kuran’dan delil getirmediğimiz takdirde kimseyi ikna edemeyeceğimiz çok açık… >
anlaşılan fırıldaklığını bu adamdan almışsın
Allah mirasla ilgili ayetlerde "bunlar tavan ya da taban oranlarıdır" diyemez miydi?
hani sünneti delil almamak için "Allah Kur’an’da neden hiç sünnetten bahsetmemiş?" diyordun ya
< Sadece 2’şer tane Arapça kelime! Bu ifadelerden yola çıkarak bu oranların mutlak olduğu kesinlikle iddia edilemez. >
bak sen demek Allah’ın "bunlar Allah’ın size farz kıldıklarıdır" anlamındaki kelimeler mutlaklık ifade etmiyormuş öyle mi?
işte hadisleri ve sahabe icmasını reddetme sebebiniz de aynen budur:
Kur’an’la çocuk oyuncağı gibi oynamak
< Babalar ve oğullar ve diğer mirasçılar arasında ayırım yapmayıp adaletli bir dağılım yapılmasına izin vermek mi? >
neden? -haşa- Allah’ın miras taksimi adeletsiz miydi?
yoksa -haşa- mira ayetinin başında Allah adaletsiz bir taksim yaptı da
sonra bunun farkına vardı fakat sorunu bir türlü çözemedi de
ayetin sonunda bu işi insanlara mı tevdi etti?
yazının geri kalanında kimbili ne zırvalar var ama onlara sonra bakarım İnşaAllah
Kuranıanla
< yazının geri kalanında kimbili ne zırvalar var ama onlara sonra bakarım İnşaAllah >
Yazının yarısına bakıp peşin hükme varmak senin karakterin olmuş zaten Kurandaki ayetlerede aynısını yapıyosun okuyunca göreceksin ne olduğunu 🙂 Korkma oku bu gece
@mir
< "İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır" şeklinde çevrilen ifadenin Arapçası "Tilke hududu(A)llah". Yani çeviride bir hata/kasıt yok. Hudut kelimesi Türkçe’ye de geçmiş bir kelimedir. Sınır kelimesinin ise ne anlama geldiği herkesçe malum. Aşılmaması gereken bir nokta, bir çit, bir değer … Yani bu oranlar sadece birer sınır ve asıl olan bu sınır değerlerini aşmadan onlara yaklaşmak… Dolayısıyla bu oranların mutlak olduğunu iddia etmenin hiçbir temeli yok…
Şimdi sorun şu: Yukarıdaki ayetlerde geçen emir kelimesiyle aşağıdaki ayetlerde geçen sınır kelimesi birbiriyle nasıl bağdaşır? Aslında yanıt çok basit: Allah’ın emri olan şey bu sınırlara riayet etmek! Bu sınırlara riayet etmek ise onları aşmamak ve onlara mümkün olduğunca yaklaşmak ile olur. Yani emrin ne olduğunu anlamak için önce aşağıdaki ayetlere bakmak ve sonra dönüp emri buna göre değerlendirmek gerekiyor.Kısacası Allah’ın emri olan şey mirasçılar arasında ayrım yapmayarak verilen oranları birer sınır olarak alıp bunlara uymak! (Ama sonuçta bunların sınır olduğunu unutmamak şartıyla!) >
bunlar ne mantıksızca ne aptalca söylenmiş sözler
diyelim ki kız kardeşimle beraber 100 altınlık bir mirasa konduk
33,33 altın ona 66,66 altın bana
fakat buradaki paylaşım oranları ile ilgili sınır üst sınırmış
dolayısı ile bana 67 veya daha fazla altın verilemezmiş çünkü o takdirde sınır aşılmış olurmuş
ama bana mesela 65 altın verilebilirmiş o zaman sınır aşılmış olmuyormuş
iyi ama bana 65 altın verildiğinde kız kardeşime 35 altın düşüyor
halbuki onun hakkı 33,33 altın idi
ben fazla alınca bu haddi aşmak oluyor ama kardeşim fazla alınca olmuyor
bu mantıksızlık değilse mantıksızlık nedir?
üstelik bir sınır sadece dışarı doğru mu aşılır?
mesela bir devlet düşünün kendine bir sınır çiiziyor
ve sonra ilan edip diyor ki "bu benim sınırımdır. kimse bunu aşmasın"
sonra ülke içinden birileri sınırı geçip ülke dışına çıktı diye kendi halkına ceza veriyor
fakat ülke dışından birileri gelip o ülkeye girince
onlara ceza vermiyor
bundaki mantıksızlığı anlamayıp soran halkına da
"sınırı dışarı doğru aşmak yasak ama içeri doğru aşmak serbesttir" diyor
böyle saçmalık olabilir mi?
kurana göre namaz, kurana göre namazın amaçları nelerdir, kurana göre namazın amaçları