Peygamber mu’cize, evliyâ kerâmet gösterir demek küfürdür Bu Bilgiler Doğru mu?

Peygamber mu’cize, evliyâ kerâmet gösterir demek küfürdür Bu Bilgiler Doğru mu?

kompleks
Necdî genç, (Peygamber mu’cize, evliyâ kerâmet gösterir demek küfürdür. Çünkü insana yaratıcılık vasfı verilmiş olur. Peygamber de olsa, ölülerden şefâ’at, yardım veya başka şey istemek şirktir) diyor. İlk ikisi dün açıklanmıştı. Diğerleri de bugün bildirilecektir.

Buhârî, Müslim ve Tirmizî’deki hadîs-i şerîfte, Benî İsrâil’den gâibi bilen, kerâmet sâhibi zâtların bulunduğu ve bu ümmetten de Hz. Ömer’in onlar gibi kerâmet sâhibi bir zât olduğu bildirilmektedir. (Taç)

Hz. Âdem, çok duâ etti ise de kabûl olmadı. Peygamber efendimizi vesîle ederek, O’nun hürmeti için duâ edince duâsı kabûl oldu. Allahü teâlâ buyurdu ki:

(Yâ Âdem, Muhammed aleyhisselâmın ismi ile, her ne isteseydin kabûl ederdim, O olmasaydı seni yaratmazdım.) [Hâkim, Beyhekî]

Bu husustaki hadîs-i şerîflerden birkaçı da şöyle:

(Yâ Rabbî, senden isteyip de, verdiğin zâtların hâtırı için, senden istiyorum.) [İbni Mâce]

(Çölde yalnız kalan kimse, bir şey kaybederse, “Ey Allahın kulları bana yardım edin!” desin; çünkü Allahü teâlânın, sizin göremediğiniz kulları vardır.) [Taberânî]

(Hayvanı kaçan kimse, “Ey Allahın kulları bana yardım edin, Allah da size merhamet etsin!” desin!) [Hısn-ül hasîn]

(Halil-ür-rahmân [İbrâhim aleyhisselâm] gibi kırk kişi her zaman bulunur. Onların bereketiyle gökten yağmur yağar, suya kavuşulur, yardım görülür ve zafere kavuşulur. Onların yerine yeni birisi gelmedikçe, içlerinden biri ölmez.) [Taberânî]

Ölü Elbette İşitir

Bekara 154. ve Âl-i İmrân 169. âyet-i kerîmelerinde Allah yolunda ölenlerin [şehîdlerin] ölü olmadığı, diri olduğu bildiriliyor. (Peygamberlerin vücudunu toprak çürütemez.) ve (Ben öldükten sonra da, diri iken olduğu gibi anlarım.) ve (Buhârî)deki (Siz beni kâfir ölülerinden daha iyi işitemezsiniz.) hadîs-i şerîfleri, mü’min ve gayr-ı müslim her ölünün işittiğini açıkça bildirmektedir.

Allahü teâlâ, (Ölüye işittiremezsin.) buyuruyor. Bu âyet-i kerîmede, diri olup, gözü, kulağı ve beyni olan kâfirler ölülere benzetilmektedir. Yâni (Ölü kalbleri [Kâfirleri] îmâna kavuşturamazsın.) demektir. Allahü teâlâ, (Ölülere, sağırlara işittiremezsin.) buyurduktan sonra, ancak îmân eden müslümanlara işittirebileceğini bildiriyor.(Rum 52,53)

(Fâtır) sûresinin (Diri ile ölü [Mü’min ile kâfir] bir olmaz. Allah dilediğine işittirir. Sen kabirdekilere [inatçı kâfirlere] işittiremezsin. [Îmâna kavuşturamazsın] ) meâlindeki 22. âyet-i kerîmesinde de kâfirler ölülere benzetilmiştir. (Hac) sûresinin 46. âyet-i kerîmesinde meâlen, (Kâfirlerin gözleri değil, göğüslerindeki kalbleri kördür.) buyurularak, hakkı görmedikleri için kâfirlere kör denildiği bildiriliyor. (Bekara 18), (Mâide 71), (A’râf 64) ve daha birçok âyet-i kerîmelerde, kâfirler ölülere benzetilmiş; onların kör, sağır ve dilsiz oldukları yâni hakkı görmedikleri, işitmedikleri, söylemedikleri, yâni hidâyete kavuşmadıkları, bildirilmektedir. Bu âyet-i kerîmelerde geçen işitmek, kabûl etmek demek olduğu (Beydâvî) ve diğer tefsirlerde bildirilmektedir.

Rûhların Kerâmetleri

Abdülhak-ı Dehlevî hazretleri buyuruyor ki:

(İnsan ölürken rûhunun ölmediğini âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler açıkça bildiriyor. Rûhun şuûr sâhibi olduğu, ziyâret edenleri ve onların yaptıklarını anladıkları da bildiriliyor. Kâmillerin, velîlerin rûhları, diri iken olduğu gibi, öldükten sonra da, yüksek mertebededirler. Allahü teâlâya ma’nevî olarak yakındırlar. Evliyâda, dünyada da, öldükten sonra da kerâmet vardır. Kerâmet sâhibi olan, rûhlardır. Rûh ise, insanın ölmesi ile ölmez. Kerâmeti yapan, yaratan, yalnız Allahü teâlâdır. Herşey O’nun kudreti ile olmaktadır. Her insan, Allahü teâlânın kudreti karşısında, diri iken de, ölü iken de hiçtir. Bunun için, Allahü teâlânın, dostlarından biri vâsıtası ile, bir kuluna ihsânda bulunması şaşılacak bir şey değildir. Diriler vâsıtası ile çok şey yaratıp verdiğini, herkes, her zaman görmektedir. İnsan diri iken de, ölü iken de bir şey yaratamaz. Ancak Allahü teâlânın yaratmasına vâsıta, sebep olmaktadır.) [Mişkât]

(Hadîs-i erba’in)de (Herhangi bir işinizde, sıkışıp şaşırınca, kabirdekilerden yardım isteyin!) ve (Deylemî]nin bildirdiği (Kabirdekiler olmasa, yeryüzündekiler yanardı.) hadîs-i şerîfleri ile yukarıda bildirilen hadîs-i şerîfler, Allahü teâlânın izni ile, ölülerin dirilere yardım ettiğini göstermektedir.

Kaynak: Ölüden yardım istemek, webhatti


Cevap: Bu Bilgiler Doğru mu?

@mir
< Peygamber de olsa, ölülerden şefâ’at, yardım veya başka şey istemek şirktir) diyor. >
bu doğru
gerisi yalan uydurma veya tahrifat
hepsi tek tek açıklandı forumda defalarca


Cevap: Bu Bilgiler Doğru mu?

kompleks
@mir çoğu din adamı bunları uyguluyor, çok kafa karıştıcı? Hadis rivayeti var, gerçekten İslam’a çok bidat girmiş.


Cevap: Peygamber mu’cize, evliyâ kerâmet gösterir demek küfürdür Bu Bilgiler Doğru mu

Ercan
< “Ey Allahın kulları bana yardım edin!” >
< “Ey Allahın kulları bana yardım edin, Allah da size merhamet etsin!” >
İslam Dini akıl ve mantık dinidir. Allah (c.c) bir çok ayette “Hiç düşünmez misiniz” diye hitap eder.
Birazcık düşünenler;
“Ya Rabbi, bana yardım et” demek yerine yukarıda yazılanları demenin ne kadar boş olduğunu görürler.


@mir
< Buhârî, Müslim ve Tirmizî’deki hadîs-i şerîfte, Benî İsrâil’den gâibi bilen, kerâmet sâhibi zâtların bulunduğu ve bu ümmetten de Hz. Ömer’in onlar gibi kerâmet sâhibi bir zât olduğu bildirilmektedir. (Taç) >
bu tahrifatın cevabı şu:
< Buharı ve Müslim Âişe’den şu hadîsi rivayet etmişlerdir: Peygam-ber (s.a.v.) buyurdu: “Önceki ümmetlerde Muhaddes (Allah’ın ilhamına mazhar olan) kullar vardı.Eğer bu ümmette de bir tek muhaddes zât varsa, işte o Ömer’dir.

hadisin açıklaması da şöyle:
Bu, Ömer (r.a.) için, gerçekten çok büyük bir fazilet ve menkıbedir. Bu hadîste, aynı zamanda bazı sofilerin yanlış iddialarına da açık bir cevab vardır. Şöyle ki; Bu iddianın sahibleri kendileri için Ledün İlmi sünneti ve bu iki aslî kaynaktaki ilmi terkederler.Şüphesiz böyle bir tutum söfîierin, hepsinde yoktur. Fakat nicelerinde açıkça görülen bu tutum, hiç şüphesiz İslâm’a aykırı ve çok yanlıştır. Hattâ onlardan biri demiştir ki: “Onlar ilimlerini, ölmüş kimselerden rivayet ederek elde etmiye çalışırlar. Halbuki bizler, ölmekten münezzeh bulu-nan Allah’tan vasıtasız olarak almaktayız!” işte bu ve buna dayandırılan iddialar, tamamen bâtıldır, islâm’ın temel kaynağı bulunan Kitap ve Sünnet’teki ilmin terkedilmesidir. Onlar bu hususta bir de Hızır (a.s.)’ın kıssası ile delîl göstermektedirler ki bu da yanlıştır. Zira Hızır (a.s.) da, Mûsâ (a.s.) gibi (sahih olan kavle göre) bir peygamberdir. Mûsâ (a.s.) gibi Allah’ın vahyine mazhardır. ilgili âyet, açıkça bunun delîlidir ve şu mealdedir: (Hızır (a.s.), Mûsâ (a.s.) ile aralarında cereyan etmiş bulunan işlerin te’vîl ve tefsirini yaptıktan sonra demiştir ki🙂 “Ey Mûsâ, ben bunları kendiliğimden yapmış değilim!” (Kehf, 82).
İşte bu âyet delâlet etmektedir ki, Hızır (a.s.) o şeyleri kendiliğinden yapmış değildir, bilakis Allah’ın emri ve vahyi ile yapmıştır.
(Hz. Ömer (r.a.) ki, muhaddes olduğu, yâni Allah’ın ilhamına ve ledün ilmine mazhar olduğu, Resûlullah Efendimizin hadisleriyle sabittir! Fakat buna rağmen o, hayâtında bir defa olsun, herhangi bir mes’elede: “Bu hususta bana şu şekilde bir ilhamgelmiştir, binâen aleyh bunun böyle halledilmesi gerekir!” gibi bir laf etmemiştir. O veya başka bir sahâbî, böyle bir tutumu asla ortaya koymuş değillerdir. Bilindiği gibi, bir defasında Ömer (r.a.); Ebu Musa el-Eş’ari’ye bir mektub yazdırmıştı. Ebu Musa mektubun sonunda: “işte bu, Allah’ın Ömer’e gösterdiği şeydir” demişti. Ömer derhal müdâhale etti ve: “Ey Ebu Mûsâ, o yazdığın cümleyi imha et, onun yerine: “İşte bu, Ömer’in gördüğü şeydir. Eğer hatâ ise Ömer’e aittir” şeklinde yaz!” diye emir verdi. Yine o büyük Ömer ki, hiç bir zaman büyük konuşmadı, Kitap ve Sün-neti küçümsemedi. Hutbesine itiraz eden bir kadına hitaben de: “Kadın doğru söyledi, hali-feniz Ömer ise hata etti” buyurdu. Yine ondan önceki büyük sahâbî ve Resûlullah’ın ilk halîfesi Ebu Bekr ki, şöyle buyurur idi: “Bu, benim düşüncem ve hükmümdür. Eğer doğru ise Allah’tandır, yanlış ise benden ve şeytandandır. Allah ve Resulü, bundan uzak ve münez-zehtirler.” (Kitâbü’l-Müstasfâ-Fevâtihu’r-Rahamût, 2/374, 243, Mısır, Bulak, 1324).
Demek ki şu ümmetten hiç bir kimse, Hz. Ebu Bekir’den ve Hz. Ömer’den daha ileri giderek: “Bu mes’ele böyledir, zira ben bu hususta arada hiç bir vâsıta olmaksızın doğrudan doğruya Allah’tan ilim alıyorum!” iddiasında bulunamaz. Bulunursa veya bulunmuşsa bunun batıl ve atıl olduğunda da hiç bir müslümanın hiçbir şüphesi olamaz. Bu nâzik ve çok mühim mes’eleye, muhakkikin sözlerine ilâveten verdiğimiz bu bilgiyi, İmâm-ı Muhammed el-Birgivî gibi bir islâm büyüğünün şu sözleriyle bitirelim:
“Gerçekten Ashâb-ı Kiram efendilerimiz; şu ümmetin en hayırlıları ve en afdal olan-larıdır! Onlar, nice mes’elelerde ictihâd ve ihtilaf etmişler ve fakat hiç bir mes’elede onlardan hiç biri: “Bana ilham olunduğuna göre, şu mes’ele şöyledir, şu haram, şu ise helâldir; şu hakikat, şu ise bâtıldır” dememiştir. Buna benzer herhangi bir söz veya tutum ortaya koy-mamıştır. Onlar mutlaka Allah’ın Kitabı ve Resûlü’nün Sünneti ile istidlal ve ihticâc etmişler; hiç bir zaman fikrî tahakküm ve istibdada da yol vermemişlerdir.” (Et-Tarîkatü’l-Muhammediye, s: 48-1276). (M.)

Abdullah ibni Ömer’e biri Muhtaru’s- Sakafî kendisine vahiy geldiğini iddia ediyor deyince İbn-i Ömer Doğru söylemiş der ve şu âyeti okur:

Şüphesiz şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmelerini vahyederler (En’am, 121)
bu adam bildiğim kadarı ile bu vahy iddiasına kadar oldukça sevilip sayılan ve kerametleri de olan bir kişi imiş
ama vahy iddiasında bulununca öldürülmüş diye biliyorum
konumuzla alakası ise hiç kimse onu aklamak için
“bal arısına vahyeden Allah Muhtar’a da vahyetmiş olamaz mı?” gibi
zeka dolu bir cevab vermemiştir
>

< Hz. Âdem, çok duâ etti ise de kabûl olmadı. Peygamber efendimizi vesîle ederek, O’nun hürmeti için duâ edince duâsı kabûl oldu. Allahü teâlâ buyurdu ki:

(Yâ Âdem, Muhammed aleyhisselâmın ismi ile, her ne isteseydin kabûl ederdim, O olmasaydı seni yaratmazdım.) [Hâkim, Beyhekî] >
bu tahrifatın cevabı da şu linkteki mesajlarımda yazıyor:

linkte 3 mesajım var kısa sayılır hepsini okuyun anlarsınız

< (Yâ Rabbî, senden isteyip de, verdiğin zâtların hâtırı için, senden istiyorum.) [İbni Mâce] >
burda da saptırma var
hadiste hatırı için değil “hakkı için” denildiğini tahmin ediyorum
Allah’tan isteyenlerin Allah üzerindeki hakkı ise
Allah’ın onların duasına cevab vermesidir
bu şekilde dua Allahu Alem caiz olan tevessüle girer

< (Çölde yalnız kalan kimse, bir şey kaybederse, “Ey Allahın kulları bana yardım edin!” desin; çünkü Allahü teâlânın, sizin göremediğiniz kulları vardır.) [Taberânî]

(Hayvanı kaçan kimse, “Ey Allahın kulları bana yardım edin, Allah da size merhamet etsin!” desin!) [Hısn-ül hasîn] >
bunun da cevabı çok verildi

< “Birinizin Hayvanı ıssız bir yerde bağı çözülüp Kaybolduğunda , “Ey Allahın Kulları , tutun ! Ey Allahın Kulları tutun!” Diye seslensin. Çünkü Allahın yeryüzünde hazır bulunan Kulları vardır. Hayvanınızı sizin için tutarlar”
(Zayıf Hadis : Ebu Ya’la “el Musned” No 5269 ; Taberani “el Mu’cemu’l Kebir” 10/ No : 10518; İbnu’s-Sunni “Amelu’l Yevm ve’l-Leyle” No: 508 : Abdullah b. Mesud r.a.’dan ; Heysemi “Mecmu’u’z-Zevaid” 10/132; İbn Hacer “el Metalibu’l-Aliye” 3/239, No:3375; el-Elbani “Silsiletu’l Ehadisi’d-Da’ife” No 655 ; Da’ifu’l-Cami’is’s-Sağir No:404; El Kelimeu’t-Tayyib Tahkik,” No 177; Amr Abdulmun’im “Hedmu’l-Menair limen Sahhaqha Ehadise’t-Tevessuli ve’z-Ziyara” s.177-178)

Bu rivayetin senedinin üzerinde dönüp dolaştığı zayıf ravi Ma’ruf b. Hassan olduğundan dolayı hadis sahih değildir.
Söz konusu ravi hakkında Ebu Hatim er-Razi “meçhul” derken (İbn Ebi Hatim er-Razi “el-Cerh ve’t-Ta’dil” (8/232),İbn Adiyy “munkeru’l Hadis” demiştir.(İbn Adiyy “el Kamil fi Du’afai’r-Rical” (6/2326) ; Zehebi “Mizanu’l-İ’tidal” (4/143-144, No: 8654) ; İbn Hacer “Lisanu’l Mizan” (6/61 No: 231); Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, X/132)

(Ebû Ya’lâ el-Musned (No:5269); Taberânî el-Mu’cemu’l-Kebîr (10/No:10518); İbnu’s-Sunnî ‘Amelu’l-Yevm ve’l-Leyle (No: 508)

Abdullah b. Mes’ûd radiyallâhu anh’den:
İsnadinda Maruf b. Hassan es-Semerkandi adlı ravi var…… ibn Bureyde ile ibn Mesud arasında da kopukluk var! (el Albani: S. Daife : No: 655)

Ma’ruf b. Hassan, İbn Adiyy’in dediği gibi munkeru’l Hadistir. Bunun sonucu olarak bu rivayet zayıftır. Bunun neticesinde de reddedilir.

Ashab-ı kiram ne bu tür bir uygulamada bulunmuş ne de böyle bir şeyi emretmiştir.

Tabiin ve imamların da bu şekilde uygulamada bulundukları, bunu emir ve tavsiye ettikleri konusunda sahih bir nakil yoktur. Rasulullah s.a.v. in zamanında da kaybolan devesini uzun bir muddet bulunamamış , Rasulullah ta zikredilen hadiste böyle bir söz söylememiştir!
>

 


islamyolu
< bu doğru
gerisi yalan uydurma veya tahrifat
hepsi tek tek açıklandı forumda defalarca >

🙂 🙂 🙂 🙂 yav @mir ancak ölünce hakkı göreceksin bu gidişle. 🙂 hepsi açıklandı hepsinede cevaplar verildi merak etme. Ama yinede inanıyorumki Sende Ehli sünnet alimlerini bulup haddini bileceksin inşaAllah. çok şükür ben buldum haddimi bildim. o şirk bu şirk şu şirk demedim. Hadisi şeriflerin hepsini başımın üzerine koydum. birini alıp diğerini atmadım. hiç kendi hissiyatim doğrultusunda hadisi şerif leri yorumlamadım. sende ilim var Boş adam değilsin bunu biliyorum. Ama farklı bakış açıların var. Senin temelinde okdugun kitaplar çok yanıltmış dinledigin hocalar yanıltmış. Emin olki dedelerine bunları söylesen bize kadar gelen Ehli sünnet itikatını nerelere kadar çekiyorsun derler.

gerçekten bu konulardan sıkıldım cevap vermekten. Çünkü ne buhariden , ne tirmiziden , ne ibni maceden , ne müslim den , ne taberaniden , ne ibni hacerden , ne ebu davuttan, ne Ali el müttakiden , ne suyutiden , ne Ahmet bin hanbel den ne delil getirdimse kabul etmiyorsun. daha bizler ne yapalım. o kadar uğraşıyoruz delil getiriyoruz. bu uydurma şu zayıf bunun aslı yok, bunun manası farklı şu böyle bu öyle diyip işi hemen kesiyorsunuz. Zor gerçekten sizlerle uğraşmak çok zor.


islamyolu
< İslam Dini akıl ve mantık dinidir. Allah (c.c) bir çok ayette “Hiç düşünmez misiniz” diye hitap eder.
Birazcık düşünenler;
“Ya Rabbi, bana yardım et” demek yerine yukarıda yazılanları demenin ne kadar boş olduğunu görürler.
>

özür dilerim yönetimden ardarda yazmak zorunda kaldım. Ercan kardeşimin mesajını sonradan fark ettim.

Ercan kardeşim İslam dini Akıl mantık dini değildir. Kesinlikle Akıl mantıkla olmaz. İslam dini Ayet hadis dinidir. Ayette hadiste ne varsa ona inanacan kapatacan. işin içine mantığı sokarsan Bir ilahiyatcının dedigi gibi İsa aleyhisselam 2. kat semada nasıl yaşasın orada oksijenmi var dediği gibi sapıtırız. Mesh konusundada bildigin gibi meshin altı kirleniyor ama bizler üstünü mesh ediyoruz. buda mantığın durdugu yer. dünyada yecüc mecüclerin yaşadıgı çok büyük bir kavim oldugunu biliyoruz. bunları bu teknoloji ile bulamıyoruz. Ama ahir zamanda kıyamete yakın çıkacaklar. buda mantıgın durdugu yer . İşte bizler Akıl mantıgı bir kenara atıyoruz. Kuran hadiste ne varsa iman ediyoruz.

Ha unutmadan islam dini akıl mantık dini değildir demiştim. Ayet hadis dinidir demiştim. İşte Akıl mantık O ayeti hadisi anlamaya yarar. Akıl mantıgıda orada kullanmamız lazım.

< Birazcık düşünenler;
“Ya Rabbi, bana yardım et” demek yerine yukarıda yazılanları demenin ne kadar boş olduğunu görürler.

>
Zaten Allah tan istiyoruz KArdeşim . Hakikatte her zaman Allahtan isteriz. Hiç düşünüyormusun. birisi sana yardım etse. hem o yardım edene teşekür ediyorsun. Sonradan da Allahtan geldigini biliyorsun Allah’a da hamd ediyorsun.

biliyorsunki sebepler alemindeyiz. Allah çoğu şeyi sebeplere bırakmış. ne gibi siz bana dua edin ben kabul edeyim , Siz namaz kılın ben şunu yapayım , Siz dedikodu etmeyin, şunu bunu yapmayın. Diyor herşeyde bir sebep var. Siz çalışın ben size rızkınızı vereyim , Siz spor yapın ,veya Haramlarımdan sakının ben sizin sağlığınızı koruyayım . herşey sebep.

nasıl bizler Şu ağaç meyve verdi deriz şirke girmeyiz. nedne Hakikatte o meyveyi yaradan Allah oldugunu biliyoruz. inanılmaz örnekler vardır bu konu ile ilgili.

şimdi gelelim konumuza. Biz şefaat ya rasulullah dedigimiz zaman . bir çağrı var ne dir o çağrı Ya Rasullullah (SAllahu aleyhi ve sellem) Mahşerde hesap gününde allah-u Te’ala ile benim aramda Aracı ol . bu peygamberden yardım dilemedir. Ama hakikatte o yardımı Yaradan Allah tır , Biz Peygamberimizi sebep gösteriyoruz. Ruhların tasarrufu konusu var. çok güzel deliller getirdim o konu ile ilgili. Zaten inkar ehli insanlara ne getirsende kabul etmez. ama sen kesin görsen o değerli alimlerimizin sözlerini , Sahabelerimizin sözlerini , Ayetlerin tefsirinden çok güzel anlardın.

Son diyecegim ölüden de yardım istenir (Allah dostu olması kaydı ile) diriden de istenir. ikisinden de istenir. Ama hakikatte o yardımı yapan Allah tır. Allahın izni olmadan diri bile sana yardım edemez. istedigin kadar polis imdat diye bağır , Allah izin vermedigi sürece gelemezler.

Ercan kardeşim seni severim senin görüşlerinide beğenirdim. işte bu sözüne karşılık belki ben seni yanlış anladım. Belki de yanlış anlamadım değişime doğru gidiyorsun. Allah Hak yoldan (Fırkayı naciye-ehli sünnet vel cemaat ) yolundan bizleri kıl kadar ayırmasın. Amin


Searhalu
kusura bakmada sizin olay şu ayete benziyor ONLAR BİZİ ALLAH’A YAKLAŞTIRSINLAR DİYE KULLUK EDİYORUZ


islamyolu
< kusura bakmada sizin olay şu ayete benziyor ONLAR BİZİ ALLAH’A YAKLAŞTIRSINLAR DİYE KULLUK EDİYORUZ >
hangi müslüman şeyhine tapıyor. Hangi müslüman Peygambere tapıyor. hatta müslümanlar o şeyhinde diri iken Allah’a ibadet ettiğini gece gündüz namaz kıldıgını taptıgını biliyor. Hangi müslüman Allah’a Tapan bir mürşide gidip tapacak bu nasıl zihniyet çözemiyorum. açıkça ayette kulluk ediyoruz yani tapıyoruz diyor. hangi müslüman şeyhine tapmış. müslüman olan kimse Allahtan başka ilah olmadıgını çok iyi bilir. Sadece Tapılacak o oldugunu çok iyi bilir. Müslümanlara iftira atma.


@mir
anlaşılan sen de tapmak kelimesinin Arapça karşılığı olan
ibadet kelimesinin anlamını bilmiyorsun kardeş


Searhalu
< hangi müslüman şeyhine tapıyor Hangi müslüman Peygambere tapıyor hatta müslümanlar o şeyhinde diri iken Allah’a ibadet ettiğini gece gündüz namaz kıldıgını taptıgını biliyor Hangi müslüman Allah’a Tapan bir mürşide gidip tapacak bu nasıl zihniyet çözemiyorum açıkça ayette kulluk ediyoruz yani tapıyoruz diyor hangi müslüman şeyhine tapmış müslüman olan kimse Allahtan başka ilah olmadıgını çok iyi bilir Sadece Tapılacak o oldugunu çok iyi bilir Müslümanlara iftira atma >
ibadet(kulluk,tapma) kavramı çok geniş bir kavramdır dua ibadettir, ölülere ve medet ya gavs diyenlere ,şeyhinin sözünü kur’anın ve sünnetin üstünde gören,delilden,fıkıhtan anlamayıp ben bilmem şeyhim bilir diyenlere bunu Tasavvuf kitaplarında görüyoruz namazı şeyhin bırak dese bırakırmısın diyor bırakırım diyor şimdi kuluk kime yapılıyor


Ercan
< islam dini akıl mantık dini değildir demiştim. Ayet hadis dinidir demiştim. İşte Akıl mantık O ayeti hadisi anlamaya yarar. Akıl mantıgıda orada kullanmamız lazım. >
Kardeş bana bu çelişkiyi biraz açıklar mısın? Hem akıl ve mantık dini değildir diyorsunuz hem de akıl ve mantık ayet ve hadisleri anlamak için için kullanılır diyorsunuz. Hz. İsa’nın gökte yaşadığıyla ilgili verdiğiniz örneği de atesitler beyinleri bulandırmak için kullanıyorlar. Bari siz kullanmayın.

İslam dini akıl ve mantık dinidir. Dinde akla mantığa ters düşen hiçbir hüküm bulamazsınız.

Şimdi aklınıza ve mantığınıza bir sorun;

Çölde yardıma ihtiyacınız var. Yetişin ya Allah’ın kulları mı diyeceksiniz, Allah’ım yardım et mi diyeceksiniz.
Eğer yetişin ya Allah’ın kulları diyeceksiniz sizinle kesinlikle polemiğe girmem. Allah ıslah etsin demekten başka bir şey gelmez elimden.

Yok eğer Allah’ım yardım et diyecekseniz, boşu boşuna tartışmış oluruz. Zaten aynı şeyleri söylüyoruz demektir. Selametle.


islamyolu
Ercan öncelikle ben sana hadislerden örnek getirebilirim , Mezhep imamımızdan örnek getirebilirim. Mezhep imamımızada Zeynelabidin olması lazım. kızıyor sen mantıkla hüküm çıkarıyorsun diyor. İmam azamda aksini söylüyor ve ıspatını ediyor. Misal idrar meniden pis olmasına rağmen ben meni konusunda sadece gusül alınır diyorum diyip bir kaç çıkardıgı hükümden örnekler veriyor. ben arşivimde hz Ömerin islam dini akıl mantık dini değildir dedigi rivayetide getirebilirim. müsait zamanımda bulup çıkarırım.

Ayrıca Ey Allahın kulları yetişin demek. Peygamber efendimizin bize Tavsiyesidir. İmam nevevi neden devesi kaçınca Allahım yardım et demiyor. ey Allahın kulları yardım et diyor. el ezkar kitabında kaynagını verebilirim. imam nevevi şafi mezhebinde müçtehiddir. neden o şirk dememiştir peki. hemde kendisi uygulamıştır.

Biz orada Allahım yardım et demeye karşı değiliz. Ama sebeplere sarılanlarada hemen kafir damgası vurulmasına karşıyız. hemde Peygamber efendimizin öğrettiği bir dua. farklı kaynaklarda Farklı sahabelerden gelen bir kaç hadisi şerif var buna benzer. uydurma olasılığıda yoktur.


@mir
ya Hu yukarda açıkladık bu hadis muteber değildir diye
hala < Ayrıca Ey Allahın kulları yetişin demek Peygamber efendimizin bize Tavsiyesidir >
yazıyorsun

“Birinizin Hayvanı ıssız bir yerde bağı çözülüp Kaybolduğunda , “Ey Allahın Kulları , tutun ! Ey Allahın Kulları tutun!” Diye seslensinÇünkü Allahın yeryüzünde hazır bulunan Kulları vardır Hayvanınızı sizin için tutarlar”
(Zayıf Hadis : Ebu Ya’la “el Musned” No 5269 ; Taberani “el Mu’cemu’l Kebir” 10/ No : 10518; İbnu’s-Sunni “Amelu’l Yevm ve’l-Leyle” No: 508 : Abdullah b Mesud ra’dan ; Heysemi “Mecmu’u’z-Zevaid” 10/132; İbn Hacer “el Metalibu’l-Aliye” 3/239, No:3375; el-Elbani “Silsiletu’l Ehadisi’d-Da’ife” No 655 ; Da’ifu’l-Cami’is’s-Sağir No:404; El Kelimeu’t-Tayyib Tahkik,” No 177; Amr Abdulmun’im “Hedmu’l-Menair limen Sahhaqha Ehadise’t-Tevessuli ve’z-Ziyara” s177-178)

Bu rivayetin senedinin üzerinde dönüp dolaştığı zayıf ravi Ma’ruf b Hassan olduğundan dolayı hadis sahih değildir
Söz konusu ravi hakkında Ebu Hatim er-Razi “meçhul” derken (İbn Ebi Hatim er-Razi “el-Cerh ve’t-Ta’dil” (8/232),İbn Adiyy “munkeru’l Hadis” demiştir(İbn Adiyy “el Kamil fi Du’afai’r-Rical” (6/2326) ; Zehebi “Mizanu’l-İ’tidal” (4/143-144, No: 8654) ; İbnHacer “Lisanu’l Mizan” (6/61 No: 231); Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, X/132)

(Ebû Ya’lâ el-Musned (No:5269); Taberânî el-Mu’cemu’l-Kebîr (10/No:10518); İbnu’s-Sunnî ‘Amelu’l-Yevm ve’l-Leyle (No: 508)

Abdullah b Mes’ûd radiyallâhu anh’den:
İsnadinda Maruf b Hassan es-Semerkandi adlı ravi var…… ibn Bureyde ile ibn Mesud arasında da kopukluk var! (el Albani: S Daife : No: 655)

Ma’ruf b Hassan, İbn Adiyy’in dediği gibi munkeru’l Hadistir Bunun sonucu olarak bu rivayet zayıftır Bunun neticesinde de reddedilir

Ashab-ı kiram ne bu tür bir uygulamada bulunmuş ne de böyle bir şeyi emretmiştir

Tabiin ve imamların da bu şekilde uygulamada bulundukları, bunu emir ve tavsiye ettikleri konusunda sahih bir nakil yokturRasulullah sav in zamanında da kaybolan devesini uzun bir muddet bulunamamış , Rasulullah ta zikredilen hadiste böyle bir söz söylememiştir!


cihad38
Evliyadan yardım istemek dinimize uygun mudur?

Evliyadan ve ruhanilerden manevi yardım istemenin açık delillerini hadis-i şeriflerde bulabiliriz. Utbe ibni Gazvan (radıyAllahu anh)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte, Resulullah (sAllahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

“Sizin biriniz; bir şey kaybederse yahut yanında arkadaşı bulunmadığı bir yerde yardım isterse ‘Ey Allah’ın kulları bana yardım edin! Ey Allah’ın kulları bana imdat edin!’ desin. Çünkü Allah’ın bizim görmediğimiz kulları vardır.” (1)

İmam-ı Taberanî (rahimehullah)’ın beyanına göre, bu hadis-i şerif tatbik edilmiş, böylece yardım görülmüştür.

İbni Abbas (radıyAllahu anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulüllah (sallAllahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz ki Allah’ın, hafaza meleklerinin dışında yer yüzünde melekleri vardır ki, ağaç yapraklarından düşenleri yazarlar. Sizin birinize çöl arazisinde bir aksaklık isabet ederse, ‘Ey Allah’ın kulları! (Bana) yardım edin diye seslensin ” (2)

Abdullah ibni Mesud (radıyAllahu anh)’dan rivayet edilen diğer bir hadis-i şerifte, Resulullah (sallAllahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

“Sizin birinizin sahrada hayvanı kaçarsa, ‘Ey Allah’ın kulları hapsedin! Ey Allah’ın kulları durdurun!’ diye seslensin. Çünkü Allah’ın yer yüzünde hazır bulunan kulları vardır, Onu tutarlar. ” (3)

İşte bütün bu hadis-i şerifler, mukaddes ruhlara sahip olan varlıklarla tevessülün ve onlardan himmet (yardım) istemenin caiz olduğunun, açık delilleridir.

Devenin bulunması için yardım edenler, Mevlâ’nın bulunması için yardım etmezler mi?

Allâme Muhammed İbni Allan (rahimehullah) “Ezkâr” şerhinde şöyle demiştir; Bu hadis-i şeriflerde geçen, “Allah’ın kulları”ndan maksat, ya melekler veya müslüman cinler ya da, “Ebdâl” diye isimlendirilen “Ricâl-i Gayb” (seçkin veliler)’dir.

İmam-ı Nevevî (Rahimehullah) ise şöyle demiştir: İlimde büyük hisse sahibi olan bazı büyüklerimiz, içlerinden birinin katırı kaçtığında bu hadis-i şerifle amel ederek, Allah’ın kullarından yardım istediklerini ve o anda hayvanlarının bulunduğunu bize nakletmişlerdir.

Bir kere benim de aralarında bulunduğum bir cemaatte, hayvan kaçmağa başladı, insanlar onu tutmaktan âciz kalınca, ben bu isti’âne’yi (yardım isteme lafzını) söyledim. Benim bu sözümden başka görünen hiçbir sebep ortada yokken hayvan o anda durdu. (4)

İmam-ı Nevevî gibi Şâfi’î Mezhebinde ictihad mertebesine ulaşmış büyük bir âlimin bu beyanı, bu hadis-i şerifin sağlamlığına ve bununla amel etmenin cevazına açıkça delâlet etmektedir.

Ayrıca Sahabe-i Kiramın tatbikatı da bu yöndedir. Çünkü onlar, vefatından sonra da, Resülüllah (sallAllahu aleyhi vesellem)’e nida ederek yardım istemişlerdir. Nitekim şu rivayetler bunun en açık delillerindendir.

Hafız İbni Kesir’in naklettiğine göre, Yemame vakıasında Müslümanların şiarı (Nişanı) Ey Muhammed sözleriydi. (5)

Abdurahman ibn Sa’d (radiyAllahu anh) şöyle anlatıyor: Bir kere Abdullah İbni Ömer (radiyAllahu anh)un ayağı uyuştu. O zaman sahabeden bir adam, ona en sevdiğin bir insanı an dedi. O’da Ya Muhammed deyince, bağlardan kurtulmuş gibi rahatladı. (6)

Önemli Bir Uyarı

Burada şu itikadi hususu da açıklığa kavuşturalım ki; kendisinden yardım istenen ‘hakiki fail’ allah-u Zülcelal’dir. Kendisiyle tevessül edilen kul (peygamber, veli) Allah’ın yardım ve yaratmasına vesile olandır. Yani, Sahabe’nin sahih itikadı, elbette her şeyi yapan-edenin Allah olduğu noktasında sabitti ve kullardan yardım istemeleri, gerçekte yaratıcının yaratmasına tabiydi.

Günümüzde bazı kimselerin, -haşa- Sahabe’den daha sağlam bir itikada sahipmiş gibi, tevessülü itikada aykırı görmeleri, onların bakışlarının bulanıklığından başka neyle açıklanabilir?

allah-u Zülcelal, nasıl ki büyük meleklerden olan Mikail (as)ı kevni konularda, kainattaki işlerle vazifelendirmiş ise ve o da yağmurun yağmasına, rüzgarın esmesine, bir şahit ve nöbetçi gibi vazife yapıyorsa, Peygamberlerin ve Evliyaullahın ruhaniyetleri de Allah’ın yaratmakta olduğu olaylara şahitler hükmünde vazifedardırlar.

Ayet-i Kerimeler Ne Diyor?

Nitekim Suheyb (radıyAllahu anh) dan rivayete göre, Resulullah (sallAllahu aleyhi vesellem) Burûc Suresinde zikredilen Ashab-ı Uhdûd kıssasındaki çocuktan bahsederken:

“O çocuk, körü ve alacalıyı iyi ediyor, insanları diğer hastalıklardan da tedavî ediyordu. ” (7) buyurmuştur.

Mevlâ Tealâ, kendisi için: “Bütün işleri O yönetiyor.” (Yunus Suresi: 3 den) buyurduğu halde, melekler hakkında:

“İşleri yönetenler.” (Nâzi’ât Suresi’5) buyuruyor. Yine kendisi hakkında: “Ölüm meleği sizi alır. ” (Secde Suresi 11’den) buyurmaktadır. Yine böylece: “Allah dilediğini hidayet eder.” (Nur Suresi: 46 dan) buyurmuşken, Peygamberleri hakkında:

“Biz onları bizim emrimizle” Hidâyet eden önderler yaptık.” (Enbiya Suresi: 73 den), Resulullah (sav) hakkında da: “Elbette sen dosdoğru bir yola hidayet edersin.” (Şu’arâ Suresi: 52 den) buyurmuştur. Bunun örnekleri daha pek çoktur.

Cebrail (aleyhisselâm) da Meryem valideye: Sana bir çocuk vereceğim (Meryem Suresi:19 dan) demiştir.

Bütün bu ayet-i kerimeler, açıkça ifade etmektedir ki, bütün işleri yaratan ve yöneten hakikatte, ancak allah-u Tealâ ise de bazı kullarına, tedbir, hidayet, hıfz, himaye ve hibe (yönetme, erdirme, koruma, kollama ve bağış yapma) gibi konularda ehliyet ve salâhiyet (yetki) vermiştir.

Artık bu vesileleri inkar etmek, insaftan ve idraktan değildir. İşte rabıtayı, tevessülü, isti’âne ve istiğâ’seyi (Allah dostlarını hatırlayıp, onlardan himmet istemeyi) kabul etmeyenler, yabu nasları (açık delilleri) anlamayacak kadar cahil veya ilimleri, işin iç yüzünü kavrayamayacak kadar sathî (yüzeysel)’dir.

(Ahmed Mahmut Ünlü, Tarikat-ı Aliyye’de Râbıta-ı Celile isimli eserden istifade edilmiştir.)

Dipnotlar:
1)Taberanî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, No: 290, 17/117, Heysemî, Mecme’u ‘z-Zevâid, No: 17103, 10/188
2)İbni Hacerel-Askalânî, Muhtasar-u Zevûidi’l-Bezzâr, No: 2128, 2/420
3)Ebu Yâ’la, Müsned, No: 5269, 9/177, ibni Hacer, el- Metâlibu’l-Âliye, No: 3375, 3/239, Taberanî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, No: 10518, 10/217, Deylemî, Müsned-i Firdevs, No: 1311,1/330
4)îbn-i Allan, el-Fütûhâtü’r-Rabbâniyye, 5/150-151
5)İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye: 6/324
6)Buhari el-edeb’ül-Müfret: 438 no:993 sh:262
7)Müslim, zahd: 17, No: 3005, 4/2299, Sahih-ibni Hıbbân, No: 870, 2/116


Ercan
İslamyolu kardeşim, dost ararsan Allah yeter. Dostun varken dostunun dostuna ne ihtiyacın var?

< “Ben başımın üstünde onu bir levha-i hikmet olarak tâlik etmişim. Her sabah ve akşam ona bakarım, dersimi alırım:”

“Dost istersen Allah yeter. Evet, O dost ise her şey dosttur.”

“Yârân istersen Kur’ân yeter. Evet, ondaki enbiya ve melâike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder.”

“Mal istersen kanaat yeter. Evet, kanaat eden iktisat eder; iktisat eden bereket bulur.”

“Düşman istersen nefis yeter. Evet, kendini beğenen belâyı bulur, zahmete düşer; kendini beğenmeyen safâyı bulur, rahmete gider.”

“Nasihat istersen ölüm yeter. Evet, ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve âhiretine ciddî çalışır.” (bk. Mektubat, Yirmi Üçüncü Mektup) >


evliya keramet hadisleri, mucize demek

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();