Allah dışında hiç kimse din adına hüküm koyamaz!!!

Allah dışında hiç kimse din adına hüküm koyamaz!!!

Tarikatsiz
Hüküm yalnız Allah’ındır. (12:40)
O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez. (18:26)

Bu ayetler göstermektedir ki Allah dışında hiç kimse din adına hüküm koyamaz. Allah’ın elçisi bile olsa insanların kişisel görüşleri dinî hüküm olarak kabul edilemez. Aşağıdaki ayet bu gerçeğe destek niteliğindedir:
Hiçbir insanın, Allah’ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra insanlara: ‘Allah’ı bırakıp bana kul olun!’ demesi mümkün değildir. Bilakis şöyle der: Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabb’e hâlis kullar olunuz. (3:79)

Araf Suresi’nde inananların sadece Allah’ın Kitap’ına uyup, o kitabı takip etmeleri istenmektedir, diğer kitapları değil.
Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme olarak… O halde, bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. Rabbinizden size indirilene uyun; O’nun berisinden birtakım velilerin ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! (7:2-3)

Peki bu duruma GAVSLAR ve NAZ MAKAMINDAKİLER ne diyecekler acaba???


Cevap: Allah dışında hiç kimse din adına hüküm koyamaz!!!

TEKE TEK
güzel bir paylaşım teşekkürler…İslam ı yaşarken yaptığımız en büyük yanlış, Allah ın verdiği hükümlerine, edindiğimiz yanlış itikatların etkisiyle, elçisini de ortak etmeye çalışmamız olmuştur. Bu yanlışı yapmamızın en büyük nedeni de, bizlerin Kur’an ile arasına girenleri, sorgulamadan kabul etmemizdir.

Allah açıkça hüküm verdiği ve HÜKÜM YALNIZ ALLAH INDIR dediği halde, Allah ın bu hükmünü görmezden gelmemiz, bizleri rivayetlerin ve sanının peşi sıra gitmemizi sağlamıştır.
Bakın Yaradan, hükmünü nasıl bu konuda açıkça vermiş ve bizlere iletmiş.

Enam 57:
De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah’ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

Demek ki Allah ın elçisi de, Allahın gönderdiği delillere dayandığını, onun dışına çıkmadığını, hükmü yalnız Allah ın verdiğini, doğru hüküm veren yalnız Allah olduğunu, çok açık bir şekilde anlatıyor.
Maide suresi 44. ayette de Allah bizleri uyararak bakın ne söylüyor?
(Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.)

Buradan da anlaşılıyor ki, hem peygamberimiz, hem de ondan sonra devleti yönetenler, yalnız ve yalnız Allah ın Kur’an da hüküm verdiği ile topluma hükmetmesi gerektiği apaçık anlaşılıyor. Bu durumda peygamberimiz Kur’an ın hükmetmediği bir konuda sizce hüküm verebilir mi, bu kadar açık ayetler varken?
Peygamberimiz de, Allah ın Kur’an da vermediği hükümleri verme yetkisi vardır diye iddia edenlere, aşağıda ki ayeti de hatırlattığımda, hala inat ediyorlarsa, onlara söyleyecek sözümüz yok demektir.

Hakka
44; Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi,
45 Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık.
46 Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.

Ayette Allah ın elçisini, apaçık nasıl dikkatini çektiğini anlamaya çalışmayanlara gözlerini, kulaklarını, gönüllerini kapatanlara ne yapılabilir ki? Allah sizlere inancınızı, imtihanınızı yaşamak adına gönderdiğim kitaba elçim, asla hiç bir şey ilave edemez, bunu sakın unutmayın diyor bizlere. Bunu anlamamakta ısrar edip, Kur’an dan hurafe inançlarına delil aramak adına, kelimelerin ardı sıra anlamlar çıkartıp, gönüllerini perdeleyenlere yapacak hiç bir şey yok demektir.

Enam suresi 19. ayette Allah elçisine deki onlara diyerek, bakın bizlere ne söylemesini emrediyor.

(Bu Kuran bana vahyolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım.)

Sizce her şey çok açık değil mi? Yine Araf suresi 3. ayetinde;

Araf
3: (Ey insanlar), Rabbinizden size indirilene uyun ve O’ndan başka velilere uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

Enam suresi 50. ayetinde;

(Yalnız bana vah yedilene uyarım ben! )

Her şey o kadar açık ve net bizlere iletildiği halde bizler, bu gerçekleri perdeleyerek, ne yani peygamberimiz postacımıydı deme saygısızlığını gösterebiliyoruz. Bunu söyleyenlere şunu sormak gerekmez mi, ne yani peygamberimiz Yüce Rabbin hüküm ortağımıydı? Bunu üzülerek yazıyorum, ama ne yazık ki bunlar günümüzün acı gerçekleri.

Bu konuda, yine Kur’an a bakmaya devam edelim. Allah bakın açıkça hükmün kendisinde olduğunu, nasıl bizleri uyararak söylüyor.

Enam
62: Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah’a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız O’nundur ve O hesap görenlerin en çabuğudur.

Maide
49: (Sana şu talimatı verdik): Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmamalarına dikkat et. Eğer (hükümden) yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına bela etmek ister. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır.

Bu iki ayetten de anlaşıldığı gibi, hüküm yalnız Allah ın dır, onu uygulamak ve topluma Allah ın hükümleri ile hükmetmek, peygamberimizin ve devleti yönetenlerin görevidir. Zaten Allah Kefh suresi 26. ayetinde bakın ne diyor bizlere.

(Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.)

Allah Kur’an da, biz her şeyden nice örnekler verdik diyorsa, elçisine verdiği görevin tanımını da yapmıştır. Gelin şimdide ona bakalım. Acaba Allah elçisine, nasıl bir görev vermiş?

Ahkaf
9: De ki: Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahye dilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim.

Enam 48:
Biz peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar
olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar
mahzun da olacak değillerdir.

Ankebut 18:
Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.

Ahzap 45-46:
Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.

Ankebut 50:
Dediler ki: Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya! De ki: Mucizeler ancak Allah katındadır ve ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.

Ne dersiniz, Allah ın elçisine verdiği görev ve sorumluluk, sizce çok açık anlatılmamış mı? Anlatılmış ise, bizlerin yaptığı bu yanlışı nasıl açıklayabiliriz? Bu hatanın sonucunu tahmin eden var mı? Hiç sanmıyorum, bunun farkında olabilseydik, her saniyemizi Rahman dan özür dilemekle geçirirdik.

Allah bir ayetinde Kurtuluşa erenlerden bahseder ve bakın bu kurtuluşa erenlerin, kimler olduğunu söyler bizlere.

Bakara 5.
İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Bu ayet üzerinde lütfen dikkatle düşünelim. Eğer hidayete erenlerden olmak istiyorsak hurafenin, sanı bilgilerin ardından değil, Allah katından gelen, FURKAN ın, doğru ile eğriyi ayıran Kur’an ın peşi sıra gidenlerden olalım. Çünkü Allah emin olmadığımız bilgilerin ardı sıra gitmeyin diye, bizleri nasıl uyarıyordu hatırlayalım.

İsra 36:
Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.

Allah o kadar güzel uyarıyor ki bizleri, aklını zerre kadar kullanan, her şeyi çok açık anlayacaktır. Kur’an ı kendi koruması altına aldığını söyleyen Yaradan, yalnız ve yalnız Kur’an ın peşi sıra gitmemizi apaçık anlatıyor. Daha da ileri giderek, Kur’an ile yetinmeyenlere, atalarının yanlış itikatlarına, hurafelerine iman etmeye devam edenleri de uyarıp, bakın ne söylüyor.

Ankebut 51:
Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.

Araf 185:
Allah’ın göklerdeki ve yerdeki mülkiyet ve tasarrufuna, Allah’ın yaratmış olduğu herhangi bir şeye ve ecellerinin gerçekten yaklaşmış olması ihtimaline hiç bakmadılar mı? Artık bu Kur’ân’dan sonra başka hangi söze inanacaklar.

Evet, Rabbim ne yazık ki, bugün biz Müslümanların büyük çoğunluğu, Kur’an ı yeterli görmüyor ve Kur’an da her şey yoktur, özet bilgiler vardır diyoruz. Ne olursun affet bizleri. Daha da ileri giderek, İslam ı daha iyi anlayabilmeleri ve yaşayabilmeleri için, beşeri kitaplara yönlendiriyorlar toplumu. Böylece Kur’a ile toplumun arasına girilmiş oluyor.

Verecek o kadar çok örnekler var ki Kur’an dan. Bizlere düşen Allahtan başka VELİ edinmeden, Kur’an ile aramıza asla kimseyi sokmadan, ondan yararlanmak olmalıdır. Elbette her bilgiden ve âlim kişilerden faydalanmalıyız. Bunda hiç şüphe yok. Çünkü her insan aynı kapasitede değildir, araştırmalı ve daha iyi anlamak adına çaba göstermelidir. Ama önce Allah ın yemin ederek kolaylaştırdığı, Kur’an a bakmalı ve onu anlamaya bizzat çaba harcamalıdır.
Allah Zühruf suresi 44. ayetinde bakın ne diyor.

(Doğrusu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.)

Yaradan bizleri Kur’an dan sorumlu tutacağını söylüyorsa, sizce bizleri ilgilendiren, muhkem ayetleri anlaşılması zor olarak Kur’an da bizlere gönderip, daha sonrada sorumlu tutar mı? İnanın ne söylediğimizi bilmiyoruz. Daha da kötüsü, nasıl yanlış itikatların peşi sıra gittiğimizin ise, hiç farkında değiliz.

Gelin Kur’an ı anlayarak, bilerek, üzerinde düşünerek her gün bolca okuyalım. Allah ayetleri okuyup, anlayanların gönül gözünü açarım diyorsa, bizlere düşen biraz çaba göstermek olmalıdır. Birilerinin söylemlerinin peşi sıra giderek, imtihan olunmaz. Eğer imtihan olduğumuzu biliyor ve inanıyorsanız, lütfen Allah ın rehberini bir öğrenci misali anlayarak ve düşünerek okuyalım dersimizi çalışalım. Bakın her şeyin o zaman, nasıl çok daha farklı olduğunu göreceksiniz.

Dilerim cümlemizin gönül gözleri açık, gözleri ve kulakları perdelenmemiş, Rabbin halis kulları arasında oluruz.


Cevap: Allah dışında hiç kimse din adına hüküm koyamaz!!!

RedveKabul
Allah razı olsun, çok önemli bir konuya değinmişsiniz. Ümmetin ihtilaflarda boğulmasının ana sebeplerinden biridir bu mesele.

Allah bir otorite Peygamber de O’nun eksik bıraktıklarını tamamlayan ikinci bir otorite değildir. Allah kelamı ile Peygamber dahi olsa kul kelamını eşitleyemeyiz. Allah kelamı ile kul kelamı arasında çok keskin bir sınır vardır. Maalesef bu sınıra riayet etmeyip ikisini de eşitleyenleri hatta işi daha da ileriye götürerek hadislerle Allah’ın ayetlerini tahsis edenleri görüyoruz. Kuran’ın platformlar üstü konumu alaşağı etmek suretiyle Tevhid akidesini zedelediklerinin farkına varamıyorlar bazı kardeşlerimiz.

Bunlar demekle Allah Rasulünün sünnetini asla inkar ediyor değiliz. Kuran evrensel ilahi mesaj, Nebevi sünnet ise onun uygulanmış örneğidir. Bu anlamda ayrılmaz ikilidirler. Kuraniyyun ya da mealcilik, ifrattır. Sünneti vahiyle eş görme de tefrit. Rabbimiz bizleri sürekli bu aşırı uçlardan sakındırır ve orta yolu/sırat-ı mustakimi tavsiye eder. O halde bizlere düşen iki uç arasında gidip gelmek değil orta yolu tutmaktır.

Din’i Allah’a has kılmak, haram ve helal belirlemeyi de ancak Allah’a tahsis etmek demektir. Din’in sahibi Allah’tır hükmetme de sadece O’nundur ve hükmünde hiç kimseyi ortak etmez. Allah’ı Tevhid yani birleme de zaten budur. Yoksa Peygamber de haram ve helal koyar demek ancak hristiyanlıkta vardır.


Cevap: Allah dışında hiç kimse din adına hüküm koyamaz!!!

ELHAMDULİLLAH
< Peki bu duruma GAVSLAR ve NAZ MAKAMINDAKİLER ne diyecekler acaba??? >

İddiamız ne.? Hemen O’na bakalım

< Bu ayetler göstermektedir ki Allah dışında hiç kimse din adına hüküm koyamaz Allah’ın elçisi bile olsa insanların kişisel görüşleri dinî hüküm olarak kabul edilemez Aşağıdaki ayet bu gerçeğe destek niteliğindedir: >

Din RAB’bimin dini. O Allah ki; Ancak HÜKMÜ’nü bildirir

Peki İddia neydi.? Allah adına hiç kimse, RASUL’üde olsa DİN adına HÜKÜM KOYAMAZ. Hükmü kim koyarmış.? Allahu Taala, Ya RASUL’ü hüküm koyamazmıymış.? asla. İddia bu çünkü. Peki Allah Rasul’ü din adına hüküm koyamaz ise, O halde HÜKMEDEN ve HÜKÜM koyan Sadece Allahu Taala olur din adına. Zahire hiç gerek yok. O halde gidin din adına hükmünüzü Allahu Taaladan alın

Vasıtasız nasıl bilelim biz Allahu Taalayı.?

Ne lazım size

Vasıta

Vasıta derken.?

Zahiren bize hükmü koyacak ve tarif edecek biri. Biz BATIN EHLİ DEĞİLİZ Kİ

< Diyanet İşleri (eski) De ki: Onların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin gaybı O’na aittir. O, ne mükemmel görendir! O ne mükemmel işitendir! İnsanların O’ndan başka dostu yoktur. O, hiç kimseyi hükümranlığa ortak kılmaz. >
Hükümranlığa ortak kılmış olsa, MÜKEMMEL GÖRMEYEN, MÜKEMMEL DUYMAYAN birinin korumasına bırakmış olsa o ASHAB’ı Bir anlık dalgınlık o ashabın sonu olur ki; O’nun koruması sadece Rab’bimin indindedir. Zira o asla bir an bile gaflette olan değildir

Neye ortak kılmazmış. Hükümranlığa. Neden kılmazmış. Gaybı bilirmiş, Mükemmel Görürmüş, Mükemmel İşitirmiş, İnsanların dostuymuş Ama hiç kimseye hükümranlık vermezmiş. Çünkü O’na denk bir varlık yokmuş

Allahu Taala, Kıyamdan, Rüku’dan, secdeden, tahiyattan bahseder Kur’an-ı Kerimde. Hatta Vakitlerden de bahseder. Bir takım aklı evvellerde üç vakit var der, beş vakitlik namaz için. Gözlerinin önünde örnek varken üstelik. Kılamazlar Namazı’da Peygamber Efendimizden HÜKÜM beklerler. ŞÖYLE KILIN diye. Yoksa namaz nasıl kılınıyordu biliyorlardı da, Rab’bim Peygamber (S.A.V.) göndererek fuzuli ve boş işlerlemi iştigal etti.?

Peki bu Ayet-i Kerime ne demek istiyor bu durumda.?

Diyanet İşleri (eski) Allah’ı bırakıp taptığınız, sizin ve babalarınızın adlandırdığı putlardan başka bir şey değildir. Allah onların doğru olduğuna dair bir delil indirmemiştir. Hüküm vermek ancak Allah’a aittir; kendisinden başkasına değil, O’na tapmanızı emretmiştir. Bu, dosdoğru dindir, fakat insanların çoğu bilmezler

Birileri Allahu Taala’yı bırakıp babalarının ve kendilerinin adlarını verdikleri bir takım putlara tapıyorlarmış. Allahu Taala’da biz O’nların Rab olduğuna dair size bir delil sunmadık diyor. Neden diyor.? Çünkü biz bulduğumuzla hükümlendik derlerse, O bulduğunuz benim hükümlerimden değildi, eğer öyle ise delilinizi getirin diyecek. Yok eğer delile malik değilseniz ve bu hususda ısrarcı iseniz, o durumda YALANCI KAFİRLER’densiniz diyecek

Hüküm vermek Ancak Allahu Taala’ya aitse, İnsanın verdiği hüküm batıldır. Eğer İnsanın verdiği hüküm batıl ise, dini kavrayacak bir hale vakıf değildir. Dini kavrayacak bir hale vakıf değilse, Dindende sorumlu olmaz. Olamaz. Eğer dindende sorumlu değilse. Allah Muhafaza
l
Peki Ayet-i Kerimedeki mana bumu.? Tabiki değil

Peki Nedir. Hüküm vermek Allahu Taalaya aittir. O hükmü verir. O Kadar. Ondan sonrası içinde, RAHMET’ten olmak üzere, Peygamberler(A.S.) gönderir ve hükmüm bu tavsiye et der. Neden.? Çünkü İNSAN’lar hükmü Zahiren bilecekler. Gayb bir alemde hükmü zahiren bilecekler. Arada vasıta olmaksızın, hükmü zahiren bilemeyecekler

Yine anlamadık. Daha açık bir ifadeyle açalım o halde

Elmalılı Hamdi Yazır O gün ki kimse kimse için bir şey’e mâlik olmaz, emir o gün yalnız Allahındır

O GÜN. Mizan’da. Kıyamet gerçekleşmiş, kabirlerden kalkmışız, huzuru ilahideyiz ve HÜKÜM vaktidir

Mahkeme-i Kübra kurulduğu gün. O gün ki; Kimse, kimse için bir şey’e malik olmaz. Malik oldukları bişey varsa O’da kendileri içindir. Benim babam Peygamber(S.A.V.)’di. Torpil olurmu.? Torpil mi.? Yok öyle bişey. O gün herkes kendi hesabını verir. Hesabı verdi. NAMAZ NİYAZ İBADET TAAT tamam. Tamam ama ŞEFAAT gerekiyor bu hususda. İşte orada Rab’bi Habib’ine bu KUL hakkında hüküm bellidir. ŞEFAAT edermisiniz der. O’da ÜMMETİ için RAB’binin HAK olan HÜKMÜ’ne ŞAHİDLİK eder. Zira O GÜN HÜKÜM YALNIZ ALLAHINDIR

Bu gün hüküm bizdedir. Bu gün biz hükmederiz. Cüz-i İrademizle, Düşünürüz, Tefekkür Ederiz, Akletmeye çalışırız. Hükmü yerine getirmek yada getirmemek için hükmederiz. Biz dahi bu yazıyla yalnış anlaşılabilirmiyiz diye korkarız. Ancak bu kadar açık yazdıktan sonra, İnşaAllah yalnış anlaşılan bir yazı yazmamış oluruz

Son kez son bir satırla özetleyelim İnşaAllah. Allahu Taala Hükmünü koyar. ALLAH İNDİNDE DİN İSLAMDIR der. Sonra Peygamberi(S.A.V.) hükmü açar. İnsanlara İSLAM’ın şartlarının nasıl tatbik edileceğini anlatır ki; anlasınlarda sorumlu olsunlar. Anlamayan için zaten bir sorumluluk yok. Anlamamaya gayret eden veya iman nurunu şirk karanlığında boğmaya kalkanlar müstesna.

Kur’an-ı Kerim Ali İmran 79 Ayet-i Kerime

Elmalılı Hamdi Yazır Hiç bir beşer için o salâhiyyet yoktur ki Allah ona kitab versin, hüküm versin, Peygamberlik versin de o sonra insanlara Allahdan beride bana kul olun diyebilsin, ve lâkin kitab ta’lim etmekte olduğunuz ve ders alıb vermekte bulunduğunuz için rabbanîler olunuz der

< Hiç bir beşer için o salâhiyyet yoktur ki >
İstisna kabul edilmiyor burada.. HİÇ BİR BEŞER için.. Selahiyet yoktur ki; Selahiyet olması için vazifeli olması, görevlendirme alması gerekir. O halde görevli birinden bahisle devam edecek Ayet-i Kerime ve HİÇ BİR’den kasıt’da O GÖREVLİ’LER yani çoğullar için geçerli olacak

Allah ona kitab versin, hüküm versin, Peygamberlik versin de Allahu Taala verecek öncelikle. Ne verecek.?
Hükmünü Açık Delillerle bildirdiği bir nüsha

Bu nüsha’da ne var.?

Hükümleri.

Ve. Peygamberlik versin. Aynı anda. Hükmünü bildirdiği anda. Peygamberliği sunuyor. Oku, Seni Yaradan Rab’binin adıyla Oku

Diyanet İşleri (eski) Yaratan Rabbinin adıyla oku! Kulum diyor YA HU. Seni ben yarattım, senin Rab’bin benim diyor
Elmalılı Hamdi Yazır İnsanı bir alaktan yarattı Şeytan ve Yarenini yaratmaya şahit tutmadım. Ancak bak Ey Muhammed(S.A.V.) Rab’binle geçen günleri hatırla…. Sana yaratmayı anlatıyorum. O İNSAN’ı ALAKTAN, YARATTI.
Elmalılı Hamdi Yazır Oku, o keremine nihayet olmayan rabbındır. Oku, O öyle bir RAB’dir ki; KEREM’en kalbine Vahyettiği nihayetsizdir. O öylece sana öğretiyor. Nakşettiğide asla silinmeksizin
Elmalılı Hamdi Yazır Kalem ile öğreten de
Elmalılı Hamdi Yazır O insana bilmediği şeyleri öğretti
Elmalılı Hamdi Yazır Sakın okumamak etme, çünkü insan muhakkak tuğyan eder Oku; sakın okumamak etme, İsyan edersin. Kalbine ineni Oku. Tekrar et. Tesbih et. Ancak kalbine ineni dilin ile tekrarlamaya çalışma, bocalarsın. Yetişemezsin
Elmalılı Hamdi Yazır Kendini müstağni görmekle Bildiğim haktır deme sakın. Kendini okuduklarından müstağni görme
Elmalılı Hamdi Yazır Her halde nihayet rabbınadır dönüş RAB’bine döndürülüyorsun. Dönüşün O’nadır
Elmalılı Hamdi Yazır Baksan a o nehyedene Senden önce geleni tahrip ettikleri dini, NEHYEDEN RAB’bine tabi ol. Zira o NEHYEDEN’dir. O’nun ayetlerini NEHYEDEN’ler gibi değildir. Tahrip edenler gibi değildir

< Araf Suresi’nde inananların sadece Allah’ın Kitap’ına uyup, o kitabı takip etmeleri istenmektedir, diğer kitapları değil
Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme olarak O halde, bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın Rabbinizden size indirilene uyun; O’nun berisinden birtakım velilerin ardına düşmeyin Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! (7:2-3) >

Bakalım RAB’bimizden bize indirilen ne imiş.? Ve O’nun berisinden bir takım velilerin ardı derken kimmiş o ardına düşülenler.?

VELİLER’den başlayalım. Rab’bimizin bize indirdiği VELİLER’den.

< Peki bu duruma GAVSLAR ve NAZ MAKAMINDAKİLER ne diyecekler acaba??? >

Elmalılı Hamdi Yazır Sizin veliniz evvel Allah, sonra Resulü, sonra o iyman etmiş olanlardır ki namaza devam ederler ve rükû’ halinde zekât verirler.

Bizim Velimiz Evvel Allahu Taalaymış.

Sonra.?

Resulü,

Sonra.?

O İman etmiş olanlardır ki;

Nasıl iman etmiş olacaklarmış.?

namaza devam ederler ve rükû’ halinde zekât verirler

Peygamber(S.A.V.)’min varislerinden bahsediliyor. Hem NAMAZ’larında sebatkar olacaklar. Hemde Zekat verirken, Zekatın kendilerini temizlediğini bilecek ve toprak gibi olacaklar


ugurdogan
< Hüküm yalnız Allah’ındır. (12:40) >
Hariciler bu ayeti böyle yorumladığında Hz. Ali: "doğru bir söz ve fakat bu sözle batıl murat edilmekte."(yani söyleyenler batıl görüşleri için ayeti kullanıyorlar anlamında) demiş.

Benim sayfalarca yazı yazıcak ilmim, uğraşım yok ama tarikatsiz yorumun çok komik. Ayetlerin bir kısmını seçip ona göre yorum yaparken diğer ayetleri görmezden geliyorsun. Allah Kuran da Peygambere itaat edin diyor O hevasına göre söz söylemez; söylediği vahiydir buyuruyor. Yine Allah’tan başka veliler edinmeyin ayetini getiriyorsun; ama Maide 55 te: "Sizin veliniz evvel Allah, sonra Resulu ve sonra o iman etmiş olanlardır ki Namaza devam ederler ve rüku halinde zekat verirler." ayetini hiçe sayıyorsun.


karadamlalar
Rasulü(sav) ciddi manada veli edinebildiyseniz zaten Allahı veli edinme yoluna ters düşmemişsiniz demektir. Rasulullah(sav) tan geleni kabul etmek, dinden bilip uygulamak "hakimiyetin Allah’a mahsus olduğu" gerçeğini değiştirmez.


Tarikatsiz
< Allah Kuran da Peygambere itaat edin diyor O hevasına göre söz söylemez; söylediği vahiydir buyuruyor >
Kuran, peygamberin gün içindeki olağan konuşmaları ile vahiy olarak ona indirilenler arasında net bir ayrım yapmıştır. Kuran’a göre, peygamberin günlük hayatta söyledikleri değil, sadece Kuran Allah’tan gelen vahiydir. Aşağıdaki Kuran ayetleri bunu kanıtlıyor:
a) Tevbe Suresi’nde peygamber, Allah yolunda canlarıyla ve mallarıyla mücadele konusunda gönülsüz davranan münafıklar (ikiyüzlüler) hakkında uyarılmaktadır:
Allah seni affetsin; neden onlara izin verdin de beklemedin ki, doğru söyleyenler sana açık-seçik belli olsun da yalancıları bilesin. (9:43)
Yukarıdaki ayette peygamber, yalancılar ile doğru sözlü olanlar birbirinden ayırt edilene kadar beklemeyip, savaşta inananlarla olmak istemeyenlere izin verdiği için eleştirilmektedir. Eğer peygamberin her söylediği ve yaptığı Allah’ın vahyi olsaydı peygamberin ikiyüzlülere savaşmamaları için izin vermesi Kuran’da eleştirilir miydi? Bu ayet göstermektedir ki peygamberin söylediği her söz ve yaptığı her eylem vahye dayanmaz.
b) Araf Suresinde peygamber yeni bir vahiy ile gelmediği zaman, inanmayanların ona şu şekilde eleştiride bulunduğunu görüyoruz:
Onlara bir ayet getirmediğinde, ‘Onu da şuradan buradan derleseydin ya!’ diye konuşurlar. (7:203)
5

Bu ayet açıkça gösteriyor ki peygamberin sıradan konuşmaları ilahi değildir. Eğer peygamberin her söylediği Allah’tan bir vahiy olsaydı, Allah Onlara bir ayet getirmediğinde… demezdi. Peygamberin ağzından çıkan her söz Allah’tan bir vahiy olsaydı, inanmayanlar, peygamberin günlük hayatta ağzından çıkanlar ile Allah’tan gelen vahyi birbirinden ayırt edemezlerdi ve yeni bir ayet getirmediği için peygamberi eleştiremezlerdi. Yukarıdaki ayet gösteriyor ki peygamber insanlara vahiy olarak sadece Kuran ayetlerini getirmektedir. Ayetin devamı bu gerçeği daha da açık kılıyor.
De ki: ‘Ben sadece Rabbimden bana vahiy edilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir. Kuran okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size rahmet edilsin.’ (7:203-204)
c) Tahrim Suresi’nde peygamber Allah’ın helal kıldığı bir şeyi kendisine haram kılıyor:
Ey peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah’ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (66:1)
Yukarıdaki ayet de peygamberin her söylediğinin ve her yaptığının vahiy olmadığını göstermektedir. Peygamber kendi aldığı kararlarla da hareket etmiştir. Aksi takdirde peygamber, Allah’ın izin verdiğini kendisine yasaklayamazdı ve Allah da peygamberini helal kılınan bir şeyi kendisine yasakladığı için uyarmazdı.
d) Bakara Suresi’nde, peygambere gelen vahye dikkat çekilirken, inanmayanlara Kuran’daki surelere benzer bir sure getirmeleri konusunda meydan okunmaktadır:
Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah dışındaki şahitlerinizi (yardımcılarınızı) de çağırın. (2:23)
Yukarıdaki ayette yer alan meydan okumada, inanmayanlardan, peygambere indirilene benzer bir sure getirmeleri isteniyor. Biliyoruz ki sure, Kuran’daki parçaların adıdır.

Mezhepler tarafından Allah’ın vahyi olarak nitelendirilen hadis kitapları ve diğer geleneksel kaynaklar surelerden oluşmaz. O halde Allah’ın, peygambere indirilenden kastı sadece Kuran’dır.
e) Maide Suresi’nde inananlara canlarını sıkacak konularda soru sormamaları önerilmektedir. Zira sorulara verilecek cevaplar, beraberlerinde yeni dinî yükümlülükler getirebilir. Ancak bu soruları Kuran indirilirken sorarlarsa, Kuran onların sorularına cevap verecektir:
Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kuran indirilmekteyken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onları affetmiştir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok yumuşak davranandır. (5:101)
Eğer peygamberin her söylediği vahiy olsaydı, inananlar dinle ilgili sorularının cevaplarını Kuran’da aramak zorunda kalmazlardı. Yalnızca Kuran indirilirken değil her ne zaman peygambere bir soru sorsalar ilahi bir karşılık alabilirlerdi. İnananlardan, sorularının cevaplarını Kuran’da aramalarının istenmesi gösteriyor ki peygamberin her söylediği bir vahye dayanmaz.
f) Tevbe Suresi’nde ikiyüzlüler Kuran’da indirilen her mesajdan korkan kişiler olarak gösterilir:
İkiyüzlüler, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin tepelerine inmesinden çekinir dururlar. De ki: ‘Siz alay edin! Allah, o çekinip durduklarınızı ortaya çıkaracaktır.’ (9:64)
Peygamberin Kuran dışında kalan sıradan konuşmaları ikiyüzlülerin sakladıklarını ortaya çıkarmaz ve onları korkutmazken, Kuran’daki mesaj, ilahi mesaj olduğu için içlerindekini yüzlerine vurabilmekte ve onları korkutmaktadır.
Başka bir ayette ise inananların Kuran’ın mesajını almak için sabırsızlandıkları anlatılmaktadır:
İman edenler derler ki: ‘Bir sure indirilseydi olmaz mıydı?’ Fakat hükmü kesinleşmiş bir sure indirilip de içinde savaş da anılınca, kalplerinde hastalık olanların,
ölüm baygınlığına tutulmuş bir bakışla sana baktıklarını görürsün. Onlara uygun olan da odur. (47:20)

Eğer peygamberin hayatı boyunca her söylediği vahiy idiyse, inananlar neden peygamberin Kuran dışındaki sözleriyle tatmin olmadılar? İnananların, Kuran’daki surelerin vahiy edilmesini sabırsızlıkla beklemeleri, sadece Kuran’ın Allah’ın vahyi olduğunu göstermiyor mu?
g) Hud Suresi’nde Allah’ın tek vahyinin Kuran olduğu belirtiliyor:
Belki de sen; onlar, ‘O’na bir hazine indirilseydi, yahut beraberinde bir melek gelseydi ya!’ diyorlar diye göğsün sıkışıp daralarak, sana vahiy edilmekte olanın bir kısmını terk etmeye kalkarsın. Gerçek olan şu ki, sen sadece bir uyarıcısın. Allah ise her şey üzerinde bir Vekîl’dir. Yoksa, ‘Onu kendisi uydurdu’ mu diyorlar! De ki: ‘Öyleyse hadi, onun benzeri, uydurma on sure de siz getirin; eğer doğru sözlüler iseniz, Allah’tan başka çağırabildiklerinizi de çağırın.’ (11:12-13)
Yukarıdaki ayette geçen sana vahiy edilmekte olan ifadesi peygambere indirilen vahyin tamamına karşılık gelmektedir. Burada geçen vahiy Kuran’dır. Zira peygamberin getirdiği mesajı yalanlayanlara meydan okuyan Allah, onlardan Kuran’daki sureleri taklit etmelerini istemektedir. Allah, inanmayanlara meydan okurken onlardan, başka bir kitap ya da sözü taklit etmelerini istememektedir. Eğer peygamberin Kuran dışındaki sözleri de vahiy olsaydı, o zaman meydan okumada inanmayanlardan sadece Kuran surelerini taklit etmeleri istenmeyecekti.
Yukarıdaki ayetler açıkça göstermektedir ki Allah tarafından indirilen, vahiy edilen tek kaynak Kuran’dır.

Battığı zaman yıldıza and olsun. Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı. O arzusuna göre de konuşmuyor. İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o. (53:1-4)
Yukarıdaki ayetlerde geçen vahiy nedir? Peygamberin her sarf ettiği sözcük vahiy midir? Şu ana kadar üzerinde durduğumuz ayetler peygamberin ağzından çıkan her sözün vahiy olmadığını bize gösterdi. Peki o zaman vahiy nedir? Vahyin ne olduğunu anlamak için Şura Suresi’ne bakalım:
İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kuran vahiy ettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplanma günü konusunda da uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük ateşte. (42:7)
Allah bu ayette, peygambere vahiy edilenin Arapça bir Kuran olduğunu söylüyor. Peygamberin Kuran’da yer alan bir ifadesi de bunu destekliyor:
Bu Kuran bana vahiy olundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım. (6:19)
h) Allah, peygamberden Kuran’da değinilmeyen işler hakkında diğer inananlara danışmasını istemektedir. Eğer peygamberin her söylediği ve yaptığı vahye dayansaydı Allah peygamberinden inananlara danışmasını ister miydi?
Yapılacak işler hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever. (3:159)
Tüm bu kanıtlar açıkça göstermektedir ki peygamberin günlük hayattaki konuşmaları vahiy değildir. Allah tarafından peygamberimize indirilen tek mesaj Kuran’dır.
Anladın mı uğurcum.Öyle ilmim milmim yok deyip,işkembeden sallamakla bu dine bir fayda sağlamış olmazsın!!!


ugurdogan
< Anladın mı uğurcum.Öyle ilmim milmim yok deyip,işkembeden sallamakla bu dine bir fayda sağlamış olmazsın!!! >
1. Konuşma üslubuna dikkat et!!!
2. Peygamberin ağızından çıkan her söz vahiydir demedim. Ama hadisleri de vahiydir.
3. İlmim başkalarına göre az ama sana göre çok, zira sen dünyaları bile okumuş olsaydın da insanlarla nasıl konuşması gerektiğini öğrenememişsin. Ben ise az okuduğumdan öz anladım, anlarım inşAllah. Bu konuda öğrencilik hayatım boyunca gösterdiğim başarılar bana yeter.


islamyolu
< 1. Konuşma üslubuna dikkat et!!!
2. Peygamberin ağızından çıkan her söz vahiydir demedim. Ama hadisleri de vahiydir.
3. İlmim başkalarına göre az ama sana göre çok, zira sen dünyaları bile okumuş olsaydın da insanlarla nasıl konuşması gerektiğini öğrenememişsin. Ben ise az okuduğumdan öz anladım, anlarım inşAllah. Bu konuda öğrencilik hayatım boyunca gösterdiğim başarılar bana yeter. >

uğur kardeşim doğru demiş Hadisi şeriflerde bir nevi vahiy niteliği taşır. Allah demiyor mu Rasulüm Vahiyden başkasını konuşmaz diye. Kutsi hadisler kimindir. Manen Allahtan Dil ile Peygamberimizden söylenmiştir. Onun için Namazlarda Sure niyetine okunmaz. Ama Gayb haberleri Deccal Mehdi vs Gibi isa Aleyhisselamın gelecegi gibi Hadisi şerifleri Allah Peygamberine bildiriyor oda bizlere bildiriyor. Zaten uğur kardeşim bunlar Mehdiyi deccali de inkar ediyorlar. onlar uydurmadır diyorlar.

Cahille girme münakaşaya ya sinirini zıplatır tavana yada yazık olur adabına


Tarikatsiz
Tamam uğurcum,konuşma uslubuüm için özür dilerim,afedersin,hakkını helal et,bizim gayemiz kalp kırmak değil haşa,meydana gerçekleri yaymak ve görünmesini sağlamak,bunu yaparkende bişraz güncel hayat dilini kullanıyorum,bu seni üzdüyse özür dilerim ve de bundan gocunmam,ben özür dilemesini seven bir insanım canım benim, kusura kalma.Umarım yazdıklarım işine yaramıştır…


Tarikatsiz
< uğur kardeşim doğru demiş Hadisi şeriflerde bir nevi vahiy niteliği taşır >
İslamyolu yazdıklarımı ve kaynek ve dedlil gösterdiğim ayetleri okumadan hemen konuya balıklama dalış yapma,maazAllah kafayı kayaya çarparsın.Önce yazdıklarımızı bir oku,ondan sonra da ”bir nevi vahiy niteliği taşır” mı taşımaz mı öyle konuş…


ugurdogan
< Tamam uğurcum,konuşma uslubuüm için özür dilerim,afedersin,hakkını helal et,bizim gayemiz kalp kırmak değil haşa,meydana gerçekleri yaymak ve görünmesini sağlamak,bunu yaparkende bişraz güncel hayat dilini kullanıyorum,bu seni üzdüyse özür dilerim ve de bundan gocunmam,ben özür dilemesini seven bir insanım canım benim, kusura kalma.Umarım yazdıklarım işine yaramıştır… >
Burda mahalle arkadaşlarınla muhabbet etmiyorsun. En ciddi konu Din’i konuşuyorsun. Bana "uğurcum" , "canım benim" üsluplarıyla konuşma.


islamyolu
< İslamyolu yazdıklarımı ve kaynek ve dedlil gösterdiğim ayetleri okumadan hemen konuya balıklama dalış yapma,maazAllah kafayı kayaya çarparsın.Önce yazdıklarımızı bir oku,ondan sonra da ”bir nevi vahiy niteliği taşır” mı taşımaz mı öyle konuş… >
yav ne balıklama dalacam bu konuyu önceden de açmıştık tartışmıştık biliyorum neler diyecegini. @mir nickli üye bile bu konuda en doğru en isabetli kararı çıkarttı . size ne oluyor. benim burada hiç anlaşamadıgım @mir bile bu konuda doğru konuşuyor. Sizler zaten onuda sollamışsınız. Vehhabileride sollamışsınız. Sizler nasıl birşeysiniz bilmiyorum. uçuyorsunuz havada 🙂 Vehabilere bir hadis okusan sahih olsa susuyorlar sizler susmuyorsunuzda.


Tarikatsiz
< konuşma >
emredersiniz sayın kendisini kuru fasulye gibi nimetten zanneden beyefendiciğim…Edebiyat dersleri için ayrıca ziyaret ederim ben sizi,fazla takılma bu uslup meselesine,sonra kibrinin gölgesinde yanarsın …


ugurdogan
< emredersiniz sayın kendisini kuru fasulye gibi nimetten zanneden beyefendiciğim…Edebiyat dersleri için ayrıca ziyaret ederim ben sizi,fazla takılma bu uslup meselesine,sonra kibrinin gölgesinde yanarsın … >

İstersen gerçekten ziyaret et. Sana güzel bir EDEBiyat dersi veririm!!!


EhliAba.
Dinde delil 3 tür
Kuran-Sünnet-Ehlibeyt

bunlar birbiriyle bağlatılıdır çelişki olmaz haktır doğrudur.ama alim yanlış yapabilir çelişebilirde çelişemezde.alimlerin sözlerini kurandan ve sünnetten vede ehlibeytten ashaptan, inceleyerek doğruluğunu araştırabiliriz her alim doğru yol üzere olcak diye bir kaide yoktur.onların görüşlerinin doğruluğunu kurandan ve hadislerden inceleyebiliriz


TEKE TEK
"Rasulum Size ne getirdiyse onu aliniz men ettiklerinden sakininiz hasr7 "Ey habibim yahudi ve hristiyanlara deki eğer Allahi seviyorsanz bana uyunki Allah da sizi sevsin3/31 !!buraya dkkat kardesler!! "aralarnda ihtilaf ettiklri seyde seni hakem kılp ,hükmune razı olmadkca ,o hükum sebebiyle kalblernde darlk bulmayp ,zahir ve batin ile sana uymadkca Rabbn hakki icn mumin olmazlar 4/65
Peygamber Efendimize (s.a.v) İtaati Emreden Ayetler;

Kim Peygambere itaat ederse ALLAH’a itaat etmiş olur.
Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının.
De ki; Eğer ALLAH’ı seviyorsanız bana uyun ki, ALLAH da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. ALLAH çok merhametli ve bağışlayıcıdır. De ki; ALLAH’a ve peygambere itaat edin! Eğer dönerlerse muhakkak ki ALLAH kafirleri sevmez.
Peygmber ahlaki tamamlamak icn gonderldi ve o bzm icn canli órnek sadece.. onun dsnda hckmseyi önder edinmeyz lakin din değil hayatn her alanina sadece Allah húkmeder rasulu ilan eder bize de itaat düser .. Hükum ancak Allahndr Allah feraset nasib eylesn göremeynlere..


İsmailAbi
Allah resulune sünneti öğretmedimi?Allahtan izinsiz zaten peygamber herhangi bir uygulama veya kanun koyma ortalığı karıştırma boşuna.


lazali54

< Bu ayetler göstermektedir ki Allah dışında hiç kimse din adına hüküm koyamaz. Allah’ın elçisi bile olsa insanların kişisel görüşleri dinî hüküm olarak kabul edilemez. >

tarikatsiz arkadaş Allahın (cc)elçisi bile olsa hüküm koyamaz demişsin o zaman bende burdan bir kaç örnek vermek istedim.

rasululah(sav) mescidi kibleteyn de namaz kıldırırken Allahın(cc) ayeti geldi ve yönlerini mescidi aksadan mescidi harama müminler kıblelerini çevirmedi mi? peki bu eyet inene kadar kılınan namazların mescidi aksaya dönülerek kılınması kimin hükmüdür! mescidi aksanın kıble olması hakkında o zamana kadar bir ayet varmıdır?

ikinci bir örnek te şöyle verebilirim. rasululah(sav) cuma hütbesinde iken mümünlerin çoğu onu orda yalnız bıraktıkları vakit cuma süresi iniyor. peki o zamana kadar kılınan cuma namazları kimin hükmü? kimin emrine göre o zamana kadar cuma namazlarını kıldılar.

aşağıdaki ayette bu örnekleri destekler mahiyete:

Allah ve Resulü herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, hiçbir erkek veya kadın müminin, o konuda başka bir tercihte bulunma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse besbelli bir sapıklığa düşmüş olur.
ahzab33/36

sanırım burda bir tashih yapmamız gerekiyor. bu hüküm verme kısmında Allah(cc) vahiy alan onun her konuştuğu vahiy niteliğinde olan rasulullah(sav) efendimizi de silmemiz gerekiyor.


TEKE TEK
gercekten icler aciilsi, bakpda görememek bu olsa gerek! Allahn tm elcileri sadece tevhidi anlatmak hakki teblig etmek icn geldi sonucda her kul ile kyas edilemese de birer kullar.. fani ye hükum hakki yok haşa Allah’a sgnrm aksini söylemeye.. sadece Allah n hükmunun savunuculari ve duyurucularidr peygamberler.kendinize geln sapknlk yaptgnz . . e. kötusü de farknda bile olmamanz !!


islamyolu
< Allah dışında hiç kimse din adına hüküm koyamaz!!! >
siz neden kafanıza göre ayetleri hadisleri yorum yapıp hüküm koyuyorsunuz. islamın şartını 6 ya çıkardınız. biriside size uymak olacak heralde


TEKE TEK
bu kadar komik olmak icn özel bir çaba mi sarfediyprsunuz?!!! yorulmayn ki din değil her alanda hükm koyma yetkisi sadece Allah’a aittir yoksa kemalistler gibi millete mi veriyorsunz bu yetkiyi tabi dogal hakkinz!!! yaptgnzn hicbir farki yok kemalistlerden!


islamyolu
< bu kadar komik olmak icn özel bir çaba mi sarfediyprsunuz?!!! yorulmayn ki din değil her alanda hükm koyma yetkisi sadece Allah’a aittir yoksa kemalistler gibi millete mi veriyorsunz bu yetkiyi tabi dogal hakkinz!!! yaptgnzn hicbir farki yok kemalistlerden! >
ben yine Diyecem. evvela bunu diyeyimde Peygamberimiz (SAllahu aleyhi ve sellem) efendimiz vahyolandan başkasını söylemez. tekrar diyorum. Kur’anda ipeğin altının erkeğe haramı yok, Peruk takmanın haram oldugu yok. Bunları Peygamber haram etmiştir.

şimdi açık nas bulunmayan Hadisi şerifler veya ayeti kerimelerden. Müçtehid imamlarımız kendi içtihatları ile hüküm koymuşlardır. Eğerki buna karşısan sen çok şeyi kendi kafana göre hadise ayete bakarak yapamazsın.

Zaten burada çoğu konuda kendi kafana göre hüküm koyanda sen degilmisin. şefaat konusunda , Tevessül konsunda vs.


TEKE TEK
peygamberimiz bizden istediklerinden bir kaçı:!!1-Kuran dışında helal, haram kaynağı yoktur.
2-Hadis kitapları oluşturulmayacak, mevcutlar imha edilecektir.
3-Peygamber’in Kuran (din) dışındaki hareketlerine dini bir mana yüklenip dine ilave yapılmayacaktır.
Kuran’ın dinine ilave olan hükümleri incele-diğimizde, bu hükümlere karşı olan birçok hadisin de olması ilginçtir. Peygamber’in baldırların örtülmesini emrettiğine dair uydurma hadis vardır ama Peygamber’in baldırlarının gözüktüğünü söyleyip öbür hadisi yargılayan hadis de vardır. Midye, karides yenemeyece-ğini söyleyen Hanefi mezhebinin bir izahı vardır ama diğer yanda diğer mezheplerin denizden ne çıkarsa yenebileceğini söyleyen hadisi vardır. İpeğin haram olduğuna, altının giyilemeyeceğine dair uydurma hadisler vardır ama Peygamber’in yanında sahabelerin ipek giydiğini, Peygamber’in bir ara altın yüzük taktığını söyleyen ve diğer hadisleri yargılayan hadisler de vardır. Haremlik selamlığı savunan, kadının sesinin duyulamayacağını söyleyen izahlara karşı sahabelerin erkek, kadın aynı yerde abdest aldığını, karşılıklı sohbetlerinin olduğunu anlatan hadisler de vardır.

Çözüm Kuran’ı yeterli görüp her ilavenin bir uydurma izah veya uydurma bir yorumdan kaynaklandığını görmektir. Öyle hadisler vardır ki aslen Peygamber’in yapması mümkün olan bir fiil veya söylemesi mümkün olan bir sözdür. Fakat bu sözün başına Peygamber emretti ki, Peygamber buyurdu ki şeklindeki doğal uygulamayı emre çeviren uydurma, doğru sözü dahi Peygamber’e iftiraya çevirebilmiştir. Veya Peygamberin, Allah’ın serbest bıraktığı bir konudaki tavrını dinselleştirip, serbest alanın dinsel alana döndürülmesi de hadis yorumu uydurmacılığı ile gerçekleşmiştir. Örne-ğin Allah’ın Kuran’da kıyafet hakkında detay vermemesi; isteyenin takım elbise, isteyenin kimono, isteyenin cübbe veya isteyenin bambaşka bir yöre kıyafeti giyebileceğini gösterir. Bu serbest konuda muhtemeldir ki Peygamber, yöresinin kıyafetleri olan entariyi, cübbeyi tercih etmiştir. Fakat bu kıyafeti putperestler de, Peygam-ber’in en büyük düşmanları da gelenekler gereği giymekteydi. Yani Peygamberimiz’in bu konudaki tavrı bir dinsel uygulama, bir sevap değil, Allah’ın serbest bıraktığı konudaki bir tercihtir. Oysa Pey-gamber’in kıyafetini tarif eden hadisin kendisi değil, onun uydurma yorumu dine ilave yapmıştır. Uydurma yorumları Kuran’a denetleterek düzeltmek için aşağıdaki hadis örnektir:

Bilin ki; Kuran’dan başka bir şey eken, ektiğini biçerken belalara uğrar. Artık siz de O’nu ekin, O’na uyun. Rabbinize O’nu delil edin, nefislerinize O’nu öğütçü yapın. Kendi reyleriniz O’na uymazsa reylerinizi (yorumlarınızı, seçiminizi) töhmetleyin, dilekleriniz O’na aykırıysa dileklerinize hıyanette bulunun.
Nehcül Belağa sayfa 55

Hadislerin hepsi zandır (sanıdır). Kuran’a göre ise din zanna bi-na edilemez. Kuran’la çelişen, Kuran’a ilaveler yapan yorum ve hadislerin yanlışlığı kesindir. Kuran’la çelişmeyen ve Kuran’la uyuşan hadislere gelince; onların bile Peygamberin sözleri olduğuna inanmak zandır, sanıdır. Geleneksel İslamcıların hadislerini yargılayıp,

Kuran’ın hükümleriyle örtüşen yukarıdaki hadisleri Peygamber’in söylediğini kabul etmek de zandır, sanıdır. Yani bu hadisler Ku-ran’la örtüştükleri halde, onları Peygamber’in söylediği %100 de-ğildir. Hadislerin uydurulma sebeplerinde gördüğümüz gibi dine fayda sağlamak niyetiyle hadis uyduranların olması, dördüncü ko-nuda hadislerin incelenmesinde gördüğümüz gibi uzun hadis nakil zincirlerinden doğan hatalar, Peygamber’le sahabe sözünün karış-ması gibi sonuçlar, en düzgünü (!) Peygamberimiz’in vefatından ikiyüz yıl sonra yazılmış olan hadis kitaplarının en düzgün hadisinin bile zan (sanı) olduğunu ortaya koyar. Zaten bizim istediğimiz, bu bölümde gelenekçilerin uydurmalarla dolu kitaplarını yine ken-di naklettikleri hadislere yargılatıp, bu inanılmaz çelişkilerini de gözler önüne sermektir. Yoksa karşıtlığımızı hep belirttiğimiz gibi kendimize göre hadis kitabı oluşturma niyetimiz olamaz. Öyle bir şey gerekseydi onu Peygamber yapardı. Din eşittir %100 Kuran. Ne bir eksik, ne bir fazla. Bundan gayrısında ise zan vardır, gerçekle yalanın ayrılamaz bir şekilde birbirine geçmişliği vardır.
birkaç soru sorayım:
1- Kur’an’ı kimler anlayabilir?
2- Kur’an’ı kimler anlayamaz?
3- Anlayacağını ileri sürdükleriniz kimlerdir?
4- Anlayacağını ileri sürdükleriniz neden farklı mezhep, tarikat ve cemaatteler?
5- ”53/23 Onlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir ve ALLAH onlar için hiç bir delil indirmemiştir. Kendilerine, Rab’lerinde bir yol gösterici geldiği halde, sadece kuruntuları ve kişisel arzularını izliyorlar” anlayacağını iddia ettiklerinizi bu ayet bağlamında nasıl değerlendireceksiniz?
6- Eğer üstteki 5 soruyu kabul etmiyorsanız neden insanları birilerini taklit etmeye çağırıyorsunuz? Neden önlerine binlerce ciltlik kitaplar koyuyorsunuz? Sadece Kur’an’dan sorumlu olduğumuzu (43/43,44) neden söyleyemiyorsunuz?
Kitaba inandığını söyleyen herkes bilmeli ki biz sadece kitaptan sorumluyuz. Rabbimiz bizi ona göre hesaba çekecek. Ve bu kitap tüm inananların anlayacağı bir kitaptır. Gerisi aldatmacadır. Peygamberimizin ahiretteki şikayetine maruz kalmak istemiyorsak her şeyi elimizin tersiyle bir kenara itip sadece Kur’an’a bakarak inanmamız ve ona göre yaşamamız gerekmektedir.
25/30 Resul de şöyle der: Ey Rabbim, benim toplumum, bu Kur’an’ı terk edilmiş/dışlanmış halde tuttular.
29/51 Bu kitabı sana indirmiş olmamız ve kendilerine okunması onlara yetmez mi? Bunda inanan bir toplum için bir rahmet ve öğüt vardır.


islamyolu
< 1-Kuran dışında helal, haram kaynağı yoktur. >
yok daha neler. şu yazı baştan aşağı en cahilin bile okuyupta şaşacagı yazıdır. bu yazının kaynagı kim hangi hoca yazmış merak ettim. Kuran dışında helal haram kaynağı yoktur diyor böyle bir saçmalık olurmu. bütün haramları helal ettiniz. birde Altınla İpegin erkege haram oldugunu beyan hadise uydurma denilmiş. Zaten Hadisi şerifler sizler için hep uydurma. Yazının yarısında tıkandım. Daha ilerisini okumayayım dedim.

Allah Kuranda demiyormu Rasulüme Kur’an 2 katta hikmet verdim diye. Bu hikmet dedigi elbette Hadisi şeriflerdir. Veya Rasulümün size ne verdise onu alın diyen ayetler. Otomatikmen siz bu lafları söyleyerek ayetlere bile Tövbe haşa uydurma deme cüretinde bulunuyorsunuz.
Fazla söz etmeyecem yazın ortada Allah hidayet versin.


Süre:HenüzYok
Peygamberimizin ,ebu Hureyreyi,Hadisleri yazıp kayıt tuttuğunu gördüğünde onu bundan men ettiğini ve ”Kuran dışında başka bir kitap mı arıyorsunuz?” diye hiddetlendiğini duymuştum.Teke Tek kardeşim de bu durumu net bir şekilde ortaya koyan ayet delilli bir yazı ortaya dökmüş.Emeğine sağlık bacım.ayrıca islamyolu,teke tek kardeşimin yazdığı yazı içerisinde bir kaç yerde ayetlerin bulunması sebebiyle,senin bu yazıya karşı sergilemiş olduğun tutumun yanlış olduğunu düşünüyorum.En azından yazının baştan sona kısmı olarak demek yerine ,yazanın şahsına ait olduğunu düşündüğün yerler için bir karşıt görüş sunabilirsin.Tamamı için kullandığın alaycı uslüp maalesef ayetleri de kapsıyor.Bu tavrınızdan vazgeçin,herşeyi bilenler sizler değilsiniz,ya da sizin biliyor zannettikleriniz herşeyi yanlış biliyor da olabilir.Neticede islamyolu okuduğunu söylediği bir sürü kitap isimleri veriyorsun,ve tavsiye olarak da,bilmem kimin kitapları ,şu alimin bu şeyhin kitapları diye yüzlerce kitabın içinde bocalayıp duracağına ve etrafındakilere de bunu tavsiye edeceğine,sadece Kuran okusan sana yetmeyecek mi.Ne yani;Rabbinin huzuruna çıkacaksın ve sana Yalnızca Kuranı okudun diye hiddetlenecek mi zannediyorsun,neden diğer alimlerin kitaplarını da okumadın diye seni cehenneme mi atacak zannediyorsun.Hiç de korktuğun gibi değil sana söyliyeyim.

Ben diyeceğim ki,”Allah’ım ,sen bana bu Kuranı verdin ve ben aklımın yettiğince bunu okudum ve içinde yazan anlayabildiğim her harfine iman ettim ve benden istediğin şeklide bir hayat yaşamaya çalıştım,ayrıca bu yüce kuranın dışında başka başka kitaplar ile aklımı beynimi zihnimi kurcalamadım,karışmasına müsaade etmedim,bana verdiğin kadarından sorumlu olduğumu düşünerek bu acziyetimle huzuruna geldim” …

Tavsiye ederim,sorumlu tutulmayacağın onlarca kitabı da okuyayım diye uğraşıp ,daha sonrasında ”kitap yüklü eşekler” durumuna düşmek de var işin sonunda.Bir tek kitap oku,tam oku.Neymiş o risalecileri de anlamakta zorlanıyorum.Adamlar bir sürü bir sürü risale kitaplarını,kelime anlamlarını dahi anlamadıkları haliyle ezberlemeye çalışıyorlar.Al işte bir ”kitap yüklü eşekler” de onlar olmuyor mu?


çelebiler
< 1-Kuran dışında helal, haram kaynağı yoktur. >
Çok doğru hatta sadece helal haram değil dinin herşeyi için kaynak Kuran’dır.Dinin tek kaynağı Kuran’dır.Çünkü diğer delil kabul edilen herşeyin Kuran’ın teyidine ihtiyacı vardır.Kaynağın teyide ihtiyacı olmaz.Teyide ihtiyacı olan da kaynak olamaz.

Bu sözü anlayabilmek için kaynak nedir ne demektir iyice anlaşılması gerekir.


TEKE TEK
tıkanırsınız çünki işinize gelmiyor ayrıca hidayet dilemişsn ki ancak kafirler içn hidayet dilenir müminlere hidayetin artsın denir!.. benm asla cüret edemeyeceğim şeye cüret ederek tekfir ediyorsunuz bravo! böylemi sıyrılacaksınız!!!!!!! Kul hâtû burhanekum in kuntum sadıkîn: De ki: Hadi getirin delilinizi, eğer doğru söylüyorsanız? !!!!!!!
vahiy kurandır peygamberin ahlakıda kurandı dolayısıyla peygambern söylediği hükümlerde kutanın hükmüdür,,,!!!İlmî eserler ve bu arada Fıkıh kitapları belli bir metod ve üslûb ile yazılır; ifade şekli tekdüzedir, aynı hüküm ve fikirler belli cümle şekilleri ve terimler ile anlatılır. Kitâb ve Sünnet ise insan eseri değil, Allah’ın vahyi mahsûlüdür. Bu iki kaynakta insanlara gerekli bulunan bilgiler en güzel ve tesirli ifade şekilleri ile verilmiş, üslûb usanmadan tekrar tekrar okunacak şekilde ayarlanmış, hem konular, hem de ifade şekli bakımından çeşitliliğe yer verilmiştir. Bu sebeple mezkur kaynakların ve özellikle tertibi de ilâhî olan Kur’ân-ı Kerîm’in belli bir bölümünde, Fıkıh hükümleri, "şu haramdır, şu helaldir, şu akit şöyle yapılır, şartları şunlardır…" şeklinde verilmemiştir; bilgi ve hükümler yeri geldikçe değişik kelime ve cümlelerle ifade edilmiş ve çeşitli sûrelere serpiştirilmiştir. Bu cümleden olarak: Helâller ve haramlar, "şu helaldir, size haram kılındı size helâl kılındı" şeklinde; farz kılınan hususlar "farz kıldık, Allah size farz kıldı, Allah hükmetti (kazâ), üzerinize şöyle yazıldı…" tarzında ifade edilmiştir.
Kimisi kesin, kimisi teşvik mahiyetinde olmak üzere istenen şeyler "Allah emretti, emreder, Allah şundan hoşnut ve razı olur, şöyle yapmanızda sakınca, günah ve kınama yoktur (bu üslûb daha ziyade serbest bırakılan davranışlar ve şeyler için kullanılır), şu işte, bu davranışta iyilik vardır, hayır vardır… şeklinde ifade edildiği gibi "şöyle yapın, şunu yapın" şeklinde açık emir kipi de kullanılmıştır.
Kesin veya teşvik mahiyetinde yasaklanan, yapılması istenmeyen hususlar da yukarıda geçenlerin tersi olan ifadelerle anlatılmıştır: "Allah şunu yapmanızı sevmez, şundan hoşnut kalmaz, razı olmaz, şu iyilik değildir, şunda hayır yoktur, şunda günah ve vebal vardır, şunu yapana Allah lânet eder, şu pistir, şeytan işidir, şunu yapmanın cezası cehennemdir, şunu yapmayın, şundan uzak durun…"
Bu ifadeler yanında Hz. Peygamber’in fiilleri, özellikle bir iş ve davranışı devamlı yapması yine hüküm kaynağı olarak değerlendirilmiştir.
Gerek ashâb ve gerekse daha sonra gelen müctehidler Kitâb ve Sünnet üslûbuna alışmış, maksadını anlamış, karîneleri de değerlendirerek gerektiğinde Fıkıh hükümlerini çıkarmış ve uygulamışlardır. Bu arada gerekçesi, dayanağı (illeti) zikredilen hükümlere kıyas yaparak da meselelere çözüm getirmişlerdir. Bununla beraber müctehidler Kitâb ve Sünnet’in açık ve kesin ifadelerine dayanmayan, ictihad ve yorum ile elde edilen bilgileri ve hükümleri için kesin ifadeler kullanmamış, "şu haram, bu helal, şu farz" dememiş, aksine "şunda sakınca yoktur, bu bana hoş gelmiyor, şu geçmişlerin fiillerine uymuyor, bu bana daha sevimli geliyor" gibi ifadeler kullanmayı tercih etmişlerdir.
Buhârî’nin Sahih’ini İngilizceye çeviren mühtedi M.Esed’in, hadisler ve sünnet konusundaki şu sözleri, sünnete yan bakan yerli Müslümanlar için bir ibret levhasıdır…
Muhaddislerin görüşü şudur: "Sahîh hadîs aynı mânada, çeşitli ve müstakil senedlerle (rivâyet yollarıyla) nakledilendir." Bununla beraber hadîslerin, gerek derece ve gerekse sıhhat bakımlarından Kur’ân-ı Kerîm derecesinde olduğu, hiçbir Müslümanın aklından geçmez. Hadîslerin incelenmediği ve tenkid edilmediği hiçbir devir geçmemiştir. Bazı Avrupalı tenkidçilerin üstünkörü ileri sürdükleri gibi hiçbir yalan hadîs muhaddislere gizli kalmamıştır. Biz, iddiânın tam zıddına kaniyiz. Sahîh hadisleri uydurma olanlarından ayırmaya ihtiyaç duyulduğu anda, hadîs ilmi başlamıştır. İmam Buhârî ve İmam Müslim’in sâhihleri bu ayıklamanın direkt sonuç ve meyvesinden başka bir şey değildir.1- Bütün hadisler toplanmış mıdır, toplanmışsa sayısı kaç?

Peygamberimizin bütün söylediklerinin ve yaptıklarının bize nakledildiğini söylemek isabetli olmaz. Dinimizi anlamak ve yaşamak için gerekli olanların nakledildiği de şüphesizdir. Uydurma rivayete yer vermemeye çalışan bir hadisçinin kitabında (Kenzü’l-ummâl) topladığı rivayet sayısı (46624) tür. Bu kitap rivayet sayısı bakımından en zengin olanıdır (veya olanlardan biri) diyebiliriz. Buhari ise en güvenilir kaynakdır.

2- Bütün hadisler korunmuş mudur?
Dinimizi anlamak ve yaşamak için ihtiyacımız olan miktardaki hadisler korunmuştur.

3- Dinin kemale ermesi hadislerin korunmasıyla alakalı mıdır?
Dini Kur’an, Sünnet ve ictihad kaynaklarının bütünü tamamlamıştır ve bunların da tamamı vahye dayanmakta; akıl ve ilim vahyi yorumlamada devreye girmektedir; yani akıl bağımsız olarak din kuralı koyamaz, vahyi yorumlayarak din kuralına ulaşır
ancak ahlakın tamamlayıcısıdır peygamber a.s… tabi hüküm koyucusu deil hükmü detaylı biçimde uygulayandır…


islamyolu
< 1-Kuran dışında helal, haram kaynağı yoktur. >
@mir bunlar bizi dinlemiyorlar . Buyur kendi Adamlarını kendin ikna et. bu konuda sen benim fikrimde oldugunu biliyorum. bunlar ben ne desemde inanmazlar. Sen gel konuyu kapat


TEKE TEK
kulu kulamı şikayet ediyorsun… işine gelmedi mi kaçarsın tabiii!


islamyolu
< kulu kulamı şikayet ediyorsun… işine gelmedi mi kaçarsın tabiii! >
şirkemi girdim Allahtan başkasından yardım istedim diye Gavurmu oldum şimdi 🙂

@mirin bu konular hakkındaki mükemmel cevaplarını bildigim için ona havale ettim. Siz onun sözünü daha iyi dinlersiniz. biz ne desek size boş. Biz Desek Hadislere inanmayın onların hepsi uydurmadır. Siz diyeceksiniz olurmu hepsi sahih dir. Çünkü biz ne desek zıttını diyorsunuz. 🙂


peygamber helal haram koyabilirmi, Kanun koyma yetkisi

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();