Oruç ve ramazan ilgili sorular
Kayıtsız Üye
Oruç ve ramazanla ilgili sorulara ihtiyacım var bana Oruç ve ramazan hakkında sorular bulur musunuz ?
Cevap: oruç ve ramazan ilgili sorular
Fetva Meclisi
Sorularla Ramazan ve oruç
Ramazan orucu ile ilgili soru ve cevaplar
SORU:
Orucun İslam’ın beş şartından biri ve farz bir ibadet olduğunun delilleri nelerdir?
Ey iman edenler! oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. Bakara( 2) 183
Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. Bakara(2) 184 3)
Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir. Bakara( 2) 185 )
SORU:
Oruç kimlere farzdır ve ne zaman farz kılınmıştır?
Oruç hicretten bir buçuk yıl sonra Medine de farz kılınmıştır.
Orucun üç nevi şartı vardır:
a) Farz olmasının şartları: Müslüman olmak, akıl ve buluğ çağına ermiş olmaktır.
b) Edasının şartları: Sıhhat ve mukim olmaktır.( sağlıklı olmak ve yolcu olmamaktır..) sağlığı bozuk olan iyileşinceye, ve yolcu olan evine dönene kadar kadar oruç tutmayabilir.
c) Edanın sahih olmasının şartı: Niyet etmek ve (kadınların) adet ve lohusalık gibi hallerden temizlenmiş olmasıdır. (âdetli ve lohusa kadın niyette etse orucu makbul olmaz)
SORU:
Kaç çeşit oruç vardır?
Oruç; farz, vacip, sünnet, müstehap ve mekruh olarak sınıflandırılır.
Farz oruçlar, Ramazan ayı orucu, kazaya kalan ve keffaret oruçlarıdır..
Vacip oruç; adanmış olan oruçlar ve nafile olarak niyetlenip bozulan oruçlardır..
Müstehap (nafile yani sünnet ) oruç; farz ve vacip olmadığı halde Allah rızası için, Peygamber efendimize (a.s.m) benzemek ve sevap kazanmak niyetiyle tutulan oruçlardır. Pazartesi-perşembe günleri tutulan oruçlar, şevval ayında, Recep, Şaban aylarında, Muharrem ayında tutulan oruçlar gibi..
Mekruh Oruçlar;
a) Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri tek bir gün tutulan, muharrem ayının sadece 10. günü tutulan oruçlar ve iftar etmeksizin birbirine birleştirilen oruçlar tenzihen mekruh;
b) Ramazan bayramının birinci günü ve Kurban bayramının dört günü tutulan oruçlar Tahrimen (harama yakın ) mekruhtur..
SORU:
Oruç ne zaman başlar ne zaman biter?
Namaz gibi orucun da vakti vardır. Oruç imsakla başlar, akşam namazı vaktinin girmesiyle biter. Ezan değil vaktin girmiş veya çıkmış olması esastır.
SORU:
Oruca niyet nasıl ve ne zaman yapılmalıdır?
Oruç her gün için müstakil bir ibadet olduğundan, Ramazanın başında topluca niyet kafi gelmez, her gün için ayrı niyet gereklidir. Olabilir ki kişi ramazan günlerinden herhangi bir gün herhangi bir mazereti dolayısıyla oruç tutmamaya niyet edebilir.
İftar ettikten sora imsak vaktine kadar herhangi bir vakit aralığında oruca niyet edilebilir. Sahura kalkamayan biri de herhangi bir şey yiyip içmedikçe kuşluk vaktine kadar oruca niyet edebilir.
Niyette esas kalp ile yapılan niyettir ancak dil ile söylemek de sünnetttir. Oruç için sahura kalkan biri dili ile niyet etmese bile orucu makbuldür.
SORU:
Saate yanlış bakarak, yanlışlıkla vaktinden önce okunan ezana uyarak iftar edilirse ne olur?
Güne gün kaza etmek gerekir. Bir defa olmuşsa bir gün oruç tutulacak.
SORU:
Orucu bozup altmış bir gün oruç tutmayı gerektiren gerektiren şeyler nelerdir?
Bilerek yemek, içmek, (ister gıda maddesi, isterse ilaç olsun)
Cinsi iliskide bulunmak.
Sigara içmek
SORU:
Niçin ve nasıl altmış bir gün tutmamız gerekiyor?
Altmış gününü ceza bir gününü de kaza olarak tutuyoruz. Erkekler altmış bir günün tamamını ara vermeden peş peşe tutarlar. Kadınlar özel günleri (âdet gibi) araya girince tutmaz, temizlenir temizlenmez de ara vermeden oruçlarına devam ederler
SORU:
Bir Ramazanda birkaç kez ya da değişik yıllarda bilerek orucunu bozmuş biri her bozduğu orucu için ayrı ayrı 61 gün oruç tutmak zorunda mıdır?
Değişik zamanlarda bilerek orucunu bozmuş biri sadece bir defa 60 gün ceza öder ve peşinden başladığı halde bozmuş olduğu günlerinin kazsını ilave eder.
SORU:
Orucu bozup güne gün kaza gerektiren haller nelerdir?
1 – Çiğ pirinç yemek.
2 – Sade un veya sade hamur yemek. (Hamurun içinde yağ ve şeker katılmışsa keffaret de gerekir.)
3 – Bir anda çok miktarda tuz yemek. (Az miktarda tuz yemek ise, keffareti de gerektirir.)
4 – Taş, toprak, çakıl taşı, demir, bakır, altın gümüş gibi madenleri yutmak.
5 – Zeytin veya kiraz çekirdeği yemek. Kayısı çekirdeğinin içi yenirse, keffaret de gerekir.
6 – Ayva gibi olgunlaşmadan yenmeyen bir meyveyi, ham iken, tuzlamadan ve pişirmeden yemek. (Olmuş, pişmiş, tuzlanmış olursa keffaret de gerekir.)
7-8 Henüz içi olmamış yeşil cevizi yemek. Veya bademi, fındığı ve kuru fıstığı kabuğuyla birlikte çiğnemeden yutmak.
9 – Boğaza kaçan yağmur, kar veya doluyu istemeyerek yutmak.
10 – Abdest alırken boğazına veya burna su çekerken genzine hatâ ile suyun kaçması.
11 – İsteyerek boğazına veya burnuna duman çekmek. Sigara, anber gibi lezzet ve keyif verici bir duman olursa, keffaret de gerekir.
12 – Başkasının zorlaması sebebiyle oruç bozmak..
14 – Unutarak yiyip içtikten sonra, orucum bozuldu zannıyla bilerek yiyip içmek.
15 – Dişleri arasında kalan nohut tanesi kadar şey`i yemek.
16 – Kendi isteğiyle dışarı kusmak. Bu kusma ağız dolusundan az da olsa orucu bozar.
17 – Ağız dolusu kendiliğinden gelen veya isteyerek getirilen kusmuğu mideye çevirmek.
18 – Sahur vakti geçtiği halde, geçmedi zannıyla sahur yemek.
19 – Güneş battı, iftar oldu zannıyla oruç bozmak.
21 – Hanımını öpmek, okşamak, sarılma, v.s. sebebiyle erkekten ve kadından meninin gelmesi. Şehvetlenip sadece mezinin gelmesi ile oruç bozumaz.
23 – Başkasının tükürüğünü veya ağzından çıkan lokmasını yutmak veyahut kendisinin ağzından çıkarıp dışarda biraz beklettiği lokmasını yemek… İnsan tabiatı bu gibi hallerden iğreneceği için, sadece kazâ gerekir: Ancak insanın, sevdiklerinin tükrüğünü yutması keffareti de icab ettirir. Çünkü insan bundan lezzet alır.
25 – El ile meni getirmek (istimna` – mastürbasyon).
26 – Kan yutmak. Çoğunluğunu tükrük teşkil eden ağızdaki az kanı yutmak orucu bozmaz.
SORU:
Oruçlunun dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir?
Oruç Allah için yapılan bir ibadettir.. İbadete niyet eden kişi ibadetin ciddiyetine yakışmayan her türlü fiilden uzak durmalıdır. Sakız çiğnemek, gereksiz yere ağza bir şeyler almak, tatmak, tükürüğünü biriktirip yutmak, kan aldırmak, mecburiyeti yokken oruç ibadetini zora sokacak derecede ağır işlerde çalışmak, aşırı derecede yemek…
Bunların yanında lüzumsuz, ne dünyaya ne ahirete yarayacak işlerle uğraşmak(malayani), elini, dilini, kalbini lüzumsuz işlerden çekmemek oruçlu için elbette çirkin işlerdir..
SORU:
Orucun sünnetleri var mıdır? Nelerdir?
İftarda acele etmek, sahura kalkmak ve sahuru geciktirmek (vakti geçirmeyecek şekilde) sünnettir.
iftar edilirken dua etmek,
orucu hurma ve su ile açmak,
iftar vermek, fakirleri, düşkünleri gözetmek,
Kur’an okumak, hayır işlerimizi çoğaltmak,
her türlü günah ve çirkin işlerden sakınmak.. gibi
SORU:
Yanlışlıkla veya unutarak yiyip içen ne yapmalı?
Unutarak ve yanılarak yiyip içenin orucu bozulmaz. Yiyip içerken hatırlarsa yiyip içmeyi bırakıp orucuna devem etmelidir. Orucu bozuldu zannıyla yeme ve içmeye devam ederse orucunu kaza eder.
Oruçlu iken bilmeden yiyip içen kişi çocuk ve zayıf biri ise ona oruçlu olduğu hatırlatılmamalıdır, Allah ona ikram etmiştir. Sağlıklı güçlü biri ise hatırlatmak daha güzeldir.
SORU:
Ramazanda oruç tutamayanlar ne yaparlar?
Oruç tutamayacak kadar hasta olanlar, hastaya bakanlar, Ramazan ayında yolculuk yapanlar, gebe veya emzikli olanlar, aşırı yaşlılar ve düşkünler, aybaşı hali veya loğusalık halinde bulunan kadınlar Ramazan ayında oruç tutmazlar. Bunlardan:
a. Aybaşı hali veya loğusalık halinde olan kadınlar ile emzikli ve gebe olan kadınlar, bu özürleri sona erdikten sonra ve Ramazan ayı dışında oruçlarını kaza ederler.
b. Yolcular, yolculukları bitince oruçlarına başlarlar. Ramazan ayında tutamadıkları oruçlarını Ramazan ayından sonra tutarlar.
c. Oruç tutamayan çok yaşlı, tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa müptela ise tutamadığı her gün için bir fakiri doyurur yada doyabilecek miktarda para verir yani fidye verir. Daha sona sağlığına kavuşmuş olanlar fidye ödemiş olsalar bile oruçlarını kaza etmek zorundadırlar. Fidyelerini ödeyemeden vefat edenlerin malı ve vasiyeti varsa varislerine ödemek vaciptir. Malı ve vasiyeti yoksa öderlerse sevaba girer faziletli bir iş yapmış olurlar.
SORU:
Ramazan ayında başka oruca niyet edilebilir mi?
Ramazan Ayında hangi oruca niyet edilse oruç ramazan orucu olmuş olur, çünkü vakit farz olan Ramazan orucu vaktidir. Kazaya, adak orucuna niyet etse bile bunlar geçerli olmaz.
SORU:
Fitre (Sadak i Fıtır) nedir?
Ramazan bayramı sadakasıdır. Buna zekatul-fıtır veya yalnız fıtır da denir. Yaratılış şükranesi olmak üzere sevap kazanmak kastiyle verilir. Fıtır sadakası Hicret’in ikinci senesinde zekat farz olmadan önce vacip olmuştur.
Hür, Müslüman ve asıl ihtiyacından fazla nisap miktarı bir mala sahip olan kişilerin vermesi gerekir. Akıl ve büluğ şart değildir.
Akıl hastalarının ve delilerin velileri onların mallarından fıtır sadakası verirler. Ramazanda oruç tutmamış olanlar da fıtır sadakası verirler. Sadaka-i fıtrın edasının vakti, bayram sabahıdır. O günden önce ölen ve zengin iken fakir düşen kimselere sadaka-i fıtır vacib olmaz. Bayram gecesi güneş doğmadan önce doğan çocuğun fitresini vermek vacibtir. Fitre bayram sabahından önce ve sonra her ne zaman verilse sahihtir ve eda olur; onun kazası yoktur. Fakat müstehap olan sabah namazı ile bayram namazı arasında veya birkaç gün önce vermektir. Fitreyi bayramdan sonra vermek caiz ise de, bir vacib geciktirilmiş olacağından iyi değildir. Sadaka-i fıtır, zekat gibi malın değil, başın zekâtıdır. Bunun için asıl ihtiyaçlardan fazla olan malın büyüyücü olması, üzerinden bir yılın geçmesi ve ticaret malı olması şart değildir. Bayram sabahı nisaba malik olan kişiye bile sadaka-i fıtır vacibtir.
Nisap Miktarı; gümüşe göre iki yüz dirhem (561.2) gr. değerindeki bir maldır. Nisap miktarı mal, sadaka-i fıtır vacip olduktan sonra telef olsa yine fitre vermek lazımdır. Bu miktar bir mala sahip olan bir kimse kendisi için, baliğ olmayan malsız çocukları için, hizmetinde bulunanlar için, sadaka-i fıtır vermesi vacibtir. Hanımı ve büyük çocuğunun fitrelerini vermesi üzerine vacib değildir. Fakat yanında bulunan büyük çocuğunun ve hanımının fitrelerini kendilerine sormadan verebilir. Malı olan küçük çocuğun fitresi kendi malından verilir. Fitre miktarları her yıl müftülüklerce tesbit edilmektedir. Bu yıl (2011) için fitre miktarı asgari 7,5 TL’ dir.
ORUÇLA İLGİLİ BAZI HADÎS-İ ŞERİFLER
Hz. Ebu Hüreyre (radıyAllahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ademoğlunun her ameli katlanır. (Zira Cenab-ı Hakk’ın bu husustaki sünneti şudur:) Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar. Allah Teâla Hazretleri (bir hadis-i kudside) şöyle buyurmuştur: "Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükâfatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti."
"Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (halüf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.”
Bir rivayette de şöyle buyrulmuştur: "Oruç perdedir. Biriniz birgün oruç tutacak olursa kötü söz sarfetmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa "Ben oruçluyum!” desin (ve ona bulaşmasın).” Buhari, Savm 2, 9, Libas 78; Müslim, Sıyâm 164 (1151); Muvatta, Sıyâm 58, (1, 310); Ebu Dâvud, Savm 25 (2363); Tirmizi, Savm 55, (764); Nesâi, Sıyâm 41, (2, 160-161); İbnu Mâce, Sıyam 1, (1638), Edeb 58, (3823).
Yine Ebu Hureyre (radıyAllahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim Allah Teala yolunda bir gün oruç tutsa, Allah onunla ateş arasına, genişliği sema ile arz arasını tutan bir hendek kılar.” Tirmizi, Cihâd 3, (1624).
Ebu Ümâme (radıyAllahu anh) anlatıyor: "Ey Allah’ın Resulü dedim, bana öyle bir amel emret ki (yaptığım takdirde) Allah beni mükâfatlandırsın.” "Sana dedi, orucu tavsiye ederim, zira onun bir eşi yoktur.” Nesâi, Sıyam 43, (4, 165).
Sehl İbnu Sa’d (radıyAllahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez." Buhari, Savm 4, Bed’ü’l- Halk 9; Müslim, Sıyâm 166, (1152); Nesâi, Sıyam 43, (4, 168); Tirmizi, Savm 55, (765). Tirmizi’nin rivayetinde şu ziyâde var: "Oraya kim girerse ebediyyen susamaz.”
Ebu Hüreyre (radıyAllahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: "Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun seyabından hiçbir eksilme olmaz.” Tirmizi, Savm 82, (807); İbnu Mâce, Sıyâm 45, (1746).
Yine Ebu Hüreyre (radıyAllahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ramazan ayı girdiği zaman Cennetin kapıları açılır, Cehennemin kapıları kapanır ve Şeytanlar da zincire vurulur." Buhari, Savm 5, Bed’ü’I-Halk 11, Müslim, Sıyâm 2, (1079); Nesâi, Sıyâm 5, (4, 129).
Nesâi ‘nin bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Bir münâdi, her gece şöyle nida edip bağırır: "Ey hayır isteyen, gel! Ey şer isteyen kendini şerden tut!” Nesâi, Savm 5, (4, 130).
Enes (radıyAllahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ramazandan sonra hangi oruç efdaldir?” diye sorulmuştu, şu cevabı verdi: "Ramazanı ta’zim için Şa’bân!" Tekrar soruldu: "Hangi sadaka efdaldir?” "Ramazanda verilen!” cevabını verdi.” Tirmizi, Zekat 28, (663).