Müslümanın vakar ve şahsiyeti
Amenna
Müslümanın vakar ve şahsiyeti
Ali Rıza Temel
"Rahman olan Allah’ın has kulları onlardır ki, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler ve cahiller kendilerine sataştığı zaman ‘selam’ deyip geçerler." (Furkan: 63).
Merhameti sonsuz olan Allah’a kul olmak en yüce mertebedir. O’nun has kulları, O’nun ahlakı ve sıfatlarıyla süslenmeye ve gerçek müslümanın farkını ortaya koymaya çalışırlar. Allah’a kul olanla şeytan ve nefse kul olanlar arasında elbette her konuda fark olmalıdır. İslam insana fazilet ve kemal noktasında bir üstünlük sağlamıyorsa o takdirde kişi ne derece müslüman olduğunu gözden geçirmelidir. Müslüman, yüce ahlakî meziyetlere ve üstün insanî hasletlere sahip kimse demektir. Bu üstün haslet ve meziyetler onun her davranışında kendini göstermektedir. Oturup kalkmasında, yeme içmesinde, konuşmasında, yürüyüşünde, alış-verişinde, aile hayatında, kılık kıyafetinde, çevreyle olan ilişkilerinde müslüman daima örnek ve model şahsiyet olmak durumundadır. Çünkü İslam insana böyle bir kimlik kazandırmak için gelmiştir.
Müslüman, her şeyden önce Rahman’a kul olmanın verdiği bir sükûnet ve tevazû içinde bulunur. Kibir ve gururdan, yapmacık hareketlerden uzak durur. Ciddiyet ve vakar sahibidir. İnsan şahsiyetini zedeleyecek hafifliklerden sakınır. Söz ve davranışları iç dünyasını yansıtır. Müslüman kimliğini daima ön plana çıkarır. Ayet-i kerimede de belirtildiği gibi yeryüzünde vakar ve tevazu içinde yürür. Buradaki yürümekten kasıt sadece dolaşmak manasında değil, davranış ve hareket tarzı anlamındadır. Yani müslüman hem yürüyüşünde, hem de genel olarak söz ve davranışlarında olgun ve mülayimdir. Zorba, mağrur, kibirli, saygısız, geveze, kaba ve haşin değil, sakin, vakur, alçak gönüllü, nazik ve terbiyelidir. Kimseyi incitmez. Ciddi düşünce ve işlerle meşgul olduğundan cahil, kaba ve alçak insanların seviyesine inmez, onların seviyesiz söz ve muamelelerine aldırmaz. Onlarla kavga ve tartışmaya gerek duymaz, faydasız münakaşa ve dedikodulara katılmaz. Kendisine sataşıp kavga ortamına çekmek isteyen cahil ve kötü niyetli kimseleri güzel sözlerle, sabır ve olgunlukla savuşturur. Ahmak ve kötü niyetli kimselerle münakaşa etmenin hiç bir faydası olmadığı gibi bilakis sayısız zararları vardır. "Ahmağa verilecek en güzel cevap susmaktır" şeklinde bir atasözü vardır.
Olgun bir müslümanın alçak ve şirret kimselere karşı sergilediği bu tavır onun acz ve zayıflığından ötürü değil, şerefli, asil ve güçlü olduğundandır. Faydasız ve zararlı şeylerle uğraşacağına ciddi ve faydalı işlerle uğraşma isteğindendir.
Müslümanın bu tevazu ve olgunluğu yanlış anlaşılıp, istismar edilmemelidir. Bu olgunluk ve tevazu içinde muazzam bir dinamizm ve aksiyon gizlidir. Tevazu içinde yürümek; ölmüş gibi omuzları sarkık, yanlara eğik vaziyette ayağını sürüyerek yürümek değildir. Böyle bir yürüyüş ne tevazu, ne de takva yürüyüşüdür. Müslüman canlı-kanlı ve heyecanlıdır. Ebu Hureyre (r.a) şöyle rivayet ediyor: "Rasulullah’dan daha güzel kimse görmedim. Güneş sanki yüzünde seyir halindeydi. Rasulullah’dan daha hızlı yürüyen birini de görmedim, sanki önünde yer katlanmış gibiydi. Biz kendimizi zorlar, o ise zorlanmadan çabucak yürürdü."
Cansız ve gevşek yürümeyi takva ve sofuluk gösterişi zannedip o şekilde yürüyen bir topluluğa karşı Hz. Ömer: "Allah sizi kahretsin. Dinimizi ölü gibi gösteriyorsunuz" diye azarlamıştı. Hz. Aişe de; ölü gibi yürüyen bir gruba niçin böyle yürüdüklerini sorunca: Bunlar kurrâ, yani hafız ve Kur’an üstadlarıdır denildi. Bunun için Aişe Validemiz: "Ömer de Kurra’dandı. Fakat yürüdüğü zaman süratli, konuştuğu zaman sesli, vurduğu zaman da tesirli idi" diye cevap verdi. (Abdülhamid b. Badis, Mecalis, sh: 273-74)
Müslümanların bu ciddiyet ve vakarı başka ayetlerde şöyle belirtiliyor:
"Onlar boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile oradan geçip giderler." (Furkan: 72)
"Onlar boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler." (Müminûn: 3)
Kur’an’ı Kerim’de tanımlanan müslüman tipi bu olmakla birlikte, maalesef müslümanlar bu olgun ve şahsiyetli mümin tipini ortaya koyamadıkları için büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar. Vakitleri birbiriyle ve başkalarıyla gereksiz çekişme ve tartışmalarla boşa geçmekte, dünyaya ve ahirete yararlı ciddi işlerle uğraşacaklarına dedikodular, gıybetler, hakaretler, biribirlerini yıpratan kelime savaşlarıyla güç ve imkanları heder olmakta, aralarındaki birlik ve sevgi zayıflamaktadır. Fikir, inanç ve davranışlarda Kur’an’ın belirttiği olgunluğa erişmeden ne doğru dürüst müslüman kimliği ortaya konabilir ne de yaşanılan zaaflardan kurtulma imkanı elde edilebilir. Müslümana kibir değil vakar, zillet değil tevazu, hafiflik değil ciddiyet, kavga değil barış yakışır. Müslümanda olması gereken bütün güzel sıfatlar en kâmil manada Rasulullah tarafından temsil edilmiştir. Bu konuda modelimiz Peygamberimiz’dir. Onu iyi tanımak ve ahlakıyla ahlaklanmak.. işte bütün mesele…
Cevap: Müslümanın vakar ve şahsiyeti
rana
bu güzel paylasim için Allah c.c. senden razı olsun
İnsan mütevazi olmakla beraber, vakar ve şahsiyetini korumasını da bilmelidir.
Yanıt: Müslümanın vakar ve şahsiyeti
Hoca
< Kur’an’ı Kerim’de tanımlanan müslüman tipi bu olmakla birlikte, maalesef müslümanlar bu olgun ve şahsiyetli mümin tipini ortaya koyamadıkları için büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar. Vakitleri birbiriyle ve başkalarıyla gereksiz çekişme ve tartışmalarla boşa geçmekte, dünyaya ve ahirete yararlı ciddi işlerle uğraşacaklarına dedikodular, gıybetler, hakaretler, biribirlerini yıpratan kelime savaşlarıyla güç ve imkanları heder olmakta, aralarındaki birlik ve sevgi zayıflamaktadır >
ne zaman bizi ilgilendirmeyen şeyleri terkedersek vakar sahibi oluruz. paylaşım için Allah (cc) razı olsun
vakar ile ilgili ayetler, vakar ile ilgili hadisler, musluman kimligi mumsema