Atesit arkadaşın bana sorduğu sorular
burakin
Ateist bir arkadaş bugün bana şöyle bir mail gönderdi ve kafam gerçekten karışmış durumda,bazı sorulara gerçekten cevap veremiyorum,bu iddiaları nasıl açıklarsınız?
A- Canlıların ve organların özelliklerinin bilinmemesinden doğan çelişkiler:
1- Spermin testislerde üretildiğinin bilinmemesi:
Tıp biliminde dişi üreme hücresi olan oocyte nin yumurtalıkta, erkek üreme hücresi olan sperm in ise testiste üretildiği bilinmektedir. Ancak Tarık suresinde şöyle yazar:
Tarık/ 5-8. İnsan neyden yaratıldığına bir baksın. Bel kemiği ile kaburgalar arasından gelip atılan bir sudan yaratıldı. Şüphesiz (Allah), onu yeniden döndürmeye kudretlidir.
Bilime ters olan bu ayetin ikna edici bir izahı yoktur. Kimi İslamcılar, bel kemiği ile kaburgalar arasından çıkanın sperm değil, insan olduğunu iddia eder. Kimi İslamcılar, bu ayeti testislerin başlangıçta yukarıda olmasıyla izah etmeye çalışır. Kimileri ise sperm ve oocyte ile kemik iliği arasında bağlantı kurmaya çabalar. Ama hiçbiri ayetin bilime uygunluğunu ortaya koyamamıştır.
2- Kalbin beyin fonksiyonlarına sahip bilinmesi:
Kur’an’da insan beyninden hiç söz edilmemiştir, çünkü bilinmez. Halbuki beyin, insanı insan yapan organdır. Beyin bilinmediği için duygular, düşünceler kalbin fonksiyonları olarak belirtilmiştir.
Örneğin Bakara suresi 97. ayetinde; Cebrail’in Kur’an’ı peygamberin kalbine indirdiği yazılmıştır. Bilim ise, bilgilerin ve hafızanın beyinde saklandığı kanıtlamıştır.
Yine Bakara suresi 260. ayetinde İbrahim’in kalbinin tatmin olması için Allah’tan ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini istediği yazılıdır. Halbuki tatmin olan, ikna olan kalp değil, beyindir.
Birçok ayette de kalbin mühürlenmesinden söz edilir.
Şura-24. Yoksa onlar, senin hakkında: Allah’a karşı yalan uydurdu mu diyorlar? Eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. (…)
Tegabun-11. Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbine hidayet verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
Hidayet verilecek olsa, verileceği organ kalp değil, beyin olmalıdır. İslamcılar bunu, bugün de sevginin, merhametin kalple ifade edilmesiyle açıklar. Tersine bu ifade şekli, dini inançlardan kaynaklanarak oluşmuştur. Bazı İslamcılar ise kalbin de beyinsel fonksiyonlara sahip olduğunu iddia eder. Bu iddianın hiçbir bilimsel yanı yoktur. Kalp, sadece kan pompalayan bir organdır ve beyin işlevlerinin hiçbirine sahip değildir. Bu yanlış, müteşabihlikle de izah edilemez. Kalple ilgili birkaç ayetin müteşabihliği olsa da, Kur’an’ın tamamında ve onlarca ayette bu şekilde geçmesi, böyle bilindiğinin göstergesidir.
3- Her canlının çift yaratıldığı:
Zariyat-49. Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.
Her canlı çift değildir. Bakteriler, tüm canlılardan kat kat fazla sayıda ve etkinliğe sahip varlıklardır. Eşleri olmayıp bölünerek çoğalırlar. Ama görülüyor ki Kur’an’ın yazarı, ya bakterileri, virüsleri bilmiyor ya da onları canlıdan saymıyor.
4- İnsanlar için 8 çift hayvan yaratıldığı:
Zümer-6. Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini var etmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir. (…)
İnsanların faydalandığı hayvan sayısı sekizden çok daha fazladır. Bazı İslamcılar, ayetin çiftlik hayvanlarını kastettiğini öne sürerse de 8 çift hayvan yine çok azdır. Enam suresinde bu 8 çift hayvanın hangileri olduğu da belirtilir:
Enam-143. Sekiz çift yarattı: Bir çift koyun, bir çift keçi. (…)
Enam-144. Deveden bir çift sığırdan da. (…)
İnsanlar bu sayılan hayvanların dışında at, eşek, tavuk, ördek, hindi, tavşan, balık, lama, kanguru, geyik, fil ve daha birçok hayvandan yararlanırken sadece 4 çeşit hayvan sayılması ve 8 çift olarak ifade edilmesi ilginçtir.
5- Tatlı suda inci ve mercan yetiştiği:
Rahman suresi 19-22 ayetleri ile Furkan suresi 53. ayetinde geçen iki denizin birbirine salındığı-karıştırıldığı ama aralarında bir engel olduğunu yazan ayetlerde denizlerden birinin suyunun içilebilen tatlı su olduğu, diğerinin acı ve tuzlu su olduğu yazılıdır. Rahman-22’de her ikisinde de inci ve mercan yetiştirildiğini yazar. Halbuki tatlı suda inci ve mercan yetişmez. Suni olarak inci yetiştirilse bile mercan hiç yetişmez. Bu ayetlerin müteşabih olduğu söylenebilir. Ancak mucize uydurmacıları, ayetteki mercan ve inciyi görmezden gelip, iki denizin karışmamasını mucize diye sunmaya çabalarlar.
6- Ortadoğu dışında yetişenlerden hiç bahsedilmemesi:
Kur’an’da adı geçen bütün bitki, hayvan ve diğer doğa varlıkları Ortadoğu’ya özgüdür. Diğer bölgelere ait olan canlı-cansız varlıklardan söz edilmez. Örneğin çölden bahsedilir ama gölden, ormandan bahsedilmez. Kar, buz, dolu, sis gibi bölgede görülmeyen doğa olayları Kur’an’da geçmez. Portakal, mandalina, karpuz, kavun, ceviz, fındık, patates gibi bölge dışı bitkisel ürünlerden, kanguru, lama, pelikan, fok gibi bölge dışı hayvanlardan bahsedilmez.
B- Dünyanın ve Evrenin bilinmemesinden doğan çelişkiler:
1- Güneşin kara bir balçığa batması:
Eski toplumlar, dünyanın da güneş, ay ve yıldızlar gibi bir gök cismi olduğunu bilmezlerdi.
Yere göre güneşin hareket ettiğini sanır, doğuda bir yerden doğup batıda bir yerde battığını düşünürlerdi. Bazı filozoflar, asıl dönenin güneş değil dünya olduğunu keşfetmiş olsalar da, insanların çoğu bu bilgiden habersizdi. Kur’an’da anlatılan Zülkarneyn hikayesinde de güneşin dünyada bir çamur gözesine battığı yazılır.
Kehf-86. Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, kara bir balçıkta batıyor buldu. (…)
Ayetten; dünyayı göğün altında uçsuz bucaksız bir yer olarak gören ve göz yanılmasından dolayı güneşin dünyanın batısında bir çamur gözesine battığını sanan bir yanlış bilgiye sahip olunduğu anlaşılmaktadır. Bu ayet, İslamcılar tarafından güneşin sanki okyanusta batıyormuş gibi görünmesi olarak açıklanmaya çalışılır. Öyle olsa, ayette sanki sözcüğü olurdu ama yoktur ve bazı mealciler bu kelimeyi parantez içinde ayete ekler.
2- Dünyanın tüm evrenden daha uzun zamanda ve daha önce yaratılması:
Evrende milyarlarca galaksi olduğu ve her galaksinin milyarlarca güneş sistemine sahip olduğu ve dolayısıyla dünyamız gibi sayısız gezegenin olduğu artık biliniyor. Bu bilgilerden yoksun olan eski toplumların yaratılış mitlerinde ise sadece yer-gök geçiyor. Altta uçsuz bucaksız bir yer ve üstte gök kubbe. Füssilet suresinde de yer ve göğün yaratılışı bu bakış açısıyla anlatılıyor.
9. De ki: "Siz gerçekten yeri iki günde yaratanı inkar edip duracak mısınız? Birde O’na eşler mi koşuyorsunuz? O, bütün alemlerin Rabbidir.
10. O, dört gün içinde, yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.
11. Sonra göğe doğruldu da o bir duman iken ona ve yere: "İkiniz de ister istemez gelin!" dedi. İkisi de: "isteye isteye geldik." dediler.
12. Böylece onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu ve her gökte (bulunan meleklere) işlerine ait emrini vahyetti. Dünya gökyüzünü kandillerle donattık ve koruduk, işte bu, hep o çok güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir.
Ayetlerde dünyanın dört günde ama 7 göğün yani evrenin iki günde yaratıldığı öne sürülüyor. Evrenle kıyaslandığında; okyanusta bir çakıl tanesi gibi olan dünyanın yaratılışının hem evrenden önce, hem de evrenin iki misli zamanda yaratıldığı iddiası bilimsel olabilir mi?
3- Yıldızların şeytanlar için atış tanesi olduğu:
Mülk-5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.
Kandille kastedilen yıldız. Ama sanki yıldızın ne olduğu bilinmiyor. Boyutları çok küçük sanılıyor. Güneş ile yıldızlar farklı düşünülüyor. Koca yıldız, belki de dünyanın 30-40 misli büyüklüğünde, ama ayette şeytanlara atış tanesi olarak yapıldığını söylüyor.
4- Göğün yere düşmemesi için tutulduğu:
Hacc-65. Görmedin mi ki, Allah bütün yerdekileri sizin hizmetinize sundu. Ve emriyle denizde seyredip giden gemileri de. Göğü de izni olmaksızın yere düşmekten o tutuyor. Gerçekten Allah insanlara çok şefkatli, çok merhametlidir.
Göğün tutulmadığı takdirde dünya üzerine düşeceğini hangi bilim adamı söyleyebilir?
Milyarlarca galaksi, katrilyonlarca yıldız ve gezegenlerin dünyaya düşebileceği düşünülebilir mi? Ama dünya gökte bir cisim değil de, gök dünyanın üstünde sanılırsa; göktekilerin yere düşeceği zannına kapılınılabilir ki Kur’an’ın yazarı da bu yanılgıya düşmüştür.
5- Cennetin genişliği göklerle yer kadar mı?
Ali İmran-133. Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.
Yer’den kastedilen dünya gezegeni olduğuna göre; dünya da, uzayda diğer gök cisimlerinden biri olduğuna göre; gök ile yer kadar demek saçma bir ifadedir. Bu da, önceki örneklerde olduğu gibi göğün dünya üzerinde bir kubbe olarak algılanmasından kaynaklanmaktadır.
6- Ayın bir nur, bir ışık kaynağı olduğu:
Yunus-5. O’dur ki Güneş’i bir ışık yaptı. Ay’ı da bir nûr kılıp, ona birtakım konaklar tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz.
Ay’ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor. Ama gündüz ay’ı göremeyen ve gece aydınlık verdiğini görenler onu nur sanıyor.
C- Matematiğin bilinmemesinden doğan çelişkiler:
Kur’an’da Nisa suresi 11 ve 12. ayetlerinde miras paylaşımına dair verilen oranlara göre hesap yapıldığında matematik hatası olduğu görülür. Oranlar hatalıdır ve hesap tutmaz.
Oran hatalarını giderebilmek için avliye ve reddiye yöntemine başvurulur.
İlköğretim seviyesindeki bir oran hesabında hata yapılmış olması, Kur’an’ın insan ürünü olduğunun en önemli kanıtıdır.
D- Doğaüstü inançlardan doğan çelişkiler:
Kur’an’da bilimsel yasalara ters, doğaüstü, insanüstü mucize iddialarına bolca rastlanır.
1- İlk insanın çamurdan yaratılması,
2- Ayın yarılması,
3- Bedir savaşında melek ordusunun Müslümanlara destek olması,
4- Kayalıktan deve çıkarılarak Salih peygambere mucize verilmesi,
5- Firavuna karşı Musa’ya verilen mucizeler, suların kan olması, tüm ilk doğan erkek çocukların ölümü, kurbağa, çekirge istilası ve Kızıldeniz’in yarılması,
6- Meryem’in cinsel ilişkiye girmeden İsa’yı doğurması,
7- İsa’nın bebekken konuşması, ölüleri diriltmesi,
8- Fil vakasında kuşların attıkları taşlarla orduyu helak etmesi,
9- Süleyman’ın kuşlara, cinlere hükmetmesi, ayakta öldüğünde asasını kurt yiyip de düşene kadar öldüğünün anlaşılmaması,
10- Nuh tufanında tüm hayvanlardan birer çiftin gemiye toplanması gibi.
Sonuç:
Evrensel olduğu öne sürülen bir kitapta yer alan tek bir bilimsel hata dahi, o kitabın evrensel olamayacağının kanıtıdır. Kaldı ki Kur’an’da onlarca bilimdışı ayet mevcuttur. 1400 yıl öncesine ait bir kitapta yazılmış olanların, her çağda ve her yerde geçerli olduğuna inanmak yanlış olduğu kadar tehlikelidir de aynı zamanda. Böyle bir inanç, o kitabın çağdışı hükümlerini egemen kılmak ister. Böyle bir inanç, bu kitabı tüm kitaplardan üstün görür ve bilimi, bilimsel teorileri geri plana atar. Çağdaş yönetimler, uygar yasalar yerine 14 yüzyıl öncesine ait ilkel kanunları uygulatmak ister.
Nitekim Islâm’ın ortaya çıktığı tarihten günümüze gelinceye kadar, hiçbir ülkede ve hiçbir dönemde demokratik doğrultuda bir gelişme görülmemiştir. Kur’ân’a dayalı olarak ne laik ve demokratik bir sosyal düzen kurma, ne de toplumsal kalkınma mümkündür. Çünkü Kur’ân, teokratik sistemler dışına çıkılmasına ve akılcılığa olanak tanımadığı gibi, ekonomik olarak da gelişmeye yönelik girişimlere fırsat vermez. Günümüz dünyasında İslam ülkelerinin durumu bunun kanıtıdır. Gelişmiş, kalkınmış ülkeler içinde tek bir İslam ülkesi yoktur. Üstelik tümü, demokratik yönetimlerden yoksundur. Hala kadına oy hakkı verilmeyen, kadının çalışmasına, araba kullanmasına izin verilmeyen ülkeler mevcuttur. Dünyada köleliğin bile en son Suudi Arabistan’da kaldırılmış olması da bir tesadüf değildir.
Bilimin dinden nasıl kötü etkilendiğine dair bir örnekle yazımızı noktalayalım:
Aşağıdaki fetva, Suudi Arabistanlı meşhur Şeyh Abdul Aziz Bin Baz’a ait.
Tarih: 1975
Kaynak: Dünya’nın Sakin Güneş’in Hareketli Olduğuna ve Gezegenlere Çıkmanın İmkansızlığına Dair Akli ve Hissi Deliller adlı kitabı
Fetva:
Kim dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ederse küfür ve delalete düşmüş olur. Çünkü bu iddia hem Allah’ın, hem Kuran’ın, hem Peygamber’in reddidir. Bunu iddia eden kişi tövbeye davet edilir. Ederse ne ala! Aksi takdirde kafir ve dinden dönmüş bir kişi olarak öldürülür ve malı da Müslümanlar’ın hazinesine katılır.
Eğer ileri sürdükleri gibi Dünya dönüyor olsaydı ülkeler, dağlar, ağaçlar, nehirler, denizler bir kararda kalmazdı. İnsanlar batıdaki ülkelerin doğuya, doğudaki ülkelerin batıya kaydığını görürlerdi. Kıble’nin yeri değişir, insanlar kıbleyi tayin edemezlerdi. Velhasıl bu iddia sayması uzun sürecek birçok nedenden dolayı batıldır
Cevap: Atesit arkadaşın bana sorduğu sorular
silversoul
Önce şunu diyeyim bilimin her dediği doğrudur diye bir şey yoktur bilim düne kadar atom parçalanamaz diyordu.
Ayın ışığı, kendi ışığı mı yoksa yansıyan ışık mı? Ateist bize diyecek ki önceden ayın kendi ışığı olduğu düşünülüyordu, fakat son olarak ay ışığının yansıyan bir ışık olduğunu bilim sayesinde (100-200 yıl önce) öğrendik. Kur’an 1400 yıl önce Furkan(25) suresi 61. ayette Gökte burçları var eden, onların içinde bir kandil (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah yüceler yücesidir . Arapçada ay ışığı için kullanılan münir yada nur yansıyan ışık manasına gelir. Yakın zamanlarda öğrendiğimiz ayın ışığının yansıyan ışık olduğunu, Kur’an 1400 yıl önce kim bahsetmiş olabilir? Ateist diyebilir ki peygamberiniz Muhammed (s.a.v.) belki zeki bir adamdı . Onla tartışmayın ve soru sormaya devam edin. Üzerinde yaşadığımız dünya nasıl bir şekle sahiptir? Ateist diyecek ki: küre biçimindedir . Bunu ne zaman öğrendik? Bize diyecek ki 1597′ de Sir Francis Drake, dünya çevresinde yelkenliyle dolaştı ve dünyanın küre biçiminde olduğunu kanıtladı . Fakat Kuran bize 1400 yıl önce Naziat(79) suresi 30. ayette diyor ki Ve yeri de yumurta biçimine soktu Arapçadaki deHa-ha kelimesinin anlamlarından bir tanesi genişletmek, yaymak iken diğeri Arapçası dahv olan kelimeden türemiştir ve deve kuşu yumurtası manasına gelir. Bildiğimiz üzere dünya tam olarak bir top gibi yuvarlak değildir, elipsoid bir şekildedir. Eğer deve kuşu yumurtasını incelerseniz o da elipsoid bir şekildedir. Bundan 1400 yıl önce dünyanın şeklinin elipsoid olduğunu kim söylemiştir? Tekrar Ataist diyebilir ki senin Peygamberin (s.a.v.), belki de süper zekiydi Onunla tartışmayın ve sormaya devam edin. Ben okuldayken güneşin sabit olduğunu öğrenmiştim. Güneş dönüyor fakat belli bir yörünge etrafında dönmüyor. Sonra Ateist diyecek ki bu da mı sizin Kuranınızda bahsedilmiş? Ben diyeceğim ki hayır, bu benim okulda öğrendiklerim. Ben okulu 1982 de bitirdim. Yaklaşık 12 yıl önce bunları öğrendim. Güneşin sabit olduğunu belli bir yörüngede dönmediğini öğrendim. Ama Kuran Enbiya suresi 33. ayette diyor ki Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yürür. Kuran diyor ki güneşin yörüngesinde dönmesinin dışında kendi edseninde de dönüyor. Kuran da bundan 1400 yıl önce kim bahsetmiş olabilir? Ve ateist sessizleşecek. Uzun bir duraksama olacak. Onu beklemeyin, sadece devam edin. Bugün, bilim bize diyor ki evren genişliyor ki bunu Kuran 1400 yıl önce Zariat suresi 47. ayette söylemiştir. Kuran okullarda öğrendiğimiz su döngüsü nden bahseder. Bernard Palissy 1580 da bunu ilk tanımlayan kişidir. Suyun okyanustan nasıl buharlaştığını, bulut haline geldiğini, içeriye doğru ilerlediğini ve yağmur olarak düştüğünü. Bu su döngüsünden detaylı bir şekilde bir çok ayette bahsedilmiştir. Zümer suresi 21. ayet / Rum suresi 24. ayet / Hicr suresi 22. ayet / Mü’minun suresi 18. ayet / Nur suresi 43. ayet / Rum suresi 48. ayet / Araf suresi 17. ayet / Furkan suresi 48-49. ayet / Fatır suresi 9. ayet / Yasin suresi 34. ayet / Mülk suresi 30. ayet / Tarık suresi 11. ayet. Kuranda yüzlerce ayet sadece su döngüsünden bahseder ki bilim bunu son dönemlerde keşfetmiştir.
Cevap: Atesit arkadaşın bana sorduğu sorular
silversoul
Güneşin göze batması kehf suresi 86. ayet Veceda arapçada yansıdı veya gözüktü anlamına geliyor sözlükten bakabilirsin yani Allah(c.c.) burada zülkarneyn e gözükeni bildiriyor. Ayetteki diğer bir kelime ‘mağrib’dir bu kelime hem zaman hemde mekan için kullanılabilir. Güneşin batması zaman işaret edebilir. Örnek güneş saat 7’de batıyor. Güneş batıda batıyor dediğim zamanda mekandan bahsetmiş oluyorum. Burda mağrib zaman için kullanılabilir, yani zulkarneyn güneşin batan yerine varmadı, oraya güneşin batış vaktinde vardı. Kaynak Dr Zakir Naik
Diyanetten okuduğunuz meale Kur’an budur diyemezsiniz. Çünkü meallere sitede 10 hocada farklı yazmış meali neden? Kur’an’ın sayfa sayfa tefsiri var neden? Kur’an cin ali gibi okunucak bir hikaye kitabı değildir. Ebu bekir’in bir lafı var devemi kaybetsem onu Kur’anda bulurum diye. Kur’an kimileri için yol gösterici gerçek kesin bilgidir. Kimilerine göreyse hikaye kitabı. Bunun içinki Allah(c.c.) kafirlere:Ona âyetlerimiz okunduğu zaman o, "Öncekilerin masalları!" der. Buyuruyor.
Insanlar ördeğin neyinden yararlanır, sperm kaburga