Ulu’l-Emr Nedir? İslamda Ulul Emr Kavramı

Ulu’l-Emr Nedir? İslamda Ulul Emr Kavramı

Hoca
ULU’L-EMR

Emir sahipleri.

Ulu’l-emr kavramı, Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e de itaat edin, sizden olan ulu’l-emre de. Sonra bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, hemen onu Allah’a ve Rasûlüne arzedin, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanan kimselerdenseniz…" (en-Nisa, 4/59) anlamındaki âyette geçer. Ayette geçen "ulu’lemr" (emir sahipleri)’nin kimleri kasteddiği konusunda görüş birliği yoktur. Sahabe ve tabiun ile müfessirlerin bu konudaki görüşleri beş maddede toplanabilir:

a) Ulu’l-emr, raşid halifelerdir.

b) Ulu’l-emr, ordu komutanlarıdır.

c) Ulu’l-emr, şer’i hükümler konusunda fetva veren müctehid bilginlerdir.

d) Ulu’l-emr, ehl-i hall ve’l-akd denilen müctehid bilginlerin icmalarıdır.

e) Ulu’l-emr, imamlar, fazıl ve adil fakihlerdir.

Çağdaş İslâm bilginleri, kavramı hemen bütün görüşleri içine alacak denli geniş kapsamlı bir tanımlama yoluna gitmişlerdir. Örneğin Mevdûdi, "Müslümanların herhangi bir işinin başında olan herkesi kapsar. Din alimleri, düşünürler, politik liderler, yöneticiler, mahkemelerdeki kadılar, kabile başkanları ve buna benzer kimseler" (Tefhîmu’l-Kur’an, İstanbul 1991, I, 371) şeklinde açıklar.

Klasik tefsirlerde aktarılan beş görüş, iki temel görüşe indirgenebilir. Bu iki görüş, ulu’l-emrin alimler ve yöneticiler olduğu yolundaki görüşlerdir. Ebû Bekr er-Râz tarafından savunulan icma görüşü, bu görüşlerin dışında kalır. Şiilerce savunulan görüş ise, ulû’l-emrin âlimler olduğu görüşü ile yöneticiler olduğu görüşünü dolaylı olarak içine alır.

Ulu’l-emrin alimler olduğu yolundaki görüş birçok sahabe ve tabiinden nakledilir. Müfessirlerden, hatta hukukçulardan önemli bir kesim de bu görüşü benimserler. Ne var ki bu görüş içinde "itaat" konusu yeterince açıklanabilmiş değildir. Emir sahibi, yaptırım gücünü de elinde bulundurmalıdır. Oysa alimlerin halk üzerinde bağlayıcı bir emir ve yetkisi yoktur. İtaat söz konusu olduğunda, ister istemez, ulu’l-emrin yöneticiler olduğu görüşü ağırlık kazanır. Bu görüş, yöneticilere itaatın gerekliliğini belirten çok sayıda hadisle de desteklenir. Özellikle İslâm siyaset bilimcileri, yöneticiler olarak kabul ettikleri ulu’l-emr’e itaat konusunu ayrıntılı biçimde incelemişler, bu itaatın sınırlarını, şartlarını tesbit etmişlerdir.

Râzi’ye göre, ulu’l-emrin yöneticiler olarak kabul edilmesi durumunda ortaya önemli bir sorun çıkar. Çünkü ilgili âyet, ulu’l-emre itaatı mutlak biçimde, hiçbir kayıt ve şarta bağlamadan emretmektedir. Böyle bir emir, ancak günahlardan korunmuş, masum bir insan hakkında söz konusu olabilir. Aksi durumda yöneticilere masiyette de itaat edilmesi emredilmiş olmaktadır. Tüm ümmetin masum insanı tanıması mümkün olamayacağına göre, âyetteki ulul-emrin bir insan, bir yönetici olması mümkün değildir. Öyleyse, âyetin kasdettiği ulu’l-emr, ehl-i hal ve’l-akd denilen müctehid bilginler topluluğunun ortak kararı, yani icmadır. Böyle bir icma, Kur’an ve Sünnet’ten sonra üçüncü kaynağı oluşturduğundan herkesin kayıtsız şartsız uyması, itaat etmesi gerekir.

Şii bilginler de âyetteki emrin niteliğinde er-Razi ile birleşirler. Onlara göre de böyle bir emir ancak masumlar için söz konusu olâbilir ve bu nedenle âyetteki ulu’l-emrden maksat, masum imamlardır. Bunların tanınması ise, önceki imamın açıklamasına bağlıdır. Ulu’l-emr, masum imamlardan sonra, onların temsilcisi olan adil ve alim fakihleri belirtir. Bu da imamların rivayetleri ile açıklanmıştır. Bu nedenle, masum imamlara nasıl itaat edilmesi gerekiyorsa, onlardan sonra yönetim yetkisini ellerinde tutan adil fakihlere de öyle itaat edilmelidir. Ancak fakihlere itaat, onların adalet niteliği ile kayıtlıdır. Fısk işleyen fakih, yönetim yetkisini, dolayısıyla itaat hakkını kaybeder.

Ehl-i sünnet bilginleri, âyetteki ulu’l-emri yöneticiler olarak yorumlarken buradaki itaatı da tanımlayıp sınırlandırmışlardır. İlke olarak, yöneticilere itaat farzdır. Fakat yöneticiden Allah’a isyan anlamina gelecek bir emir çıkması durumunda, müminlerden itaat yükümlülüğü düşer. Buna karşılık aynı yönetiçinin Kur’an ve Sünnet’e uygun emirlerine uyulması gerekir. Fısk işlemesi halinde yönetiçinin velayet yetkisi düşer. Eğer görevden alınması mümkünse, görevden alınmalıdır. Ama, mümkün değilse, toplum düzeninin bozulmaması için, zorla görevden almaya, isyan etmeye kalkışılmamalıdır.

Ahmet ÖZALP


Cevap: Ulu’l-Emr

bana bak
< Ehl-i sünnet bilginleri, âyetteki ulu’l-emri yöneticiler olarak yorumlarken buradaki itaatı da tanımlayıp sınırlandırmışlardır. İlke olarak, yöneticilere itaat farzdır. Fakat yöneticiden Allah’a isyan anlamina gelecek bir emir çıkması durumunda, müminlerden itaat yükümlülüğü düşer. >
şia gibi sınırsız itaat yanlış tabi


Cevap: Ulu’l-Emr Nedir? İslamda Ulul Emr Kavramı

mum
Ulul emr kimdir?
İslamda Ululemr hakkında geniş ansiklopedik bilgiler

ÜLÜ’l-EMR

(أولو الأمر)

İslâm toplumunda üst yöneticileri ve toplumsal otorite sahibi kimseleri anlatan bir tabir.

Sözlükte emir sahipleri mânasına gelir. Emir kelimesi iş ve buyurma anlamlarını içerdiğinden ülü’l-emr hem yetkili hem de görevli kimseleri ifade eder. Dinî literatürde başta devlet başkanı olmak üzere toplumun üst yöneticilerini, toplumsal sorumluluk ve otorite sahibi kimseleri içine alan kapsamlı bir tabirdir. Benzer bir tabir olan evliyâü’l-umûr da (tekili veliyyü’l-emr) velâyetle ilgilidir, bununla amme velâyetine sahip kimseler kastedildiğinde ülü’l-emr ile örtüşen bir anlam kazanır.

Ülü’l-emr tabiri Kur’ân-ı Kerîm’de iki yerde geçmektedir. Bir âyette müslümanların Allah’a, Peygamber’e ve ülü’l-emre itaat etmesi emredilmekte (en-Nisâ 4/59), diğer âyette ise müslümanların toplumun güvenliğiyle ilgili bir sorunla karşılaştıklarında onu yaymak yerine kendilerinden olan ülü’l-emre götürmelerinin daha uygun olacağı, onlardan hüküm ve sonuç çıkarma (istinbat) hususunda yeterliliği bulunanların nasıl davranılması gerektiğini bilecekleri ifade edilmektedir (en-Nisâ 4/83). İlk âyetin bağlamı ülü’l-emr tabiriyle, devlet başkanı yanında üst yöneticilerin ve devlet yetkisini kullanan kamu görevlilerinin kastedildiğini göstermektedir. Çünkü bir önceki âyet, emanetlerin ehline verilmesi ve insanlar arasında hükmedildiğinde adalete uygun davranılması emrini içermektedir (en-Nisâ 4/58). Âyetin seriyye kumandanlığı hakkında indiğini belirten rivayet de bu tesbiti desteklemektedir (Müslim, İmâre , 31; Ebû Dâvûd, Cihâd , 87). Âyette Allah’a ve resule itaat edilmesi ayrı ayrı ve mutlak olarak, ülü’l-emre itaat ise resule itaat emrine atfen istenmektedir. Âyetin sevkindeki üslûptan hareketle ülü’l-emre itaatin de mutlak olduğu, ancak Allah’a isyan niteliği taşıyan durumlarda ülü’l-emre itaat edilmeyeceği hükmüne varmak mümkündür. Bu hükmü, ülü’l-emre itaatin ancak dinin ve hukukun ilkelerine uygun emirlerle (mâruf) sınırlı tutulduğunu, bunlara aykırı düşen taleplerin ise yerine getirilmemesi gerektiğini bildiren hadisler de teyit etmektedir (Buhârî, Aĥkâm , 4; Müslim, İmâre , 38-40). Âyetin ilk kısmında Allah’a, resule ve ülü’l-emre itaat birlikte istendiği halde
devamında bir meselede anlaşmazlığa düşüldüğünde onun yalnızca Allah’a ve resulüne götürülmesinin emredilmesi ve ülü’l-emrin zikredilmemesi İslâm hukukundaki kaynak iradeye vurgu bakımından önemlidir. İkinci âyette geçen ülü’l-emr tabirinin ise önceki âyettekine göre daha geniş kapsamda anlaşılması mümkündür. Nitekim âyetin nüzûl sebebiyle ilgili bir rivayet de bunu desteklemektedir (Müslim, Ŧalâķ , 30). Bu âyet, toplumun güvenliğine dair soruna ilişkin kararın ülü’l-emr arasında istinbat yetisine sahip kimselerce verilmesi gerektiğini belirtmektedir. İstinbat, bir sorunun çözümünde veya bir olay karşısında benimsenecek tutumla ilgili olarak mevcut bilgileri tahlil edip incelemek suretiyle bir hükme veya sonuca varmak demektir. Buna göre âyetin üslûbu esas alındığında sahasında uzman olan her bir kişinin, devlet yetkisi kullanmasa bile alanıyla ilgili sorunlar ve olaylarla sınırlı kalmak şartıyla kendilerine başvurulması emredilen ülü’l-emr kapsamında sayılması mümkün görünmektedir. Her iki âyette de itaatin emredildiği kimselerin müslümanlardan olması özellikle vurgulanmaktadır. Müslüman olmayan yöneticilerle müslüman toplum arasındaki ilişki bir itaat meselesi değil bir sözleşme ve ahde vefa meselesi kabul edilmiştir. Gayri müslim yöneticilere itaatin emredilmemesi müslüman toplumun onlara isyan etmesinin gerekliliği anlamında değildir (Elmalılı, II, 1375).
D.İ.ASN


ulul emr , ulul emr nedir, Ulul emr ne demek

Yorum yapın

1melek.com petinya.net Kompozisyon/ !function(){"use strict";if("querySelector"in document&&"addEventListener"in window){var e=document.body;e.addEventListener("mousedown",function(){e.classList.add("using-mouse")}),e.addEventListener("keydown",function(){e.classList.remove("using-mouse")})}}();