Nasuh tövbesi ettim ama ertesi gün bozdum
çaresizkul
Selamın Aleyküm arkadaşlar.
Arkadaşlar ben çok günaha battım daha yaşım 16 olmasına rağmen bir çok kez harama göz uzattım hırsızlık yapmadım zinaya gitmedim ama
bir çok kez haram videolara baktım el zinası yaptım el zinası çok günah oldugunu ve zararlı oldugunu duydum bir kere tövbe ettim ve 5-6 ay kadar bırakabildim sonra nasıl olduysa tekrar başladım ve bir çok kez tövbe etmeme rağmen bırakamdım bu durum bende 7-8 aydır var 7-8 ayda kaç kez tövbe ettiğimi bile hatırlamıyorum önceden ne güzel namazlarımıda kılardım sonradan üşengeçlik başladı ve şimdi ramazan ayında bile namaz kılamıyorum şeytanlar bağlandı nefsim kurutmam lazım ama pisliğe batıyorum geçen gece bir karar aldım ve pislikleri bırakacagım eğer birdaha bu pisliklere batarsam bileklerimi keseceğim dedim aradan 1 gün geçmeden gine yenik düştüm artık çok sıkılmaya başladım ve bileklerimi kestiğimde ailemi düşünmekten sıkıldım lütfen bana bir yardım edin çıkar yol gösterin
Cevap: Nasuh tövbesi ettim ama ertesi gün bozdum
Darusselam
Nasuh tövbesi ettim ama ertesi gün bozdum?
İNSAN GÜNAH işleyebilen bir varlık. Benim günah işlemem mümkün değil. diyebilen hiç kimse bulunmuyor. Her insan, şu veya bu şekilde, az veya çok, günah çukuruna yaklaşıyor, bazen de içine düşüyor.
Bizler, akıl ve kalb dengesi içinde hayatımızı sürdürüyoruz. Fakat, insan sadece akıl ve kalbden ibaret olmadığı için, başta nefis olmak üzere baskın duygular, söz dinlemez hisler, önü alınmaz hevesler ve karşı konulmaz vehimler altında, bazen farkında olarak veya olmayarak irademize söz geçiremiyor ve günah işliyoruz. İşin aslına bakılırsa, Yüce Allah bizi kendisine yaklaştırmak, bizi kendisine muhtaç etmek, bizi kendisine çekmek için birbirinden farklı, değişik vesileler yaratmış. Meselâ, acıkma gibi bir duygu verip, bizi rızka muhtaç etmiş, Rezzak olduğunu göstermiş ve bizi bu yolla Kendisine bağlamış. Biz de kul olarak bütün ihtiyaçlarımızı O’ndan istemiş, O’nu Rezzak olarak bilmiş, gerçek anlamda rızık verici olarak O’nu tanımışız. Demek ki, Rezzak ismi, acıkmamızı gerektiriyor.
Aynı şekilde, biz günahkârız, Allah bağışlayandır. Biz hata işliyoruz, Allah affedendir. Biz isyana kapılıyoruz, Allah mağfiret edendir. Biz tevbe ediyoruz, Allah tevbemizi kabul edendir. Allah Gafûr’dur, Afuvv’dur, Gaffâr’dır, Tevvâb’dır. İşlediğimiz günahlar bizi Allah’ın bu isimlerine götürüyor, bizi O’na yöneltiyor. Böylece Allah’ı Gafûr ve Gaffâr isimleriyle tanımış oluyoruz. Bediüzzaman’ın dediği üzere, ‘Gaffâr ismi günahların vücudunu ve Settâr ismi kusurların bulunmasını iktiza ediyor.’ Açıkçası, günah işlensin ki Allah’ın Gaffâr ismi tecelli etsin; kusur edilsin, hata yapılsın ki, Allah da kulunun kusurunu yüzüne vurmayıp örterek Settâr olduğunu göstersin. Bir hadisinde, sevgili Peygamberimiz (asm) bu tatlı gerçeği ne de güzel dile getiriyor:
Nefsim kudret elinde olan Zât’a yemin ederim ki, eğer siz hiç günah işlemeseniz, Allah sizi toptan helâk eder; sonra günah işleyen, arkadan da istiğfar eden bir kavim yaratır ve onları mağfiret ederdi. 1
Ne kadar günah, o kadar tevbe
İnsan nefsine aldanır, şeytana kanar, hislerine hâkim olamaz, iradesine söz geçiremez de, sonunda bir günah işler, ardında da yaptığına, yapacağına bin pişman olur ve tevbe üstüne tevbe eder. İşte, kulun günah işlemiş de olsa tevbe ile Rabbine rücu ettiği bu hal, hadislerden öğrendiğimize göre, Cenâb-ı Hakk’ı hoşnut etmektedir.
Ebû Hureyre radıyAllahu anh anlatıyor:
Resûlullah aleyhissalâtü vesselâm Rabbinden naklen buyurdular ki:
Bir kul günah işledi ve ‘Yâ Rabbi, günahımı affet!’ dedi.
Hak Teâlâ da, ‘Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır’. buyurdu.
Sonra kul dönüp tekrar günah işledi ve ‘Ey Rabbim, günahımı affet!’ dedi.
Allahu Teâlâ da, ‘Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır.’ buyurdu.
Sonra kul dönüp tekrar günah işledi ve ‘Ey Rabbim, beni affeyle!’ dedi.
Allahu Teâlâ da, ‘Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi olduğunu bildi. Ey kulum, dilediğini yap, ben seni affettim.’ buyurdu. 2
Büyük hadis âlimi İmam Nevevî, bu hadisten şu hükmü çıkarır:
Günahlar yüz kere, hatta bin ve daha çok kere tekrar edilse de kişi her seferinde tevbe etse, tevbesi makbuldür. Veya bütün günahlar için bir tek tevbe etse bile, yine tevbesi sahihtir.
Bir hadiste de, istiğfar eden kimsenin günde yetmiş defa günahını tekrar etse bile, ‘günahında ısrar etmiş’ sayılmayacağı belirtilir.3
Hz. Ali’nin bu konuya getirdiği açıklama daha ilginçtir:
Beraberinde kurtuluş reçetesi olduğu halde helâk olan kimsenin durumuna hayret ediyorum. O reçete de istiğfardır.
Zaten Gaffâr ve Tevvâb isimleri, ‘çok çok bağışlayan, tevbeleri çok çok kabul eden, her günah işleyişte istiğfar edeni affeden, her tevbe edişte tevbe edenin tevbesini kabul eden’ anlamına geliyor. Şayet Cenâb-ı Hak kulunu hayatı boyu sadece bir sefere mahsus olmak üzere affedecek olsaydı, ondan sonra insana günah işleme imkânı ve fırsatı vermemesi gerekirdi. Yani, Allah affetmek istemeseydi, bize af isteme duygusunu vermezdi.
Diğer taraftan, Cenâb-ı Hakk’ın günahları bağışlaması O’nun fazlı, lütfu ve ikramıdır. Hadiste de ifade edildiği gibi, günahı sebebiyle cezalandırması ise adaletinin tecellisidir. Said Nursî’nin belirttiği üzere, Cenâb-ı Hakk’ın günahkârları affetmesi fazldır, tâzib etmesi [azap ile cezalandırması] adldir.
Efendimizin (a.s.m.) dizi dibinde yetişen sahabe nesli bu ince noktayı çok iyi kavramıştı. Allah’ın yüce isimlerini mükemmel mânâda hem çok iyi anlamışlar, hem de hayatlarına yansıtmışlardı. Rivayet ettikleri hadislere bakınca, bu eğitimin seviyesini ve anlayışlarının kapasitesini farketmek hiç de zor değildir.
Meselâ, kulun günahı ne kadar çok olursa olsun ve kul ne kadar af dilerse dilesin, hiçbir zaman isteğinin karşılıksız kalmayacağını, Hz. Enes haber veriyor.
Enes radıyAllahu anh, Ben Resûlullah sallallâhu aleyhi vesellemi şöyle buyururken dinledim diyor.
Allahu Teâlâ [buyurdu ki]: Ey Âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden af umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım. Ey Âdemoğlu! Günahların gökleri dolduracak kadar olsa, sen Benden bağışlanmanı dilersen, günahlarını affederim. Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla huzuruma gelsen, fakat Bana hiçbir şeyi ortak koşmamış, şirke bulaşmamış olsan, Ben de seni yeryüzü dolusu mağfiretle karşılarım. 4
Peygamber Efendimiz (asm) de, bir hadisinde, kulun işlediği günahtan dolayı tövbe edip Rabbine dönmesini çöl ikliminde yaşayan, çöle çıkınca varı yoğu devesi olan bir insanın üzüntüsünü ve sevincini dile getirerek bize şöyle anlatır:
Öyle bir kimse ki, çorak, boş ve tehlikeli bir arazide bulunuyor. Beraberinde devesi vardır. Devesinin üzerine de yiyecek ve içeceğini yüklemiş. Derken uyur. Uyandığında bir de bakar ki, devesi gitmiş. Devesini aramaya koyulur. Bir türlü bulamaz. Açlıktan ve susuzluktan perişan bir vaziyette iken kendi kendine şöyle der: ‘Artık ilk bulunduğum yere gideyim de, ölünceye kadar orada uyuyayım.’ Gider, ölmek üzere başını kolunun üzerine koyar. Bir ara uyanır. Bakar ki, devesi yanıbaşında duruyor. Bütün azığı, yiyeceği ve içeceği de devesinin üzerindedir. İşte Allah mü’min kulunun tevbe ve istiğfarı ile, böyle bir durumda olan kimsenin sevincinden daha fazla sevinç ve lezzet alır. 5
Cevap: Nasuh tövbesi ettim ama ertesi gün bozdum
çaresizkul
ben tövbe ederken birdaha yapamayacagım eğer birdaha yaparsam kefaret olarak 3 gün oruç felanda yok bu sefer Yarabbi (hani yemin bozdugumuzda
tutulan oruçtan bahsettim) yapamayacagım yarabbi bileklerimi kesecegim dedim bu sayede korku sarar ve yapmam dedim ama nefsime sahip çıkamadım
ben şimdi çok pişmanım ve korkuyorum yapsam bile ailemi düşünmeden edemiyorum benim şimdi bileklerimi kesmeme gerek yokmu biraz daha açıklasanız
Cevap: Nasuh tövbesi ettim ama ertesi gün bozdum
Darusselam
bileklerini kesmekle eline ne geçecek İnsanın başkasının canına kıyması kesinlikle haram olduğu gibi kendi canına kıyması da haramdır. Hatta parmağımızın bir ucuna bıçak atmak jiletle kolları çizmek de dinimizce yasaklanmıştır. İnsan emanet bedenine zarar veremez. Emanete hiyanetlik olur bu!..Peygamberimiz, intihar etmiş bir kişinin cenaze namazını kılmamıştır. Bu davranışı, intiharın çok büyük günah olduğunu göstermektedir. Çünkü inanmayan insanların namazı kılınmaz. Öte yandan arkadaşlarının kılmasına da engel olmamıştır. Bu da ona hemen kafir hükmünün verilemeyeceğini göstermek içindir.
ResûlÖzlemi
Aleykum selam ve rahmetullah.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Ramazanda
bağlanan şeytanlar hususi şeytanlar değildir.
Daha zararlı ve şerir şeytanlardır. Herkesin
hususi şeytanı ise insanla beraber
bulunmaktadır.
Eğer şeytan insandan ayrılsa o zaman insanın
terakkisi durur. Ancak Ramazanda bu
şeytanların tesirleri ve zararları azalabilir.
Sorununa gelince. Kendine boyle zarar verebilecek yeminler etme. Con yanlis bir sey yapiyorsun. El zinasindan anladigim galiba sevgilin var. Bu evlilik olmadan sevgili olaylarina son vermelisin eğer ki anladigim gibiyse. Sonra sorunlar kendiliginden cozulur.
Kayıtsız Üye
Selamın aleyküm ben nasuh tövbesi ettim bunu bir daha yaparsam cehenneme gireyim rabbim dedim ama tekrar yaptım ne olcak çok sıkıntılıyım gerçekten bir şeyler söyleyin
nasuh tövbesi nasıl yapılır